8. Sınıf İngilizce Sayfa 100 - 101 Soruları ve Cevapları ( A Yayınevi )

SAYFADAKİ 21. ETKİNLİĞİN CEVAPLARI
A
 
SAYFADAKİ 22. ETKİNLİĞİN CEVAPLARI

1. T 2. F 3. T 4. F 5. F 6. T  7. T 8. T 9. T 10. F 11. T 12. T


SAYFADAKİ 23. ETKİNLİĞİN CEVAPLARI
In the first picture, the person hasn't made
the bed, but in the second picture he/she has
made the bed.
In the first picture, the person hasn't done the
washing, but in the second picture he/she has
done the washing.
In the first picture, the person hasn't done the
tidying-up, but in the second picture he/she
has done the tidying-up.
In the first picture the person hasn't cleaned
the dining table, but in the second picture, he/
she has cleaned the dining table.
In the first picture, the person hasn't done the
washing-up, but in the second picture, he/she
done the washing-up.
Read more

11. Sınıf Dil ve Anlatım 1. Dönem 3. Yazılı Soruları ve Cevapları

AD SOYAD :…………………………………… NUMARA :………………………….. SINIF :………………………….
1.Aşağıdakilerden hangisi dilekçe yazarken dikkat edilmesi gere­ken hususlardan biri değildir?
A)Konular kısa ve öz olarak be­lirtilir, gereksiz ayrıntılara yer verilmez.
B)Sol alt köşeye adres yazılır.
C)Anlatımın yalın ve duru olması­na özen gösterilir.
D)Hitaplarda içten ifadeler kulla­nılır.
2.Aşağıdakilerin hangisinde ‘‘ki’’nin yazımı yanlıştır?
A)Demekki anlamadılar ne düşün­ düğümü.
B)Sokaktaki adamı, bir arkadaşına benzetti.
C)Benim kalemim burada, seninki nerede?
D)İçindeki coşkuyu dışına yansıtı­yordu.
E)Yarınki toplantı iptal olmuş
3.
Korkmuyorum yüreğimin sana çevrilmesinden.Çiçekçilerden buketler yollayacağım.
Yukarıdaki cümlede aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünlü daralması B)Ünsüz benzeşmesi(uyumu) C)Ünlü düşmesi
D)Ünlü Türemesi E)Ünsüz yumuşaması
4. Şikâyet mektupları aşağıdaki mektup türlerinden hangisine girmektedir?
A)Özel Mektuplar B) Edebî Mektuplar C) Resmî ve İş Mektupları D) Açık Mektuplar
5.Aşağıdaki ifadelerden hangisi sanat metinleri değerlendirilirken kullanılamaz?
A)Yazar bu eserinde kişiliğini gizlememiştir.
B)Sanatçının sanatkarane üslubu eseri güzel kılmış.
C)Çağrışım gücü yüksek bir eser.
D)Eserde doğanın resmi yapılmıştır.
E)Kanıtlanabilir cümleler eseri değerli kılmaktadır.
6.”Beni cennete taşıyan gözlerini, başkaları gördü mü?cümlesindeki taşıyan sözcüğünde sıfat fiil eki vardır.“cümlesi dilin hangi işleviyle ilişkilendirilemez?
A)Şiirsel B)Kanalı control C)Alıcıyı harekete geçirme
D)Göndergesel E)Dil ötesi
7.Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A)Türk edebiyatında ilk tezkire Mecalisü’n Nefais’tir
B)İlk anı Babür Şah’ın Babürnamesidir
C) İlk gezi yazısı Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesidir.
D)9. Hariciye Koğuşu otobiyorafik bir romandır.
8.Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A)Günlüklerde öznellik, anılara göre daha ağır basar.
B)Gezilerde görülen her şey bütün ayrıntılarıyla verilir.
C)Yaşam öyküsü yazılacak kişinin günlüklerinden de yararlanılır
D)Edebi mektuplar bir belge niteliği taşır.
9.Aşağıdaki sözcüklerden hangisi küçük ünlü uyumu kuralına uymaz?
A)Alevin B)bereketli sofrası C)yağmur gibi D)orduya E)açıktır.
10.Aşağıdaki cümlelerden hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A)Dün Doğu Karadeniz’deydim.
B)10 nisan pazartesi geliyorum.
C)Neden,batı, İsrail’e seyirci kaldı?
D)1973’de doğanlar biraz şansızdır.
E)Kpps’de başarılı olmak,mucize değil

11..Aşağıdakilerin hangisinde bir anlatım bozukluğu yoktur(Bağlaşıklık ve bağdaşıklık açısından sorunsuzdur)
A)Bu işi filiz Hanım ve sen yapacaksın
B)Bunu kendim ve arkadaşlarım adına istiyorum.
C)Çocuklara tekerlemeler söylüyor,güldürüyordu
D)Gelir mi sandın zamanın götürdüklerini
E)Bana yardım edilmemesini sağladı
12.Aşağıdakilerin hangisinde anlatım bozukluğu yoktur
A) Sınavı kazandığı için etekleri zil çalıyordu.
B)Karşılıklı görüşmelerimiz devam edecek.
C)Elde edilen mağlubiyetler moralimizi bozdu.
D)Dün Kayseri’ye geri döndü.
E)Sözlerimi çarptırmanıza çok üzüldüm
13.Doğruluk benim (2)doğru kişiliklerden öğrendiğim bir değer.(3)Doğruları konuşanlar (4) doğru konuşanlardır.
Yukarıdaki doğru sözcüklerinden hangisi adlaşmış sıfattır?
A)1 B)2 C)3 D)4
14.Aşağıdaki kavram-anlam eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?
A)Heşt Behişt=sekiz cennet B)Miratü’l Memalik=memleketlerin aynası C)Günlük=Tercüme- I Hal D)Mektup=Münşeat
15.Aşağıdakilerden hangisi türü yönüyle ötekilerden farklıdır?
A)Defter-i Amel B)Kırk Yıl C)Zeytindağı D)Avrupada Bir Cevelan
16. İnsanı cemiyet yaratır. Hangi cemiyet? İnsan, cemiyetle tam bir uyum hâlinde olduğu zaman tarihi yoktur; doğar, yaşar, ölür. Tarihi yaratan, fertle kalabalık arasındaki anlaşmazlık... Fert, cemiyetle kaynaştığı zaman tarihi yoktur...
Bu paragrafta yazar, insanın tarihinin oluşma­sını aşağıdakilerden hangisine bağlamıştır?
A) Fikir ayrılıklarına B) Hoşgörülü olmaya C)Toplumsal dayanışmaya D)Bireysellikten uzaklaşmaya
17.
(1) İki kardeş arasındaki ilişkinin normal ola­bilmesi neredeyse imkânsızdır. (2) Bu yüzden de kardeşler, birbirlerine karşı tepkisel kimlik­ler geliştirir. (3) Çünkü anne-babalar çocukları­nı bir şekilde sürekli karşılaştırırlar. (4) “Ablan olsaydı şöyle yapardı, kardeşin senden daha akıllı.” gibi repliklerle onları gözlem altında tu­tarlar ve birbirleriyle yarıştırırlar.
Bu paragrafın anlamlı bir bütün oluşturması için aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?
A) 1. cümle paragrafın sonuna getirilmelidir.
B) 1 ve 3. cümleler birbiriyle yer değiştirmelidir.
C) 2. cümle, 4. cümleden sonraya getirilmelidir.
D) 3 ve 4. cümleler birbiriyle yer değiştirmelidir.

