11. Sınıf Edebiyat Sayfa 65 - 71 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

1. Namık Kemal’in “Tiyatro bir eğlencedir, ancak eğlencelerin en faydalısıdır.” sözünden ne anlıyorsunuz? Sözlü olarak ifade ediniz.
Tiyatro, okuma –yazma bilme zorunluluğu olmadan sanatın her kesim tarafından takip edebildiği tek edebi üründür. Bu yüzden halkın yetiştirilmesinde önemli fonksiyonu vardır.

2. Geleneksel ve modern Türk tiyatrosu ifadelerinden ne anladığınızı belirterek modern tiyatronun geleneksel tiyatrodan farklı yönlerini tahtaya yazınız.
Kendi kültürümüzü ürünü olan ve geçmişten bu güne varlığını devam ettiren tiyatroya geleneksel Türk tiyatrosu diyoruz.
Modern tiyatro tanımı ile ise kültürümüze Batı edebiyatından giren tiyatro türleri kastedilir.
Geleneksel Türk tiyatrosu  eğlence ve güldürü  üzerine kuruludur. Amaç  boş zamanların değerlendirilmesidir. Modern tiyatroda ise amaç güldürünün yanında mesaj verme, eğitme de amaçlanmıştır.
Geleneksel tiyatroda yazılı bir metin yoktur. Doğaçlama oynanır. Modern tiyatroda ise yazılı metin vardır.
Geleneksel tiyatroda oyuncular çoğu zaman amatör kişilerdir. Modern tiyatroda oyuncular ise bu işi meslek edinmiş eğitimli sanatçılardır.


3. Komedi (Hayatın gülünç yönlerini eğlendirerek ders vermeyi amaçlayan tiyatro türü.),
trajedi(Hayatın acıklı yönlerini, ahlak ve erdemlilik göstermek amacıyla ortaya koyan tiyatro türü.),
drama(Acıklı, üzüntülü olayları, bazen güldürücü yönlerini de katarak konu alan sahne oyunu.), türlerinin özellikleri hakkında bildiklerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
Modern Tiyatro Türleri
Tiyatro
Tiyatro, bir sahnede, seyirciler önünde oyuncuların sergilenmesi amacıyla hazırlanmış gösteridir. Genel olarak temsil edilen eser anlamında da kullanılır.
Tiyatro, bir sahne sanatıdır. Tiyatro eseri, olayları oluş halinde gösterir. Bu yönüyle konuşma ve eyleme dayanan bir gösteri sanatı olarak da tanımlanabilir. Yaygın hümanist bir deyişle tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olarak ifade edilir.
Tiyatro eserinin diğer türlerden en önemli farkı:  Diğer edebi eserler okumak ve dinlemek için yazılmışken, tiyatro oyununun sahnede seyirci önünde oynanmasıdır. Değer ölçülerini, izleyenin kanaat ve anlayışlarından alır. Göze görünür bir karaktere sahip olması, canlı olarak meydana geliş niteliğiyle toplum psikolojisine hitap eder. Temsil yeri ve eser, tiyatronun edebiyat öğesidir. Bu edebiyat öğesi yanında tiyatro kavramı içinde oyunculuk, sahne düzeni, ışıklandırma, dekor, kostüm, müzik gibi unsurların bütünlüğü söz konusudur.
Tiyatro metinlerine "oyun" metinleri yazan kişiye oyun yazarı (müellif) ve oyunu sahnede canlandıran kişilere ”oyuncu” (ya da daha genel olarak tiyatrocu) denir. Ayrıca eserin sahnelenmesinde görev alan sahne amiri, dekor ve kostüm sorumlusu, ışıkçı, suflör gibi diğer yardımcı elemanlar da vardır.

Doğaya öykünme kuramına göre, tiyatronun en önemli öğesi kılık değiştirmedir.
Türk edebiyatında ilk tiyatro eseri örneği Tanzimat Döneminde Batı etkisiyle verilmiştir. İlk tiyatro eseri, Şinasi’nin “Şair Evlenmesi” adlı oyunudur.
Modern tiyatro eserleri konularına göre üçe ayrılır:

TRAJEDİ
İlk tiyatro türünün adıdır.
Klasik dönem trajedisinin özellikleri
-Manzum olarak yazılır.
-Konularını mitoloji ve tarihten alır.
-Oyun kahramanları soylu kişilerden seçilir.
-Trajediler erdem ve ahlâk temeli üzerine kurulur.
-Vurma, yaralama, öldürme olayları sahnede gösterilmez;konuşmalarla duyurulur.
-Sade, açık, anlaşılır bir dil kullanılır. Halk diline yer verilmez.
-Üç birlik kuralı (Konunun bir günle, bir mekânla ve tek bir olayla sınırlandırılması ) uygulanır.
En ünlü trajedi yazarları:
Eski Yunan'da Aiskhylos, Euripides. Sophokles; Klasik Fransız edebiyatında Corneille ve Racine'dir.

