1. III. Selim'den itibaren gerçekleştirilen yenilikler
ve bu yeniliklerin kapsadığı alanlar:
I. Mevcut asker ocaklarının düzenlenmesi,
II. Avrupa usulünde yeni bir ordu
kurulması,
III. Savaş teknik gruplarının düzenlenmesi.
III. Selim döneminde yapılan ıslahatlara Nizam-ı Cedit adı
verilmiştir. Bu dönem ıslahatlarının ağırlık merkezini askeri ıslahatlar
oluşturmuştur.
Nizam-ı Cedit Ordusu kuruldu. Bu ordu yeniçerilerden
seçilen ve Anadolu’dan getirilen askerlerden kurulmuştur. Avrupa tarzında
eğitilen bu ordu ilk askeri başarısını Akka’da Fransızlara karşı kazanmıştır.
Ordunun giderleri yeni kurulan İrad-ı Cedit hazinesi tarafından karşılanmıştır.
III. Selim donanmaya önem vermiş ve tersaneyi ıslah etmiştir. Mühendishane-i
Berr-i Hümayun (Kara Mühendishanesi) ve Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (Deniz
Mühendishanesi) adıyla okullar genişletilmiştir. Avrupa’daki gelişmeleri takip
etmek ve Osmanlı Devleti hakkındaki düşüncelerini öğrenmek amacıyla Avrupa’nın
önemli merkezlerinde sürekli elçilikler kurulmuş, Paris, Londra, Viyana ve
Berlin’e elçiler gönderilmiştir. Ülke parasının değerini korumak için yerli malı
özendirilmiştir. Resmi devlet matbaası kurulmuştur. İlmiye sınıfının ıslahı için
çalışıldı. Yeni kitaplar tercüme edilmiş ve Fransızca devletin ilk resmi yabancı
dili haline getirilmiştir.
III. Selim tarafından yapılmak istenen ıslahatlar;
yeniçerilerin tepkisi, devlet adamlarının lüks ve israfa dalmaları, İrad-ı Cedit
hazinesi için konulan vergilerin toplumda meydana getirdiği huzursuzluk ve
yabancı elçilerin aleyhte propaganda yapmaları gibi nedenlerden dolayı başarılı
olamamıştır.
Kabakçı Mustafa İsyanı’yla III. Selim öldürülmüş (1807) ve
Nizam-ı Cedit ıslahatları ortada kalmıştır
2.Tanzimat ile getirilmek
istene yenilikleri kimlerin , niçin istediklerini araştırıp bu konudaki
düşüncelerinizi yazınız.
Tanzimat ile getirilmek istene yenilikler dış baskılar
sonucunda ortaya çıkmıştır(1856 Paris Antlaşması)
-Fransa nın ısrarı ile diğer devletlerin de
katılımıyla(ingiltere,avusturya vsvs...) fermanın maddeleri
belirlenmiştir.Islahat fermanı çıkış kaynağını yabancı devletlerden alır.Paris
antlaşmasında yer aldığı için uluslar arası bir sorun haline
gelmiştir.
-Osmanlı devleti paris antlaşmasının şartlarını kendi
lehine çevirebilmek için bu fermanı ilan etmek zorunda
kalmıştır.
Islahat fermanının asıl
hedefi
- Müslümanlar ile gayri müslimler arasında her yönden tam
bir eşitlik sağlamaktır.
- Din, vergi, yargılama, eğitim, devlet memurluğu ve temsil
alanında o zamana kadar olan farklar kaldırılıyordu.
- Hukuki niteliği olarak ıslahat fermanı ferman
niteliğindedir.
Paris anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan
edilmisti.(1856) Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer
aldı.
3.Edebiyatta tanzimat ne zaman ve
niçin başlamıştır?
1860’da ilk özel Türk gazetesi olan “Tercüman-ı Ahval”in
çıkışı ile başlayan, Batı Uygarlığı’nın etkisinde gelişen Türk Edebiyatı’nın
ilk aşamasıdır. İsmini başladığı dönemin dönüm noktası olan “Tanzimat
Fermanı”ndan almıştır.
Tanzimat’la ortaya çıkan “orta sınıf”, kullandığı günlük
konuşma diline çok yakın bir dili olan kendi
edebiyatını yaratır ve onu toplumun hizmetine sunar. Bu
yeni edebiyat beraberinde yeni görüşleri ve o güne kadar Türk Edebiyatı’nda
görülmemiş olan yeni edebî türleri getirir, “yenileşme” olgusunu edebiyat yolu
ile halka benimsetmeye, halkı eğitmeye çalışır.
“Eski-Yeni” ikiliğinden kurtulamayarak hedefine tam olarak
ulaşamamakla beraber bu edebiyat dönemi Türk Edebiyatı’nda yepyeni bir sayfa
açmayı başarmıştır.
Peki… Bu edebiyatın getirdiği
yenilikler nereden gelmiştir? Bu edebiyata adını veren fermana neden ihtiyaç
duyulmuştur? Hedefe ulaşmayı engelleyen bu “ikilik” neydi?
Edebiyat’ın en büyük kaynağı beşeriyattır! Bu nedenle
Tanzimat Edebiyatını anlamak için önce Tanzimat Dönemi’ndeki sosyal olguları ve
yapılanları anlamak en akıllıca iştir.
4. 19. Yüzyılda İstanbul (Suriçi )
aait yaşamı araştırınız.
Bugünkü Eminönü ve Fatih ilçelerini kapsayan Suriçi klasik
Müslüman Osmanlı semtini temsil etmektedir. Bir imparatorluk merkezi olarak 20.
yüzyıl başlarına dek bu özelliğini sürdürmüştür. Suriçi'nde camiler ile her
türden dini yapılar bu bölgenin toplumsal ve kültürel örüntüsünde
belirleyicidir. Yine Süleymaniye Medresesi'nde yer alan Meşihat Suriçi'nin dini
bir merkez olma özelliğini tamamlar. Suriçi'nde bulunan bir diğer önemli yapı
Eyüp Camii'dir. Kara surları ile Haliç surlarının birleştiği yerin dışında yer
alan Eyüp Camii ve Türbesi islam dünyasının kutsal yerlerinden kabul
edilir.
Anıt eserleri camileri sarayı Babıali'si Kapalıçarşı'sı ve
diğer özellikleriyle Suriçi Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bir yerdi.
Osmanlı'nın kültürel değerleriyle yüklüydü.
Beyoğlu öteden beri Osmanlı'da Batı'nın simgesi olmuş bir
yerleşim yeridir. 16-19. yüzyıllar arasında Beyoğlu çevresinde mezarlıklar
kırlar üzüm bağları ve de tek tük yerleşimler vardır. Taksim'den ötesi boştur.
Bina toplulukları Cumhuriyet'te istiklal Caddesi ismini alana kadar Cadde-i
Kebir ile iki yanındaki beş on sokaktan ibaretti. Beyoğlu'nda yabancılar ve
azınlıklar yaşamıştır Türk ve müslümanlar yok gibiydi.
19. yüzyıldan itibaren Beyoğlu büyük bir değişim geçirir.
Beyoğlu'nun yaşadığı bu değişimde yangınların etkisi büyüktür. 19. yüzyılda
çıkan yangınlar Beyoğlu'ndaki Batı tarzı yapılaşmayı hızlandırmıştır. 1850'li
yıllardan sonra yeniden yapılaşmayla bir Avrupa kenti görünümü alan semt
Frenklerle azınlıkların kaynaşmış bir yaşam sahnesidir. Bu ülke ile ilgisizkopuk
ama parlak bir yaşamdır. Oteller balolar cafeler operalar dönemidir. Çok seçkin
bir yaşam hüküm sürmektedir. Avrupa'da bir oyun sergileyen dönemin en ünlü
sanatçıları yeni işlemeye başlayan yataklı vagonlara atladıkları gibi aynı
temsil ve konserleri Beyoğlu'nda verirlerdi.
