HAZIRLIK
1. AYIKLA PİRİNCİN TAŞINI
(Bir
zorluğu çözümlerken, bir engeli ortadan kaldırmaya çalışırken bazen hiç
beklenmedik sürpriz olaylar çıkar ve daha büyük engeller karşınıza dikilir.
Böyle durumlarda bu deyim kullanılır.) Deyimin öyküsü Osmanlı tarihine dayanır.
Yavuz Sultan Selimin Yemen'i Osmanlı topraklarına katmasından bir süre sonra
Yemen'de isyan çıkmış, uzun uğraşmalar sonunda Yemen Fatihi Sinan Paşa duruma
hakim olmuş; Yemen bundan sonra 400 yıl Osmanlı egemenliğinde kalmıştı.
Söylentiye göre Sinan Paşanın askerleri bir gün çölde konaklamış. Yemek pişirmek
üzere hasır torbalar içindeki mısır pirinçlerini yere serdikleri büyük bir
çadırın üstüne dökmüş ve taşlarını ayıklamaya başlamışlar. Bu sırada bir fırtına
çıkmış ve rüzgarın savurduğu bir kum bulutu pirinçlerin üstüne inerek, ufak bir
tümsek halinde yığılmış. Kumların altında kalan pirinçlere bakakalan yeniçeriler
arasından şakacı bir asker, arkadaşlarına:
- Biz
Allah'ın nimetini taşlı diye beğenmiyorduk, bizim gibi günahkar kullara üç beş
taş az bile gelir. Asıl şimdi ayıklayın bakalım pirincin taşını. Ulu tanrımız,
Kabe'ye hücum eden fil sahiplerinin başına ebabil kuşlarından taş yağdırmıştı.
Bizim başımıza da daha büyük taş yağdırmadan hemen tövbe edelim, diyerek
arkadaşlarını güldürmüş.
AKLA
KARAYI SEÇMEK
Deyimin
anlamı, "Bir işin üstesinden gelene kadar çok zorluk çekmek, güçlükle başarmak"
demektir. Dinimize göre, Sabah namazının kılınma vakti, güneş doğuncaya kadar
geçerlidir. Ortalık ağarmaya başlayıp da ak iplik ile kara iplik birbirinden
seçilinceye kadar Sabah namazı kılma süresi devam eder. Ağır hastalar bütün gece
sancı ve ızdırap içinde kıvranarak uyuyamadıklarından, Sabahı zor
ederler.
ÇAM DEVİRMEK , POT KIRMAK
Başkalarını kızdıracak, üzecek,
gereksiz, münasebetsiz söz söyleme anlamında bir deyimdir. Zengin bir adamın,
Göztepe Erenköy taraflarında, sekiz on dönüm bahçeli, büyük bir köşkü varmış.
Adam bu bahçenin bir köşesine bir bina daha yaptırmaya karar vermiş. Eski
binalar hep ahşap yapıldığı için, gereken keresteyi tomruk halinde getirtmiş ve
inşaat yaptıracağı yere istif ettirmiş. Bu tomrukların içinde çam, gürgen, meşe
ve ceviz ağaçları da bulunuyormuş. Sayfiye mevsimi olmadığı için Nişantaşı'ndaki
konağında oturan zengin adam bir sabah, köşküne gitmiş ve köşkün saf bekçisine
emir vermiş:
-Bir
hızarcı bul, bahçedeki ağaçların arasındaki çamları biçtir, tahta ve kalas
yaptır demiş.
Saf uşak
da efendisinin emri üzerine hızarcıları bulmuş. Çam tomrukları yerine, köşkün
bahçesinde ne kadar kıymetli çam ağacı varsa kestirip devirmiş. Bu akılsız
uşağın adı, çam deviren uşak kalmış.
AĞZINDAN BAKLAYI ÇIKARMAK
Deyiminin
anlamı, "Sabrı tükenip, o zamana kadar söylemediğini söyleyivermek"tir. Eski
zamanlarda çok küfürbaz bir adam varmış. Memleketin müftüsü bu adamı çağırıp sık
sık nasihat edermiş. Küfür edeceği sırada aklına gelip, vazgeçmesi için de
ağzında bir bakla tanesi tutmasını önermiş. Bir gün yine müftü efendi bu adama
nasihat ederken, münasebetsizin biri içeri girmiş ve müftüye sormuş: -Müftü
efendi, sağdıcım öldü. Bana mirasının kaçta kaçı isabet eder? Canı sıkılan
müftü, küfürbaza dönmüş: -Çıkar ağzından şu baklayı da, bu herife gerekli cevabı
kendi usulüne göre sen ver, demiş.
