2013 - 2014 11. Sınıf Türk Edebiyatı Sayfa 21 - 40 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

bu yazı http://yeniedebiyat.blogspot.com sitesinden alınmıştır. 

1. III. Selim'den itibaren gerçekleştirilen yenilikler ve bu yeniliklerin kapsadığı alanlar:
I. Mevcut asker ocaklarının düzenlenmesi,
II. Avrupa usulünde yeni bir ordu kurulması,
III. Savaş teknik gruplarının düzenlenmesi.

III. Selim döneminde yapılan ıslahatlara Nizam-ı Cedit adı verilmiştir. Bu dönem ıslahatlarının ağırlık merkezini askeri ıslahatlar oluşturmuştur.
Nizam-ı Cedit Ordusu kuruldu. Bu ordu yeniçerilerden seçilen ve Anadolu’dan getirilen askerlerden kurulmuştur. Avrupa tarzında eğitilen bu ordu ilk askeri başarısını Akka’da Fransızlara karşı kazanmıştır. Ordunun giderleri yeni kurulan İrad-ı Cedit hazinesi tarafından karşılanmıştır. III. Selim donanmaya önem vermiş ve tersaneyi ıslah etmiştir. Mühendishane-i Berr-i Hümayun (Kara Mühendishanesi) ve Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (Deniz Mühendishanesi) adıyla okullar genişletilmiştir. Avrupa’daki gelişmeleri takip etmek ve Osmanlı Devleti hakkındaki düşüncelerini öğrenmek amacıyla Avrupa’nın önemli merkezlerinde sürekli elçilikler kurulmuş, Paris, Londra, Viyana ve Berlin’e elçiler gönderilmiştir. Ülke parasının değerini korumak için yerli malı özendirilmiştir. Resmi devlet matbaası kurulmuştur. İlmiye sınıfının ıslahı için çalışıldı. Yeni kitaplar tercüme edilmiş ve Fransızca devletin ilk resmi yabancı dili haline getirilmiştir.
III. Selim tarafından yapılmak istenen ıslahatlar; yeniçerilerin tepkisi, devlet adamlarının lüks ve israfa dalmaları, İrad-ı Cedit hazinesi için konulan vergilerin toplumda meydana getirdiği huzursuzluk ve yabancı elçilerin aleyhte propaganda yapmaları gibi nedenlerden dolayı başarılı olamamıştır.
Kabakçı Mustafa İsyanı’yla III. Selim öldürülmüş (1807) ve Nizam-ı Cedit ıslahatları ortada kalmıştır



2.Tanzimat ile getirilmek istene yenilikleri kimlerin , niçin istediklerini araştırıp  bu konudaki düşüncelerinizi yazınız.
Tanzimat ile getirilmek istene yenilikler dış baskılar sonucunda ortaya çıkmıştır(1856 Paris Antlaşması)
-Fransa nın ısrarı ile diğer devletlerin de katılımıyla(ingiltere,avusturya vsvs...) fermanın maddeleri belirlenmiştir.Islahat fermanı çıkış kaynağını yabancı devletlerden alır.Paris antlaşmasında yer aldığı için uluslar arası bir sorun haline gelmiştir.
-Osmanlı devleti paris antlaşmasının şartlarını kendi lehine çevirebilmek için bu fermanı ilan etmek zorunda kalmıştır.

Islahat fermanının asıl hedefi
- Müslümanlar ile gayri müslimler arasında her yönden tam bir eşitlik sağlamaktır.
- Din, vergi, yargılama, eğitim, devlet memurluğu ve temsil alanında o zamana kadar olan farklar kaldırılıyordu.
- Hukuki niteliği olarak ıslahat fermanı ferman niteliğindedir.
Paris anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan edilmisti.(1856) Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer aldı.

3.Edebiyatta tanzimat ne zaman ve niçin başlamıştır?
 1860’da ilk özel Türk gazetesi olan “Tercüman-ı Ahval”in çıkışı ile başlayan, Batı Uygarlığı’nın etkisinde  gelişen Türk Edebiyatı’nın ilk aşamasıdır. İsmini başladığı dönemin dönüm noktası olan “Tanzimat Fermanı”ndan  almıştır.
Tanzimat’la ortaya çıkan “orta sınıf”, kullandığı günlük konuşma diline çok yakın bir dili olan kendi
edebiyatını yaratır ve onu toplumun hizmetine sunar. Bu yeni  edebiyat beraberinde yeni görüşleri ve o güne kadar Türk  Edebiyatı’nda görülmemiş olan yeni edebî türleri getirir,  “yenileşme” olgusunu edebiyat yolu ile halka benimsetmeye,  halkı eğitmeye çalışır.
“Eski-Yeni” ikiliğinden kurtulamayarak hedefine tam  olarak ulaşamamakla beraber bu edebiyat dönemi Türk  Edebiyatı’nda yepyeni bir sayfa açmayı başarmıştır.

Peki… Bu edebiyatın getirdiği yenilikler nereden  gelmiştir? Bu edebiyata adını veren fermana neden ihtiyaç  duyulmuştur? Hedefe ulaşmayı engelleyen bu “ikilik” neydi?
Edebiyat’ın en büyük kaynağı beşeriyattır! Bu nedenle  Tanzimat Edebiyatını anlamak için önce Tanzimat  Dönemi’ndeki sosyal olguları ve yapılanları anlamak en  akıllıca iştir.

4. 19. Yüzyılda İstanbul (Suriçi ) aait yaşamı araştırınız.
Bugünkü Eminönü ve Fatih ilçelerini kapsayan Suriçi klasik Müslüman Osmanlı semtini temsil etmektedir. Bir imparatorluk merkezi olarak 20. yüzyıl başlarına dek bu özelliğini sürdürmüştür. Suriçi'nde camiler ile her türden dini yapılar bu bölgenin toplumsal ve kültürel örüntüsünde belirleyicidir. Yine Süleymaniye Medresesi'nde yer alan Meşihat Suriçi'nin dini bir merkez olma özelliğini tamamlar. Suriçi'nde bulunan bir diğer önemli yapı Eyüp Camii'dir. Kara surları ile Haliç surlarının birleştiği yerin dışında yer alan Eyüp Camii ve Türbesi islam dünyasının kutsal yerlerinden kabul edilir.

Anıt eserleri camileri sarayı Babıali'si Kapalıçarşı'sı ve diğer özellikleriyle Suriçi Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bir yerdi. Osmanlı'nın kültürel değerleriyle yüklüydü.

Beyoğlu öteden beri Osmanlı'da Batı'nın simgesi olmuş bir yerleşim yeridir. 16-19. yüzyıllar arasında Beyoğlu çevresinde mezarlıklar kırlar üzüm bağları ve de tek tük yerleşimler vardır. Taksim'den ötesi boştur. Bina toplulukları Cumhuriyet'te istiklal Caddesi ismini alana kadar Cadde-i Kebir ile iki yanındaki beş on sokaktan ibaretti. Beyoğlu'nda yabancılar ve azınlıklar yaşamıştır Türk ve müslümanlar yok gibiydi.

19. yüzyıldan itibaren Beyoğlu büyük bir değişim geçirir. Beyoğlu'nun yaşadığı bu değişimde yangınların etkisi büyüktür. 19. yüzyılda çıkan yangınlar Beyoğlu'ndaki Batı tarzı yapılaşmayı hızlandırmıştır. 1850'li yıllardan sonra yeniden yapılaşmayla bir Avrupa kenti görünümü alan semt Frenklerle azınlıkların kaynaşmış bir yaşam sahnesidir. Bu ülke ile ilgisizkopuk ama parlak bir yaşamdır. Oteller balolar cafeler operalar dönemidir. Çok seçkin bir yaşam hüküm sürmektedir. Avrupa'da bir oyun sergileyen dönemin en ünlü sanatçıları yeni işlemeye başlayan yataklı vagonlara atladıkları gibi aynı temsil ve konserleri Beyoğlu'nda verirlerdi.

Padişahlar saray halkı ve diğer kişiler Suriçi'ni birçok mimari şaheselerle süslemeye gayret etmişler; şehre islami özelliğini veren tipik camili siluetini oluşturmak için birbirleriyle yarışmışlardır. Birçok cami han hamam hayır ve eğitim kurumları inşa edilmiştir. Bunların en ünlüsü ve en eskisi Fatih Külliyesi'nde

Beyoğlu'nda yabancı elçilikler kurulduktan bir süre sonra bunların etrafında Batılı bir koloni grubunun oluştuğu gözlenir. Böylece yabancı uyruklu önemli bir topluluk Beyoğlu'nun hem nüfuslanma hem de şehircilik açısından gelişmesinde etkili olmuştur. Beyoğlu'nda yaşam bu yabancı elçiliklerin çevresinde biçimlenmeye başlar.

Beyoğlu'yu İstanbul'un diğer yerlerinden farklı kılan taraflarından birisi de buranın atmosferi ile kaynaşıklık içinde olan kahvehane ve pastahaneler ve meyhanelerdir. Özellikle meyhaneler eğlence semti Beyoğlu'nun simgelerindendir.

Türkiye'de modern oteller ilk defa Beyoğlu'nda yapılmaya başlandı. Beyoğlu özellikle 1870'li yıllardan itibaren güzel otel binalarına kavuşmaya başlar. Bu dönemde oteller genellikle istiklal Caddesi ile Meşrutiyet Caddesi kenarlarında yer alır. Otellerde daha çok yabancılar ve gayri müslimler kalır.

Beyoğlu Batılı görsel sanatların merkezidir aynı zamanda. Tiyatro sinema fotoğrafçılık gibi görsel sanatlar ilk olarak Beyoğlu'nda ortaya çıkar gelişir. Beyoğlu'nda Batılı tiyatro temsilleri Fransız ve italyan gruplar tarafından verilir. Daha sonra yerli tiyatrolarımız kurulur. Batı'nın sahne tekniği yaşam biçimi kültürü tiyatro aracılığıyla sunulmaya başlanır.

Sinemanın serpildiği yer de Beyoğlu'dur. Tiyatro salonları sinema için de kullanılabilirdi. Onun için sinemanın da mayası Beyoğlu'nda tuttu. Genelde istiklal Caddesi'nin iki yanındaki sinemalar tiyatrolara nazaran daha uzun mesafe içine yayılmıştı.

Tüm bunlar da gösteriyor ki Batı kültürünün yaşam tarzının etkin olduğu bir yerdi Beyoğlu. Burada özellikle Hristiyan ve Yahudilerin yoğunlukta olduğu yabancı nüfus hakimdi. Suriçi'nde ise Müslüman ağırlıklı bir nüfus hakimiyeti vardı. Suriçi'nde ahşap ve gösterişsiz binalar göze çarpar. Beyoğlu'nda ise Batı mimarisiyle yapılmış bitişik vaziyette binalar ağırlıktadır. Suriçi'nde islam'ın izleri çok açık bir şekilde görülür. Müslüman halk dinine bağlı bir şekilde mütevazi bir yaşam sürer. Beyoğlu'nda dini kaygılardan uzak hareketli şatafatlı eğlenceye düşkün bir yaşam vardır. Beyoğlu eğlencenin merkezi olmuştur. Kısacası Suriçi'nin Doğu (islam) kültürünü; Beyoğlu'nun Batı kültürünü simgeleyen yerler olduğu söylenebilir.
Kaynak : http://www.gencmekan.com

5. F-Siyasal Alandaki Yenilikler
*Bu dönemde yapılan siyasal yenilikler ve verilen haklar Avrupa ülkeleri tarafından yeterli bulunmamış ve Islahat Fermanı adında yeni bir fermanın çıkarılması gerekmiştir (1856).
*Gelişen milliyetçilik akımlar,bu yöndeki siyasal nitelikli  ayaklanmaları hızlandırmıştır, azınlıklar kendilerine tanınan  yeni ve daha kapsamlı haklara rağmen daha fazlasını, hatta bağımsızlıklarını istemişler ve bu yöndeki kopmalar artmıştır.
*Tutucu kesimin Tanzimat’a olan tepkilerine, 1860’da  basının ortaya çıkmasıyla aydınların Tanzimat’ın yetersizliği  ve eksikleri konusundaki eleştirileri eklenmiştir.  Sonuç olarak Tanzimat Osmanlı İmparatorluğu’nda  hemen her alanda büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemdir.
Ancak bu değişimlerin bedelleri oldukça yüksek olmuştur.  Modernleşme ve yenileşme yolunda, ülke yarı sömürge  durumuna düşmüştür, yapılan yeniliklerin çoğu kağıt  üzerinde kalmıştır.
*1840’da İlk Ceza Yasası çıkarılır ve ilk ticaret mahkemesi açılır.
*1847’de toprak mülkiyeti ve kullanımıyla ilgili ilk yasa çıkarılır.
*Yargı örgütünde büyük yenilik ve değişiklikler yapılır.
*1868’de Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ve Şurâ-yı Devlet (bugünkü Yargıtay ve Danıştay’ın temelleri) kurulur
Tanzimat edebiyatı ile edebiyatımızda yeni bir döneme girilmiş  batı edebiyatından edebiyatımıza birçok yenilik girmiştir. İlk gazete, ilk makale, ilk dergi, ilk roman, ilk hikaye, ilk tiyatro gibi değişiklikler edebiyatımızı etkisi altına almıştır.

