bu yazı http://yeniedebiyat.blogspot.com sitesinden alınmıştır.
1. III. Selim'den itibaren gerçekleştirilen
yenilikler ve bu yeniliklerin kapsadığı alanlar:
I. Mevcut asker ocaklarının düzenlenmesi,
II. Avrupa usulünde yeni bir ordu
kurulması,
III. Savaş teknik gruplarının düzenlenmesi.
III. Selim döneminde yapılan ıslahatlara Nizam-ı Cedit adı
verilmiştir. Bu dönem ıslahatlarının ağırlık merkezini askeri ıslahatlar
oluşturmuştur.
Nizam-ı Cedit Ordusu kuruldu. Bu ordu yeniçerilerden
seçilen ve Anadolu’dan getirilen askerlerden kurulmuştur. Avrupa tarzında
eğitilen bu ordu ilk askeri başarısını Akka’da Fransızlara karşı kazanmıştır.
Ordunun giderleri yeni kurulan İrad-ı Cedit hazinesi tarafından karşılanmıştır.
III. Selim donanmaya önem vermiş ve tersaneyi ıslah etmiştir. Mühendishane-i
Berr-i Hümayun (Kara Mühendishanesi) ve Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (Deniz
Mühendishanesi) adıyla okullar genişletilmiştir. Avrupa’daki gelişmeleri takip
etmek ve Osmanlı Devleti hakkındaki düşüncelerini öğrenmek amacıyla Avrupa’nın
önemli merkezlerinde sürekli elçilikler kurulmuş, Paris, Londra, Viyana ve
Berlin’e elçiler gönderilmiştir. Ülke parasının değerini korumak için yerli malı
özendirilmiştir. Resmi devlet matbaası kurulmuştur. İlmiye sınıfının ıslahı için
çalışıldı. Yeni kitaplar tercüme edilmiş ve Fransızca devletin ilk resmi yabancı
dili haline getirilmiştir.
III. Selim tarafından yapılmak istenen ıslahatlar;
yeniçerilerin tepkisi, devlet adamlarının lüks ve israfa dalmaları, İrad-ı Cedit
hazinesi için konulan vergilerin toplumda meydana getirdiği huzursuzluk ve
yabancı elçilerin aleyhte propaganda yapmaları gibi nedenlerden dolayı başarılı
olamamıştır.
Kabakçı Mustafa İsyanı’yla III. Selim öldürülmüş (1807) ve
Nizam-ı Cedit ıslahatları ortada kalmıştır
2.Tanzimat ile getirilmek
istene yenilikleri kimlerin , niçin istediklerini araştırıp bu konudaki
düşüncelerinizi yazınız.
Tanzimat ile getirilmek istene yenilikler dış baskılar
sonucunda ortaya çıkmıştır(1856 Paris Antlaşması)
-Fransa nın ısrarı ile diğer devletlerin de
katılımıyla(ingiltere,avusturya vsvs...) fermanın maddeleri
belirlenmiştir.Islahat fermanı çıkış kaynağını yabancı devletlerden alır.Paris
antlaşmasında yer aldığı için uluslar arası bir sorun haline
gelmiştir.
-Osmanlı devleti paris antlaşmasının şartlarını kendi
lehine çevirebilmek için bu fermanı ilan etmek zorunda
kalmıştır.
Islahat fermanının asıl
hedefi
- Müslümanlar ile gayri müslimler arasında her yönden tam
bir eşitlik sağlamaktır.
- Din, vergi, yargılama, eğitim, devlet memurluğu ve temsil
alanında o zamana kadar olan farklar kaldırılıyordu.
- Hukuki niteliği olarak ıslahat fermanı ferman
niteliğindedir.
Paris anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan
edilmisti.(1856) Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer
aldı.
3.Edebiyatta tanzimat ne zaman ve
niçin başlamıştır?
1860’da ilk özel Türk gazetesi olan “Tercüman-ı Ahval”in
çıkışı ile başlayan, Batı Uygarlığı’nın etkisinde gelişen Türk Edebiyatı’nın
ilk aşamasıdır. İsmini başladığı dönemin dönüm noktası olan “Tanzimat
Fermanı”ndan almıştır.
Tanzimat’la ortaya çıkan “orta sınıf”, kullandığı günlük
konuşma diline çok yakın bir dili olan kendi
edebiyatını yaratır ve onu toplumun hizmetine sunar. Bu
yeni edebiyat beraberinde yeni görüşleri ve o güne kadar Türk Edebiyatı’nda
görülmemiş olan yeni edebî türleri getirir, “yenileşme” olgusunu edebiyat yolu
ile halka benimsetmeye, halkı eğitmeye çalışır.
“Eski-Yeni” ikiliğinden kurtulamayarak hedefine tam olarak
ulaşamamakla beraber bu edebiyat dönemi Türk Edebiyatı’nda yepyeni bir sayfa
açmayı başarmıştır.
Peki… Bu edebiyatın getirdiği
yenilikler nereden gelmiştir? Bu edebiyata adını veren fermana neden ihtiyaç
duyulmuştur? Hedefe ulaşmayı engelleyen bu “ikilik” neydi?
Edebiyat’ın en büyük kaynağı beşeriyattır! Bu nedenle
Tanzimat Edebiyatını anlamak için önce Tanzimat Dönemi’ndeki sosyal olguları ve
yapılanları anlamak en akıllıca iştir.
4. 19. Yüzyılda İstanbul (Suriçi )
aait yaşamı araştırınız.
Bugünkü Eminönü ve Fatih ilçelerini kapsayan Suriçi klasik
Müslüman Osmanlı semtini temsil etmektedir. Bir imparatorluk merkezi olarak 20.
yüzyıl başlarına dek bu özelliğini sürdürmüştür. Suriçi'nde camiler ile her
türden dini yapılar bu bölgenin toplumsal ve kültürel örüntüsünde
belirleyicidir. Yine Süleymaniye Medresesi'nde yer alan Meşihat Suriçi'nin dini
bir merkez olma özelliğini tamamlar. Suriçi'nde bulunan bir diğer önemli yapı
Eyüp Camii'dir. Kara surları ile Haliç surlarının birleştiği yerin dışında yer
alan Eyüp Camii ve Türbesi islam dünyasının kutsal yerlerinden kabul
edilir.
Anıt eserleri camileri sarayı Babıali'si Kapalıçarşı'sı ve
diğer özellikleriyle Suriçi Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bir yerdi.
Osmanlı'nın kültürel değerleriyle yüklüydü.
Beyoğlu öteden beri Osmanlı'da Batı'nın simgesi olmuş bir
yerleşim yeridir. 16-19. yüzyıllar arasında Beyoğlu çevresinde mezarlıklar
kırlar üzüm bağları ve de tek tük yerleşimler vardır. Taksim'den ötesi boştur.
Bina toplulukları Cumhuriyet'te istiklal Caddesi ismini alana kadar Cadde-i
Kebir ile iki yanındaki beş on sokaktan ibaretti. Beyoğlu'nda yabancılar ve
azınlıklar yaşamıştır Türk ve müslümanlar yok gibiydi.
19. yüzyıldan itibaren Beyoğlu büyük bir değişim geçirir.
Beyoğlu'nun yaşadığı bu değişimde yangınların etkisi büyüktür. 19. yüzyılda
çıkan yangınlar Beyoğlu'ndaki Batı tarzı yapılaşmayı hızlandırmıştır. 1850'li
yıllardan sonra yeniden yapılaşmayla bir Avrupa kenti görünümü alan semt
Frenklerle azınlıkların kaynaşmış bir yaşam sahnesidir. Bu ülke ile ilgisizkopuk
ama parlak bir yaşamdır. Oteller balolar cafeler operalar dönemidir. Çok seçkin
bir yaşam hüküm sürmektedir. Avrupa'da bir oyun sergileyen dönemin en ünlü
sanatçıları yeni işlemeye başlayan yataklı vagonlara atladıkları gibi aynı
temsil ve konserleri Beyoğlu'nda verirlerdi.
Padişahlar saray halkı ve diğer kişiler Suriçi'ni birçok
mimari şaheselerle süslemeye gayret etmişler; şehre islami özelliğini veren
tipik camili siluetini oluşturmak için birbirleriyle yarışmışlardır. Birçok cami
han hamam hayır ve eğitim kurumları inşa edilmiştir. Bunların en ünlüsü ve en
eskisi Fatih Külliyesi'nde
Beyoğlu'nda yabancı elçilikler kurulduktan bir süre sonra
bunların etrafında Batılı bir koloni grubunun oluştuğu gözlenir. Böylece yabancı
uyruklu önemli bir topluluk Beyoğlu'nun hem nüfuslanma hem de şehircilik
açısından gelişmesinde etkili olmuştur. Beyoğlu'nda yaşam bu yabancı
elçiliklerin çevresinde biçimlenmeye başlar.
Beyoğlu'yu İstanbul'un diğer yerlerinden farklı kılan
taraflarından birisi de buranın atmosferi ile kaynaşıklık içinde olan kahvehane
ve pastahaneler ve meyhanelerdir. Özellikle meyhaneler eğlence semti Beyoğlu'nun
simgelerindendir.
Türkiye'de modern oteller ilk defa Beyoğlu'nda yapılmaya
başlandı. Beyoğlu özellikle 1870'li yıllardan itibaren güzel otel binalarına
kavuşmaya başlar. Bu dönemde oteller genellikle istiklal Caddesi ile Meşrutiyet
Caddesi kenarlarında yer alır. Otellerde daha çok yabancılar ve gayri müslimler
kalır.
Beyoğlu Batılı görsel sanatların merkezidir aynı zamanda.
Tiyatro sinema fotoğrafçılık gibi görsel sanatlar ilk olarak Beyoğlu'nda ortaya
çıkar gelişir. Beyoğlu'nda Batılı tiyatro temsilleri Fransız ve italyan gruplar
tarafından verilir. Daha sonra yerli tiyatrolarımız kurulur. Batı'nın sahne
tekniği yaşam biçimi kültürü tiyatro aracılığıyla sunulmaya
başlanır.
Sinemanın serpildiği yer de Beyoğlu'dur. Tiyatro salonları
sinema için de kullanılabilirdi. Onun için sinemanın da mayası Beyoğlu'nda
tuttu. Genelde istiklal Caddesi'nin iki yanındaki sinemalar tiyatrolara nazaran
daha uzun mesafe içine yayılmıştı.
Tüm bunlar da gösteriyor ki Batı kültürünün yaşam tarzının
etkin olduğu bir yerdi Beyoğlu. Burada özellikle Hristiyan ve Yahudilerin
yoğunlukta olduğu yabancı nüfus hakimdi. Suriçi'nde ise Müslüman ağırlıklı bir
nüfus hakimiyeti vardı. Suriçi'nde ahşap ve gösterişsiz binalar göze çarpar.
Beyoğlu'nda ise Batı mimarisiyle yapılmış bitişik vaziyette binalar
ağırlıktadır. Suriçi'nde islam'ın izleri çok açık bir şekilde görülür. Müslüman
halk dinine bağlı bir şekilde mütevazi bir yaşam sürer. Beyoğlu'nda dini
kaygılardan uzak hareketli şatafatlı eğlenceye düşkün bir yaşam vardır. Beyoğlu
eğlencenin merkezi olmuştur. Kısacası Suriçi'nin Doğu (islam) kültürünü;
Beyoğlu'nun Batı kültürünü simgeleyen yerler olduğu
söylenebilir.
Kaynak : http://www.gencmekan.com
5. F-Siyasal Alandaki Yenilikler
*Bu dönemde yapılan siyasal yenilikler ve verilen haklar
Avrupa ülkeleri tarafından yeterli bulunmamış ve Islahat Fermanı adında yeni bir
fermanın çıkarılması gerekmiştir (1856).
*Gelişen milliyetçilik akımlar,bu yöndeki siyasal
nitelikli ayaklanmaları hızlandırmıştır, azınlıklar kendilerine tanınan yeni
ve daha kapsamlı haklara rağmen daha fazlasını, hatta bağımsızlıklarını
istemişler ve bu yöndeki kopmalar artmıştır.
*Tutucu kesimin Tanzimat’a olan tepkilerine, 1860’da
basının ortaya çıkmasıyla aydınların Tanzimat’ın yetersizliği ve eksikleri
konusundaki eleştirileri eklenmiştir. Sonuç olarak Tanzimat Osmanlı
İmparatorluğu’nda hemen her alanda büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemdir.
Ancak bu değişimlerin bedelleri oldukça yüksek olmuştur.
Modernleşme ve yenileşme yolunda, ülke yarı sömürge durumuna düşmüştür, yapılan
yeniliklerin çoğu kağıt üzerinde kalmıştır.
*1840’da İlk Ceza Yasası çıkarılır ve ilk ticaret mahkemesi
açılır.
*1847’de toprak mülkiyeti ve kullanımıyla ilgili ilk yasa
çıkarılır.
*Yargı örgütünde büyük yenilik ve değişiklikler yapılır.
