2013 - 2014 11. Sınıf Türk Edebiyatı Sayfa 17 - 18 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

11. Sınıf Türk Edebiyatı Kitabı Cevapları - Yıldırım Yayınları - Sayfa 17,18 YENİLEŞME DÖNEMİ, DEĞERLENDİRME, ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI


DEĞERLENDİRME (sayfa 17)
1. Aşağıdaki cümlelerin başına yargılar doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
(D) Edebiyat ürünü olan metinler, sosyal, siyasi ve tarihî koşullardan faydalanılarak ortaya konur.
(D) Osmanlı Devleti’nde sosyal düzen, merkezî otoriteyle sağlanıyordu.
(Y)Tanzimat Fermanı, 1860’ta Mustafa Reşit Paşa tarafından ilan edildi.

2. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun biçimde doldurunuz.
• Osmanlı Devleti’nde yenileşme Tanzimat edebiyatını hazırlayan nedenlerdendir.
 Vatan, hürriyet, eşitlik, adalet gibi kavramlar ilk olarak Yenileşme Dönemi sanatçıları tarafından oluşturulmuştur.
• Yenileşme Döneminde sanatçılar makale ve şiirlerinde vatan, adalet, eşitlik, hürriyet gibi kavramları işlemişlerdir.
• Edebiyatı, sosyal ve siyasi hayatı tümüyle etkileyen Osmanlı Devleti’ndeki yenileşme hareketleri, Padişah Abdülmecit zamanında başlamıştır.

3. Aşağıdakilerden hangisi Tanzimat Fermanı’yla ortaya konan yeniliklerden biri değildir?

A) Halk arasında eşitiliğin sağlanması
B) Açık yargılama
C) Gelire göre vergi alınması
D) Kişi haklarına saygı
E) Meşrutiyetin ilanı

CEVAP: E

4. Osmanlı Devleti’ndeki “Yenileşme Dönemi” ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylene­mez?
A) Gazeteciliğin önem kazandığı
B) Batılı devletlerle ilişkilerin arttığı
C) Aydınların Batı’ya iyi duyduğu
D) Yenileşmenin, önce ekonomik alanda gerçekleştiği
E) Adlî, siyasi, askerî, sosyal ve ekonomik alanda gelişmelerin olduğu

Cevap: D

5. Yenileşme Döneminde aydınların Batı’ya yönelme nedenlerini söyleyiniz.

Batı’nın, birçok alanda Osmanlıdan ileride olması. Sosyal, ekonomik, teknolojik bakımlardan Batı’yı örnek alma zorunluluğu hissedilmiştir.

ÜNİTE SONU ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME SORULARI (sayfa 18)
1. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun biçimde doldurunuz.
• Osmanlı Devleti’nde Yenileşme Dönemi aydınları Batı’nın düşüncesine, sanatına ve Batı’da gerçekleştirilen bilimsel, sosyal gelişmelere ilgi duymuşlardır.
• Osmanlı Devleti’nde yenileşme, çöküşün nedeni değil, sonucudur.
2. Aşağıdaki cümlelerin başına yargılar doğruysa “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
(D ) Yenileşmenin nedenlerinden biri de Batı’yı tanıyanların oradaki hayata ve sosyal düzene, hukuk ve eğitim düzenine ilgi duymalarıdır.
( D ) Yenileşme Dönemi şairlerinden Sadullah Paşa, modern dünya görüşünün ilk savunucularındandır.
( D ) Osmanlı Devleti’nde sosyal düzen, merkezî otorite ile sağlanırdı.

3. Yenileşme Dönemi ile ilgili olarak verilen aşağıdaki eşleştirmelerin hangisinde yanlışlık vardır?
A) Abdülmecit - Tanzimat Fermanı
B) Ahmet Vefik Paşa - Gedikpaşa Tiyatrosu
C) Abdülmecid - Yeniçeri Ocağının Kaldırılması
D) Ziya Paşa - Takvim-i Vakayi
E) Mustafa Reşit Paşa - Gülhane Hattı Hümayunu

CEVAP: C

4. “Oliver Tiwist” adlı romanın yayımlanmasıyla birlikte İngiltere’de çocuk hakları konu­sunda çalışmalar yapılmıştır. Bu durum bizi, edebî eserlerle ilgili aşağıdaki yargılardan han­gisine ulaştırır?
A) Edebî eserler, toplumsal gelişmelerden ayrı tutulamaz.
B) Edebî eserler, toplumsal duyarlılığın dışa yansımış şeklidir.
C) Siyasi ve sosyal gelişmeler edebî eserlerin konusunu oluşturur.
D) Edebî eserler, siyasi ve sosyal hayat üzerinde etkili olabilmektedir.
E) Edebî eserler, topluma bir şeyler kazandırmak amacıyla kaleme alınır.

CEVAP: D

5. Osmanlı Devleti’nde toplumu temsil eden piramidin sıralanışı, aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir?
A) Padişah, ilim adamları, askerler, halk, zanaatçılar
B) Padişah, askerler, ilim adamları, zanaatçılar, halk
C) Padişah, ilim adamları, zanaatçılar, askerler, halk
D) Padişah, halk, askerler, ilim adamları, zanaatçılar

CEVAP: B

7. Batı’da ortaya çıkan zihniyet devriminin temelini oluşturan kavramlar ile düşünce akımlarının neler olduğunu söyleyiniz.
Rönesans
Reform hareketleri
Rasyonalizm, pozitivizm, determinizm, pragmatizm

8. Osmanlı Devleti’nde Yenileşme Döneminin hangi sebepler sonucu oluştuğunu söyleyiniz.
Batı’nın teknik bakımdan ileride olması, Osmanlı’nın bilimsel gelişmeleri takip edememesi, bu bakımdan geri kalması
Batı’nın sosyal hayat, hukuk düzeni bakımlarından ileri seviyede olması

Bazı aydınların ve sanatçıların Batı’yı örnek alarak bu doğrultuda eserler ortaya koymaları
Read more

2013 - 2014 11. Sınıf Türk Edebiyatı Sayfa 26 - 27 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

11. Sınıf Türk Edebiyatı Kitabı Cevapları - Yıldırım Yayınları - Sayfa 26, 27
Tanzimat Edebiyatının Oluşumu

Anlama-Yorumlama (sayfa 26)
1. 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı ile Tanzimat edebiyatının başlangıç tarihi (1860) ara­sında uzunca bir sürenin geçmiş olması hangi sebeplerle açıklanabilir?
Tanzimat Fermanı'ndan sonra Osmanlı Devleti'nde askeri, siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda birçok yenilikler yapıldı. Bunların edebiyata yansıması için biraz zamanın geçmesi gerekiyordu. Ayrıca Avrupa'ya öğrenciler gönderildi. Bu öğrenciler, Avrupa'nın sanatını, kültürünü, edebiyatını öğrenip yurda döndüler. Hazırlık döneminde çeşitli çeviriler yapıldı. İlk özel yerli gazetenin çıkmasıyla Tanzimat edebiyatı başlamış oldu.

2. Tanzimat sonrası oluşan edebiyatta sosyal fayda ön plana çıkmıştır.

3. Tanzimat edebiyatı iki döneme ayrılıyor. Tanzimat edebiyatının birinci döneminde sanat toplum içindir, ikinci döneminde sanat sanat içindir anlayışı vardır. Bu anlayışa yönelmelerinin nedenleri dönemlerinin sosyal, siyasi ortamıdır.
Buna kısaca değinecek olursak birinci dönemde Batı'daki düşüncelerin etkili olduğunu görüyoruz. (hürriyet, adalet, hak, hukuk) Fransız İhtilaliyle birlikte ortaya çıkan bu düşünceler edebiyatımızda Tanzimat'ın birinci döneminde etkili olmuş, padişahlık yönetimi eleştirilmiş, meşruti bir yönetim istenmiştir. Halkın düşüncelerini serbestçe dile getirmesi gerektiği ifade edilmiştir. Yenilik, yenileşme düşüncesi edebi eserlerde dile getirilmiştir.
İkinci dönemde II. Abdülhamit'in baskıcı yönetimi ve sansürü dolayısıyla sanatçılar toplumsal konuları dile getirmekten çekinmişler, sanat sanat içindir anlayışına yönelmişlerdir.