6.. Tanzimat Döneminde Çıkan Dergi ve Gazeteler 

BEDİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1870 yılında çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
CERİDE-İ HAVADİS: 1840 yılında çıkarılan ilk yarı resmi gazetedir…
DEVİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1872 yılında çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
DİYOJEN: Teodar Kasap; dergi; ilk mizah dergidir…
HÜRRİYET: 1867 yılında Ziya Paşa ile Namık Kemal Londra’da beraber çıkardıkları bir gazetedir…
İBRET: Namık Kemal; gazete; 1872 yılında çıkarılmıştır…
MECMUA-YI FÜNUN: Münif Paşa; dergi; 1862 yılında çıkarılan ilk dergidir…
MUHBİR: Ali Suavi; gazete; 1867 yılında çıkarılan bu gazete, dönemin yönetim biçimini sert bir dille eleştirdiği için kısa bir süre sonra kapanmıştır…
TAKVİM-İ VAKAYİ: 1831 yılında devlet eliyle çıkarılan ilk resmi gazetedir. Türk toplumu ilk bu gazete ile tanışmıştır. Bir resmi gazetedir, devletin yayın organıdır…
TASVİR-İ EFKÂR: 1862 yılında Şinasi tarafından çıkarılmıştır; Şinasi Paris’e gidince bu gazeteyi Namık Kemal’e devretmiştir ve bir süre sonra da gazete kapanmıştır…
TERCÜMAN-I AHVAL: İbrahim Şinasi ile Agâh Efendi’nin 1860 yılında birlikte çıkardıkları ilk özel gazetedir. Ayrıca bu gazete ile Tanzimat Edebiyatı başlar…
TERCÜMAN-I HAKİKAT: 1878 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından çıkarılmıştır; II. Abdülhamit döneminde yayımlanan en önemli gazetedir; yönetime karşı siyasal muhalefet yapmak yerine halkı eğitici ve okuma alışkanlığı kazandırıcı bir yayın politikası izlemiştir…

DİĞER
HİKÂYE-İ İBRAHİM PAŞA VE İBRAHİM-İ GÜLŞENİ: Hayrullah Efendi, ilk tiyatro denemesi, 1844
MUHAVERAT-I HİKEMİYE: Münif Paşa; düzyazı; edebiyatımızdaki ilk düzyazı çevirileridir; 1859 yılında Fransız yazar Fenelon’dan çevrilmiştir…
TABSIRA: Akif Paşa; anı; Türk edebiyatının anı türündeki ilk eseridir…
TELEMAK: Yusuf Kamil Paşa; roman; edebiyatımızdaki ilk çeviri romanıdır; 1862 yılında Fransız yazar Fenelon’dan çevrilmiştir; eser yayımlandığı zaman büyük bir ilgi görmüş, yedi yılda dört kez basılmıştır; didaktik bir eserdir. Bu eser modern roman anlayışıyla ilgisi yoktur…
MUHADERAT: İlk kadın romancımız Fatma Aliye Hanım’ın romanı, 1892 …


HAZIRLIK:
1.EDEBİYAT, SOSYAL ve SİYASİ HAYAT İLİŞKİSİ
 Milletlerin edebiyatları, sosyal ve siyasal yapılarının bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Sosyal ve siyasal yapıdaki değişme ve gelişmeler en belirgin şekilde edebî ürünlerle dile getirilmektedir. Çünkü şair ve yazarlar eserlerinde, genellikle ait oldukları toplumun yaşayış biçimini konu alır.
Düşünceler evrensel olabilir, fakat duygular daha çok toplumlara özgüdür. Toplumların en içten, en karmaşık duygularının, şuurlu bir şekilde ifadesini bulduğu sanat dalı genellikle edebiyattır. Şair ya da yazar, okuyucularıyla, birçok duygu ve düşünceyi paylaşan kişidir.
Sosyal yapı dinamiktir. Bugünkü dünya görüşümüz, hayata bakış açımız, başka toplumlarla aynı olmadığı gibi birkaç yüzyıl önce yaşamış olan atalanmızınkinden de farklıdır. Çevremizde sürüp giden maddî, manevî değişmenin baskısı altında yaşayış şeklimiz, dilimiz ve edebiyatımız değişmeye devam etmektedir. İçinde bulunduğumuz bu değişim sürecinden dolayı edebiyatımızın sosyal yapıdan uzaklaşması ya da gelişimini sürdürememesi, toplumumuzun sağlıklı bir şekilde kendini yenilemesini engeller. Çünkü sağlıklı bir toplumun unsurları arasında sürekli ve karşılıklı bir etkileşim vardır.
İnsanın bir fert olarak toplumdan, sosyal hayattan tecrit edilmesi nasıl mümkün değilse, insan elinden çıkan edebî eserler de ortaya çıktığı toplumun sosyal yapısından ayrı düşünülemez. En ferdî düşünen, tamamen şahsî duygularını, kendi iç âlemini dile getiren şair ve yazarların eserlerinde bile dikkatle incelendiği zaman içinde yaşadıkları toplumun derin izleri görülebilir.
2. Tanzimat kelimesinin anlamından yola çıkarak tanzimat dönemi edebiyatı ile ilgilki neler söylenebilir?

Tanzimat düzenlemeler demektir.  Edebiyatımızda da bu dönemde birçok yenilik ve düzenleem yapılmıştır. Divan edebiyatı toplumsal faydadan uzak bir edebiyattır. bu yüzden toplumla arasında bier uçurum oluşmuştur. Tanzimat edebiyatı ile bu uçurum ortadan kalkmış. sanat toplumun faydasına sunulmuş. toplum edebi eserlerle tanışmış, büyük bir ilgi göstermiştir. sosyal v, kültürel ve siyasi hatattaki birçok yenilik bu yolla toplumun istifadesine sunulmuştur.

sayfa 23 
1. etkinlik
 1. III. Selim'den itibaren gerçekleştirilen yenilikler ve bu yeniliklerin kapsadığı alanlar:
I. Mevcut asker ocaklarının düzenlenmesi,
II. Avrupa usulünde yeni bir ordu kurulması,
III. Savaş teknik gruplarının düzenlenmesi.

III. Selim döneminde yapılan ıslahatlara Nizam-ı Cedit adı verilmiştir. Bu dönem ıslahatlarının ağırlık merkezini askeri ıslahatlar oluşturmuştur.
Nizam-ı Cedit Ordusu kuruldu. Bu ordu yeniçerilerden seçilen ve Anadolu’dan getirilen askerlerden kurulmuştur. Avrupa tarzında eğitilen bu ordu ilk askeri başarısını Akka’da Fransızlara karşı kazanmıştır. Ordunun giderleri yeni kurulan İrad-ı Cedit hazinesi tarafından karşılanmıştır. III. Selim donanmaya önem vermiş ve tersaneyi ıslah etmiştir. Mühendishane-i Berr-i Hümayun (Kara Mühendishanesi) ve Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (Deniz Mühendishanesi) adıyla okullar genişletilmiştir. Avrupa’daki gelişmeleri takip etmek ve Osmanlı Devleti hakkındaki düşüncelerini öğrenmek amacıyla Avrupa’nın önemli merkezlerinde sürekli elçilikler kurulmuş, Paris, Londra, Viyana ve Berlin’e elçiler gönderilmiştir. Ülke parasının değerini korumak için yerli malı özendirilmiştir. Resmi devlet matbaası kurulmuştur. İlmiye sınıfının ıslahı için çalışıldı. Yeni kitaplar tercüme edilmiş ve Fransızca devletin ilk resmi yabancı dili haline getirilmiştir.
III. Selim tarafından yapılmak istenen ıslahatlar; yeniçerilerin tepkisi, devlet adamlarının lüks ve israfa dalmaları, İrad-ı Cedit hazinesi için konulan vergilerin toplumda meydana getirdiği huzursuzluk ve yabancı elçilerin aleyhte propaganda yapmaları gibi nedenlerden dolayı başarılı olamamıştır.
Kabakçı Mustafa İsyanı’yla III. Selim öldürülmüş (1807) ve Nizam-ı Cedit ıslahatları ortada kalmıştır


2.Tanzimat ile getirilmek istene yenilikleri kimlerin , niçin istediklerini araştırıp  bu konudaki düşüncelerinizi yazınız.
Tanzimat ile getirilmek istene yenilikler dış baskılar sonucunda ortaya çıkmıştır(1856 Paris Antlaşması)
-Fransa nın ısrarı ile diğer devletlerin de katılımıyla(ingiltere,avusturya vsvs...) fermanın maddeleri belirlenmiştir.Islahat fermanı çıkış kaynağını yabancı devletlerden alır.Paris antlaşmasında yer aldığı için uluslar arası bir sorun haline gelmiştir.
-Osmanlı devleti paris antlaşmasının şartlarını kendi lehine çevirebilmek için bu fermanı ilan etmek zorunda kalmıştır.

Islahat fermanının asıl hedefi
- Müslümanlar ile gayri müslimler arasında her yönden tam bir eşitlik sağlamaktır.
- Din, vergi, yargılama, eğitim, devlet memurluğu ve temsil alanında o zamana kadar olan farklar kaldırılıyordu.
- Hukuki niteliği olarak ıslahat fermanı ferman niteliğindedir.
Paris anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan edilmisti.(1856) Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer aldı.

3.Edebiyatta tanzimat ne zaman ve niçin başlamıştır?
 1860’da ilk özel Türk gazetesi olan “Tercüman-ı Ahval”in çıkışı ile başlayan, Batı Uygarlığı’nın etkisinde  gelişen Türk Edebiyatı’nın ilk aşamasıdır. İsmini başladığı dönemin dönüm noktası olan “Tanzimat Fermanı”ndan  almıştır.
Tanzimat’la ortaya çıkan “orta sınıf”, kullandığı günlük konuşma diline çok yakın bir dili olan kendi
edebiyatını yaratır ve onu toplumun hizmetine sunar. Bu yeni  edebiyat beraberinde yeni görüşleri ve o güne kadar Türk  Edebiyatı’nda görülmemiş olan yeni edebî türleri getirir,  “yenileşme” olgusunu edebiyat yolu ile halka benimsetmeye,  halkı eğitmeye çalışır.
“Eski-Yeni” ikiliğinden kurtulamayarak hedefine tam  olarak ulaşamamakla beraber bu edebiyat dönemi Türk  Edebiyatı’nda yepyeni bir sayfa açmayı başarmıştır.

Peki… Bu edebiyatın getirdiği yenilikler nereden  gelmiştir? Bu edebiyata adını veren fermana neden ihtiyaç  duyulmuştur? Hedefe ulaşmayı engelleyen bu “ikilik” neydi?
Edebiyat’ın en büyük kaynağı beşeriyattır! Bu nedenle  Tanzimat Edebiyatını anlamak için önce Tanzimat  Dönemi’ndeki sosyal olguları ve yapılanları anlamak en  akıllıca iştir.

4. 19. Yüzyılda İstanbul (Suriçi ) aait yaşamı araştırınız.
Bugünkü Eminönü ve Fatih ilçelerini kapsayan Suriçi klasik Müslüman Osmanlı semtini temsil etmektedir. Bir imparatorluk merkezi olarak 20. yüzyıl başlarına dek bu özelliğini sürdürmüştür. Suriçi'nde camiler ile her türden dini yapılar bu bölgenin toplumsal ve kültürel örüntüsünde belirleyicidir. Yine Süleymaniye Medresesi'nde yer alan Meşihat Suriçi'nin dini bir merkez olma özelliğini tamamlar. Suriçi'nde bulunan bir diğer önemli yapı Eyüp Camii'dir. Kara surları ile Haliç surlarının birleştiği yerin dışında yer alan Eyüp Camii ve Türbesi islam dünyasının kutsal yerlerinden kabul edilir.

Anıt eserleri camileri sarayı Babıali'si Kapalıçarşı'sı ve diğer özellikleriyle Suriçi Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bir yerdi. Osmanlı'nın kültürel değerleriyle yüklüydü.