*1868’de Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ve Şurâ-yı Devlet (bugünkü
Yargıtay ve Danıştay’ın temelleri) kurulur
Tanzimat edebiyatı ile edebiyatımızda yeni bir döneme
girilmiş batı edebiyatından edebiyatımıza birçok yenilik girmiştir. İlk gazete,
ilk makale, ilk dergi, ilk roman, ilk hikaye, ilk tiyatro gibi değişiklikler
edebiyatımızı etkisi altına almıştır.
6.. Tanzimat Döneminde Çıkan Dergi
ve Gazeteler
BEDİR: Ahmet Mithat
Efendi; gazete; 1870 yılında çıkarılan kısa süreli bir
gazetedir…
CERİDE-İ HAVADİS: 1840
yılında çıkarılan ilk yarı resmi gazetedir…
DEVİR: Ahmet Mithat
Efendi; gazete; 1872 yılında çıkarılan kısa süreli bir
gazetedir…
DİYOJEN: Teodar Kasap;
dergi; ilk mizah dergidir…
HÜRRİYET: 1867 yılında
Ziya Paşa ile Namık Kemal Londra’da beraber çıkardıkları bir
gazetedir…
İBRET: Namık Kemal;
gazete; 1872 yılında çıkarılmıştır…
MECMUA-YI FÜNUN: Münif
Paşa; dergi; 1862 yılında çıkarılan ilk dergidir…
MUHBİR: Ali Suavi;
gazete; 1867 yılında çıkarılan bu gazete, dönemin yönetim biçimini sert bir
dille eleştirdiği için kısa bir süre sonra kapanmıştır…
TAKVİM-İ VAKAYİ: 1831
yılında devlet eliyle çıkarılan ilk resmi gazetedir. Türk toplumu ilk bu gazete
ile tanışmıştır. Bir resmi gazetedir, devletin yayın organıdır…
TASVİR-İ EFKÂR: 1862
yılında Şinasi tarafından çıkarılmıştır; Şinasi Paris’e gidince bu gazeteyi
Namık Kemal’e devretmiştir ve bir süre sonra da gazete
kapanmıştır…
TERCÜMAN-I AHVAL:
İbrahim Şinasi ile Agâh Efendi’nin 1860 yılında birlikte çıkardıkları ilk özel
gazetedir. Ayrıca bu gazete ile Tanzimat Edebiyatı başlar…
TERCÜMAN-I HAKİKAT:
1878 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından çıkarılmıştır; II. Abdülhamit
döneminde yayımlanan en önemli gazetedir; yönetime karşı siyasal muhalefet
yapmak yerine halkı eğitici ve okuma alışkanlığı kazandırıcı bir yayın
politikası izlemiştir…
DİĞER
HİKÂYE-İ İBRAHİM PAŞA VE
İBRAHİM-İ GÜLŞENİ: Hayrullah Efendi, ilk tiyatro denemesi,
1844
MUHAVERAT-I HİKEMİYE:
Münif Paşa; düzyazı; edebiyatımızdaki ilk düzyazı çevirileridir; 1859
yılında Fransız yazar Fenelon’dan çevrilmiştir…
TABSIRA: Akif Paşa;
anı; Türk edebiyatının anı türündeki ilk eseridir…
TELEMAK: Yusuf Kamil
Paşa; roman; edebiyatımızdaki ilk çeviri romanıdır; 1862 yılında Fransız yazar
Fenelon’dan çevrilmiştir; eser yayımlandığı zaman büyük bir ilgi görmüş, yedi
yılda dört kez basılmıştır; didaktik bir eserdir. Bu eser modern roman
anlayışıyla ilgisi yoktur…
MUHADERAT: İlk kadın
romancımız Fatma Aliye Hanım’ın romanı, 1892 …
HAZIRLIK:
1.EDEBİYAT, SOSYAL ve SİYASİ HAYAT
İLİŞKİSİ
Milletlerin edebiyatları, sosyal ve siyasal yapılarının
bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Sosyal ve siyasal yapıdaki değişme ve
gelişmeler en belirgin şekilde edebî ürünlerle dile getirilmektedir. Çünkü şair
ve yazarlar eserlerinde, genellikle ait oldukları toplumun yaşayış biçimini konu
alır.
Düşünceler evrensel olabilir, fakat duygular daha çok
toplumlara özgüdür. Toplumların en içten, en karmaşık duygularının, şuurlu bir
şekilde ifadesini bulduğu sanat dalı genellikle edebiyattır. Şair ya da yazar,
okuyucularıyla, birçok duygu ve düşünceyi paylaşan kişidir.
Sosyal yapı dinamiktir. Bugünkü dünya görüşümüz, hayata
bakış açımız, başka toplumlarla aynı olmadığı gibi birkaç yüzyıl önce yaşamış
olan atalanmızınkinden de farklıdır. Çevremizde sürüp giden maddî, manevî
değişmenin baskısı altında yaşayış şeklimiz, dilimiz ve edebiyatımız değişmeye
devam etmektedir. İçinde bulunduğumuz bu değişim sürecinden dolayı
edebiyatımızın sosyal yapıdan uzaklaşması ya da gelişimini sürdürememesi,
toplumumuzun sağlıklı bir şekilde kendini yenilemesini engeller. Çünkü sağlıklı
bir toplumun unsurları arasında sürekli ve karşılıklı bir etkileşim
vardır.
İnsanın bir fert olarak toplumdan, sosyal hayattan tecrit
edilmesi nasıl mümkün değilse, insan elinden çıkan edebî eserler de ortaya
çıktığı toplumun sosyal yapısından ayrı düşünülemez. En ferdî düşünen, tamamen
şahsî duygularını, kendi iç âlemini dile getiren şair ve yazarların eserlerinde
bile dikkatle incelendiği zaman içinde yaşadıkları toplumun derin izleri
görülebilir.
2. Tanzimat kelimesinin anlamından
yola çıkarak tanzimat dönemi edebiyatı ile ilgilki neler
söylenebilir?
Tanzimat düzenlemeler demektir. Edebiyatımızda da bu
dönemde birçok yenilik ve düzenleem yapılmıştır. Divan edebiyatı toplumsal
faydadan uzak bir edebiyattır. bu yüzden toplumla arasında bier uçurum
oluşmuştur. Tanzimat edebiyatı ile bu uçurum ortadan kalkmış. sanat toplumun
faydasına sunulmuş. toplum edebi eserlerle tanışmış, büyük bir ilgi
göstermiştir. sosyal v, kültürel ve siyasi hatattaki birçok yenilik bu yolla
toplumun istifadesine sunulmuştur.
sayfa 23
1. etkinlik
1. III. Selim'den
itibaren gerçekleştirilen yenilikler ve bu yeniliklerin kapsadığı
alanlar:
11.
Sınıf Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları- Yıldırım yayınları Coşku ve Heyecanı
Dile Getiren Metinler-Şiir- sayfa 35-36-37
sayfa 23
1. etkinlik
I. Mevcut asker ocaklarının düzenlenmesi,
II. Avrupa usulünde yeni bir ordu
kurulması,
III. Savaş teknik gruplarının düzenlenmesi.
III. Selim döneminde yapılan ıslahatlara Nizam-ı Cedit adı
verilmiştir. Bu dönem ıslahatlarının ağırlık merkezini askeri ıslahatlar
oluşturmuştur.
Nizam-ı Cedit Ordusu kuruldu. Bu ordu yeniçerilerden
seçilen ve Anadolu’dan getirilen askerlerden kurulmuştur. Avrupa tarzında
eğitilen bu ordu ilk askeri başarısını Akka’da Fransızlara karşı kazanmıştır.
Ordunun giderleri yeni kurulan İrad-ı Cedit hazinesi tarafından karşılanmıştır.
III. Selim donanmaya önem vermiş ve tersaneyi ıslah etmiştir. Mühendishane-i
Berr-i Hümayun (Kara Mühendishanesi) ve Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (Deniz
Mühendishanesi) adıyla okullar genişletilmiştir. Avrupa’daki gelişmeleri takip
etmek ve Osmanlı Devleti hakkındaki düşüncelerini öğrenmek amacıyla Avrupa’nın
önemli merkezlerinde sürekli elçilikler kurulmuş, Paris, Londra, Viyana ve
Berlin’e elçiler gönderilmiştir. Ülke parasının değerini korumak için yerli malı
özendirilmiştir. Resmi devlet matbaası kurulmuştur. İlmiye sınıfının ıslahı için
çalışıldı. Yeni kitaplar tercüme edilmiş ve Fransızca devletin ilk resmi yabancı
dili haline getirilmiştir.
III. Selim tarafından yapılmak istenen ıslahatlar;
yeniçerilerin tepkisi, devlet adamlarının lüks ve israfa dalmaları, İrad-ı Cedit
hazinesi için konulan vergilerin toplumda meydana getirdiği huzursuzluk ve
yabancı elçilerin aleyhte propaganda yapmaları gibi nedenlerden dolayı başarılı
olamamıştır.
Kabakçı Mustafa İsyanı’yla III. Selim öldürülmüş (1807) ve
Nizam-ı Cedit ıslahatları ortada kalmıştır
2.Tanzimat ile getirilmek
istene yenilikleri kimlerin , niçin istediklerini araştırıp bu konudaki
düşüncelerinizi yazınız.
Tanzimat ile getirilmek istene yenilikler dış baskılar
sonucunda ortaya çıkmıştır(1856 Paris Antlaşması)
-Fransa nın ısrarı ile diğer devletlerin de
katılımıyla(ingiltere,avusturya vsvs...) fermanın maddeleri
belirlenmiştir.Islahat fermanı çıkış kaynağını yabancı devletlerden alır.Paris
antlaşmasında yer aldığı için uluslar arası bir sorun haline
gelmiştir.
-Osmanlı devleti paris antlaşmasının şartlarını kendi
lehine çevirebilmek için bu fermanı ilan etmek zorunda
kalmıştır.
Islahat fermanının asıl
hedefi
- Müslümanlar ile gayri müslimler arasında her yönden tam
bir eşitlik sağlamaktır.
- Din, vergi, yargılama, eğitim, devlet memurluğu ve temsil
alanında o zamana kadar olan farklar kaldırılıyordu.
- Hukuki niteliği olarak ıslahat fermanı ferman
niteliğindedir.
Paris anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan
edilmisti.(1856) Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer
aldı.
3.Edebiyatta tanzimat ne zaman ve
niçin başlamıştır?
1860’da ilk özel Türk gazetesi olan “Tercüman-ı Ahval”in
çıkışı ile başlayan, Batı Uygarlığı’nın etkisinde gelişen Türk Edebiyatı’nın
ilk aşamasıdır. İsmini başladığı dönemin dönüm noktası olan “Tanzimat
Fermanı”ndan almıştır.
Tanzimat’la ortaya çıkan “orta sınıf”, kullandığı günlük
konuşma diline çok yakın bir dili olan kendi
edebiyatını yaratır ve onu toplumun hizmetine sunar. Bu
yeni edebiyat beraberinde yeni görüşleri ve o güne kadar Türk Edebiyatı’nda
görülmemiş olan yeni edebî türleri getirir, “yenileşme” olgusunu edebiyat yolu
ile halka benimsetmeye, halkı eğitmeye çalışır.
“Eski-Yeni” ikiliğinden kurtulamayarak hedefine tam olarak
ulaşamamakla beraber bu edebiyat dönemi Türk Edebiyatı’nda yepyeni bir sayfa
açmayı başarmıştır.
Peki… Bu edebiyatın getirdiği
yenilikler nereden gelmiştir? Bu edebiyata adını veren fermana neden ihtiyaç
duyulmuştur? Hedefe ulaşmayı engelleyen bu “ikilik”
neydi?
Edebiyat’ın en büyük kaynağı beşeriyattır! Bu nedenle
Tanzimat Edebiyatını anlamak için önce Tanzimat Dönemi’ndeki sosyal olguları ve
yapılanları anlamak en akıllıca iştir.
4. 19. Yüzyılda İstanbul (Suriçi )
aait yaşamı araştırınız.
Bugünkü Eminönü ve Fatih ilçelerini kapsayan Suriçi klasik
Müslüman Osmanlı semtini temsil etmektedir. Bir imparatorluk merkezi olarak 20.
yüzyıl başlarına dek bu özelliğini sürdürmüştür. Suriçi'nde camiler ile her
türden dini yapılar bu bölgenin toplumsal ve kültürel örüntüsünde
belirleyicidir. Yine Süleymaniye Medresesi'nde yer alan Meşihat Suriçi'nin dini
bir merkez olma özelliğini tamamlar. Suriçi'nde bulunan bir diğer önemli yapı
Eyüp Camii'dir. Kara surları ile Haliç surlarının birleştiği yerin dışında yer
alan Eyüp Camii ve Türbesi islam dünyasının kutsal yerlerinden kabul
edilir.
Anıt eserleri camileri sarayı Babıali'si Kapalıçarşı'sı ve
diğer özellikleriyle Suriçi Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bir yerdi.
Osmanlı'nın kültürel değerleriyle yüklüydü.
