Türkiye Ekonomisi 2. Ünite Ders Notları
http://nettebuldum.blogspot.com/2013/03/2013-aof-turkiye-ekonomisi-2-unite-ders.html
Türkiye Ekonomisi 3. Ünite Ders Notları
http://nettebuldum.blogspot.com/2013/03/2013-aof-turkiye-ekonomisi-3-unite-ders.html
Türkiye Ekonomisi 4. Ünite Ders Notları
http://nettebuldum.blogspot.com/2013/03/aof-2013-turkiye-ekonomisi-4-unite-ders.html
TÜRKIYE EKONOMİSİ
ÜNİTE
1- Türkiye Ekonomisinin Temel Özellikleri ve Dünya Ekonomisindeki
Yeri
Türkiye'nin Yüzölçümü ve Coğrafi Konumu
- KKuzey yarımkürede yer alan Türkiye'nin yüzölçümü 783.577 km2, izdüşüm alanı ise 779.452 km2'dir.
- GGöller ve adalar da dahil edildiğinde, toplam yüzölçümü 814.578 km2'ye, izdüşüm alanı ise 783,562 km2'ye yükselmektedir.
- YYüzölçümü büyüklüğü açısından Türkiye, dünyanın 34'ncü büyük ülkesidir.
- OOrtalama yükselti oldukça yüksektir (1.132 m). Bu nedenle gerçek yüzölçümü ile izdüşüm alanı arasında önemli bir farklılık mevcuttur.
- ÜÜlke topraklarının yaklaşık %97'si Asya, %3'ü ise Avrupa kıtasındadır. Ülke, 35° - 42° kuzey paralelleri (enlemleri) ile 25° - 44° doğu meridyenleri (boylamları) arasında yer alır.
- TTürkiye'nin en doğusu ile en batısı arasındaki uzaklık 1.660 km iken, kuzey ile güney arasındaki mesafe 650 km'dir.
- TTürkiye doğuda Gürcistan (276 km), Ermenistan (328 km), Nahçıvan (Azerbaycan) (18 km) ve Iran (560 km), batıda Yunanistan (203 km) ve Bulgaristan (269 km), güneyde Irak (384 km) ve Suriye (911 km) ile komşudur.
- ÜÜlkenin toplam sınır uzunluğu 10.765 km'dir. Bunun 2.949 km'si kara, 7.816 km'si ise deniz .Sınırıdır.
- TTürkiye'de idari açıdan 81 il, bu illere bağlı toplam 892 ilçe, 1.997 belde ve 34.425 köy bulunmaktadır.
Coğrafi Bölge: Doğal, beşeri ve ekonomik
özellikleriyle diğer yerlerden ayrılan ve kendi içinde nispeten
benzerlik gösteren alanlardır. Bölge içinde bazı özellikleriyle
ayrılan daha küçük alanlar, o bölgenin alt bölümlerini
oluşturur.
Madenler
Türkiye petrol, doğalgaz ve taşkömürü gibi yakıt
madenleri açısından büyük ölçüde dışa bağımlıdır.
Türkiye dünyada toplam maden üretiminde 28'inci,
üretilen maden çeşitliliği açısından da 10'uncu sırada yer
almaktadır.
- TTürkiye'de çıkarılan madenleri "yakıt madenleri", "hammadde madenleri" ve "çeşitli madenler" olmak üzere üç temel grupta toplamak mümkündür.
- YYakıt madenleri kömür (taş kömürü), linyit, petrol ve doğalgazdır.
- HHammadde madenleri ise demir, bakır, krom ve manganez ve bor şeklinde sıralanabilir.
- 22010 yılında enerji arzının petrolde %93, doğalgazda %98, taş kömüründe %90'lık kısmı toplamda ise ortalama %72,9'luk bölümü ithalat ile karşılanmıştır.
- TTürkiye dünya linyit rezervlerinin yaklaşık %1,6'sına sahiptir. Fakat söz konusu rezervin büyük kısmının ısıl değeri düşük olması nedeniyle bu maden daha çok termik santrallerde kullanılmaktadır. Linyit rezervinin yaklaşık %46'sı Afşin-Elbistan havzasındadır.
- TTürkiye, maden rezervleri yönünden başta bor olmak üzere trona, bentonit, mermer, feldspat, manyezit, alçıtaşı, pomza, perlit, stronsiyum ve kalsit gibi madenlerde dünyanın sayılı ülkeleri arasındadır.
- DDünya bor rezervinin %72'si; doğal taş rezervinin yaklaşık %40'ı; feldispat rezervinin %23'ü; bentonit rezervinin %20'si ve trona rezervlerinin %2,5'i (üretimde dünya ikincisi) Türkiye'de bulunmaktadır.