2.Düşünceyi daha iyi ifade edebilmek,
daha etkili kılabilmek, daha güzel anlatmak için bir sözcükle ifade edilebilecek
bir hareketi, bir kavramı birden fazla sözcükle ifade
ederiz.
3.
“Hastalanmak” kelimesi ile
“hasta olmak” kelimelerinin birbirinin yerine kullanılması ifadenin daha zengin
olmasını, anlatımın tekrara düşmenden ifade edilmesini
sağlar
Sayfa
105.
<!--[if
!supportLists]-->·
<!--[endif]--> “Zaten babadan yetim kalan küçük
Hasan, anası da ölünce uzak akrabaları ve konu komşunun yardımıyla halasının
yanına, Filistin’in ücra bir kasabasına gönderiliyordu.”
“Hasan,
sonra yardımla halasına, kasabaya gönderiliyordu.”
Yukarıdaki
iki cümleden birincisi daha detaylı bir bilgi veriyor. Eğer ikinci cümle gibi
kısa olsaydı anlatılmak istenen düşünce tam olarak anlatılamayabilirdi.
“gırıl
gırıl işleyen vinç” ifadesinde tabiat taklidi sesler vardır. Bazı durumlar tek
kelime ile ifade edilemez. Bu durumda birden fazla sözcük
kullanılır.
<!--[if
!supportLists]-->·
<!--[endif]-->Metinde geçen tek kelime ile ifade
edilmeyen kavramlar:
“şuraya
buraya”,“pençe pençe”,
“al al ol-“, “pırıl pırıl”, “kocaman kocaman”, “arka arkaya”, “ağır ağır”,
yumuşak yumuşak”
<!--[if
!supportLists]-->·
<!--[endif]--> “Bahçeler tükendi, zeytinlikler
seyrekleşti.”
İfadesiyle verilebilecek bilgi “Fakat hem pür nakil çiçek açmış hem
yemişlerle donanmış güzel, ıslak bahçelerde tükendi; zeytinlikler de
seyrekleşti.” Cümlesiyle verilmiştir. İkinci cümle verilmek istenen bilginin
daha ayrıntılı ve daha etkili bir şekilde olarak verildiğini gösteriyor. Bu
ifadelerle ayrıntılar ortaya konmuş.
1.Et kinlik
* “Ali
kitabı arkadaşına verdi.”
“Ali
elinde tuttuğu eski siyah, meşin kaplı kitabı, istemeye istemeye arkadaşına
verdi.”
…..
1.cümle.
Hasan pencereyi kapattı.
Hasan,
üzerinde oturduğu kanepeden kalkmadan yarı açık duran pencereyi
kapattı.
2.cümle:
Ceren okula gitti.
Ceren,
sabah erkenden kalkarak, üstünü giyinip evin önünden geçen Edirnekapı minibüsüne
binerek okula gitti.
3.cümle:
öğretmen sınıfa girdi.
Öfkeli bir
şekilde kapıyı açan öğretmen, sanki burnundan soluyan bir boğa gibi öfkeyle sağa
sola bakışlar fırlatarak sınıfa girdi.
4.cümle:
çocuk yemekleri yedi.
Sanki
yıllardır aç kalmış gibi sofradakilere saldıran çocuk önüne konan yemekleri
büyük bir iştahla yedi.
Yukarıdaki
örneklerde ikinci cümlelerin daha geniş bilgi verdiği
görülmektedir.
2.Etkinlik
Burada
“üzerinden ağır bir yük kalkmak” söz grubu bir işi başarmaktan dolayı
rahatlamak anlamlarına gelmektedir.
Bizim
ifadelerimle yazarın ifadeleri kıyaslanmaz. Yazarın ifadeleri daha
etkilidir.
***
metinde geçen deyimler:
“derdine
yanmak, derdine derman bulmak, yürek yarası, yüreğine ateş düşmek, yüksekten
uçmak,…”
DEYİMLERİN
ÖZELLİKLERİ:
1.
Kalıplaşmış sözlerdir. Yerleri değiştirilemez; bir kelime çıkarılıp, aynı anlama
da gelse yerine başka bir kelime konamaz. "Eli yüzü düzgün" deyimi, "yüzü eli
düzgün" biçiminde; "baş kaldırmak" deyimi, "kafa kaldırmak" biçiminde
değiştirilip söylenemez; söylense de deyim olmaz.
