1.
Araştırma sonuçlarınızı da dikkate alarak olay örgüsünde dile getirilen
hususlarla dönemin yaşama biçiminin gerçeklikle ilişkisini tartışınız. Elde
ettiğiniz sonuçları sözlü olarak belirtiniz.
1. Aşağıdaki cümlelerin başına yargılar doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
Olay örgüsünde dile getirilen
gerçeklikle dönemin yaşama biçimi arasında yakın bir ilgi vardır. O dönemde
kölelik yaygın olan bir durumdu. İnsan ülkelerinden kaçırılıp köle pazarlarında
esir olarak satılıyordu. Romanda bu gerçek eleştirel bir yaklaşımla ele
alınmış.
2. Sergüzeşt romanındaki
olay örgüsünün, size hissettirdiklerini defterinize
yazınız.
Romanda anlatılan olay insanı
üzmektedir. İnsanların köle pazarlarında bir eşya, bir hayvan gibi alınıp
satılması insan onuru için en alçaltıcı bir davranıştır. Yaşananlar insanı
üzmekte duygulandırmaktadır.
10.
ETKİNLİK
• Okuduğunuz romanın bütününden
hareketle roman kahramanlarının olay örgüsündeki işlevlerini
belirterek
<!--[if
!supportLists]-->a.
<!--[endif]-->En belirgin
özelliklerini,
DİLBER Dönemin trajik bir sahnesini yani
esirliği anlatmaya çalışan ve bu çalışmasında güzel bir eser ortaya çıkararak
çalışmasında başarıyı yakalayan Samipaşazade Sezai, Dilber karakterini yazıya
iyi bir biçimde dökmüştür.
Dilber’in küçük yaşında esirciye
satılması, yıllar sonra güzelleşip alımlılaşması akıcı bir dille
anlatılmıştır.
Bu güzel ve talihsiz kız kendisi için
imkansız bir sevdaya tutulmuş ve sonu hüsranla biten bir yaşam sürmüştür.
Romanın asıl kahramanıdır. Merkez şahıs ve devrini temsil ettiği için önemli bir
tiptir.
Namusuna düşkün, ölümü pahasına da
olsa namusu için, odalık olma gibi kötü bir şeyi reddetme cesaretine sahip ulvi
bir insandır. O, hayatta en fazla namusuna önem verir. Ve namusu için yaşar.
Güzeldir ve bu güzellik onun başına hep sorunlar
açmıştır.
CELAL BEY:
Romanın ikinci önemli
şahsiyetidir. Paris’te yurt dışı eğitimi gördükten sonra ressam olarak ülkesine
döner ve model olarak kendisine Dilber’i seçer. Bu sırada da Dilberin namusuna
aşırı düşkünlüğü dikkatini çeker ve elinde olmadan Dilber’e aşık olur.
Zenginlik içinde bir yaşam süren
Celal Bey rahat bir ortamda yetişmiştir. İstediği zaman istediği şeyi yapabilme
rahatlığı ona verilmiştir. Bu zenginliği onun için bir şey ifade etmez çünkü,
önemli olanın maddi zenginlik değil, gönül zenginliği olduğunu savunan nadide
insanlar arasındadır.
Hacı
Ömer: Bir esircidir
merhametsiz, duygusuzdur.
Mustafa
Efendi: Memurdur. Görevini kötüye kullanan
ve rüşvet yiyen bir adamdır.
Teravet: Mustafa efendi ve eşinin evinde Arap
bir halayıktır. Kötü yürekli ve gaddardır. Dilber'e yaptığı işkencelerle ön
plana çıkar.
Latife ve
anneannesi: Latife
Dilber'in dert ortağı iyi ve merhametlidir. Anneannesinde aynı şekilde iyi ve
merhametlidir. Yaşlı kadın ve latife yardımseverdir.
Cevher
ağa: Harem ağasıdır.
Cesur ,iyi yürekli ,Dilber'i seven ve onun için ölümü göze alan bir
kişidir.
<!--[if
!supportLists]-->b.
<!--[endif]-->Olaylar karşısında nasıl
bir tavır takındıklarını,
Dilber olaylar karşısında duygusunu
yitirmiş, durumunu kabullenmiş bir kişilik sergilemektedir.
Celal bey maddiyata önem vermeyen,
merhametli bir kişiliktir.
Teravet: zalim, acımasız katı bir
tutum sergilemektedir.