DEĞERLENDİRME (sayfa 27)
1. Aşağıdaki cümlelerin başına yargılar doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
( Y  ) Tanzimat Fermanı Batılı ülkelerin baskısıyla ilan edilmiştir.
( D ) Tanzimat Fermanı 1839’da ilan edilmesine rağmen Tanzimat edebiyatı 1860’ta başlamıştır.
( D ) Tanzimat edebiyatı eğitim için Avrupa’ya giden gençlerin oluşturduğu edebiyattır.

2. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun biçimde doldurunuz.
• Tanzimat Dönemi Edebiyatı 1860 tarihinde Şinasi ve Agah Efendi'nin birlikte çıkardığı Tercüman-ı Ahvâl gazetesi ile başlamıştır.
• Tanzimat edebiyatının tanınmış sanatçıları Batı  kültürünü yakından tanımışlardır.
• Türk edebiyatında ilk resmî gazete Takvim-i Vekayi, yarı resmî gazete Ceride-i Havadis,
Tercüman-ı Ahvâl ise ilk özel gazetedir.
• Tanzimat’la birlikte edebiyatımıza roman, hikaye, makale, tiyatro gibi edebî türler
girmiştir.
3. Aşağıda verilen Tanzimat Dönemine ait gazeteleri, yayımlanmaya başlandıkları tarihlerle eşleştirdiniz.
Takvim-i Vakâyi - 1831
Tercüman-ı Ahvâl - 1860
Ceride-i Havâdis - 1841
Tasvir-i Efkâr - 1862

4. Tanzimat Fermanı ile ilgili olarak verilen aşağıdaki yargıların hangisi yanlıştır?
A) Osmanlı Devleti, yüzünü Batı’ya çevirmiştir.
B) Özel gazetelerin çıkarılmasına müsaade edilmiştir.
C) Azınlıkların tüm hakları güvence altına alınmıştır.
D) Değişiklikler adli, idari, mali, siyasi ve askerî alanda yapılmıştır.
E) Devlet yapısında kökten bir değişime değil, birtakım düzenlemelere gidilmesi benimsenmiştir.

cevap: C

5. Tanzimat Döneminde, Batılılaşmanın sağlanabilmesi için ne gibi faaliyetlerin gerçekleştirildiğini sözlü olarak ifade ediniz.
Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar kanun önünde eşit sayılmıştır.
Herkesin can, mal, namus güvenliği devlet eliyle güvence altına alınmıştır.
Askerlik süresi belli bir düzene bağlanmıştır.
Mahkemelerde açık yargılama yapılmaya başlanmıştır.
Rüşvet, adam kayırma yasaklanmıştır.
Müsadere (şahsın mal varlığına zorla el koyma) yasaklanmıştır.
Read more

2013 Askerlik Ne Zaman 12 Ay'a Düşüyor?

Genelkurmay Başkanlığı, uzun dönem askerliğin 12 aya indirilmesi konusunda hükümet ile görüş birliğine vardı. Düzenleme yılbaşına kadar çıkmasıyla birlikte yaklaşık 280 bin er ve erbaş erken terhis olabilecek.

Başbakan Erdoğan'ın ATV-A Haber canlı yayınında askerlik süresinin 12 aya indirilebileceğini açıklamasının ardından, Türk Silahlı Kuvvetleri de askerlik süresinin inmesi konusunda yeşil ışık yaktı.

GÖRÜŞ BİRLİĞİNE VARILDI

Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, uzun dönem askerliğin 12 ay olarak kısaltılması konusunda görüş birliğine varıldığı belirtildi. Kısa dönem askerlik ise 6 ay olarak kalacak. Yedek subaylık uygulaması aynen, yani 12 ay olarak devam edecek. Düzenlemenin uygulamaya geçebilmesi için TBMM'nin kararı bekleniyor.

Kaynak; Milliyet.com.tr
Read more

2013 - 2014 11. Sınıf Türk Edebiyatı Sayfa 21 - 30 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

1. III. Selim'den itibaren gerçekleştirilen yenilikler ve bu yeniliklerin kapsadığı alanlar:
I. Mevcut asker ocaklarının düzenlenmesi,
II. Avrupa usulünde yeni bir ordu kurulması,
III. Savaş teknik gruplarının düzenlenmesi.

III. Selim döneminde yapılan ıslahatlara Nizam-ı Cedit adı verilmiştir. Bu dönem ıslahatlarının ağırlık merkezini askeri ıslahatlar oluşturmuştur.
Nizam-ı Cedit Ordusu kuruldu. Bu ordu yeniçerilerden seçilen ve Anadolu’dan getirilen askerlerden kurulmuştur. Avrupa tarzında eğitilen bu ordu ilk askeri başarısını Akka’da Fransızlara karşı kazanmıştır. Ordunun giderleri yeni kurulan İrad-ı Cedit hazinesi tarafından karşılanmıştır. III. Selim donanmaya önem vermiş ve tersaneyi ıslah etmiştir. Mühendishane-i Berr-i Hümayun (Kara Mühendishanesi) ve Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (Deniz Mühendishanesi) adıyla okullar genişletilmiştir. Avrupa’daki gelişmeleri takip etmek ve Osmanlı Devleti hakkındaki düşüncelerini öğrenmek amacıyla Avrupa’nın önemli merkezlerinde sürekli elçilikler kurulmuş, Paris, Londra, Viyana ve Berlin’e elçiler gönderilmiştir. Ülke parasının değerini korumak için yerli malı özendirilmiştir. Resmi devlet matbaası kurulmuştur. İlmiye sınıfının ıslahı için çalışıldı. Yeni kitaplar tercüme edilmiş ve Fransızca devletin ilk resmi yabancı dili haline getirilmiştir.
III. Selim tarafından yapılmak istenen ıslahatlar; yeniçerilerin tepkisi, devlet adamlarının lüks ve israfa dalmaları, İrad-ı Cedit hazinesi için konulan vergilerin toplumda meydana getirdiği huzursuzluk ve yabancı elçilerin aleyhte propaganda yapmaları gibi nedenlerden dolayı başarılı olamamıştır.
Kabakçı Mustafa İsyanı’yla III. Selim öldürülmüş (1807) ve Nizam-ı Cedit ıslahatları ortada kalmıştır



2.Tanzimat ile getirilmek istene yenilikleri kimlerin , niçin istediklerini araştırıp  bu konudaki düşüncelerinizi yazınız.
Tanzimat ile getirilmek istene yenilikler dış baskılar sonucunda ortaya çıkmıştır(1856 Paris Antlaşması)
-Fransa nın ısrarı ile diğer devletlerin de katılımıyla(ingiltere,avusturya vsvs...) fermanın maddeleri belirlenmiştir.Islahat fermanı çıkış kaynağını yabancı devletlerden alır.Paris antlaşmasında yer aldığı için uluslar arası bir sorun haline gelmiştir.
-Osmanlı devleti paris antlaşmasının şartlarını kendi lehine çevirebilmek için bu fermanı ilan etmek zorunda kalmıştır.

Islahat fermanının asıl hedefi
- Müslümanlar ile gayri müslimler arasında her yönden tam bir eşitlik sağlamaktır.
- Din, vergi, yargılama, eğitim, devlet memurluğu ve temsil alanında o zamana kadar olan farklar kaldırılıyordu.
- Hukuki niteliği olarak ıslahat fermanı ferman niteliğindedir.
Paris anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan edilmisti.(1856) Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer aldı.

3.Edebiyatta tanzimat ne zaman ve niçin başlamıştır?
 1860’da ilk özel Türk gazetesi olan “Tercüman-ı Ahval”in çıkışı ile başlayan, Batı Uygarlığı’nın etkisinde  gelişen Türk Edebiyatı’nın ilk aşamasıdır. İsmini başladığı dönemin dönüm noktası olan “Tanzimat Fermanı”ndan  almıştır.
Tanzimat’la ortaya çıkan “orta sınıf”, kullandığı günlük konuşma diline çok yakın bir dili olan kendi
edebiyatını yaratır ve onu toplumun hizmetine sunar. Bu yeni  edebiyat beraberinde yeni görüşleri ve o güne kadar Türk  Edebiyatı’nda görülmemiş olan yeni edebî türleri getirir,  “yenileşme” olgusunu edebiyat yolu ile halka benimsetmeye,  halkı eğitmeye çalışır.
“Eski-Yeni” ikiliğinden kurtulamayarak hedefine tam  olarak ulaşamamakla beraber bu edebiyat dönemi Türk  Edebiyatı’nda yepyeni bir sayfa açmayı başarmıştır.