2. Bir
araya gelirken, çoklukla kendi gerçek anlamlarından ayrı bir anlam belirtirler.
"Altın kesmek" deyimi, "altını kesip doğramak, parçalara ya da dilimlere
ayırmak" anlamında kullanılmaz; bu söz "çok para kazanmak, kazanır durumda
olmak" anlamında kullanılır. Ancak kimi deyimlerde, kalıplaşmış sözden çıkan
anlam, gerçek anlamın dışında değildir. "Sesi çıkmamak; çoğu gitti, azı kaldı"
deyimlerinde olduğu gibi.
3. Kısa ve
özlü ifadeler taşırlar. Bir kavramı, bir düşünceyi, bir olayı az sözle belirtmek
ya da daha etkili kılmak için kullanılırlar.
4. En az
iki kelimeden oluşurlar. Bir kısmı kelime grubu, bir kısmı da cümle hâlinde
biçimlenmiştir. "Günaha sokmak, içini dökmek" ve "elifi görse mertek sanır",
"burnu yere düşse almaz" gibi.
5.
Çoklukla mastar hâlinde olduklarından fiil çekimine girerler. "Burnunu çekmek"
deyimi, "burnunu çekti"; "bozuk çalmak" deyimi, "bozuk çaldı"; "güçlük çıkarmak"
deyimi, "güçlük çıkardı" biçiminde çekimlenebilir.
6.
Deyimlerin bir çoğu benzetme ve söz sanatları ile süslüdür. Anlatıma güzellik,
canlılık ve çekicilik katmak için bu şekilde kullanılırlar. Bu bakımdan, genel
kural niteliği taşımazlar. Bu yönleriyle de ata sözlerinden ayrılırlar. Çünkü
atasözleri genel kural niteliği taşırlar; yol göstermek, ders ve öğüt vermek
amacı güderler. "Ağaçtan maşa aptaldan paşa olmaz" ata sözü, netleşmiş bir genel
kuraldır. Denenmiş, uygulanmış, her zaman ve herkes için doğru olan bir genel
kural niteliğinde biçimlenmiştir. Oysa "fiyatı kırmak" sözünde genel bir kural
yoktur. Çünkü her zaman fiyat dondurulmaz.
7. Bazı
benzetmeli söyleyişler deyim olmadıkları hâlde deyim gibi kullanılırlar. "Arpacı
kumrusu gibi (düşünmek)", "beşlik simit gibi (kurulmak)", "arı kovanı gibi
(işlemek)", "kabak çiçeği gibi (açılmak)" deyimleri, bu
türdendirler.
8. Kimi
ikilemeler de çoklukla deyim sayılmaktadır. "Allak bullak", "oldum olası",
"takım taklavat", "süklüm püklüm", "ev bark" gibi.
9. Çoğu
zaman deyimlerle birleşik kelimeler karıştırılır. Bu yanlışlara düşmekten kimi
bilgilere sahip olmakla kurtulmak mümkündür. Birleşik kelimelerin bitişik
yazıldıkları, isim soyundan geldikleri, aralarına yapım ve çekim eki girmeyecek
kadar kaynaşmış oldukları unutulmamalıdır. Bunun yanı sıra, deyimleri oluşturan
kelime gruplarının isim ve fiil çekimlerine girdikleri, aralarına çekim ekleri
aldıkları da hatırdan çıkarılmamalıdır. Ancak, bu ilkeler her ne kadar göz
önünde tutulsa da, deyimlerle birleşik kelimeleri kimi zaman tam ayırt etmek
imkânı yoktur.
10. Bir
milletin söz gücünden doğan ve doğduğu toplumun malı olan deyimler, bazı
istisnaları dışında mecazdırlar; kelime grubu olarak da isim, sıfat, zarf
görevlerinde bulunurlar: "İçten pazarlıklı bir adam" cümlesinde "içten
pazarlıklı" deyimi sıfat olarak; "keyfimi kaçırıp gitti" cümlesinde "keyfi
kaçmak" deyimi zarf olarak; "karga derneğinde işim yok benim" cümlesinde "karga
derneği" deyimi de isim görevinde kullanılmıştır.