- MMadencilik sektörünün (ham petrol ve doğal gaz dahil) toplam ithalatı 2000'de 7,1 milyar dolar iken, bu rakam 2007'de 25,3 milyar dolara, 2008'de 35,7 milyar dolar düzeyine ulaşmıştır. 2009'daki Küresel Mali Kriz nedeniyle azalma gösteren madencilik ithalatı 20,6 milyar dolara inmiştir. Ekim 2010 itibarıyla ithalat 20.522 milyar dolardır.
Bor
- DDünyada 8 ülkede bor rezervi bulunmakla birlikte önemli bor yatakları Türkiye, ABD ve Rusya'da yer almaktadır.
- TTürkiye toplam 3 milyar ton rezerv miktarı ile dünya toplam bor rezervi sıralamasında %72'lik pay ile ilk sıradadır.
- BBor madenlerinin yaklaşık %97'si ihraç edilmektedir. 2010 yılında 629 milyon dolar ihracat geliri sağlanmıştır.
Su Kaynakları
- TTürkiye'nin kara sularını akarsular, durgun sular ve yeraltı suları olmak üzere üç grupta inceleyebiliriz.
- TTürkiye akarsular açısından zengin bir ülke olmasına karşılık, bu su kaynaklarının düzensiz akışları ve eğimleri nedeniyle akarsularda nehir taşımacılığı yapılamamaktadır.
- KKaradeniz'e dökülen akarsular Sakarya, Filyos, Kızılırmak, Yeşilırmak, Çoruh ırmakları; Akdeniz'e dökülen akarsular Asi, Seyhan, Ceyhan, Tarsus, Dalaman ırmakları; Ege Denizi'ne dökülen akarsular Büyük Menderes, Küçük Menderes, Gediz ve Meriç nehirleri; Marmara Denizi'ne dökülen akarsular ise Susurluk/Simav Çayı, Biga Çayı ve Gönen Çayıdır.
- FFırat ve Dicle nehirleri Türkiye'den doğup Basra Körfezi'ne, Aras ve Kura nehirleri ise Hazar Denizi'ne dökülür. Yurt içinden denize dökülen en uzun nehir Kızılırmak'tır (1.355 km).
- TTürkiye durgun sular (göller) açısından da zengindir. 120'den fazla doğal göl bulunmaktadır. En büyük gölü 3.712 km2 alan ile Van Gölü'dür. Diğer göller Tuz Gölü, Eğirdir, Burdur, Beyşehir ve Acıgöl, Sapanca, Iznik; Ulubat ve Manyas şeklinde sıralanabilir. Köyceğiz Gölü ise denizle bağlantısı olan az tuzlu bir göldür. Türkiye'de doğal göller dışında 706 adet baraj gölü bulunmaktadır. Bunlardan bazıları Atatürk Barajı (817 km2), Keban Barajı (675 km2) Karakaya Barajı (268 km2), Hirfanlı Barajı (263 km2) ve Altınkaya Barajı (118 km2) şeklinde sıralanabilir.
- ÜÜlkede yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1.000 m3'ten daha az ise söz konusu ülke su fakiridir. 2.000 m3'ten daha az ise ülkede su azdır. 8.000-10.000 m3'ten daha fazla olan ülkeler su açısından zengindir.
TÜRKİYE'NİN NÜFUSU VE
DEMOGRAFİK GÖSTERGELERI
- TTürkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yerleşik olan nüfus, ülke nüfusunu oluşturmaktadır.
- NNüfus artışı, ülkenin sermaye birikimi, işgücü ve istihdam düzeyi, doğal kaynaklar, teknolojik gelişme, milli gelir, kamu harcamaları, konut talebi, beslenme, iç göç ve kentleşme gibi ekonomik ve sosyal pek çok değişkeni etkilemektedir.
Demografik Yatırımlar:
Eğitim, sağlık, beslenme, barınma (konut)
gibi alanlar için yapılan harcamalardır. Bu yatırımlar özellikle
hızlı nüfus artışı ile birlikte ekonomideki sınırlı
kaynakları emer. Böylece daha hızlı kalkınma için gerekli
yatırımlara ayrılan kaynaklar azalır.
Optimal Nüfus: Ülkenin
doğal kaynaklarının mevcut sermaye ile en iyi şekilde
kullanılabileceği nüfus miktarıdır.
- OOsmanlı'da ilk nüfus sayım' Il. Mahmut döneminde 1830-1831 arasında yapılmıştır. Amaç, devletin asker potansiyelini ve vergi kaynaklarını (özellikle gayrimüslimlerden alınacak cizye için mükellefleri belirlemek), ülkede yaşayan Müslüman ve Müslüman olmayan (gayrimüslim) nüfusu ortaya çıkarmaktır. Sadece erkek nüfus sayılmıştır.
