SESSİZ
GEMİ
Artık demir alma günü gelmişse
zamandan,
Meçhûle giden bir gemi kalkar
bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi
sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil
ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu
seyâhatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar
gözleri nemli,
Bîçare gönüller! Ne giden son
gemidir bu!
Hicranlı hayâtın ne de son
mâtemidir bu!
Dünyâda sevilmiş ve seven
nâfile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer
dönmiyecekler.
Bir çok gidenin her biri
memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen
yok seferinden.
SESSİZ GEMİ ŞİİRİNİN
TAHLİLİ
Artık demir almak günü
gelmişse zamandan
Meçhûle giden bir gemi
kalkar bu limandan.
Şairin, bu kısa ama anlamlı
şiirinin giriş beyti gerek ses ahengi gerekse de zihnimizde canlandırdığı resim
itibariyle bizi hemen kendisine çekiveriyor.
Daha ilk beyitte hemen hemen
bu şiiri okuyan herkesin gözünün önüne bir liman, bir gemi resmi çıkıverir. Bu
da bu şiirin tasvir konusunda da ne kadar güçlü olduğunu devamındaki beyitlerde
ispatlayacaktır. Başta da söylediğimiz gibi sembolizmin Türkiye’deki öncü
şiirlerinden biri olan Sessiz Gemi şiiri için kelimelerle çizilen resimdir de
diyebiliriz.
Hiç yolcusu yokmuş gibi
sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne
mendil, ne de bir kol.
Bir gemi düşünün ki hiç
yolcusu olmayacak ve giderken onu uğurlayan kişiler el sallayamayacak. Hele bu
işin içinde ölüm varsa bu hareketler oldukça garip kaçacaktır. Gerçi günümüzde
hiçbir dinde tasvip edilmeyen alkışlama, şarkı söyleme gibi çağ dışılıktan da
öte yobazlıkla ilişkilendirebileceğim tutumları göz ardı ederek bunları
söylüyorum.
Şiirimizin ikinci beytinde
resme biraz daha renk katıldığını görürüz. Bu beyitte de yine o ses ahengi devam
eder. Okurken sanki bir ritim size eşlik eder. Bu da şiirin müzikal bir yönünün
olduğunu gösterir. Ki bu şiirin şarkı olarak diller de dolanması da bunu
ispatlamaktadır.
Rıhtımda kalanlar bu
seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar
gözleri nemli,
Bir de yolculuk düşünelim. Ama
bu şiirin sembolize ettiği ölüm yolculuğu olmasın. Bir annenin oğlunu askere
uğurlamasını göz önüne getirin. Evladını asker ocağına kim bilir ne düşüncelerle
gönderiyor. O anın resmini çizmek istese bir ressam acaba o elemi nasıl çizerdi?
Bunu çok merak ediyorum. Hele hele ülkemizdeki gibi evlatlar askere kurbanlık
niyetine yollanıyorsa…
Türk analarındaki bu yüksek
düşünce bizleri belki de binlerce yıldır ayakta tutan nedenlerden bir tanesi.
Onun içindir ki her ana, yavrusunu asker ocağına gönderirken büyük bir keder
içindedir. Ve o askerlik süresi boyunca gözü hep kapıdadır. Oğulcuğu her an
çıkıp geliverecek gibidir. Ama yüreğinin bir köşesinde hep kara bir düşünce de
vardır.. “Ya gelmezse!” diye..
Bu örneği size şiirin her
beyitine onlarca anlam yüklenebilir olduğunu göstermek için verdim. Aslında ölüm
tasvir ediliyor ama bakın burada ben bu düşünceye de hasıl oldum. Zaten bir
şiiri veya nesri önemli kılan ve onu büyük eser eden özelliklerden bir tanesi de
o eserin her okunduğunda zihnimizde yeni bir çağrışım
uyandırmasıdır.
Biçare gönüller! Ne giden son
gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son
matemidir bu.
Bu beyitte ise şair artık asıl
maksadını işaret etmeye başlıyor ve resme bir fırça darbesi daha atıyor. Bu
beyitte şairin karamsarlığını da görmek mümkün. Aslında şiirin tümünde olan bu
karamsarlık, burada çaresizliği de yanına alarak karşımıza çıkıyor. Aruz
şiirinin yalnızca Osmanlı Türkçesi ile yazıldığını sananlar Mehmet Akif Ersoy ve
Yahya Kemal Beyatlı’nın şiirlerini okuduğunda bu düşüncenin yanlışlığını apaçık
görmektedirler. Hele hele İstiklal Marşı’nı bile hece şiiri sanıp parmak
hesabına düşenleri de gördükten sonra Türkçe aruz şiirinin ülkemizde yeterince
anlaşılamadığını düşünmeye başlıyorum.
Dünyada sevilmiş ve seven
nafile bekler;
Bilinmez ki giden
sevgililer dönmeyecekler.