Padişahlar saray halkı ve diğer kişiler Suriçi'ni birçok
mimari şaheselerle süslemeye gayret etmişler; şehre islami özelliğini veren
tipik camili siluetini oluşturmak için birbirleriyle yarışmışlardır. Birçok cami
han hamam hayır ve eğitim kurumları inşa edilmiştir. Bunların en ünlüsü ve en
eskisi Fatih Külliyesi'nde
Beyoğlu'nda yabancı elçilikler kurulduktan bir süre sonra
bunların etrafında Batılı bir koloni grubunun oluştuğu gözlenir. Böylece yabancı
uyruklu önemli bir topluluk Beyoğlu'nun hem nüfuslanma hem de şehircilik
açısından gelişmesinde etkili olmuştur. Beyoğlu'nda yaşam bu yabancı
elçiliklerin çevresinde biçimlenmeye başlar.
Beyoğlu'yu İstanbul'un diğer yerlerinden farklı kılan
taraflarından birisi de buranın atmosferi ile kaynaşıklık içinde olan kahvehane
ve pastahaneler ve meyhanelerdir. Özellikle meyhaneler eğlence semti Beyoğlu'nun
simgelerindendir.
Türkiye'de modern oteller ilk defa Beyoğlu'nda yapılmaya
başlandı. Beyoğlu özellikle 1870'li yıllardan itibaren güzel otel binalarına
kavuşmaya başlar. Bu dönemde oteller genellikle istiklal Caddesi ile Meşrutiyet
Caddesi kenarlarında yer alır. Otellerde daha çok yabancılar ve gayri müslimler
kalır.
Beyoğlu Batılı görsel sanatların merkezidir aynı zamanda.
Tiyatro sinema fotoğrafçılık gibi görsel sanatlar ilk olarak Beyoğlu'nda ortaya
çıkar gelişir. Beyoğlu'nda Batılı tiyatro temsilleri Fransız ve italyan gruplar
tarafından verilir. Daha sonra yerli tiyatrolarımız kurulur. Batı'nın sahne
tekniği yaşam biçimi kültürü tiyatro aracılığıyla sunulmaya
başlanır.
Sinemanın serpildiği yer de Beyoğlu'dur. Tiyatro salonları
sinema için de kullanılabilirdi. Onun için sinemanın da mayası Beyoğlu'nda
tuttu. Genelde istiklal Caddesi'nin iki yanındaki sinemalar tiyatrolara nazaran
daha uzun mesafe içine yayılmıştı.
Tüm bunlar da gösteriyor ki Batı kültürünün yaşam tarzının
etkin olduğu bir yerdi Beyoğlu. Burada özellikle Hristiyan ve Yahudilerin
yoğunlukta olduğu yabancı nüfus hakimdi. Suriçi'nde ise Müslüman ağırlıklı bir
nüfus hakimiyeti vardı. Suriçi'nde ahşap ve gösterişsiz binalar göze çarpar.
Beyoğlu'nda ise Batı mimarisiyle yapılmış bitişik vaziyette binalar
ağırlıktadır. Suriçi'nde islam'ın izleri çok açık bir şekilde görülür. Müslüman
halk dinine bağlı bir şekilde mütevazi bir yaşam sürer. Beyoğlu'nda dini
kaygılardan uzak hareketli şatafatlı eğlenceye düşkün bir yaşam vardır. Beyoğlu
eğlencenin merkezi olmuştur. Kısacası Suriçi'nin Doğu (islam) kültürünü;
Beyoğlu'nun Batı kültürünü simgeleyen yerler olduğu
söylenebilir.
Kaynak : http://www.gencmekan.com
5. F-Siyasal Alandaki Yenilikler
*Bu dönemde yapılan siyasal yenilikler ve verilen haklar
Avrupa ülkeleri tarafından yeterli bulunmamış ve Islahat Fermanı adında yeni bir
fermanın çıkarılması gerekmiştir (1856).
*Gelişen milliyetçilik akımlar,bu yöndeki siyasal
nitelikli ayaklanmaları hızlandırmıştır, azınlıklar kendilerine tanınan yeni
ve daha kapsamlı haklara rağmen daha fazlasını, hatta bağımsızlıklarını
istemişler ve bu yöndeki kopmalar artmıştır.
*Tutucu kesimin Tanzimat’a olan tepkilerine, 1860’da
basının ortaya çıkmasıyla aydınların Tanzimat’ın yetersizliği ve eksikleri
konusundaki eleştirileri eklenmiştir. Sonuç olarak Tanzimat Osmanlı
İmparatorluğu’nda hemen her alanda büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemdir.
Ancak bu değişimlerin bedelleri oldukça yüksek olmuştur.
Modernleşme ve yenileşme yolunda, ülke yarı sömürge durumuna düşmüştür, yapılan
yeniliklerin çoğu kağıt üzerinde kalmıştır.
*1840’da İlk Ceza Yasası çıkarılır ve ilk ticaret mahkemesi
açılır.
*1847’de toprak mülkiyeti ve kullanımıyla ilgili ilk yasa
çıkarılır.
*Yargı örgütünde büyük yenilik ve değişiklikler yapılır.
*1868’de Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ve Şurâ-yı Devlet (bugünkü
Yargıtay ve Danıştay’ın temelleri) kurulur
Tanzimat edebiyatı ile edebiyatımızda yeni bir döneme
girilmiş batı edebiyatından edebiyatımıza birçok yenilik girmiştir. İlk gazete,
ilk makale, ilk dergi, ilk roman, ilk hikaye, ilk tiyatro gibi değişiklikler
edebiyatımızı etkisi altına almıştır.
6.. Tanzimat Döneminde Çıkan Dergi
ve Gazeteler
BEDİR: Ahmet Mithat
Efendi; gazete; 1870 yılında çıkarılan kısa süreli bir
gazetedir…
CERİDE-İ HAVADİS: 1840
yılında çıkarılan ilk yarı resmi gazetedir…
DEVİR: Ahmet Mithat
Efendi; gazete; 1872 yılında çıkarılan kısa süreli bir
gazetedir…
DİYOJEN: Teodar Kasap;
dergi; ilk mizah dergidir…
HÜRRİYET: 1867 yılında
Ziya Paşa ile Namık Kemal Londra’da beraber çıkardıkları bir
gazetedir…
İBRET: Namık Kemal;
gazete; 1872 yılında çıkarılmıştır…
MECMUA-YI FÜNUN: Münif
Paşa; dergi; 1862 yılında çıkarılan ilk dergidir…
MUHBİR: Ali Suavi;
gazete; 1867 yılında çıkarılan bu gazete, dönemin yönetim biçimini sert bir
dille eleştirdiği için kısa bir süre sonra kapanmıştır…
TAKVİM-İ VAKAYİ: 1831
yılında devlet eliyle çıkarılan ilk resmi gazetedir. Türk toplumu ilk bu gazete
ile tanışmıştır. Bir resmi gazetedir, devletin yayın organıdır…
TASVİR-İ EFKÂR: 1862
yılında Şinasi tarafından çıkarılmıştır; Şinasi Paris’e gidince bu gazeteyi
Namık Kemal’e devretmiştir ve bir süre sonra da gazete
kapanmıştır…
TERCÜMAN-I AHVAL:
İbrahim Şinasi ile Agâh Efendi’nin 1860 yılında birlikte çıkardıkları ilk özel
gazetedir. Ayrıca bu gazete ile Tanzimat Edebiyatı başlar…
TERCÜMAN-I HAKİKAT:
1878 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından çıkarılmıştır; II. Abdülhamit
döneminde yayımlanan en önemli gazetedir; yönetime karşı siyasal muhalefet
yapmak yerine halkı eğitici ve okuma alışkanlığı kazandırıcı bir yayın
politikası izlemiştir…
DİĞER
HİKÂYE-İ İBRAHİM PAŞA VE
İBRAHİM-İ GÜLŞENİ: Hayrullah Efendi, ilk tiyatro denemesi,
1844
MUHAVERAT-I HİKEMİYE:
Münif Paşa; düzyazı; edebiyatımızdaki ilk düzyazı çevirileridir; 1859
yılında Fransız yazar Fenelon’dan çevrilmiştir…
TABSIRA: Akif Paşa;
anı; Türk edebiyatının anı türündeki ilk eseridir…
TELEMAK: Yusuf Kamil
Paşa; roman; edebiyatımızdaki ilk çeviri romanıdır; 1862 yılında Fransız yazar
Fenelon’dan çevrilmiştir; eser yayımlandığı zaman büyük bir ilgi görmüş, yedi
yılda dört kez basılmıştır; didaktik bir eserdir. Bu eser modern roman
anlayışıyla ilgisi yoktur…
MUHADERAT: İlk kadın
romancımız Fatma Aliye Hanım’ın romanı, 1892 …
HAZIRLIK:
1.EDEBİYAT, SOSYAL ve SİYASİ HAYAT
İLİŞKİSİ
Milletlerin edebiyatları, sosyal ve siyasal yapılarının
bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Sosyal ve siyasal yapıdaki değişme ve
gelişmeler en belirgin şekilde edebî ürünlerle dile getirilmektedir. Çünkü şair
ve yazarlar eserlerinde, genellikle ait oldukları toplumun yaşayış biçimini konu
alır.
