SAYFA 134 ÖN HAZIRLIK
1. Deneme türünde yazılmış
metinler bulunuz. Okuyup beğendiğiniz metinleri sınıfınıza
getiriniz.
DENEME ÖRNEKLERİ
DİLİMİZ
ÜZERİNE
Dilimiz, konuşma dilimizden çok yazı dilimiz, yıllardan
beri, yüzyılı aşkın bir zamandan beri durmadan değişiyor. Değişmesini bir
dileyen oldu bir buyuran oldu diye değil, değişmesi gerektiği için, değiştirmek
zorunda olduğumuzdan, içimizden duyduğumuz için değişiyor. Elimizdeki dille,
dünden kalan dille, istediğimizi söyleyemediğimiz, istediğimiz gibi
söyleyemediğimiz için değişiyor. Bu değişme, bir bakıyorsunuz hızlanıyor, çok
kimseleri şaşırtacak, başlarını döndürecek kadar hızlanıyor; bir bakıyorsunuz
ağırlaşıyor, artık duracak sanıyorsunuz. Ama durmuyor. Durdurmak kimsenin elinde
değil; durdurabilsek, çoktan durduracaktık. Yazarlarımızın çoğu ta başlangıçtan
beri, bu değişmeye sinirleniyor, bu değişmeyi istemiyor. Kimi öfkelenip
bağırıyor. Sonra öfkeleneni de, eğlenip alay edeni de değişmeye uyuyor, dilini
değiştiriyor, bir gün önce istemediği yeni dille
yazıyor.
Türkçe’de, yazı dilimizden Arap dilinin, Fars dilinin
kurallarına göre kurulmuş isim, sıfat takımlarının, nasıl kaldırıldığını bir
düşünün. Yazarlarımız, en ünlü yazarlarımız, karşı koymak için neler yapmadılar!
“Terkipler kalkarsa Türkçe yazı yazılamaz… Dilimiz çirkinleşir…”
dediler:
Genç Kalemciler’e ters baktılar, saldırdılar. Genç
Kalemciler‘e yenildi, bozuldu, ezildi sandık. Bir de baktık ki onların dediği
oluvermiş, terkipler ortadan kalkıvermiş. Dilimize bir güzellik verdikleri
söylenen o terkipler bize bir çirkin görünüverdi!
O kelimeleri atacak olursak birbirimizle
anlaşamayacakmışız; yeni kelimeler uydurma imiş, kimse bilmiyormuş. Doğrusu, biz
eski kelimeleri bilmiyoruz da asıl yeni kelimeleri biliyor, asıl onları
anlıyoruz. Bunu görmek istemiyorlar.
Yazarlarımızın çoğunun yeni dile karşı koymaya
kalkmalarının dil için de, o yazarlar için de büyük bir kötülüğü oluyor. Dil
için de kötülüğü oluyor, çünkü yeni dil, yazarların, yani kendisini asıl
kullanacak kimselerin payı olmadan kuruluyor; bu yüzden birtakım zevksizliklerin
önüne geçilemiyor. Yazarlarımız için kötü oluyor, çünkü yarın onlar küçük
düşecekler. Bu dili ister istemez kullanacaklar, daha doğrusu isteyerek,
ötedenberi istediklerini sanarak kullanacaklar.
Bunun böyle olacağına hiç şüphemiz yok. Çünkü bu iş şunun
bunun istemesiyle, buyurmasıyla olmuyor; bu iş yüz yıldan beri bütün ulusun
buyurmasıyla oluyor. Türk topluluğu yeni bir dil arıyor, istediğini istediği
gibi söyleyecek, kafa dili olabilecek bir dil arıyor. Yazarların buna karşı
koymaları değil, bunu anlayıp o dilin kurulmasına çalışmaları
gerekir.
Nurullah ATAÇ
2. Deneme türünün Türk ve dünya
edebiyatındaki önemli temsilcilerini araştırınız.
Dünya
edebiyatında: Montaigne(zaten öncüsüdür),Bacon,Voltaire,J.J Roussesau'yu
saymak mümkündür.
Türk edebiyatında ilk deneme
kitapları arasında Ahmet Haşim’in Bize Göre (1928), Gurebahanei Laklakan
(1928); Ahmet Rasim’in pek çok yazısı; Mahmut Sadık’ın Takvimden Yapraklar
(1912); Refik Halit Karay’ın Bir Avuç Saçma (1939), Bir İçim Su (1931), İlk Adım
(1941), Üç Nesil Üç Hayat (1943), Makyajlı Kadın (1943), Tanrıya Şikâyet (1944);
Falih Rıfkı Atay’ın Eski Saat (1933), Niçin Kurtulmak (1953), Çile (1955), İnanç
(1965), Pazar Konuşmaları (1966), Kurtuluş (1966), Bayrak (1970) gibi
kitaplarını saymak mümkündür.