18.“Daha ilerde bulunan Londra gemi onarma havuzlarI limanın en önemli yanı olup dört milyon lira masrafla meydana getirilmiştir.Kırk sekiz hektar araziyi kaplıyor. Dört kanal ile Times’a bağlıdır, havuzunda üç beş yüz parça büyük gemi
var, çevresindeki mağazalar iki yüz bin tonilato eşya alabilir. Mağazaların altındaki sarnıçlar ise üç yüz seksen bin hektolitre sıvı (mal) alır. Yalnız bu havuzda günde üç yüz işçi çalışır.işçiler arasında her ulustan adam görülür.”
Yukarıdaki metin için aşağıdaki seçeneklerden hangisi doğrudur?
A)Öğretici metin-kişisel hayatı konu alan metin-gezi yazısı
B)Sanat metni-anlatmaya bağlı edebî metin-hikâye
C)Sanat metni-olay çevresinde gelişen edebî metin-gezi yazısı
D)Öğretici metin-anlatmaya bağlı edebî metin-hikâye
E)Öğretici metin-kişisel hayatı konu alan metin-anı

19.Aşağıdaki parçalardan hangisi tanrısal (hâkim) anlatıcının bakış açısıyla verilmiştir?
A) Masadan kalktık, Enuice pencereye doğru ağır ağır yürüdü ve tespih ağacına bakarken şöyle dedi: “Kuşlar tüneklerine yerleşiyor, bizim için yatma vakti.”
B) Başhekim işitmiş, geldi baktı. Başhekim babamın pek yakın dostlarından olduğu için tanışırız. Beni odasına götürdü, konuştuk, biraz avundum, ama içimdeki coşkuyu yenemiyordum.
C) El sallamak, güle güle diye bağırmak isterdi.Bahtınız açık olsun demek isterdi. Fakat el sallayamazdı,bir eli bütün koluyla birlikte Kutülamare’de, bir kum tepesinde kalmıştı, öbür eli de, pis, sefil fakat kocaman torbasını tutuyordu.
D) Konsolun üzerinde bir cam fanusun altına konmuş eski usul bir saat, sarı yaldız çerçeveli büyükçe bir ayna ve aynanın üst tarafında, duvarda kılıflarıyla asılmış babama ait bir çift çakmaklı tabanca duruyordu.
E) Karanlık göz bebeklerime kadar ilerliyor. Kitabı yavaşça bir kenara bırakıyorum. Başımı kaldırıp az ötede oturan kız kardeşime bakıyorum. Çenesini dizlerine dayamış, karanlığı dinliyor. “Yasemin hep aynı.” diye geçiriyorum içimden.

Başarılar dilerim.
İsmail şimşek
Dil ve Anlatım Öğretmeni

1d
2a
3d
4c
5e
6c
7c
8b
9c
10a
11d
12a
13c
14c
15c
16a
17c
18a
19c
20


Read more

Galip Ensarioğlu Kimdir? Hayatı

Mehmet Galip Ensarioğlu, 1 Ekim 1966'da Diyarbakır'da doğdu. Babasının adı Sait, annesinin adı Zeliha'dır.

İş Adamı; Dicle Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu İktisadi ve İdari Programlar İşletme Bölümünü bitirdi.
Gıda toptancılığı, özel ve resmi benzin istasyonu işletmeciliği, özel hastane işletmeciliği ve inşaat müteahhitliği yaptı. Güneydoğu Sanayici ve İş Adamları Derneği (GÜNSİAD), Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği (DİSİAD), Doğu ve Güneydoğu İş Adamları Federasyonu (DOĞUGÜNSİFED), Diyarbakır Kültür ve Sanat Vakfı (DKVS) ile Diyarbakır Sosyal ve Siyasal Araştırma Akademisinin (DİSSA) kuruculuğunu yaptı ve Yönetim Kurulları Üyeliklerinde bulundu. 2 yıl süreyle Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanlığını ve TOBB Ticaret ve Sanayi Odaları Konsey Başkanlığını yürüttü.
Çok iyi düzeyde Kürtçe ve Zazaca, az düzeyde İngilizce bilen Ensarioğlu, evli ve 4 çocuk babasıdır.
Read more

11. Sınıf Edebiyat Sayfa 65 - 71 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

1. Namık Kemal’in “Tiyatro bir eğlencedir, ancak eğlencelerin en faydalısıdır.” sözünden ne anlıyorsunuz? Sözlü olarak ifade ediniz.
Tiyatro, okuma –yazma bilme zorunluluğu olmadan sanatın her kesim tarafından takip edebildiği tek edebi üründür. Bu yüzden halkın yetiştirilmesinde önemli fonksiyonu vardır.

2. Geleneksel ve modern Türk tiyatrosu ifadelerinden ne anladığınızı belirterek modern tiyatronun geleneksel tiyatrodan farklı yönlerini tahtaya yazınız.
Kendi kültürümüzü ürünü olan ve geçmişten bu güne varlığını devam ettiren tiyatroya geleneksel Türk tiyatrosu diyoruz.
Modern tiyatro tanımı ile ise kültürümüze Batı edebiyatından giren tiyatro türleri kastedilir.
Geleneksel Türk tiyatrosu  eğlence ve güldürü  üzerine kuruludur. Amaç  boş zamanların değerlendirilmesidir. Modern tiyatroda ise amaç güldürünün yanında mesaj verme, eğitme de amaçlanmıştır.
Geleneksel tiyatroda yazılı bir metin yoktur. Doğaçlama oynanır. Modern tiyatroda ise yazılı metin vardır.
Geleneksel tiyatroda oyuncular çoğu zaman amatör kişilerdir. Modern tiyatroda oyuncular ise bu işi meslek edinmiş eğitimli sanatçılardır.