Beyoğlu öteden beri Osmanlı'da Batı'nın simgesi olmuş bir yerleşim yeridir. 16-19. yüzyıllar arasında Beyoğlu çevresinde mezarlıklar kırlar üzüm bağları ve de tek tük yerleşimler vardır. Taksim'den ötesi boştur. Bina toplulukları Cumhuriyet'te istiklal Caddesi ismini alana kadar Cadde-i Kebir ile iki yanındaki beş on sokaktan ibaretti. Beyoğlu'nda yabancılar ve azınlıklar yaşamıştır Türk ve müslümanlar yok gibiydi.

19. yüzyıldan itibaren Beyoğlu büyük bir değişim geçirir. Beyoğlu'nun yaşadığı bu değişimde yangınların etkisi büyüktür. 19. yüzyılda çıkan yangınlar Beyoğlu'ndaki Batı tarzı yapılaşmayı hızlandırmıştır. 1850'li yıllardan sonra yeniden yapılaşmayla bir Avrupa kenti görünümü alan semt Frenklerle azınlıkların kaynaşmış bir yaşam sahnesidir. Bu ülke ile ilgisizkopuk ama parlak bir yaşamdır. Oteller balolar cafeler operalar dönemidir. Çok seçkin bir yaşam hüküm sürmektedir. Avrupa'da bir oyun sergileyen dönemin en ünlü sanatçıları yeni işlemeye başlayan yataklı vagonlara atladıkları gibi aynı temsil ve konserleri Beyoğlu'nda verirlerdi.

Padişahlar saray halkı ve diğer kişiler Suriçi'ni birçok mimari şaheselerle süslemeye gayret etmişler; şehre islami özelliğini veren tipik camili siluetini oluşturmak için birbirleriyle yarışmışlardır. Birçok cami han hamam hayır ve eğitim kurumları inşa edilmiştir. Bunların en ünlüsü ve en eskisi Fatih Külliyesi'nde

Beyoğlu'nda yabancı elçilikler kurulduktan bir süre sonra bunların etrafında Batılı bir koloni grubunun oluştuğu gözlenir. Böylece yabancı uyruklu önemli bir topluluk Beyoğlu'nun hem nüfuslanma hem de şehircilik açısından gelişmesinde etkili olmuştur. Beyoğlu'nda yaşam bu yabancı elçiliklerin çevresinde biçimlenmeye başlar.

Beyoğlu'yu İstanbul'un diğer yerlerinden farklı kılan taraflarından birisi de buranın atmosferi ile kaynaşıklık içinde olan kahvehane ve pastahaneler ve meyhanelerdir. Özellikle meyhaneler eğlence semti Beyoğlu'nun simgelerindendir.

Türkiye'de modern oteller ilk defa Beyoğlu'nda yapılmaya başlandı. Beyoğlu özellikle 1870'li yıllardan itibaren güzel otel binalarına kavuşmaya başlar. Bu dönemde oteller genellikle istiklal Caddesi ile Meşrutiyet Caddesi kenarlarında yer alır. Otellerde daha çok yabancılar ve gayri müslimler kalır.

Beyoğlu Batılı görsel sanatların merkezidir aynı zamanda. Tiyatro sinema fotoğrafçılık gibi görsel sanatlar ilk olarak Beyoğlu'nda ortaya çıkar gelişir. Beyoğlu'nda Batılı tiyatro temsilleri Fransız ve italyan gruplar tarafından verilir. Daha sonra yerli tiyatrolarımız kurulur. Batı'nın sahne tekniği yaşam biçimi kültürü tiyatro aracılığıyla sunulmaya başlanır.

Sinemanın serpildiği yer de Beyoğlu'dur. Tiyatro salonları sinema için de kullanılabilirdi. Onun için sinemanın da mayası Beyoğlu'nda tuttu. Genelde istiklal Caddesi'nin iki yanındaki sinemalar tiyatrolara nazaran daha uzun mesafe içine yayılmıştı.

Tüm bunlar da gösteriyor ki Batı kültürünün yaşam tarzının etkin olduğu bir yerdi Beyoğlu. Burada özellikle Hristiyan ve Yahudilerin yoğunlukta olduğu yabancı nüfus hakimdi. Suriçi'nde ise Müslüman ağırlıklı bir nüfus hakimiyeti vardı. Suriçi'nde ahşap ve gösterişsiz binalar göze çarpar. Beyoğlu'nda ise Batı mimarisiyle yapılmış bitişik vaziyette binalar ağırlıktadır. Suriçi'nde islam'ın izleri çok açık bir şekilde görülür. Müslüman halk dinine bağlı bir şekilde mütevazi bir yaşam sürer. Beyoğlu'nda dini kaygılardan uzak hareketli şatafatlı eğlenceye düşkün bir yaşam vardır. Beyoğlu eğlencenin merkezi olmuştur. Kısacası Suriçi'nin Doğu (islam) kültürünü; Beyoğlu'nun Batı kültürünü simgeleyen yerler olduğu söylenebilir.
Kaynak : http://www.gencmekan.com

5. F-Siyasal Alandaki Yenilikler
*Bu dönemde yapılan siyasal yenilikler ve verilen haklar Avrupa ülkeleri tarafından yeterli bulunmamış ve Islahat Fermanı adında yeni bir fermanın çıkarılması gerekmiştir (1856).
*Gelişen milliyetçilik akımlar,bu yöndeki siyasal nitelikli  ayaklanmaları hızlandırmıştır, azınlıklar kendilerine tanınan  yeni ve daha kapsamlı haklara rağmen daha fazlasını, hatta bağımsızlıklarını istemişler ve bu yöndeki kopmalar artmıştır.
*Tutucu kesimin Tanzimat’a olan tepkilerine, 1860’da  basının ortaya çıkmasıyla aydınların Tanzimat’ın yetersizliği  ve eksikleri konusundaki eleştirileri eklenmiştir.  Sonuç olarak Tanzimat Osmanlı İmparatorluğu’nda  hemen her alanda büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemdir.
Ancak bu değişimlerin bedelleri oldukça yüksek olmuştur.  Modernleşme ve yenileşme yolunda, ülke yarı sömürge  durumuna düşmüştür, yapılan yeniliklerin çoğu kağıt  üzerinde kalmıştır.
*1840’da İlk Ceza Yasası çıkarılır ve ilk ticaret mahkemesi açılır.
*1847’de toprak mülkiyeti ve kullanımıyla ilgili ilk yasa çıkarılır.
*Yargı örgütünde büyük yenilik ve değişiklikler yapılır.
*1868’de Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ve Şurâ-yı Devlet (bugünkü Yargıtay ve Danıştay’ın temelleri) kurulur


Tanzimat edebiyatı ile edebiyatımızda yeni bir döneme girilmiş  batı edebiyatından edebiyatımıza birçok yenilik girmiştir. İlk gazete, ilk makale, ilk dergi, ilk roman, ilk hikaye, ilk tiyatro gibi değişiklikler edebiyatımızı etkisi altına almıştır.

25. sayfa..
3. etkinlik.
18. yy Osmanlı İmparatorluğu'nda artık gerileme ve çöküş devrinin başladığı dönemdir. Ardı ardına alınan yenilgiler, geniş Osmanlı topraklarında birbiri ardına gelen isyanlar, yönetimi bir arayış içine çekmiş, III. Selim devrinde ilk kez orduda yapılan ıslahat hareketlerinin üstünlüğü karşısında imparatorluk yönünü batıya çevirmek zorunda kalmıştır. Gülhane Hattı Hümayunu'nun yürürlüğe konmuş olmasıyla her alanda bir yenileşme hareketi başlamıştır.
Okullarda öğretimin Türkçe'ye dönmesi, gazeteciliğin başlaması ve gelişen milliyetçilik sonucunda edebî yenileşme de beraberinde gelmiş, bu değişmelere uyanan yeni fikir akımlarına paralel olarak ortaya çıkmış, yeni bir medeniyet değişiminin sonucu olarak gelişmiştir. Divan edebiyatı dönemiyle birlikte edebiyatımızda sosyal ve siyasal konuların yanında günlük olaylar tartışma alanına çekilmiştir.
1. Gazetenin görevi ve Tanzimat döneminde gazeteciliğe verilen önem:
Gazete toplumu bilgilendirmede, gelişen sosyal ve siaysi olayalrada toplumu8 haberdar etmede önemli bir role sahiptir. özellikle halk güncel ahberleri tarafsız bir şekilde gazetelerden öğrenmek i,ster. bu yüzden gazetenin en öenmli görevlerinden biri tarafsız haber yapmaktır. Tanzimat döneminde de haşlkın bilnçlendirilmesi, yet,iştirilmesi için gazete bir araç olarak görülmüş ve aydınlarımız gazete yoluyla düşüncelerini halka ulaştırma imkanı bulmuşlar . diğer edebi tüğrlerin atnıtılmasında toplum tarafından benimsenmesinde gazetenin rolü büyüktür.
2. .. Tanzimat Döneminde Çıkan Dergi ve Gazeteler
BEDİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1870 yılında çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
CERİDE-İ HAVADİS: 1840 yılında çıkarılan ilk yarı resmi gazetedir…
DEVİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1872 yılında çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
DİYOJEN: Teodar Kasap; dergi; ilk mizah dergidir…
HÜRRİYET: 1867 yılında Ziya Paşa ile Namık Kemal Londra’da beraber çıkardıkları bir gazetedir…
İBRET: Namık Kemal; gazete; 1872 yılında çıkarılmıştır…
MECMUA-YI FÜNUN: Münif Paşa; dergi; 1862 yılında çıkarılan ilk dergidir…
MUHBİR: Ali Suavi; gazete; 1867 yılında çıkarılan bu gazete, dönemin yönetim biçimini sert bir dille eleştirdiği için kısa bir süre sonra kapanmıştır…
TAKVİM-İ VAKAYİ: 1831 yılında devlet eliyle çıkarılan ilk resmi gazetedir. Türk toplumu ilk bu gazete ile tanışmıştır. Bir resmi gazetedir, devletin yayın organıdır…
TASVİR-İ EFKÂR: 1862 yılında Şinasi tarafından çıkarılmıştır; Şinasi Paris’e gidince bu gazeteyi Namık Kemal’e devretmiştir ve bir süre sonra da gazete kapanmıştır…
TERCÜMAN-I AHVAL: İbrahim Şinasi ile Agâh Efendi’nin 1860 yılında birlikte çıkardıkları ilk özel gazetedir. Ayrıca bu gazete ile Tanzimat Edebiyatı başlar…
TERCÜMAN-I HAKİKAT: 1878 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından çıkarılmıştır; II. Abdülhamit döneminde yayımlanan en önemli gazetedir; yönetime karşı siyasal muhalefet yapmak yerine halkı eğitici ve okuma alışkanlığı kazandırıcı bir yayın politikası izlemiştir…

4. etkinlik
YENİ EDEBİ TÜRLER
ÖNCÜLERİ
GAZETECİLİKLE İLİŞKİLERİ
İlk roman çevirisi : Telemak
 Yusuf Kamil Paşa
YOK
İlk tiyatro: Şair Evlenmesi -
Şinasi
Tercüman-ı ahval ve tasviri efkarı çıkarmış
İlk eleştiri: Tahrib-i Harabat
Namık Kemal
Hürriyet ve İbret  adlı gazeteleri çıkarmış
İlk makale: Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi
Şinasi
Tercüman-ı ahval ve tasviri efkarı çıkarmış- makale gazetede yayınlanmış.
<!--[if !supportLists]-->·         <!--[endif]-->İlk hikâye: Letaif-i Rivayat
Ahmet Mithat Efendi
Bedir ve devir adlı gazeteeleri çıkarmış
İlk Roman: Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat -
Şemsettin Sami
....
TABSIRA: anı; Türk edebiyatının anı türündeki ilk eseridir…
Akif Paşa
........
Sahnelenen ilk tiyatro: Vatan yahut Silistre
 Namık Kemal
Hürriyet ve İbret  adlı gazeteleri çıkarmış
MUHAVERAT-I HİKEMİYE: edebiyatımızdaki ilk düzyazı çevirileridir; 1859 yılında Fransız yazar Fenelon’dan çevrilmiş
Münif Paşa






1. Aşağıdaki yargılar doğru ise D yanlış ise Y yazınız.
(  D)
(D)
(D)
2. .Aşağıda boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle dolduruuz.
......Tanzimat Edebiyatı 1860 tarihinde Şinasi ve Agah Efendi birlikte çıkardığı Tercüman-ı Ahval gazetesi ile başlamıştır.
.....Tanzimat edebiyatının tanınmış sanatçıları Batıkültürünü yakından tanımışlardır.
.....Türk edebiyatında ilk resmi gazete  Takvim-i Vakayi,  yerı resmi gazete.. Ceride-i Havadis, Tercüman-ı Ahval ise İlk özel gazetedir.
......Tanzimatla birlikte edebiyatımıza makale, eleştiri, tiyatro, hikaye, roman gibi edebi türler girmiştir.
3. Takvim-i Vekayi:    1831
   Tercüman-ı Ahval:  1860
Ceride-i Havadis:   1841
Tasvir-i Efkar:    1862
4. d

    2013-2014 11.Sını fTürk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları- Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı Öğretici Metinler sayfa 28- 29-30

Tanzimat ile getirilmek istene yenilikler dış baskılar sonucunda ortaya çıkmıştır(1856 Paris Antlaşması)
-Fransa nın ısrarı ile diğer devletlerin de katılımıyla(ingiltere,avusturya vsvs...) fermanın maddeleri belirlenmiştir.Islahat fermanı çıkış kaynağını yabancı devletlerden alır.Paris antlaşmasında yer aldığı için uluslar arası bir sorun haline gelmiştir.
-Osmanlı devleti paris antlaşmasının şartlarını kendi lehine çevirebilmek için bu fermanı ilan etmek zorunda kalmıştır.
Islahat fermanının asıl hedefi
- Müslümanlar ile gayri müslimler arasında her yönden tam bir eşitlik sağlamaktır.
- Din, vergi, yargılama, eğitim, devlet memurluğu ve temsil alanında o zamana kadar olan farklar kaldırılıyordu.
- Hukuki niteliği olarak ıslahat fermanı ferman niteliğindedir.
Paris anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan edilmisti.(1856) Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer aldı.