Peki… Bu edebiyatın getirdiği yenilikler nereden  gelmiştir? Bu edebiyata adını veren fermana neden ihtiyaç  duyulmuştur? Hedefe ulaşmayı engelleyen bu “ikilik” neydi?
Edebiyat’ın en büyük kaynağı beşeriyattır! Bu nedenle  Tanzimat Edebiyatını anlamak için önce Tanzimat  Dönemi’ndeki sosyal olguları ve yapılanları anlamak en  akıllıca iştir.

4. 19. Yüzyılda İstanbul (Suriçi ) aait yaşamı araştırınız.
Bugünkü Eminönü ve Fatih ilçelerini kapsayan Suriçi klasik Müslüman Osmanlı semtini temsil etmektedir. Bir imparatorluk merkezi olarak 20. yüzyıl başlarına dek bu özelliğini sürdürmüştür. Suriçi'nde camiler ile her türden dini yapılar bu bölgenin toplumsal ve kültürel örüntüsünde belirleyicidir. Yine Süleymaniye Medresesi'nde yer alan Meşihat Suriçi'nin dini bir merkez olma özelliğini tamamlar. Suriçi'nde bulunan bir diğer önemli yapı Eyüp Camii'dir. Kara surları ile Haliç surlarının birleştiği yerin dışında yer alan Eyüp Camii ve Türbesi islam dünyasının kutsal yerlerinden kabul edilir.

Anıt eserleri camileri sarayı Babıali'si Kapalıçarşı'sı ve diğer özellikleriyle Suriçi Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bir yerdi. Osmanlı'nın kültürel değerleriyle yüklüydü.

Beyoğlu öteden beri Osmanlı'da Batı'nın simgesi olmuş bir yerleşim yeridir. 16-19. yüzyıllar arasında Beyoğlu çevresinde mezarlıklar kırlar üzüm bağları ve de tek tük yerleşimler vardır. Taksim'den ötesi boştur. Bina toplulukları Cumhuriyet'te istiklal Caddesi ismini alana kadar Cadde-i Kebir ile iki yanındaki beş on sokaktan ibaretti. Beyoğlu'nda yabancılar ve azınlıklar yaşamıştır Türk ve müslümanlar yok gibiydi.

19. yüzyıldan itibaren Beyoğlu büyük bir değişim geçirir. Beyoğlu'nun yaşadığı bu değişimde yangınların etkisi büyüktür. 19. yüzyılda çıkan yangınlar Beyoğlu'ndaki Batı tarzı yapılaşmayı hızlandırmıştır. 1850'li yıllardan sonra yeniden yapılaşmayla bir Avrupa kenti görünümü alan semt Frenklerle azınlıkların kaynaşmış bir yaşam sahnesidir. Bu ülke ile ilgisizkopuk ama parlak bir yaşamdır. Oteller balolar cafeler operalar dönemidir. Çok seçkin bir yaşam hüküm sürmektedir. Avrupa'da bir oyun sergileyen dönemin en ünlü sanatçıları yeni işlemeye başlayan yataklı vagonlara atladıkları gibi aynı temsil ve konserleri Beyoğlu'nda verirlerdi.

Padişahlar saray halkı ve diğer kişiler Suriçi'ni birçok mimari şaheselerle süslemeye gayret etmişler; şehre islami özelliğini veren tipik camili siluetini oluşturmak için birbirleriyle yarışmışlardır. Birçok cami han hamam hayır ve eğitim kurumları inşa edilmiştir. Bunların en ünlüsü ve en eskisi Fatih Külliyesi'nde

Beyoğlu'nda yabancı elçilikler kurulduktan bir süre sonra bunların etrafında Batılı bir koloni grubunun oluştuğu gözlenir. Böylece yabancı uyruklu önemli bir topluluk Beyoğlu'nun hem nüfuslanma hem de şehircilik açısından gelişmesinde etkili olmuştur. Beyoğlu'nda yaşam bu yabancı elçiliklerin çevresinde biçimlenmeye başlar.

Beyoğlu'yu İstanbul'un diğer yerlerinden farklı kılan taraflarından birisi de buranın atmosferi ile kaynaşıklık içinde olan kahvehane ve pastahaneler ve meyhanelerdir. Özellikle meyhaneler eğlence semti Beyoğlu'nun simgelerindendir.

Türkiye'de modern oteller ilk defa Beyoğlu'nda yapılmaya başlandı. Beyoğlu özellikle 1870'li yıllardan itibaren güzel otel binalarına kavuşmaya başlar. Bu dönemde oteller genellikle istiklal Caddesi ile Meşrutiyet Caddesi kenarlarında yer alır. Otellerde daha çok yabancılar ve gayri müslimler kalır.

Beyoğlu Batılı görsel sanatların merkezidir aynı zamanda. Tiyatro sinema fotoğrafçılık gibi görsel sanatlar ilk olarak Beyoğlu'nda ortaya çıkar gelişir. Beyoğlu'nda Batılı tiyatro temsilleri Fransız ve italyan gruplar tarafından verilir. Daha sonra yerli tiyatrolarımız kurulur. Batı'nın sahne tekniği yaşam biçimi kültürü tiyatro aracılığıyla sunulmaya başlanır.

Sinemanın serpildiği yer de Beyoğlu'dur. Tiyatro salonları sinema için de kullanılabilirdi. Onun için sinemanın da mayası Beyoğlu'nda tuttu. Genelde istiklal Caddesi'nin iki yanındaki sinemalar tiyatrolara nazaran daha uzun mesafe içine yayılmıştı.

Tüm bunlar da gösteriyor ki Batı kültürünün yaşam tarzının etkin olduğu bir yerdi Beyoğlu. Burada özellikle Hristiyan ve Yahudilerin yoğunlukta olduğu yabancı nüfus hakimdi. Suriçi'nde ise Müslüman ağırlıklı bir nüfus hakimiyeti vardı. Suriçi'nde ahşap ve gösterişsiz binalar göze çarpar. Beyoğlu'nda ise Batı mimarisiyle yapılmış bitişik vaziyette binalar ağırlıktadır. Suriçi'nde islam'ın izleri çok açık bir şekilde görülür. Müslüman halk dinine bağlı bir şekilde mütevazi bir yaşam sürer. Beyoğlu'nda dini kaygılardan uzak hareketli şatafatlı eğlenceye düşkün bir yaşam vardır. Beyoğlu eğlencenin merkezi olmuştur. Kısacası Suriçi'nin Doğu (islam) kültürünü; Beyoğlu'nun Batı kültürünü simgeleyen yerler olduğu söylenebilir.
Kaynak : http://www.gencmekan.com

5. F-Siyasal Alandaki Yenilikler
*Bu dönemde yapılan siyasal yenilikler ve verilen haklar Avrupa ülkeleri tarafından yeterli bulunmamış ve Islahat Fermanı adında yeni bir fermanın çıkarılması gerekmiştir (1856).
*Gelişen milliyetçilik akımlar,bu yöndeki siyasal nitelikli  ayaklanmaları hızlandırmıştır, azınlıklar kendilerine tanınan  yeni ve daha kapsamlı haklara rağmen daha fazlasını, hatta bağımsızlıklarını istemişler ve bu yöndeki kopmalar artmıştır.
*Tutucu kesimin Tanzimat’a olan tepkilerine, 1860’da  basının ortaya çıkmasıyla aydınların Tanzimat’ın yetersizliği  ve eksikleri konusundaki eleştirileri eklenmiştir.  Sonuç olarak Tanzimat Osmanlı İmparatorluğu’nda  hemen her alanda büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemdir.
Ancak bu değişimlerin bedelleri oldukça yüksek olmuştur.  Modernleşme ve yenileşme yolunda, ülke yarı sömürge  durumuna düşmüştür, yapılan yeniliklerin çoğu kağıt  üzerinde kalmıştır.
*1840’da İlk Ceza Yasası çıkarılır ve ilk ticaret mahkemesi açılır.
*1847’de toprak mülkiyeti ve kullanımıyla ilgili ilk yasa çıkarılır.
*Yargı örgütünde büyük yenilik ve değişiklikler yapılır.
*1868’de Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ve Şurâ-yı Devlet (bugünkü Yargıtay ve Danıştay’ın temelleri) kurulur
Tanzimat edebiyatı ile edebiyatımızda yeni bir döneme girilmiş  batı edebiyatından edebiyatımıza birçok yenilik girmiştir. İlk gazete, ilk makale, ilk dergi, ilk roman, ilk hikaye, ilk tiyatro gibi değişiklikler edebiyatımızı etkisi altına almıştır.