3. Komedi (Hayatın gülünç yönlerini eğlendirerek ders vermeyi amaçlayan tiyatro türü.),
trajedi(Hayatın acıklı yönlerini, ahlak ve erdemlilik göstermek amacıyla ortaya koyan tiyatro türü.),
drama(Acıklı, üzüntülü olayları, bazen güldürücü yönlerini de katarak konu alan sahne oyunu.), türlerinin özellikleri hakkında bildiklerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
Modern Tiyatro Türleri
Tiyatro
Tiyatro, bir sahnede, seyirciler önünde oyuncuların sergilenmesi amacıyla hazırlanmış gösteridir. Genel olarak temsil edilen eser anlamında da kullanılır.
Tiyatro, bir sahne sanatıdır. Tiyatro eseri, olayları oluş halinde gösterir. Bu yönüyle konuşma ve eyleme dayanan bir gösteri sanatı olarak da tanımlanabilir. Yaygın hümanist bir deyişle tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olarak ifade edilir.
Tiyatro eserinin diğer türlerden en önemli farkı:  Diğer edebi eserler okumak ve dinlemek için yazılmışken, tiyatro oyununun sahnede seyirci önünde oynanmasıdır. Değer ölçülerini, izleyenin kanaat ve anlayışlarından alır. Göze görünür bir karaktere sahip olması, canlı olarak meydana geliş niteliğiyle toplum psikolojisine hitap eder. Temsil yeri ve eser, tiyatronun edebiyat öğesidir. Bu edebiyat öğesi yanında tiyatro kavramı içinde oyunculuk, sahne düzeni, ışıklandırma, dekor, kostüm, müzik gibi unsurların bütünlüğü söz konusudur.
Tiyatro metinlerine "oyun" metinleri yazan kişiye oyun yazarı (müellif) ve oyunu sahnede canlandıran kişilere ”oyuncu” (ya da daha genel olarak tiyatrocu) denir. Ayrıca eserin sahnelenmesinde görev alan sahne amiri, dekor ve kostüm sorumlusu, ışıkçı, suflör gibi diğer yardımcı elemanlar da vardır.

Doğaya öykünme kuramına göre, tiyatronun en önemli öğesi kılık değiştirmedir.
Türk edebiyatında ilk tiyatro eseri örneği Tanzimat Döneminde Batı etkisiyle verilmiştir. İlk tiyatro eseri, Şinasi’nin “Şair Evlenmesi” adlı oyunudur.
Modern tiyatro eserleri konularına göre üçe ayrılır:

TRAJEDİ
İlk tiyatro türünün adıdır.
Klasik dönem trajedisinin özellikleri
-Manzum olarak yazılır.
-Konularını mitoloji ve tarihten alır.
-Oyun kahramanları soylu kişilerden seçilir.
-Trajediler erdem ve ahlâk temeli üzerine kurulur.
-Vurma, yaralama, öldürme olayları sahnede gösterilmez;konuşmalarla duyurulur.
-Sade, açık, anlaşılır bir dil kullanılır. Halk diline yer verilmez.
-Üç birlik kuralı (Konunun bir günle, bir mekânla ve tek bir olayla sınırlandırılması ) uygulanır.
En ünlü trajedi yazarları:
Eski Yunan'da Aiskhylos, Euripides. Sophokles; Klasik Fransız edebiyatında Corneille ve Racine'dir.

KOMEDİ
İnsanların ve olayların gülünç yanlarını göstermek için yazılan tiyatro türüdür.
Klasik komedyanın özellikleri
-Kişilerde ya da toplumda görülen aksaklıklar, gülünç taraflar sergilenerek seyirciyi hem güldürmeyi hem de düşündürmeyi amaçlar.
-Kişiler toplumun her kesiminden olabilir.
-Her türlü olay sahnede canlandırılır.
-Konuşma dili kullanılır.
-Nazım ve nesir olabilir.
-Üç birlik kuralına uyulur.
Komedi Çeşitleri
Vodvil(entrika komedisi):  Yalnız güldürme amacı güden komedilere denir.
Fars (kaba güldürü):  Abartılı hareketlerle sivri esprilerle güldürmeyi amaçlayan komedilere denir.
Parodi:  Gerçekte güldürücü olmayan bir olayı gülünçleştirerek işleyen komedilere denir.
Satir:  Yergiye dayanan komedilere denir.
Karakter Komedisi:  Bir kişinin karakterini ortaya koymak için yazılan komedilere denir.
En ünlü komedi yazarları:
Eski Yunan'da Aristophanes, Klasik Fransız edebiyatında Moliere'dir.

DRAM
Dramlarda, trajedilerde işlenen acıklı olaylarla komedi oyunlarında işlenen güldürü unsurları bir arada işlenir.
Dram türünün özellikleri
-Hem acıklı hem de güldürücü olaylar, hayatta olduğu gibi bir arada bulunur.
-Olaylar tarihten ve günlük olaylardan alınır.
-Kişiler toplumun her kesiminden olabilir.
-Üç birlik kuralına uyulmaz.
-Nazım ya da nesir şeklinde olabilir.
-Kahramanlar ait oldukları çevrenin diliyle konuşurlar.
-Perde sayısı sınırlı değildir.
Başlıca dram çeşitleri
Melodram: Heyecan verici, acıklı ve duygusal olaylara dayanan müzikli drama melodram denir.
Feeri: Masalımsı oyunlara feeri denir.
En ünlü dram yazarları:
İngiliz yazar Shakespeare dramın ilk ürünlerini vermiştir. Ancak bu türün özelliklerini Victor Hugo belirlemiştir. Şehitler, Geothe diğer ünlü dram yazarlarıdır.

Müzikli Tiyatro:
a) Opera: Sözlerinin tümü ya da çoğu "koro, solo, düet" biçiminde şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseridir. Oyunculara, orkestra eşlik eder.
b) Operet: Eğlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuşmalar da bulunan müzikli tiyatrodur. Daha çok halk için yazılmış eserlerdir.
c) Opera Komik: Operetin, yüksek sınıf için yazılmış, besteli biçimidir.
ç) Vodvil: Hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, içinde şarkılara da yer verilen hafif komedidir. Bu nedenle vodvil, bir "komedi türü" olarak da gösterilir.
d) Bale: Konusu; türlü dans ve davranışlarla anlatılan müzikli, sözsüz tiyatro türüdür.