Türk edebiyatında deneme türü, genellikle şair, romancı ya
da hikâyeci kimliği öne çıkan sanatçılar tarafından ortaya konan ürünlerden
oluşmaktadır. Birinci derecedeki vasfı “denemeci” olan yazar sayısı oldukça
azdır. Nurullah Ataç (18981957), Sabahattin Eyüboğlu (19081973), Suut Kemal
Yetkin (19031980), Mehmet Kaplan (19151986), Nurettin Topçu (19091975), Salah
Birsel (1919 ), Vedat Günyol (1912 ), Enis Batur (1952 ), Cemil Meriç
(19171987), Mehmet Salihoğlu (1922 ), Uğur Kökden (1934 ), Nermi Uygur (1925 )
bunlardan birkaçıdır.
Aşağıdaki örnek, çağdaş bir
3. Deneme türlerini ve
denemelerin özelliklerini araştırınız.
Deneme Türünün Özellikleri
Bir yazarın özgürce seçtiği herhangi bir konu üzerinde
kesin yargılara varmadan, kişisel görüş ve düşüncelerini serbestçe anlattığı
yazılara deneme denir.
Kendisinden önce benzeri yazılar yazılmış olmakla birlikte
16. yüzyılda deneme kavramını ilk kez kullanan Fransız yazarı Montaigne
(Monteyn)'dir. Denemeler adını verdiği yazıları, bir edebiyat türünün adı
olmakla kalmamış, benzerlerinin de yazılmasına yol açmıştır.
2. Özellikleri
Denemede konu özgürce seçilir.
İnsanı ve toplumu ilgilendiren her şey (yaşama, ölüm, aşk,
sanat, felsefe, din, ahlâk, töre, bilim, siyaset vb.) denemenin konusu
olabilir.
Deneme yazarı kendisiyle konuşur gibi
yazar.
Dili doğru ve güzel kullanır.
Düşünce ufku geniş ve kendine özgü bilgi birikimine
sahiptir.
Kendi duygularının dışında başkalarının düşüncelerine de
saygı duyar.
Denemeci ele aldığı konuyu içtenlikle
anlatır.
Denemeci, bayağı bir anlatıma inmeden terim ve felsefi
kavramların ağırlığından uzak bir üslubu tercih eder.
Denemeci, denemenin sonunda kesin bir yargıya, bir sonuca
varmak amacında değildir.
Deneme, herhangi bir konuda düşündürücü, öğretici,
inandırıcı ve ufuk açıcıdır.
Deneme rahat okunan bir düşünce yazısıdır.
Denemecinin öne sürülen her düşünce ya da savı doğrulama,
kanıtlama gibi bir kaygısı yoktur. Deneme, makale ve eleştiriden bu yönüyle
ayrılır.
Deneme yazarı birçok kaynaktan beslenir: Felsefî,
sosyolojik, tarihî tema ve olay-ların yanında bilimsel veriler ve ünlü kişilerin
özdeyişleri olabilir. Yine de denemeci seçtiği konuyu farklı bir yaklaşımla
işler.
Denemenin
Amacı;
Okuyucuyu düşünmeye yöneltmek,
Hayatın gerçeklerini ortaya koymak,
Kültür alanındaki değişme ve gelişmeleri fark
ettirmek,
Birey-toplum ilişkisini dile getirmek vb.
Konularına ve Yazılış Amaçlarına Göre
Denemeler;
Klasik deneme,
Edebî deneme,
Felsefî deneme,
Eleştirel deneme olmak üzere
gruplandırılır.
Deneme ile makale arasında ne fark vardır?
Denemelerde kişisel düşünce yer alır. Söylenenlerin
kanıtlanmasına ihtiyaç duyulmaz. Denemelerde ele alınan konular, kesin sonuçlara
bağlanmaz. Makalelerde ise bilgi vermek, bir fikri açıklamak ön plandadır.
Düşünce yönü ağır basar; kanıtlamaya ve açıklamaya dayanır. Kesin bir sonuca
ulaşmak hedeflenir.
SAYFA 135
HAZIRLANALIM
1. Okumanın faydaları nelerdir?
Düşüncelerinizi açıklayınız.
Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir
kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır. Bu ise aynı zamanda düşünce
ufkunu geliştirip, geniş bir görüş açısı sağlayarak, olayları inceleme yeteneği
kazandırır.