Cevher Ağa: cesur, korkusuz bir
kişiliktir.
<!--[if
!supportLists]-->c.
<!--[endif]-->Sosyal ortam ve çevreden
nasıl etkilendiklerini,
Dilber, sosyal ortamdan cariye olarak
etkilenmiştir. Özgür biri iken sosyal ortam onu köleliğe
itmiştir.
Celal, zengin bir çevrede yetiştiği
için çok fazla bir şeye ihtiyaç duymamış, sosyal ortam onu sanata
yönlendirmiştir.
Taravet, vazifesi gereği katı,
acımasız ve duygusuz bir kişiliğe bürünmüştür.
Ömer Efendi: toplumun içinde
bulunduğu duruma ayak uydurmuş köle tüccarı olmuştur.
Agah Efendi ve hanımı zengin bir
çevreye sahip oldukları için dilberi küçümsemiş oğulları ile evlenmesine sıcak
bakmamışlar.
ç. Metnin yazıldığı
dönemde ve günümüzde bu kişilerle karşılaşılıp karşılaşılamayacağını
tartışınız.
Metnin yazıldığı dönemde bu kişilere
rastlamak mümkündür. Günümüzde kölelik anlayışı ortadan kalktığı için bu
kişilere rastlamak mümkün değildir. Ama acımasız, sevgisiz, insana maddi
zenginliğinden dolayı tepeden bakan aşağılayan tipler günümüzde de
vardır.
• Ulaştığınız sonuçlardan hareketle
metindeki kişilerin karakter mi tip mi olduklarını belirleyip tahtaya
yazınız.
Dilber, Teravet, Ömer Efendi,
Cevher, Çaresaz… gibi kişiler tiptir.
• Sergüzeşt romanında
anlatılan olayların, tanıtılan kişilerin benzerine yakın çevrenizden örnekler
veriniz.
Çevremizde zengin ailelere rastlamak
mümkündür. Parası ile üstünlük taslayan bunu bir üstünlük olarak gören tipler
her zaman olmuştur.
• Bu örneklerden
hareketle yaşanan gerçeklikle edebî metinlerde anlatılanlar arasında ne gibi
farklılıkların olduğunu tartışınız. Elde ettiğiniz sonuçları defterinize
yazınız.
Edebi metinde anlatılan tipler ile
gerçek hayattaki tipler aynı değildir. Edebi eserlerdeki tipler kurmaca
tiplerdir. Edebiyat günlük hayattan aldığı kişileri edebiyatın kurmacası
içerisinde değiştirip dönüştürür.
12. ETKİNLİK
Sergüzeşt romanındaki
temel çatışmayı belirleyiniz.
Romandaki
temel çatışma kölelik- özgürlük çatışmasıdır.
Romanın
teması: Kölelik( beyaz
esir ticaretinin yanlışlığı). Bu tema Tanzimat döneminde sosyal yaşamın
gerçeklerindendir.
Roman
romantizm ve realizm akımının etkisiyle yazılmıştır. Aşk temasını işlemesi,
kölelik konusuna duygusal yaklaşması yönüyle romantizm anlayışının, var olan
gerçekleri işlemesi, toplumsal bir sorunu gerçekçi bir bakış açısıyla ele alması
yönüyle de realizm akımının etkisi görülmektedir.
3. Dönemin yaşama
biçimiyle ilgili araştırmalarınızdan hareketle;
a. Temanın, dönemin
sosyal hayatıyla ve günümüzle ilişkisini tartışınız.
Romda
anlatılan yaşam biçimi dönemin sosyal hayatına uygundur. Fakat günümüzde kölelik
anlayışı olmadığı için günümüzde gerçekçi olmaz.
b.Olay
kurgu gereği aile ortamı içinde geçmektedir. Türklerde aile hayatına büyük önem
verilmiş. Aile içi ilişkiler hiyerarşik bir yapıya büründürülmüştür. Aile
toplumun çekirdeğini oluşturur. Bu yüzden bozulma aileden başlayıp toplumun en
tepesine kadar gider. Roman da bu gerçeği işlemektedir.
4.
a.ZAMAN: Roman Dilber'in Kafkasya'dan yedi yaşında kaçırılmasıyla başlar Nil
Nehri'ne kendini atarak boğulmasıyla son bulur. Romanda kronolojik bir zaman
sıralaması gözlenmiştir.