Pandomim:
Düşünce ve duyguları müzik veya türlü eşyalar eşliğinde bazen dansla, bazen de gövde ve yüz hareketleriyle yansıtmayı hedefleyen sözsüz oyun türüdür. Yüz mimikleri, el, kol ve beden hareketleri kullanılarak tema anlatılmaya çalışılır. Pandomim (mim), evrensel bir tiyatro dili sayılır.
Bazı tiyatro terimleri
Perde: Bir sahne eserinin her bir bölümüne verilen isimdir.
Jest:  Jest herhangi bir olayı açıklamak için oyuncunun yaptığı el kol hareketleridir.
Mimik:  Herhangi bir olayı açıklamak için oyuncunun yaptığı yüz hareketleridir.
Suflör: Oyunculara, rollerinde unuttukları sözleri seyircilere duyurmadan hatırlatan kişidir.
Aktör: Erkek Tiyatro oyuncusu
Aktris: Kadın tiyatro oyuncusudur.
Replik: Sahne oyunlarında konuşanlarının birbirine söyledikleri sözlerden her biri
Rejisör: Tiyatro ve sinemada oyuncuların rollerini dağıtıp oyunu düzenleyen yönetmen.
<1.  
ETKİNLİK
• Canlandırmada rol alan öğrencilerle bunların temsil ettikleri kişiler arasındaki ilişkiden yola çıkılarak bir edebî metinde kurmaca-gerçeklik ilişkisi tartışılır, sonuçlar defterlere yazılır.
Edebi metinlerdeki gerçeklik ile günlük hayatta var olan gerçeklik aynı değildir. Gerçek hayatın edebi esere yansımasıdır. Kişiler gerçek kişiler değil, kurmaca kişilerdir. Var olan kişilerin yerini uydurulan kişiler alır.
1. Tanzimat Dönemine ait sosyal ve kültürel yapı ile okuduğunuz Şair Evlenmesi’nden yola çıkarak metnin oluşmasına imkân sağlayan zihniyeti belirleyip defterinize yazınız.
Tanzimat döneminde sosyal hayatta görücü usulü evlik, gençlerin evlilik konusunda fikirlerinin alınmaması, toplumsal yapıda bozulmaların olması dikkat çekicidir. Şair evlenmesinde de bu konular  eleştirel bir yaklaşımla ele alınmıştır.

2. a. “Şair Evlenmesi”nden alınan yukarıdaki sahnelerden ve metnin bütününden hareketle olay örgüsünü belirleyiniz ve defterinize çizeceğiniz bir şema üzerinde gösteriniz.
Alafranga tutum ve davranışı, kılık ve kıyafetiyle mahallelinin hoşuna gitmeyen Müştak Bey adında fakir, fakat oldukça kafalı bir şairin sevip evlenmek istemesi

Genç Kumru Hanım yerine, onun büyük kız kardeşi çirkin ve kart Sakine Hanım’ı almaya mecbur edilmesi;
Bu küçük entrikanın, mahalle imamına Müştak Bey’in dostu Hikmet Efendi tarafından verilen rüşvetle sonuçsuz bırakılması
b. Olay örgüsünün gerçeklikle ilişkisini tartışınız. Elde ettiğiniz sonuçları tahta ya yazınız.
Metinde geçen olay örgüsü gerçek hayattan alınmış fakat edebiyatın kurmacası içerisinde değiştirilip dönüştürülmüştür. O gün sosyal bir problem olan görücü usulü evlilik eserde ele alınmıştır.
<ETKİNLİK.
<……………..CEVABI SİZE KALMIŞ
Buradan hareketle Şair Evlenmesi’nin dönemin sosyal hayatıyla ilgili bir belge değeri taşıyıp taşımadığını tartışınız. Ulaştığınız sonuçları tahtaya yazınız.
Dönemin sosyal  yapısındaki sorunları ve gerçekleri işlediği için Şair Evelenmesi dönemin sosyal hayatıyla ilgili bir belge niteliği taşımaktadır.
Etkinlik
a.Karakterin tipin en belirgin özelliği nedir ?
Müştak bey: heyecanlı aceleci birisidir
Ziba dudu: Saf mizaçlı birisidir.
Habbe Kadın: açık sözlü birisidir
Ebullaklaka: fırsatçı bir kişidir

b.Karakterin tipin olaylar karşısındaki tavrı nedir ?
Müştak bey: Şaşırmaktadır.
Ziba dudu: Şaşırmaktadır.
Habbe Kadın: Şaşırmaktadır.
Ebullaklaka: Fayda gözetmektedir.

Ebullaklaka : yapı bozulur
c.Sosyal ortam ve çevrenin bu karakterler üzerinde etkisi var mı ?
Müştak bey: vardır
Ziba dudu: yoktur
Habbe Kadın: yoktur
Ebullaklaka: yoktur

Metnin yazıldığı dönemde ve gerçek hayatta bu eserdeki karakter tip gibi davranan biri olabilir mi?
Müştak bey: olabilir
Ziba dudu: olabilir
Habbe Kadın: olabilir
Ebullaklaka: olabilir