Beyoğlu öteden beri Osmanlı'da Batı'nın simgesi olmuş bir
yerleşim yeridir. 16-19. yüzyıllar arasında Beyoğlu çevresinde mezarlıklar
kırlar üzüm bağları ve de tek tük yerleşimler vardır. Taksim'den ötesi boştur.
Bina toplulukları Cumhuriyet'te istiklal Caddesi ismini alana kadar Cadde-i
Kebir ile iki yanındaki beş on sokaktan ibaretti. Beyoğlu'nda yabancılar ve
azınlıklar yaşamıştır Türk ve müslümanlar yok gibiydi.
19. yüzyıldan itibaren Beyoğlu büyük bir değişim geçirir.
Beyoğlu'nun yaşadığı bu değişimde yangınların etkisi büyüktür. 19. yüzyılda
çıkan yangınlar Beyoğlu'ndaki Batı tarzı yapılaşmayı hızlandırmıştır. 1850'li
yıllardan sonra yeniden yapılaşmayla bir Avrupa kenti görünümü alan semt
Frenklerle azınlıkların kaynaşmış bir yaşam sahnesidir. Bu ülke ile ilgisizkopuk
ama parlak bir yaşamdır. Oteller balolar cafeler operalar dönemidir. Çok seçkin
bir yaşam hüküm sürmektedir. Avrupa'da bir oyun sergileyen dönemin en ünlü
sanatçıları yeni işlemeye başlayan yataklı vagonlara atladıkları gibi aynı
temsil ve konserleri Beyoğlu'nda verirlerdi.
Padişahlar saray halkı ve diğer kişiler Suriçi'ni birçok
mimari şaheselerle süslemeye gayret etmişler; şehre islami özelliğini veren
tipik camili siluetini oluşturmak için birbirleriyle yarışmışlardır. Birçok cami
han hamam hayır ve eğitim kurumları inşa edilmiştir. Bunların en ünlüsü ve en
eskisi Fatih Külliyesi'nde
Beyoğlu'nda yabancı elçilikler kurulduktan bir süre sonra
bunların etrafında Batılı bir koloni grubunun oluştuğu gözlenir. Böylece yabancı
uyruklu önemli bir topluluk Beyoğlu'nun hem nüfuslanma hem de şehircilik
açısından gelişmesinde etkili olmuştur. Beyoğlu'nda yaşam bu yabancı
elçiliklerin çevresinde biçimlenmeye başlar.
Beyoğlu'yu İstanbul'un diğer yerlerinden farklı kılan
taraflarından birisi de buranın atmosferi ile kaynaşıklık içinde olan kahvehane
ve pastahaneler ve meyhanelerdir. Özellikle meyhaneler eğlence semti Beyoğlu'nun
simgelerindendir.
Türkiye'de modern oteller ilk defa Beyoğlu'nda yapılmaya
başlandı. Beyoğlu özellikle 1870'li yıllardan itibaren güzel otel binalarına
kavuşmaya başlar. Bu dönemde oteller genellikle istiklal Caddesi ile Meşrutiyet
Caddesi kenarlarında yer alır. Otellerde daha çok yabancılar ve gayri müslimler
kalır.
Beyoğlu Batılı görsel sanatların merkezidir aynı zamanda.
Tiyatro sinema fotoğrafçılık gibi görsel sanatlar ilk olarak Beyoğlu'nda ortaya
çıkar gelişir. Beyoğlu'nda Batılı tiyatro temsilleri Fransız ve italyan gruplar
tarafından verilir. Daha sonra yerli tiyatrolarımız kurulur. Batı'nın sahne
tekniği yaşam biçimi kültürü tiyatro aracılığıyla sunulmaya
başlanır.
Sinemanın serpildiği yer de Beyoğlu'dur. Tiyatro salonları
sinema için de kullanılabilirdi. Onun için sinemanın da mayası Beyoğlu'nda
tuttu. Genelde istiklal Caddesi'nin iki yanındaki sinemalar tiyatrolara nazaran
daha uzun mesafe içine yayılmıştı.
Tüm bunlar da gösteriyor ki Batı kültürünün yaşam tarzının
etkin olduğu bir yerdi Beyoğlu. Burada özellikle Hristiyan ve Yahudilerin
yoğunlukta olduğu yabancı nüfus hakimdi. Suriçi'nde ise Müslüman ağırlıklı bir
nüfus hakimiyeti vardı. Suriçi'nde ahşap ve gösterişsiz binalar göze çarpar.
Beyoğlu'nda ise Batı mimarisiyle yapılmış bitişik vaziyette binalar
ağırlıktadır. Suriçi'nde islam'ın izleri çok açık bir şekilde görülür. Müslüman
halk dinine bağlı bir şekilde mütevazi bir yaşam sürer. Beyoğlu'nda dini
kaygılardan uzak hareketli şatafatlı eğlenceye düşkün bir yaşam vardır. Beyoğlu
eğlencenin merkezi olmuştur. Kısacası Suriçi'nin Doğu (islam) kültürünü;
Beyoğlu'nun Batı kültürünü simgeleyen yerler olduğu
söylenebilir.
Kaynak : http://www.gencmekan.com
5. F-Siyasal Alandaki
Yenilikler
*Bu dönemde yapılan siyasal yenilikler ve verilen haklar
Avrupa ülkeleri tarafından yeterli bulunmamış ve Islahat Fermanı adında yeni bir
fermanın çıkarılması gerekmiştir (1856).
*Gelişen milliyetçilik akımlar,bu yöndeki siyasal
nitelikli ayaklanmaları hızlandırmıştır, azınlıklar kendilerine tanınan yeni
ve daha kapsamlı haklara rağmen daha fazlasını, hatta bağımsızlıklarını
istemişler ve bu yöndeki kopmalar artmıştır.
*Tutucu kesimin Tanzimat’a olan tepkilerine, 1860’da
basının ortaya çıkmasıyla aydınların Tanzimat’ın yetersizliği ve eksikleri
konusundaki eleştirileri eklenmiştir. Sonuç olarak Tanzimat Osmanlı
İmparatorluğu’nda hemen her alanda büyük değişimlerin yaşandığı bir
dönemdir.
Ancak bu değişimlerin bedelleri oldukça yüksek olmuştur.
Modernleşme ve yenileşme yolunda, ülke yarı sömürge durumuna düşmüştür, yapılan
yeniliklerin çoğu kağıt üzerinde kalmıştır.
*1840’da İlk Ceza Yasası çıkarılır ve ilk ticaret mahkemesi
açılır.
*1847’de toprak mülkiyeti ve kullanımıyla ilgili ilk yasa
çıkarılır.
*Yargı örgütünde büyük yenilik ve değişiklikler
yapılır.
*1868’de Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ve Şurâ-yı Devlet (bugünkü
Yargıtay ve Danıştay’ın temelleri) kurulur
Tanzimat
edebiyatı ile edebiyatımızda yeni bir döneme girilmiş batı edebiyatından
edebiyatımıza birçok yenilik girmiştir. İlk gazete, ilk makale, ilk dergi, ilk
roman, ilk hikaye, ilk tiyatro gibi değişiklikler edebiyatımızı etkisi altına
almıştır.
25. sayfa..
3.
etkinlik.
18.
yy Osmanlı İmparatorluğu'nda artık gerileme ve çöküş devrinin başladığı
dönemdir. Ardı ardına alınan yenilgiler, geniş Osmanlı topraklarında birbiri
ardına gelen isyanlar, yönetimi bir arayış içine çekmiş, III. Selim devrinde ilk
kez orduda yapılan ıslahat hareketlerinin üstünlüğü karşısında imparatorluk
yönünü batıya çevirmek zorunda kalmıştır. Gülhane Hattı Hümayunu'nun yürürlüğe
konmuş olmasıyla her alanda bir yenileşme hareketi başlamıştır.
Okullarda
öğretimin Türkçe'ye dönmesi, gazeteciliğin başlaması ve gelişen milliyetçilik
sonucunda edebî yenileşme de beraberinde gelmiş, bu değişmelere uyanan yeni
fikir akımlarına paralel olarak ortaya çıkmış, yeni bir medeniyet değişiminin
sonucu olarak gelişmiştir. Divan edebiyatı dönemiyle birlikte edebiyatımızda
sosyal ve siyasal konuların yanında günlük olaylar tartışma alanına
çekilmiştir.
1.
Gazetenin görevi ve Tanzimat döneminde gazeteciliğe verilen önem:
Gazete
toplumu bilgilendirmede, gelişen sosyal ve siaysi olayalrada toplumu8 haberdar
etmede önemli bir role sahiptir. özellikle halk güncel ahberleri tarafsız bir
şekilde gazetelerden öğrenmek i,ster. bu yüzden gazetenin en öenmli
görevlerinden biri tarafsız haber yapmaktır. Tanzimat döneminde de haşlkın
bilnçlendirilmesi, yet,iştirilmesi için gazete bir araç olarak görülmüş ve
aydınlarımız gazete yoluyla düşüncelerini halka ulaştırma imkanı bulmuşlar .
diğer edebi tüğrlerin atnıtılmasında toplum tarafından benimsenmesinde gazetenin
rolü büyüktür.
2. .. Tanzimat Döneminde Çıkan Dergi ve Gazeteler
BEDİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1870 yılında
çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
CERİDE-İ HAVADİS: 1840 yılında çıkarılan ilk yarı
resmi gazetedir…
DEVİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1872 yılında
çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
DİYOJEN: Teodar Kasap; dergi; ilk mizah
dergidir…
HÜRRİYET: 1867 yılında Ziya Paşa ile Namık Kemal
Londra’da beraber çıkardıkları bir gazetedir…
İBRET: Namık Kemal; gazete; 1872 yılında
çıkarılmıştır…
MECMUA-YI FÜNUN: Münif Paşa; dergi; 1862 yılında
çıkarılan ilk dergidir…
MUHBİR: Ali Suavi; gazete; 1867 yılında çıkarılan
bu gazete, dönemin yönetim biçimini sert bir dille eleştirdiği için kısa bir
süre sonra kapanmıştır…
TAKVİM-İ VAKAYİ: 1831 yılında devlet eliyle
çıkarılan ilk resmi gazetedir. Türk toplumu ilk bu gazete ile tanışmıştır. Bir
resmi gazetedir, devletin yayın organıdır…
TASVİR-İ EFKÂR: 1862 yılında Şinasi tarafından
çıkarılmıştır; Şinasi Paris’e gidince bu gazeteyi Namık Kemal’e devretmiştir ve
bir süre sonra da gazete kapanmıştır…
TERCÜMAN-I AHVAL: İbrahim Şinasi ile Agâh
Efendi’nin 1860 yılında birlikte çıkardıkları ilk özel gazetedir. Ayrıca bu
gazete ile Tanzimat Edebiyatı başlar…
TERCÜMAN-I HAKİKAT: 1878 yılında Ahmet Mithat
Efendi tarafından çıkarılmıştır; II. Abdülhamit döneminde yayımlanan en önemli
gazetedir; yönetime karşı siyasal muhalefet yapmak yerine halkı eğitici ve okuma
alışkanlığı kazandırıcı bir yayın politikası izlemiştir…
4.
etkinlik
YENİ EDEBİ TÜRLER
|
ÖNCÜLERİ
|
GAZETECİLİKLE
İLİŞKİLERİ
|
İlk roman çevirisi :
Telemak
|
Yusuf Kamil Paşa
|
YOK
|
İlk tiyatro: Şair Evlenmesi -
|
Şinasi
|
Tercüman-ı ahval ve tasviri
efkarı çıkarmış
|
İlk eleştiri: Tahrib-i Harabat
|
Namık Kemal
|
Hürriyet ve İbret adlı
gazeteleri çıkarmış
|
İlk makale: Tercüman-ı Ahval
Mukaddimesi
|
Şinasi
|
Tercüman-ı ahval ve tasviri
efkarı çıkarmış- makale gazetede yayınlanmış.
|
<!--[if
!supportLists]-->·
<!--[endif]-->İlk hikâye: Letaif-i Rivayat
|
Ahmet Mithat Efendi
|
Bedir ve devir adlı gazeteeleri
çıkarmış
|
İlk Roman: Taaşşuk-ı Talat ve
Fitnat -
|
Şemsettin Sami
|
....
|
TABSIRA: anı; Türk edebiyatının
anı türündeki ilk eseridir…
|
Akif Paşa
|
........
|
Sahnelenen ilk tiyatro: Vatan
yahut Silistre
|
Namık Kemal
|
Hürriyet ve İbret adlı
gazeteleri çıkarmış
|
MUHAVERAT-I HİKEMİYE:
edebiyatımızdaki ilk düzyazı çevirileridir; 1859 yılında Fransız yazar
Fenelon’dan çevrilmiş
|
Münif Paşa
|
|
|
|
|
1. Aşağıdaki yargılar doğru ise D yanlış ise Y
yazınız.
(
D)
(D)
(D)
2. .Aşağıda boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle
dolduruuz.