2. tanzimat edebiyatı   1860 Yılında Şinasi ve Agah efendinin çıkardığı Tercüman- ı Ahval gazetesinin çıkarılması ile başlamıştır.

25. sayfa..
3. etkinlik.
18. yy Osmanlı İmparatorluğu'nda artık gerileme ve çöküş devrinin başladığı dönemdir. Ardı ardına alınan yenilgiler, geniş Osmanlı topraklarında birbiri ardına gelen isyanlar, yönetimi bir arayış içine çekmiş, III. Selim devrinde ilk kez orduda yapılan ıslahat hareketlerinin üstünlüğü karşısında imparatorluk yönünü batıya çevirmek zorunda kalmıştır. Gülhane Hattı Hümayunu'nun yürürlüğe konmuş olmasıyla her alanda bir yenileşme hareketi başlamıştır.
Okullarda öğretimin Türkçe'ye dönmesi, gazeteciliğin başlaması ve gelişen milliyetçilik sonucunda edebî yenileşme de beraberinde gelmiş, bu değişmelere uyanan yeni fikir akımlarına paralel olarak ortaya çıkmış, yeni bir medeniyet değişiminin sonucu olarak gelişmiştir. Divan edebiyatı dönemiyle birlikte edebiyatımızda sosyal ve siyasal konuların yanında günlük olaylar tartışma alanına çekilmiştir.
1. Gazetenin görevi ve Tanzimat döneminde gazeteciliğe verilen önem:
Gazete toplumu bilgilendirmede, gelişen sosyal ve siaysi olayalrada toplumu8 haberdar etmede önemli bir role sahiptir. özellikle halk güncel ahberleri tarafsız bir şekilde gazetelerden öğrenmek i,ster. bu yüzden gazetenin en öenmli görevlerinden biri tarafsız haber yapmaktır. Tanzimat döneminde de haşlkın bilnçlendirilmesi, yet,iştirilmesi için gazete bir araç olarak görülmüş ve aydınlarımız gazete yoluyla düşüncelerini halka ulaştırma imkanı bulmuşlar . diğer edebi tüğrlerin atnıtılmasında toplum tarafından benimsenmesinde gazetenin rolü büyüktür.
2. .. Tanzimat Döneminde Çıkan Dergi ve Gazeteler
BEDİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1870 yılında çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
CERİDE-İ HAVADİS: 1840 yılında çıkarılan ilk yarı resmi gazetedir…
DEVİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1872 yılında çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
DİYOJEN: Teodar Kasap; dergi; ilk mizah dergidir…
HÜRRİYET: 1867 yılında Ziya Paşa ile Namık Kemal Londra’da beraber çıkardıkları bir gazetedir…
İBRET: Namık Kemal; gazete; 1872 yılında çıkarılmıştır…
MECMUA-YI FÜNUN: Münif Paşa; dergi; 1862 yılında çıkarılan ilk dergidir…
MUHBİR: Ali Suavi; gazete; 1867 yılında çıkarılan bu gazete, dönemin yönetim biçimini sert bir dille eleştirdiği için kısa bir süre sonra kapanmıştır…
TAKVİM-İ VAKAYİ: 1831 yılında devlet eliyle çıkarılan ilk resmi gazetedir. Türk toplumu ilk bu gazete ile tanışmıştır. Bir resmi gazetedir, devletin yayın organıdır…
TASVİR-İ EFKÂR: 1862 yılında Şinasi tarafından çıkarılmıştır; Şinasi Paris’e gidince bu gazeteyi Namık Kemal’e devretmiştir ve bir süre sonra da gazete kapanmıştır…
TERCÜMAN-I AHVAL: İbrahim Şinasi ile Agâh Efendi’nin 1860 yılında birlikte çıkardıkları ilk özel gazetedir. Ayrıca bu gazete ile Tanzimat Edebiyatı başlar…
TERCÜMAN-I HAKİKAT: 1878 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından çıkarılmıştır; II. Abdülhamit döneminde yayımlanan en önemli gazetedir; yönetime karşı siyasal muhalefet yapmak yerine halkı eğitici ve okuma alışkanlığı kazandırıcı bir yayın politikası izlemiştir…

4. etkinlik
YENİ EDEBİ TÜRLER
ÖNCÜLERİ
GAZETECİLİKLE İLİŞKİLERİ
İlk roman çevirisi : Telemak
 Yusuf Kamil Paşa
YOK
İlk tiyatro: Şair Evlenmesi -
Şinasi
Tercüman-ı ahval ve tasviri efkarı çıkarmış
İlk eleştiri: Tahrib-i Harabat
Namık Kemal
Hürriyet ve İbret  adlı gazeteleri çıkarmış
İlk makale: Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi
Şinasi
Tercüman-ı ahval ve tasviri efkarı çıkarmış- makale gazetede yayınlanmış.
·         İlk hikâye: Letaif-i Rivayat
Ahmet Mithat Efendi
Bedir ve devir adlı gazeteeleri çıkarmış
İlk Roman: Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat -
Şemsettin Sami
....
TABSIRA: anı; Türk edebiyatının anı türündeki ilk eseridir…
Akif Paşa
........
Sahnelenen ilk tiyatro: Vatan yahut Silistre
 Namık Kemal
Hürriyet ve İbret  adlı gazeteleri çıkarmış
MUHAVERAT-I HİKEMİYE: edebiyatımızdaki ilk düzyazı çevirileridir; 1859 yılında Fransız yazar Fenelon’dan çevrilmiş
Münif Paşa






1. Aşağıdaki yargılar doğru ise D yanlış ise Y yazınız.
(  D)
(D)
(D)
2. .Aşağıda boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle dolduruuz.
......Tanzimat Edebiyatı 1860 tarihinde Şinasi ve Agah Efendi birlikte çıkardığı Tercüman-ı Ahval gazetesi ile başlamıştır.
.....Tanzimat edebiyatının tanınmış sanatçıları Batıkültürünü yakından tanımışlardır.
.....Türk edebiyatında ilk resmi gazete  Takvim-i Vakayi,  yerı resmi gazete.. Ceride-i Havadis, Tercüman-ı Ahval ise İlk özel gazetedir.
......Tanzimatla birlikte edebiyatımıza makale, eleştiri, tiyatro, hikaye, roman gibi edebi türler girmiştir.
3. Takvim-i Vekayi:    1831
   Tercüman-ı Ahval:  1860
Ceride-i Havadis:   1841
Tasvir-i Efkar:    1862
4. d

11.Sını fTürk Edebiyatı Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı Öğretici Metinler sayfa 28-
1. Tanzimat döneminde aynı temada yazılmış bilimsel içerikli birçok yazı vardır. Özellikle gazete ev dergilerde çıkan tenkit türü yazılarda bunu görmek mümkündür.
2.  Tanzimat döneminde sanatçılar eserlerini ortaya koyarken eski ile yeni arasında bir ikilem yaşamışlardır. k Bu yüzden konularda değişiklik yaaprken şekil bakımından eskiye bağlı kalmışlar, divan edebiyatı nazım şekillerini kullanmışlardır.
3. Tanzimat döneminde edebiyatı mıza giren öğretici metinler:
 Gazete çevresinde gelişen metin türleri:
Makale, deneme, sohbet, fıkra, eleştiri, röportaj gibi gazete çevresinde oluşan metinlerdir.
Kişisel hayatı konu alan metin türleri:
Hatıra (anı), gezi yazısı, biyografi, mektup, günlük gibi kişisel hayatla ilgili olan metinlerdir
4. Ali Suavi Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği


Ali Suavi (d.1838 İstanbul - ö.1878 İstanbul) Osmanlı düşünürü ve yazarı.
Osmanlı Devletinin son zamanlarında yetişen yazar ve ihtilalci. 1839 senesinde İstanbul'un Cerrahpaşa semtinde doğdu. Babası Çankırı'nın Çay köyünden olup, İstanbul'da yerleşmiş kağıt mühreciliği (parlatmacılığı) yapan Hüseyin Ağadır. Davutpaşa İskele Rüşdiyesinde bir kaç sene okuyan Suavi, medrese tahsili görmemiş olup, cami dersleriyle kalmıştı. Bu sebeple daha sonraları cami vaizliği yaptığı dönemlerde halkın diliyle ve çok kere de mantıkiyle konuşurdu. Suavi, Sami Paşanın maarif nazırlığı sırasında girdiği imtihanda başarı göstererek, Bursa Rüşdiyesine muallim-i evvel tayin edildi. Ancak ahlaki düşüklüğü dolayısıyla hakkında yapılan şikayetler artınca, bir sene sonra Bursa'dan ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Bir müddet Rüşdiyede baş muallimlik vazifesinde bulundu. Bu sırada hacca giden Ali Suavi, dönüşte Sami Paşa'nın himayesiyle Filibe Rüşdiyesine hoca olarak tayin edildi. Daha sonra Sofya'da ticaret mahkemesi reisliği, Filibe'de tahrirat müdürlüğü yaptı.

1867 senesinde İstanbul'a dönen Suavi, bir taraftan Şehzade Camiinde vaazlar veriyor, diğer taraftan Filip Efendinin Muhbir adlı gazetesinde yazarlık yapıyordu. Bir süre sonra devlet aleyhinde şiirler yazmaya başladı. Bu durum, gazetenin kapatılmasına ve Ali Suavi'nin Kastamonu'da ikamete mecbur edilmesine yol açtı. Kastamonu'dayken Mustafa Fazıl Paşanın daveti üzerine kaçıp Paris'e gitti. Paris'te Mustafa Fazıl Paşa ve arkadaşlarıyla yapılan toplantıdan sonra, burada alınan karar üzerine Muhbir Gazetesini çıkarmak için Londra'ya gitti. Gazetenin daha ilk nüshalarından itibaren kararlaştırılmış hedeflerin dışına çıktığı görüldü. Bu yüzden Yeni Osmanlılar ve diğer erkan ile arası bozuldu. Namık Kemal ve Ziya Bey'in desteklerini çekmeleri üzerine gazete kapanmak zorunda kaldı.
Londra'da bir İngiliz kızı ile evlenen Ali Suavi, Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesinden sonra İstanbul'a geri döndü. Sultan İkinci Abdülhamid Hanın mabeyn feriki olan İngiliz Said Paşanın yardımı ile Galatasaray Sultanisine müdür tayin edildi. Kötü idaresi ile mektebi karıştırması, perişan tavırları ve Türk halkının örf ve adetlerine uymayan davranışları yüzünden kısa zaman sonra bu görevden azl edildi. Bu olaydan sonra Abdülhamid Han'a ve idaresine düşman kesilen Ali Suavi, Sultan'ı tahttan indirmeye ve yerine beşinci Murad'ı padişah yapmaya karar verdi. Bu konuda İngilizlerin de desteğini sağladı. Bunun için gizli olarak çalışmaya başladı. Etrafına topladığı beş yüz kadar göçmen ile 20 Mayıs'ta Beşinci Murad'ın bulunduğu Çırağan Sarayı'nı basarak, beşinci Murad'ı dışarı çıkardı. Bu sırada yetişen Beşiktaş muhafızı Hasan Paşa'nın vurduğu bir sopa darbesiyle Ali Suavi, olay yerinde öldü (1878). Yıldız Sarayı civarında bir yere gömüldü. Bugün yeri kaybolmuştur. İngiliz olan karısı Mary, olay gecesi yalıda bulunan belgeleri yaktıktan sonra derhal kendisini bekleyen gemi ile Londra'ya kaçtı (Çırağan Vak'ası).

