Vücut Isısının Aşırı Yükselmesi
Gün içinde değişiklikler gösteren vücut ısımız sabahın erken saatlerinde en düşük, akşam üzeri ise en yüksek değerlerine ulaşır. Buna göre, dil altından ölçülen vücut ısısının sabah 6”” da 37.2 dereceden, akşam üzeri 4”” de 37.7 dereceden daha fazla olması ateş yüksekliği veya kısaca ateş olarak tanımlanır.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, dil altından ölçülen vücut ısısının makattan ölçülen ısıdan 0.6 derece daha düşük, koltukaltı ısıdan ise 0.4 derece daha yüksek olduğunu vurguluyor. Vücut ısısında mevsimsel farklılıklar olabileceği gibi, gebelik, yemek yeme, endokrin faktörler, yaş … gibi fizyolojik değişiklikler de bazal vücut ısısını etkilerler.
VÜCUT ISISININ DÜZENLENMESİ
Vücut ısısının, çevredeki ısı farklılıklarından etkilenmeden sabit kalması, beyindeki termoregülatör merkez tarafından sağlanır. Bu merkez sayesinde, dokulardaki ısı üretimi ile ısı kaybı dengede tutulur ve böylece vücut iç ısısı 37 derece civarında kalır.
Ateşin organizmaya hem yararlı ve hem de zararlı bazı etkileri vardır.
Yararlı etkilerinin en önemlisi bazı bakterilerin yüksek ateşte daha az üremeleri ve hastalık yapıcı etkilerinin daha az olmasıdır. Zararlı etkileri ise vücut ısısının her bir derece yükselmesi ile oksijen tüketimini %15 artması ve bunun sonucunda da kalori ve sıvı ihtiyacının da artmasıdır. Vücut ısısının artması solunum ve kalp hızını artırır. Bu durum çocuklarda daha belirgindir. Ateş yükseldiği halde nabzın hızlanmaması tifo, bruselloz gibi hastalıklarda ve bazı ilaçlara bağlı ateşlerde görülür
ATEŞİN BELİRTİLERİ
Hastalar ateşi oldukça farklı şekillerde algılarlar. Bazıları yüksek ateşleri olduğu halde bunun farkında bile değillerdir. Bazıları ise hafif ateş yükselmelerinden bile ileri derecede rahatsızlık duyarlar. Bir kısım hasta, ateşten değil, ona eşlik eden baş ağrısı, yaygın kas ve eklem ağrıları, iştahsızlık, halsizlik ve uyku hali… gibi belirtilerden daha çok yakınır. Vücut ısısının yükselmesi vücudumuzda uyku halinde bulunan herpes virüsünü aktive ederek dudaklarda uçuklara neden olabilir.
TİTREME VE ÜŞÜME
Termoregülatör merkezin yeni ayarı ile kanın ısısı arasındaki uygunsuzluk sonucudur. Üşüme hissi, kanın ısısı bu yeni değere ulaşıncaya kadar devam eder.
Üşüme, deride damarların büzüşmesi ve ürperme ile beraberdir. Bazı hastalarda aşırı derecede üşüme hissi ile birlikte titremeler de olur. Dişler birbirine çarpar, şiddetli kas kasılmaları oluşur. Bu durum dilimizde ””zangır zangır titremek”” deyimi ile ifade edilir. Amaç, kaslarda ısı oluşumunu artırarak kanın daha fazla ısınmasını sağlamaktır.
TERLEME
Isı kaybettiren mekanizmaların aktivasyonu ile meydana gelir. Bu, ya ateş düşürücü ilaç alınmasına veya ateşi doğuran uyarıların ortadan kalkmasına bağlıdır. Tüberkülozlu hastalar ateşten çok, özellikle geceleri artan terlemeden şikayetçidirler.
BİLİNÇ DEĞİŞİKLİKLERİ VE HAVALE
Ateşin bilinç üzerine olan etkileri küçük çocuklar ve çok yaşlılar ile bunama, karaciğer veya böbrek yetersizliği olanlarda daha fazla görülür. Bebeklerdeki havalelere hastalığın başlangıç döneminde ve 40 derece üzerindeki ateşlerde daha çok rastlanır.
Vucut Isısının Aşırı Düşmesi
Hipotermi: Soğukta vücut ısısının düşmesi
Sibirya soğukları özellikle büyük şehirlerde yaşamımızı ciddi şekilde etkiliyor. Sıcak evlerinde oturanlar karın ve kışın keyfini çıkarıyor olsalar da, dışarı çıkmak ve özellikle de açık havada çalışmak zorunda olanları ciddi sağlık problemleri bekliyor.
Soğuğa maruz kalanlarda en çok görülen acil durumlar soğukta kalan organların özellikle el ve ayak parmaklarının, yüz, burun ve kulak gibi organlarda görülen soğuk ısırması ve lokal donmalar ile tüm vücudun etkilendiği hipotermi, yani vücut ısısının düşmeye başlamasıdır.
RİSK ALTINDA OLANLAR
Hipotermi, özellikle askerler, avcılar, balıkçılar, çobanlar, kayak yapanlar? gibi dış ortamda bulunmak ve çalışmak zorunda kalanlarda ve evi barkı olmayan insanlarda ortaya çıkar. Küçük çocuklar ve ileri yaştakilerde de risk yüksektir.