......Tanzimat
Edebiyatı 1860 tarihinde Şinasi ve Agah Efendi birlikte çıkardığı Tercüman-ı Ahval gazetesi ile
başlamıştır.
.....Tanzimat
edebiyatının tanınmış sanatçıları Batıkültürünü yakından
tanımışlardır.
.....Türk
edebiyatında ilk resmi gazete Takvim-i
Vakayi, yerı resmi gazete.. Ceride-i
Havadis, Tercüman-ı Ahval ise İlk özel
gazetedir.
......Tanzimatla
birlikte edebiyatımıza makale, eleştiri, tiyatro,
hikaye, roman gibi edebi türler girmiştir.
3.
Takvim-i Vekayi: 1831
Tercüman-ı Ahval: 1860
Ceride-i
Havadis: 1841
Tasvir-i
Efkar: 1862
4.
d
2013-2014 11.Sını fTürk Edebiyatı Ders Kitabı
Cevapları- Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı Öğretici Metinler sayfa 28-
29-30
Tanzimat
ile getirilmek istene yenilikler dış baskılar sonucunda ortaya çıkmıştır(1856
Paris Antlaşması)
-Fransa
nın ısrarı ile diğer devletlerin de katılımıyla(ingiltere,avusturya vsvs...)
fermanın maddeleri belirlenmiştir.Islahat fermanı çıkış kaynağını yabancı
devletlerden alır.Paris antlaşmasında yer aldığı için uluslar arası bir sorun
haline gelmiştir.
-Osmanlı
devleti paris antlaşmasının şartlarını kendi lehine çevirebilmek için bu fermanı
ilan etmek zorunda kalmıştır.
Islahat fermanının asıl hedefi
-
Müslümanlar ile gayri müslimler arasında her yönden tam bir eşitlik
sağlamaktır.
-
Din, vergi, yargılama, eğitim, devlet memurluğu ve temsil alanında o zamana
kadar olan farklar kaldırılıyordu.
-
Hukuki niteliği olarak ıslahat fermanı ferman niteliğindedir.
Paris
anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan edilmisti.(1856) Bu Fermanla
ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer aldı.
2.
tanzimat edebiyatı 1860 Yılında Şinasi
ve Agah efendinin çıkardığı Tercüman- ı Ahval gazetesinin çıkarılması ile
başlamıştır.
25.
sayfa..
3.
etkinlik.
18.
yy Osmanlı İmparatorluğu'nda artık gerileme ve çöküş devrinin başladığı
dönemdir. Ardı ardına alınan yenilgiler, geniş Osmanlı topraklarında birbiri
ardına gelen isyanlar, yönetimi bir arayış içine çekmiş, III. Selim devrinde ilk
kez orduda yapılan ıslahat hareketlerinin üstünlüğü karşısında imparatorluk
yönünü batıya çevirmek zorunda kalmıştır. Gülhane Hattı Hümayunu'nun yürürlüğe
konmuş olmasıyla her alanda bir yenileşme hareketi başlamıştır.
Okullarda
öğretimin Türkçe'ye dönmesi, gazeteciliğin başlaması ve gelişen milliyetçilik
sonucunda edebî yenileşme de beraberinde gelmiş, bu değişmelere uyanan yeni
fikir akımlarına paralel olarak ortaya çıkmış, yeni bir medeniyet değişiminin
sonucu olarak gelişmiştir. Divan edebiyatı dönemiyle birlikte edebiyatımızda
sosyal ve siyasal konuların yanında günlük olaylar tartışma alanına
çekilmiştir.
1.
Gazetenin görevi ve Tanzimat döneminde gazeteciliğe verilen önem:
Gazete
toplumu bilgilendirmede, gelişen sosyal ve siaysi olayalrada toplumu8 haberdar
etmede önemli bir role sahiptir. özellikle halk güncel ahberleri tarafsız bir
şekilde gazetelerden öğrenmek i,ster. bu yüzden gazetenin en öenmli
görevlerinden biri tarafsız haber yapmaktır. Tanzimat döneminde de haşlkın
bilnçlendirilmesi, yet,iştirilmesi için gazete bir araç olarak görülmüş ve
aydınlarımız gazete yoluyla düşüncelerini halka ulaştırma imkanı bulmuşlar .
diğer edebi tüğrlerin atnıtılmasında toplum tarafından benimsenmesinde gazetenin
rolü büyüktür.
2. .. Tanzimat Döneminde Çıkan Dergi ve Gazeteler
BEDİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1870 yılında
çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
CERİDE-İ HAVADİS: 1840 yılında çıkarılan ilk yarı
resmi gazetedir…
DEVİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1872 yılında
çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
DİYOJEN: Teodar Kasap; dergi; ilk mizah
dergidir…
HÜRRİYET: 1867 yılında Ziya Paşa ile Namık Kemal
Londra’da beraber çıkardıkları bir gazetedir…
İBRET: Namık Kemal; gazete; 1872 yılında
çıkarılmıştır…
MECMUA-YI FÜNUN: Münif Paşa; dergi; 1862 yılında
çıkarılan ilk dergidir…
MUHBİR: Ali Suavi; gazete; 1867 yılında çıkarılan
bu gazete, dönemin yönetim biçimini sert bir dille eleştirdiği için kısa bir
süre sonra kapanmıştır…
TAKVİM-İ VAKAYİ: 1831 yılında devlet eliyle
çıkarılan ilk resmi gazetedir. Türk toplumu ilk bu gazete ile tanışmıştır. Bir
resmi gazetedir, devletin yayın organıdır…
TASVİR-İ EFKÂR: 1862 yılında Şinasi tarafından
çıkarılmıştır; Şinasi Paris’e gidince bu gazeteyi Namık Kemal’e devretmiştir ve
bir süre sonra da gazete kapanmıştır…
TERCÜMAN-I AHVAL: İbrahim Şinasi ile Agâh
Efendi’nin 1860 yılında birlikte çıkardıkları ilk özel gazetedir. Ayrıca bu
gazete ile Tanzimat Edebiyatı başlar…
TERCÜMAN-I HAKİKAT: 1878 yılında Ahmet Mithat
Efendi tarafından çıkarılmıştır; II. Abdülhamit döneminde yayımlanan en önemli
gazetedir; yönetime karşı siyasal muhalefet yapmak yerine halkı eğitici ve okuma
alışkanlığı kazandırıcı bir yayın politikası izlemiştir…
4.
etkinlik
YENİ EDEBİ
TÜRLER
|
ÖNCÜLERİ
|
GAZETECİLİKLE
İLİŞKİLERİ
|
İlk roman
çevirisi : Telemak
|
Yusuf Kamil Paşa
|
YOK
|
İlk
tiyatro: Şair Evlenmesi -
|
Şinasi
|
Tercüman-ı
ahval ve tasviri efkarı çıkarmış
|
İlk
eleştiri: Tahrib-i Harabat
|
Namık
Kemal
|
Hürriyet ve
İbret adlı gazeteleri
çıkarmış
|
İlk makale:
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi
|
Şinasi
|
Tercüman-ı
ahval ve tasviri efkarı çıkarmış- makale gazetede yayınlanmış.
|
·
İlk hikâye: Letaif-i Rivayat
|
Ahmet
Mithat Efendi
|
Bedir ve
devir adlı gazeteeleri çıkarmış
|
İlk Roman:
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat -
|
Şemsettin
Sami
|
....
|
TABSIRA:
anı; Türk edebiyatının anı türündeki ilk eseridir…
|
Akif
Paşa
|
........
|
Sahnelenen
ilk tiyatro: Vatan yahut Silistre
|
Namık Kemal
|
Hürriyet ve
İbret adlı gazeteleri
çıkarmış
|
MUHAVERAT-I
HİKEMİYE: edebiyatımızdaki ilk düzyazı çevirileridir; 1859 yılında Fransız yazar
Fenelon’dan çevrilmiş
|
Münif
Paşa
|
|
|
|
|
1. Aşağıdaki
yargılar doğru ise D yanlış ise Y yazınız.
( D)
(D)
(D)
2. .Aşağıda
boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle dolduruuz.
......Tanzimat Edebiyatı 1860 tarihinde Şinasi
ve Agah Efendi birlikte çıkardığı Tercüman-ı
Ahval gazetesi ile başlamıştır.
.....Tanzimat edebiyatının tanınmış
sanatçıları Batıkültürünü yakından
tanımışlardır.
.....Türk
edebiyatında ilk resmi gazete Takvim-i Vakayi,
yerı resmi gazete.. Ceride-i Havadis,
Tercüman-ı Ahval ise İlk özel
gazetedir.
......Tanzimatla
birlikte edebiyatımıza makale, eleştiri, tiyatro,
hikaye, roman gibi edebi türler girmiştir.
3.
Takvim-i Vekayi: 1831
Tercüman-ı Ahval: 1860
Ceride-i
Havadis: 1841
Tasvir-i
Efkar: 1862
4.
d
11.Sını
fTürk Edebiyatı Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı Öğretici Metinler sayfa 28-
1.
Tanzimat döneminde aynı temada yazılmış bilimsel içerikli birçok yazı vardır.
Özellikle gazete ev dergilerde çıkan tenkit türü yazılarda bunu görmek
mümkündür.
2. Tanzimat döneminde sanatçılar eserlerini
ortaya koyarken eski ile yeni arasında bir ikilem yaşamışlardır. k Bu yüzden
konularda değişiklik yaaprken şekil bakımından eskiye bağlı kalmışlar, divan
edebiyatı nazım şekillerini kullanmışlardır.
3. Tanzimat döneminde edebiyatı mıza giren öğretici
metinler:
Gazete çevresinde
gelişen metin türleri:
Makale,
deneme, sohbet, fıkra, eleştiri, röportaj gibi gazete çevresinde oluşan
metinlerdir.
Kişisel hayatı konu alan metin türleri:
Hatıra
(anı), gezi yazısı, biyografi, mektup, günlük gibi kişisel hayatla ilgili olan
metinlerdir
4.
Ali Suavi Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği
Ali
Suavi (d.1838 İstanbul - ö.1878 İstanbul) Osmanlı düşünürü ve yazarı.
Osmanlı
Devletinin son zamanlarında yetişen yazar ve ihtilalci. 1839 senesinde
İstanbul'un Cerrahpaşa semtinde doğdu. Babası Çankırı'nın Çay köyünden olup,
İstanbul'da yerleşmiş kağıt mühreciliği (parlatmacılığı) yapan Hüseyin Ağadır.
Davutpaşa İskele Rüşdiyesinde bir kaç sene okuyan Suavi, medrese tahsili
görmemiş olup, cami dersleriyle kalmıştı. Bu sebeple daha sonraları cami
vaizliği yaptığı dönemlerde halkın diliyle ve çok kere de mantıkiyle konuşurdu.
Suavi, Sami Paşanın maarif nazırlığı sırasında girdiği imtihanda başarı
göstererek, Bursa Rüşdiyesine muallim-i evvel tayin edildi. Ancak ahlaki
düşüklüğü dolayısıyla hakkında yapılan şikayetler artınca, bir sene sonra
Bursa'dan ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Bir müddet Rüşdiyede baş muallimlik
vazifesinde bulundu. Bu sırada hacca giden Ali Suavi, dönüşte Sami Paşa'nın
himayesiyle Filibe Rüşdiyesine hoca olarak tayin edildi. Daha sonra Sofya'da
ticaret mahkemesi reisliği, Filibe'de tahrirat müdürlüğü yaptı.
1867
senesinde İstanbul'a dönen Suavi, bir taraftan Şehzade Camiinde vaazlar veriyor,
diğer taraftan Filip Efendinin Muhbir adlı gazetesinde yazarlık yapıyordu. Bir
süre sonra devlet aleyhinde şiirler yazmaya başladı. Bu durum, gazetenin
kapatılmasına ve Ali Suavi'nin Kastamonu'da ikamete mecbur edilmesine yol açtı.
Kastamonu'dayken Mustafa Fazıl Paşanın daveti üzerine kaçıp Paris'e gitti.
Paris'te Mustafa Fazıl Paşa ve arkadaşlarıyla yapılan toplantıdan sonra, burada
alınan karar üzerine Muhbir Gazetesini çıkarmak için Londra'ya gitti. Gazetenin
daha ilk nüshalarından itibaren kararlaştırılmış hedeflerin dışına çıktığı
görüldü. Bu yüzden Yeni Osmanlılar ve diğer erkan ile arası bozuldu. Namık Kemal
ve Ziya Bey'in desteklerini çekmeleri üzerine gazete kapanmak zorunda
kaldı.