- OOsmanlı'da modern anlamda ilk nüfus sayım' 1882-1890 döneminde gerçekleştirilmiştir. Kadın nüfusu da tespit edilmiştir. Son nüfus sayımı 1903-1907 yılları arasında yapılmıştır (20,8 milyon kişi).
- TTC'de ilk sayım 1927 yılında yapılmıştır (13,7 milyon kişi). Bu sayımda, kadın nüfusu erkeklerden yaklaşık 400 bin kişi fazladır. Balkan Savaşları'mn yanı sıra I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nda verilen kayıplar erkek nüfusu azaltmıştır.
- İİkinci nüfus sayım' 1935 yılında yapılmış, bu sayım' takiben 1990 yılında kadar her beş yılda bir nüfus sayım' gerçekleştirilmiştir.
- NNüfus sayımı 1990 yılından sonra on yılda bir yapılmaya başlanmıştır.
- 25 Nisan 2006'da çıkarılan 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'ne (ADNKS) geçilmiştir.
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt
Sistemi (ADNKS): Kişilerin yerleşim
yerlerine göre nüfus bilgilerinin güncel olarak tutulduğu, nüfus
hareketlerinin her an izlenebildiği, MERNİS kayıtlarındaki T.C.
Kimlik Numarasına göre kişiler ile ikamet adreslerinin
eşleştirildiği TÜİK tarafından yapılan bir kayıt sistemidir.
Bu sistemde, TÜİK ile İçişleri Bakanlığı Nüfus ve
Vatandaşlık işleri (NVİ) Genel Müdürlüğü ortaklaşa
çalışmaktadır. ADNKS, devamlı olarak güncellenmektedir.
Nüfus Artışı
- CCumhuriyet ilanından sonra nüfus artışı teşvik edilmiştir.
- 11950-1960 döneminde nüfus artışı rekor düzeye ulaşmıştır.
- HHızla artan ülke nüfusu, istihdam sorununu beraberinde getirdiği ve sınırlı kaynakları demografik yatırımlara yönelttiği için, 1960'lı yıllardan itibaren aile planlaması ön plana çıkmıştır.
- • Ülkenin nüfusu artış hızı 1975 sonrasında da olsa azalma eğilimindedir. 1985'ten sonra ciddi bir düşüş yaşanmış, nüfus artış hızı yıllık binde 24,88'den binde 21,71'e gerilemiştir.
Nüfusun Eğitim Özellikleri
- 11927 nüfus sayımına göre nüfusun sadece %10,6'sı okuryazar idi.
- TTürkiye Cumhuriyeti 1924'teki Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası) ile eğitim sistemini, ardından Harf Devrimi (1928) ile de kullandığı alfabeyi değiştirmiştir. Özellikle Harf Devrimi ile pek çok kişi yeni sisteme göre okuryazar olmayan nüfusa dahil edilmiştir.
- 11927'de %10'lar düzeyinde olan okuryazarlık oranı 1928'de yüzde sıfır düzeyine inmiştir. Bu tarihten sonra eğitim düzeyi ve dolayısıyla okuryazarlık oranını artırmaya yönelik politikalarda önemli ilerleme sağlansa da eğitim tüm bireylere ulaştırılamamıştır.
- 11935'te yaklaşık %19 olan okuryazar oranı 1965'te yaklaşık %49'a 1990'da %80,5'e ve 2010'da %94'e yükselse de toplam nüfusun hala %6'lık kısmı okuryazar değildir. Bu oran kadınlarda yaklaşık %10'dur.
- 11997'de 4036 sayılı Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu Temel Eğitim Yasası ile birlikte 5 yıllık olan zorunlu eğitim ve öğretim 8 yıla çıkarılmıştır.
- YYasa, eğitim süresi açısından olumlu sonuçlar yaratırken, endüstri ve meslek liselerine yönelik talebi ciddi ölçüde düşürmüştür. Bu da sanayinin nitelikli ara eleman' ihtiyacını karşılamasında olumsuzluklar yaratmıştır.
- OOECD'nin 2009 yılı verilerine göre Türkiye'de yetişkin nüfusun sadece %13'ü yükseköğretim mezunudur.
TÜRKİYE'DE INSANİ GELİŞMİŞLİK
İnsani Gelişme Endeksi (Human Development Index):
UNDP tarafından yayımlanan insani Gelişme
Raporu'nda kullanılan endekstir. Pakistanlı iktisatçı ve maliye
bakanı Mahbub ul Haq ve Nobel ödüllü Hintli iktisatçı Amartya
Sen liderliğindeki ekip tarafından geliştirilmiştir. Endeksin en
düşük değeri 0 iken, en yüksek değeri 1'dir. Ekonomik
göstergelerin (gelir) yanı sıra ekonomik olmayan göstergeleri de
dikkate alarak ölçüm yapar.
İnsani Gelişme Raporu (Human Development Report:
HDR): BM Kalkınma Programı (UNDP)
tarafından 1990 yılından bu yana yayınlamaktadır.
