Fransız devriminin ardındaki yıllara rastlayan 19. yüzyılda Avrupa sarayları bazı ülkelerde -Fransa’da olduğu gibi-halktan kişilerin eline geçmiş, diğerlerinde ise halkın, ülke üzerindeki politik gücü sarayın ve asillerin yaşamlarını da etkilemişti.
19.yüzyıl süresince sanayi üzerinde çok çeşitli etkinin rol oynadığı görülebiliyordu. Bir yandan geçmişin zevk ve ihtişamı devam ederken diğer yandan sıradan insanların güncel yaşamdaki sorunlarına çözümler getirilmişti.
19.yüzyıla damgasını vuran en önemli etken üretimin sanayileşmesiydi. Toplu üretim yöntemleri ve makineleşme doğal olarak ürünlerin kalitesinde ve biçiminde eskisine göre büyük farklılıklar yaratmıştı. Ancak tasarımı daha derinden etkileyen olgu, endüstrileşme dolayısı ile toplumsal yapıda ortaya çıkan değişimlerdi. Fabrikaların çevrelerine iş bulmak üzere gelen taşralılar giderek nüfusu artan şehirlerin oluşmasına yol açmışlardı. Buralara yeni gelenler yalnız eğitimsiz ve niteliksiz işçiler değildi. Bir de teknisyenler, bürokratlar, eğitimciler, serbest mesleklerde çalışanlar ve küçük ticaret erbabı gibi ekonomik gücü daha iyi bulunan alt orta sınıf vardı. Bunlar zengin burjuvada ve asillerde gördükleri daha nitelikli bir yaşam tarzını kendilerine amaç edinmiş hırslı bir kitleyi oluşturuyorlardı. Ancak satın alma güçleri -göreceli olarak rahat bir yaşamı sağlamakla birlikte-sınırlıydı. Aynı zamanda yüksek sınıfın bu konulardaki kültürel birikiminden ve deneyimlerinden de yoksundular.
Daha önceki yüzyıllarda tasarım her döneme özgü sosyal, kültürel ve teknolojik etkenlerle doğal olarak gelişiyor ve toplumun en yüksek katmanlarından sıradan halk kitlelerine doğru yayılıyordu. Mimarlık, mobilya, çeşitli kullanım öğeleri ve bunların üzerindeki dekoratif unsurların uygulanmasında dönemin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısından kaynaklanan biçimsel özellikler gözetiliyordu. Saray stilleri bu koşullar altında ortaya çıkmıştı ve her biri kendi döneminin temsilcisiydi.
Bir “ara dönem” olarak nitelendirebileceğimiz 19.’yy.da ise bu konuda bir otorite boşluğu göze çarpıyordu. Yeni stillerin yaratılmasında öncülük edecek güçlü saraylar artık yoktu. Diğer yandan yeni kurulan endüstrilerde işletme ve teknolojiye ait sorunların üstesinden gelmeye çalışan üreticiler tasarımları çeşitli kaynaklardan rastgele sağlanan ürünlerini çok seçici olmayan yeni orta sınıfa sunuyorlardı. Önceki dönemlerde yapılan el işi göz nuru eşyaların ucuz taklitleri ile satışlarını garantiliyorlardı.
Tüm yüzyıl boyunca tasarımda seçmecilik en önemli nitelikti. Önceki yüzyılların stilleri arada bir aynen kopyalanmış, ama çoğu kez birbiri ile harmanlanarak ve günün verilerine göre değişimlere uğratılarak kullanılmıştı. Kıymetli malzemelerin taklitlerinden yapılmış olan endüstri ürünleri genel olarak çok süslü ve gösterişliydi. Geleneksel el işçiliği ile yapılmış ürünlerde de aynı tutum izlenebiliyordu. Örneğin İngiltere’nin önde gelen mimar ve tasarımcısı Augustus Welby Northmore Pugin(1812-52) 1830’larda
yeni yapılan tasarımların aşırı derecede süslü olmasını eleştiriyor, bir mobilyanın üzerinde gerekli olmayan hiçbir unsurun bulunmamasını tavsiye ediyordu. Ancak kendi yaptığı mobilya tasarımlarında karmaşık ve ağır süslemeler yer alıyordu. Sonuç olarak yeni orta sınıfın gereksinimleri ve beğenileri doğrultusunda gelişen tasarım anlayışı tüm topluma yayılmış, giderek yüksek burjuvanın ve sayıları azalmakta olan zengin asillerin ve hatta elitlerin yaşadıkları çevreleri de egemenliği altına almıştı.
Yüzyılın başlarında endüstri üretiminde yaşanan acemilikler doğal olarak ürün kalitesine yansıyordu. Giderek artan talebi karşılayabilmek için az zamanda çok ürün elde etmeye çalışan yapımcılar kaliteye yeterli özeni gösteremiyorlardı. Doğal ağacın damarlı, budaklı ve değişken yapısından dolayı mobilya endüstrisinde makinelerden çok az yararlanılabiliyordu. Ancak yüzyılın sonlarına doğru mobilya üretiminde daha iyi sonuçlar elde edilebilecek makineler yapılabildi. Ama tüm bu yazılanlardan, 19.yy.
mobilyalarının hepsinin düşük kalitede yapıldığı anlamı çıkarılmamalıdır. Yapımcılıkta eski gelenekleri terk etmemiş olan ustalar da piyasaya hizmet veriyorlardı. Bütün batı ülkelerinde malzemenin özenle işlendiği çok sayıda üretim yeri vardı. Bazılarında 18.yy. saray mobilyalarını aratmayacak nitelikte mobilyalar yapılıyordu. Seri üretime yönelik büyük üretim merkezlerinde bile firmaya prestij sağlamak üzere özel siparişleri karşılayan ve geleneksel yöntemlerle çalışılan atölyeler bulunuyordu.
Tarih boyunca mobilyalar kişilerin toplum içindeki yerlerini belirtmede bir aracı olmuşlardır. 19yy.da da farklı bir yaklaşım yoktu, mobilya bir saygınlık aracıydı. Ancak orta sınıfın günlük yaşamdaki pratik sorunlarına da tam olarak çözüm getirmesi beklenirdi. Bu yüzden rahatlık, sağlamlık ve kullanışlılık aranan özelliklerdi.
0 Yorumlarınız