< Buradaki kişiler tiptir. Belirli yönleriyle ön plana çıkmışlardır.
3. Mekânla ilgili ifadeler yoktur. Fakat yaşanan olaylardan hareketle mekânın Müştak Beyin evi olduğu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan mekânın gerçeklikle ilişkisi vardır.
4.  Şair Evlenmesi’nde zamanın işlevini belirleyerek metindeki zamanla yaşanılan zamanın aynı
olup olmadığını tartışınız. Ulaştığınız sonuçları defterinize yazınız.
Verilen şemaya göre olaylar belli bir zamanda belli bir mekanda ve belli bir kişiler arasında yaşanır.
5. Metnin yapısını oluşturan kişi, zaman, mekân ve olay örgüsünün birbiriyle ilişkisini değerlendirip
bunlar arasında bir uyumsuzluğun olup olmadığını tartışınız
Metnin yapısını oluşturan kişi, zaman, mekan ve olay örgüsü bir büründür. Bunlar temanın ortaya konması için gereklidir. Bu yüzden bir uyum iççinde olmaları gerekir. Burada mekan sokak, kişiler bu sokağın sakinlerine uygun kişiler, zaman olayın  yaşandığı zamana uygun bir zamandır.
6. Metnin teması: Görücü usulü evlilik. Bu tema dönemin sosyal bir problemini dile getirmesi bakımından gerçekçidir.
7. Hazırlıkta verilen açıklamadan, dönemin sosyal yapısı ve sanat anlayışından hareketle metnin
yazılış amacını belirleyiniz ve tahtaya yazınız.
Metnin yazılış amacı sanat yapmaktır. Fakat Tanzimat döneminde tiyatro haklı eğitmek amacıyla yazılmıştır. Bu yönüyle metin öğretici metindir.
8. Eserde konuşma dili özellikleri görülmektedir. Mahalli ifadelere yer verilmiştir.  Bu özellikler yazarın halka hitap ettiğinin de bir göstergesidir.
9. Okuduğunuz metinde anlatılanları günümüzün olayları ile ilişkilendirip yorumlayınız ve bu
yorumlarınızı arkadaşlarınızla paylaşınız.

Şair Evlenmesinin teması olan görücü usulü bugün de varlığını devam ettirmektedir. Fakat eski dönemlere oranla bugün görücü usulünün daha da azaldığı görülmektedir.
<!--[if !supportLists]-->4.       <!--[endif]-->ETKİNLİK:
ŞAİR EVLENMESİ >>>>>>>>>>>>>  MODERN TÜRK TİYATROSU
10. Şinasi’nin fikri ve edebi kişiliği
YAZARIN HAYATI:
 İbrahim Şinasi (1826-1871) İstanbul’da doğmuştur. Türk-Rus savaşında (1827) Şumnu’da ölen bir topçu subayının oğludur; Küçük yaşta yetim kalan Şinasi, annesi tarafından yetiştirilmiştir. İlk öğrenimini Tophane semtindeki mahalle mekteplerinden birinde yapmış, sonra Tophane idaresi kalemlerinden birine çirağ edilmiştir. Orada kendinden yaşlı bir memurdan Doğu bilimlerini, sonradan Müslüman olan yabancı bir uzman memurdan da Fransızca’yı öğrenmeğe başlamıştır. Tophane müşirliğine verdiği bir dilekçe üzerine, okuma için Paris’e gönderilmiş (1849), orada maliye öğrenimi görmüş, bu arada edebiyatla da uğraşmıştır. İstanbul’a dönünce (1853) bir süre yine Tophane’de çalışmış, Reşit Paşa’nın sadrazamlığı sırasında Meclis-i Marif’e üye seçilmiş (1855), Âli Paşa’nın sadrazamlığı zamanında, Reşit Paşa’nın yetiştirmesi olduğu için azledilmiş, fakat Reşit Paşa’nın altıncı ve son defa sadrazam olması üzerine tekrar eski görevine tâyin olunmuş (1857), onun ölümünden sonra (1858) Yusuf Kâmil Paşa’nın koruyuculuğunu kazanmış ise de, az sonra memurluktan kendi isteği ile çekilerek gazeteciliğe başlamıştır (1860). İlkin Agâh Efendi ile birlikte Tercümân-ı Ahvâl adlı bir gazete çıkarmış (21 ekim 1860), altı ay sonra buradan ayrılarak Tasvir-i Efkâr gazetesini çıkarmağa koyulmuştur (27 haziran 1862). Bunu üç yıl kadar tek başına yönetmiş, gazetesini Namık Kemal’e bırakarak tekrar Paris’e gitmiş (1865), orada beş yıl kaldıktan sonra İstanbul’a dönerek (1869) basımevinin ıslahı ile uğraşmış çok çalışma yüzünden beyin yorgunluğundan ölmüştür.
EDEBİ KİŞİLİĞİ:
Şinasi, şiir ve nesir alanında Batı edebiyatı yolunda eser veren ilk sanatçıdır. Bu bakımdan, o, Batı uygarlığı etkisi altında gelişen yeni Türk edebiyatının kurucusu sayılır.
Şiir alanında, ilkin Divan edebiyatı yolunda manzumeler (kaside, gazel, müfred v.b.) yazmış, Paris’e gidip de Batı edebiyatını yakından tanıdıktan sonra eski nazım biçimleri için de birtakım yeni fikirler söylemeğe başlamış (Reşit Paşa hakkındaki kasidelerin üç tanesi), ayrıca La Fontaine’in etkisiyle hem biçim, hem de konu, fikir ve ruh bakımından yepyeni şiirler de kaleme almıştır (Eşek ile Tilki Hikâyesi, Karakuş Yavrusu ile Karga Hikâyesi, Ar ile Sivrisinek Hikâyesi, Tenasüh Hikâyesi). Bundan başka, Batı şiirini daha yakından tanıtmak amacıyla, bir kaç Fransız şairinden seçtiği bazı parçaları manzum olarak Türkçe’ye çevirmiştir.
Şinasi, yeni tarzda yazdığı bütün şiirlerinde beyitlerin başlı başına güzel olmalarıyla yetinmemiş, Divan edebiyatındaki “parça güzelliği” anlayışı yerine, şiirlerin belli bir düşünce etrafında gelişmesini sağlayarak “konu birliği” ne ve “toplu güzellik” e önem vermiştir.
Türkçe’nin Arap ve Fars dillerinin etkisinden kurtularak kendi benliğine dönmesi gerektiğini anlamış ve manzumeleri arasındaki bazı beyitleri “safî Türkçe” ile, Karakuş Yavrusu ile Karga Hikâyesi’ni de “lisân-ı avâm” ile yazmış, böylece, ancak 1911’den sonra gelişen sade dil hareketinin öncülüğünü yapmıştır.
Genel olarak didaktik manzumeler yazmış olan Şinasi’yi, Türk nazmına getirdiği bütün yeniliklere rağmen güçlü bir şair sayma olanağı yoktur. Mısraları imale ve zihaflarla doludur.
Şinasi daha çok nesir alanında yaptığı yeniliklerle Türk edebiyatında önemli bir yer tutar. Eski nesir secilerle süslenir, bu yüzden de, yazı, asıl fikirle hiçbir ilgisi bulunmayan sözlerle doldurulurdu. Şinasi, bir gazeteci olarak, “umum halkın kolaylıkla anlayabileceği” yolda yazmak amacını güttüğünden, düşüncelerini yalın ve açık bir anlatımla söyleme yolunu tutmuş, söz hünerleri göstermekten kaçınmıştır. Bunu sağlamak için de secileri bırakmış asıl düşünce ile ilgisi bulunmayan doldurma sözlere yer vermemiş, düşüncelerini kısa cümlelerle anlatmaya çalışmış, bunları bir takım bağ-fiillerle birbirine ekleyerek sayfalarca süren cümleler kurmamıştır. Tercümân-ı Ahvâl ve Tasvîr-i Efkâr’daki yazılarında böyle bir yol tutan Şinasi, Şair Evlenmesi adlı piyesinde daha da ileri giderek konuşma dilini yazı dili hâline getirmiştir.
Şiirlerinde ve nesirlerinde, “reis-i cumhur”, “vatan ve millet yolunda kendini feda etmek”, “devlet-i meşrûta”, “millet-i hâkime”, vb. gibi birçok yeni kavramlar kullanmıştır.
La Fontaine yolunda birkaç fabl ve Moliére yolunda bir komedya yazmış olan Şinasi, klasisizmin etkisi altında kalmış sayılabilir.
ESERLERİ:
Şinasi nazım türünde, Recine, La Fontaine, Lamartine, Gilbert ve Fénelon’dan mazmun olarak Türkçe’ye çevirdiği bazı şiirleri, asıllarıyla birlikte, Tercüme-i Manzûme (1859,1860) adılı bir kitapta, kendi şiirlerini de Müntehabât-ı Eş’ar (1862,1870) adlı bir kitapta toplayarak bastırmıştır. Her iki eser, Ebüzziya Tevfik tarafından bir araya getirilerek Divan-ı Şinasi (1885,1893) adıyla yayınlamıştır.
Tiyatro türünde Şair Evlenmesi adlı bir perdelik bir komedyası vardır.
Tasvîr-i Efkâr’da yayınlanan bazı siyasî ve edebî yazıları Müntehabât-ı Tasvîr-i Efkâr (2 cilt, 1885) adlı bir kitapta toplanmıştır.