6.. Tanzimat Döneminde Çıkan Dergi ve Gazeteler 

BEDİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1870 yılında çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
CERİDE-İ HAVADİS: 1840 yılında çıkarılan ilk yarı resmi gazetedir…
DEVİR: Ahmet Mithat Efendi; gazete; 1872 yılında çıkarılan kısa süreli bir gazetedir…
DİYOJEN: Teodar Kasap; dergi; ilk mizah dergidir…
HÜRRİYET: 1867 yılında Ziya Paşa ile Namık Kemal Londra’da beraber çıkardıkları bir gazetedir…
İBRET: Namık Kemal; gazete; 1872 yılında çıkarılmıştır…
MECMUA-YI FÜNUN: Münif Paşa; dergi; 1862 yılında çıkarılan ilk dergidir…
MUHBİR: Ali Suavi; gazete; 1867 yılında çıkarılan bu gazete, dönemin yönetim biçimini sert bir dille eleştirdiği için kısa bir süre sonra kapanmıştır…
TAKVİM-İ VAKAYİ: 1831 yılında devlet eliyle çıkarılan ilk resmi gazetedir. Türk toplumu ilk bu gazete ile tanışmıştır. Bir resmi gazetedir, devletin yayın organıdır…
TASVİR-İ EFKÂR: 1862 yılında Şinasi tarafından çıkarılmıştır; Şinasi Paris’e gidince bu gazeteyi Namık Kemal’e devretmiştir ve bir süre sonra da gazete kapanmıştır…
TERCÜMAN-I AHVAL: İbrahim Şinasi ile Agâh Efendi’nin 1860 yılında birlikte çıkardıkları ilk özel gazetedir. Ayrıca bu gazete ile Tanzimat Edebiyatı başlar…
TERCÜMAN-I HAKİKAT: 1878 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından çıkarılmıştır; II. Abdülhamit döneminde yayımlanan en önemli gazetedir; yönetime karşı siyasal muhalefet yapmak yerine halkı eğitici ve okuma alışkanlığı kazandırıcı bir yayın politikası izlemiştir…

DİĞER
HİKÂYE-İ İBRAHİM PAŞA VE İBRAHİM-İ GÜLŞENİ: Hayrullah Efendi, ilk tiyatro denemesi, 1844
MUHAVERAT-I HİKEMİYE: Münif Paşa; düzyazı; edebiyatımızdaki ilk düzyazı çevirileridir; 1859 yılında Fransız yazar Fenelon’dan çevrilmiştir…
TABSIRA: Akif Paşa; anı; Türk edebiyatının anı türündeki ilk eseridir…
TELEMAK: Yusuf Kamil Paşa; roman; edebiyatımızdaki ilk çeviri romanıdır; 1862 yılında Fransız yazar Fenelon’dan çevrilmiştir; eser yayımlandığı zaman büyük bir ilgi görmüş, yedi yılda dört kez basılmıştır; didaktik bir eserdir. Bu eser modern roman anlayışıyla ilgisi yoktur…
MUHADERAT: İlk kadın romancımız Fatma Aliye Hanım’ın romanı, 1892 …


HAZIRLIK:
1.EDEBİYAT, SOSYAL ve SİYASİ HAYAT İLİŞKİSİ
 Milletlerin edebiyatları, sosyal ve siyasal yapılarının bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Sosyal ve siyasal yapıdaki değişme ve gelişmeler en belirgin şekilde edebî ürünlerle dile getirilmektedir. Çünkü şair ve yazarlar eserlerinde, genellikle ait oldukları toplumun yaşayış biçimini konu alır.
Düşünceler evrensel olabilir, fakat duygular daha çok toplumlara özgüdür. Toplumların en içten, en karmaşık duygularının, şuurlu bir şekilde ifadesini bulduğu sanat dalı genellikle edebiyattır. Şair ya da yazar, okuyucularıyla, birçok duygu ve düşünceyi paylaşan kişidir.
Sosyal yapı dinamiktir. Bugünkü dünya görüşümüz, hayata bakış açımız, başka toplumlarla aynı olmadığı gibi birkaç yüzyıl önce yaşamış olan atalanmızınkinden de farklıdır. Çevremizde sürüp giden maddî, manevî değişmenin baskısı altında yaşayış şeklimiz, dilimiz ve edebiyatımız değişmeye devam etmektedir. İçinde bulunduğumuz bu değişim sürecinden dolayı edebiyatımızın sosyal yapıdan uzaklaşması ya da gelişimini sürdürememesi, toplumumuzun sağlıklı bir şekilde kendini yenilemesini engeller. Çünkü sağlıklı bir toplumun unsurları arasında sürekli ve karşılıklı bir etkileşim vardır.
İnsanın bir fert olarak toplumdan, sosyal hayattan tecrit edilmesi nasıl mümkün değilse, insan elinden çıkan edebî eserler de ortaya çıktığı toplumun sosyal yapısından ayrı düşünülemez. En ferdî düşünen, tamamen şahsî duygularını, kendi iç âlemini dile getiren şair ve yazarların eserlerinde bile dikkatle incelendiği zaman içinde yaşadıkları toplumun derin izleri görülebilir.
2. Tanzimat kelimesinin anlamından yola çıkarak tanzimat dönemi edebiyatı ile ilgilki neler söylenebilir?

Tanzimat düzenlemeler demektir.  Edebiyatımızda da bu dönemde birçok yenilik ve düzenleem yapılmıştır. Divan edebiyatı toplumsal faydadan uzak bir edebiyattır. bu yüzden toplumla arasında bier uçurum oluşmuştur. Tanzimat edebiyatı ile bu uçurum ortadan kalkmış. sanat toplumun faydasına sunulmuş. toplum edebi eserlerle tanışmış, büyük bir ilgi göstermiştir. sosyal v, kültürel ve siyasi hatattaki birçok yenilik bu yolla toplumun istifadesine sunulmuştur.

sayfa 23 
1. etkinlik
 1. III. Selim'den itibaren gerçekleştirilen yenilikler ve bu yeniliklerin kapsadığı alanlar:
I. Mevcut asker ocaklarının düzenlenmesi,
II. Avrupa usulünde yeni bir ordu kurulması,
III. Savaş teknik gruplarının düzenlenmesi.

III. Selim döneminde yapılan ıslahatlara Nizam-ı Cedit adı verilmiştir. Bu dönem ıslahatlarının ağırlık merkezini askeri ıslahatlar oluşturmuştur.
Nizam-ı Cedit Ordusu kuruldu. Bu ordu yeniçerilerden seçilen ve Anadolu’dan getirilen askerlerden kurulmuştur. Avrupa tarzında eğitilen bu ordu ilk askeri başarısını Akka’da Fransızlara karşı kazanmıştır. Ordunun giderleri yeni kurulan İrad-ı Cedit hazinesi tarafından karşılanmıştır. III. Selim donanmaya önem vermiş ve tersaneyi ıslah etmiştir. Mühendishane-i Berr-i Hümayun (Kara Mühendishanesi) ve Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (Deniz Mühendishanesi) adıyla okullar genişletilmiştir. Avrupa’daki gelişmeleri takip etmek ve Osmanlı Devleti hakkındaki düşüncelerini öğrenmek amacıyla Avrupa’nın önemli merkezlerinde sürekli elçilikler kurulmuş, Paris, Londra, Viyana ve Berlin’e elçiler gönderilmiştir. Ülke parasının değerini korumak için yerli malı özendirilmiştir. Resmi devlet matbaası kurulmuştur. İlmiye sınıfının ıslahı için çalışıldı. Yeni kitaplar tercüme edilmiş ve Fransızca devletin ilk resmi yabancı dili haline getirilmiştir.
III. Selim tarafından yapılmak istenen ıslahatlar; yeniçerilerin tepkisi, devlet adamlarının lüks ve israfa dalmaları, İrad-ı Cedit hazinesi için konulan vergilerin toplumda meydana getirdiği huzursuzluk ve yabancı elçilerin aleyhte propaganda yapmaları gibi nedenlerden dolayı başarılı olamamıştır.
Kabakçı Mustafa İsyanı’yla III. Selim öldürülmüş (1807) ve Nizam-ı Cedit ıslahatları ortada kalmıştır
Read more

2013 - 2014 11. Sınıf Türk Edebiyatı Sayfa 28 - 29 - 30 Soruları ve Cevapları

1. Tanzimat döneminde aynı temada yazılmış bilimsel içerikli birçok yazı vardır. Özellikle gazete ev dergilerde çıkan tenkit türü yazılarda bunu görmek mümkündür.