Ali Suavi daima ön safta bulunmak isteyen, övülmeyi seven, yalan söylemekten çekinmeyen ve dostluğuna güvenilmeyen bir kişiliğe sahipti. Onun bu şahsiyetini iyi değerlendiren İngilizler, kendisini istedikleri biçimde yetiştirmişler ve kullanmışlardır. Nitekim o, rejim meselesinde İngiliz parlamentarizmine benzeyen bir meşrutiyet arzusunu daimi olarak dile getiriyordu.
Diğer taraftan klasik medrese tahsili bile görmeyen Suavi, belli çevrelerce muhaddis ve hatta müctehid gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Suavi, dinde reform yapmak gerektiğini, hutbenin her milletin kendi dilinde okunmasını ısrarla savunmuştur. Suavi'nin bu fikirleri daha sonra Cemaleddin Efgani adlı yine bir İngiliz ajanı tarafından geliştirilecektir.

Namık Kemal'in Abdülhak Hâmid'e gönderdiği bir mektubunda, Ali Suavi hakkında söylediği şu sözler bir hayli düşündürücüdür: "Ali Suavi hiç de senin tahminin gibi bir adam değildi. Bir çehre nümayişine aldanmışsın. Onunla iki sene arkadaşlık ettim. O öyle bir adamdı ki, garazkâr ve dünyada misli görülmedik bir şarlatandı. Ben her şeye öyle kolay inanmadığım halde, bana kendini yedi-sekiz dil biliyormuş gibi gösterdi. O kadar cahil, cehaletiyle beraber o kadar mağrurdu. Türkçe üç satır bir şey yazsa, aleme maskara olurdu."

Ali Suavi'nin başlıca eserleri
•Kamus Ül-Ulum Vel-Maarif, (Paris, 1870, Türkçe Batı örneğine uygun ilk ansiklopedi, yarım kalmıştır.)
Hive (Paris, 1874)
•Montenegro-A Propos De L'Herzegovine (Paris, 1876)
•Ali Paşa'nın Siyaseti
•Hukuk-üş Şevari
6 Eylül 2011 Cuma
ŞİNASİ (İBRAHİM ŞİNASİ) HAYATI, ESERLERİ, EDEBİ KİŞİLİĞİ

İBRAHİM ŞİNASİ (1826-1871)
*Tophane İdaresi’nde çalıştığı zamanlarda Fransızcacını ilerletmek ve öğrenin görmek için Fransa’ya gitmek ister ve gönderilir. Burada Batı edebiyatının ve batıdaki düşünce akımlarının içinde yetişir.
*Tanzimat Edebiyatının kurucularındandır.
Gazel ve kasideler yazan İ. Şinasi, şiire yeni bir öz getirmiş; şiiri sosyal ve siyasi düşüncelere açarak “kanun, hak, adalet, namus, cehalet, akıl, reis-i cumhur” gibi kavramları şiirde kullanmıştır.
*Şinasi’nin yazdığı kasidelerde de övgü unsur vardır; ancak divan edebiyatındaki kasidenin klasik özelliklerinden sıyırmıştır kasideyi. Duygu ve hayalden uzaklaşıp akla dayana övgüye yer vermesi Türk edeb açısından bir yeniliktir.
*Türk toplumuna Batı şiirini tanıtmak için Batı şiirinden çeviriler yapmıştır. Bu çevirileri Tercüme-i manzume adlı yapıtında toplamıştır.
*Şiirlerinde konu birliğine önem vermiştir. Çünkü şiirin belli bir düşünce çevresinde gelişmesini amaçlamıştır.
*Şinasi yurt sorunları üstünde yurttaşın söz söyleme hakkı ve hürriyeti olduğu görüşünü ileri sürerek gazetenin toplumun gelişmesinde önemli bir yer tuttuğunu, halkın sesini duyurmasında bir araç olduğunu ileri sürmüştür.
*Gazetenin halkın anlayabileceği bir dille süsten uzak çıkarılması gerektiğini söylemiştir.
*Klasizmin etkisinde kalmış bir yazardır.
          ŞİNASİ’NİN İLKLERİ
*Batı etkisindeki Türk edebiyatının ilk bilinçli temsilcisidir.
*Agah Efendi ile birlikte ilk özel gazeteyi çıkarmıştır. Tercüman-ı  Ahval -1860
*Daha sonra da Tasvir-i Efkar gazetesini çıkarmıştır. (1862)
*İlk makale örneği MUKADDİME’yi yazmıştır. Tercüman- Ahval’de yayımlamıştır.
*Fransızcadan ilk şiir çevirilerini yapmıştır. (Lamertine’den yapıldı.) Bu çevirileri Tercüme-i manzume adlı yapıtında toplamıştır.
*İlk yerli oyunumuz Şair Evlenmesi’ni yazmıştır. Bu yapıtta Karagöz-ortaoyunu tekniğinden faydalanmıştır. Nokta, kısa çizgi ve ayraç işaretleri de ilk kez de bu yapıtta kullanmıştır. Ancak sahneye konulan ilk tiyatro yapıtı Namık Kemal’in VATAN YAHUT SİLİSTRE adlı yapıtıdır.
*Noktalama işaretlerini ilk kez kullanan kişidir. Mukaddime’de kullanmıştır.
* İlk folklor incelemesini DURUB-U EMSAL-İ OSMANİYE yapmıştır. (Atasözleri sözlüğü)
* Şiire yeni bir öz getirmiş; şiiri sosyal ve siyasi düşüncelere açarak “kanun, hak, adalet, namus, cehalet, akıl, reis-i cumhur” gibi kavramları şiirde kullanmıştır.
* La Fontaine’den çeviriler yapmış, onunkine  benzeyen ilk fablları yazmıştır.

YAPITLAR:
Tercüme-i Manzume  (LA Fontaine’den çeviriler)
Şair Evlenmesi (tiyatro)
Durub-u Emsal-i Osmaniye(Atasözleri derlemesi)
Müntehabat-ı Eşar(Şiirlerinden seçmeler)

Tanzimat Döneminde Öğretici Metinlerin Özellikleri
  *  Tanzimat dönemi öğretici metinlerinde toplumsal konular işlenmiştir.
  *   "Sanat, toplum içindir." anlayışıyla toplumsal konular ele alınmıştır.
 *   Rönesans ve aydınlanma döneminin etkisiyle birlikte Tanzimat dönemi öğretici metinlerinde eşitlik, hürriyet, bilim, hukuk gibi kavramlar öne çıkar.
 *   Genellikle makale türünde eserler verilir. Bir öğretici metin olan Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi ilk makaledir.
  *  Tanzimat dönemi öğretici metinlerinde Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmakla birlikte süssüz, gösterişsiz, secisiz bir dil kullanılmıştır.
 *   Tanzimat dönemi edebiyatı öğretici metinlerinde Doğu Batı çatışması temada, dilde, ifade biçimlerinde kendini gösterir.
  *  Tanzimat döneminde halkı eğitmek ve bilgilendirmek amacıyla daha çok gazeteden yararlanılmıştır, öğretici metinler de daha çok gazetelerde yayımlanmıştır.
 *   Türk dili tarihi alanında çalışmalar yapılmış, sözlük çalışma­ları ilk defa bilimsel bir metodla düzenlenmiştir.
   *  Söz hüneri göstermek değil, bazı düşünceleri halka yaymak amaçlanmıştır.
  *  Türk edebiyatında ilk defa bu dönem eserlerinde konuşmaları gösteren çizgiler ve noktalama işaret­leri kullanılmıştır.
                                                  HAZIRLIK
1. ÖĞRETİCİ METİN KAVRAMINDAN NE ANLIYORSUNUZ?
C. Öğretici metinler, bilgi ve haber vermek, ikna etmek, kanıları değiştirmek, uyarmak, düşündürmek, yönlendirmek, tanıtmak gibi amaçlarla yazılan metinlerdir.
2. Çağdaşlaşma: Çağa ayak uydurma, Yaşanılan dönemi benimseme, onun gereklerini yerine getirme
    Modernleşme:Eski ve geleneksel toplumların modern olmalarına, moderniteye ulaşmalarına imkan veren süreçler için kullanılan genel terim. Sınırları genişleyen kapitalist dünya pazarının hızlandırdığı bilimsel ve teknolojik keşiflerle yeniliklerin, sanayideki ilerlemelerin, nüfus hareketlerinin, ulus devletleri ve kitlesel hareketlerin doğuşuyla birlikte ortaya çıkan sosyo-ekonomik değişimlerin birliği
Batılılaşma: Batı medeniyetini veya batılı milletleri taklit cime, onlara benzeme harekeli.
Asrilik: Yaşanılan döneme uyma.
sayfa 29.
1.Tercüman- Ahval'de Mukaddime ve Serbestlik adlı metiler  bilgi ve haber vermek, ikna etmek, kanıları değiştirmek, uyarmak, düşündürmek, yönlendirmek
sayfa 30
2. tanzişmat dönemi öğretici metinlerin oluşmasına zemin hazırlayan zihniyet Batı düşüncesini benimsemiş Batılı yaşam biçimini ve sanatını  ölçü almış zihniyettir.
3. Metnin iletisi:
Tercüman- Ahval: Tercüman- Ahval Gazetesinin çıkarılış amacı
 Serbestlikadlı metnin iletisi: serbestlik kavramının ne anlama geldiği
1. ETKİNLİK:  Tanzimat döneminde vatansevgisi, hak, adalet , eşitlik gibi komnular ön plana çıkan konulardır. bu konularda birçok yazı kaleme alınmıştır.
 2. ETKİNLİK:  Bu temalar  roman, hiakye tiyatro gibi  olaya dayalı ve şiir gibi coşku ve heyecana bağlı anlatımla oluşturulmuş metinlerle de analtılmıştır.
4.a. Tercüman-ı Ahval Mukaddimesinde dönemin gazete ile ilgili zihniyeti yansıtılmış. gazete bu dönemde en önemli bir  iletişim unsuru olarak göze çarpar. sosyal yaşamda birçok gaete çıkarılmış, halk bu gazeteelri okumak için ilgi göstermişitr. dönemin siyasetçileri  ve devlet erkanı da gazete konusnda ciddi adımalr atmışlardır.
b. Günümüzde de hak, eşitlik, adalet, özgürlük varmalrı hala  güncelliğini koruyan sık sık tartışılan temalar arasındadır.
5. a.Merkezi otorite ile halk arasında bir kopukluktan söz edilemez. Bu tartışlamalar daha çok aydınlar ve merkezi otorite etrafında gelişmiştir. Halk her halükarda merkezi otoriteyi benimsemiş ve itat etmiştir. Fakat bezı devlet adamalrının son zamanlardaki yaşam biçimi aşırı eğlenceye ve lükse düşkünlüğü halkta hoşnutsuzluk oluşturmuştur.
b.
6.  Her iki metnin analtım türü öğretici anlatımdır.
Öğretici Anlatımın Özellikleri:
1.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2.Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz anlamlarına yer verilmez.
3.Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir.
4.Daha çok nesnel cümleler kullanılır.
5.Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır.
6.Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir.
7.İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider.
8.Gereksiz söz tekrarı yapılmaz.
9.Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
10.Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
11.Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
12.Bu anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders kitaplarında kullanılır.
13.Tarihi metinler, Felsefi metinler, Bilimsel metinler gibi bölümleri vardır.