Düşünceler evrensel olabilir, fakat duygular daha çok
toplumlara özgüdür. Toplumların en içten, en karmaşık duygularının, şuurlu bir
şekilde ifadesini bulduğu sanat dalı genellikle edebiyattır. Şair ya da yazar,
okuyucularıyla, birçok duygu ve düşünceyi paylaşan kişidir.
Sosyal yapı dinamiktir. Bugünkü dünya görüşümüz, hayata
bakış açımız, başka toplumlarla aynı olmadığı gibi birkaç yüzyıl önce yaşamış
olan atalanmızınkinden de farklıdır. Çevremizde sürüp giden maddî, manevî
değişmenin baskısı altında yaşayış şeklimiz, dilimiz ve edebiyatımız değişmeye
devam etmektedir. İçinde bulunduğumuz bu değişim sürecinden dolayı
edebiyatımızın sosyal yapıdan uzaklaşması ya da gelişimini sürdürememesi,
toplumumuzun sağlıklı bir şekilde kendini yenilemesini engeller. Çünkü sağlıklı
bir toplumun unsurları arasında sürekli ve karşılıklı bir etkileşim
vardır.
İnsanın bir fert olarak toplumdan, sosyal hayattan tecrit
edilmesi nasıl mümkün değilse, insan elinden çıkan edebî eserler de ortaya
çıktığı toplumun sosyal yapısından ayrı düşünülemez. En ferdî düşünen, tamamen
şahsî duygularını, kendi iç âlemini dile getiren şair ve yazarların eserlerinde
bile dikkatle incelendiği zaman içinde yaşadıkları toplumun derin izleri
görülebilir.
2. Tanzimat kelimesinin anlamından
yola çıkarak tanzimat dönemi edebiyatı ile ilgilki neler
söylenebilir?
Tanzimat düzenlemeler demektir. Edebiyatımızda da bu
dönemde birçok yenilik ve düzenleem yapılmıştır. Divan edebiyatı toplumsal
faydadan uzak bir edebiyattır. bu yüzden toplumla arasında bier uçurum
oluşmuştur. Tanzimat edebiyatı ile bu uçurum ortadan kalkmış. sanat toplumun
faydasına sunulmuş. toplum edebi eserlerle tanışmış, büyük bir ilgi
göstermiştir. sosyal v, kültürel ve siyasi hatattaki birçok yenilik bu yolla
toplumun istifadesine sunulmuştur.
sayfa 23
1. etkinlik
1. III. Selim'den
itibaren gerçekleştirilen yenilikler ve bu yeniliklerin kapsadığı
alanlar:
sayfa 23
1. etkinlik
I. Mevcut asker ocaklarının düzenlenmesi,
II. Avrupa usulünde yeni bir ordu
kurulması,
III. Savaş teknik gruplarının düzenlenmesi.
III. Selim döneminde yapılan ıslahatlara Nizam-ı Cedit adı
verilmiştir. Bu dönem ıslahatlarının ağırlık merkezini askeri ıslahatlar
oluşturmuştur.
Nizam-ı Cedit Ordusu kuruldu. Bu ordu yeniçerilerden
seçilen ve Anadolu’dan getirilen askerlerden kurulmuştur. Avrupa tarzında
eğitilen bu ordu ilk askeri başarısını Akka’da Fransızlara karşı kazanmıştır.
Ordunun giderleri yeni kurulan İrad-ı Cedit hazinesi tarafından karşılanmıştır.
III. Selim donanmaya önem vermiş ve tersaneyi ıslah etmiştir. Mühendishane-i
Berr-i Hümayun (Kara Mühendishanesi) ve Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (Deniz
Mühendishanesi) adıyla okullar genişletilmiştir. Avrupa’daki gelişmeleri takip
etmek ve Osmanlı Devleti hakkındaki düşüncelerini öğrenmek amacıyla Avrupa’nın
önemli merkezlerinde sürekli elçilikler kurulmuş, Paris, Londra, Viyana ve
Berlin’e elçiler gönderilmiştir. Ülke parasının değerini korumak için yerli malı
özendirilmiştir. Resmi devlet matbaası kurulmuştur. İlmiye sınıfının ıslahı için
çalışıldı. Yeni kitaplar tercüme edilmiş ve Fransızca devletin ilk resmi yabancı
dili haline getirilmiştir.
III. Selim tarafından yapılmak istenen ıslahatlar;
yeniçerilerin tepkisi, devlet adamlarının lüks ve israfa dalmaları, İrad-ı Cedit
hazinesi için konulan vergilerin toplumda meydana getirdiği huzursuzluk ve
yabancı elçilerin aleyhte propaganda yapmaları gibi nedenlerden dolayı başarılı
olamamıştır.
Kabakçı Mustafa İsyanı’yla III. Selim öldürülmüş (1807) ve
Nizam-ı Cedit ıslahatları ortada kalmıştır
2.Tanzimat ile getirilmek
istene yenilikleri kimlerin , niçin istediklerini araştırıp bu konudaki
düşüncelerinizi yazınız.
Tanzimat ile getirilmek istene yenilikler dış baskılar
sonucunda ortaya çıkmıştır(1856 Paris Antlaşması)
-Fransa nın ısrarı ile diğer devletlerin de
katılımıyla(ingiltere,avusturya vsvs...) fermanın maddeleri
belirlenmiştir.Islahat fermanı çıkış kaynağını yabancı devletlerden alır.Paris
antlaşmasında yer aldığı için uluslar arası bir sorun haline
gelmiştir.
-Osmanlı devleti paris antlaşmasının şartlarını kendi
lehine çevirebilmek için bu fermanı ilan etmek zorunda
kalmıştır.
Islahat fermanının asıl
hedefi
- Müslümanlar ile gayri müslimler arasında her yönden tam
bir eşitlik sağlamaktır.
- Din, vergi, yargılama, eğitim, devlet memurluğu ve temsil
alanında o zamana kadar olan farklar kaldırılıyordu.
- Hukuki niteliği olarak ıslahat fermanı ferman
niteliğindedir.
Paris anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan
edilmisti.(1856) Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer
aldı.
3.Edebiyatta tanzimat ne zaman ve
niçin başlamıştır?
1860’da ilk özel Türk gazetesi olan “Tercüman-ı Ahval”in
çıkışı ile başlayan, Batı Uygarlığı’nın etkisinde gelişen Türk Edebiyatı’nın
ilk aşamasıdır. İsmini başladığı dönemin dönüm noktası olan “Tanzimat
Fermanı”ndan almıştır.
Tanzimat’la ortaya çıkan “orta sınıf”, kullandığı günlük
konuşma diline çok yakın bir dili olan kendi
edebiyatını yaratır ve onu toplumun hizmetine sunar. Bu
yeni edebiyat beraberinde yeni görüşleri ve o güne kadar Türk Edebiyatı’nda
görülmemiş olan yeni edebî türleri getirir, “yenileşme” olgusunu edebiyat yolu
ile halka benimsetmeye, halkı eğitmeye çalışır.
“Eski-Yeni” ikiliğinden kurtulamayarak hedefine tam olarak
ulaşamamakla beraber bu edebiyat dönemi Türk Edebiyatı’nda yepyeni bir sayfa
açmayı başarmıştır.
