Mitlerin Ortaya Çıkışı, Mitler nasıl Doğdu, Mitolojik Öğeler


İnsanoğlu kendisini diğer canlılardan üstün kılan “dil” dediğimiz anlatım aracına sahip olduktan sonra, bu aracı yüzyıllar boyunca temel iletişim aracı olarak kullanmıştır. Düşüncelerini, duygularını, sevinçlerini, üzüntülerini, mutluluklarını, acılarını, tasarılarını, beklentilerini hep söze dönüştürerek karşısındakine iletmiştir. İnsanoğlu önceleri, yaşadığı gerçek ortamdan düş yoluyla başka bir dünyaya geçme ihtiyacını da yine söz yoluyla sağlamıştır. Günlük konuşma dilinin sözcüklerine büyülü anlamlar yüklemiş ve söze estetik bir boyut kazandırarak onu yüceltmiştir. İnsanoğlunun söze büyülü anlamlar yüklemesi, onun doğaya egemen olma, büyülü sözlerle hayatı yeniden düzenleme ihtiyacından doğmuştur. Öte yandan, insanlar doğaya egemen olamadıkları veya anlayamadıkları birtakım gizemli olaylara çeşitli yorumlar getirmişler; bazen coşkulu, bazen de hüzünlü bir ifadeyle büyülü sözleri bir araya getirerek ilk sanat ürünlerini oluşturmuşlardır. İşte; mitler, destanlar ve efsaneler böyle doğmuştur…