- 22011 yılı insani Gelişme Raporu'nda Türkiye 187 ülke arasında 92'nci sıradadır. Türkiye, bir önceki yıla göre iyileşme sağlayarak üç basamak yukarı çıkmıştır. 2011 yılı İnsani Gelişme Raporu'nda Türkiye İGE değeri 0,699'dur.
- TTürkiye 1965 yılında düşük insani gelişme düzeyinde iken, 1972 yılında orta insani gelişmişlik düzeyine yükselmiştir.
- 11990-2011 ve 2000-2011 dönemleri dikkate alındığında Türkiye'nin İGE endeks değerindeki yıllık ortalama büyüme hızı giderek yavaşlamıştır (%1,08'den %0,90'a düşmüştür).
- TTürkiye'nin komşularından Yunanistan (0,861) 26'ncı, Bulgaristan (0,771) 55'inci, Rusya (0,748) 66'ncı, Ermenistan (0,716) 86'ncı ve Azerbaycan (0,700) 91'inci sıralarda yer almaktadır. Komşu ülkelerden sadece Suriye (0,632-119'uncu sırada) ve Irak (0,573-132'nci sırada) Türkiye'nin gerisinde kalmıştır. 2011 yılı insani Gelişme Raporu'nda iGE değerleri açısından ilk beşte yer alan ülkeler, Norveç (0,943), Avustralya (0,929), Hollanda (0,910), ABD (0,910) ve Yeni Zelanda'dır (0,908).
TÜRKİYE'DE İŞGÜCÜ PİYASASINA İLİŞKİN TEMEL
GÖSTERGELER
Aktif Nüfus: 15-64 yaş
arası bireylerden oluşmaktadır. Hastalar, yaşlılar, sakatlar,
askerler ve mahkumların yanı sıra üniversite yurtları ve
yetiştirme yurtlarında kalanlar, üretim sürecine katılma imkanı
olmadıkları için aktif nüfus içinde yer almazlar. Aktif nüfusun
tamamı istihdam edilmeyebilir. Istihdam:
Çalışmak istek ve yeteneğinde bulunan
bireylerin (kişilerin) üretim sürecinde kullanılmasıdır. Işsiz:
Çalışma istek ve yeteneğinde olduğu halde geçerli (cari) ücret
ve çalışma şartlarında iş bulamayan bireylere denir.
İşgücüne Katılma Oranı (İKO): Nüfusun
işgücü olan kısmının kurumsal olmayan çalışma çağındaki
nüfusa (15 ve üstü yaş grubuna) oranıdır. Ülkede işgücüne
katılım oranı artıkça, bağımlılık oranı azalmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde yaşlı
bağımlılık oranı ciddi bir sorun iken,
az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde genc
bağımlılık oranı önemli sorun teşkil
etmektedir. Ülkede işgücüne katılım oranı düştükçe,
bağımlılık oranının yanı sıra işsizlik de artmaktadır.
Bağımlılık oranı: Ülkede
çalışan (15-64 yaş arası) her 100 kişinin, bakmakla yükümlü
olduğu çalışmayan (0-14 ile 65+) kişi sayısı ile
ölçülmektedir. Bu oran gençler ve yaşlılar için ayrı ayrı
hesaplanmaktadır.
- 22011 yılı verilerine göre, Türkiye'de yaklaşık 53,6 milyon kişi kurumsal olmayan çalışma çağındaki toplam nüfus içinde 26,7 milyon kişi, işgücünü oluşturmaktadır.
- İİşgücünün 24,1 milyon kişisi istihdam edilirken, 2,6 milyon kişi işsizdir.
- Kİssizliğin olumsuz etkilerinin azalması ve istihdama getirilen teşviklerle beraber işsizlik oranı Mayıs 2012'de %8,2 seviyesine düşmüştür.
- KKentlerdeki işsizlik oranı (Mayıs 2012'de %10,1) kırsal kesimdeki işsizlik oranından (Mayıs 2012'de %4,5) daha yüksektir.
- EEğitim düzeylerine göre işsizliğin dağılımına bakıldığında, sırasıyla, lise mezunlarında %11,4, mesleki ve teknik lise mezunlarında %9,1, yükseköğretim mezunlarında %8,3 ve lise altı eğitimlilerde %7,9'dur.
Işgücü Maliyetlerinde Gelişmeler
- 22005 yılı baz alındığında 1994-2006 döneminde Türkiye'de işgücü maliyetleri diğer OECD üyelerine göre daha hızlı yükselmiştir. Bu gelişmede TL'nin aşırı değerlenmesi etkili olmuştur.