Şinasi, bunlardan başka, Türk atasözlerini de bir araya toplamış, bunları Durûb-ı Emsâl-i Osmaniyye (1863) adıyla basmıştır.


bu yazının tamamı http://yeniedebiyat.blogspot.com/ sitesinden alınmıştır
Read more

11. Sınıf Türk Edebiyatı Sayfa 59 - 64 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

1. Araştırma sonuçlarınızı da dikkate alarak olay örgüsünde dile getirilen hususlarla dönemin yaşama biçiminin gerçeklikle ilişkisini tartışınız. Elde ettiğiniz sonuçları sözlü olarak belirtiniz.
Olay örgüsünde dile getirilen gerçeklikle dönemin yaşama biçimi arasında yakın bir ilgi vardır. O dönemde kölelik yaygın olan bir durumdu. İnsan ülkelerinden kaçırılıp köle pazarlarında esir olarak satılıyordu. Romanda bu gerçek eleştirel bir yaklaşımla ele alınmış.
2. Sergüzeşt romanındaki olay örgüsünün, size hissettirdiklerini defterinize yazınız.
Romanda anlatılan olay insanı üzmektedir. İnsanların köle pazarlarında bir eşya, bir hayvan gibi alınıp satılması insan onuru için en alçaltıcı bir davranıştır. Yaşananlar insanı üzmekte duygulandırmaktadır.

10. ETKİNLİK
• Okuduğunuz romanın bütününden hareketle roman kahramanlarının olay örgüsündeki işlevlerini belirterek
<!--[if !supportLists]-->a.     <!--[endif]-->En belirgin özelliklerini,
DİLBER Dönemin trajik bir sahnesini yani esirliği anlatmaya çalışan ve bu çalışmasında güzel bir eser ortaya çıkararak çalışmasında başarıyı yakalayan Samipaşazade Sezai, Dilber karakterini yazıya iyi bir biçimde dökmüştür.
Dilber’in küçük yaşında esirciye satılması, yıllar sonra güzelleşip alımlılaşması akıcı bir dille anlatılmıştır.
Bu güzel ve talihsiz kız kendisi için imkansız bir sevdaya tutulmuş ve sonu hüsranla biten bir yaşam sürmüştür. Romanın asıl kahramanıdır. Merkez şahıs ve devrini temsil ettiği için önemli bir tiptir.
Namusuna düşkün, ölümü pahasına da olsa namusu için, odalık olma gibi kötü bir şeyi reddetme cesaretine sahip ulvi bir insandır. O, hayatta en fazla namusuna önem verir. Ve namusu için yaşar. Güzeldir ve bu güzellik onun başına hep sorunlar açmıştır.
CELAL BEY: Romanın ikinci önemli şahsiyetidir. Paris’te yurt dışı eğitimi gördükten sonra ressam olarak ülkesine döner ve model olarak kendisine Dilber’i seçer. Bu sırada da Dilberin namusuna aşırı düşkünlüğü dikkatini çeker ve elinde olmadan Dilber’e aşık olur.
Zenginlik içinde bir yaşam süren Celal Bey rahat bir ortamda yetişmiştir. İstediği zaman istediği şeyi yapabilme rahatlığı ona verilmiştir. Bu zenginliği onun için bir şey ifade etmez çünkü, önemli olanın maddi zenginlik değil, gönül zenginliği olduğunu savunan nadide insanlar arasındadır.
Hacı Ömer: Bir esircidir merhametsiz, duygusuzdur.
Mustafa  Efendi: Memurdur. Görevini kötüye kullanan ve rüşvet yiyen bir adamdır.
Teravet: Mustafa efendi ve eşinin evinde Arap bir halayıktır. Kötü yürekli ve gaddardır. Dilber'e yaptığı işkencelerle ön plana çıkar.
Latife ve anneannesi: Latife Dilber'in dert ortağı iyi ve merhametlidir. Anneannesinde aynı şekilde iyi ve merhametlidir. Yaşlı kadın ve latife yardımseverdir.
Cevher ağa: Harem ağasıdır. Cesur ,iyi yürekli ,Dilber'i seven ve onun için ölümü göze alan bir kişidir.
<!--[if !supportLists]-->b.     <!--[endif]-->Olaylar karşısında nasıl bir tavır takındıklarını,
Dilber olaylar karşısında duygusunu yitirmiş, durumunu kabullenmiş bir kişilik sergilemektedir.
Celal bey maddiyata önem  vermeyen, merhametli bir kişiliktir.
Teravet: zalim, acımasız katı bir tutum sergilemektedir.
Cevher Ağa: cesur, korkusuz bir kişiliktir.
<!--[if !supportLists]-->c.      <!--[endif]-->Sosyal ortam ve çevreden nasıl etkilendiklerini,
Dilber, sosyal ortamdan cariye olarak etkilenmiştir. Özgür biri iken sosyal ortam onu köleliğe itmiştir.
Celal, zengin bir çevrede yetiştiği için çok fazla bir şeye ihtiyaç duymamış, sosyal ortam onu sanata yönlendirmiştir.
Taravet, vazifesi gereği katı, acımasız ve duygusuz bir kişiliğe bürünmüştür.
Ömer Efendi: toplumun içinde bulunduğu duruma ayak uydurmuş köle tüccarı olmuştur.
Agah Efendi ve hanımı zengin bir çevreye sahip oldukları için dilberi küçümsemiş oğulları ile evlenmesine sıcak bakmamışlar.