CÜMLE HALİNDE SÖYLENMİŞ
DEYİMLER:
“Cami
yıkılmış ama mihrap yerinde.” Yaşlandığı halde güzelliğini kaybetmemiş, hala
alımlı.
“Atı alan
Üsküdar’ı geçti.” Fırsat
kaçtı, artık yapılacak şey kalmadı.
“Ne şiş
yansın ne kebap” ”İki taraf da korunsun, gücendirilmesin, ikisinin de zarar
görmeyeceği bir yol bulunsun” anlamında kullanılır.
**** gerçek anlamında
kullanılan deyimler:
Canı sağ
olsun,
Baskın
çıkmak,
Ayda yılda
bir
Nerde
akşam orda sabah
****İnsanların kişilik
özelliklerini karşılayan deyimler:
Aç
gözlü
Tilki gibi
kurnaz,
İnsan
müsveddesi,
İnsan
evladı
*** Yazar
düşüncesini daha etkili anlatmak ve anlatımı kuvvetlendirmek için deyimlere
başvurmuştur. Deyimlerin kullanış amacıyla yazarın amacı
uyumludur.
sümbül çiçeği, ceketlerinin ilikleri
***tamlayan olan unsur isim çekim eklerinden –ın, in, un, ün ilgi hal ekini alır.
? “Kâtip” ve “ceket” kelimelerinde bulunan ilgi hal eki kelimeye aitlik ,ilgi anlamı katmıştır.
*** tamlayanı ilgi hal eki almayan isim tamlamaları genellik arz eder. Kesinlik ifade etmez. Bu tür bir anlatım kesinlik ifade etmeyen durumlarda kullanılır.
? “Kâtibin gözleri” isim tamlamasında gözlerin hangi katibe ait olduğu belli değil. Katip ifadesi burada genelleme bildirir.
? “Evin duvarı” tamlaması ile “ev duvarı” tamlaması arasında fark vardır. Birinci tamlamadaki evin ifadesinde evin belirginliği vardır. İkinci tamlamadaki ev ifadesi ise belirgin değildir. Daha genel kapsamlıdır.
9. Etkinlik
? diş fırçası, okul çantası , çamaşır makinesi ,
portakal ağacı , diş macunu , buz dolabı
◆Kedinin yavrusu, ağaçların altındaki yuvası
Kıraç topraklar, bütün gün, bu çöl, Bir akşamüstü
Kıraç topraklar, öldürücü güneş
3.Etkinlik
****
Deyimler ile halk kültürü arasında sıkı bir bağ vardır. Buradaki örnekte olduğu
gibi birçok deyim zaman içinde yaşanan olaylardan ortaya çıkmıştır. Birçok deyim
de halkın keskin zekasının bir durumu daha öz biçimde ortay konması için
üretilmiştir.
***
Atasözleri ve deyimler arasındaki oluşum yönünden
benzerlikler:
1.İkisinin
de söyleyeni belli değildir, yani anonimdir.
2 – İkisi
de kısa ifadelerden oluşur.
3 – İkisi
için de cümle olma durumu söz konusu olabilir. (atasözleri her zaman, deyiler
nadiren)
4 – İkisi
de mecaz anlamda olabilir. (deyimler her zaman, atasözleri
bazen)
4.
Etkinlik
***
hıçkıra hıçkıra, katıla katıla, titreye titreye, saç sakal, göğüs bağır bu kelime grupları ikişer
kelimeden oluşuyor.
Hıçkıra
hıçkıra, katıla katıla, titreye titreye ikilemeleri kelimelerin aynen tekrar
edilmesiyle oluşmuş,
Saç sakal,
göğüs bağır ikilemeleri ise yakın anlamlı sözcüklerden
oluşmuştur.
***Bu
elbise aşağı yukarı yüz lira eder.” (Zıt anlamlı kelimelerden
oluşmaktadır.)
◆ “Evi barkı satıp Ankara’yı terk etti ( biri anlamlı biri
anlamsız kelimelerden oluşanikileme )
◆ “Ali bunu duyunca uflaya puflaya
uzaklaştı.” ( yansıma seslerden oluşan
ikileme)
◆ “Beni böyle ıvır zıvır işlerle meşgul etme.” ( iki anlamsız kelimeden oluşan
ikileme)
***
Buraya
gelirken üzerine eski püskü bir elbise
giymişti.
Evin
duvarlarını eğri büğrüyapınca çok çirkin bir
görüntü çıktı ortaya.
Şırıl şırıl akan derenin suyunu kana kana içti.