Olaylar
19. yüzyılda geçmektedir. Yaşanan zamanı bilinmemekle birlikte yazıldığı dönemde
yaşanmış olabilir.
b.
MEKAN: Roman değişik
mekanlarda geçmektedir. Özellikle dönemin kölelik anlayışını ortaya koymak için
konak seçilmiştir. Zengin ailelerin hayat sürdüğü konak mekan olarak romanda
ağırlığını hissettirir. Mekan olarak yine Mısır'a kadar uzanan geniş bir
yelpaze seçilmiştir.
Tophane
iskelesi, Mustafa efendinin konağı, Beyazıt meydanı, Yaşlı kadının evi ,Asaf
paşanın konağı, Mısırdaki konaklar, Nil nehri vs...
13. ETKİNLİK:
Destan ve mesnevi gibi türlerde zaman
ve mekan tam belirgin değildir. Olayların geçtiği mekan günlük hayatta var olan
mekanlar değildir. Günümüz romanında mekan daha gerçekçi var olan mekanlardır.
5. Metinde geçen zaman, mekan ve
kişiler olayın ortay konması için olması gereken unsurlardır. Bu unsurlar
olmadan temayı ortaya koymak olayı hayata geçirmek mümkün
değildir.
14. ETKİNLİK:
ANLATICI BAKIŞ AÇISI: Romanda ilahi
bakış açısı anlatıcı kullanılmıştır. üçüncü şahıs anlatım tekniği ile
yazılmıştır. Anlatıcı olayı dışarıdan izler fakat olayın içine dâhil olmaz.
Şahıslarla ilgili her şeyi bilir. Geçmişe gider, rüyalarını
bilir.
15. ETKİNLİK:
Roman daha çok realizm akımının
özelliklerini taşımaktadır.
6. Tanzimat dönemi sanatçıları hem
siyasi yapının hem de sanat dünyasının içinde yar almış kişilerdir. Sanatı
toplumu yönlendirmekte , aydınlatmakta bir araç olarak görürler. Bu yüzden sanat
toplum içindir anlayışını benimsemiş bu doğrultuda eserler
vermişlerdir.
7. Tanzimat romanında sanat toplum
için anlayışı ağır basmaktadır. Bu yüzden romanın dili divan edebiyatına göre
daha sadedir. Amaç toplumu yönlendirmek, bilinçlendirmek olduğu , topluma hitap
ettiği için dil sadedir.
17. ETKİNLİK:
Tanzimat romanı dönemin sosyal ve
siyasi hayatıyla yakından ilgilidir. Bu dönemde edebiyatımızda işlene temalar
arasında özgürlük, eşitlik, adalet, hak, kölelik, yanlış batılılaşma gibi
temalar işlenmiş sosyal hayatta bu konularda ciddi tartışmalar
yaşanmıştır.
19. ETKİNLİK.
Samipaşazade Sezai
(1860-1936)
Samipaşazade Sezai
(1860-1936)
1860'ta İstanbul'da doğdu. 26 Nisan
1936'da İstanbul'da yaşamını yitirdi. "Sergüzeşt" romanının yazarı. Babası
Abdurrahman Sami Paşa'nın konağında özel öğrenim gördü. 1880'de ağabeyi Suphi
Paşa'nın başında olduğu Evkaf Nezareti Mektub-i Kalemi'ne memur olarak girdi.
Ertesi yıl Londra elçiliği ikinci katipliğine atandı. İngiltere'de kaldığı 4 yıl
boyunca İngiliz ve Fransız edebiyatlarını inceledi. Elçilikteki görevinden
İstifa edip İstanbul'a döndü. İstişare Odasına memur oldu. İlk romanı
"Sergüzeşt" yüzünden göz hapsine alındığını düşünerek 1901'de Paris'e gitti Jön
Türkler'e katıldı. Meşrutiyet'in ilanına kadar Paris'te kaldı. İttihat ve
Terakki'nin Paris merkezinde görev yaptı. Örgütün yayın organı olan "Şura-yı
Ümmet" gazetesinde 2'nci Abdülhamit'in baskıcı rejimini eleştiren yazılar
yazdı.