TÜRKIYE'DE SOSYAL GÜVENLIK
- SSosyal güvenliğin temeli, bireylerin yaşamlarında karşılaşabilecekleri olası (muhtemel) risklere karşı önceden tedbir almalarına dayanır. Bireyler kendi iradeleriyle (analık ve aile sahibi olma) ya da iradeleri dışında çeşitli mesleki (iş kazası, meslek hastalığı ve malullük), fizyolojik (hastalık, yaşlılık, ölüm gibi) ve sosyo-ekonomik (işsizlik, yoksulluk) risklerle karşı karşıyadırlar.
- IILO, 1944 tarihli Philedelphia Deklerasyonu'nda Sosyal Güvenlik "Halkın hastalık, işsizlik, yaşlılık, ölüm sebebiyle geçici veya sürekli olarak kazançtan mahrum kalması durumunda düşeceği fakirliğe karşı tıbbi bakımdan dolayı, çocuk sayısının artması ve analık halinde korunmasına yönelik genel tedbirler sistemidir" şeklinde tanımlanmıştır.
- "Sosyal Güvenlik" kavramı 20.yy'de ilk olarak 1935'te Amerikan Sosyal Güvenlik Kanunu'nda (Social Security Act) yer almıştır.
Türkiye'de Sosyal Güvenlik Sistemi - Osmanlı'da
Sosyal Güvenlik
- TTürk toplumunda güçlü aile bağları, yardımlaşma ve vakıf kültürü toplumdaki sosyal dayanışmayı artırmıştır. 18. Yüzyılda sosyal güvenlik daha kurumsal bir yapı kazanmış ve ilk kez bu yüzyılda sosyal yardım amaçlı vergi toplanmaya başlanmıştır.
- 119. yüzyılda ise Darülaceze, Darüşşafaka, emeklilik (1866'da kurulan Askeri Tekaüt Sandığı ve 1881'deki Sivil Memurlar Emekli Sandığı) ve yardımlaşma sandıkları kurulmuştur.
- TTanzimat sonrasında çalışma hayatı ve işçilerle ilgili yapılan kanuni düzenlemeler ise dar kapsamlıdır. Maden Nizamnamesi (1863), Dilaver Paşa Nizamnamesi (1865) ve Maadin Nizamnamesi'dir (1869).
- MModerN anlamda Avrupa'ya oranla oldukça geç gelişme göstermiştir. Cumhuriyetin İlk Yıllarında Sosyal Güvenlik
- CCumhuriyet'in ilk yıllarındaki düzenlemeler de dar kapsamlı ve yetersiz kalmıştır.
- 11921'de kurulan Amele Birliği, Türkiye'nin kanun ile kurulan ve üyeliği zorunlu olan ilk sosyal güvenlik kuruluşudur.
Sosyal Güvenlik Kuruluşları
- TTürkiye Cumhuriyeti'nde modern anlamda sosyal güvenlik sistemi II. Dünya Savaşı'ndan sonra oluşturulmuştur.
- SSavaştan sonra ilk kanun, 4772 sayılı iş Kazaları, Meslek Hastalıkları ve Analık Sigortaları Kanunu'dur (1945). 4792 sayılı İşçi Sigortaları Kurumu Kanunu (1945) çıkarılmıştır. Bu tarihe kadar kurulan çok sayıda işçi sandığı İşçi Sigortaları Kurumu çatısı altında birleştirilmiştir.
- 8 8 Haziran 1949'da kabul edilen ve 1 Ocak 1950'de yürürlüğe giren 5434 sayılı Kanun ile Emekli Sandığı kurulmuştur. Böylece emeklilik işlemleri de bir çatı altında toplanmıştır.
- SSosyal güvenlik alanında 1961 Anayasası önemli bir dönüm noktasıdır.
- 5506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile (1964), 1965'te işçi Sigortaları Kurumu, Sosyal Sigortalar Kurumu'na (SSK) dönüştürülmüştür.
- 11479 sayılı Kanun (1971) ile 1972 yılında Bağ-Kur kurulmuştur. Bağ-Kur kapsamındaki sigortalılara sağlık sigortası yardımları verilmesi ancak 1986 yılında mümkün olabilmiştir.
- SSosyal Güvenlik Kuruluşlarının Birleştirilmesi ve Genel Sağlık Sigortası Mayıs 2006'da kabul edilen 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), Emekli Sandığı ve Bağ-Kur, tek çatı altında toplanarak Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) oluşturulmuştur.
- 331 Mayıs 2006 tarihinde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kabul edilmiştir.
- TTürk sosyal sigorta sisteminin sorunları, gelişmekte olan ülkelerde yaşanan temel sorunlarla büyük ölçüde benzerlikler göstermektedir.
Yapısal sorunlar; kurumlar
arası norm ve standart farklılıkları, emeklilik yaşı ve erken
emeklilik sorunu, af uygulamaları ve borçlanma yasaları, kayıtdışı
istihdam ve kaçak sorunu, idari ve mali özerklik sorunu, mevcut
sistemin yoksulluğa karsı etkin koruma sağlayamaması ve nüfusun
tamamının sosyal güvenlik kapsamına alınamamasıdır.