Hipoterminin oluşumunda bulunulan ortamın ısısının düşüklüğü yanında, rüzgârın şiddeti, kişinin vücudunun nemli olması, hareketsizlik, susuzluk veya açlık gibi enerji kaynaklarının yetersizliğinin de büyük önemi vardır. Şeker hastaları, depresyon ilacı kullananlar, alkolikler, guatr (hipotroidi) hastaları ile beslenme bozukluğu olanlar da soğuğun olumsuzluklarına daha duyarlıdır.
ÖNLEMLER
Soğuk havanın gerektirdiği şekilde kat kat giyinin. Başınızı ve kulaklarınızı koruyan şapka takın, su geçirmeyen ve sıkı olmayan botları tercih edin. İki parmak eldivenin daha yararlı olduğunu unutmayın.
Yüksek enerji veren bal, pekmez, reçel gibi karbonhidratlı besinleri yiyin. Kesinlikle sigara ve alkol kullanmayın. Bol sıcak sıvılar için.
Dışarıda iken hareketsiz kalmayın, ancak terletecek eforlardan da kaçının. Kara oturmak ve ıslanmaktan kaçının.
Aracınızda yeterli yakıt olmasına dikkat edin. Battaniye, yedek ayakkabı ve giysiler, kibrit, mum ile yiyecek ve içecek bulundurun. Cep telefonu ve şarjı mutlaka yanınızda olsun.
İLK YARDIM
Hipotermi belirtileri gösteren biri ile karşılaşıldığında şunlara dikkat edilmelidir:
Bu kişi önce mümkünse, soğuk ve rüzgârdan etkilenmeyeceği bir ortama getirilmelidir. Varsa çadır veya ısıtılmış tulumdan yararlanılabilir, ancak bunların hemen sıcak hamam veya saunaya sokulmaları çok yanlıştır. İdeal olan, 20 derece civarındaki oda sıcaklığıdır.
Ek giysiler giydirilmeli ve üzerine battaniye örtülmelidir.
Islak giysileri kuru olanlar ile değiştirilmelidir.
Yüzük, saat, künye, kolye, piercing? gibi takıları çıkarılmalıdır.
Bilinci yerinde olanlara bol ılık içecekler, mesela şekerli çay, sıcak çikolata içirilmeli, azar azar kalorisi yüksek yiyecekler verilmelidir.
Alkollü içecekler vermek ve bilinci açık olmayan hastalara sıvı içirmeye çalışmak çok tehlikelidir.
Tüm vücut aynı anda ısıtılmamalıdır, çünkü bu durum kanın yüzeye gelip daha da soğuk olarak iç organlara dönmesine yol açar.
Karın, göğüs ve derinin ince olduğu boyun, koltuk altları ve kasıklar sıcak havlu veya ılık-sıcak termoforlar ile ısıtılmaya çalışılmalıdır.
Soğuk ısırması veya lokal donma belirtileri olup olmadığı kontrol edilmelidir. Ayakları donmuş kişiler kesinlikle yürütülmemelidir.
Donmuş yerler kesinlikle doğrudan ateş, sıcak lamba tutulmamalı veya çok sıcak suya sokulmamalı, nefesle hohlayarak veya elle ısıtılmalıdır.
Hipotermili kişilere masaj yapmak veya onları ovmaktan ve sert ve kontrolsüz hareketlerden kaçınmalıdır.
Hafif hipotermi belirtileri olan ve bakımla durumları düzelen kişilerin soğuğa maruz kalırlarsa tekrar daha kolay hipotermiye girebilecekleri unutulmamalıdır.
Orta veya şiddetli hipotermi belirtisi gösteren kişilerin en kısa zamanda mümkünse ambulans veya hatta gerekiyorsa helikopterle bir sağlık kurumuna ulaştırılmaları sağlanmalıdır. Bunun için 112?den yardım istenmelidir.
Bunların solunumları, nabızları ve kan basınçları kontrol edilmeli ve solunum yollarının açık olması ve devamlılığı sağlanmalıdır.
Şiddetli hipotermide olanların tedavilerine hastane ve gerekiyorsa yoğun bakım ünitelerinde devam edilmelidir.
Hipotermideki hastalara hemen ölüm kararı vermek çok yanlıştır. İlk anda öldüğü sanılan pek çok hasta hastanede vücut ısıları yerine geldikten sonra hayata dönmüştür.
HASTANEDE TEDAVİ
Şiddetli hipotermide olan hastaların ısıtılmalarında çeşitli yöntemler kullanılır. Bunun için damar yoluyla uygulanan 40-45 dereceye kadar ısıtılmış sıvılardan yararlanılabileceği gibi, 40 dereceye ısıtılmış nemli oksijen de verilebilir. Bu amaçla uygulanan bir başka yöntem de hastaların mide, kalın bağırsak veya mesane gibi vücut boşluklarının sıcak sıvılarla yıkanması veya böbrek yetersizliğinde uygulanan diyaliz tedavisidir.
Kaynak; http://www.kizdirma.net/
0 Yorumlarınız