2.  Tanzimat döneminde sanatçılar eserlerini ortaya koyarken eski ile yeni arasında bir ikilem yaşamışlardır. k Bu yüzden konularda değişiklik yaaprken şekil bakımından eskiye bağlı kalmışlar, divan edebiyatı nazım şekillerini kullanmışlardır.

3. Tanzimat döneminde edebiyatı mıza giren öğretici metinler:
 Gazete çevresinde gelişen metin türleri:
Makale, deneme, sohbet, fıkra, eleştiri, röportaj gibi gazete çevresinde oluşan metinlerdir.
Kişisel hayatı konu alan metin türleri:
Hatıra (anı), gezi yazısı, biyografi, mektup, günlük gibi kişisel hayatla ilgili olan metinlerdir

4. Ali Suavi Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği

Ali Suavi (d.1838 İstanbul - ö.1878 İstanbul) Osmanlı düşünürü ve yazarı.
Osmanlı Devletinin son zamanlarında yetişen yazar ve ihtilalci. 1839 senesinde İstanbul'un Cerrahpaşa semtinde doğdu. Babası Çankırı'nın Çay köyünden olup, İstanbul'da yerleşmiş kağıt mühreciliği (parlatmacılığı) yapan Hüseyin Ağadır. Davutpaşa İskele Rüşdiyesinde bir kaç sene okuyan Suavi, medrese tahsili görmemiş olup, cami dersleriyle kalmıştı. Bu sebeple daha sonraları cami vaizliği yaptığı dönemlerde halkın diliyle ve çok kere de mantıkiyle konuşurdu. Suavi, Sami Paşanın maarif nazırlığı sırasında girdiği imtihanda başarı göstererek, Bursa Rüşdiyesine muallim-i evvel tayin edildi. Ancak ahlaki düşüklüğü dolayısıyla hakkında yapılan şikayetler artınca, bir sene sonra Bursa'dan ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Bir müddet Rüşdiyede baş muallimlik vazifesinde bulundu. Bu sırada hacca giden Ali Suavi, dönüşte Sami Paşa'nın himayesiyle Filibe Rüşdiyesine hoca olarak tayin edildi. Daha sonra Sofya'da ticaret mahkemesi reisliği, Filibe'de tahrirat müdürlüğü yaptı.

1867 senesinde İstanbul'a dönen Suavi, bir taraftan Şehzade Camiinde vaazlar veriyor, diğer taraftan Filip Efendinin Muhbir adlı gazetesinde yazarlık yapıyordu. Bir süre sonra devlet aleyhinde şiirler yazmaya başladı. Bu durum, gazetenin kapatılmasına ve Ali Suavi'nin Kastamonu'da ikamete mecbur edilmesine yol açtı. Kastamonu'dayken Mustafa Fazıl Paşanın daveti üzerine kaçıp Paris'e gitti. Paris'te Mustafa Fazıl Paşa ve arkadaşlarıyla yapılan toplantıdan sonra, burada alınan karar üzerine Muhbir Gazetesini çıkarmak için Londra'ya gitti. Gazetenin daha ilk nüshalarından itibaren kararlaştırılmış hedeflerin dışına çıktığı görüldü. Bu yüzden Yeni Osmanlılar ve diğer erkan ile arası bozuldu. Namık Kemal ve Ziya Bey'in desteklerini çekmeleri üzerine gazete kapanmak zorunda kaldı.
Londra'da bir İngiliz kızı ile evlenen Ali Suavi, Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesinden sonra İstanbul'a geri döndü. Sultan İkinci Abdülhamid Hanın mabeyn feriki olan İngiliz Said Paşanın yardımı ile Galatasaray Sultanisine müdür tayin edildi. Kötü idaresi ile mektebi karıştırması, perişan tavırları ve Türk halkının örf ve adetlerine uymayan davranışları yüzünden kısa zaman sonra bu görevden azl edildi. Bu olaydan sonra Abdülhamid Han'a ve idaresine düşman kesilen Ali Suavi, Sultan'ı tahttan indirmeye ve yerine beşinci Murad'ı padişah yapmaya karar verdi. Bu konuda İngilizlerin de desteğini sağladı. Bunun için gizli olarak çalışmaya başladı. Etrafına topladığı beş yüz kadar göçmen ile 20 Mayıs'ta Beşinci Murad'ın bulunduğu Çırağan Sarayı'nı basarak, beşinci Murad'ı dışarı çıkardı. Bu sırada yetişen Beşiktaş muhafızı Hasan Paşa'nın vurduğu bir sopa darbesiyle Ali Suavi, olay yerinde öldü (1878). Yıldız Sarayı civarında bir yere gömüldü. Bugün yeri kaybolmuştur. İngiliz olan karısı Mary, olay gecesi yalıda bulunan belgeleri yaktıktan sonra derhal kendisini bekleyen gemi ile Londra'ya kaçtı (Çırağan Vak'ası).

Ali Suavi daima ön safta bulunmak isteyen, övülmeyi seven, yalan söylemekten çekinmeyen ve dostluğuna güvenilmeyen bir kişiliğe sahipti. Onun bu şahsiyetini iyi değerlendiren İngilizler, kendisini istedikleri biçimde yetiştirmişler ve kullanmışlardır. Nitekim o, rejim meselesinde İngiliz parlamentarizmine benzeyen bir meşrutiyet arzusunu daimi olarak dile getiriyordu.
Diğer taraftan klasik medrese tahsili bile görmeyen Suavi, belli çevrelerce muhaddis ve hatta müctehid gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Suavi, dinde reform yapmak gerektiğini, hutbenin her milletin kendi dilinde okunmasını ısrarla savunmuştur. Suavi'nin bu fikirleri daha sonra Cemaleddin Efgani adlı yine bir İngiliz ajanı tarafından geliştirilecektir.

Namık Kemal'in Abdülhak Hâmid'e gönderdiği bir mektubunda, Ali Suavi hakkında söylediği şu sözler bir hayli düşündürücüdür: "Ali Suavi hiç de senin tahminin gibi bir adam değildi. Bir çehre nümayişine aldanmışsın. Onunla iki sene arkadaşlık ettim. O öyle bir adamdı ki, garazkâr ve dünyada misli görülmedik bir şarlatandı. Ben her şeye öyle kolay inanmadığım halde, bana kendini yedi-sekiz dil biliyormuş gibi gösterdi. O kadar cahil, cehaletiyle beraber o kadar mağrurdu. Türkçe üç satır bir şey yazsa, aleme maskara olurdu."

