Survivor Sahra Berna Kavga İzle


   06:00             12:32    

Survivor Berna, Sahra ile böyle kavga etti - izle
Read more

Serenay Sarıkaya Makyajsız Hali

Medcezir dizisinde Mira karakteriyle çok sevilen Serenay Sarıkaya'nın makyajsız hali görenleri şaşırttı.
Read more

8. Sınıf İngilizce Sayfa 152 Soruları ve Cevapları ( A YAYINEVİ )

SAYFADAKİ 13. ETKİNLİĞİN CEVAPLARI
1. √ 
2. √ 
3. X
4.X
5.
6.X
7.
8. X
9.
10.
11.
12.
 
SAYFADAKİ 14. ETKİNLİĞİN CEVAPLARI
Yoruma Bağlı Cevap 
SAYFADAKİ 15. ETKİNLİĞİN CEVAPLARI

Yoruma Bağlı Cevap
Read more

7.Sınıf İngilizce Sayfa 159 Soruları ve Cevapları ( BilgeTürk )


 

Sayfadaki d Etkinliği Cevapları
1. No, he isn’t.
2. He loves sleeping all day.
3. He will be lazier.
4. She should brush his hair, first. Then, she should put his toys in the bathroom and play with him.
5. Because the cat doesn’t eat his food regularly.
6. The vet is going to examine the cat two weeks later.
Read more

7.Sınıf İngilizce Sayfa 158 Soruları ve Cevapları ( BilgeTürk )


Sayfadaki J Etkinliği Cevapları
A: Good morning, doctor.
B: Good morning. What’s the matter with you?
A: I have a stomachache.
B: OK. I’II examine you.
B: OK. I’m writing a prescription for you.
A: OK, doctor.
B: You should take some antibiotics. You should take two capsules every day.

A: I’m sorry. I couldn’t understand. Can you repeat it, please?
B: You should take two capsules of antibiotics every day.
A: OK. What should I do next?
B: You shouldn’t eat oily food. Go to the chemist’s and buy your antibiotics. You will be fine.
A: OK, doctor. Thank you very much.
B: You are welcome!


Sayfadaki K-b Etkinliği Cevapları

They are at the vet’s surgery. The cat isn’t active. He loves sleeping all day. He doesn’t like having a bath. He doesn’t eat his food regularly.
Read more

7.Sınıf İngilizce Sayfa 157 Soruları ve Cevapları ( BilgeTürk )

Sayfadaki H Etkinliği Cevapları
This is Angie Ritchie. She is 25 years old. She is 80 kilos and 160 cm tall. She has straight black hair and black eyes. She likes eating hamburgers, chips, pizzas and cheeseburgers. She likes drinking coffee. She doesn’t like eating fruit or vegetables. She doesn’t like drinking milk. She doesn’t like doing sports. She should see a doctor, follow a diet program, lose weight and do sports. She shouldn’t eat fast food, use computer all day or have caffeine.

Read more

7.Sınıf İngilizce Sayfa 156 Soruları ve Cevapları ( BilgeTürk )


Sayfadaki G Etkinliği Cevapları
 
Tina Parker is younger than Hannah Locke. Tina is thinner than Hannah. Hannah is as tall as Tina. Hannah’s hair is longer than Tina’s hair. Tina’s hat is bigger than Hannah’s hat. Tina’s bag is smaller than Hannah’s bag. Hannah’s car is older than Tina’s car.
  
Read more

7.Sınıf İngilizce Sayfa 154 Soruları ve Cevapları ( BilgeTürk )

Sayfadaki a Etkinliği Cevapları
2 – 3 – 4– 6
 
Sayfadaki b Etkinliği Cevapları
b. Keeping fit is important to be a healthy person.
 
Sayfadaki c Etkinliği Cevapları
1. F
2. F
3. T
4. F
5. T

6. T
Read more

7.Sınıf İngilizce Sayfa 152 Soruları ve Cevapları ( BilgeTürk )

Sayfadaki a Etkinliği Cevapları
1. He has a toothache.
2. He has the flu.
3. She has temperature.
4. He has a backache.
5. She has a stomachache.
6. He has a sore throat.


Sayfadaki b Etkinliği Cevapları
Yes, they did.
 
