II. Mahmut'un 1826-1839 yılları arasında gerçekleştirdiği ıslahatlar, 3. Selim zamanından beri
yapılan ıslahatların devamı olup, Tanzimat ıslahatlarının öncüsüdür. Bu noktada, Tanzimat
kavramının 1839'dan önce kullanıldığı ve II. Mahmut döneminde ilan edilmesinin planlandığını
görmekteyiz. Mustafa Reşit Paşa, Osmanlı Devleti'nde bir reform yapmayı kafasına koymuştu. Bu
projeye "Tanzimat-ı Hayriye" adını vermiş ve bu reform paketini hazırlayıp bir hatt-ı hümayunla ilan
edilmesi hususunda II. Mahmut'u ikna etmişti. Bu amaçlarla 24 Mart 1838 yılında “Meclis-i Vala'yi
Ahkâm-ı Adliye” kuruldu. Meclisin görevi Tanzimat-ı Hayriye'nin nasıl hazırlanacağını müzakere
etmek idi. Meclis 31 Mart 1838'de ilk toplantısını yaptı. Meclis-i Vala-yı Ahkâm-ı Adliye'nin kurulması
ile başlayan Tanzimat-ı Hayriye'nin Gülhane Hattı'nda belirtilen esasların büyük bir kısmını içerdiği
görülmektedir. Nitekim II. Mahmut, Meclis-i Vala'yı kurdurarak, yeni düzenlemeler yapma yetkisini
bu Meclise devretmiş, iktidarının bir kısmından feragat etmiştir. Reşit Paşa'nın Hariciye Nazırı sıfatı
ile talebi, bu meclisin yetki alanına girmektedir. Padişah acil görünenleri uygulamaya sokarken,
meclisin yetkilerini çiğnememeye özen göstermektedir. Tanzimat Döneminin ayırt edici vasfı olan,
saray iktidarının bürokrasi (Meclis-i Ahkâm-ı Adliye)ile paylaşıldığına dair bir işarettir. Bu açıdan
Tanzimat meclislerinin, kanunlaştırma hareketi ile birlikte idari, mali, adli ve eğitimle ilgili
olanlarda bir reform hareketi hazırlamak ve iktidarın saray ve Bab-ı Ali bürokrasisi ile paylaşılmasına
geçişi noktasında da işlevsel olmasından dolayı, II. Mahmut dönemi ile Tanzimat Dönemi arasında bir
geçiş meclisi niteliğinde olduğunu söyleyebiliriz.
Mustafa Reşit Paşa, II. Mahmut öldüğünde İngiltere'de bulunuyordu. Abdülmecit tahta
çıktığında İstanbul'a gelerek Tanzimat hazırlıklarına başladı. Abdülmecid'in Dışişleri Bakanı Mustafa
Reşit Paşa, Batı uygarlığına hayran bir devlet adamıydı. Elçilik yaptığı Paris ve Londra 'da bu
ülkelerin yönetim sistemlerini inceleyip yakından bakma imkânı bulmuştu. Mustafa Reşit Paşa,
devlet yönetiminin her din ve mezhepten tebaanın hak ve hürriyetlerini güvenceye alacak ve kanun
hâkimiyetini tesis edecek şekilde yeniden düzenlenmesini istiyordu. Bu düzenlemeleri öngören bir
ferman yayınlaması hâlinde, Batılı ülkelerin Hıristiyan tebaanın haklarını bahane ederek, Osmanlı'nın
içişlerine karışmayacağına, düzenin yeniden sağlanacağına ve böylece çöküşün durdurulacağına
inanıyordu. Reşit Paşa, fikirlerini Sultan Abdülmecid'e açarak, ıslahatın gerekliliğini anlattı.
Abdülmecit de, M. Reşit Paşanın fikirlerini kabul etti. Fermanın hazırlanmasını M. Reşit Paşa 'ya
bıraktı. Bu vazifeyi üzerine alan M. Reşit Paşa, geceli gündüzlü çalışarak, kendi kalemi ile bir ferman
sureti hazırladı, Abdülmecid'e okudu. Fermanı beğenen padişah, temize çektirip imza etti. Padişahın
imzasını taşıyan tebliğ ve emirlere "Hatt-ı Hümayun" denildiği için bu ıslahat projesine de "Hatt-ı
Hümayun" denildi. Gülhane Parkı'nda okunduğu için de "Gülhane Hatt-ı Hümayun" denildi".
0 Yorumlarınız