Ayrıca okuyan kişiler çok okumanın beraberinde getirdiği
zengin kelime dağarcığına sahip oldukları için, hikmetli ve etkileyici konuşarak
hitap ettikleri kişilerde etki de uyandırırlar. Bu etki ise insanlarla
ilişkileri güçlendirmekte, kişiye daha sosyal bir karakter kazandırmaktadır.
Dahası, geniş kelime dağarcığı, insanın daha fazla kavramla düşünebilmesini de
sağlar. Yani düşünce kapasitesini ve kültür düzeyini artırır.
Boş zamanlarını, çoğu zaman hiçbir yararlı bilgi aktarmayan
televizyon karşısında geçirmek yerine kitap okuyarak değerlendiren bu kişiler,
edindikleri bilgi ve kültür sonucunda aynı zamanda toplum içinde etkin bir
kişiliğe sahip olurlar. Tüm bu özellikler, kişilerin öncelikle kendileri için
okumaları gerektiğinin çok önemli bir göstergesidir. Okuyarak kendini geliştiren
kişiler ise elbette çevrelerinde gelişen olaylara da hakim olacak ve toplum
içinde eğitim seviyesinde zamanla bir ilerleme sağlanacaktır.
2. Her konuda herkes aynı şeyi
mi düşünür? Niçin?
Her insan aynı konuda aynı şeyi düşünemez. İnsanların
eğitim ve kültür düzeyleri, psikolojik özellikleri, ilgi ve ihtiyaçları,
olaylara ve durumlara bakış açılarını belirler.
3. Çeşitli denemelerden alınan
“Yazarlık bana sorarsanız bir yetenek işidir.”, “Bana sorarsanız kışın soba
başı eğlencelerinin, tandır şenliklerinin pek iç açıcılığı yoktur.”, “Bence en
büyük kötülüklerimiz en küçük yaşımızda belirmeye başlar.”, “Kanımca bunda
eğitim ve öğretim yöntemlerimizin de büyük rolü olmuştu.” cümlelerindeki ortak
özellik nedir?
Yazarlar, konuya kendi açılarından bakıyor, “bence, bana
sorarsanız, kanımca” gibi ifadeler yazarın öznel değerlendirmeleridir. Nurullah
Ataç’ın dediği gibi deneme “ben” ülkesidir.
4. Herhangi bir konuda yorum
yapmak, kişisel görüşlerini ileri sürmek kişiye neler
kazandırır?
Kişinin, olaylar ve durumları çözümleme yetisini
geliştirmesini, düşünceler arasında ilişkiler kurabilmesini, güzel konuşma ve
yazma becerisi kazanmasına ve geliştirmesini sağlar.
SAYFA 137
“Yazın Okuru Aranıyor” adlı metni
ve sınıfa getirdiğiniz denemelerden birkaçını okuyunuz. Konuları, yazılış
amaçları, dil-anlatım ve şekil özelliklerini tartışarak bu tür metinlerin ortak
özelliklerini belirlemeye çalışınız. Tespit ettiğiniz özellikleri sınıf
tahtasına yazınız.
Ölçütler
|
Yazın
Okurunu Arıyor
| |
Evet
|
Hayır
| |
Konu
bireysel dilin sağladığı rahat ve duygulu bir söyleyişle dile
getirilmiştir.
|
X
|
|
Terim
ve felsefi kavramların ağırlığından uzak bir ciddiyetle konu ele
alınmıştır.
|
X
|
|
Okuma
zevki vererek okuyucuyu düşünmeye yöneltmektedir.
|
X
|
|
Yazar
düşüncelerini kanıtlama gayreti içine girmemiştir.
|
X
|
|
İnsanın
birey olarak zaman ve toplum karşısındaki tavrı felsefeye özgü ciddiyetle ve
ilmi yazılara özgü kesinliğe yer vermeden dile getirilmiştir.
|
X
|
|
Yazar,
konu seçiminde serbest davranmıştır.
|
X
|
|
Metin
ufuk açıcı özellikler taşımaktadır.
|
X
|
|
Yazarın
içtenliği, yazının gücünü arttırmaktadır.
|
X
|
|
Metin,
okuru düşünmeye sevk etmektedir.
|
X
|
|
Pratik
hayatın gerçekleriyle kişi ilişkisi ortaya konmuştur.
|
X
|
|
Kültür
alanındaki değişme ve gelişmelerle insanın nasıl zenginleştiği ifade
edilmiştir.
|
X
|
0 Yorumlarınız