Mitlerin ortaya çıkışı, dinsel tapınmanın sistemleşmeye başladığı, törenlerin belli bir disiplinle yinelendiği bu dönemde görülür. Bu noktada mitosun genel inanışın aksine masal ya da destan gibi türlerden bütünüyle ayrıldığını ve bu anlamları yapısında barındırmadığını belirtmek gerekir. Mitos, ilkel insan için gerçeğin ta kendisi, yaşamı açıklamanın biricik yoludur. İlkelin düşüncesinde mitler işlevseldir. Öncelikle açıklayıcıdırlar, doğayı, evreni, insanı, doğum ve ölüm gibi bütün bilinmeyenleri açıklama gücüne ve yetkisine sahiptirler. Üstelik bunları varlığı tartışılmayan doğaüstü güçlere dayanarak açıkladıkları için tartışılmaz bir doğruluğa ve kesinliğe sahiptirler.
1. Mitleri, doğuşlarını, anlamlarını yorumlayan, inceleyen bilim.
2. Bir ulusa, bir dine, özellikle Yunan ve Latin uygarlığına ait mitlerin, efsanelerin bütünü.
Mitoloji kelimesi, Yunanca hikâye, efsane anlamına gelen mit (μυθος) kelimesi ile, söz veya anlatı anlamınagelen logos (λογος) kelimesinden oluşmuştur.
Mitler genelde sadece efsane ya da hikâye olarak görülse de, gerçekdışı ve metafiziksel yönlerinin yanı sıra yazıldıkları dönemin inanç sistemini de tanımlarlar. Eski inanç sistemleri, ortaya çıktıkları dönemin (veya dönemlerin) sosyolojik, dil bilimsel ve sanatsal yapısı hakkında geniş bilgi sunarlar. Bu nedenlerle mitler ve mitoloji, tarihi anlamak konusunda büyük öneme sahiptir.
Mitoloji genellikle ve en az bir din ile bağlantılı olur ve bu yüzden de mitolojilerde geçen kişiler çoğunlukla dini bir kimliğe sahiptir. Halk arasındaki kullanımında mitin genellikle kurgu ürünü veya yarı gerçek bir şeyi imlediği gibi bir kanaat olmakla birlikte mitin nesnel veya tarihî bakımdan doğru veya gerçek bir olgu ile ilişkisi yoktur, zira mitolojiler tarihi mânâda bir gerçeğin tasvirinden çok, genellikle manevi/spiritüel dünya ve gerçekle ilişkilidir.
Mitler insan hayatını renklendirmiş, insanların içinden çıkamadığı sorunlara çözüm olmuştur. Mitlerdeki olaylar insan yaşamını doğrudan etkiler ve her mitin bir kanıtı vardır. Örneğin Kozmogani miti bir gerçektir ve dünyanın varlığıda bunun kanıtıdır. Aynı şeyi “ölümün kökeni” mit içinde söyleyebiliriz. İnsanın ölümlülüğü de bunun kanıtıdır.
Mitolojinin insan üzerindeki etkisi azımsanmayacak kadar fazladır. Bir çok insan farkında olmadan ya da bilerek kökenini oluşturan mitolojinin, etkisi altına girer. Davranışlarını bu etki altında sürdürür ve biçimlendirir. Etnolog C. Strehlow’un Avusturyalı Aruntalar üzerinde yaptığı bir araştırına, sonucu mitolojinin etkisini bize en derin izleriyle gösterir. Avuntalar bazı törenleri kutlamalarınm nedenini şöyle açıklarlar; “Çünkü atalar bunun böyle yapılmasını buyurdular. Törendeki herhangi bir ayrıntının sebebini ise, çünkü kutsal halk bunu ilk kez bu biçimde yapmıştı diyerek açıklarlar. Kabilede yapılan törenlerin bir gerçeği ve bu gerçeğinde nedeni olan atalar vardır. Tüm bunlar o kabilenin mitlerinden elde edilen bilgilerle uygulanır. Bu mitlerin dışına çıkılması veya herhangi bir nedenle eksik yapılması mümkün değildir.
Destanlar (epope) daha çok, tarih öncesi, tanrı, yarı tanrı, tanrıça ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları konu alırlar. Destanlar tarih öncesi devirlerde söz, ezgi ve dansın birleşimiyle anlatılırdı. Yozlaşmamış biçimiyle destanlar, toplumu yöneten “ideal kişi”lerin, yani kahramanların dış güçlerle veya olağanüstü yaratıklarla olan savaşlarını anlatırlar. Ancak, destanların konusu yalnız mitoloji kaynaklı değildir. Kimi destanlar, milletlerin geçmişlerindeki önemli olayları, büyük önderlerin iç ve dış düşmanlarıyla yaptıkları savaşları, toplumu daha rahat bir hayata kavuşturma çabalarını konu edinirler.
Efsaneler (legende), yine sözlü geleneğin ürünü olan bir anlatım türüdür. Temelinde inanç unsuru vardır. Efsaneyi anlatanlar ve dinleyenler, sözkonusu efsanenin bir gerçek üzerinde kurulduğuna inanırlar. Efsaneler, tarihi devirler içerisinde oluşmuşlardır. Konusu bir olay veya tarihi-dini bir şahsiyet olabilir. Bu yönden mitlerden farklıdırlar. Mitlerde zaman, ilk-başlangıç zamanıdır. Mitlerin kahramanları tanrı veya yarı tanrılardır. Efsane kahramanlarının olağanüstü güçleri vardır ancak onlar tanrı değildirler. Mitler, ilkel dönemlerin ve ilkel kültürlerin ürünüdürler. Efsaneler ise günümüzde de oluşabilirler…
Destanlar ve efsaneler kaynaklarını mitolojiden, tarihten, dinden ve günlük olaylardan alabilirler. Mitolojik olaylar ve kahramanlar zamanla tarihi devirler içerisine yerleşerek destan veya efsane haline dönüşebilirler. Mitler, zenginleştirici ve derinleştirici bir unsur olarak destan ve efsanelerin içerisinde yer alabilirler.
Mitoloji kaynaklı destanlar, evrenin ve yeryüzündeki varlıkların yaratılışlarını; tanrıları ve tanrılar ile insanların birleşmesinden doğan yarı tanrıları; dev, ejder gibi şeytansı, kötü güçleri cisimlendirmiş yaratıkları; bu yaratıkların kendi aralarındaki veya insanlarla olan ilişkilerini, savaşlarını konu alır. Bu tür destanlar “mitsel destan” (mythique epope) olarak adlandırılır.
Load disqus comments

0 Yorumlarınız