Londra'da
bir İngiliz kızı ile evlenen Ali Suavi, Sultan Abdülaziz'in tahttan
indirilmesinden sonra İstanbul'a geri döndü. Sultan İkinci Abdülhamid Hanın
mabeyn feriki olan İngiliz Said Paşanın yardımı ile Galatasaray Sultanisine
müdür tayin edildi. Kötü idaresi ile mektebi karıştırması, perişan tavırları ve
Türk halkının örf ve adetlerine uymayan davranışları yüzünden kısa zaman sonra
bu görevden azl edildi. Bu olaydan sonra Abdülhamid Han'a ve idaresine düşman
kesilen Ali Suavi, Sultan'ı tahttan indirmeye ve yerine beşinci Murad'ı padişah
yapmaya karar verdi. Bu konuda İngilizlerin de desteğini sağladı. Bunun için
gizli olarak çalışmaya başladı. Etrafına topladığı beş yüz kadar göçmen ile 20
Mayıs'ta Beşinci Murad'ın bulunduğu Çırağan Sarayı'nı basarak, beşinci Murad'ı
dışarı çıkardı. Bu sırada yetişen Beşiktaş muhafızı Hasan Paşa'nın vurduğu bir
sopa darbesiyle Ali Suavi, olay yerinde öldü (1878). Yıldız Sarayı civarında bir
yere gömüldü. Bugün yeri kaybolmuştur. İngiliz olan karısı Mary, olay gecesi
yalıda bulunan belgeleri yaktıktan sonra derhal kendisini bekleyen gemi ile
Londra'ya kaçtı (Çırağan Vak'ası).
Ali
Suavi daima ön safta bulunmak isteyen, övülmeyi seven, yalan söylemekten
çekinmeyen ve dostluğuna güvenilmeyen bir kişiliğe sahipti. Onun bu şahsiyetini
iyi değerlendiren İngilizler, kendisini istedikleri biçimde yetiştirmişler ve
kullanmışlardır. Nitekim o, rejim meselesinde İngiliz parlamentarizmine benzeyen
bir meşrutiyet arzusunu daimi olarak dile getiriyordu.
Diğer
taraftan klasik medrese tahsili bile görmeyen Suavi, belli çevrelerce muhaddis
ve hatta müctehid gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Suavi, dinde reform yapmak
gerektiğini, hutbenin her milletin kendi dilinde okunmasını ısrarla savunmuştur.
Suavi'nin bu fikirleri daha sonra Cemaleddin Efgani adlı yine bir İngiliz ajanı
tarafından geliştirilecektir.
Namık
Kemal'in Abdülhak Hâmid'e gönderdiği bir mektubunda, Ali Suavi hakkında
söylediği şu sözler bir hayli düşündürücüdür: "Ali Suavi hiç de senin tahminin
gibi bir adam değildi. Bir çehre nümayişine aldanmışsın. Onunla iki sene
arkadaşlık ettim. O öyle bir adamdı ki, garazkâr ve dünyada misli görülmedik bir
şarlatandı. Ben her şeye öyle kolay inanmadığım halde, bana kendini yedi-sekiz
dil biliyormuş gibi gösterdi. O kadar cahil, cehaletiyle beraber o kadar
mağrurdu. Türkçe üç satır bir şey yazsa, aleme maskara olurdu."
Ali Suavi'nin başlıca eserleri
•Kamus Ül-Ulum Vel-Maarif, (Paris, 1870, Türkçe
Batı örneğine uygun ilk ansiklopedi, yarım kalmıştır.)
•Hive (Paris, 1874)
•Montenegro-A Propos De L'Herzegovine (Paris,
1876)
•Ali Paşa'nın Siyaseti
•Hukuk-üş Şevari
6
Eylül 2011 Cuma
ŞİNASİ
(İBRAHİM ŞİNASİ) HAYATI, ESERLERİ, EDEBİ KİŞİLİĞİ
İBRAHİM
ŞİNASİ (1826-1871)
*Tophane
İdaresi’nde çalıştığı zamanlarda Fransızcacını ilerletmek ve öğrenin görmek için
Fransa’ya gitmek ister ve gönderilir. Burada Batı edebiyatının ve batıdaki
düşünce akımlarının içinde yetişir.
*Tanzimat
Edebiyatının kurucularındandır.
Gazel
ve kasideler yazan İ. Şinasi, şiire yeni bir öz getirmiş; şiiri sosyal ve siyasi
düşüncelere açarak “kanun, hak, adalet, namus, cehalet, akıl, reis-i cumhur”
gibi kavramları şiirde kullanmıştır.
*Şinasi’nin
yazdığı kasidelerde de övgü unsur vardır; ancak divan edebiyatındaki kasidenin
klasik özelliklerinden sıyırmıştır kasideyi. Duygu ve hayalden uzaklaşıp akla
dayana övgüye yer vermesi Türk edeb açısından bir yeniliktir.
*Türk
toplumuna Batı şiirini tanıtmak için Batı şiirinden çeviriler yapmıştır. Bu
çevirileri Tercüme-i manzume adlı yapıtında toplamıştır.
*Şiirlerinde
konu birliğine önem vermiştir. Çünkü şiirin belli bir düşünce çevresinde
gelişmesini amaçlamıştır.
*Şinasi
yurt sorunları üstünde yurttaşın söz söyleme hakkı ve hürriyeti olduğu görüşünü
ileri sürerek gazetenin toplumun gelişmesinde önemli bir yer tuttuğunu, halkın
sesini duyurmasında bir araç olduğunu ileri sürmüştür.
*Gazetenin
halkın anlayabileceği bir dille süsten uzak çıkarılması gerektiğini
söylemiştir.
*Klasizmin
etkisinde kalmış bir yazardır.
ŞİNASİ’NİN İLKLERİ
*Batı
etkisindeki Türk edebiyatının ilk bilinçli temsilcisidir.
*Agah
Efendi ile birlikte ilk özel gazeteyi çıkarmıştır. Tercüman-ı Ahval -1860
*Daha
sonra da Tasvir-i Efkar gazetesini çıkarmıştır. (1862)
*İlk
makale örneği MUKADDİME’yi yazmıştır. Tercüman- Ahval’de yayımlamıştır.
*Fransızcadan
ilk şiir çevirilerini yapmıştır. (Lamertine’den yapıldı.) Bu çevirileri
Tercüme-i manzume adlı yapıtında toplamıştır.
*İlk
yerli oyunumuz Şair Evlenmesi’ni yazmıştır. Bu yapıtta Karagöz-ortaoyunu
tekniğinden faydalanmıştır. Nokta, kısa çizgi ve ayraç işaretleri de ilk kez de
bu yapıtta kullanmıştır. Ancak sahneye konulan ilk tiyatro yapıtı Namık Kemal’in
VATAN YAHUT SİLİSTRE adlı yapıtıdır.
*Noktalama
işaretlerini ilk kez kullanan kişidir. Mukaddime’de kullanmıştır.
*
İlk folklor incelemesini DURUB-U EMSAL-İ OSMANİYE yapmıştır. (Atasözleri
sözlüğü)
*
Şiire yeni bir öz getirmiş; şiiri sosyal ve siyasi düşüncelere açarak “kanun,
hak, adalet, namus, cehalet, akıl, reis-i cumhur” gibi kavramları şiirde
kullanmıştır.
*
La Fontaine’den çeviriler yapmış, onunkine
benzeyen ilk fablları yazmıştır.
YAPITLAR:
Tercüme-i Manzume
(LA Fontaine’den çeviriler)
Şair Evlenmesi (tiyatro)
Durub-u Emsal-i Osmaniye(Atasözleri
derlemesi)
Müntehabat-ı Eşar(Şiirlerinden seçmeler)
Tanzimat Döneminde Öğretici Metinlerin
Özellikleri
*
Tanzimat dönemi öğretici metinlerinde toplumsal konular
işlenmiştir.
*
"Sanat, toplum içindir." anlayışıyla toplumsal konular ele
alınmıştır.
*
Rönesans ve aydınlanma döneminin etkisiyle birlikte Tanzimat dönemi
öğretici metinlerinde eşitlik, hürriyet, bilim, hukuk gibi kavramlar öne
çıkar.
*
Genellikle makale türünde eserler verilir. Bir öğretici metin olan
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi ilk makaledir.
*
Tanzimat dönemi öğretici metinlerinde Arapça ve Farsça sözcükler
kullanılmakla birlikte süssüz, gösterişsiz, secisiz bir dil
kullanılmıştır.
*
Tanzimat dönemi edebiyatı öğretici metinlerinde Doğu Batı çatışması
temada, dilde, ifade biçimlerinde kendini gösterir.
*
Tanzimat döneminde halkı eğitmek ve bilgilendirmek amacıyla daha çok
gazeteden yararlanılmıştır, öğretici metinler de daha çok gazetelerde
yayımlanmıştır.
*
Türk dili tarihi alanında çalışmalar yapılmış, sözlük çalışmaları ilk
defa bilimsel bir metodla düzenlenmiştir.
*
Söz hüneri göstermek değil, bazı düşünceleri halka yaymak
amaçlanmıştır.
*
Türk edebiyatında ilk defa bu dönem eserlerinde konuşmaları gösteren
çizgiler ve noktalama işaretleri kullanılmıştır.
HAZIRLIK
1.
ÖĞRETİCİ METİN KAVRAMINDAN NE ANLIYORSUNUZ?
C.
Öğretici metinler, bilgi ve haber vermek, ikna etmek, kanıları değiştirmek,
uyarmak, düşündürmek, yönlendirmek, tanıtmak gibi amaçlarla yazılan
metinlerdir.
2.
Çağdaşlaşma: Çağa ayak uydurma, Yaşanılan dönemi
benimseme, onun gereklerini yerine getirme
Modernleşme:Eski ve geleneksel toplumların modern
olmalarına, moderniteye ulaşmalarına imkan veren süreçler için kullanılan genel
terim. Sınırları genişleyen kapitalist dünya pazarının hızlandırdığı bilimsel ve
teknolojik keşiflerle yeniliklerin, sanayideki ilerlemelerin, nüfus
hareketlerinin, ulus devletleri ve kitlesel hareketlerin doğuşuyla birlikte
ortaya çıkan sosyo-ekonomik değişimlerin birliği
Batılılaşma: Batı medeniyetini veya batılı
milletleri taklit cime, onlara benzeme harekeli.
Asrilik: Yaşanılan döneme uyma.
sayfa
29.
1.Tercüman-
Ahval'de Mukaddime ve Serbestlik adlı metiler bilgi ve haber vermek, ikna etmek, kanıları
değiştirmek, uyarmak, düşündürmek, yönlendirmek
sayfa 30
2.
tanzişmat dönemi öğretici metinlerin oluşmasına zemin hazırlayan zihniyet Batı
düşüncesini benimsemiş Batılı yaşam biçimini ve sanatını ölçü almış zihniyettir.
3.
Metnin iletisi:
Tercüman- Ahval: Tercüman- Ahval Gazetesinin çıkarılış
amacı
Serbestlikadlı metnin
iletisi: serbestlik kavramının ne anlama geldiği
1. ETKİNLİK:
Tanzimat döneminde vatansevgisi, hak, adalet , eşitlik gibi komnular ön
plana çıkan konulardır. bu konularda birçok yazı kaleme alınmıştır.
2.
ETKİNLİK: Bu temalar roman, hiakye tiyatro gibi olaya dayalı ve şiir gibi coşku ve heyecana
bağlı anlatımla oluşturulmuş metinlerle de analtılmıştır.
4.a.
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesinde dönemin gazete ile ilgili zihniyeti yansıtılmış.
gazete bu dönemde en önemli bir iletişim
unsuru olarak göze çarpar. sosyal yaşamda birçok gaete çıkarılmış, halk bu
gazeteelri okumak için ilgi göstermişitr. dönemin siyasetçileri ve devlet erkanı da gazete konusnda ciddi
adımalr atmışlardır.
b.
Günümüzde de hak, eşitlik, adalet, özgürlük varmalrı hala güncelliğini koruyan sık sık tartışılan
temalar arasındadır.
5.
a.Merkezi otorite ile halk arasında bir kopukluktan söz edilemez. Bu
tartışlamalar daha çok aydınlar ve merkezi otorite etrafında gelişmiştir. Halk
her halükarda merkezi otoriteyi benimsemiş ve itat etmiştir. Fakat bezı devlet
adamalrının son zamanlardaki yaşam biçimi aşırı eğlenceye ve lükse düşkünlüğü
halkta hoşnutsuzluk oluşturmuştur.
b.
6. Her iki metnin analtım türü öğretici
anlatımdır.
Öğretici Anlatımın Özellikleri:
1.Dil
daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2.Söz
sanatlarına, kelimelerin mecaz anlamlarına yer verilmez.
3.Verilen
bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir.
4.Daha
çok nesnel cümleler kullanılır.
5.Açıklama,
aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır.
6.Öğretici
metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi
kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir.
7.İfade
hiçbir engele uğramadan akıp gider.
8.Gereksiz
söz tekrarı yapılmaz.
9.Ses
akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
10.Dil
ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
11.Düşünce
ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
12.Bu
anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders kitaplarında kullanılır.
13.Tarihi
metinler, Felsefi metinler, Bilimsel metinler gibi bölümleri vardır.
sayfra 35
****Aydınlanma döneminde ortaya çıkan yeni kavram imgeler:
hak, adalet, eşitlik, hukuk, pozitivizm, vatan,
*****
17. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan bir akımdır. BOILEAU bu akımın kurucusu
olarak kabul edilir. Klasikler Eski Yunan ve Latin edebiyatını bilgi ve esin
kaynağı olarak benimsemişlerdir.