1908'de 2'nci Meşrutiyet'in ilanından
sonra İstanbul'a döndü. 1909'da Madrid Büyükelçiliği'ne atandı. Birinci Dünya
Savaşı başlayınca Madrit'ten İsviçre'ye geçti, savaşın sonuna kadar burada
kaldı. 1921'de emekliye ayrıldı ve İstanbul'a döndü. Yaşamının son yıllarında
kendisine, Büyük Millet Meclisi kararıyla "Hidamat-ı vataniyye tertibinden" maaş
bağlandı. Divan edebiyatına karşı çıkan Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan gibi
yazarların etkisiyle Batı edebiyatına yöneldi. Alphonse Daudet'den esinlenerek
yazdığı kısa öykülerle Batılı anlamda ilk gerçekçi ürünleri verdi. 1874'te
"Kamer" gazetesinde yayınlanan söylev türündeki ilk yazılarıyla adını duyurdu.
İlk kitabı 3 perdelik tiyatro oyunu "Şir" 1879'da basıldı. İlk romanı olan ve
kendisine büyük ün sağlayan "Sergüzeşt" Türk edebiyatında romantizmden
gerçekçiliğe geçişin başarılı örneklerinden biri sayılır. Bu romanda bir
paşazade ile bir cariyenin aşk öyküsü anlatılıır.
ESERLERİ
ROMAN:
Sergüzeşt
(1889)
ÖYKÜ:
Küçük Şeyler
(1892)
OYUN:
Şir (arslan,
1879)
SOHBET-ELEŞTİRİ-ANI:
Rumuzu'l- Edeb
(1900)
İclal
(1923)
1. Aşağıdaki cümlelerin başına yargılar doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
( D ) Tanzimat Döneminde romanlar,
halkı bilinçlendirmek amacıyla yazılmıştır.
(D ) Türk edebiyatında ilk yerli
roman Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı
eseridir.
( D ) Tanzimat’tan önce roman ve
hikâyenin yerini masal, destan, halk hikâyesi, mesnevi gibi türler
almaktaydı.
( Y ) Tanzimat romanları ile
hikâyelerinin ilk örneklerinde realizm akımının özellikleri
görülür.
( D ) Sergüzeşt romanında romantizm
ve realizm akımlarına ait özellikler yer alır.
2. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan
yerleri uygun biçimde doldurunuz.
• Türk edebiyatında roman ....ÇEVİRİ... yoluyla başlamıştır.
• Yusuf Kâmil Paşa tarafından
çevrilen ...TELEMAK., ilk çeviri
romanımızdır.
• İlk edebî romanımız İntibah, .NAMIK... .KEMAL. tarafından
yazılmıştır.
• Tanzimat romanlarında .DOĞU-BATI.çatışması sıkça
işlenmiştir.
• Kıssadan Hisse hikâyesinde esas
alınan ..İLAHİ(hakim). bakış açısı, yazarın
olayları kendi istediği biçimde geliştirmesine yol
açmıştır
3 . Aşağıdaki yargıların
hangisinde bir bilgi yanlışlığı vardır?
A) Türk edebiyatında Batılı anlamda
ilk hikâye serisi, Ahmet Mithat’ın Leta if-i
Rivayât’ıdır.
B) Tanzimat Döneminde, modern anlamda
ilk hikâye olarak Samipaşazade Seza i’nin Küçük Şeyler adlı eseri kabul
edilir.
C) İlk tarihî roman, Namık Kemal’in
kaleme aldığı Cezmi’dir.
D) Realizm akımının edebiyatımızdaki
ilk örneği, Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası
romanıdır.
E) İlk köy romanı
Nâbizade Nâzım’ın yazdığı Zehra adlı eserdir.
4 . Aşağıdaki cümlelerden
hangisi Tanzimat Dönemi romanının ö z e l l i k lerinden biri
değildir?
A) Romantizm ve realizm akımlarının
etkisi görülür.
B) Tanzimat’ın ilk döneminde yazılan
romanlarda romancı, romana müdahale etmiştir.
C) Konuşma bölümlerinde
dil ağır, ancak olayların anlatımında sade dil kullanılmıştır.
D) Yanlış Batılılaşma ile alay
edilmiştir.
E) Konular genellikle İstanbul’un
seçkin çevrelerinden, Batılılaşma anlayışında olan ailelerden
seçilmiştir.
5. Tanzimat
Dönemi hikayeleri ve romanları ile
destan ve halk hikâyesi geleneğine ait türler arasında, dil ve anlatım
özellikleri bakımından ne gibi benzerlik ve farklılıklar vardır? Sözlü olarak
ifade ediniz.
bu yazının tamamı http://yeniedebiyat.blogspot.com/ sitesinden alınmıştır.
0 Yorumlarınız