Ali Suavi'nin başlıca eserleri
•Kamus Ül-Ulum Vel-Maarif, (Paris, 1870, Türkçe Batı örneğine uygun ilk ansiklopedi, yarım kalmıştır.)
Hive (Paris, 1874)
•Montenegro-A Propos De L'Herzegovine (Paris, 1876)
•Ali Paşa'nın Siyaseti
•Hukuk-üş Şevari


İBRAHİM ŞİNASİ (1826-1871)
*Tophane İdaresi’nde çalıştığı zamanlarda Fransızcacını ilerletmek ve öğrenin görmek için Fransa’ya gitmek ister ve gönderilir. Burada Batı edebiyatının ve batıdaki düşünce akımlarının içinde yetişir.
*Tanzimat Edebiyatının kurucularındandır.
Gazel ve kasideler yazan İ. Şinasi, şiire yeni bir öz getirmiş; şiiri sosyal ve siyasi düşüncelere açarak “kanun, hak, adalet, namus, cehalet, akıl, reis-i cumhur” gibi kavramları şiirde kullanmıştır.
*Şinasi’nin yazdığı kasidelerde de övgü unsur vardır; ancak divan edebiyatındaki kasidenin klasik özelliklerinden sıyırmıştır kasideyi. Duygu ve hayalden uzaklaşıp akla dayana övgüye yer vermesi Türk edeb açısından bir yeniliktir.
*Türk toplumuna Batı şiirini tanıtmak için Batı şiirinden çeviriler yapmıştır. Bu çevirileri Tercüme-i manzume adlı yapıtında toplamıştır.
*Şiirlerinde konu birliğine önem vermiştir. Çünkü şiirin belli bir düşünce çevresinde gelişmesini amaçlamıştır.
*Şinasi yurt sorunları üstünde yurttaşın söz söyleme hakkı ve hürriyeti olduğu görüşünü ileri sürerek gazetenin toplumun gelişmesinde önemli bir yer tuttuğunu, halkın sesini duyurmasında bir araç olduğunu ileri sürmüştür.
*Gazetenin halkın anlayabileceği bir dille süsten uzak çıkarılması gerektiğini söylemiştir.
*Klasizmin etkisinde kalmış bir yazardır.
          ŞİNASİ’NİN İLKLERİ
*Batı etkisindeki Türk edebiyatının ilk bilinçli temsilcisidir.
*Agah Efendi ile birlikte ilk özel gazeteyi çıkarmıştır. Tercüman-ı  Ahval -1860
*Daha sonra da Tasvir-i Efkar gazetesini çıkarmıştır. (1862)
*İlk makale örneği MUKADDİME’yi yazmıştır. Tercüman- Ahval’de yayımlamıştır.
*Fransızcadan ilk şiir çevirilerini yapmıştır. (Lamertine’den yapıldı.) Bu çevirileri Tercüme-i manzume adlı yapıtında toplamıştır.
*İlk yerli oyunumuz Şair Evlenmesi’ni yazmıştır. Bu yapıtta Karagöz-ortaoyunu tekniğinden faydalanmıştır. Nokta, kısa çizgi ve ayraç işaretleri de ilk kez de bu yapıtta kullanmıştır. Ancak sahneye konulan ilk tiyatro yapıtı Namık Kemal’in VATAN YAHUT SİLİSTRE adlı yapıtıdır.
*Noktalama işaretlerini ilk kez kullanan kişidir. Mukaddime’de kullanmıştır.
* İlk folklor incelemesini DURUB-U EMSAL-İ OSMANİYE yapmıştır. (Atasözleri sözlüğü)
* Şiire yeni bir öz getirmiş; şiiri sosyal ve siyasi düşüncelere açarak “kanun, hak, adalet, namus, cehalet, akıl, reis-i cumhur” gibi kavramları şiirde kullanmıştır.
* La Fontaine’den çeviriler yapmış, onunkine  benzeyen ilk fablları yazmıştır.

YAPITLAR:
Tercüme-i Manzume  (LA Fontaine’den çeviriler)
Şair Evlenmesi (tiyatro)
Durub-u Emsal-i Osmaniye(Atasözleri derlemesi)
Müntehabat-ı Eşar(Şiirlerinden seçmeler)

 sayfa 28.
Tanzimat Döneminde Öğretici Metinlerin Özellikleri
  *  Tanzimat dönemi öğretici metinlerinde toplumsal konular işlenmiştir.
  *   "Sanat, toplum içindir." anlayışıyla toplumsal konular ele alınmıştır.
 *   Rönesans ve aydınlanma döneminin etkisiyle birlikte Tanzimat dönemi öğretici metinlerinde eşitlik, hürriyet, bilim, hukuk gibi kavramlar öne çıkar.
 *   Genellikle makale türünde eserler verilir. Bir öğretici metin olan Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi ilk makaledir.
  *  Tanzimat dönemi öğretici metinlerinde Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmakla birlikte süssüz, gösterişsiz, secisiz bir dil kullanılmıştır.
 *   Tanzimat dönemi edebiyatı öğretici metinlerinde Doğu Batı çatışması temada, dilde, ifade biçimlerinde kendini gösterir.
  *  Tanzimat döneminde halkı eğitmek ve bilgilendirmek amacıyla daha çok gazeteden yararlanılmıştır, öğretici metinler de daha çok gazetelerde yayımlanmıştır.
 *   Türk dili tarihi alanında çalışmalar yapılmış, sözlük çalışma­ları ilk defa bilimsel bir metodla düzenlenmiştir.
   *  Söz hüneri göstermek değil, bazı düşünceleri halka yaymak amaçlanmıştır.
  *  Türk edebiyatında ilk defa bu dönem eserlerinde konuşmaları gösteren çizgiler ve noktalama işaret­leri kullanılmıştır.
                                                   
HAZIRLIK
1. ÖĞRETİCİ METİN KAVRAMINDAN NE ANLIYORSUNUZ?
C. Öğretici metinler, bilgi ve haber vermek, ikna etmek, kanıları değiştirmek, uyarmak, düşündürmek, yönlendirmek, tanıtmak gibi amaçlarla yazılan metinlerdir.

2. Çağdaşlaşma: Çağa ayak uydurma, Yaşanılan dönemi benimseme, onun gereklerini yerine getirme
    Modernleşme:Eski ve geleneksel toplumların modern olmalarına, moderniteye ulaşmalarına imkan veren süreçler için kullanılan genel terim. Sınırları genişleyen kapitalist dünya pazarının hızlandırdığı bilimsel ve teknolojik keşiflerle yeniliklerin, sanayideki ilerlemelerin, nüfus hareketlerinin, ulus devletleri ve kitlesel hareketlerin doğuşuyla birlikte ortaya çıkan sosyo-ekonomik değişimlerin birliği
Batılılaşma: Batı medeniyetini veya batılı milletleri taklit cime, onlara benzeme harekeli.
Asrilik: Yaşanılan döneme uyma.
sayfa 29.
1.Tercüman- Ahval'de Mukaddime ve Serbestlik adlı metiler  bilgi ve haber vermek, ikna etmek, kanıları değiştirmek, uyarmak, düşündürmek, yönlendirmek

sayfa 30
2. tanzişmat dönemi öğretici metinlerin oluşmasına zemin hazırlayan zihniyet Batı düşüncesini benimsemiş Batılı yaşam biçimini ve sanatını  ölçü almış zihniyettir.

3. Metnin iletisi:
Tercüman- Ahval: Tercüman- Ahval Gazetesinin çıkarılış amacı
 Serbestlikadlı metnin iletisi: serbestlik kavramının ne anlama geldiği

1. ETKİNLİK:  Tanzimat döneminde vatansevgisi, hak, adalet , eşitlik gibi komnular ön plana çıkan konulardır. bu konularda birçok yazı kaleme alınmıştır.

 2. ETKİNLİK:  Bu temalar  roman, hiakye tiyatro gibi  olaya dayalı ve şiir gibi coşku ve heyecana bağlı anlatımla oluşturulmuş metinlerle de analtılmıştır.

4.a. Tercüman-ı Ahval Mukaddimesinde dönemin gazete ile ilgili zihniyeti yansıtılmış. gazete bu dönemde en önemli bir  iletişim unsuru olarak göze çarpar. sosyal yaşamda birçok gaete çıkarılmış, halk bu gazeteelri okumak için ilgi göstermişitr. dönemin siyasetçileri  ve devlet erkanı da gazete konusnda ciddi adımalr atmışlardır.
b. Günümüzde de hak, eşitlik, adalet, özgürlük varmalrı hala  güncelliğini koruyan sık sık tartışılan temalar arasındadır.

5. a.Merkezi otorite ile halk arasında bir kopukluktan söz edilemez. Bu tartışlamalar daha çok aydınlar ve merkezi otorite etrafında gelişmiştir. Halk her halükarda merkezi otoriteyi benimsemiş ve itat etmiştir. Fakat bezı devlet adamalrının son zamanlardaki yaşam biçimi aşırı eğlenceye ve lükse düşkünlüğü halkta hoşnutsuzluk oluşturmuştur.
b.

6.  Her iki metnin analtım türü öğretici anlatımdır.
Öğretici Anlatımın Özellikleri:
1.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2.Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz anlamlarına yer verilmez.
3.Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir.
4.Daha çok nesnel cümleler kullanılır.
5.Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır.
6.Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir.
7.İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider.
8.Gereksiz söz tekrarı yapılmaz.
9.Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
10.Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
11.Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
12.Bu anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders kitaplarında kullanılır.