ç. Metnin yazıldığı dönemde ve günümüzde bu kişilerle karşılaşılıp karşılaşılamayacağını  tartışınız.
Metnin yazıldığı dönemde bu kişilere rastlamak  mümkündür. Günümüzde kölelik anlayışı ortadan kalktığı için bu kişilere rastlamak mümkün değildir. Ama acımasız, sevgisiz, insana maddi zenginliğinden dolayı tepeden bakan aşağılayan tipler günümüzde de vardır.
• Ulaştığınız sonuçlardan hareketle metindeki kişilerin karakter mi tip mi olduklarını belirleyip  tahtaya yazınız.
Dilber, Teravet, Ömer Efendi,  Cevher, Çaresaz… gibi kişiler tiptir.
• Sergüzeşt romanında anlatılan olayların, tanıtılan kişilerin benzerine yakın çevrenizden örnekler veriniz.
Çevremizde zengin ailelere rastlamak mümkündür. Parası ile üstünlük taslayan bunu bir üstünlük olarak gören tipler her zaman olmuştur.
• Bu örneklerden hareketle yaşanan gerçeklikle edebî metinlerde anlatılanlar arasında ne gibi farklılıkların olduğunu tartışınız. Elde ettiğiniz sonuçları defterinize yazınız.
Edebi metinde anlatılan tipler ile gerçek hayattaki tipler aynı değildir. Edebi eserlerdeki tipler kurmaca tiplerdir. Edebiyat günlük hayattan aldığı kişileri edebiyatın kurmacası içerisinde değiştirip dönüştürür.
12. ETKİNLİK
Sergüzeşt romanındaki temel çatışmayı belirleyiniz.
Romandaki temel çatışma kölelik- özgürlük çatışmasıdır.
Romanın teması: Kölelik( beyaz esir ticaretinin yanlışlığı). Bu tema  Tanzimat döneminde sosyal yaşamın gerçeklerindendir.
Roman romantizm ve realizm akımının etkisiyle yazılmıştır. Aşk temasını işlemesi, kölelik konusuna duygusal yaklaşması yönüyle romantizm anlayışının, var olan gerçekleri işlemesi, toplumsal bir sorunu gerçekçi bir bakış açısıyla ele alması yönüyle de realizm akımının etkisi görülmektedir.
3. Dönemin yaşama biçimiyle ilgili araştırmalarınızdan hareketle;
a. Temanın, dönemin sosyal hayatıyla ve günümüzle ilişkisini tartışınız.

Romda anlatılan yaşam biçimi dönemin sosyal hayatına uygundur. Fakat günümüzde kölelik anlayışı olmadığı için günümüzde  gerçekçi olmaz.
b.Olay kurgu gereği aile ortamı içinde geçmektedir. Türklerde  aile hayatına büyük önem verilmiş. Aile içi ilişkiler hiyerarşik bir yapıya büründürülmüştür.  Aile toplumun çekirdeğini oluşturur. Bu yüzden bozulma aileden başlayıp toplumun en tepesine kadar gider. Roman da bu gerçeği işlemektedir.
4. a.ZAMAN:  Roman Dilber'in Kafkasya'dan yedi yaşında kaçırılmasıyla başlar Nil Nehri'ne kendini atarak boğulmasıyla son bulur. Romanda kronolojik bir zaman sıralaması gözlenmiştir.
Olaylar 19. yüzyılda geçmektedir. Yaşanan zamanı bilinmemekle birlikte yazıldığı dönemde yaşanmış olabilir.
b. MEKAN:  Roman değişik mekanlarda geçmektedir. Özellikle dönemin kölelik anlayışını ortaya koymak için konak seçilmiştir. Zengin ailelerin hayat sürdüğü konak mekan olarak romanda ağırlığını hissettirir. Mekan olarak yine  Mısır'a kadar uzanan geniş bir yelpaze seçilmiştir.
 Tophane iskelesi, Mustafa efendinin konağı, Beyazıt meydanı, Yaşlı kadının evi ,Asaf paşanın konağı, Mısırdaki konaklar, Nil nehri vs...

13. ETKİNLİK:
Destan ve mesnevi gibi türlerde zaman ve mekan tam belirgin değildir. Olayların geçtiği mekan günlük hayatta var olan mekanlar değildir. Günümüz romanında mekan daha gerçekçi var olan mekanlardır.
5. Metinde geçen zaman, mekan ve kişiler olayın ortay konması için olması gereken unsurlardır. Bu unsurlar olmadan temayı ortaya koymak olayı hayata geçirmek mümkün değildir.
14. ETKİNLİK:
ANLATICI BAKIŞ AÇISI: Romanda ilahi bakış açısı anlatıcı kullanılmıştır. üçüncü şahıs anlatım tekniği ile yazılmıştır. Anlatıcı olayı dışarıdan izler fakat olayın içine dâhil olmaz. Şahıslarla ilgili her şeyi bilir. Geçmişe gider, rüyalarını bilir.
15. ETKİNLİK:
Roman daha çok realizm akımının özelliklerini taşımaktadır.

6. Tanzimat dönemi sanatçıları hem siyasi yapının hem de sanat dünyasının içinde yar almış kişilerdir. Sanatı toplumu yönlendirmekte , aydınlatmakta bir araç olarak görürler. Bu yüzden sanat toplum içindir anlayışını benimsemiş bu doğrultuda eserler vermişlerdir.
7. Tanzimat romanında sanat toplum için anlayışı ağır basmaktadır.  Bu yüzden romanın dili divan edebiyatına göre daha sadedir. Amaç toplumu yönlendirmek, bilinçlendirmek olduğu , topluma hitap ettiği için dil sadedir.