KOMEDİ
İnsanların ve olayların gülünç yanlarını göstermek için yazılan tiyatro türüdür.
Klasik komedyanın özellikleri
-Kişilerde ya da toplumda görülen aksaklıklar, gülünç taraflar sergilenerek seyirciyi hem güldürmeyi hem de düşündürmeyi amaçlar.
-Kişiler toplumun her kesiminden olabilir.
-Her türlü olay sahnede canlandırılır.
-Konuşma dili kullanılır.
-Nazım ve nesir olabilir.
-Üç birlik kuralına uyulur.
Komedi Çeşitleri
Vodvil(entrika komedisi):  Yalnız güldürme amacı güden komedilere denir.
Fars (kaba güldürü):  Abartılı hareketlerle sivri esprilerle güldürmeyi amaçlayan komedilere denir.
Parodi:  Gerçekte güldürücü olmayan bir olayı gülünçleştirerek işleyen komedilere denir.
Satir:  Yergiye dayanan komedilere denir.
Karakter Komedisi:  Bir kişinin karakterini ortaya koymak için yazılan komedilere denir.
En ünlü komedi yazarları:
Eski Yunan'da Aristophanes, Klasik Fransız edebiyatında Moliere'dir.

DRAM
Dramlarda, trajedilerde işlenen acıklı olaylarla komedi oyunlarında işlenen güldürü unsurları bir arada işlenir.
Dram türünün özellikleri
-Hem acıklı hem de güldürücü olaylar, hayatta olduğu gibi bir arada bulunur.
-Olaylar tarihten ve günlük olaylardan alınır.
-Kişiler toplumun her kesiminden olabilir.
-Üç birlik kuralına uyulmaz.
-Nazım ya da nesir şeklinde olabilir.
-Kahramanlar ait oldukları çevrenin diliyle konuşurlar.
-Perde sayısı sınırlı değildir.
Başlıca dram çeşitleri
Melodram: Heyecan verici, acıklı ve duygusal olaylara dayanan müzikli drama melodram denir.
Feeri: Masalımsı oyunlara feeri denir.
En ünlü dram yazarları:
İngiliz yazar Shakespeare dramın ilk ürünlerini vermiştir. Ancak bu türün özelliklerini Victor Hugo belirlemiştir. Şehitler, Geothe diğer ünlü dram yazarlarıdır.

Müzikli Tiyatro:
a) Opera: Sözlerinin tümü ya da çoğu "koro, solo, düet" biçiminde şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseridir. Oyunculara, orkestra eşlik eder.
b) Operet: Eğlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuşmalar da bulunan müzikli tiyatrodur. Daha çok halk için yazılmış eserlerdir.
c) Opera Komik: Operetin, yüksek sınıf için yazılmış, besteli biçimidir.
ç) Vodvil: Hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, içinde şarkılara da yer verilen hafif komedidir. Bu nedenle vodvil, bir "komedi türü" olarak da gösterilir.
d) Bale: Konusu; türlü dans ve davranışlarla anlatılan müzikli, sözsüz tiyatro türüdür.

Pandomim:
Düşünce ve duyguları müzik veya türlü eşyalar eşliğinde bazen dansla, bazen de gövde ve yüz hareketleriyle yansıtmayı hedefleyen sözsüz oyun türüdür. Yüz mimikleri, el, kol ve beden hareketleri kullanılarak tema anlatılmaya çalışılır. Pandomim (mim), evrensel bir tiyatro dili sayılır.
Bazı tiyatro terimleri
Perde: Bir sahne eserinin her bir bölümüne verilen isimdir.
Jest:  Jest herhangi bir olayı açıklamak için oyuncunun yaptığı el kol hareketleridir.
Mimik:  Herhangi bir olayı açıklamak için oyuncunun yaptığı yüz hareketleridir.
Suflör: Oyunculara, rollerinde unuttukları sözleri seyircilere duyurmadan hatırlatan kişidir.
Aktör: Erkek Tiyatro oyuncusu
Aktris: Kadın tiyatro oyuncusudur.
Replik: Sahne oyunlarında konuşanlarının birbirine söyledikleri sözlerden her biri
Rejisör: Tiyatro ve sinemada oyuncuların rollerini dağıtıp oyunu düzenleyen yönetmen.
<1.  
ETKİNLİK
• Canlandırmada rol alan öğrencilerle bunların temsil ettikleri kişiler arasındaki ilişkiden yola çıkılarak bir edebî metinde kurmaca-gerçeklik ilişkisi tartışılır, sonuçlar defterlere yazılır.
Edebi metinlerdeki gerçeklik ile günlük hayatta var olan gerçeklik aynı değildir. Gerçek hayatın edebi esere yansımasıdır. Kişiler gerçek kişiler değil, kurmaca kişilerdir. Var olan kişilerin yerini uydurulan kişiler alır.
1. Tanzimat Dönemine ait sosyal ve kültürel yapı ile okuduğunuz Şair Evlenmesi’nden yola çıkarak metnin oluşmasına imkân sağlayan zihniyeti belirleyip defterinize yazınız.
Tanzimat döneminde sosyal hayatta görücü usulü evlik, gençlerin evlilik konusunda fikirlerinin alınmaması, toplumsal yapıda bozulmaların olması dikkat çekicidir. Şair evlenmesinde de bu konular  eleştirel bir yaklaşımla ele alınmıştır.