Sayfadaki c Etkinliği Cevapları
1. It gives us a long healthy and more productive life.
2. They were chemotherapy and radiation treatments.
3. A new cancer drug saved the doctor’s life.
4. He felt like a new–born baby.
5. It was 10 %.
6. Doctors’ mission is to increase the awareness of patients.
Read more

Zeki Ömer Defne Kimdir? Hayatı ve Edebi Kişiliği

  • ZEKİ ÖMER DEFNE (1903-1992)
  • Kendine özgü şiir anlayışıyla Halk şiiri arasında bir köprü kurmaya çalışmıştır.
  • İlk şiiri 1923'de Halk Yolu dergisinde yayınlandı.
  •  Halk Edebiyatı geleneklerine bağlı ve hece ölçüsünde çağdaş şiirler yazdı. 1940’dan başlayarak Çınaraltı, Sanat ve Edebiyat, Hareket, Ün, Şadırvan, Edebiyat Dünyası gibi dergilerde şiirleri yayınladı. 1969’da Galatasaray Lisesindeki görevinden emekli oldu. 1970’lerde şiirleri daha çok Varlık dergisinde görüldü.
  • Anadolu’yu şiirlerinin ana teması olarak aldı. Yurt güzellemeleriyle tanındı. Yazdığı yurt güzellemeleri şiirlerinde Erzurum, Eğin, Ilgaz, Isparta, Bursa, İstanbul, Konya illerini çeşitli özellikleriyle tanıttı.
  • Güçlü bir anlatıma ve duyarlığa sahip olan şiirleri ancak 1970'lerden itibaren kitaplaşmaya başlamıştır.
  • Zeki Ömer Defne, Aralık 1992'de yaşama gözlerini yumdu.
  • Şiir Kitapları
    Denizden Çalınmış Ülke (1971)
    Sessiz Nehir (1985)
    Kardelenler (1988)

    Araştırma Kitabı
    Dede Korkut Hikayeleri Üzerinde Edebi Sanatlar Bakımından Bir Araştırma (1994)
Read more

2014 Mai ve Siyah Romanı Özeti, Konusu ve Ayrıntılı İncilenmesi

1) KİTABIN KONUSU:   Hayalleri olan bir gencin lise son sınıfta babasını kaybetmesiyle hayallerinin yıkılışı ve beraberindeki hayat mücadelesi.
2) KİTABIN ANAFİKRİ:  İnsan hayatta karşısına çıkan zorluklara karşı mücadele etmeli,hayallerle gerçekleri birbirine karıştırmamalıdır.

MAİ VE SİYAH ROMAN ÖZETİ:
Ahmet Cemil Mülkiye’de okur. Babası öldüğü için annesi ve kızkardeşine o bakar. Akşamları, okuldan sonra, kitapçlara polisiye hikayeler çevirir. Aslında edebiyatı sever, bu tür işler onu açmaz. Ama geçinebilmek için çalışmak zorundadır.

Ayrıca, zengin aile çocuklarına özel dersler verir. Onların türlü kaprisleri, şımarık tavırları kendisini sıkar. Çaresizlik içinde kıvranır. Arkadaşları, Mir’at-ı Şuun gazetesine başvurmasını öğütlerler. Gazeteye bir roman çeviricisi aranmaktadır. Ahmet Cemil işe başlar, durumu biraz düzelir. Bu arada Mülkiye sınavlarına da girerek okulu bitirir. Amacı edebiyat alanmda üne ermektir. Bunun için, boş zamanlarında özenle bir esere çalışır. Tatlı hülyalar kurar.


Gazetenin başyazarı Ali Şekip ile okuldan arkadaşı Hüseyin Nazmi, onun en sevdiği kişilerdir. Ahmet Cemil Hüseyin Nazmi’nin kızkardeşi Lamia’yı bir kez görmüş ve gönlünü kaptırmıştır.

Bir gün gazetenin sahibi ölür. Yerine oğlu Vehbi Efendi geçer. Ahmet Cemil’in kızkardeşi ile evlenir. Sonuç hiç de iç açıcı değildir. Kaba ve bencil bir adam olan Vehbi Efendi sık sık karısını döver. Bir keresinde karnına tekme atar. Kadın hastalanır ve çocuğunu düşürür. Ahmet Cemil dayanamaz, kızkardeşini evine getirir. Ona özenle bakar, fakat kadıncağız çok hırpalandığından bir süre sonra ölür. Vehbi Efendi de Ahmet Cemil’i gazeteden kovar.

Zengin bir ailenin oğlu olan Hüseyin Nazmi, dışişlerinde iyi bir görev alarak Avrupa’ya gitmeye hazırlanır. Her zaman oturdukları kahvede arkadaşına bu müjdeyi verir. Ayrıca, kızkardeşi Lamia’nın da bir subayla nişanlandığını söyler. Lamia’yı içten içe seven Ahmet Cemil bu habere çok üzülür. Çünkü onunla evlenmeyi tasarlamaktadır. Belli bir işi, parası olunca ortaya çıkacak ve onu alacaktır.

Bütün bu acı olaylar Ahmet Cemil’i sarsar. Yıkılmasına yol açar. Üzerine titrediği eserini bir bunalım anında ocağa atıp yakar. Gereken makamlara başvurarak uzak bir yerde kaymakamlık alır. Annesiyle İstanbul’dan ayrılır.
3)  Romanın Kişileri ve Özellikleri:

Ahmet Cemil: Romanın başkahramanıdır. Huzurlu, mesut ve kendi kendisine yeten mütevazı bir ailenin çocuğudur.Ahmet Cemil kırılgan bir kişiliğe sahip, romantik bir şairdir. Pek çok hayali vardır. En büyük hayali, tanınmış bir edebiyatçı olmaktır.
  