Yaptığı
yanlışlarla saç baş
yoldurdu.
Eskici hikayesinde
geçen ikilemeler:
Konu
komşu, gırıl gırıl, şuraya buraya, ara sıra, kocaman
kocaman, pırıl pırıl, ark arkaya, ağır ağır, yumuşak yumuşak, biçim biçim,
sürü sürü, parça parça, çabuk çabuk, uzun uzun…..
“gırıl
gırıl, ara sıra, kocaman kocaman, pırıl pırıl, ark arkaya, ağır ağır, yumuşak
yumuşak, biçim biçim, sürü sürü, parça parça, çabuk çabuk, uzun uzun..” aynı
anlamdaki sözcüklerin tekrarı ile oluşan ikilemeler.
Konu
komşu: biri anlamlı biri anlamsız sözcüklerden oluşmuş.
Şuraya
buraya: iki anlamlı sözcükten oluşmuş ikileme.
**
İkilemelerin arsına virgül konmaz. Virgül konursa anlam
değişir.
***
metinde gecen ikilemeler cümleye pekiştirme, güçlendirme zenginlik anlamları
katıyor.
Örnekler:
“..güneşli
mavi gök, pırıl pırıl akıyor.”
“Eskici
’de saç sakal dağınık, göğüs bağır açık, pantolonu dizlerinden yamalı, dişleri
eksik
ve suratı
sarı, sapsarıydı.”
5.Etkinlik
Vırak…
vırak isim kökü
Zıplayan….zıp- isim kökü
Vızıldayan…….vız isim kökü
Şapırdatmadan…… şapır isim kökü
Tamtam….tam isim kökü
Hart… hart isim kökü
Miyavlayan….miyav isim kökü
Havlayarak…hav isim kökü
Mışıl
mışıl … mışıl… isim
kökü
Bu
sözcükler yansıma sözcüklerdir. Tabiattaki varlıkların çıkardığı seslerden
türemişlerdir.
Yansıma
sözcükler bu cümlelerde zarf olarak kullanılmış ve davranışların özelliklerini
betimlemişlerdir.
**** harıl harıl, tik tak , şırıltılı..
sözcükleri yansıma sözcüklerdir.
5.Etkinlik
Subaşının
karşısı (kimin karşısı) … subaşının–
Köprünün
üstü (neyin üstü) –––köprünün–––
Koca
Ali’nin kolu (kimin kolu) ––––Koca Ali’nin––––
Ağa kapısı
(ne kapısı) ––––Ağa––
Dizdarların odası (kimlerin odası)
––Dizdarların
Kısas günü
(ne günü) –– ––Kısas–––
Kelime
birliklerini oluşturan sözcükler isim soylu
sözcüklerdir.
İsim
tamlamalarında aitlik ilgisi vardır. Tamlamayı oluşturan birinci isim ikinci
ismin neye ait olduğunu gösterir.
7.
Etkinlik
“Ali’nin
kitabı düştü.” Cümlesinde geçen isim tamlaması “Ali’nin kitabı” kelime
grubudur. Düşen kitaptır.
İki isim
unsurundan oluşan isim tamlamasında asıl unsur iyelik eki alan unsurdur. İsim
tamlaması iyelik eki üzerine kurulur.
Son Kuşlar adlı metinde
geçen isim tamlamaları
Güzün o
güzel günleri
Bir kuş
cıvıltısı
Konstantin
Efendi’nin bulunabileceği sırtları
8.
Etkinlik
gün
içi, kâtibin
gözleri,
tamlanan
tamlanan
sümbül çiçeği, ceketlerinin ilikleri
________
tamlanan ________ tamlanan
***tamlayan olan unsur isim çekim eklerinden –ın, in, un, ün ilgi hal ekini alır.
“gün” ve
“sümbül” tamlamalarında
? “Kâtip” ve “ceket” kelimelerinde bulunan ilgi hal eki kelimeye aitlik ,ilgi anlamı katmıştır.
*** tamlayanı ilgi hal eki almayan isim tamlamaları genellik arz eder. Kesinlik ifade etmez. Bu tür bir anlatım kesinlik ifade etmeyen durumlarda kullanılır.
? “Kâtibin gözleri” isim tamlamasında gözlerin hangi katibe ait olduğu belli değil. Katip ifadesi burada genelleme bildirir.