2. a. “Şair Evlenmesi”nden alınan yukarıdaki sahnelerden ve metnin bütününden hareketle olay örgüsünü belirleyiniz ve defterinize çizeceğiniz bir şema üzerinde gösteriniz.
Alafranga tutum ve davranışı, kılık ve kıyafetiyle mahallelinin hoşuna gitmeyen Müştak Bey adında fakir, fakat oldukça kafalı bir şairin sevip evlenmek istemesi

Genç Kumru Hanım yerine, onun büyük kız kardeşi çirkin ve kart Sakine Hanım’ı almaya mecbur edilmesi;
Bu küçük entrikanın, mahalle imamına Müştak Bey’in dostu Hikmet Efendi tarafından verilen rüşvetle sonuçsuz bırakılması
b. Olay örgüsünün gerçeklikle ilişkisini tartışınız. Elde ettiğiniz sonuçları tahta ya yazınız.
Metinde geçen olay örgüsü gerçek hayattan alınmış fakat edebiyatın kurmacası içerisinde değiştirilip dönüştürülmüştür. O gün sosyal bir problem olan görücü usulü evlilik eserde ele alınmıştır.
<ETKİNLİK.
<……………..CEVABI SİZE KALMIŞ
Buradan hareketle Şair Evlenmesi’nin dönemin sosyal hayatıyla ilgili bir belge değeri taşıyıp taşımadığını tartışınız. Ulaştığınız sonuçları tahtaya yazınız.
Dönemin sosyal  yapısındaki sorunları ve gerçekleri işlediği için Şair Evelenmesi dönemin sosyal hayatıyla ilgili bir belge niteliği taşımaktadır.
Etkinlik
a.Karakterin tipin en belirgin özelliği nedir ?
Müştak bey: heyecanlı aceleci birisidir
Ziba dudu: Saf mizaçlı birisidir.
Habbe Kadın: açık sözlü birisidir
Ebullaklaka: fırsatçı bir kişidir

b.Karakterin tipin olaylar karşısındaki tavrı nedir ?
Müştak bey: Şaşırmaktadır.
Ziba dudu: Şaşırmaktadır.
Habbe Kadın: Şaşırmaktadır.
Ebullaklaka: Fayda gözetmektedir.

Ebullaklaka : yapı bozulur
c.Sosyal ortam ve çevrenin bu karakterler üzerinde etkisi var mı ?
Müştak bey: vardır
Ziba dudu: yoktur
Habbe Kadın: yoktur
Ebullaklaka: yoktur

Metnin yazıldığı dönemde ve gerçek hayatta bu eserdeki karakter tip gibi davranan biri olabilir mi?
Müştak bey: olabilir
Ziba dudu: olabilir
Habbe Kadın: olabilir
Ebullaklaka: olabilir