Finansal sorunları ise
aktüeryal dengedeki bozukluk (aktif/pasif sigortalı oranının
düşüklüğü), finansman sorunları, sağlık harcamalarındaki
hızlı artışlar, prim tahsilat oranlarındaki düşüklük ile
prim oranlarındaki yükseklik, prim karşılığı olmayan ödemeler
ve devlet katkısının olmayışıdır.
- TTürkiye'de sigortalı nüfus oranı 1960 yılında nüfusun %5,7'sine, 1965 yılında %20'sine, 1980 yılında %47'sine ve 2005 yılında %92'sine ulaşmıştır. Bu oran Mart 2012 itibarıyla %86'dır. Türkiye nüfusunun yaklaşık %12'si yeşil kartlıdır.
- TTürkiye'de sosyal güvenlik sisteminin finansmanındaki sıkıntılar 1990'lı yıllarla başlamıştır. Erken emeklilik uygulamaları, kayıt dışı istihdam ve işsizlik, sistemin sigortacılık ilkelerine göre işletilmemesi sonucu fayda-maliyet bağlarının zayıflaması, prim tahsilat oranının düşüklüğü, prim borçlarına ilişkin aşar ve prim borçlarının düşük faizlerle yeniden yapılandırılması ve mevcut fonların iyi değerlendirilmemesi sonucu sosyal güvenlik sisteminin aktüeryal dengeleri (aktif/pasif sigortalı oranı) tamamen bozulmuştur.
- 11985'te aktif/pasif dengesi SSK'da 2,5, Bağ-Kur'da 6,5 ve Emekli Sandığı'nda 2 iken bu oran 2005'te SSK'da 1,7'ye, Bağ-Kur'da 2,1'e ve Emekli Sandığı'nda 1,5'e düşmüştür. 2006'da SGK'da aktif/pasif dengesi 1,95 iken bu oran Mart 2012'de 1,89'a düşmüştür.
- TTOİK'in 2005 yılındaki bir çalışmasında 22 milyon çalışanın yarıdan fazlası sosyal güvenlik sisteminin dışında yer almaktadır. Kayıtdışı istihdamın azaltılmasında işçi ve işveren primlerinin daha makul seviyelere çekilmesi ve etkin denetim ağının kurulması gerekir.
- Sistemin idari (yönetim) açıdan şeffaf olması noktasında eksiklikler mevcuttur.
- PPrim oranlarının ödenebilir seviyede olması noktasında, OECD standartlarıyla karşılaştırıldığında Türkiye'de prim oranları oldukça yüksektir. 2005 verilerine göre Türkiye işverenin yasal yükümlülüklerinin işgücü maliyetindeki payı %26 iken bu oran OECD'de %18,7 ve AB (15)'de %23,6'dır.
- YYoksullukla mücadele etme noktasında sosyal güvenlik sistemi önemli role sahiptir. 2002-2009 döneminde yoksul hanehalkı oranı yaklaşık %22'den %15'e, yoksul fert oranı ise %27'den %18'e düşmüştür (TÜİK).
TÜRKİYE'DE BÖLGESEL
KALKINMADA GELIŞMELER Türkiye'de Kalkınma Politikaları
- 1923-1950 döneminde Türkiye'de ülke çapında kalkınmaya ağırlık verildiği görülmektedir.
- 11950-1960 döneminde özel sektör yatırımları daha çok İstanbul ve Marmara Bölgesi'nde yoğunlaşmıştır.
- DDevlet, kamu yatırımlarını her ne kadar ülke geneline yaymak istemişse de dağıtımda ülkenin doğu kesimi yeterli payı alamamıştır
- 11960 sonrasındaki bölgesel kalkınma politikasının amacı bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltarak ekonomik kalkınmayı hızlandırma şeklinde ifade edilebilir.
- BBölgesel kalkınmada DPT önemli görevler verilmiştir. DPT, bölgesel politikanın oluşturulması, koordinasyonu, değerlendirme ve izlenmesinin yanı sıra kaynak tahsisini yürütmektedir. Dolayısıyla bu dönemde yerel aktörler bölgesel kalkınma planlamasının dışında kalmıştır. Altyapının geliştirilmesine ağırlık vermiştir.
- Bölgesel gelişmeyi sağlamak için bölge planlamaları, birer araç olarak kullanılmıştır.
- TTürkiye'deki en önemli bölge planı Güneydoğu Anadolu Projesi'dir (GAP). GAP dışındaki bölge planlarını Zonguldak-Bartın-Karabük (ZBK), Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP), Doğu Anadolu Projesi (DAP) ve Yeşilırmak Havzası Projesi (YHGP) şeklinde sıralayabiliriz.