Ahmet Cemil, hayalperestliği, kırılgan kişiliği, çekingenliği, karamsarlığı ve pasifliği ile Servet-i Fünun neslinin tipik bir örneğidir. Ahmet Cemil bir engelle karşılaştığında, mücadele etmeyi sevmez. Odasına kapanıp yalnız kalmayı, düşünmeyi, hayaller kurmayı, ağlamayı tercih eder. Hatta çoğu zaman ölmeyi arzular. 

İkbal: Ahmet Cemil’in kız kardeşidir. Vehbi Bey’le evlendikten sonra tam anlamıyla hayata küser. Bu evlilikte istediği hiçbir şeyi bulamaz. Maddî imkansızlıklar nedeniyle ayrı bir eve çıkamazlar, Süleymaniye’deki küçük evde kalırlar. İkbal, kocasından sevgi, saygı, incelik beklerken tam tersine aşağılayıcı, kaba, kırıcı davranışlar görür. Vehbi Bey sudan sebeplerle karısını azarlar. Utanıp sıkılmadan evin hizmetçisi Seher’i taciz eder. Bazı günler eve gelmez, başka kadınlarla birlikte olur. İkbal tüm bu rezilliklere rağmen ağzını açıp tek bir kelime edemez. İçine atar, hayata küser. Bir tartışma sonrasında kocasından yediği sert bir tekme yüzünden çocuğunu düşürür ve ölür.

Vehbi Bey: Ahmet Cemil’in çalıştığı Mir’at-ı Şuûn gazetesinin ortaklarından biri olan Tevfik Efendi’nin oğludur. Son derece küstah, sorumsuz, ahlâksız bir adamdır. Ahmet Cemil’in kız kardeşi İkbal’le evlenir. Fakat sorumsuz, kaba davranışlarıyla karısına hayatı zindan eder. Sürekli içer, karısını başka kadınlarla aldatır. Her gün karısıyla tartışır, onu azarlar. Evin hizmetçisi Seher’e sarkıntılık eder. Ahmet Cemil’i matbaaya ortak edip başyazar yapma vaatleriyle kandırır ve oturdukları evi ipotek ettirir. Vehbi Bey’in olumlu hiçbir özelliği yoktur. Bir gün karısıyla tartışırken attığı sert bir tekmeyle onun ölümüne sebep olur. Acımasız, kişiliksiz, duygusuz bir adamdır.

Hüseyin Nazmi: Ahmet Cemil’in en yakın arkadaşıdır. Okul yıllarında tanışıp yakın arkadaş olmuşlardır. Ortak bir duygu, zevk dünyaları vardır. Edebiyata dair görüşleri de aynı yöndedir. Divan şiirini yeterli bulmazlar, Batı kaynaklı yeni şiiri savunurlar. Okumayı ve şiir yazmayı çok severler. Hüseyin Nazmi zengin bir ailenin çocuğu olduğundan, hiçbir maddî sıkıntısı yoktur. Erenköy’de kız kardeşi Lâmia ile birlikte otururlar. Para sıkıntısı olmadığından eline geçen her kitabı alır. Zengin bir kütüphanesi vardır.

Lâmia: Ahmet Cemil’in yakın arkadaşı Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşidir. Piyano çalan, kültürlü, güzel bir kızdır. Ahmet Cemil tarafından platonik bir aşkla sevilir. Ahmet Cemil, Lâmia’yı çok sever, onun için şiirler yazar. Fakat bu güzel duygulardan ne yazık ki, Lâmia’nın haberi yoktur. Lâmia bir subayla nişanlanır.

Seher: Ahmet Cemil’in ailesine uzun yıllar hizmetçilik eden, namuslu, saygılı bir genç kızdır. Âdeta aileden biri olmuştur. Sabiha Hanım ve İkbal onu çok severler. İkbal’in kocası Vehbi Bey tarafından sürekli taciz edilir. Kocasının ne mal olduğunu çok iyi bilen İkbal, bu konuda Seher’in bir kabahati olmadığını bilir.

Raci: Mir’at-ı Şuûn gazetesinin yazarlarındandır. Ahmet Cemil’in aksine eski şiiri savunur. Aslında çok cahil biridir, buna rağmen başta şairlik olmak üzere hemen her konuda bilgiçlik taslar. Ahmet Cemil’i şiddetle kıskanır, onu karalamak için elinden geleni ardına koymaz. Ona sürekli olarak çamur atar. Ahmet Cemil’in gazetedeki yazılarını dikkatle inceleyerek, hatasını yakalamaya çalışır. Bulduğu küçücük bir yanlışı, sanki çok önemli bir şeymiş gibi abartarak anlatır.