11. Sınıf Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları- Yıldırım yayınları Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler-Şiir- sayfa 35-36-37
sayfra 35

****Aydınlanma döneminde ortaya çıkan yeni kavram imgeler: hak, adalet, eşitlik, hukuk, pozitivizm, vatan,
*****  17. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan bir akımdır. BOILEAU bu akımın kurucusu olarak kabul edilir. Klasikler Eski Yunan ve Latin edebiyatını bilgi ve esin kaynağı olarak benimsemişlerdir.
 Temel olarak şu ilkelere dayanır:
*Sanat, “insan tabiatına” önem vermeli ona sevgi ve saygı duymalıdır.
*Klasik bir eser “akıl” ve “sağduyu”ya dayanmalıdır. Eser, “dil”, “anlatım” ve “şekil” de en olguna varmaya çalışmalıdır.
*Klasikler, insanların her zaman, her yerde, her toplumda aynı duygu ve düşüncede olduklarını kabul ederler. Onun için eserlerinde değişmez tipler yaratırlar. Klasisizmde fiziksel ve sosyal çevre önemli değildir; çünkü bunlar değişkendir.
*Bu akımda, sanatta mükemmeli bulmak esastır. Mükemmeli bulmak ise konunun seçilişinde değil, onun ele alınıp anlatılışındadır. Onun için anadili en güzel biçimde kullanmak da esas olmalıdır. Böylece klasikler günlük konuşma dilinden farklı kitabi bir dil kullanmışlardır.

*Sanatta sıkı kuralların bulunması ve sanatçıların bunlara uyması gerektiğine inanan klasikler, “üç birlik” kuralının doğmasına neden olmuşlardır (Yer, zaman ve eylem birliği)


*Eserlerinin kahramanlarını hep soylu tabakadan seçen klasikler, eserlerinde kaba ve çirkin sözlere de yer vermezler. “Ahlaka uygunluk” ilkesine sıkı sıkıya bağlıdırlar.
*Yapıtlarının etkileyici olmasını , hoşa gitmesini, tarih biliminden ayrılabilmesini ve din dışı konulara eğilmesini temel ilke olarak kabul etmişlerdir.
*Edebiyat türü olarak daha çok tiyatroyu, tiyatro türü olarak da trajedi ve komediyi benimsemişlerdir.
Başlıca temsilcileri:
            Boileau (şiir)
            La Fontaine (fabl)
            Racine, Corneille (trajedi)
            Moliere (komedi)
            Madame de La Fayette (roman)
            La Bruyere (karakterleriyle)
            Bossuet (hitabet)
“Klasisizm, geçici rağbeti değil, sürekli rağbeti arar”. Andre Gide.
TÜRK EDEBİYATINDA KLASİSİZM
Türk edebiyatı Batı’ya açıldığında klasisizm dönemini tamamlamıştır. Bu nedenle edebiyatımızda klasisizmin önemli bir etkisi olmamıştır.
Şinasi’nin “Şair Evlenmesi”adlı komedisi, La Fontaine’den yaptığı çeviriler ve Ahmet Vefik Paşa’nın Moliere’den çevirileri, bu anlayışın ürünleri olarak sıralanabilir.

ROMANTİZM (COŞUMCULUK)
1830’lu yıllarda klasisizme tepki olarak doğmuştur.
Victor Hugo’nun “Hernani” adlı oyunuyla bir edebiyat akımı olarak başarıya ulaşmıştır.
1789’da fransız İhtilali’yle birlikte derebeylik ve aristokrasi çökmüş; yeni bir yapılanma ortaya çıkmıştır. Buna bağlı olarak romantizm, yeni duygu, düşünce ve idealleri anlatmayı amaçlamış, sanatın ve sanatçının kurallardan kurtulup özgürleşmesini savunmuştur.
Avrupa’da o zamana kadar süregelen Latin ve Yunan hayranlğı yerini Shakespeare, Goethe ve Schiller hayranlığına bırakmıştır.
Klasik öğretinin bütün kuralları yıkılmış, Latin ve Yunan edebiyatları yerine Hristiyanlık mucizeleri, milli efsanler işlenmiş; konular ya tarihten ya da günlük olaylardan çıkarılmıştır.
Tabiat manzaralarının, yerli ve yabancı törelerin betimlenmesine geniş yer verilmiş, insan psikolojisinin soyut olarak incelenmesi bırakılarak, insanlar çevrelerinde incelenmiş, insanın islâhından önce toplumun ıslâhı amacı ön plana alınmıştır.

Klasik edebiyatın akıl ve sağduyuya önem vermesine karşılık, romantizmde hayal ve fanteziye geniş yer verilmiştir.
 Yazarlar eserlerinde kişiliklerini gizlememişler, olaylar karşısında duygu ve görüşlerini açıkça anlatmışlardır. Romantik şiirde, doğa sevgisi; bireycilik; Ortaçağa, yabancı ülkelere, Doğu’ya hayranlık; toplumsal geleneklere isyan; duygulara, doğaüstü güçlere, rüyalara, ihtiraslara bağlılık dikkat çeker.
Zıtlıkların uyumunu ilke olarak benimseyen romantikler hayatı güzel, çirkin... bütün yönleriyle vermeye çalışırlar.
Klasiklerin önemsediği din duygusuna geniş yer veren romantiklerin kahramanlarının çoğu dindardır.
Din, her şeyin gelip geçici olduğunu söylediği için de kahramanlar , genellikle kuşkulu, üzüntülü ve karamsardırlar.
Edebiyat dilindeki kalıplaşmış kelimeler yerine, günlük konuşma dilini kullanmayı benimseyen romantikler, her sınıftan insanı da eserlerine konu olarak almışlardır.
Genel olanın yerine özeli, tipin yerine gözalıcı olanı seçmişlerdir. Aşk, ölüm, tabiat en belli başlı konular olarak dikkat çeker.
Bu akımda oyun türlerinden dram, edebiyat türlerinden de roman gelişmiştir.

BAŞLICA TEMSİLCİLERİ
            Victor Hugo (Sefiller. Notre Dame’in Kamburu, Cromwell, Hernani.......)
            J.Jack Rousseau (Emile, İtiraflar, Toplum Sözleşmesi)
            Goethe (Faust)
            Lamartine (Greziella)
            A. Dumas Pere (Üç Silahşörler, Monte Kristo Kontu)
            A. Dumas Fils (Kamelyalı Kadın)ýý
            Alfrede de Musset (şiirleriyle)
            Schiller (“Haydutlar” adlı dramı ve denemeleriyle)
            Lord Byron (Don Juan, diğer şiirleriyle)
            Chateaubrian
            Puşkin
            Shakespeare
            Stendhal (Romantizmden realizme geçmiştir)
            Balzac (Romantizmden realizme geçmiştir)
“Romantizm, ağlayan yıldız, inleyen rüzgar, ürperen gece, kendinden geçen çiçektir”.
                                                                                                          Musset
“Romanitzm, varlıkların olduklarından başka türlü olmadığına, olmayacağına üzülmektir”.
                                                                                                          A. Gide
TÜRK EDEBİYATINDA ROMANTİZM
Tanzimat edebiyatı dönemindeki ürünlerin çoğunluğu romantik akımın etkisiyle kaleme alınmıştır.
            Namık Kemal roman ve tiyatrolarıyla
            Ahmet Mithat, ilk romanlarıyla
            Recaizade Mahmut Ekrem, şiirleriyle
            Abdülhak Hamit, tiyatrolarıyla

****Hürriyet Kasidesi, Vatan Mersiyesi addlı şiirler.
****Atatürk’ün, Namık Kemal’in vatanla ilgili sözleri için TBMM’de söylediklerini ve bunları hangi amaçla dile getirdiğini araştırnız.

Hürriyet kasidesinden bir bölüm:
  'Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini
  Yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini'

 Atatürk'ün bu bölüme cevabı:
   ' Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
   Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini'

Bir milletin uyanışa geçtiğini, milletin kaderini yine milletin değiştireceğini ifade etmek istemiş, Türk milletinin bu güce sahip olduğunu söyleyerek umut vermiştir...
**** NAMIK KEMAL (1840-1888)

Tanınmış bir ailenin çocuğu olarak doğmuş iyi bir eğitim almıştır.
16 yaşında evlenen şair o yıl İstanbul’a dönerek şiirlerini Divan’ında toplamış şair çevrelerince büyük bir beğeni ile karşılanmıştır.
* Şinasi ile tanıştığı Tasvir-i Efkar gazetesiyle birlikte onda batılı boyutta düşünceleri belirmiştir. Bu gazetedeki yazıları ile hükümeti eleştirmiştir.  Abdülaziz karşıtı Şehzade Murat yanlısı yazıları yüzünden sık sık sürgüne gönderilmiştir.
*Sanatın halkı eğitmek için bir araç olduğu bilinciyle yapıtlarında Meşrutiyet’in kurulmasını amaçlamıştır.
*Şehzade Murat’ın 3 aylık saltanatının ardında tahta çıkan Sultan Abdülhamit Kanuni Esasi’yi hazırlayan grubun içinde Ziya Paşa ve Namık Kemal’i de görevlendirmiştir. Ancak Kanuni Esasi de “Sakıncalı görülenlerin yut dışına çıkartılması” maddesinin çıkmasına engel olamamışlardır. E bu durumda da Abdülhamit’le de araları bozulmuş; ne de olsa Namık Kemal’in sürgün maceraları çoktur. HA bu arada Ziya Paşa ile de araları bozulacak, ileride bekleyin…Az sonra…Neyse , Abdülhamit’e ve saraya kalemiyle saldırmıştır.
*Üyesi bulunduğu YENİ OSMANLILAR CEMİYETİ sürgüne gönderilirken N. Kemal Londra’ya topuk yapmış oralarda da boş durmayarak Hürriyet (Ziya Paşa ile birlikte) gazetesini çıkarmıştır.
*Namık Kemal yenileşme dönemi Türk edebiyatına vatan, millet, hüriyet, hak, adalet, istiklal, eşitlik gibi kavramları getirmiş ve gür sesiyle haykırmıştır.
*İmparatorluğun içinde bulunduğu durum karşısında kurtuluş çareleri arayan şair politik konulara yönelmiş ve sosyal ve siyasi içerikli  konularda yazmış, derin bir vatan sevgisiyle kahramanlık şiirleri yazmıştır.
*Roman, şiir, makale, tiyatro, eleştiri, tarih, biyografi türlerinde eserler vermiştir. Ancak nesri şiirinden daha üstündür.
* Yapıtlarında romantizmin etkisi görülmektedir.
*Dilde yalınlaşmak gerektiğini söylemiştir ancak tiyatro yapıtları dışında süslü ve ağır bir dil kullanmıştır.

*Divan şiiri antolojisi HARABAT’ın önsözünde divan şiirini öven Ziya Paşa’ya kızan sanatçı TAHRİB-İ HARABAT adlı ilk eleştiri yazısını yazmıştır. Harabat’ın ikinci cildi yayımlanınca da TAKİB-İ HARABAT adlı eleştiri yazısını yazmıştır.

       NAMIK KEMAL’İN İLKLERİ
*Sahnede oynanan ilk tiyatro yapıtı Vatan Yahut Silistre’yi yazmıştır.
*İlk edebi roman İNTİBAH’ı yazmıştır.
*İlk Tarihsel roman CEZMİ’yi yazmıştır.
*TAHRİB-İ HARABAT adlı ilk eleştiri yazısını yazmıştır.
YAPITLARI
Roman: İntibah
            Cezmi
Tiyatro: Zavallı Çocuk
              Vatan Yahut Silistre
              Celaleddin Harzemşah
               Kara Bela
               Âkif Bey
               Gülnihal
Eleştiri: Tahrib-i Harabat
              Takib-i Harabat

ZİYA PAŞA (1840-1880)

*Doğu kültürüyle yetişmiştir. YENİ OSMANLILAR CEMİYETİ ÜYESİDİR.
 Avrupa’ya gittiğinde Batı kültürü ve sanatı hakkında çalışmalar yapmıştır. Eski edebiyat ile yeni edebiyat arasında bocalayan şair Divan edebiyatının etkisinden kendini kurtaramamıştır. Hak, adalet, ilerleme gibi konuları şiire sokmuştur.
*Tanzimat şairleri arasında eskiye en bağlı şair olan Ziya Paşa Bağdatlı Ruhi’nin Terkib- Bend’ine aynı isimle nazire yazmıştır. Bu yapıt dönemin sosyal bir eleştirisidir.
 *1868’de isyan eden Girit Rumlarının bastırmak için gönderilen Ali Paşa’nın isyanı bastıramadan dönmesi üzerine ZAFERNAME adlı yapıtı yazmıştır.Yapıtta yenilgiden “büyük bir başarı“ diye söz etmiş tariz(iğneleme) sanatının güzel bir örneğini vermiştir.
*Şiir ve İnşa makalesinde Türk edebiyatının şiir ve düzyazı alanlarında yenileşmesi halk şiirinin esas alınması, halk dilinin kullanılması ve halk kültürüne dönülmesi gerektiğini söylemiştir. FAakatt……
* HARABAT adlı yapıtında  divan şiirinin üstün bir zevkle yazıldığını söyledi. Bu ne biçim perhiz, bu ne lahana turşusu hesabı… Namık Kemal’in öfkesini üzerine çekti. Namık Kemal Tahrib-i Harabat’ı yazdı böylece.
*Şirlerinde didaktik yönü ağır basmıştır.Roman ve öykü yazmamıştır.