Peki… Bu edebiyatın getirdiği
yenilikler nereden gelmiştir? Bu edebiyata adını veren fermana neden ihtiyaç
duyulmuştur? Hedefe ulaşmayı engelleyen bu “ikilik”
neydi?
Edebiyat’ın en büyük kaynağı beşeriyattır! Bu nedenle
Tanzimat Edebiyatını anlamak için önce Tanzimat Dönemi’ndeki sosyal olguları ve
yapılanları anlamak en akıllıca iştir.
4. 19. Yüzyılda İstanbul (Suriçi )
aait yaşamı araştırınız.
Bugünkü Eminönü ve Fatih ilçelerini kapsayan Suriçi klasik
Müslüman Osmanlı semtini temsil etmektedir. Bir imparatorluk merkezi olarak 20.
yüzyıl başlarına dek bu özelliğini sürdürmüştür. Suriçi'nde camiler ile her
türden dini yapılar bu bölgenin toplumsal ve kültürel örüntüsünde
belirleyicidir. Yine Süleymaniye Medresesi'nde yer alan Meşihat Suriçi'nin dini
bir merkez olma özelliğini tamamlar. Suriçi'nde bulunan bir diğer önemli yapı
Eyüp Camii'dir. Kara surları ile Haliç surlarının birleştiği yerin dışında yer
alan Eyüp Camii ve Türbesi islam dünyasının kutsal yerlerinden kabul
edilir.
Anıt eserleri camileri sarayı Babıali'si Kapalıçarşı'sı ve
diğer özellikleriyle Suriçi Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bir yerdi.
Osmanlı'nın kültürel değerleriyle yüklüydü.
Beyoğlu öteden beri Osmanlı'da Batı'nın simgesi olmuş bir
yerleşim yeridir. 16-19. yüzyıllar arasında Beyoğlu çevresinde mezarlıklar
kırlar üzüm bağları ve de tek tük yerleşimler vardır. Taksim'den ötesi boştur.
Bina toplulukları Cumhuriyet'te istiklal Caddesi ismini alana kadar Cadde-i
Kebir ile iki yanındaki beş on sokaktan ibaretti. Beyoğlu'nda yabancılar ve
azınlıklar yaşamıştır Türk ve müslümanlar yok gibiydi.
19. yüzyıldan itibaren Beyoğlu büyük bir değişim geçirir.
Beyoğlu'nun yaşadığı bu değişimde yangınların etkisi büyüktür. 19. yüzyılda
çıkan yangınlar Beyoğlu'ndaki Batı tarzı yapılaşmayı hızlandırmıştır. 1850'li
yıllardan sonra yeniden yapılaşmayla bir Avrupa kenti görünümü alan semt
Frenklerle azınlıkların kaynaşmış bir yaşam sahnesidir. Bu ülke ile ilgisizkopuk
ama parlak bir yaşamdır. Oteller balolar cafeler operalar dönemidir. Çok seçkin
bir yaşam hüküm sürmektedir. Avrupa'da bir oyun sergileyen dönemin en ünlü
sanatçıları yeni işlemeye başlayan yataklı vagonlara atladıkları gibi aynı
temsil ve konserleri Beyoğlu'nda verirlerdi.
Padişahlar saray halkı ve diğer kişiler Suriçi'ni birçok
mimari şaheselerle süslemeye gayret etmişler; şehre islami özelliğini veren
tipik camili siluetini oluşturmak için birbirleriyle yarışmışlardır. Birçok cami
han hamam hayır ve eğitim kurumları inşa edilmiştir. Bunların en ünlüsü ve en
eskisi Fatih Külliyesi'nde
Beyoğlu'nda yabancı elçilikler kurulduktan bir süre sonra
bunların etrafında Batılı bir koloni grubunun oluştuğu gözlenir. Böylece yabancı
uyruklu önemli bir topluluk Beyoğlu'nun hem nüfuslanma hem de şehircilik
açısından gelişmesinde etkili olmuştur. Beyoğlu'nda yaşam bu yabancı
elçiliklerin çevresinde biçimlenmeye başlar.
Beyoğlu'yu İstanbul'un diğer yerlerinden farklı kılan
taraflarından birisi de buranın atmosferi ile kaynaşıklık içinde olan kahvehane
ve pastahaneler ve meyhanelerdir. Özellikle meyhaneler eğlence semti Beyoğlu'nun
simgelerindendir.
Türkiye'de modern oteller ilk defa Beyoğlu'nda yapılmaya
başlandı. Beyoğlu özellikle 1870'li yıllardan itibaren güzel otel binalarına
kavuşmaya başlar. Bu dönemde oteller genellikle istiklal Caddesi ile Meşrutiyet
Caddesi kenarlarında yer alır. Otellerde daha çok yabancılar ve gayri müslimler
kalır.
Beyoğlu Batılı görsel sanatların merkezidir aynı zamanda.
Tiyatro sinema fotoğrafçılık gibi görsel sanatlar ilk olarak Beyoğlu'nda ortaya
çıkar gelişir. Beyoğlu'nda Batılı tiyatro temsilleri Fransız ve italyan gruplar
tarafından verilir. Daha sonra yerli tiyatrolarımız kurulur. Batı'nın sahne
tekniği yaşam biçimi kültürü tiyatro aracılığıyla sunulmaya
başlanır.
Sinemanın serpildiği yer de Beyoğlu'dur. Tiyatro salonları
sinema için de kullanılabilirdi. Onun için sinemanın da mayası Beyoğlu'nda
tuttu. Genelde istiklal Caddesi'nin iki yanındaki sinemalar tiyatrolara nazaran
daha uzun mesafe içine yayılmıştı.
Tüm bunlar da gösteriyor ki Batı kültürünün yaşam tarzının
etkin olduğu bir yerdi Beyoğlu. Burada özellikle Hristiyan ve Yahudilerin
yoğunlukta olduğu yabancı nüfus hakimdi. Suriçi'nde ise Müslüman ağırlıklı bir
nüfus hakimiyeti vardı. Suriçi'nde ahşap ve gösterişsiz binalar göze çarpar.
Beyoğlu'nda ise Batı mimarisiyle yapılmış bitişik vaziyette binalar
ağırlıktadır. Suriçi'nde islam'ın izleri çok açık bir şekilde görülür. Müslüman
halk dinine bağlı bir şekilde mütevazi bir yaşam sürer. Beyoğlu'nda dini
kaygılardan uzak hareketli şatafatlı eğlenceye düşkün bir yaşam vardır. Beyoğlu
eğlencenin merkezi olmuştur. Kısacası Suriçi'nin Doğu (islam) kültürünü;
Beyoğlu'nun Batı kültürünü simgeleyen yerler olduğu
söylenebilir.
Kaynak : http://www.gencmekan.com
5. F-Siyasal Alandaki
Yenilikler
*Bu dönemde yapılan siyasal yenilikler ve verilen haklar
Avrupa ülkeleri tarafından yeterli bulunmamış ve Islahat Fermanı adında yeni bir
fermanın çıkarılması gerekmiştir (1856).
*Gelişen milliyetçilik akımlar,bu yöndeki siyasal
nitelikli ayaklanmaları hızlandırmıştır, azınlıklar kendilerine tanınan yeni
ve daha kapsamlı haklara rağmen daha fazlasını, hatta bağımsızlıklarını
istemişler ve bu yöndeki kopmalar artmıştır.
*Tutucu kesimin Tanzimat’a olan tepkilerine, 1860’da
basının ortaya çıkmasıyla aydınların Tanzimat’ın yetersizliği ve eksikleri
konusundaki eleştirileri eklenmiştir. Sonuç olarak Tanzimat Osmanlı
İmparatorluğu’nda hemen her alanda büyük değişimlerin yaşandığı bir
dönemdir.
Ancak bu değişimlerin bedelleri oldukça yüksek olmuştur.
Modernleşme ve yenileşme yolunda, ülke yarı sömürge durumuna düşmüştür, yapılan
yeniliklerin çoğu kağıt üzerinde kalmıştır.
*1840’da İlk Ceza Yasası çıkarılır ve ilk ticaret mahkemesi
açılır.
*1847’de toprak mülkiyeti ve kullanımıyla ilgili ilk yasa
çıkarılır.
*Yargı örgütünde büyük yenilik ve değişiklikler
yapılır.