Temel olarak şu ilkelere
dayanır:
*Sanat,
“insan tabiatına” önem vermeli ona sevgi ve saygı duymalıdır.
*Klasik
bir eser “akıl” ve “sağduyu”ya dayanmalıdır. Eser, “dil”, “anlatım” ve “şekil”
de en olguna varmaya çalışmalıdır.
*Klasikler,
insanların her zaman, her yerde, her toplumda aynı duygu ve düşüncede
olduklarını kabul ederler. Onun için eserlerinde değişmez tipler yaratırlar.
Klasisizmde fiziksel ve sosyal çevre önemli değildir; çünkü bunlar
değişkendir.
*Bu
akımda, sanatta mükemmeli bulmak esastır. Mükemmeli bulmak ise konunun
seçilişinde değil, onun ele alınıp anlatılışındadır. Onun için anadili en güzel
biçimde kullanmak da esas olmalıdır. Böylece klasikler günlük konuşma dilinden
farklı kitabi bir dil kullanmışlardır.
*Sanatta
sıkı kuralların bulunması ve sanatçıların bunlara uyması gerektiğine inanan
klasikler, “üç birlik” kuralının doğmasına neden olmuşlardır (Yer, zaman ve
eylem birliği)
*Eserlerinin
kahramanlarını hep soylu tabakadan seçen klasikler, eserlerinde kaba ve çirkin
sözlere de yer vermezler. “Ahlaka uygunluk” ilkesine sıkı sıkıya
bağlıdırlar.
*Yapıtlarının
etkileyici olmasını , hoşa gitmesini, tarih biliminden ayrılabilmesini ve din
dışı konulara eğilmesini temel ilke olarak kabul etmişlerdir.
*Edebiyat
türü olarak daha çok tiyatroyu, tiyatro türü olarak da trajedi ve komediyi
benimsemişlerdir.
Başlıca temsilcileri:
Boileau (şiir)
La Fontaine (fabl)
Racine, Corneille (trajedi)
Moliere (komedi)
Madame de La Fayette (roman)
La Bruyere (karakterleriyle)
Bossuet (hitabet)
“Klasisizm,
geçici rağbeti değil, sürekli rağbeti arar”. Andre Gide.
TÜRK EDEBİYATINDA KLASİSİZM
Türk
edebiyatı Batı’ya açıldığında klasisizm dönemini tamamlamıştır. Bu nedenle
edebiyatımızda klasisizmin önemli bir etkisi olmamıştır.
Şinasi’nin
“Şair Evlenmesi”adlı komedisi, La Fontaine’den yaptığı çeviriler ve Ahmet Vefik
Paşa’nın Moliere’den çevirileri, bu anlayışın ürünleri olarak
sıralanabilir.
ROMANTİZM (COŞUMCULUK)
1830’lu
yıllarda klasisizme tepki olarak doğmuştur.
Victor
Hugo’nun “Hernani” adlı oyunuyla bir edebiyat akımı olarak başarıya
ulaşmıştır.
1789’da
fransız İhtilali’yle birlikte derebeylik ve aristokrasi çökmüş; yeni bir
yapılanma ortaya çıkmıştır. Buna bağlı olarak romantizm, yeni duygu, düşünce ve
idealleri anlatmayı amaçlamış, sanatın ve sanatçının kurallardan kurtulup
özgürleşmesini savunmuştur.
Avrupa’da
o zamana kadar süregelen Latin ve Yunan hayranlğı yerini Shakespeare, Goethe ve
Schiller hayranlığına bırakmıştır.
Klasik
öğretinin bütün kuralları yıkılmış, Latin ve Yunan edebiyatları yerine
Hristiyanlık mucizeleri, milli efsanler işlenmiş; konular ya tarihten ya da
günlük olaylardan çıkarılmıştır.
Tabiat
manzaralarının, yerli ve yabancı törelerin betimlenmesine geniş yer verilmiş,
insan psikolojisinin soyut olarak incelenmesi bırakılarak, insanlar çevrelerinde
incelenmiş, insanın islâhından önce toplumun ıslâhı amacı ön plana
alınmıştır.
Klasik
edebiyatın akıl ve sağduyuya önem vermesine karşılık, romantizmde hayal ve
fanteziye geniş yer verilmiştir.
Yazarlar
eserlerinde kişiliklerini gizlememişler, olaylar karşısında duygu ve görüşlerini
açıkça anlatmışlardır. Romantik şiirde, doğa sevgisi; bireycilik; Ortaçağa,
yabancı ülkelere, Doğu’ya hayranlık; toplumsal geleneklere isyan; duygulara,
doğaüstü güçlere, rüyalara, ihtiraslara bağlılık dikkat çeker.
Zıtlıkların
uyumunu ilke olarak benimseyen romantikler hayatı güzel, çirkin... bütün
yönleriyle vermeye çalışırlar.
Klasiklerin
önemsediği din duygusuna geniş yer veren romantiklerin kahramanlarının çoğu
dindardır.
Din,
her şeyin gelip geçici olduğunu söylediği için de kahramanlar , genellikle
kuşkulu, üzüntülü ve karamsardırlar.
Edebiyat
dilindeki kalıplaşmış kelimeler yerine, günlük konuşma dilini kullanmayı
benimseyen romantikler, her sınıftan insanı da eserlerine konu olarak
almışlardır.
Genel
olanın yerine özeli, tipin yerine gözalıcı olanı seçmişlerdir. Aşk, ölüm, tabiat
en belli başlı konular olarak dikkat çeker.
Bu
akımda oyun türlerinden dram, edebiyat türlerinden de roman
gelişmiştir.
BAŞLICA TEMSİLCİLERİ
Victor Hugo (Sefiller. Notre Dame’in Kamburu, Cromwell,
Hernani.......)
J.Jack Rousseau (Emile, İtiraflar, Toplum Sözleşmesi)
Goethe (Faust)
Lamartine (Greziella)
A. Dumas Pere (Üç Silahşörler, Monte Kristo Kontu)
A. Dumas Fils (Kamelyalı Kadın)ýý
Alfrede de Musset (şiirleriyle)
Schiller (“Haydutlar” adlı dramı ve denemeleriyle)
Lord Byron (Don Juan, diğer şiirleriyle)
Chateaubrian
Puşkin
Shakespeare
Stendhal (Romantizmden realizme geçmiştir)
Balzac (Romantizmden realizme geçmiştir)
“Romantizm,
ağlayan yıldız, inleyen rüzgar, ürperen gece, kendinden geçen
çiçektir”.
Musset
“Romanitzm,
varlıkların olduklarından başka türlü olmadığına, olmayacağına
üzülmektir”.
A. Gide
TÜRK EDEBİYATINDA ROMANTİZM
Tanzimat
edebiyatı dönemindeki ürünlerin çoğunluğu romantik akımın etkisiyle kaleme
alınmıştır.
Namık Kemal roman ve tiyatrolarıyla
Ahmet Mithat, ilk romanlarıyla
Recaizade Mahmut Ekrem, şiirleriyle
Abdülhak Hamit, tiyatrolarıyla
****Hürriyet
Kasidesi, Vatan Mersiyesi addlı şiirler.
****Atatürk’ün,
Namık Kemal’in vatanla ilgili sözleri için TBMM’de söylediklerini ve bunları
hangi amaçla dile getirdiğini araştırnız.
Hürriyet kasidesinden bir bölüm:
'Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini
Yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini'
Atatürk'ün bu bölüme cevabı:
' Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini'
Bir
milletin uyanışa geçtiğini, milletin kaderini yine milletin değiştireceğini
ifade etmek istemiş, Türk milletinin bu güce sahip olduğunu söyleyerek umut
vermiştir...
**** NAMIK KEMAL (1840-1888)
Tanınmış
bir ailenin çocuğu olarak doğmuş iyi bir eğitim almıştır.
16
yaşında evlenen şair o yıl İstanbul’a dönerek şiirlerini Divan’ında toplamış
şair çevrelerince büyük bir beğeni ile karşılanmıştır.
*
Şinasi ile tanıştığı Tasvir-i Efkar gazetesiyle birlikte onda batılı boyutta
düşünceleri belirmiştir. Bu gazetedeki yazıları ile hükümeti eleştirmiştir.
Abdülaziz karşıtı Şehzade Murat yanlısı yazıları yüzünden sık sık sürgüne
gönderilmiştir.
*Sanatın
halkı eğitmek için bir araç olduğu bilinciyle yapıtlarında Meşrutiyet’in
kurulmasını amaçlamıştır.
*Şehzade
Murat’ın 3 aylık saltanatının ardında tahta çıkan Sultan Abdülhamit Kanuni
Esasi’yi hazırlayan grubun içinde Ziya Paşa ve Namık Kemal’i de
görevlendirmiştir. Ancak Kanuni Esasi de “Sakıncalı görülenlerin yut dışına
çıkartılması” maddesinin çıkmasına engel olamamışlardır. E bu durumda da
Abdülhamit’le de araları bozulmuş; ne de olsa Namık Kemal’in sürgün maceraları
çoktur. HA bu arada Ziya Paşa ile de araları bozulacak, ileride bekleyin…Az
sonra…Neyse , Abdülhamit’e ve saraya kalemiyle saldırmıştır.
*Üyesi
bulunduğu YENİ OSMANLILAR CEMİYETİ sürgüne gönderilirken N. Kemal Londra’ya
topuk yapmış oralarda da boş durmayarak Hürriyet (Ziya Paşa ile birlikte)
gazetesini çıkarmıştır.
*Namık
Kemal yenileşme dönemi Türk edebiyatına vatan, millet, hüriyet, hak, adalet,
istiklal, eşitlik gibi kavramları getirmiş ve gür sesiyle
haykırmıştır.
*İmparatorluğun
içinde bulunduğu durum karşısında kurtuluş çareleri arayan şair politik konulara
yönelmiş ve sosyal ve siyasi içerikli konularda yazmış, derin bir vatan
sevgisiyle kahramanlık şiirleri yazmıştır.
*Roman,
şiir, makale, tiyatro, eleştiri, tarih, biyografi türlerinde eserler vermiştir.
Ancak nesri şiirinden daha üstündür.
*
Yapıtlarında romantizmin etkisi görülmektedir.
*Dilde
yalınlaşmak gerektiğini söylemiştir ancak tiyatro yapıtları dışında süslü ve
ağır bir dil kullanmıştır.
*Divan
şiiri antolojisi HARABAT’ın önsözünde divan şiirini öven Ziya Paşa’ya kızan
sanatçı TAHRİB-İ HARABAT adlı ilk eleştiri yazısını yazmıştır. Harabat’ın ikinci
cildi yayımlanınca da TAKİB-İ HARABAT adlı eleştiri yazısını
yazmıştır.
NAMIK KEMAL’İN İLKLERİ
*Sahnede
oynanan ilk tiyatro yapıtı Vatan Yahut Silistre’yi yazmıştır.
*İlk
edebi roman İNTİBAH’ı yazmıştır.
*İlk
Tarihsel roman CEZMİ’yi yazmıştır.
*TAHRİB-İ
HARABAT adlı ilk eleştiri yazısını yazmıştır.
YAPITLARI
Roman: İntibah
Cezmi
Tiyatro: Zavallı Çocuk
Vatan Yahut Silistre
Celaleddin Harzemşah
Kara Bela
Âkif Bey
Gülnihal
Eleştiri: Tahrib-i Harabat
Takib-i Harabat
ZİYA PAŞA (1840-1880)
*Doğu
kültürüyle yetişmiştir. YENİ OSMANLILAR CEMİYETİ ÜYESİDİR.
Avrupa’ya
gittiğinde Batı kültürü ve sanatı hakkında çalışmalar yapmıştır. Eski edebiyat
ile yeni edebiyat arasında bocalayan şair Divan edebiyatının etkisinden kendini
kurtaramamıştır. Hak, adalet, ilerleme gibi konuları şiire
sokmuştur.
*Tanzimat
şairleri arasında eskiye en bağlı şair olan Ziya Paşa Bağdatlı Ruhi’nin Terkib-
Bend’ine aynı isimle nazire yazmıştır. Bu yapıt dönemin sosyal bir
eleştirisidir.
*1868’de
isyan eden Girit Rumlarının bastırmak için gönderilen Ali Paşa’nın isyanı
bastıramadan dönmesi üzerine ZAFERNAME adlı yapıtı yazmıştır.Yapıtta yenilgiden
“büyük bir başarı“ diye söz etmiş tariz(iğneleme) sanatının güzel bir örneğini
vermiştir.