ZİYA PAŞA’NIN İLKLERİ
İlk antolojiyi yazmıştır. Harabat (Divan şiirini öven yapıt)
İlk hatırayı yazmıştır: Defter-i Amal

ESEERLERİ
Rüya: (Londra’da yazdığı bu yapıt siyasal eleştirinin özgün bir örneğidir. Aynı zamanda mülakat biçimindeki röportajın ilk örneği sayılır. Ali Paşa için yazılmıştır.)
Harabat (3 ciltlik divan şiiri antolojisi)
Zafername (hiciv)
Şiir ve İnşa (makale)
Eş’arı Ziya (şiir)
Endülüs Tarihi , Emill(çeviri)
Defter-i Amal(anı)
Külliyat-ı Ziya Paşa (Terkib-i Bent ve terci-i bent türündeki şiirleri)
Veraset Mektupları(İki Mektup)

Abdülhak Hamit Tarhan Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği
5 Şubat 1851’de İstanbul’da doğdu. Babası, dedesi ve soyu ilim aleminde isim yapmış şahsiyetlerdi. Dedesi Abdülhak Molla, İkinci Mahmud ile Abdülmecid Han'ın hekimliğini yapmış, şiir ve tarihle uğraşmıştı. Babası Hayrullah Efendi ise, meşhur bir tarihçi ve diplomattı.

Abdülhak Hamid ilk tahsiline Evliya Hoca, Behaeddin ve Hoca Tahsin Efendi gibi özel hocaların huzurunda başladı. Özellikle Hoca Tahsin Efendi'nin Abdülhak Hamid üzerindeki etkisi büyüktür. Daha sonra Bebek Köşk Kapısındaki mahalle mektebi ile Rumelihisar Rüşdiyesine kısa süre devam etti. Ailesi tarafından Paris’te eğitim yapması uygun görülünce ağabeyi Nasuhi Bey ile 1863 Ağustosunda Paris’e gitti. Orada özel bir koleje başladı. Kısa zamanda Fransızcasını ilerletti. 1,5 sene tahsilden sonra, yanlarına gelen babası ile İstanbul’a döndü. İstanbul’da Fransız mektebine başladı ve Fransızcasını ilerletmek için Babıali’de tercüme odasına girdi. On dört yaşlarındayken, Tahran büyükelçiliğine tayin edilen babasıyla birlikte İran’a gitti, 1,5 sene özel olarak Farsça dersleri aldı. Babasının 1867’de vefatı üzerine İstanbul’a döndü.

İstanbul’a döndükten sonra, önce Maliye mektubi, daha sonra sadaret kaleminde vazife yapan Abdülhak Hamid, buralarda Ebüzziya Tevfik ve Recaizade Mahmud Ekrem'le tanıştı. Sami Paşa’dan Hafız Divanı’nı okudu. Bu arada Tahran hatıralarını anlatan Macera-yı Aşk adlı ilk eserini yazdı ve meşhur Makber mersiyesini yazmasına sebeb olan Fatma Hanım'la evlendi. 1876 senesinde, hariciye mesleğini seçti. Paris Sefareti ikinci katibliğine tayin edildi ve iki buçuk sene vazife yaptı. Bu arada Fransız edebiyatını yakından tanıma fırsatı buldu. Paris dönüşü bir süre açıkta kaldı. 1881’de Poti, 1882’de Golos, bir sene sonra da Bombay başşehbenderliklerine (konsolosluk) tayin edildi. Bombay’da üç sene kaldı. Eşi Fatma Hanım'ın rahatsızlığının artması üzerine, İstanbul’a dönmek için yola çıktı. Fatma Hanım Beyrut’ta vefat etti.
Bombay dönüşünde Londra elçiliği başkatipliğine tayin edildi. Fakat Zeynep isimli manzum piyesi yüzünden, vazifeden alındı. Bir süre boşta gezdikten sonra edebiyatla uğraşmayacağına söz vermesi üzerine, tekrar Londra’daki eski görevine gönderildi. Bu gidişinde İngiliz olan Nelly Hanım ile evlendi. 1895 senesinde Lahey büyükelçiliğine iki sene sonra tekrar Londra elçiliği müsteşarlığına tayin edildi. Hanımının rahatsızlanması üzerine, 1900’de İstanbul’a döndü. 1906’ya kadar İstanbul’da kaldı. 1906’da Brüksel büyükelçiliğine tayin edildi. 1911’de hanımı Nelly’nin ölümü üzerine Belçikalı Lüsyen Lucienne Hanım ile evlendi. Balkan savaşları sırasında kabine tarafından azledilince, İstanbul’a döndü. Maarif Nezareti teklif edildi ise de kabul etmedi. Bir süre açıkta kaldıktan sonra ayan üyeliğinde bulundu. Mütareke yıllarında Viyana’ya gitti. Burada sıkıntılı günler geçirdi. Cumhuriyetin ilanından sonra anavatana döndü. 1928 senesinde İstanbul milletvekili seçildi ve ölünceye kadar milletvekili olarak kaldı. Kendisine vatana üstün hizmet fonundan maaş bağlandı. Ayrıca belediye de, dayalı döşeli bir apartman dairesi verdi. 12 Nisan 1937’de İstanbul’da öldü. Mezarı Zincirlikuyu’dadır.
Abdülhak Hamid, Tanzimat sonrası bütün edebi ve siyasi devirleri yaşamış bir şairdir. Tanzimatı, meşrutiyetleri ve cumhuriyeti görmüştür. Bu devirlerdeki Tanzimat, Servet-i Fünun, Edebiyat-ı Cedide, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanıdı. Ayrıca uzun seneler doğuda ve batıda diplomat olarak bulunması her iki edebiyatı tanımasına sebep oldu. Bu sebeple Türk şiirine batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirdi. İlk başlarda Tanzimat ekolünün tesirinde kalmış sonra batıyı tanıyınca, klasik edebiyattan ayrılarak batı tekniği ile eser vermiştir. Edebiyatımızın yeni bir çehre kazanmasında Recaizade Ekrem daha çok teorik yönünü işlerken, Hamid yazdıklarıyla bunu uygulamıştır. Eserlerinde batı edebiyatından bilhassa Shakespeare ve Victor Hugo’nun tesirleri açıkça görülür. Şiirlerindeki başlıca konu romantik ve felsefi düşünceler, ölüm duyguları ve insan kaderi hakkındadır. Şiirlerinde pekçok yabancı kelime vardır. Batı yazarlarından etkilenerek yazdığı dramalar Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur. Kendisine son zamanlarda Şair-i azam (en büyük şair) ünvanı verilmiştir.

ESERLERİ
Abdülhak Hamid’in eserleri iki grupta toplanmaktadır:
Şiirleri: Makber, Ölü (1885), Kahpe (1885), Bala’dan Bir Ses (1911), Validem (1913), Yadigar-ı Harb (1913), İlham-ı Vatan (1918), Tayflar Geçidi (1919), Garam (1919), Yabancı Dostlar (1924).
Tiyatroları: Hamid’in tiyatroları mensur ve manzum olmak üzere iki kısımdır. Mensur tiyatroları: Macera-ı Aşk (1873), Sabrü Sebat (1875), İçli Kız (1875), Duhter-i Hindu (1876), Tarık yahut Endülüs’ün Fethi (1879), İbn-i Musa (1880), Finten (1898). Manzum tiyatroları: Nesteren (1878), Tezer (1880), Eşber (1880), Sardanapal (1908), Liberte (1913).

*****Tanzimat şiiri biçim olarak eskiye bağlı kalmakla birlikte içerik yönünden yeni bir yüze kavuşmuştur. divan edebiyatının soyut ve bireysel temalarında uzaklaşılıp toplımsal sorunalrın işlendiği bir anlayışa geçilmiştir. Vatan, hak, eşitlik, özgürlük, adalet gibi toplumsal  temalar  bu döneme damgasını vurmuş.
HAZIRLIK
1. ŞİİR TAHLİLİ NASIL YAPILIR
A. ŞİİRİN BİÇİM YÖNÜNDEN İNCELENMESİ

1. Dörtlük,beyit hangi birimlerden oluşuyor belirtilmesi,( Nazım birimi)
2. Kaç dörtlük veya kaç beyitten oluştuğunun belirtilmesi,( Birim sayısı)
3. Şiirin ölçüsünün ve duraklarının belirtilmesi,( Ölçü)
4. Kafiye (kafiye çeşitleri belirtilecek) ve rediflerin gösterilmesi,
5. Kafiye şemasının gösterilmesi. (uyak düzeni.. aaab, cccb ..gibi)
6. Şiirde geçen söz sanatlarının bulunması
7. Nazım şekli
B. ŞİİRİN İÇERİK YÖNÜNDEN İNCELENMESİ

1. Anlamı bilinmeyen kelime ve deyimlerin açıklanması,
2. Şiirin bölümler halinde açıklanması,(Anlam açıklaması)
3. Şiirin ana duygusunun belirtilmesi(,Tema)
4. Şiirin dil ve anlatım özelliklerinin açıklanması,( Üslup)
5. Şiirin türü hakkında bilgiler verilmesi.( Nazım şekli)
6. Metin ve zihniyet ( Şiirin yazıldığı dönemin zihniyetini yansıtıp yansıtmadığı)
7. Metin ve gelenek ( Hangi şiir geleneğine  göre oluşturulduğu)
8. Metin ve Şair ( Şiirin şairle ilgisi)
9. Metin ve yorum. ( Şiir hakkında düşünceler)
C. ŞAİRİN HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ HAKKINDA BİLGİLE

2. Manzume ile şiir arasındaki farklılıkları söyleyiniz.
    Şiir sanatsaldır,manzume öğreticidir.
    Kişisel duygular şiirde yer alır, manzumede yer almaz.
    Şiirde derin anlam yoktur,manzumede vardır.
    Şiirde edibi saanatlar geniş yer tutar,manzumede tutmaz
    Şiirde anlatılanları düz yazıyla ifade edemeyiz, manzumede anlatı lanları düz yazıyla ifade edebiliriz.
    Şiirde olay örgüsü yoktur, manzumede olay örgüsü vardır.
    Şiirde bireysellik duygu ve çağrışım ön plandadır; manzumede top lumsal konular yaşanmış ya da yaşanabilecek olaylar işlenir
    Şiirde çok anlamlılık ve imge ağır basarken manzumede sözcükler genellikle gerçek anlamında kullanılır.
    Manzumeler genellikle didaktik metinlerdir.
3.  Tanzi mat Dönemi şi iri denildiğinde aklınıza neler geldiğini belirterek aşağıdaki şiirin Tanzimat
Dönemine ait olup olamayacağını nedenleriyle birlikte sözlü olarak ifade ediniz.
AŞK OL MADAN MEŞK OL MAZ
Başı boş bilgisayar, mikro elek tronik ve haber leş me
Ya ni Bilişim Sek törü!
Sonra güneş ener ji si ve diğer ener ji ler!
Üçün cü sü de: Bi o tekno loji!
Mega proje ler bunlarmış demek,
Ça ğa damgasını vuran, yaşantımızı etki leyen!
Ve daha neler de neler!
...
Nüzhet ERMAN
Türk Dili
.. Yukarıdaki şiir hem biçim hem de içerik yönünden Tanzimat dönemi şiirinden ayrıulır. Biçim olarak kullanılan serbest şiir anlayışı  Tamzimat döneminde bu şekliyle kullanılmamıştır. Yine dil bakımından tanzimat şiirine göre daha sadedir. İçerik yönünden Tanzimat döneminde işlenen toplumsal konulardan bir konu değildir. o dönemde hak, eşitlil, adalet, özgürlük, vatan sevgisi gibi temalar işlenmiştir.