*1868’de Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ve Şurâ-yı Devlet (bugünkü
Yargıtay ve Danıştay’ın temelleri) kurulur
Tanzimat edebiyatı ile
edebiyatımızda yeni bir döneme girilmiş batı edebiyatından edebiyatımıza birçok
yenilik girmiştir. İlk gazete, ilk makale, ilk dergi, ilk roman, ilk hikaye, ilk
tiyatro gibi değişiklikler edebiyatımızı etkisi altına almıştır.
25. sayfa..
3.
etkinlik.
18. yy Osmanlı
İmparatorluğu'nda artık gerileme ve çöküş devrinin başladığı dönemdir. Ardı
ardına alınan yenilgiler, geniş Osmanlı topraklarında birbiri ardına gelen
isyanlar, yönetimi bir arayış içine çekmiş, III. Selim devrinde ilk kez orduda
yapılan ıslahat hareketlerinin üstünlüğü karşısında imparatorluk yönünü batıya
çevirmek zorunda kalmıştır. Gülhane Hattı Hümayunu'nun yürürlüğe konmuş
olmasıyla her alanda bir yenileşme hareketi başlamıştır.
Okullarda
öğretimin Türkçe'ye dönmesi, gazeteciliğin başlaması ve gelişen milliyetçilik
sonucunda edebî yenileşme de beraberinde gelmiş, bu değişmelere uyanan yeni
fikir akımlarına paralel olarak ortaya çıkmış, yeni bir medeniyet değişiminin
sonucu olarak gelişmiştir. Divan edebiyatı dönemiyle birlikte edebiyatımızda
sosyal ve siyasal konuların yanında günlük olaylar tartışma alanına
çekilmiştir.
1. Gazetenin
görevi ve Tanzimat döneminde gazeteciliğe verilen önem:
Gazete toplumu
bilgilendirmede, gelişen sosyal ve siaysi olayalrada toplumu8 haberdar etmede
önemli bir role sahiptir. özellikle halk güncel ahberleri tarafsız bir şekilde
gazetelerden öğrenmek i,ster. bu yüzden gazetenin en öenmli görevlerinden biri
tarafsız haber yapmaktır. Tanzimat döneminde de haşlkın bilnçlendirilmesi,
yet,iştirilmesi için gazete bir araç olarak görülmüş ve aydınlarımız gazete
yoluyla düşüncelerini halka ulaştırma imkanı bulmuşlar . diğer edebi tüğrlerin
atnıtılmasında toplum tarafından benimsenmesinde gazetenin rolü büyüktür.
2. .. Tanzimat Döneminde Çıkan Dergi ve Gazeteler
BEDİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1870 yılında
çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
CERİDE-İ HAVADİS: 1840 yılında çıkarılan ilk yarı
resmi gazetedir…
DEVİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1872 yılında
çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
DİYOJEN: Teodar Kasap; dergi; ilk mizah
dergidir…
HÜRRİYET: 1867 yılında Ziya Paşa ile Namık Kemal
Londra’da beraber çıkardıkları bir gazetedir…
İBRET: Namık Kemal; gazete; 1872 yılında
çıkarılmıştır…
MECMUA-YI FÜNUN: Münif Paşa; dergi; 1862 yılında
çıkarılan ilk dergidir…
MUHBİR: Ali Suavi; gazete; 1867 yılında çıkarılan
bu gazete, dönemin yönetim biçimini sert bir dille eleştirdiği için kısa bir
süre sonra kapanmıştır…
TAKVİM-İ VAKAYİ: 1831 yılında devlet eliyle
çıkarılan ilk resmi gazetedir. Türk toplumu ilk bu gazete ile tanışmıştır. Bir
resmi gazetedir, devletin yayın organıdır…
TASVİR-İ EFKÂR: 1862 yılında Şinasi tarafından
çıkarılmıştır; Şinasi Paris’e gidince bu gazeteyi Namık Kemal’e devretmiştir ve
bir süre sonra da gazete kapanmıştır…
TERCÜMAN-I AHVAL: İbrahim Şinasi ile Agâh
Efendi’nin 1860 yılında birlikte çıkardıkları ilk özel gazetedir. Ayrıca bu
gazete ile Tanzimat Edebiyatı başlar…
TERCÜMAN-I HAKİKAT: 1878 yılında Ahmet Mithat
Efendi tarafından çıkarılmıştır; II. Abdülhamit döneminde yayımlanan en önemli
gazetedir; yönetime karşı siyasal muhalefet yapmak yerine halkı eğitici ve okuma
alışkanlığı kazandırıcı bir yayın politikası izlemiştir…
4. etkinlik
YENİ EDEBİ TÜRLER
|
ÖNCÜLERİ
|
GAZETECİLİKLE
İLİŞKİLERİ
|
İlk roman çevirisi :
Telemak
|
Yusuf Kamil Paşa
|
YOK
|
İlk tiyatro: Şair Evlenmesi -
|
Şinasi
|
Tercüman-ı ahval ve tasviri
efkarı çıkarmış
|
İlk eleştiri: Tahrib-i Harabat
|
Namık Kemal
|
Hürriyet ve İbret adlı
gazeteleri çıkarmış
|
İlk makale: Tercüman-ı Ahval
Mukaddimesi
|
Şinasi
|
Tercüman-ı ahval ve tasviri
efkarı çıkarmış- makale gazetede yayınlanmış.
|
<!--[if
!supportLists]-->·
<!--[endif]-->İlk hikâye: Letaif-i Rivayat
|
Ahmet Mithat Efendi
|
Bedir ve devir adlı gazeteeleri
çıkarmış
|
İlk Roman: Taaşşuk-ı Talat ve
Fitnat -
|
Şemsettin Sami
|
....
|
TABSIRA: anı; Türk edebiyatının
anı türündeki ilk eseridir…
|
Akif Paşa
|
........
|
Sahnelenen ilk tiyatro: Vatan
yahut Silistre
|
Namık Kemal
|
Hürriyet ve İbret adlı
gazeteleri çıkarmış
|
MUHAVERAT-I HİKEMİYE:
edebiyatımızdaki ilk düzyazı çevirileridir; 1859 yılında Fransız yazar
Fenelon’dan çevrilmiş
|
Münif Paşa
|
|
|
|
|
1. Aşağıdaki yargılar doğru
ise D yanlış ise Y yazınız.
( D)
(D)
(D)
2. .Aşağıda boş bırakılan
yerleri uygun ifadelerle dolduruuz.
......Tanzimat Edebiyatı 1860 tarihinde Şinasi
ve Agah Efendi birlikte çıkardığı Tercüman-ı
Ahval gazetesi ile başlamıştır.
.....Tanzimat edebiyatının tanınmış sanatçıları Batıkültürünü yakından
tanımışlardır.
.....Türk edebiyatında ilk resmi gazete Takvim-i Vakayi, yerı resmi gazete.. Ceride-i Havadis, Tercüman-ı Ahval ise İlk özel gazetedir.
......Tanzimatla birlikte edebiyatımıza makale, eleştiri, tiyatro, hikaye, roman gibi
edebi türler girmiştir.
3. Takvim-i Vekayi: 1831
Tercüman-ı Ahval: 1860
Ceride-i Havadis: 1841
Tasvir-i Efkar: 1862
4. d
2013-2014 11.Sını fTürk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları- Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı Öğretici Metinler sayfa 28- 29-30
2013-2014 11.Sını fTürk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları- Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı Öğretici Metinler sayfa 28- 29-30
Tanzimat ile getirilmek istene yenilikler dış baskılar
sonucunda ortaya çıkmıştır(1856 Paris Antlaşması)
-Fransa nın ısrarı ile diğer devletlerin de
katılımıyla(ingiltere,avusturya vsvs...) fermanın maddeleri
belirlenmiştir.Islahat fermanı çıkış kaynağını yabancı devletlerden alır.Paris
antlaşmasında yer aldığı için uluslar arası bir sorun haline gelmiştir.
-Osmanlı devleti paris antlaşmasının şartlarını kendi
lehine çevirebilmek için bu fermanı ilan etmek zorunda kalmıştır.