Aslında bu şiiri sevgililerine
aşk şiiri diye gönderenleri önceleri yadırgıyordum ama yukarıdaki beyitlerde
söylediğim gibi “her okuyanda farklı düşünceler meydana getirmelidir” sözüm
yüzünden bunu söyleyemiyorum Çünkü bu beyit beni bu yadırgamamdan alıkoyuyor. Bu
beyiti sevgilisinden ayrılmış birinin sevgilisine gönderdiğini hayal ediyorum..
Ne kadar anlamlı bir beyit… Bu şiiri pek çok şiirsever gibi öyle üstün körü
okusaydım ben de elbet ayrıldığım sevgilime bu beyiti hiç sakınmadan
gönderirdim..
Bir çok gidenin her biri
memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen
yok seferinden.
Şiirimizin son beyitinde şiire
anlamlı bir nokta konduğu gibi zihnimizde oluşan tablo da öyle yarım
bırakılmıyor. Bilakis tabloyu şiiri okuyanın tamlaması için eline bir fırça ve
boyalar veriliyor. Şiiri okuyan ister siyaha boyar ister
maviye…
Şimdi şiir yazma gayretinde
olan insanların şapkalarını önlerine koyup bir kere daha düşünmelerini
istiyorum. Böylesine şiirler yazmak elbette her kişinin harcı değil ama en
azından yazılan şiirleri ya da okunan şiirleri böylesine farklı bir bakış
açısıyla irdelemek gerektiğine inanıyorum. Yani her alt alta gelen dizenin şiir
olmayacağı düşüncesi herkeste oluşmalıdır. Günümüzde ne yazık ki aruz şiirinden
daha zor bir tür olan serbest şiir almış başını gidiyor. Böyle binlerce şiircik
okumuş biri olarak şiirleri üzerinde emek vermeyen, onları her açıdan akıl ve
hayal süzgecinden geçirmeden başkalarıyla paylaşan insanların biraz daha titiz
olmalarını ümit ediyorum.
Biçim Yönünden
inceleme
Ölçü : Şiirde aruz ölçüsü
kullanılmıştır.Şiirin kalıbı Mef û lü Me fâ î lü Me fâ î lü Fe û
lün
Kafiye ve
redifleri
Artık demir alma günü gelmişse
zaman dan, -dan >redif -man> zengin
kafiye
Meçhûle giden bir gemi kalkar bu
liman dan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır
y-ol; -ol > tam kafiye
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir
k-ol.
Rıhtımda kalanlar bu seyâhatten
el-em-li, -li > redif -em> tam
kafiye
Günlerce siyah ufka bakar gözleri
n-em-li,
Bîçare gönüller! Ne giden son gemi-dir
bu! -dir bu > redif -emi> zengin
kafiye
Hicranlı hayâtın ne de son mâtemi-dir
bu!
Dünyâda sevilmiş ve seven nâfile
b-ekler; -ekler> zengin akfiye
Bilmez ki giden sevgililer
dönmiyec- ekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki
yer-inden, -inden >redif -er> tam
kafiye
Bir çok seneler geçti; dönen yok
sefer-inden.
Şiirde zengin bir kafiye redif
örgüsü vardır. Ahenk hem aruz ölçüsü hem de kafiye rediflerle
zenginleştirilmiştir. Ayrıca şiir iç ahenk bakımından da
zengindir.
Bazı ses ve sözcükler tekrar
edilerek bu zenginlik sağlanmıştır.
Birinci beyitte gemi- giden,
günü –gelmişse sözcüklerinde g sesi tekrar edilmiş.
İkinci beyitte yolcusu- yol,
yokmuş sözcüklerinde “y “ sesi tekrar edilmiş.
Diğer beyitlere bakıldığında
onlarda da bu iç zenginliğin olduğu görülecektir. Yahya Kemal, şiirde musikiyi
en iyi işleyen şairlerimizdendir.
Üslup:
Şair dile o kadar hâkimdir
ki. Şiirden bir sözcük çıkarsanız şiirin büyüsünün bozulduğunu göreceksiniz.
Türkçeyi ustalıkla aruza uygulamıştır. Şiir oldukça sade bir Türkçe ile
yazılmıştır. Manasını bilmediğimiz bir sözcük yoktur. Ölüm temasını hiç ölüm
sözcüğü kullanmadan ustalıkla işleyebilme maharetini gösteren şair insanı adeta
mest eder. Kullandığı sözcükler musikinin eşliğinde adeta dans ederek ağızdan
dökülür kulaklarda hoş bir seda bırakır. Şair şiirle resim çizme maharetini de
göstermiştir. Şiiri okuduğunuz zaman gözünüzde bir tablo canlanıverir
hemen.
Tema:
AYRILIK
0 Yorumlarınız