*Şiir
ve İnşa makalesinde Türk edebiyatının şiir ve düzyazı alanlarında yenileşmesi
halk şiirinin esas alınması, halk dilinin kullanılması ve halk kültürüne
dönülmesi gerektiğini söylemiştir. FAakatt……
*
HARABAT adlı yapıtında divan şiirinin üstün bir zevkle yazıldığını söyledi. Bu
ne biçim perhiz, bu ne lahana turşusu hesabı… Namık Kemal’in öfkesini üzerine
çekti. Namık Kemal Tahrib-i Harabat’ı yazdı böylece.
*Şirlerinde
didaktik yönü ağır basmıştır.Roman ve öykü yazmamıştır.
ZİYA PAŞA’NIN İLKLERİ
İlk
antolojiyi yazmıştır. Harabat (Divan şiirini öven yapıt)
İlk
hatırayı yazmıştır: Defter-i Amal
ESEERLERİ
Rüya:
(Londra’da yazdığı bu yapıt siyasal eleştirinin özgün bir örneğidir. Aynı
zamanda mülakat biçimindeki röportajın ilk örneği sayılır. Ali Paşa için
yazılmıştır.)
Harabat
(3 ciltlik divan şiiri antolojisi)
Zafername
(hiciv)
Şiir
ve İnşa (makale)
Eş’arı
Ziya (şiir)
Endülüs
Tarihi , Emill(çeviri)
Defter-i
Amal(anı)
Külliyat-ı
Ziya Paşa (Terkib-i Bent ve terci-i bent türündeki şiirleri)
Veraset
Mektupları(İki Mektup)
Abdülhak Hamit Tarhan Hayatı, Eserleri, Edebi
Kişiliği
5
Şubat 1851’de İstanbul’da doğdu. Babası, dedesi ve soyu ilim aleminde isim
yapmış şahsiyetlerdi. Dedesi Abdülhak Molla, İkinci Mahmud ile Abdülmecid Han'ın
hekimliğini yapmış, şiir ve tarihle uğraşmıştı. Babası Hayrullah Efendi ise,
meşhur bir tarihçi ve diplomattı.
Abdülhak
Hamid ilk tahsiline Evliya Hoca, Behaeddin ve Hoca Tahsin Efendi gibi özel
hocaların huzurunda başladı. Özellikle Hoca Tahsin Efendi'nin Abdülhak Hamid
üzerindeki etkisi büyüktür. Daha sonra Bebek Köşk Kapısındaki mahalle mektebi
ile Rumelihisar Rüşdiyesine kısa süre devam etti. Ailesi tarafından Paris’te
eğitim yapması uygun görülünce ağabeyi Nasuhi Bey ile 1863 Ağustosunda Paris’e
gitti. Orada özel bir koleje başladı. Kısa zamanda Fransızcasını ilerletti. 1,5
sene tahsilden sonra, yanlarına gelen babası ile İstanbul’a döndü. İstanbul’da
Fransız mektebine başladı ve Fransızcasını ilerletmek için Babıali’de tercüme
odasına girdi. On dört yaşlarındayken, Tahran büyükelçiliğine tayin edilen
babasıyla birlikte İran’a gitti, 1,5 sene özel olarak Farsça dersleri aldı.
Babasının 1867’de vefatı üzerine İstanbul’a döndü.
İstanbul’a
döndükten sonra, önce Maliye mektubi, daha sonra sadaret kaleminde vazife yapan
Abdülhak Hamid, buralarda Ebüzziya Tevfik ve Recaizade Mahmud Ekrem'le tanıştı.
Sami Paşa’dan Hafız Divanı’nı okudu. Bu arada Tahran hatıralarını anlatan
Macera-yı Aşk adlı ilk eserini yazdı ve meşhur Makber mersiyesini yazmasına
sebeb olan Fatma Hanım'la evlendi. 1876 senesinde, hariciye mesleğini seçti.
Paris Sefareti ikinci katibliğine tayin edildi ve iki buçuk sene vazife yaptı.
Bu arada Fransız edebiyatını yakından tanıma fırsatı buldu. Paris dönüşü bir
süre açıkta kaldı. 1881’de Poti, 1882’de Golos, bir sene sonra da Bombay
başşehbenderliklerine (konsolosluk) tayin edildi. Bombay’da üç sene kaldı. Eşi
Fatma Hanım'ın rahatsızlığının artması üzerine, İstanbul’a dönmek için yola
çıktı. Fatma Hanım Beyrut’ta vefat etti.
Bombay
dönüşünde Londra elçiliği başkatipliğine tayin edildi. Fakat Zeynep isimli
manzum piyesi yüzünden, vazifeden alındı. Bir süre boşta gezdikten sonra
edebiyatla uğraşmayacağına söz vermesi üzerine, tekrar Londra’daki eski görevine
gönderildi. Bu gidişinde İngiliz olan Nelly Hanım ile evlendi. 1895 senesinde
Lahey büyükelçiliğine iki sene sonra tekrar Londra elçiliği müsteşarlığına tayin
edildi. Hanımının rahatsızlanması üzerine, 1900’de İstanbul’a döndü. 1906’ya
kadar İstanbul’da kaldı. 1906’da Brüksel büyükelçiliğine tayin edildi. 1911’de
hanımı Nelly’nin ölümü üzerine Belçikalı Lüsyen Lucienne Hanım ile evlendi.
Balkan savaşları sırasında kabine tarafından azledilince, İstanbul’a döndü.
Maarif Nezareti teklif edildi ise de kabul etmedi. Bir süre açıkta kaldıktan
sonra ayan üyeliğinde bulundu. Mütareke yıllarında Viyana’ya gitti. Burada
sıkıntılı günler geçirdi. Cumhuriyetin ilanından sonra anavatana döndü. 1928
senesinde İstanbul milletvekili seçildi ve ölünceye kadar milletvekili olarak
kaldı. Kendisine vatana üstün hizmet fonundan maaş bağlandı. Ayrıca belediye de,
dayalı döşeli bir apartman dairesi verdi. 12 Nisan 1937’de İstanbul’da öldü.
Mezarı Zincirlikuyu’dadır.
Abdülhak
Hamid, Tanzimat sonrası bütün edebi ve siyasi devirleri yaşamış bir şairdir.
Tanzimatı, meşrutiyetleri ve cumhuriyeti görmüştür. Bu devirlerdeki Tanzimat,
Servet-i Fünun, Edebiyat-ı Cedide, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri
edebiyatlarını yakından tanıdı. Ayrıca uzun seneler doğuda ve batıda diplomat
olarak bulunması her iki edebiyatı tanımasına sebep oldu. Bu sebeple Türk
şiirine batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirdi. İlk başlarda
Tanzimat ekolünün tesirinde kalmış sonra batıyı tanıyınca, klasik edebiyattan
ayrılarak batı tekniği ile eser vermiştir. Edebiyatımızın yeni bir çehre
kazanmasında Recaizade Ekrem daha çok teorik yönünü işlerken, Hamid
yazdıklarıyla bunu uygulamıştır. Eserlerinde batı edebiyatından bilhassa
Shakespeare ve Victor Hugo’nun tesirleri açıkça görülür. Şiirlerindeki başlıca
konu romantik ve felsefi düşünceler, ölüm duyguları ve insan kaderi hakkındadır.
Şiirlerinde pekçok yabancı kelime vardır. Batı yazarlarından etkilenerek yazdığı
dramalar Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur. Kendisine son zamanlarda
Şair-i azam (en büyük şair) ünvanı verilmiştir.
ESERLERİ
Abdülhak
Hamid’in eserleri iki grupta toplanmaktadır:
Şiirleri: Makber, Ölü (1885), Kahpe (1885), Bala’dan
Bir Ses (1911), Validem (1913), Yadigar-ı Harb (1913), İlham-ı Vatan (1918),
Tayflar Geçidi (1919), Garam (1919), Yabancı Dostlar (1924).
Tiyatroları: Hamid’in tiyatroları mensur ve manzum
olmak üzere iki kısımdır. Mensur tiyatroları: Macera-ı Aşk (1873), Sabrü Sebat
(1875), İçli Kız (1875), Duhter-i Hindu (1876), Tarık yahut Endülüs’ün Fethi
(1879), İbn-i Musa (1880), Finten (1898). Manzum tiyatroları: Nesteren (1878),
Tezer (1880), Eşber (1880), Sardanapal (1908), Liberte (1913).
*****Tanzimat
şiiri biçim olarak eskiye bağlı kalmakla birlikte içerik yönünden yeni bir yüze
kavuşmuştur. divan edebiyatının soyut ve bireysel temalarında uzaklaşılıp
toplımsal sorunalrın işlendiği bir anlayışa geçilmiştir. Vatan, hak, eşitlik,
özgürlük, adalet gibi toplumsal temalar bu döneme damgasını vurmuş.
HAZIRLIK
1. ŞİİR TAHLİLİ NASIL YAPILIR
A. ŞİİRİN BİÇİM YÖNÜNDEN İNCELENMESİ
1.
Dörtlük,beyit hangi birimlerden oluşuyor belirtilmesi,( Nazım
birimi)
2.
Kaç dörtlük veya kaç beyitten oluştuğunun belirtilmesi,( Birim
sayısı)
3.
Şiirin ölçüsünün ve duraklarının belirtilmesi,( Ölçü)
4.
Kafiye (kafiye çeşitleri belirtilecek) ve rediflerin
gösterilmesi,
5.
Kafiye şemasının gösterilmesi. (uyak düzeni.. aaab, cccb
..gibi)
6.
Şiirde geçen söz sanatlarının bulunması
7.
Nazım şekli
B. ŞİİRİN İÇERİK YÖNÜNDEN İNCELENMESİ
1.
Anlamı bilinmeyen kelime ve deyimlerin açıklanması,
2.
Şiirin bölümler halinde açıklanması,(Anlam açıklaması)
3.
Şiirin ana duygusunun belirtilmesi(,Tema)
4.
Şiirin dil ve anlatım özelliklerinin açıklanması,( Üslup)
5.
Şiirin türü hakkında bilgiler verilmesi.( Nazım şekli)
6.
Metin ve zihniyet ( Şiirin yazıldığı dönemin zihniyetini yansıtıp
yansıtmadığı)
7.
Metin ve gelenek ( Hangi şiir geleneğine göre oluşturulduğu)
8.
Metin ve Şair ( Şiirin şairle ilgisi)
9.
Metin ve yorum. ( Şiir hakkında düşünceler)
C. ŞAİRİN HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ HAKKINDA
BİLGİLE
2. Manzume ile şiir arasındaki farklılıkları
söyleyiniz.
Şiir sanatsaldır,manzume öğreticidir.
Kişisel duygular şiirde yer alır, manzumede yer almaz.
Şiirde derin anlam yoktur,manzumede vardır.
Şiirde edibi saanatlar geniş yer tutar,manzumede tutmaz
Şiirde anlatılanları düz yazıyla ifade edemeyiz, manzumede anlatı lanları düz
yazıyla ifade edebiliriz.
Şiirde olay örgüsü yoktur, manzumede olay örgüsü vardır.
Şiirde bireysellik duygu ve çağrışım ön plandadır; manzumede top lumsal konular
yaşanmış ya da yaşanabilecek olaylar işlenir
Şiirde çok anlamlılık ve imge ağır basarken manzumede sözcükler genellikle
gerçek anlamında kullanılır.
Manzumeler genellikle didaktik metinlerdir.
3. Tanzi mat Dönemi şi iri denildiğinde aklınıza neler
geldiğini belirterek aşağıdaki şiirin Tanzimat
Dönemine ait olup olamayacağını nedenleriyle birlikte sözlü
olarak ifade ediniz.
AŞK OL MADAN MEŞK OL MAZ
Başı
boş bilgisayar, mikro elek tronik ve haber leş me
Ya
ni Bilişim Sek törü!
Sonra
güneş ener ji si ve diğer ener ji ler!
Üçün
cü sü de: Bi o tekno loji!
Mega
proje ler bunlarmış demek,
Ça
ğa damgasını vuran, yaşantımızı etki leyen!
Ve
daha neler de neler!
...
Nüzhet
ERMAN
Türk
Dili
..
Yukarıdaki şiir hem biçim hem de içerik yönünden Tanzimat dönemi şiirinden
ayrıulır. Biçim olarak kullanılan serbest şiir anlayışı Tamzimat döneminde bu
şekliyle kullanılmamıştır. Yine dil bakımından tanzimat şiirine göre daha
sadedir. İçerik yönünden Tanzimat döneminde işlenen toplumsal konulardan bir
konu değildir. o dönemde hak, eşitlil, adalet, özgürlük, vatan sevgisi gibi
temalar işlenmiştir.
4. Birey, bireysel lik, bireycilik kav ramlarının anlamlarını
sözlükten bulunuz ve defterinize ya zı nız.
birey:
fert, kişi
bireysellik: kişiye özel, kişisel, Birey olma
olgusu.
Bir
kişiyi benzerlerinden ayıran özelliklerin bütünü, ferdiyet.
Bir
bireyin biricik ve kendine özgü oluşu.