Islahat fermanının asıl
hedefi
- Müslümanlar ile gayri müslimler arasında her yönden tam
bir eşitlik sağlamaktır.
- Din, vergi, yargılama, eğitim, devlet memurluğu ve temsil
alanında o zamana kadar olan farklar kaldırılıyordu.
- Hukuki niteliği olarak ıslahat fermanı ferman
niteliğindedir.
Paris anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan
edilmisti.(1856) Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer
aldı.
2. tanzimat edebiyatı
1860 Yılında Şinasi ve Agah efendinin çıkardığı Tercüman- ı Ahval
gazetesinin çıkarılması ile başlamıştır.
25. sayfa..
3. etkinlik.
18. yy Osmanlı İmparatorluğu'nda artık gerileme ve çöküş
devrinin başladığı dönemdir. Ardı ardına alınan yenilgiler, geniş Osmanlı
topraklarında birbiri ardına gelen isyanlar, yönetimi bir arayış içine çekmiş,
III. Selim devrinde ilk kez orduda yapılan ıslahat hareketlerinin üstünlüğü
karşısında imparatorluk yönünü batıya çevirmek zorunda kalmıştır. Gülhane Hattı
Hümayunu'nun yürürlüğe konmuş olmasıyla her alanda bir yenileşme hareketi
başlamıştır.
Okullarda öğretimin Türkçe'ye dönmesi, gazeteciliğin
başlaması ve gelişen milliyetçilik sonucunda edebî yenileşme de beraberinde
gelmiş, bu değişmelere uyanan yeni fikir akımlarına paralel olarak ortaya
çıkmış, yeni bir medeniyet değişiminin sonucu olarak gelişmiştir. Divan
edebiyatı dönemiyle birlikte edebiyatımızda sosyal ve siyasal konuların yanında
günlük olaylar tartışma alanına çekilmiştir.
1. Gazetenin görevi ve Tanzimat döneminde gazeteciliğe
verilen önem:
Gazete toplumu bilgilendirmede, gelişen sosyal ve siaysi
olayalrada toplumu8 haberdar etmede önemli bir role sahiptir. özellikle halk
güncel ahberleri tarafsız bir şekilde gazetelerden öğrenmek i,ster. bu yüzden
gazetenin en öenmli görevlerinden biri tarafsız haber yapmaktır. Tanzimat
döneminde de haşlkın bilnçlendirilmesi, yet,iştirilmesi için gazete bir araç
olarak görülmüş ve aydınlarımız gazete yoluyla düşüncelerini halka ulaştırma
imkanı bulmuşlar . diğer edebi tüğrlerin atnıtılmasında toplum tarafından
benimsenmesinde gazetenin rolü büyüktür.
2. .. Tanzimat Döneminde Çıkan
Dergi ve Gazeteler
BEDİR: Ahmet Mithat
Efendi; gazete; 1870 yılında çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
CERİDE-İ HAVADİS: 1840
yılında çıkarılan ilk yarı resmi gazetedir…
DEVİR: Ahmet Mithat
Efendi; gazete; 1872 yılında çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
DİYOJEN: Teodar Kasap;
dergi; ilk mizah dergidir…
HÜRRİYET: 1867 yılında
Ziya Paşa ile Namık Kemal Londra’da beraber çıkardıkları bir gazetedir…
İBRET: Namık Kemal;
gazete; 1872 yılında çıkarılmıştır…
MECMUA-YI FÜNUN: Münif
Paşa; dergi; 1862 yılında çıkarılan ilk dergidir…
MUHBİR: Ali Suavi;
gazete; 1867 yılında çıkarılan bu gazete, dönemin yönetim biçimini sert bir
dille eleştirdiği için kısa bir süre sonra kapanmıştır…
TAKVİM-İ VAKAYİ: 1831
yılında devlet eliyle çıkarılan ilk resmi gazetedir. Türk toplumu ilk bu gazete
ile tanışmıştır. Bir resmi gazetedir, devletin yayın organıdır…
TASVİR-İ EFKÂR: 1862
yılında Şinasi tarafından çıkarılmıştır; Şinasi Paris’e gidince bu gazeteyi
Namık Kemal’e devretmiştir ve bir süre sonra da gazete kapanmıştır…
TERCÜMAN-I AHVAL:
İbrahim Şinasi ile Agâh Efendi’nin 1860 yılında birlikte çıkardıkları ilk özel
gazetedir. Ayrıca bu gazete ile Tanzimat Edebiyatı başlar…
TERCÜMAN-I HAKİKAT:
1878 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından çıkarılmıştır; II. Abdülhamit
döneminde yayımlanan en önemli gazetedir; yönetime karşı siyasal muhalefet
yapmak yerine halkı eğitici ve okuma alışkanlığı kazandırıcı bir yayın
politikası izlemiştir…
4. etkinlik
YENİ EDEBİ
TÜRLER
|
ÖNCÜLERİ
|
GAZETECİLİKLE
İLİŞKİLERİ
|
İlk roman
çevirisi : Telemak
|
Yusuf Kamil Paşa
|
YOK
|
İlk
tiyatro: Şair Evlenmesi -
|
Şinasi
|
Tercüman-ı
ahval ve tasviri efkarı çıkarmış
|
İlk
eleştiri: Tahrib-i Harabat
|
Namık
Kemal
|
Hürriyet ve
İbret adlı gazeteleri
çıkarmış
|
İlk makale:
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi
|
Şinasi
|
Tercüman-ı
ahval ve tasviri efkarı çıkarmış- makale gazetede yayınlanmış.
|
·
İlk hikâye: Letaif-i Rivayat
|
Ahmet
Mithat Efendi
|
Bedir ve
devir adlı gazeteeleri çıkarmış
|
İlk Roman:
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat -
|
Şemsettin
Sami
|
....
|
TABSIRA:
anı; Türk edebiyatının anı türündeki ilk eseridir…
|
Akif
Paşa
|
........
|
Sahnelenen
ilk tiyatro: Vatan yahut Silistre
|
Namık Kemal
|
Hürriyet ve
İbret adlı gazeteleri
çıkarmış
|
MUHAVERAT-I
HİKEMİYE: edebiyatımızdaki ilk düzyazı çevirileridir; 1859 yılında Fransız yazar
Fenelon’dan çevrilmiş
|
Münif
Paşa
|
|
|
|
|
1. Aşağıdaki yargılar doğru ise D yanlış ise Y
yazınız.
( D)
(D)
(D)
2. .Aşağıda boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle
dolduruuz.
......Tanzimat
Edebiyatı 1860 tarihinde Şinasi ve Agah Efendi birlikte çıkardığı Tercüman-ı Ahval gazetesi ile
başlamıştır.
.....Tanzimat
edebiyatının tanınmış sanatçıları Batıkültürünü yakından tanımışlardır.
.....Türk edebiyatında ilk resmi gazete Takvim-i
Vakayi, yerı resmi gazete.. Ceride-i Havadis, Tercüman-ı Ahval ise İlk özel gazetedir.
......Tanzimatla birlikte edebiyatımıza makale, eleştiri, tiyatro, hikaye, roman gibi
edebi türler girmiştir.
3. Takvim-i Vekayi:
1831
Tercüman-ı
Ahval: 1860
Ceride-i Havadis:
1841
Tasvir-i Efkar:
1862
4. d
11.Sını fTürk Edebiyatı
Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı Öğretici Metinler sayfa 28-
1. Tanzimat döneminde aynı
temada yazılmış bilimsel içerikli birçok yazı vardır. Özellikle gazete ev
dergilerde çıkan tenkit türü yazılarda bunu görmek mümkündür.
2. Tanzimat döneminde sanatçılar eserlerini
ortaya koyarken eski ile yeni arasında bir ikilem yaşamışlardır. k Bu yüzden
konularda değişiklik yaaprken şekil bakımından eskiye bağlı kalmışlar, divan
edebiyatı nazım şekillerini kullanmışlardır.
3.
Tanzimat döneminde edebiyatı mıza giren öğretici metinler:
Gazete çevresinde gelişen metin türleri:
Makale, deneme, sohbet, fıkra, eleştiri, röportaj gibi
gazete çevresinde oluşan metinlerdir.