Raci, karısı ve çocuğuyla hiç ilgilenmez. Kazandığı üç kuruş parayı da bir Alman karısına yedirir. Çoğu gece evine uğramaz. Karısı, kocasını şikayet etmek için sürekli matbaaya gelir. Raci sürekli sarhoş bir halde ortalıkta gezinir. Sağlığına dikkat etmediği, düzensiz bir yaşam sürdüğü için hastalanır, sürekli öksürür. Hastaneye yatırılır, durumu iyi değildir.

Ali Şekip: Mir’at-ı Şuûn gazetesinin en bilgili yazarıdır. Çok fazla kitap okuduğundan her konuda bir parça bilgi sahibidir. Böyle olmasına rağmen son derece mütevazı bir insandır. En iyi bildiği konularda dahi, konuşup bilgiçlik taslamak yerine susmayı tercih eder. Vehbi Bey, babasının felçlik geçirmesinden sonra matbaanın yönetimini eline alır. Vehbi Bey’in ilk icraatı da yazar kadrosunun kalabalık olduğunu gerekçe göstererek Ali Şekip’i işten kovmak olur. Ali Şekip, kâğıt dükkanı açar, esnaflığa başlar.

Romanın Mekanı ve mekanın özellikleri

Mai ve Siyah adlı romanın genel anlamda dış mekanı İstanbul’dur. Olayların yaşandığı yerler: Tepebaşı Bahçesi, Ahmet Cemillerin Süleymaniye’deki evi, Erenköy’deki Hüseyin Nazmi’nin köşkü, Mir’at-ı Şuûn matbaası, Beyoğlu’nun sokak, kahve ve gazinoları…


Romanın Zamanı

Romanın ilk üç bölümünde, gerçek zamanda, Tepebaşı Bahçesi’nde yenen yemek, yemek masasında yaşanan Ahmet Cemil-Raci tartışması, Ahmet Cemil’in yarı karanlık, tenha bir köşede hayallere dalması anlatılır. Yazar, romanın başkahramanı olan Ahmet Cemil’in içinde bulunduğu ortamı, sanat anlayışını, çatışmalarını, hayallerini anlatır.

Dördüncü ve beşinci bölümlerde yazar, geriye dönüş tekniğini kullanarak Ahmet Cemil’in yirmi iki yıllık yaşamını; ailesini, eğitimini, Hüseyin Nazmi ile olan arkadaşlığını, şiir hevesini, babasının ölümüyle sırtına binen geçim mücadelesini anlatır.

Altıncı bölümde yeniden romanın gerçek zamanına dönülür. Olaylar üçüncü bölümün sonunda kaldığı yerden devam eder.

Romanın geri kalan bölümlerinde (6-20) Ahmet Cemil’in iki yıl boyunca yaşadığı olaylar anlatılır.

Kısaca, Mai ve Siyah romanında Ahmet Cemil’in yirmi iki yılı geçmişte, iki yılı da gerçek zamanda olmak üzere toplam yirmi dört yıllık hayatı anlatılmıştır.



Kitap Hakkında Yorumlar ve Yargı
«Mavi ve Siyah’ın tuhaf bir tecellisi var. Eserde, ikinci, üçüncü derecede ehemmiyet verilen şahıslar canlı, asıl yaşatılmasına ehemmiyet verilen Ahmet Cemü ölüdür. Diğer tali şahıslar, müelif tarafından kendilerine fazla ehemmiyet verilmediği, fazla süslenmedikleri için hayatta kalmışlar, halbuki asıl olayın kahramanı, kendisine çok dikkat edilirken, her şeyi iyi görünsün diye her tarafına süs, ziya verirken hayattaki çehresini kaybediyor. Mavi ve Siyah realizm ile romantizmin halita olduğu bir eserdir. Kahramana bakarken ayağı topraktan alınmış, muallakta, bulutlar arasında bir şair; diğer eşhasa bakarken Babıali kaldırımlarında gezinen canlı kimseler görüyoruz. Topraktaki insanlar, buluttaki insanla konuşuyor: Mavi ve Siyah, asıl işte bu levhanın romanıdır!» (İsmail Habip).
«Eser ana çizgileriyle realist olmakla birlikte, asıl kahraman Ahmet Cemil romantiktir. Ahmet Cemil hiç kusursuz bir insan olarak tasvir edilmiştir, bu yüzden biraz sönüktür; onun yanındaki öbür insanlara ise, yazar, imtiyazlı bir işlem yapmadığı içindir ki, onlar daha canlıdırlar. Yazar, romantizmin etkisiyle, kimi yerlerde kendi kişiliğini gizlememiş, hatta bir yerde eserin kahramanına seslenmiştir. Eserin kimi vakalarında Ahmet Mithat’ın Felatun Bey İle Rakım Efendi romanının izleri vardır. (Bu etkiyi, çocukluğunda Ahmet Mithat’m romanlarını çok okuması ile yorumlayabiliriz.)» (Cevdet Kudret).
«Tarihimizin belli bir devrinde, aydın orta sınıfın hayatı, bu hayatın tezatları, terbiye ayrılıkları, hasretleri, yeisleri, ümitleri bu kitapta az çok vardır. Fakat unutmamalı ki, Mai ve Siyah, bir san’at çevresini anlatır ve bu çevre, mektep, matbaa, kitapçı dükkanı, Bab-ı Ali Caddesi arasındadır. Bence Mai ve Siyah, bize esaslı bir maceramızı verir. Kitaba bulunacak asıl kusur, bu ideal iştiyakını çok dar bir çevrede ele alması ve yüzde kalmasıdır.» (Ahmet Hamdi Tanpınar).
Read more