17. ETKİNLİK:
 Tanzimat romanı dönemin sosyal ve siyasi hayatıyla yakından ilgilidir. Bu dönemde edebiyatımızda işlene temalar arasında özgürlük, eşitlik, adalet, hak, kölelik, yanlış batılılaşma gibi temalar işlenmiş sosyal hayatta bu konularda  ciddi tartışmalar yaşanmıştır.
19. ETKİNLİK.
Samipaşazade Sezai (1860-1936)

      Samipaşazade Sezai (1860-1936)
1860'ta İstanbul'da doğdu. 26 Nisan 1936'da İstanbul'da yaşamını yitirdi. "Sergüzeşt" romanının yazarı. Babası Abdurrahman Sami Paşa'nın konağında özel öğrenim gördü. 1880'de ağabeyi Suphi Paşa'nın başında olduğu Evkaf Nezareti Mektub-i Kalemi'ne memur olarak girdi. Ertesi yıl Londra elçiliği ikinci katipliğine atandı. İngiltere'de kaldığı 4 yıl boyunca İngiliz ve Fransız edebiyatlarını inceledi. Elçilikteki görevinden İstifa edip İstanbul'a döndü. İstişare Odasına memur oldu. İlk romanı "Sergüzeşt" yüzünden göz hapsine alındığını düşünerek 1901'de Paris'e gitti Jön Türkler'e katıldı. Meşrutiyet'in ilanına kadar Paris'te kaldı. İttihat ve Terakki'nin Paris merkezinde görev yaptı. Örgütün yayın organı olan "Şura-yı Ümmet" gazetesinde 2'nci Abdülhamit'in baskıcı rejimini eleştiren yazılar yazdı.
1908'de 2'nci Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'a döndü. 1909'da Madrid Büyükelçiliği'ne atandı. Birinci Dünya Savaşı başlayınca Madrit'ten İsviçre'ye geçti, savaşın sonuna kadar burada kaldı. 1921'de emekliye ayrıldı ve İstanbul'a döndü. Yaşamının son yıllarında kendisine, Büyük Millet Meclisi kararıyla "Hidamat-ı vataniyye tertibinden" maaş bağlandı. Divan edebiyatına karşı çıkan Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan gibi yazarların etkisiyle Batı edebiyatına yöneldi. Alphonse Daudet'den esinlenerek yazdığı kısa öykülerle Batılı anlamda ilk gerçekçi ürünleri verdi. 1874'te "Kamer" gazetesinde yayınlanan söylev türündeki ilk yazılarıyla adını duyurdu. İlk kitabı 3 perdelik tiyatro oyunu "Şir" 1879'da basıldı. İlk romanı olan ve kendisine büyük ün sağlayan "Sergüzeşt" Türk edebiyatında romantizmden gerçekçiliğe geçişin başarılı örneklerinden biri sayılır. Bu romanda bir paşazade ile bir cariyenin aşk öyküsü anlatılıır.
ESERLERİ
ROMAN:
Sergüzeşt (1889)
ÖYKÜ:
Küçük Şeyler (1892)
OYUN:
Şir (arslan, 1879)
SOHBET-ELEŞTİRİ-ANI:
Rumuzu'l- Edeb (1900)

İclal (1923)

1. Aşağıdaki cümlelerin başına yargılar doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
( D ) Tanzimat Döneminde romanlar, halkı bilinçlendirmek amacıyla yazılmıştır.
(D  ) Türk edebiyatında ilk yerli roman Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseridir.
( D ) Tanzimat’tan önce roman ve hikâyenin yerini masal, destan, halk hikâyesi, mesnevi gibi türler almaktaydı.
( Y  ) Tanzimat romanları ile hikâyelerinin ilk örneklerinde realizm akımının özellikleri görülür.
( D  ) Sergüzeşt romanında romantizm ve realizm akımlarına ait özellikler yer alır.



2. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun biçimde doldurunuz.
• Türk edebiyatında roman ....ÇEVİRİ... yoluyla başlamıştır.
• Yusuf Kâmil Paşa tarafından çevrilen ...TELEMAK., ilk çeviri romanımızdır.
• İlk edebî romanımız İntibah, .NAMIK... .KEMAL. tarafından yazılmıştır.
• Tanzimat romanlarında .DOĞU-BATI.çatışması sıkça işlenmiştir.
• Kıssadan Hisse hikâyesinde esas alınan ..İLAHİ(hakim). bakış açısı, yazarın olayları kendi istediği biçimde geliştirmesine yol açmıştır

3 . Aşağıdaki yargıların hangisinde bir bilgi yanlışlığı vardır?
A) Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk hikâye serisi, Ahmet Mithat’ın Leta if-i Rivayât’ıdır.
B) Tanzimat Döneminde, modern anlamda ilk hikâye olarak Samipaşazade Seza i’nin Küçük Şeyler adlı eseri kabul edilir.
C) İlk tarihî roman, Namık Kemal’in kaleme aldığı Cezmi’dir.
D) Realizm akımının edebiyatımızdaki ilk örneği, Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası romanıdır.
E) İlk köy romanı Nâbizade Nâzım’ın yazdığı Zehra adlı eserdir.

4 . Aşağıdaki cümlelerden hangisi Tanzimat Dönemi romanının ö z e l l i k lerinden biri değildir?
A) Romantizm ve realizm akımlarının etkisi görülür.
B) Tanzimat’ın ilk döneminde yazılan romanlarda romancı, romana müdahale etmiştir.
C) Konuşma bölümlerinde dil ağır, ancak olayların anlatımında sade dil kullanılmıştır.
D) Yanlış Batılılaşma ile alay edilmiştir.
E) Konular genellikle İstanbul’un seçkin çevrelerinden, Batılılaşma anlayışında olan ailelerden seçilmiştir.



5. Tanzimat Dönemi hikayeleri ve romanları ile destan ve halk hikâyesi geleneğine ait türler arasında, dil ve anlatım özellikleri bakımından ne gibi benzerlik ve farklılıklar vardır? Sözlü olarak ifade ediniz.



bu yazının tamamı http://yeniedebiyat.blogspot.com/ sitesinden alınmıştır.
Read more