Kişisel hayatı konu alan metin
türleri:
Hatıra (anı), gezi yazısı, biyografi, mektup, günlük gibi
kişisel hayatla ilgili olan metinlerdir
4. Ali Suavi Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği
Ali Suavi (d.1838 İstanbul - ö.1878 İstanbul) Osmanlı
düşünürü ve yazarı.
Osmanlı Devletinin son zamanlarında yetişen yazar ve
ihtilalci. 1839 senesinde İstanbul'un Cerrahpaşa semtinde doğdu. Babası
Çankırı'nın Çay köyünden olup, İstanbul'da yerleşmiş kağıt mühreciliği
(parlatmacılığı) yapan Hüseyin Ağadır. Davutpaşa İskele Rüşdiyesinde bir kaç
sene okuyan Suavi, medrese tahsili görmemiş olup, cami dersleriyle kalmıştı. Bu
sebeple daha sonraları cami vaizliği yaptığı dönemlerde halkın diliyle ve çok
kere de mantıkiyle konuşurdu. Suavi, Sami Paşanın maarif nazırlığı sırasında
girdiği imtihanda başarı göstererek, Bursa Rüşdiyesine muallim-i evvel tayin
edildi. Ancak ahlaki düşüklüğü dolayısıyla hakkında yapılan şikayetler artınca,
bir sene sonra Bursa'dan ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Bir müddet Rüşdiyede baş
muallimlik vazifesinde bulundu. Bu sırada hacca giden Ali Suavi, dönüşte Sami
Paşa'nın himayesiyle Filibe Rüşdiyesine hoca olarak tayin edildi. Daha sonra
Sofya'da ticaret mahkemesi reisliği, Filibe'de tahrirat müdürlüğü yaptı.
1867 senesinde İstanbul'a dönen Suavi, bir taraftan Şehzade
Camiinde vaazlar veriyor, diğer taraftan Filip Efendinin Muhbir adlı gazetesinde
yazarlık yapıyordu. Bir süre sonra devlet aleyhinde şiirler yazmaya başladı. Bu
durum, gazetenin kapatılmasına ve Ali Suavi'nin Kastamonu'da ikamete mecbur
edilmesine yol açtı. Kastamonu'dayken Mustafa Fazıl Paşanın daveti üzerine kaçıp
Paris'e gitti. Paris'te Mustafa Fazıl Paşa ve arkadaşlarıyla yapılan toplantıdan
sonra, burada alınan karar üzerine Muhbir Gazetesini çıkarmak için Londra'ya
gitti. Gazetenin daha ilk nüshalarından itibaren kararlaştırılmış hedeflerin
dışına çıktığı görüldü. Bu yüzden Yeni Osmanlılar ve diğer erkan ile arası
bozuldu. Namık Kemal ve Ziya Bey'in desteklerini çekmeleri üzerine gazete
kapanmak zorunda kaldı.
Londra'da bir İngiliz kızı ile evlenen Ali Suavi, Sultan
Abdülaziz'in tahttan indirilmesinden sonra İstanbul'a geri döndü. Sultan İkinci
Abdülhamid Hanın mabeyn feriki olan İngiliz Said Paşanın yardımı ile Galatasaray
Sultanisine müdür tayin edildi. Kötü idaresi ile mektebi karıştırması, perişan
tavırları ve Türk halkının örf ve adetlerine uymayan davranışları yüzünden kısa
zaman sonra bu görevden azl edildi. Bu olaydan sonra Abdülhamid Han'a ve
idaresine düşman kesilen Ali Suavi, Sultan'ı tahttan indirmeye ve yerine beşinci
Murad'ı padişah yapmaya karar verdi. Bu konuda İngilizlerin de desteğini
sağladı. Bunun için gizli olarak çalışmaya başladı. Etrafına topladığı beş yüz
kadar göçmen ile 20 Mayıs'ta Beşinci Murad'ın bulunduğu Çırağan Sarayı'nı
basarak, beşinci Murad'ı dışarı çıkardı. Bu sırada yetişen Beşiktaş muhafızı
Hasan Paşa'nın vurduğu bir sopa darbesiyle Ali Suavi, olay yerinde öldü (1878).
Yıldız Sarayı civarında bir yere gömüldü. Bugün yeri kaybolmuştur. İngiliz olan
karısı Mary, olay gecesi yalıda bulunan belgeleri yaktıktan sonra derhal
kendisini bekleyen gemi ile Londra'ya kaçtı (Çırağan Vak'ası).
Ali Suavi daima ön safta bulunmak isteyen, övülmeyi seven,
yalan söylemekten çekinmeyen ve dostluğuna güvenilmeyen bir kişiliğe sahipti.
Onun bu şahsiyetini iyi değerlendiren İngilizler, kendisini istedikleri biçimde
yetiştirmişler ve kullanmışlardır. Nitekim o, rejim meselesinde İngiliz
parlamentarizmine benzeyen bir meşrutiyet arzusunu daimi olarak dile
getiriyordu.
Diğer taraftan klasik medrese tahsili bile görmeyen Suavi,
belli çevrelerce muhaddis ve hatta müctehid gibi gösterilmeye çalışılmıştır.
Suavi, dinde reform yapmak gerektiğini, hutbenin her milletin kendi dilinde
okunmasını ısrarla savunmuştur. Suavi'nin bu fikirleri daha sonra Cemaleddin
Efgani adlı yine bir İngiliz ajanı tarafından geliştirilecektir.
Namık Kemal'in Abdülhak Hâmid'e gönderdiği bir mektubunda,
Ali Suavi hakkında söylediği şu sözler bir hayli düşündürücüdür: "Ali Suavi hiç
de senin tahminin gibi bir adam değildi. Bir çehre nümayişine aldanmışsın.
Onunla iki sene arkadaşlık ettim. O öyle bir adamdı ki, garazkâr ve dünyada
misli görülmedik bir şarlatandı. Ben her şeye öyle kolay inanmadığım halde, bana
kendini yedi-sekiz dil biliyormuş gibi gösterdi. O kadar cahil, cehaletiyle
beraber o kadar mağrurdu. Türkçe üç satır bir şey yazsa, aleme maskara
olurdu."
Ali Suavi'nin başlıca
eserleri
•Kamus Ül-Ulum
Vel-Maarif, (Paris, 1870, Türkçe Batı örneğine uygun ilk ansiklopedi,
yarım kalmıştır.)
•Hive (Paris,
1874)
•Montenegro-A Propos De
L'Herzegovine (Paris, 1876)
•Ali Paşa'nın
Siyaseti
•Hukuk-üş Şevari
6 Eylül 2011 Cuma
ŞİNASİ (İBRAHİM ŞİNASİ) HAYATI, ESERLERİ, EDEBİ
KİŞİLİĞİ
İBRAHİM ŞİNASİ (1826-1871)
*Tophane İdaresi’nde çalıştığı zamanlarda Fransızcacını
ilerletmek ve öğrenin görmek için Fransa’ya gitmek ister ve gönderilir. Burada
Batı edebiyatının ve batıdaki düşünce akımlarının içinde yetişir.
*Tanzimat Edebiyatının kurucularındandır.
Gazel ve kasideler yazan İ. Şinasi, şiire yeni bir öz
getirmiş; şiiri sosyal ve siyasi düşüncelere açarak “kanun, hak, adalet, namus,
cehalet, akıl, reis-i cumhur” gibi kavramları şiirde kullanmıştır.
*Şinasi’nin yazdığı kasidelerde de övgü unsur vardır; ancak
divan edebiyatındaki kasidenin klasik özelliklerinden sıyırmıştır kasideyi.
Duygu ve hayalden uzaklaşıp akla dayana övgüye yer vermesi Türk edeb açısından
bir yeniliktir.
*Türk toplumuna Batı şiirini tanıtmak için Batı şiirinden
çeviriler yapmıştır. Bu çevirileri Tercüme-i manzume adlı yapıtında
toplamıştır.
*Şiirlerinde konu birliğine önem vermiştir. Çünkü şiirin
belli bir düşünce çevresinde gelişmesini amaçlamıştır.