Bir
insanı başkalarından ayıran, ona kişilik veren şey
bireycilik: bireyin özgürlüğüne büyük ağırlık veren ve
genellikle kendine yeterli, kendi kendini yönlendiren, görece özgür bireyi ya da
benliği vurgulayan siyaset ve toplum felsefesi
a. Hürriyet Kasidesi’nin Batı düşüncesiyle, klasik ve
romantik edebiyatla ilişkisi
Hürriyet,
milliyetçilik gibi kavramlar Fransız ihtilali sonucu ortaya çıkan batı kaynaklı
düşüncelerdir. Aynı zamanda tema olarak romantik bir yapıya sahiptir. özgürlük
düşüncesi duygulaar hitap eder. bu nyüzden romantizm ile örtüşür.
b. Tanzimat Döneminde şiire giren yeni kavramların
“Aydınlanma Dönemi” düşüncesiyle ilişkisini
tartışır, grup sözcüleri sonuçları tahtaya
yazsın.
Vatan
sevgisi, özgürlük, eşitlil, adalet, hak, bilimsellik, aydınlanma gibi kavramlar
aydınlanmadöneminde kullanılmaya başlanmış gazete ve dergiler vasıtası ile
topluma duyurulmuş, tanzimat şiirinde de bu kavramalr işlenmeye
başlanmıştır.
• Siz de bu sonuçlardan ve okuduğunuz Hürriyet Kasidesi’nden
hareketle Tanzimat Dönemi şiirinin
oluşmasının imkân sağlayan zihniyeti belirleyip bu zihniyetle
ilgili özellikleri defterinize yazınız.
Tanzimat Fermanı ile Batılılaşma akımı iyice hız kazanmıştır. Osmanlı toplumunda
aşağıda değişimler göze çarpar: Mimari, Eğitim ve öğretimde Batı tarzı okullar
açılmaya başlanmış.
Toplumdaki insanların giyim kuşamında Batı tarzı görülür olmuş, Aydınlar
Batı’yı daha yakından tanıyarak onların edebiyatını bize getirmeye
çalıştılar.
Özellikleeğlence merkezleri (Surdışı, Beyoğlu…) oluşmaya
başladı.
Dadılar Fransız olarak seçilmeye başlandı, çocuklar Batı tarzıyla
yetiştirildi.
Bütün
bunların neticesi olarak tanzimat edebiyatı Batıyı örnek alarak oluşturulan bir
edebiyattır.
1. a. Oku duğunuz şi irin yapı özel liklerini tespit
ediniz.
Nazım
birimi: beyit,
birim
sayısı: 31 beyit
Kafiye
düzeni: aa, ba, ca, da........şeklindedir.
Nazım
şekli: kaside
b. Şi irin birimlerinde anlatılanlardan hareketle temasını
belirleyiniz ve birimlerin bir tema etrafında nasıl birleş tiğini
açıklayınız.
Şiirin
teması Hürriyettir. bu tema şiiri oluşturan birimlerde nesip,girizgah,methiye,
fahriye, dua bölümlerinin birleşmesiyle oluşmuş. her birim vatan teması
etrafında kurulmuştur.
c. Birimlerin metnin tamamı içindeki işlevini
açıklayınız.
Birimlerde
analtılanlar bir bütünün parçalarıdır. parçalar bir araya gelerek metnin
temasını ortaya koyar.
d.
Ulaştığınız sonuçlardan hareketle Tanzimat Dönemi şiirinin yapı özelliklerini
tespit edip
maddeler
hâlinde tahtaya yazınız.
2. a. Okuduğunuz şi irin temasından yola çıkarak yazıldığı
dönemin gerçekliği ile ilişkisini belirleyiniz.
Metnin
gerçekliği ile yazıldığı dönemin gerçeklişği birbiriyle uyuşuyor. o dönmede
hürriyet kavramı günlük hayatta konuşulan temel kavramlardan
biridir.
b. Ulaştığınız sonuç ları, temanın birey ve bireysellik le
ilişkisi çerçevesinde d ğerlendi riniz.
Özgürlük,
kişinin temel hak ve özgürlüklerinden biridir. Bu yüzden bu tema ile
bireysellik arasında bir ilişki vardır.
SAYFA 38. 2.
ETKİNLİK.
• Sı nıfta iki grup
oluşturulur ve grup sözcüle ri se çilir. Birin ci grup, divan şiirine ait 9 ve
10. sı nıfta
edinilen bil gi lerden hare
ketle “aşk, sev gi, ta bi at gü zel lik leri, tasavvuf ve ahlak ile din ve dev
let
bü yük le ri ne övgü”
temala rını, Hür riyet Kasidesi’nin te ma sı ile kar şı laş tı rır. İkin ci
grup, araştırma sonuçlarınızdan hareketle Namık Kemal’in vatan ve hürriyet
konulu şiirlerini, gazel ya da kaside bi çiminde yazma sı nın sebepleri ni
tartışır, divan şi irin deki gazel ve kaside ile bu şiirler ara sın daki
farklılıkları belirler. Grup sözcüleri de ulaşılan sonuçları tahtaya
yazar.
Diğvan edebiyatında kasidelerde din ve devlet adamları
övülürken Hürriyet kasidsinde ise soyut bir kavram olan hürriyet övülmüştür.
biri bireysel bir tema iken hürriyet ise toplumsal bir temadır.
Namık Kemal Vatan Mersiyesi ve Hürriyet Kasidesi adlı
şiirlerini tanzimat edebiyatının şiir anlayışı içinde oluşturmuştur. Tanzimat
şiiri biçim yönünden divan edebiyatı nazım şekillerini kullanmııştır.
Divan şiirindeki gazel ve kaside ile bu şirler arasında
tema açıından farklılık vardır. Tanzimat şiiri içerik bakımından divan şiirinden
ayrılır.
Namık Kemal Şiirlerinde toplumsal konuları işelmiş sanatı
toplumun yönlendirilmesinde ve yetiştirilmesinde bir araç olarak
görmüştür.
SAYFA
39.
• Oku duğunuz Hürriyet
Kasidesi ile Neca ti Bey’in kasidesi ni;
a. Temaları
bakımından,
Necati Bey kasidesi nde sultan Beyazıt'a övgü yapılmış.
Hürriyet Kasidesinde ise Hürriyet kavramı övülmüş. birinde bir kişi diğerinde
ise bir kavram övülmüş.
b. Söy leyiş tarzı ve ses
özellik leri bakımından karşılaştırınız. Ulaş tı ğı nız so nuç lar dan ha
reketle Tan zi mat şiirinde meydana ge len değişikliklerin dönemin sos yal,
siyasi ve edebî özel likleri ileiliş kisinin olup olmadığını tartışınız. Elde et
ti ğiniz sonuçları tahtaya ya zı nız.
Hürriyet Kasidesi diğer kasideye göre söyleyiş bakınımdan
daha sade bir anlatıma sahip. Necati Bey kasidesi dil olarak Arapça ve Farsça
kelimeler daha fazla kullanılmış. Bu farklılık Tanzimat edebiyatının ve tanzimat
döneminin sosyal ve siyasi analyışından etkilendiğini gösterir. Namık Kemal
dönemin sosyal ve siyasi oalylarının içinde olan eserlerinde bu zihniyeti
dillendiren sanatçılar arasındadır.
3. a. 10. sı nıf ta edin di ği
niz bil gi ler den ve Necati Bey’in kasidesinden ha re ket le kla sik Türk
edebiya tı na zım şe kil le rin den ka si de ile il gi li özel lik le ri be lir
te rek bunları Hür ri yet Ka si de si’ne ait ya pıözellikleri ile kar şı laş tı
rı nız ve ara la rın da ki fark lı lık la rı aşa ğı da ki tabloya ya zı
nız.
|
Divan Edebiyatında
Kasidenin Yapı
Özellikleri
|
Tanzimat Edebiyatındaki
Farklılıklar
|
1. Kaside’nin
bölümleri
|
Nesip-teşbip,tegazzül, girizgah,
methiye, fahriye,taç, dua
|
Girizgah, methiye , fahriye,
dua
|
2. Uyak düzeni
|
aa, ba, ca,
da,ea..........
|
aa,aa,
ba,ca,da........
|
3. Şairin mahlası
|
61 Beyit Necati diye
geçiyor.
|
Mahlas yok
|
4. Başlığı
|
Dinav edebiyatında tür adı yani
kaside diye geçiyor
|
Hürriyet Kasidesi diye geçiyor.
|
5. Beyit sayısı
|
33- il3 99 arası bu kasidede 65
beyit var
|
31 beyitten
oluşmuş.
|
6. Teması
|
Devlet büyüğüne övgü
|
Hürriyete
övgü
|
b. Yukarıdaki karşı
laştırmadan hareketle Hür riyet Kasidesi’nin gelenekle iliş ki si ni be lir le
yip bu konuda ki düşün ce le ri ni zi def te ri ni ze ya zı
nız.
Tanzimat şiiri geleneği divan edebiyatı nazım şekillerinde
birtakım yenilikler yapmıştır. bu kasidede bunu görüyoruz. hem tema hem de
şekkil bakımından değişikliklere rastlanmaktadır. her şiir yazıldığı dönemin
sant anlayışından , zihniyetinden etkilenir.
4.
ETKİNLİK
Hür ri yet Ka si de si’ni, bir
sonraki sayfada ve rilen günümüz şi i ri ne ait örnekle tema bakı mından kar
şılaştırınız. Elde et ti ğiniz sonuç lardan yola çıkarak Hür riyet Ka si de
si’nde ki tema nın yazıldığıdönemin ve günümüzün ger çekliği ile iliş kisi ni
açıklayınız.
• Ulaş tı ğı nız so nuç la rı
te ma nın bi rey le iliş ki si çer çe ve sin de de ğer len di rip def te ri ni
ze ya zı nız
Her iki şiir de hürriyet teması
işlenmiş. Fakat Hürriyet kasidesindeki özgürlük nalyışı ile günümüz şiirinde
verilen özgürlük anlayışı aynı şeyler değil. Hürriyet Kasidesindeki özgürlük
toplumsal bir düşünce olarak, günümüz şiirinde ise bireysel bir tema olarak
akrşımıza çıkıyor. günümüz şiirinde verilmek istene özgürlük ten kasıt istediği
yer gidebilmek, iç bunalımlardan kurtulmak olarak manlamak gerekir.
5. ETKİNLİK
İki grup oluflturulur ve grup sözcüleri seçilir. Birinci
grup Hürriyet Kasidesi’nde tarihî ve sosyal değerlerle ilgili söz ve söz
gruplarını; ikinci grup da fliirde kullanılan yeni kavram ve imajları
belirler.
bâb-ı hü kûmet/ Muî ni zâ li
min dün ya da er bâb-ı de nâ et tir/ Kö pek tir zevk alan say yâd-ı bî-in sâfa
hizmetten/ Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmâniyânız kim /Muhammerdir serâpâ
mâyemiz hûn-i hamiyetten
•
Gruplar, ulaşılan sonuçlardoan hareketle Tanzimat Dönemi şiirlerinin dil ve
anlatım özelliklerinitespit eder. Grup sözcüleri de bunları tahtaya
yazar.
Tanzimat şiirinin
özellikleri
1. Tanzimat
şiirinde söyleyişten çok fikirler ve yeni konular önem kazanmıştır.
2. Dilde
sadeleşme fikri savunulmuş; fakat bunda başarılı olunamamıştır.
3. İlk
dönem Tanzimat şiirinde gazel, kaside, terkib-i bent... gibi biçimler
kullanılırken ikinci dönemde Fransız şiirinin etkisiyle yeni biçimler
kullanılmıştır.
4. Her iki
dönemde de aruz ölçüsü kullanılmış, hece ölçüsü denenmiştir. Nazım birimi
beyittir.
5. Divan
şiirindeki parça bütünlüğü yerine konu bütünlüğü esas alınmıştır.
6. İlk
dönemde siyasal ve toplumsal sorunlar, ikinci dönemde bireysel ve duygusal
konular işlenmiştir.
7. Birinci
dönem şiiri dışa ikinci dönem şiiri içe dönüktür.
8. İlk
dönem şiirindeki dil ikinci dönem şiirindeki dilden daha sadedir.
9. I. dönem
şairleri divan şiirini eleştirerek yıkmaya çalışmış; II. dönem şairleri ise
şiiri sanat açısından ele alıp divan şairleri gibi estetiğe önem
vermişlerdir.
10. Fransız
İhtilali'nin etkisiyle, özellikler ilk dönem şairlerinde, kanun, düzen, adalet,
özgürlük,esaret, millet, vatan, bayrak gibi temalar işlenmiştir.
Millet
aşağı düş tüyse şanına bir eksiklik gelir sanma; yere düşmekle cevher iti bardan
ve değerden bir şey kaybetmez.
Burada millet bir cevhere benzetilmiş fakat millet sözcüğü
ikinci beyitte kullanılmamış. istiare sanatı var.
Beşinci beyitte zalimin yardımcısı olan aşağılık kimseler
köpeğe, zalim olanlar da insafsız avcıya benzetilmiş fakat yine benzeyenler
kullanılmamış. istiare sanatın
yapılmış.
0 Yorumlarınız