Bölgesel Kalkınma
Politikalarında AB Müktesebatına Uyum Süreci
- TTürkiye AB Müktesebatı'na uyum kapsamında Birliğin bölgesel politikasının önemli bir unsuru olan yeni bölge tanımlamasına geçmiştir. Bu bölge sisteminin adı İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması'dır (İBBS: NUTS- Nomenclature of Territorial Units for Statistics).
- TTürkiye'de Düzey re (NUTS 1) göre 12, Düzey 2'ye (NUTS 2) göre 26 ve Düzey 3'e (NUTS 3) göre 81 bölge oluşturulmuştur. Düzey 3 bölgeleri illerden oluşmaktadır.
- DKüzey re göre oluşturulan 12 bölge; İstanbul (TR1), Batı Marmara (TR2), Ege (TR3), Doğu Marmara (TR4), Batı Anadolu (TR5), Akdeniz (TR6), Orta Anadolu (TR7), Batı Karadeniz (TR8), Doğu Karadeniz (TR9), Kuzeydoğu Anadolu (TRA), Ortadoğu Anadolu (TRB) ve Güneydoğu Anadolu (TRC) şeklindedir.
- KKalkınma Ajansları (KA'lar), bölgesel kalkınma için projeleri destekleyerek ve finansman sağlamanın yanı sıra bölgesel kalkınmada merkezi ve yerel otorite arasında uyumlaştırıcı ve işbirliğini sağlayıcı işlev de görmektedir.
Türkiye'de Bölgesel
Gelişmişlik Farklılıkları
- KKişi başına gelir açısından bakıldığında 12 bölge (Düzey re göre) arasında en yüksek ortalama gelir 14.873 TL ile İstanbul (TR1) bölgesinde, en düşük ise 5.418 TL ile Güneydoğu Anadolu (TRC) bölgesindedir.
- Iİstanbul'da en zengin %20'lik kesimin ortalama geliri 33.549 TL iken, Güneydoğu Anadolu'da 12.545 Türk Lirası'dır. Istanbul'daki en yoksul %20'lik kesimin ortalama geliri 5.348 TL iken, Güneydoğu Anadolu'da 1.676 TL'dir.
- TTürkiye'de bölgelerin gayri safi katma değere (GSKD) katkılarına bakıldığında en yüksek paya %27,7 ile İstanbul, en düşük paya %1,5 ile Kuzeydoğu Anadolu bölgesi sahiptir(2010).
- KKuzey Anadolu ile birlikte Ortadoğu Anadolu (%2,3), Doğu Karadeniz (%2,6), Orta Anadolu (%3,8), Güneydoğu Anadolu (%4,4), Batı Karadeniz (%4,8) ve Batı Marmara'dan (%4,9) oluşan yedi bölgenin gayri safi katma değere katkısı, İstanbul bölgesinin katkısından daha azdır.
Gayri Safi Katma Değer
(GSKD): Temel fiyatlar üzerinden çıktı
ile alış fiyatı üzerinden ara tüketim (ham madde ve diğer ara
girdiler) arasındaki farktır. Üretimdeki diğer vergiler,
çalışanların ücretleri, iş yeri karı, sabit sermaye
harcamaları ve bilanço kalemi işletme fazlası gibi unsurlar,
temel fiyatlarla katma değer içinde yer alır.
- SSanayinin bölge içinde GSKD'ye katkısının en yüksek olduğu bölge Bursa, Bilecik ve Eskişehir'den oluşan Bursa bölgesi iken, en düşük katkı ise Ağrı, Kars, Iğdır ve Ardahan'dan oluşan Ağrı bölgesindedir.
- TTarımın bölgesel GSKD'ye katkısına bakıldığında en fazla katkı Ağrı (%24,6), en düşük katkı %0,2 ile İstanbul bölgesindedir.
- HHizmetler sektörünün bölgesel GSKD'ye katkısı bakımından, en fazla katkıyı %73,1 ile İstanbul, en az katkıyı %47,9 ile Manisa (Manisa, Afyon, Kütahya ve Uşak) sağlamaktadır.
- ŞŞehirleşme, nüfus artış hızı, bebek ölüm oranları, doğumda anne ölüm oranları, üniversite sayıları, kişi başına düşen uzman hekim ve hemşire sayılarında bölgeler arasında ciddi farklılıklar mevcuttur.
TÜRKİYE'DE TASARRUF
EĞİLİMİNDE GELİŞMELER
- HHızlı ekonomik büyüme (geniş anlamda kalkınma) için ülkenin daha fazla yatırıma dolayısıyla tasarrufa ihtiyacı vardır. Eğer yatırımları finanse edecek yurtiçi tasarruf yetersiz ise, yurtdışı (yabancı) tasarruflar ödünç alınır.