4. Birey, bireysel lik, bireycilik kav ramlarının anlamlarını sözlükten bulunuz ve defterinize ya zı nız.
birey: fert, kişi
bireysellik: kişiye özel, kişisel, Birey olma olgusu.
Bir kişiyi benzerlerinden ayıran özelliklerin bütünü, ferdiyet.
Bir bireyin biricik ve kendine özgü oluşu.
Bir insanı başkalarından ayıran, ona kişilik veren şey
bireycilik: bireyin özgürlüğüne büyük ağırlık veren ve genellikle kendine yeterli, kendi kendini yönlendiren, görece özgür bireyi ya da benliği vurgulayan siyaset ve toplum felsefesi


a. Hürriyet Kasidesi’nin Batı düşüncesiyle, klasik ve romantik edebiyatla ilişkisi
Hürriyet, milliyetçilik gibi kavramlar Fransız ihtilali sonucu ortaya çıkan batı kaynaklı düşüncelerdir. Aynı zamanda tema olarak romantik bir yapıya sahiptir. özgürlük düşüncesi duygulaar hitap eder. bu nyüzden romantizm ile örtüşür.

b. Tanzimat Döneminde şiire giren yeni kavramların “Aydınlanma Dönemi” düşüncesiyle ilişkisini
tartışır, grup sözcüleri sonuçları tahtaya yazsın.
Vatan sevgisi, özgürlük, eşitlil, adalet, hak, bilimsellik, aydınlanma gibi kavramlar aydınlanmadöneminde kullanılmaya başlanmış gazete ve dergiler vasıtası ile topluma duyurulmuş, tanzimat şiirinde de bu kavramalr işlenmeye başlanmıştır.
• Siz de bu sonuçlardan ve okuduğunuz Hürriyet Kasidesi’nden hareketle Tanzimat Dönemi şiirinin
oluşmasının imkân sağlayan zihniyeti belirleyip bu zihniyetle ilgili özellikleri defterinize yazınız.
    Tanzimat Fermanı ile Batılılaşma akımı iyice hız kazanmıştır. Osmanlı toplumunda aşağıda değişimler göze çarpar: Mimari, Eğitim ve öğretimde Batı tarzı okullar açılmaya başlanmış.
    Toplumdaki insanların giyim kuşamında Batı tarzı görülür olmuş,    Aydınlar Batı’yı daha yakından tanıyarak onların edebiyatını bize getirmeye çalıştılar.
    Özellikleeğlence merkezleri (Surdışı, Beyoğlu…) oluşmaya başladı.
    Dadılar Fransız olarak seçilmeye başlandı, çocuklar Batı tarzıyla yetiştirildi.
Bütün bunların neticesi olarak tanzimat edebiyatı Batıyı örnek alarak oluşturulan bir edebiyattır.
1. a. Oku duğunuz şi irin yapı özel liklerini tespit ediniz.
Nazım birimi: beyit,
birim sayısı: 31 beyit
Kafiye düzeni: aa, ba, ca, da........şeklindedir.
Nazım şekli: kaside
b. Şi irin birimlerinde anlatılanlardan hareketle temasını belirleyiniz ve birimlerin bir tema etrafında nasıl birleş tiğini açıklayınız.
Şiirin teması  Hürriyettir.  bu tema şiiri oluşturan birimlerde nesip,girizgah,methiye, fahriye, dua bölümlerinin birleşmesiyle oluşmuş. her birim vatan teması etrafında kurulmuştur.
c. Birimlerin metnin tamamı içindeki işlevini açıklayınız.
Birimlerde analtılanlar bir bütünün parçalarıdır. parçalar bir araya gelerek metnin temasını ortaya koyar.
d. Ulaştığınız sonuçlardan hareketle Tanzimat Dönemi şiirinin yapı özelliklerini tespit edip
maddeler hâlinde tahtaya yazınız.
2. a. Okuduğunuz şi irin temasından yola çıkarak yazıldığı dönemin gerçekliği ile ilişkisini belirleyiniz.
Metnin gerçekliği ile yazıldığı dönemin gerçeklişği birbiriyle uyuşuyor. o dönmede hürriyet kavramı  günlük hayatta konuşulan temel kavramlardan biridir.
b. Ulaştığınız sonuç ları, temanın birey ve bireysellik le ilişkisi çerçevesinde d ğerlendi riniz.

Özgürlük, kişinin temel hak ve özgürlüklerinden  biridir. Bu yüzden bu tema ile bireysellik arasında bir ilişki vardır.

SAYFA 38.   2. ETKİNLİK.
• Sı nıfta iki grup oluşturulur ve grup sözcüle ri se çilir. Birin ci grup, divan şiirine ait 9 ve 10. sı nıfta
edinilen bil gi lerden hare ketle “aşk, sev gi, ta bi at gü zel lik leri, tasavvuf ve ahlak ile din ve dev let
bü yük le ri ne övgü” temala rını, Hür riyet Kasidesi’nin te ma sı ile kar şı laş tı rır. İkin ci grup, araştırma sonuçlarınızdan hareketle Namık Kemal’in vatan ve hürriyet konulu şiirlerini, gazel ya da kaside bi çiminde yazma sı nın sebepleri ni tartışır, divan şi irin deki gazel ve kaside ile bu şiirler ara sın daki farklılıkları belirler. Grup sözcüleri de ulaşılan sonuçları tahtaya yazar.
Diğvan edebiyatında kasidelerde din ve devlet adamları övülürken  Hürriyet kasidsinde ise soyut bir kavram olan hürriyet övülmüştür. biri bireysel bir tema iken hürriyet ise  toplumsal bir temadır.
Namık Kemal Vatan Mersiyesi ve Hürriyet Kasidesi adlı şiirlerini tanzimat edebiyatının şiir anlayışı içinde oluşturmuştur. Tanzimat şiiri biçim yönünden divan edebiyatı nazım şekillerini kullanmııştır.
Divan şiirindeki gazel ve kaside ile bu şirler arasında tema açıından farklılık vardır. Tanzimat şiiri içerik bakımından divan şiirinden ayrılır.
Namık Kemal Şiirlerinde toplumsal konuları işelmiş sanatı toplumun yönlendirilmesinde  ve yetiştirilmesinde bir araç olarak görmüştür.
SAYFA 39.
• Oku duğunuz Hürriyet Kasidesi ile Neca ti Bey’in kasidesi ni;
a. Temaları bakımından,
Necati Bey kasidesi nde sultan Beyazıt'a övgü  yapılmış. Hürriyet Kasidesinde ise Hürriyet kavramı övülmüş. birinde bir kişi diğerinde ise bir kavram övülmüş.

b. Söy leyiş tarzı ve ses özellik leri bakımından karşılaştırınız. Ulaş tı ğı nız so nuç lar dan ha reketle Tan zi mat şiirinde meydana ge len değişikliklerin dönemin sos yal, siyasi ve edebî özel likleri ileiliş kisinin olup olmadığını tartışınız. Elde et ti ğiniz sonuçları tahtaya ya zı nız.
Hürriyet Kasidesi diğer kasideye göre söyleyiş bakınımdan daha sade bir anlatıma sahip. Necati Bey kasidesi dil olarak Arapça ve Farsça kelimeler daha fazla kullanılmış. Bu farklılık Tanzimat edebiyatının ve tanzimat döneminin sosyal ve siyasi analyışından etkilendiğini gösterir. Namık Kemal dönemin sosyal ve siyasi oalylarının içinde olan eserlerinde bu zihniyeti dillendiren sanatçılar arasındadır.

3. a. 10. sı nıf ta edin di ği niz bil gi ler den ve Necati Bey’in kasidesinden ha re ket le kla sik Türk edebiya tı na zım şe kil le rin den ka si de ile il gi li özel lik le ri be lir te rek bunları Hür ri yet Ka si de si’ne ait ya pıözellikleri ile kar şı laş tı rı nız ve ara la rın da ki fark lı lık la rı aşa ğı da ki tabloya ya zı nız.

Divan Edebiyatında
Kasidenin Yapı Özellikleri
Tanzimat Edebiyatındaki
Farklılıklar
1. Kaside’nin bölümleri
Nesip-teşbip,tegazzül, girizgah, methiye, fahriye,taç,  dua
Girizgah,  methiye , fahriye,  dua
2. Uyak düzeni
aa, ba, ca, da,ea..........
aa,aa, ba,ca,da........
3. Şairin mahlası
61 Beyit Necati diye geçiyor.
Mahlas yok
4. Başlığı
Dinav edebiyatında tür adı yani kaside diye geçiyor
Hürriyet Kasidesi diye geçiyor.
5. Beyit sayısı
33- il3 99 arası bu kasidede  65 beyit var
31 beyitten oluşmuş.
6. Teması
Devlet büyüğüne övgü
Hürriyete övgü


b. Yukarıdaki karşı laştırmadan hareketle Hür riyet Kasidesi’nin gelenekle iliş ki si ni be lir le yip bu konuda ki düşün ce le ri ni zi def te ri ni ze ya zı nız.
Tanzimat şiiri geleneği  divan edebiyatı nazım şekillerinde birtakım yenilikler yapmıştır. bu kasidede  bunu görüyoruz. hem tema hem de şekkil bakımından değişikliklere rastlanmaktadır. her şiir yazıldığı dönemin sant anlayışından , zihniyetinden etkilenir.
4. ETKİNLİK
Hür ri yet Ka si de si’ni, bir sonraki sayfada ve rilen günümüz şi i ri ne ait örnekle tema bakı mından kar şılaştırınız. Elde et ti ğiniz sonuç lardan yola çıkarak Hür riyet Ka si de si’nde ki tema nın yazıldığıdönemin ve günümüzün ger çekliği ile iliş kisi ni açıklayınız.
• Ulaş tı ğı nız so nuç la rı te ma nın bi rey le iliş ki si çer çe ve sin de de ğer len di rip def te ri ni ze ya zı nız
Her iki şiir de hürriyet teması işlenmiş. Fakat Hürriyet kasidesindeki özgürlük nalyışı ile günümüz şiirinde verilen özgürlük anlayışı aynı şeyler değil. Hürriyet Kasidesindeki özgürlük toplumsal bir düşünce olarak,  günümüz şiirinde ise bireysel bir tema olarak akrşımıza çıkıyor. günümüz şiirinde verilmek istene özgürlük ten kasıt istediği yer gidebilmek, iç bunalımlardan kurtulmak olarak manlamak gerekir.
5. ETKİNLİK
İki grup oluflturulur ve grup sözcüleri seçilir. Birinci grup Hürriyet Kasidesi’nde tarihî ve sosyal değerlerle ilgili söz ve söz gruplarını; ikinci grup da fliirde kullanılan yeni kavram ve imajları belirler.
bâb-ı hü kûmet/  Muî ni zâ li min dün ya da er bâb-ı de nâ et tir/ Kö pek tir zevk alan say yâd-ı bî-in sâfa hizmetten/ Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmâniyânız kim /Muhammerdir  serâpâ mâyemiz hûn-i hamiyetten
• Gruplar, ulaşılan sonuçlardoan hareketle Tanzimat Dönemi şiirlerinin dil ve anlatım özelliklerinitespit eder. Grup sözcüleri de bunları tahtaya yazar.
Tanzimat şiirinin özellikleri
1. Tanzimat şiirinde söyleyişten çok fikirler ve yeni konular önem kazanmıştır.

2. Dilde sadeleşme fikri savunulmuş; fakat bunda başarılı olunamamıştır.

3. İlk dönem Tanzimat şiirinde gazel, kaside, terkib-i bent... gibi biçimler kullanılırken ikinci dönemde Fransız şiirinin etkisiyle yeni biçimler kullanılmıştır.

4. Her iki dönemde de aruz ölçüsü kullanılmış, hece ölçüsü denenmiştir. Nazım birimi beyittir.

5. Divan şiirindeki parça bütünlüğü yerine konu bütünlüğü esas alınmıştır.

6. İlk dönemde siyasal ve toplumsal sorunlar, ikinci dönemde bireysel ve duygusal konular işlenmiştir.

7. Birinci dönem şiiri dışa ikinci dönem şiiri içe dönüktür.

8. İlk dönem şiirindeki dil ikinci dönem şiirindeki dilden daha sadedir.

9. I. dönem şairleri divan şiirini eleştirerek yıkmaya çalışmış; II. dönem şairleri ise şiiri sanat açısından ele alıp divan şairleri gibi estetiğe önem vermişlerdir.

10. Fransız İhtilali'nin etkisiyle, özellikler ilk dönem şairlerinde, kanun, düzen, adalet, özgürlük,esaret, millet, vatan, bayrak gibi temalar işlenmiştir.


Millet aşağı düş tüyse şanına bir eksiklik gelir sanma; yere düşmekle cevher iti bardan ve değerden bir şey kaybetmez.
Burada millet bir cevhere benzetilmiş fakat millet sözcüğü ikinci beyitte kullanılmamış. istiare sanatı var.

Beşinci beyitte zalimin yardımcısı olan aşağılık kimseler köpeğe, zalim olanlar da insafsız avcıya benzetilmiş fakat  yine benzeyenler kullanılmamış. istiare sanatın yapılmış.
Load disqus comments

0 Yorumlarınız