*Şinasi yurt sorunları üstünde yurttaşın söz söyleme hakkı
ve hürriyeti olduğu görüşünü ileri sürerek gazetenin toplumun gelişmesinde
önemli bir yer tuttuğunu, halkın sesini duyurmasında bir araç olduğunu ileri
sürmüştür.
*Gazetenin halkın anlayabileceği bir dille süsten uzak
çıkarılması gerektiğini söylemiştir.
*Klasizmin etkisinde kalmış bir yazardır.
ŞİNASİ’NİN İLKLERİ
*Batı etkisindeki Türk edebiyatının ilk bilinçli
temsilcisidir.
*Agah Efendi ile birlikte ilk özel gazeteyi çıkarmıştır.
Tercüman-ı Ahval -1860
*Daha sonra da Tasvir-i Efkar gazetesini çıkarmıştır.
(1862)
*İlk makale örneği MUKADDİME’yi yazmıştır. Tercüman-
Ahval’de yayımlamıştır.
*Fransızcadan ilk şiir çevirilerini yapmıştır.
(Lamertine’den yapıldı.) Bu çevirileri Tercüme-i manzume adlı yapıtında
toplamıştır.
*İlk yerli oyunumuz Şair Evlenmesi’ni yazmıştır. Bu yapıtta
Karagöz-ortaoyunu tekniğinden faydalanmıştır. Nokta, kısa çizgi ve ayraç
işaretleri de ilk kez de bu yapıtta kullanmıştır. Ancak sahneye konulan ilk
tiyatro yapıtı Namık Kemal’in VATAN YAHUT SİLİSTRE adlı yapıtıdır.
*Noktalama işaretlerini ilk kez kullanan kişidir.
Mukaddime’de kullanmıştır.
* İlk folklor incelemesini DURUB-U EMSAL-İ OSMANİYE
yapmıştır. (Atasözleri sözlüğü)
* Şiire yeni bir öz getirmiş; şiiri sosyal ve siyasi
düşüncelere açarak “kanun, hak, adalet, namus, cehalet, akıl, reis-i cumhur”
gibi kavramları şiirde kullanmıştır.
* La Fontaine’den çeviriler yapmış, onunkine benzeyen ilk fablları yazmıştır.
YAPITLAR:
Tercüme-i Manzume (LA Fontaine’den çeviriler)
Şair Evlenmesi
(tiyatro)
Durub-u Emsal-i
Osmaniye(Atasözleri derlemesi)
Müntehabat-ı
Eşar(Şiirlerinden seçmeler)
Tanzimat Döneminde Öğretici
Metinlerin Özellikleri
* Tanzimat dönemi öğretici metinlerinde
toplumsal konular işlenmiştir.
* "Sanat, toplum içindir." anlayışıyla
toplumsal konular ele alınmıştır.
* Rönesans ve aydınlanma döneminin etkisiyle
birlikte Tanzimat dönemi öğretici metinlerinde eşitlik, hürriyet, bilim, hukuk
gibi kavramlar öne çıkar.
* Genellikle makale türünde eserler verilir.
Bir öğretici metin olan Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi ilk makaledir.
* Tanzimat dönemi öğretici metinlerinde Arapça
ve Farsça sözcükler kullanılmakla birlikte süssüz, gösterişsiz, secisiz bir dil
kullanılmıştır.
* Tanzimat dönemi edebiyatı öğretici
metinlerinde Doğu Batı çatışması temada, dilde, ifade biçimlerinde kendini
gösterir.
* Tanzimat döneminde halkı eğitmek ve
bilgilendirmek amacıyla daha çok gazeteden yararlanılmıştır, öğretici metinler
de daha çok gazetelerde yayımlanmıştır.
* Türk dili tarihi alanında çalışmalar
yapılmış, sözlük çalışmaları ilk defa bilimsel bir metodla
düzenlenmiştir.
* Söz hüneri göstermek değil, bazı düşünceleri
halka yaymak amaçlanmıştır.
* Türk edebiyatında ilk defa bu dönem
eserlerinde konuşmaları gösteren çizgiler ve noktalama işaretleri
kullanılmıştır.
HAZIRLIK
1. ÖĞRETİCİ METİN KAVRAMINDAN NE ANLIYORSUNUZ?
C. Öğretici metinler, bilgi ve haber vermek, ikna etmek,
kanıları değiştirmek, uyarmak, düşündürmek, yönlendirmek, tanıtmak gibi
amaçlarla yazılan metinlerdir.
2. Çağdaşlaşma: Çağa ayak
uydurma, Yaşanılan dönemi benimseme, onun gereklerini yerine getirme
Modernleşme:Eski ve geleneksel toplumların modern
olmalarına, moderniteye ulaşmalarına imkan veren süreçler için kullanılan genel
terim. Sınırları genişleyen kapitalist dünya pazarının hızlandırdığı bilimsel ve
teknolojik keşiflerle yeniliklerin, sanayideki ilerlemelerin, nüfus
hareketlerinin, ulus devletleri ve kitlesel hareketlerin doğuşuyla birlikte
ortaya çıkan sosyo-ekonomik değişimlerin birliği
Batılılaşma: Batı medeniyetini veya batılı
milletleri taklit cime, onlara benzeme harekeli.
Asrilik: Yaşanılan döneme
uyma.
sayfa 29.
1.Tercüman- Ahval'de Mukaddime ve Serbestlik adlı metiler
bilgi ve haber vermek, ikna etmek,
kanıları değiştirmek, uyarmak, düşündürmek, yönlendirmek
sayfa 30
2. tanzişmat dönemi öğretici metinlerin oluşmasına zemin
hazırlayan zihniyet Batı düşüncesini benimsemiş Batılı yaşam biçimini ve
sanatını ölçü almış zihniyettir.
3. Metnin iletisi:
Tercüman- Ahval: Tercüman-
Ahval Gazetesinin çıkarılış amacı
Serbestlikadlı metnin iletisi: serbestlik kavramının
ne anlama geldiği
1. ETKİNLİK: Tanzimat döneminde vatansevgisi, hak, adalet
, eşitlik gibi komnular ön plana çıkan konulardır. bu konularda birçok yazı
kaleme alınmıştır.
2. ETKİNLİK: Bu temalar
roman, hiakye tiyatro gibi olaya
dayalı ve şiir gibi coşku ve heyecana bağlı anlatımla oluşturulmuş metinlerle de
analtılmıştır.
4.a. Tercüman-ı Ahval Mukaddimesinde dönemin gazete ile
ilgili zihniyeti yansıtılmış. gazete bu dönemde en önemli bir iletişim unsuru olarak göze çarpar. sosyal
yaşamda birçok gaete çıkarılmış, halk bu gazeteelri okumak için ilgi
göstermişitr. dönemin siyasetçileri ve
devlet erkanı da gazete konusnda ciddi adımalr atmışlardır.
b. Günümüzde de hak, eşitlik, adalet, özgürlük varmalrı
hala güncelliğini koruyan sık sık
tartışılan temalar arasındadır.
5. a.Merkezi otorite ile halk arasında bir kopukluktan söz
edilemez. Bu tartışlamalar daha çok aydınlar ve merkezi otorite etrafında
gelişmiştir. Halk her halükarda merkezi otoriteyi benimsemiş ve itat etmiştir.
Fakat bezı devlet adamalrının son zamanlardaki yaşam biçimi aşırı eğlenceye ve
lükse düşkünlüğü halkta hoşnutsuzluk oluşturmuştur.
b.
6. Her iki metnin
analtım türü öğretici anlatımdır.
Öğretici Anlatımın
Özellikleri:
1.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2.Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz anlamlarına yer
verilmez.
3.Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla
pekiştirilir.
4.Daha çok nesnel cümleler kullanılır.
5.Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla
yazılır.
6.Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için
okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir.
7.İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider.
8.Gereksiz söz tekrarı yapılmaz.
9.Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler
yoktur.
10.Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
11.Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile
getirilir.
12.Bu anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders
kitaplarında kullanılır.
13.Tarihi metinler, Felsefi metinler, Bilimsel metinler
gibi bölümleri vardır.
Unutmayın bu yazı http://yeniedebiyat.blogspot.com sitesinden alınmıştır. Bu siteyi ziyaret etmeyi lütfen ihmal etmeyin
0 Yorumlarınız