? “Evin duvarı” tamlaması ile “ev duvarı” tamlaması arasında fark vardır. Birinci tamlamadaki evin ifadesinde evin belirginliği vardır. İkinci tamlamadaki ev ifadesi ise belirgin değildir. Daha genel kapsamlıdır.
9. Etkinlik
? diş fırçası, okul çantası , çamaşır makinesi ,
portakal ağacı , diş macunu , buz dolabı
◆Kedinin yavrusu, ağaçların altındaki yuvası
◆Benim kitabım
◆ Yaz akşamları,
balıkçı kulübesi
◆araba
lastiği
10. Etkinlik
Kıraç topraklar, bütün gün, bu çöl, Bir akşamüstü
Sıfat isim
Sıfat isim Sıfat isim Sıfat isim
Kıraç topraklar, öldürücü güneş
Sıfat
isim sıfat isim
<!--[if
!supportLists]-->·
<!--[endif]-->Bu çeşit tamlamaya sıfat tamlaması denir. bu sözcükler varlığın durumunu, biçimini, niceliğini, niteliğini belirtirler.
<!--[endif]-->Bu çeşit tamlamaya sıfat tamlaması denir. bu sözcükler varlığın durumunu, biçimini, niceliğini, niteliğini belirtirler.
Sıfat
tamlamasında sıfat olan unsur tamlayan görevinde isim olan unsur da tamlanan
görevinde kullanılır.
Kırk bir
bela Ahmet adlı metinde geçen sıfat tamlamaları
? Küçük
bir kasaba, sevimli çarşı, Koca çınar, alçak iskemleler, Bir ensiz tahta
köprü, ince dere
11.Etkinlik
Sıfatın Türü
Sıfat İsim
Belirsizlik
bazı + insanlar
her + ço cuk
sayı
beş + ayakkabı
soru
hangi + ev
gösterme
(işaret) şu + ağaç
nitelik
(vasıf) büyük + adam
bembeyaz +
elbise
12.
Etkinlik
Anlam bakımından
farklılıklar: sıfat
tamlaması varlığın özelliklerini gösterir. İsim tamlaması ise aitlik sahiplik
bildirir.
Yapı
bakımından farklılıklar: sıfat tamlamaları bir isim ile bir sıfattan oluşur.
İsim tamlaması ise iki isimden oluşur. İsim tamlamaları ilgi hal ekini ve iyelik
ekini alır. Sıfat tamlaması ise eksiz bir tamlamadır.
13.Etkinlik
◆ pür nakil
çiçek açmış, yemişlerle donanmış
güzel,
ıslak bahçeler
? İlk cümledeki bahçenin özelliklerini
anlatan sözcükler hem …..hem bağlacıyla birbirine
bağlanmıştır.
? “hem ... hem
...” bağlacı cümlenin
başında ve ortasında bulunuyor.
******
◆
Pazardan elma, armut __ve __ kiraz aldım.
◆
Yüzünde ___ne____ coşku ___ne___ se vinç ifla re ti var d›.
◆
Sen __değil_ kimse bana bunu yaptıramaz.
◆
Bana ___da____ sana _da__ ye ter.
◆
Bu karpuzları üç ___veya____ beş lira arasında satarsın.
Bağlama
grupları
Ankara ve İzmir, Ay şe ile Handan, Ya Ali ya da Ömer, Üç
ila beş, hem ödevini bitirmeli hem de sınavlarına çalışmalı
Gerek ev gerekse bahçe
yeniden düzenlenmeli.
Hem sen hem de o bu gece
dışarı çıkmayın.
Ya bana gelin ya da evde
oturun, sakın dışarı çıkmayın.
İster alsın ister almasın
sen yine de ona götür.
14.
Etkinlik
? Yolcuyu geçirmeye gelenler nasıl ferahladılar? (
üzerlerinden ağır bir yük kalkmış gibi )
? Vapur ne zaman sıcak memleketlere yaklaştı? ( şuraya
buraya uğrayıp bir sürü yolcu bıraktıktan sonra)
? Yanındaki askere ne ile gösterdi?
(parmağıyla?
? Elini niçin ağır tutuyordu? ( daha çok dinlemek
için)
? Sorulara verilecek cevaplar bir kelime grubu olduğu için
tek kelime ile cevap verilememektedir.
**** hepsinde edatlar grubun sonunda
bulunmaktadır.
Bu yazının tamamı sitesinden yeniedebiyat.blogspot.com.tr alınmıştır.
0 Yorumlarınız