13.Tarihi metinler, Felsefi metinler, Bilimsel metinler gibi bölümleri vardır.1. Tanzimat döneminde aynı temada yazılmış bilimsel içerikli birçok yazı vardır. Özellikle gazete ev dergilerde çıkan tenkit türü yazılarda bunu görmek mümkündür.

2.  Tanzimat döneminde sanatçılar eserlerini ortaya koyarken eski ile yeni arasında bir ikilem yaşamışlardır. k Bu yüzden konularda değişiklik yaaprken şekil bakımından eskiye bağlı kalmışlar, divan edebiyatı nazım şekillerini kullanmışlardır.

3. Tanzimat döneminde edebiyatı mıza giren öğretici metinler:
 Gazete çevresinde gelişen metin türleri:
Makale, deneme, sohbet, fıkra, eleştiri, röportaj gibi gazete çevresinde oluşan metinlerdir.
Kişisel hayatı konu alan metin türleri:
Hatıra (anı), gezi yazısı, biyografi, mektup, günlük gibi kişisel hayatla ilgili olan metinlerdir

4. Ali Suavi Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği

Ali Suavi (d.1838 İstanbul - ö.1878 İstanbul) Osmanlı düşünürü ve yazarı.
Osmanlı Devletinin son zamanlarında yetişen yazar ve ihtilalci. 1839 senesinde İstanbul'un Cerrahpaşa semtinde doğdu. Babası Çankırı'nın Çay köyünden olup, İstanbul'da yerleşmiş kağıt mühreciliği (parlatmacılığı) yapan Hüseyin Ağadır. Davutpaşa İskele Rüşdiyesinde bir kaç sene okuyan Suavi, medrese tahsili görmemiş olup, cami dersleriyle kalmıştı. Bu sebeple daha sonraları cami vaizliği yaptığı dönemlerde halkın diliyle ve çok kere de mantıkiyle konuşurdu. Suavi, Sami Paşanın maarif nazırlığı sırasında girdiği imtihanda başarı göstererek, Bursa Rüşdiyesine muallim-i evvel tayin edildi. Ancak ahlaki düşüklüğü dolayısıyla hakkında yapılan şikayetler artınca, bir sene sonra Bursa'dan ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Bir müddet Rüşdiyede baş muallimlik vazifesinde bulundu. Bu sırada hacca giden Ali Suavi, dönüşte Sami Paşa'nın himayesiyle Filibe Rüşdiyesine hoca olarak tayin edildi. Daha sonra Sofya'da ticaret mahkemesi reisliği, Filibe'de tahrirat müdürlüğü yaptı.

1867 senesinde İstanbul'a dönen Suavi, bir taraftan Şehzade Camiinde vaazlar veriyor, diğer taraftan Filip Efendinin Muhbir adlı gazetesinde yazarlık yapıyordu. Bir süre sonra devlet aleyhinde şiirler yazmaya başladı. Bu durum, gazetenin kapatılmasına ve Ali Suavi'nin Kastamonu'da ikamete mecbur edilmesine yol açtı. Kastamonu'dayken Mustafa Fazıl Paşanın daveti üzerine kaçıp Paris'e gitti. Paris'te Mustafa Fazıl Paşa ve arkadaşlarıyla yapılan toplantıdan sonra, burada alınan karar üzerine Muhbir Gazetesini çıkarmak için Londra'ya gitti. Gazetenin daha ilk nüshalarından itibaren kararlaştırılmış hedeflerin dışına çıktığı görüldü. Bu yüzden Yeni Osmanlılar ve diğer erkan ile arası bozuldu. Namık Kemal ve Ziya Bey'in desteklerini çekmeleri üzerine gazete kapanmak zorunda kaldı.
Londra'da bir İngiliz kızı ile evlenen Ali Suavi, Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesinden sonra İstanbul'a geri döndü. Sultan İkinci Abdülhamid Hanın mabeyn feriki olan İngiliz Said Paşanın yardımı ile Galatasaray Sultanisine müdür tayin edildi. Kötü idaresi ile mektebi karıştırması, perişan tavırları ve Türk halkının örf ve adetlerine uymayan davranışları yüzünden kısa zaman sonra bu görevden azl edildi. Bu olaydan sonra Abdülhamid Han'a ve idaresine düşman kesilen Ali Suavi, Sultan'ı tahttan indirmeye ve yerine beşinci Murad'ı padişah yapmaya karar verdi. Bu konuda İngilizlerin de desteğini sağladı. Bunun için gizli olarak çalışmaya başladı. Etrafına topladığı beş yüz kadar göçmen ile 20 Mayıs'ta Beşinci Murad'ın bulunduğu Çırağan Sarayı'nı basarak, beşinci Murad'ı dışarı çıkardı. Bu sırada yetişen Beşiktaş muhafızı Hasan Paşa'nın vurduğu bir sopa darbesiyle Ali Suavi, olay yerinde öldü (1878). Yıldız Sarayı civarında bir yere gömüldü. Bugün yeri kaybolmuştur. İngiliz olan karısı Mary, olay gecesi yalıda bulunan belgeleri yaktıktan sonra derhal kendisini bekleyen gemi ile Londra'ya kaçtı (Çırağan Vak'ası).

Ali Suavi daima ön safta bulunmak isteyen, övülmeyi seven, yalan söylemekten çekinmeyen ve dostluğuna güvenilmeyen bir kişiliğe sahipti. Onun bu şahsiyetini iyi değerlendiren İngilizler, kendisini istedikleri biçimde yetiştirmişler ve kullanmışlardır. Nitekim o, rejim meselesinde İngiliz parlamentarizmine benzeyen bir meşrutiyet arzusunu daimi olarak dile getiriyordu.
Diğer taraftan klasik medrese tahsili bile görmeyen Suavi, belli çevrelerce muhaddis ve hatta müctehid gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Suavi, dinde reform yapmak gerektiğini, hutbenin her milletin kendi dilinde okunmasını ısrarla savunmuştur. Suavi'nin bu fikirleri daha sonra Cemaleddin Efgani adlı yine bir İngiliz ajanı tarafından geliştirilecektir.

Namık Kemal'in Abdülhak Hâmid'e gönderdiği bir mektubunda, Ali Suavi hakkında söylediği şu sözler bir hayli düşündürücüdür: "Ali Suavi hiç de senin tahminin gibi bir adam değildi. Bir çehre nümayişine aldanmışsın. Onunla iki sene arkadaşlık ettim. O öyle bir adamdı ki, garazkâr ve dünyada misli görülmedik bir şarlatandı. Ben her şeye öyle kolay inanmadığım halde, bana kendini yedi-sekiz dil biliyormuş gibi gösterdi. O kadar cahil, cehaletiyle beraber o kadar mağrurdu. Türkçe üç satır bir şey yazsa, aleme maskara olurdu."

Ali Suavi'nin başlıca eserleri
•Kamus Ül-Ulum Vel-Maarif, (Paris, 1870, Türkçe Batı örneğine uygun ilk ansiklopedi, yarım kalmıştır.)
Hive (Paris, 1874)
•Montenegro-A Propos De L'Herzegovine (Paris, 1876)
•Ali Paşa'nın Siyaseti
•Hukuk-üş Şevari