- YYetersiz yurtiçi tasarruflar, Türkiye'nin cari işlemler dengesindeki yüksek açığın temel sebebidir.
- TTürkiye, GSYH'sının %22'si kadar yatırım yapılırken, ekonominin yurtiçi tasarrufları %12 düzeylerinde ise, GSYH'sının %10'u oranında yurtdışı tasarrufları ödünç almaktadır.
- 11975-1988 döneminde tasarrufların GSYİH içindeki payı dalgalı bir seyir izlemekle birlikte genelde artmıştır.
- 11988-2011 döneminde ise yurtiçi tasarruflar/GSYH oranı istikrarlı bir şekilde azalmıştır.
- TToplam yurtiçi tasarruflar/GSYH oranı en yüksek düzeye (%29,1) 1989'da çıkmıştır.
- 11990-2011 döneminde yurtiçi tasarruflar/GSYH oranında genel bir düşüş trendi söz konusudur.
- 22004-2006 döneminin yanı sıra 2008 ve 2010 yıllarında bir önceki yıla göre artış görülmüştür.
- YYurtiçi tasarruf oranları 1990'da %24,7, 2000'de %18,4, 2010'da %13,9'dur. 2011'deki tasarruf oranı (yaklaşık %12) 1980'deki düzeylere inmiştir.
- 11988-2001 döneminde tasarruf oranının azalmasında kamu tasarruflarındaki düşüş önemli rol oynamıştır. Bu dönemde artan sosyal güvenlik açıkları, Kamu iktisadi Teşebbüslerinin (KiT)
zararları ve bütçe açıklan, kamu tasarruf eğilimini
düşürmüştür. Kamu tasarrufian/GSYH oranı eksiye (-) inmiştir.
- 22001-2011 dönemindeki tasarruf oranlarının azalmasında ise özel sektördeki tasarruf eğilimindeki düşüş belirleyici olmuştur. Bu dönemde kamu tasarruflan/GSYH oranındaki artış, özel sektör tasarruflarındaki düşüşü karşılayamamıştır.
Gelir Gruplarına Göre
Tasarruf Eğilimi
- GGenel olarak bakıldığında Türkiye'deki üst gelir gruplarında tasarruf eğiliminin yüksek olduğu buna karşılık düşük gelir gruplarında tasarruf eğiliminin nispeten düşük olduğu görülmektedir.
- EEn düşük gelir grubunda ise negatif tasarruf söz konusudur.
- TTOİK, Türkiye'de bireylerin eğitim düzeyleri artıkça tasarruf eğilimlerinin yükseldiğini tespit etmiştir.
- TTürkiye'deki tasarruf eğiliminin düşük çıkmasının, ülkemizdeki tasarruf anlayışının da önemli etkisi vardır. Ülkedeki tasarrufların kayda değer bir kısmı "yastık altı" şeklinde değerlendirilmektedir.
DÜNYA EKONOMİSİNDE
TÜRKIYE'NİN YERI
- TTürkiye ekonomisi Şubat 2001 Krizinden sonra hızlı bir büyüme sürecine girmiş, ülke 2002-2011 döneminde ortalama %6,5 oranında büyümüştür.
- 22011 yılında Türkiye, G-20 ülkeleri arasında Çin (0/09,3) ve Arjantin'in (%8,9) ardından %8,5 büyüme oranı ile en hızlı büyüyen üçüncü ekonomi olmuştur.
- TTürkiye 2010 yılı verilerine göre, cari fiyatlarla 734,4 milyar dolar GSYH büyüklüğü ile dünyanın 17'nci büyük ekonomisidir.
- SSGP'ye göre GSYH tutarı 1.116 milyar dolar olan Türkiye, SGP'ye göre yapılan GSYH sıralamasında dünyanın 15'inci büyük ekonomisi konumundadır.
- 22011 verilerine Türkiye nüfus bakımından dünyanın en kalabalık 19'uncu ülkesidir.
- 22010 yılında Türkiye'de cari fiyatlarla kişi başına milli gelir 10.106 dolar (dünyada 47'nci) iken, SGP'ye göre kişi başına milli gelir yaklaşık 15.340 dolardır (dünyada 42'nci).
- İİlk 20 ekonomi arasında yer alan Türkiye, beşeri kalkınma endeksi (insani gelişme endeksi) sıralamasında 187 ülke arasında 92'nci sıradadır.
- YYüksek büyüme hızına sahip ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye'nin tasarruf oranı bu ülkelere göre düşük düzeyde kalmaktadır.
- 22000-2008 döneminde Çin'de ortalama tasarruf oranı yaklaşık %46 iken, bu Türkiye'de yaklaşık %17'dir.
- YYüksek büyüme oranlarının olduğu dönemde yurtiçi tasarrufların düşmesi, yatırımların finansmanında yabancı tasarruflara olan talebi daha da artırmaktadır.
0 Yorumlarınız