2014 Ateşten Gömlek Romanı Özeti, Konusu ve Ayrıntılı İncilenmesi

KİTABIN KONUSU:
 İzmirli Ayşe etrafında, Anadolu da, önce çetelerle başlayan, sonra düzenli ordu ile devam eden ve zaferle sonuçlanan Türk Kurtuluş savaşının hikâyesi anlatılır.
KİTABIN ÖZETİ:
Peyami, Kurtuluş Savaşı’nda bacaklarını kaybetmiş, başına saplı kalan kurşun yüzünden sık sık hayallere dalan, eski bir hariciye nazırıdır. Başından geçen olayları kaldığı Cebeci Hastanesi’nde yazmaktadır. Olayları anlatmaya mütareke yıllarından başlar. Annesi onu amcasının kızı Ayşe ile evlendirmek istemiş fakat yurt dışına kaçmıştır. Geri döndüğünde Ayşe’nin ağabeyi Cemal görevi nedeniyle İstanbul’a atanmıştır. Onunla arası hiç iyi olmamasına rağmen kısa sürede iyi bir dost oluverirler. Düşman uçaklarının İstanbul’u bombaladıkları bir günde Cemal’in İhsan adında bir arkadaşıyla tanışır. O günden sonra her şeyi birlikte yaparlar sıralarda Bulgar Mütarekesi yapılır. Bununla birlikte dünyaya Türklerin barbar, ilkel insanlar olmadıklarını göstermek için toplumdan her kesimin katıldığı büyük mitingler yapılır.
Bunların en büyüğü olan Sultan Ahmet Mitingi ’ne İzmir’den yeni gelen Ayşe-kocası ve çocuğu Yunanlılarca öldürülmüştür de katılmıştır. Bir kesim de Ayşe’yi kullanarak İngilizlerin
dostluğunu kazanmak ister ama Ayşe’nin İngilizlere olan tutumu etrafındakilerde büyük bir savaş azmi doğurur. Düşmanlar tarafından da bu olay çok ciddi karşılanır ve Ayşe, Peyami ve Cemal’in öldürüleceği söylentileri yayılır. Bu arada Peyami ve İhsan arasında tatlı aşk rekabeti başlar. İşte Peyami bu aşk ve memleket mücadelesineATEŞTEN GÖMLEK adını verir. Peyami uzun süreli hastalığından sonra Ayşe ile birlikte Adapazarı’na, İhsan’ın yanına giderler. Burada bulunan Kezban Ayşe’yi çok kıskanır çünkü o da İhsan’ı sevmektedir. İhsan Ayşe’yi Eskişehir’e, Cemal’in yanına gönderir. Peyami’ye de askerlik eğitimi verdirir. Tam o sıralarda Kezban olayı patlak verir. Mehmet Çavuş uyarılmasına rağmen her şeyi göze alarak onu kaçırır. Konya’da çıkan isyanın ardında da o çıkar. İsyan bastırılır ve Mehmet Çavuş asılır ama Kezban’a ne olduğu asla öğrenilemez. Ardından Peyami Milli Savunma Bakanlığı’na atanır ve hepsinden uzakta kalır. Olan biten her şeyi Ayşe’nin mektuplarından öğrenir. Fakat Rumca bildiği ve fotoğraf çekebildiği için Batı Cephesi’ne atanır. Gittiği birlikte İhsan da vardır. İhsan, Ayşe ile arsında geçen tüm aşk hikâyesini anlatır ve Peyami de bir daha bu iki kutsal aşığın arasına girmez. Artık ordu Sakarya’nın doğusunda mevzi almış, savaş başlamak üzeredir. Hepsi aynı kolordudadırlar. Nihayet savaş, bir sabah düşman uçaklarının bombardımanıyla başlar ve birlikler taarruza geçer. İhsan alması gereken Karadağ’a tırmanırken alnına gelen bir kurşunla şehit düşer. Bu haberi alan Ayşe de yolda canını verir. Arkasından Cemal’in de ölüm haberi gelir. Artık Peyami tek başınadır. Nihayet o da bu yolda bacaklarını kaybeder ve başına bir kurşun saplanır. Fakat Peyami’nin bu tanımladığı tiplerin hiç biri gerçek değildir. Buna kafasında bulunan kurşun sebep olmaktadır. O da ameliyat masasında hayata gözlerini yumar.
OLAY öRGüSü:
1. Cemal İhsan
2. İzmir Kızı.
3.Ayşe Ayrı Eve Taşınıyor
4 .Anadolu’ya Doğru.
5 .İhtilal Günleri
6 .Mehmet Çavuş
7 .Kezban
8 .Kâbus
9 .Perde Arası.
10. Sakarya Günleri.
11 .Ateşten Gömlek.
12 .Karadağ.
ANAFİKİR:
Hem vatanın içinde bulunduğu felâketi hem de bu felaketi yaşayan; aşkları, ihtirasları, kıskançlıkları ve vazifeleri arasında kalan insanların ruh çatışmalarını da ifade etmektedir.
ŞAHIS KADROSU VE ÖZELLİKLERİ:
Peyami:
Romanda anlatılan olayları hatıra defterinden öğrendiğimiz bir hariciye memuru. Ayşe'ye duyduğu aşk yüzünden olaylara karışan ve kendini bir anda Milli Mücadele'nin içinde bulan bir genç.
Cemal:
Ayşe'nin ağabeyi. Milli Mücadele’nin önemli subaylarından birisidir. Daha o yıllarda cumhuriyetçi fikirlere sahip.
Ayşe:
İzmir'in ve Kurtuluş'un bir sembolü olarak görülen genç bir kadındır. Kocası ve oğlu İzmir'in işgali sırasında Yunanlılar tarafından öldürülünce, önce İstanbul'a gelir; oradan da Anadolu'ya geçerek Milli Mücadeleye bir hemşire olarak katılır. Cephe de, ön safhalar da hizmet görür.
İhsan:
Cemal'in ve Peyami'nin arkadaşı. Milli Mücadeleye ilk katılanlardan birisidir. Albaylığa kadar yükselir. Ayşe’yi sevmektedir. Birinci ve İkinci İnönü savaşlarına katılır. Sakarya savaşında şehit olur. Ayşe ile birlikte küçük bir köyün mezarlığına gömülürler.
Mehmet Çavuş:
Şahsi kini dolayısıyla çeteci olmuştur. Rumeli de Bulgar çeteleri ile vuruşmuş; Padişah'a düşmanlığı sebebiyle Milli Mücadele'ye katılmıştır. Kezban'a aşık olunca, onun ardından gider. Kezban'ı kaçırır. Fakat Kezban' ın İhsan'ı sevmiş olmasını gururuna yediremeyip Kuvva-yı  Milliye’den ayrılır. Bir isyan girişimi sırasında İhsan tarafından yakalanıp, asılır.
Kezban:
Anası ve Babası Yunanlılar tarafından öldürülmüş bir köylü kızı. İhsan'ı seviyor. Ve bu aşkın çekiciliği ile onun ardından giderek Milli Mücadele'ye katılıyor. Hem kıskanç hem fedakâr bir genç kız.
ROMANDA GEÇEN ZAMAN:
Olay Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminden itibaren başlayıp kurtuluş savaşı yıllarını kapsıyor.
OLAYLARIN GEÇTİGİ MEKAN:
Olaylar İstanbul- Sultan Ahmet, İzmir, Eskişehir, Ankara, hastane odası ve bütün Anadolu’da geçiyor.
ROMANLAR İLGİLİ DEĞERLENDİRMELER:
Eser ilk kez 1922 yılında İkdam’da (6 Haziran-11 Ağustos 1922 yılları arasında) tefrika edildi. Daha sonra kitap olarak yayınlandı. Yazarın en çok okunan eserlerinden biridir. Eserde Kurtuluş Savaşı adeta belgelenmiştir. Yazarın kendisi de olayların içinde yer aldığından, yakından bildiği bir çok gerçeği güçlü bir mantıkla anlatmaktadır. Sultanahmet mitingi, Düzce olayları bu örneklerden bazılarıdır.
Edebiyatçı Cevdet Kudret’e göre Ateşten Gömlek; edebiyatımızda Kurtuluş Savaşı üzerine yazılmış romanların ilki ve hala en güzelidir.
Romanı değerlendiren yazılardan en güzellerinden birini yazmış olan İnci Enginün’ünyazmış olduğu değerlendirmeye göre; roman Sakarya Savaşı’nın hemen ardından yazılmıştır. Ateş’ten Gömlek Cumhuriyet devri romancılığının ilk örneği sayılmaktadır. İngilizceye çevrisi de Halide Edip tarafından yapılmıştır..
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara’ya gidince (1921) bir süre Halide Edip Adıvar’da misafir kalmıştır. Adıvar o günlerde Yakup Kadri’nin ‘Ateşten Gömlek’ adında bir ‘Anadolu romanı’ yazmakta olduğunu öğrenince, bu adı çok beğenip, benimsemiş ve Yakup Kadri’den daha önce davranıp, iki ay içinde eserini tamamlamıştır. Böylece Yakup Kadri’nin bulduğu, Hallide Edib’in benimsediği ‘Ateşten Gömlek’ adı hem vatanın içinde bulunduğu felaketi, ne de bu felaketi yaşayan, aşkları, ihtirasları, kıskançlıkları ve vazifeleri arasında kalan insanların ruh çatışmalarının da ifade edildiği bir roman olarak okuyucusuyla buluşur. Halide Edip bu olayı da kitabının başında ‘Yakup Kadri’ye’ başlıklı açık mektupta anlatmıştır. Ayrıca bu konuyu ‘Türk’ün Ateşle İmtihanı’ başlıklı anılarında da anlatmıştır.