< Buradaki kişiler tiptir. Belirli yönleriyle ön plana çıkmışlardır.
3. Mekânla ilgili ifadeler yoktur. Fakat yaşanan olaylardan hareketle mekânın Müştak Beyin evi olduğu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan mekânın gerçeklikle ilişkisi vardır.
4.  Şair Evlenmesi’nde zamanın işlevini belirleyerek metindeki zamanla yaşanılan zamanın aynı
olup olmadığını tartışınız. Ulaştığınız sonuçları defterinize yazınız.
Verilen şemaya göre olaylar belli bir zamanda belli bir mekanda ve belli bir kişiler arasında yaşanır.
5. Metnin yapısını oluşturan kişi, zaman, mekân ve olay örgüsünün birbiriyle ilişkisini değerlendirip
bunlar arasında bir uyumsuzluğun olup olmadığını tartışınız
Metnin yapısını oluşturan kişi, zaman, mekan ve olay örgüsü bir büründür. Bunlar temanın ortaya konması için gereklidir. Bu yüzden bir uyum iççinde olmaları gerekir. Burada mekan sokak, kişiler bu sokağın sakinlerine uygun kişiler, zaman olayın  yaşandığı zamana uygun bir zamandır.
6. Metnin teması: Görücü usulü evlilik. Bu tema dönemin sosyal bir problemini dile getirmesi bakımından gerçekçidir.
7. Hazırlıkta verilen açıklamadan, dönemin sosyal yapısı ve sanat anlayışından hareketle metnin
yazılış amacını belirleyiniz ve tahtaya yazınız.
Metnin yazılış amacı sanat yapmaktır. Fakat Tanzimat döneminde tiyatro haklı eğitmek amacıyla yazılmıştır. Bu yönüyle metin öğretici metindir.
8. Eserde konuşma dili özellikleri görülmektedir. Mahalli ifadelere yer verilmiştir.  Bu özellikler yazarın halka hitap ettiğinin de bir göstergesidir.
9. Okuduğunuz metinde anlatılanları günümüzün olayları ile ilişkilendirip yorumlayınız ve bu
yorumlarınızı arkadaşlarınızla paylaşınız.