İBRAHİM ŞİNASİ (1826-1871)
*Tophane İdaresi’nde çalıştığı zamanlarda Fransızcacını ilerletmek ve öğrenin görmek için Fransa’ya gitmek ister ve gönderilir. Burada Batı edebiyatının ve batıdaki düşünce akımlarının içinde yetişir.
*Tanzimat Edebiyatının kurucularındandır.
Gazel ve kasideler yazan İ. Şinasi, şiire yeni bir öz getirmiş; şiiri sosyal ve siyasi düşüncelere açarak “kanun, hak, adalet, namus, cehalet, akıl, reis-i cumhur” gibi kavramları şiirde kullanmıştır.
*Şinasi’nin yazdığı kasidelerde de övgü unsur vardır; ancak divan edebiyatındaki kasidenin klasik özelliklerinden sıyırmıştır kasideyi. Duygu ve hayalden uzaklaşıp akla dayana övgüye yer vermesi Türk edeb açısından bir yeniliktir.
*Türk toplumuna Batı şiirini tanıtmak için Batı şiirinden çeviriler yapmıştır. Bu çevirileri Tercüme-i manzume adlı yapıtında toplamıştır.
*Şiirlerinde konu birliğine önem vermiştir. Çünkü şiirin belli bir düşünce çevresinde gelişmesini amaçlamıştır.
*Şinasi yurt sorunları üstünde yurttaşın söz söyleme hakkı ve hürriyeti olduğu görüşünü ileri sürerek gazetenin toplumun gelişmesinde önemli bir yer tuttuğunu, halkın sesini duyurmasında bir araç olduğunu ileri sürmüştür.
*Gazetenin halkın anlayabileceği bir dille süsten uzak çıkarılması gerektiğini söylemiştir.
*Klasizmin etkisinde kalmış bir yazardır.
          ŞİNASİ’NİN İLKLERİ
*Batı etkisindeki Türk edebiyatının ilk bilinçli temsilcisidir.
*Agah Efendi ile birlikte ilk özel gazeteyi çıkarmıştır. Tercüman-ı  Ahval -1860
*Daha sonra da Tasvir-i Efkar gazetesini çıkarmıştır. (1862)
*İlk makale örneği MUKADDİME’yi yazmıştır. Tercüman- Ahval’de yayımlamıştır.
*Fransızcadan ilk şiir çevirilerini yapmıştır. (Lamertine’den yapıldı.) Bu çevirileri Tercüme-i manzume adlı yapıtında toplamıştır.
*İlk yerli oyunumuz Şair Evlenmesi’ni yazmıştır. Bu yapıtta Karagöz-ortaoyunu tekniğinden faydalanmıştır. Nokta, kısa çizgi ve ayraç işaretleri de ilk kez de bu yapıtta kullanmıştır. Ancak sahneye konulan ilk tiyatro yapıtı Namık Kemal’in VATAN YAHUT SİLİSTRE adlı yapıtıdır.
*Noktalama işaretlerini ilk kez kullanan kişidir. Mukaddime’de kullanmıştır.
* İlk folklor incelemesini DURUB-U EMSAL-İ OSMANİYE yapmıştır. (Atasözleri sözlüğü)
* Şiire yeni bir öz getirmiş; şiiri sosyal ve siyasi düşüncelere açarak “kanun, hak, adalet, namus, cehalet, akıl, reis-i cumhur” gibi kavramları şiirde kullanmıştır.
* La Fontaine’den çeviriler yapmış, onunkine  benzeyen ilk fablları yazmıştır.

YAPITLAR:
Tercüme-i Manzume  (LA Fontaine’den çeviriler)
Şair Evlenmesi (tiyatro)
Durub-u Emsal-i Osmaniye(Atasözleri derlemesi)
Müntehabat-ı Eşar(Şiirlerinden seçmeler)

 sayfa 28.
Tanzimat Döneminde Öğretici Metinlerin Özellikleri
  *  Tanzimat dönemi öğretici metinlerinde toplumsal konular işlenmiştir.
  *   "Sanat, toplum içindir." anlayışıyla toplumsal konular ele alınmıştır.
 *   Rönesans ve aydınlanma döneminin etkisiyle birlikte Tanzimat dönemi öğretici metinlerinde eşitlik, hürriyet, bilim, hukuk gibi kavramlar öne çıkar.
 *   Genellikle makale türünde eserler verilir. Bir öğretici metin olan Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi ilk makaledir.
  *  Tanzimat dönemi öğretici metinlerinde Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmakla birlikte süssüz, gösterişsiz, secisiz bir dil kullanılmıştır.
 *   Tanzimat dönemi edebiyatı öğretici metinlerinde Doğu Batı çatışması temada, dilde, ifade biçimlerinde kendini gösterir.
  *  Tanzimat döneminde halkı eğitmek ve bilgilendirmek amacıyla daha çok gazeteden yararlanılmıştır, öğretici metinler de daha çok gazetelerde yayımlanmıştır.
 *   Türk dili tarihi alanında çalışmalar yapılmış, sözlük çalışma­ları ilk defa bilimsel bir metodla düzenlenmiştir.
   *  Söz hüneri göstermek değil, bazı düşünceleri halka yaymak amaçlanmıştır.
  *  Türk edebiyatında ilk defa bu dönem eserlerinde konuşmaları gösteren çizgiler ve noktalama işaret­leri kullanılmıştır.
                                                   
HAZIRLIK
1. ÖĞRETİCİ METİN KAVRAMINDAN NE ANLIYORSUNUZ?
C. Öğretici metinler, bilgi ve haber vermek, ikna etmek, kanıları değiştirmek, uyarmak, düşündürmek, yönlendirmek, tanıtmak gibi amaçlarla yazılan metinlerdir.

2. Çağdaşlaşma: Çağa ayak uydurma, Yaşanılan dönemi benimseme, onun gereklerini yerine getirme
    Modernleşme:Eski ve geleneksel toplumların modern olmalarına, moderniteye ulaşmalarına imkan veren süreçler için kullanılan genel terim. Sınırları genişleyen kapitalist dünya pazarının hızlandırdığı bilimsel ve teknolojik keşiflerle yeniliklerin, sanayideki ilerlemelerin, nüfus hareketlerinin, ulus devletleri ve kitlesel hareketlerin doğuşuyla birlikte ortaya çıkan sosyo-ekonomik değişimlerin birliği
Batılılaşma: Batı medeniyetini veya batılı milletleri taklit cime, onlara benzeme harekeli.
Asrilik: Yaşanılan döneme uyma.
sayfa 29.
1.Tercüman- Ahval'de Mukaddime ve Serbestlik adlı metiler  bilgi ve haber vermek, ikna etmek, kanıları değiştirmek, uyarmak, düşündürmek, yönlendirmek

sayfa 30
2. tanzişmat dönemi öğretici metinlerin oluşmasına zemin hazırlayan zihniyet Batı düşüncesini benimsemiş Batılı yaşam biçimini ve sanatını  ölçü almış zihniyettir.

3. Metnin iletisi:
Tercüman- Ahval: Tercüman- Ahval Gazetesinin çıkarılış amacı
 Serbestlikadlı metnin iletisi: serbestlik kavramının ne anlama geldiği

1. ETKİNLİK:  Tanzimat döneminde vatansevgisi, hak, adalet , eşitlik gibi komnular ön plana çıkan konulardır. bu konularda birçok yazı kaleme alınmıştır.

 2. ETKİNLİK:  Bu temalar  roman, hiakye tiyatro gibi  olaya dayalı ve şiir gibi coşku ve heyecana bağlı anlatımla oluşturulmuş metinlerle de analtılmıştır.

4.a. Tercüman-ı Ahval Mukaddimesinde dönemin gazete ile ilgili zihniyeti yansıtılmış. gazete bu dönemde en önemli bir  iletişim unsuru olarak göze çarpar. sosyal yaşamda birçok gaete çıkarılmış, halk bu gazeteelri okumak için ilgi göstermişitr. dönemin siyasetçileri  ve devlet erkanı da gazete konusnda ciddi adımalr atmışlardır.
b. Günümüzde de hak, eşitlik, adalet, özgürlük varmalrı hala  güncelliğini koruyan sık sık tartışılan temalar arasındadır.

5. a.Merkezi otorite ile halk arasında bir kopukluktan söz edilemez. Bu tartışlamalar daha çok aydınlar ve merkezi otorite etrafında gelişmiştir. Halk her halükarda merkezi otoriteyi benimsemiş ve itat etmiştir. Fakat bezı devlet adamalrının son zamanlardaki yaşam biçimi aşırı eğlenceye ve lükse düşkünlüğü halkta hoşnutsuzluk oluşturmuştur.
b.

6.  Her iki metnin analtım türü öğretici anlatımdır.
Öğretici Anlatımın Özellikleri:
1.Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır.
2.Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz anlamlarına yer verilmez.
3.Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir.
4.Daha çok nesnel cümleler kullanılır.
5.Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır.
6.Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir.
7.İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider.
8.Gereksiz söz tekrarı yapılmaz.
9.Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
10.Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
11.Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
12.Bu anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders kitaplarında kullanılır.
13.Tarihi metinler, Felsefi metinler, Bilimsel metinler gibi bölümleri vardır.


Bu yazı http://yeniedebiyat.blogspot.com sitesinden alışmıştır. Bu siteyide takip etmeyi unutmayın 
Read more