Kurtuluş Savaşı üzerine yazılan romanların çoğu, bu savaşı yaşamayanların araştırmalarına dayanarak yazdıkları romanlardır. Oysa Halide Edip Adıvar Kurtuluş Savaşı’na katılmış bir yazar, savaşı bütün acısıyla, üzüntüsüyle yaşamış ve Ateşten Gömlek’i 1922’de sıcağı sıcağına yazmıştır. Eleştirmen Fethi Naci’ye göre; Ateşten Gömlek bir bakıma Halide Edip’in tanıklığıdır. Romanın seksen yıldır süren başarısı ve gücü de bu tanıklıktan gelmektedir. Fethi Naci’ye göre Yazar romanını Ayşe ile Ayşe’yi, seven İhsan ve Peyami’nin duygusal ilişkiler içinde geliştiriyor ama aştan, tutkudan söz eden sayfaları romanın en güçsüz bölümleridir.
Romanı bugün de ilgiyle okutan özelliği Kurtuluş Savaşı’nı bir röportaj sadeliği içinde verebilmesi, canlı bir tarih gibi okunabilmesidir. Sultanahmet mitingi, İstanbul’un işgali, Kuvayı Milliye’ye katılmalar, Hilafetçilerle savaş, çete kuvvetlerinden düzenli orduya geçiş, çekilen acılar, katlanılan fedakârlıklar ancak bunları yakından yaşayan birinin anlatabileceği bir canlılıkla anlatılmıştır. Kitapta savaşı bütün korkunçluğuyla veren pek çok başarılı sahne bulunmakta ve bu bölümler kitabın sevilmesinde çok etkili olmaktadır. Fethi Naci’ye göre Yazar köylü kızı Kezban’ın İhsan’a duyduğu umutsuz aşkı ve Mehmet Çavuş’un Kezban’a olan aşkını anlatırken çok başarılıdır. Ancak İhsan’la Ayşe’nin duyguları fazla kitabı ve yapmacık olarak anlatılmış. Ona göre Ateşten Gömlek başarılı bir roman değil ama unutulmaz bir tanıklıktır. Romancı bu eserinde Atatürk’ün çetelerden düzenli orduya geçilmesi fikrini de çok kuvvetle işlemiştir.
Eleştirmen N. Ziya Bakırcıoğlu’na göre de Ateşten Gömlek’in Kurtuluş savaşı romanlarının ilki olduğu hükmü doğrudur ve bu konuyu ele alan romanlar için yolu açmıştır. Milli Mücadeleye verilen ‘Kurtuluş Savaşı’ ismi; bir ‘subaylar savaşı’ olduğu ve Padişah ile İstanbul Hükümeti’nin ihaneti gibi tezler romanın resmi görüşe dayandığını, adeta Atatürk’ün Nutku’nun bir tekrarı olduğunu göstermektedir. Küçük Ağa’ya gelinceye kadar yazılan bütün Kurtuluş Savaşı romanları bu görüşü benimsemişledir.
Yazar ve edebiyat eleştirmeni Selim İleri Halide Edip’in ‘Handan’ romanı ile başlayan serüveninin ‘Mor Salkımlı Ev’ ille başka bir boyuta taşındığını ve ‘Ateşten Gömlek’e ulaşan süreçte, bireyselden toplumsal olana bir yol alış vardır. Gerçekten bir ateşten gömlek sırta geçirilmiş, o ateşten gömlekle yanıp tutuşulmuş ama hiç pişman olunmamıştır.
Romanda İzmirli Ayşe etrafında, Anadolu’da önce çetelerle başlayan sonra düzenli ordu ile devam eden ve zaferle sonuçlanan Türk Kurtuluş Savaşı’nın öyküsü anlatılmaktadır. Romanın önemli kahramanlarının hepsinin birer ateşten gömleği bulunmaktadır. Ayşe’nin ateşte gömleği İzmir’in kurtuluşudur. Peyami ile İhsan’ınki Ayşe’ye duydukları aşktır. Mehmet Çavuşun ki ise hem Kezban’a doyduğu aşk hem de şahsi kininin sükûnet bulmasıdır.