Şair Evlenmesinin teması olan görücü usulü bugün de varlığını devam ettirmektedir. Fakat eski dönemlere oranla bugün görücü usulünün daha da azaldığı görülmektedir.
<!--[if !supportLists]-->4.       <!--[endif]-->ETKİNLİK:
ŞAİR EVLENMESİ >>>>>>>>>>>>>  MODERN TÜRK TİYATROSU
10. Şinasi’nin fikri ve edebi kişiliği
YAZARIN HAYATI:
 İbrahim Şinasi (1826-1871) İstanbul’da doğmuştur. Türk-Rus savaşında (1827) Şumnu’da ölen bir topçu subayının oğludur; Küçük yaşta yetim kalan Şinasi, annesi tarafından yetiştirilmiştir. İlk öğrenimini Tophane semtindeki mahalle mekteplerinden birinde yapmış, sonra Tophane idaresi kalemlerinden birine çirağ edilmiştir. Orada kendinden yaşlı bir memurdan Doğu bilimlerini, sonradan Müslüman olan yabancı bir uzman memurdan da Fransızca’yı öğrenmeğe başlamıştır. Tophane müşirliğine verdiği bir dilekçe üzerine, okuma için Paris’e gönderilmiş (1849), orada maliye öğrenimi görmüş, bu arada edebiyatla da uğraşmıştır. İstanbul’a dönünce (1853) bir süre yine Tophane’de çalışmış, Reşit Paşa’nın sadrazamlığı sırasında Meclis-i Marif’e üye seçilmiş (1855), Âli Paşa’nın sadrazamlığı zamanında, Reşit Paşa’nın yetiştirmesi olduğu için azledilmiş, fakat Reşit Paşa’nın altıncı ve son defa sadrazam olması üzerine tekrar eski görevine tâyin olunmuş (1857), onun ölümünden sonra (1858) Yusuf Kâmil Paşa’nın koruyuculuğunu kazanmış ise de, az sonra memurluktan kendi isteği ile çekilerek gazeteciliğe başlamıştır (1860). İlkin Agâh Efendi ile birlikte Tercümân-ı Ahvâl adlı bir gazete çıkarmış (21 ekim 1860), altı ay sonra buradan ayrılarak Tasvir-i Efkâr gazetesini çıkarmağa koyulmuştur (27 haziran 1862). Bunu üç yıl kadar tek başına yönetmiş, gazetesini Namık Kemal’e bırakarak tekrar Paris’e gitmiş (1865), orada beş yıl kaldıktan sonra İstanbul’a dönerek (1869) basımevinin ıslahı ile uğraşmış çok çalışma yüzünden beyin yorgunluğundan ölmüştür.
EDEBİ KİŞİLİĞİ:
Şinasi, şiir ve nesir alanında Batı edebiyatı yolunda eser veren ilk sanatçıdır. Bu bakımdan, o, Batı uygarlığı etkisi altında gelişen yeni Türk edebiyatının kurucusu sayılır.
Şiir alanında, ilkin Divan edebiyatı yolunda manzumeler (kaside, gazel, müfred v.b.) yazmış, Paris’e gidip de Batı edebiyatını yakından tanıdıktan sonra eski nazım biçimleri için de birtakım yeni fikirler söylemeğe başlamış (Reşit Paşa hakkındaki kasidelerin üç tanesi), ayrıca La Fontaine’in etkisiyle hem biçim, hem de konu, fikir ve ruh bakımından yepyeni şiirler de kaleme almıştır (Eşek ile Tilki Hikâyesi, Karakuş Yavrusu ile Karga Hikâyesi, Ar ile Sivrisinek Hikâyesi, Tenasüh Hikâyesi). Bundan başka, Batı şiirini daha yakından tanıtmak amacıyla, bir kaç Fransız şairinden seçtiği bazı parçaları manzum olarak Türkçe’ye çevirmiştir.
Şinasi, yeni tarzda yazdığı bütün şiirlerinde beyitlerin başlı başına güzel olmalarıyla yetinmemiş, Divan edebiyatındaki “parça güzelliği” anlayışı yerine, şiirlerin belli bir düşünce etrafında gelişmesini sağlayarak “konu birliği” ne ve “toplu güzellik” e önem vermiştir.
Türkçe’nin Arap ve Fars dillerinin etkisinden kurtularak kendi benliğine dönmesi gerektiğini anlamış ve manzumeleri arasındaki bazı beyitleri “safî Türkçe” ile, Karakuş Yavrusu ile Karga Hikâyesi’ni de “lisân-ı avâm” ile yazmış, böylece, ancak 1911’den sonra gelişen sade dil hareketinin öncülüğünü yapmıştır.
Genel olarak didaktik manzumeler yazmış olan Şinasi’yi, Türk nazmına getirdiği bütün yeniliklere rağmen güçlü bir şair sayma olanağı yoktur. Mısraları imale ve zihaflarla doludur.
Şinasi daha çok nesir alanında yaptığı yeniliklerle Türk edebiyatında önemli bir yer tutar. Eski nesir secilerle süslenir, bu yüzden de, yazı, asıl fikirle hiçbir ilgisi bulunmayan sözlerle doldurulurdu. Şinasi, bir gazeteci olarak, “umum halkın kolaylıkla anlayabileceği” yolda yazmak amacını güttüğünden, düşüncelerini yalın ve açık bir anlatımla söyleme yolunu tutmuş, söz hünerleri göstermekten kaçınmıştır. Bunu sağlamak için de secileri bırakmış asıl düşünce ile ilgisi bulunmayan doldurma sözlere yer vermemiş, düşüncelerini kısa cümlelerle anlatmaya çalışmış, bunları bir takım bağ-fiillerle birbirine ekleyerek sayfalarca süren cümleler kurmamıştır. Tercümân-ı Ahvâl ve Tasvîr-i Efkâr’daki yazılarında böyle bir yol tutan Şinasi, Şair Evlenmesi adlı piyesinde daha da ileri giderek konuşma dilini yazı dili hâline getirmiştir.
Şiirlerinde ve nesirlerinde, “reis-i cumhur”, “vatan ve millet yolunda kendini feda etmek”, “devlet-i meşrûta”, “millet-i hâkime”, vb. gibi birçok yeni kavramlar kullanmıştır.
La Fontaine yolunda birkaç fabl ve Moliére yolunda bir komedya yazmış olan Şinasi, klasisizmin etkisi altında kalmış sayılabilir.
ESERLERİ:
Şinasi nazım türünde, Recine, La Fontaine, Lamartine, Gilbert ve Fénelon’dan mazmun olarak Türkçe’ye çevirdiği bazı şiirleri, asıllarıyla birlikte, Tercüme-i Manzûme (1859,1860) adılı bir kitapta, kendi şiirlerini de Müntehabât-ı Eş’ar (1862,1870) adlı bir kitapta toplayarak bastırmıştır. Her iki eser, Ebüzziya Tevfik tarafından bir araya getirilerek Divan-ı Şinasi (1885,1893) adıyla yayınlamıştır.
Tiyatro türünde Şair Evlenmesi adlı bir perdelik bir komedyası vardır.
Tasvîr-i Efkâr’da yayınlanan bazı siyasî ve edebî yazıları Müntehabât-ı Tasvîr-i Efkâr (2 cilt, 1885) adlı bir kitapta toplanmıştır.

Şinasi, bunlardan başka, Türk atasözlerini de bir araya toplamış, bunları Durûb-ı Emsâl-i Osmaniyye (1863) adıyla basmıştır.


bu yazının tamamı http://yeniedebiyat.blogspot.com/ sitesinden alınmıştır
Load disqus comments

0 Yorumlarınız