Roman, Peyami’nin hatıra defteridir. Bir ‘ben’ romanıdır. Bununla birlikte anıların yazıldığı zaman ile olayların geçtiği zaman farklı olduğundan Peyami kendini geri planda tutarak öteki kahramanları ve olayları ön plana çıkarmıştır. Ancak bu kahramanlar canlı ve fonksiyonel değildir. Onların duygu dünyalarını ancak Peyami’nin gözlemleri sayesinde öğreniyoruz.. Peyami roman boyunca çok değişmiş, züppelikten vatanperverliğe yükselmiştir. İki bacağı koptuğu halde defterinde Ayşe’ye dövüşmek için kolları olduğunu söyleyerek, bedeninin son parçası da kopana kadar İzmir’ için ve Ayşe için savaşacağını’ söyler. Ancak Ayşe’nin bu değişimin sonuçlarından haberdar olması mümkün olmamıştır.
Romanda Ayşe bir şahsiyet olarak değil, bir örnek kişi olarak ele alınmıştır. Kocasının ve oğlunun ölümünden başka hiçbir kişisel meselesine romanda değinilmemiştir. O sadece İzmir’i düşünmektedir. İhsan’ın ve Peyami’nin kendisine aşık olduğunu bildiği halde fazla umurunda değildir. Ayşe’nin Peyami’ye yazdığı mektuplardan onun işgal ile ilgili düşüncelerini öğreniriz. Ona göre işgal İngilizlerin Türklere hakaretidir ve ordumuz bunu cezalandırmalıdır. Ayşe’de Halide Edip’ten önemli izler bulunmaktadır. Halide Edip’in romandaki temsilcisidir. Onun Kurtuluş Savaşındaki görevlerini yapmaktadır.
Romandaki bir başka önemli karakter ise ihsan’dır. O Ayşe olmasa da savaşa katılacaktı. Çünkü bir subaydı. Nitekim İstanbul’un işgalinden hemen sonra Anadolu’ya geçti ve Adapazarı civarında Halife Ordusu ile savaştı. İhsan İnönü savaşlarında ve Sakarya’da önemli işler başarır ve Sakarya Savaşı sırasında şehit olur. Onun asıl trajedisi Ayşe’ye olan aşkıyla başlamıştır. İhsan karakteri son derece kararlı ve ateşli bir asker olmasına rağmen ‘Ayşe isteseydi savaş meydanını bile terk ederdim’ diyebilecek kadar da çelişkiler içinde anlatılmıştır.
Romandaki karakterler yeterince derin ve tutarlı işlenmemiştir. Romandaki aşk teması da çok zayıftır. Yazar ne gelişiminde ne de tiplerin yaratılmasında yeterli titizliği gösterememiş, derinleşememiştir. Kezban, Mehmet Çavuş, Miralay Haşmet Bey ve Ahmet Rıfkı tiplemeleri de romanın dramatik yapısına katkıda bulunmamıştır. Yazar kahramanlarına karşı son derece tarafsız davranmıştır. Aslında bu romanda keskin sınırlarla ayrılmış taraflar da yoktur. Kahramanların kendi aralarındaki veya iç dünyalarındaki çatışmalar çok basittir ve inandırıcı değildir. Örneğin Mehmet Çavuş’un cephe değiştirmesi sadece basit ve cahil biri insanın tavır değiştirmesinden ibarettir. Oysa doğru yolu bulmak veya bir tarafa ihanet etmek bu kadar kolay bir şey değildir.
Anadolu romanı tanımlaması ilk kez Ömer Seyfettin tarafından ‘Yalnız Efe’ için kullanılmış ancak o dönem yazarları tarafından kısa sürede benimsenerek yaygınlaşmıştır.
DİL VE ANLATIM ÖZELLİKLERİ:
Eserde coşkulu, heyecanlı bir dil kullanılmıştır. Ancak yazarın Türkçesinin zayıflığı yer yer çok belirgindir. Tanımlamalar, betimlemeler, analizler, tahlillerde kitabi bir dil kullanılmıştır. Örneğin ‘bu akşam içim hülya yapmak istiyor’ veya ‘seninle e gider, İzmir’de bir çiftlik yaparız’ vb. Öte yanda bu kusurları örten bir realizm, bir dürüstlük ve bir coşku, bir inanmışlık var ki okuru hala etkilemektedir.
Romanda bazı olaylar, örneğin bir yolculuk veya bir cephanenin gizlenişi çok ayrıntılı anlatılmış bu da romanın genel akışını ve dengesini olumsuz etkilemiştir.
Romanda teferruat boldur. Bir yolculuk olanca teferruatı ile anlatılmış. Bir cephenin bulunduğu yerden alınıp başka bir yere götürülmesi sayfalar sürüyor.
Bütün bunlara rağmen, romanın bütün kusurlarını örten bir realizm, okuyanı hayran bırakan bir dürüstlük ve inanmışlık var.
Read more