Murat Boz Sevgilisi Eliz Sakuşoğlu İle Çok Mutlu

8. Kral TV Müzik Ödüllerinde
En İyi Erkek Sanatçı Ödülü’nü Murat Boz aldı. Ünlü sanatçı sahnede sevgilisi Eliz’e "her başarılı erkeğin arkasında bir kadın var seni seviyorum" dedi.

İkilinin, her ne kadar yalanlasalar da geçen yaz yurtdışında evlendikleri ve bedelli askerlikten yararlanan Boz’un Alman vatandaşı olan Sakuçoğlu’na, “Boşanalım” dediği ancak Eliz’in ‘Boşanırsak dul kalmış olurum. İlla istiyorsan Türkiye’de düğün yapalım ama boşanmamız mümkün değil’ dediğini de duymayan kalmadı.. 


O Ses Türkiye yarışmasıyla birlikte popülaritesi tavan yapan ve daha çok kesim tarafından tanınan Murat Boz’un bu şöhret rüzgarından başı döndüğü ve bağımlılıklarından kurtulmak istediği de aşikar.. 

Ancak Eliz, kendini yoktan var eden Murat Boz’u en parıldadığı dönemde kaybetmek istemiyor.. Hem kariyer kaybı, hem de maddi rahatlık kaybı Eliz Sakuçoğlu’nun gözünü fena korkutuyor.. O yüzden de formalite evliliğini sürdürmekte ısrarlı.. 

Murat Boz'un hem sevgilisi hem imaj danışmanı kendini geyşa olarak adlandırıyor...

Şarkıcı Murat Boz’un imaj danışmanlığını yapan sevgilisi Eliz Sakuçoğlu “Murat’ı giydirmek çok kolay... Vücudu çok güzel, o yüzden bazen transparan gömlekler giydiriyorum. Murat’a deri giydirmeyi çok istiyorum ama olmuyor. Hemen gay yakıştırması yapılıyor” diyor.

İki yıl önce “Fear Factor” yarışmasında birinci olan Eliz Sakuçoğlu, son olarak aynı zamanda imaj danışmanlığını yaptığı Murat Boz ile Bodrum’da öpüşürken çekilen fotoğraflarıyla akıllarda kaldı. Üç yıl önce Almanya’dan Türkiye’ye kesin dönüş yapan Sakuçoğlu, sadece imaj danışmanlığı değil, oyunculuk, fotomodellik ve moda tasarımcılığı yapıyor.

Ayşe Hatun Önal’ın “Kalbe Ben” ile Sıla’nın “Kenar Süsü” şarkısının klibindeki kıyafetlerini de hazırlayan Sakuçoğlu, yakında da kendi giyim markasının ürünlerini açacağı mağazada satmayı planlıyor. 24 yaşındaki Sakuçoğlu, Almanca, İngilizce ve Fransızca’yı anadili gibi konuştuğunu, Türkçe’sini ise sevgilisi Murat Boz sayesinde geliştirdiğini belirtiyor.
                                                     
Nerelisiniz, eğitiminiz nedir? 
Antakyalıyım. Eğitimimi Almanya’da aldım. Altı yaşındayken Almanya’ya gittik. Hayalim moda dünyasında çalışmaktı. 14 yaşında oturduğum şehirde bir mağazada, harçlığımı çıkarmak için çalışmaya başladım. Hafta sonları satış rekorları kırıyordum. Benim seçtiğim kombinasyon iki saat içinde satılıyordu. Bunun üzerine marka danışmanlığı teklifi geldi. Mağazanın İtalya’dan alışverişlerini ben yapmaya başladım. Sonra Bremen’de yaşamaya ve orada ünlülerin alışveriş yaptığı bir mağazanın atölyesinde tasarımcılık yapmaya başladım. Ama hayalim modellikti.

Türkiye’ye gelişiniz nasıl oldu? 
Annemin bana 18 yaşıma geldiğimde set kart hazırlayacağına dair sözü vardı. 1992 yılında babamla boşandığı için annem İstanbul’da yaşıyordu. Onun yanına İstanbul’a geldim. Birlikte Gaye Sökmen Ajans’la sözleşme yaptık.

Fotomodellik yapmaya başladım. Ondan sonra oyunculuk başladı. Hülya Koçyiğit, Ediz Hun gibi starların oynadığı “Asla Unutma” dizisinde üç bölüm oynadım. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde sekiz ay akşam kursunda oyunculuk eğitimi aldım. Sonra cildim bozuldu ve ara verdim çalışmaya...
Neden? 
Buradaki nem oranını cildim kaldırmadı ve yüzümde egzamalar çıkmaya başladı. Hâlâ arada çıkıyor ama ilaçların çok faydasını gördüm.

Oyunculuğa ve modelliğe ara verdikten sonra neler yaptınız?
Acun Ilıcalı’nın “Fear Factor” yarışmasına katıldım. Sunucu olarak ajanstan gönderdiler beni, ama bir de otele gittim ki, 500 kişi var. Meğer yarışmacı olarak çağrılmışım. Bunu oraya gidince öğrendim. Arjantin’e gittim, yarışmada birinci oldum ve 50 bin YTL kazandım.

Murat Boz’la nasıl tanıştınız? 
2,5 sene önce arkadaş ortamında tanıştık. Başta çok iyi arkadaştık. O bana eski kız arkadaşından bahsediyordu, ben ona kendi arkadaşlarımdan bahsediyordum. Başlangıçta Türkiye’ye alışamadım ve dönmek istedim. ‘Birlikte çalışalım’ dedi. Onun teklifi üzerine kaldım. Önce iş ilişkisiyle başladı her şey.

Arkadaşlığınız duygusal boyuta nasıl taşındı? 
Kendiliğinden oldu. Bir gece aramızda farklı bir elektrik oldu. Birden elimi tuttu. Ben de ne oluyoruz diye şaşırdım ve arkadaşlar birbirinin elini mi tutar diye sordum. ‘Tutamaz mı?’ dedi. Öylece başladık. Ama ona sorarsanız, ben onun peşinden koşmuşum. (Gülüyor) Birbirimize âşık olduk. Birlikte yaşıyoruz.

Murat Boz, zor mu yoksa anlaşması kolay bir partner mi? 
Çok zor bir adam değil, aslında çok net ama hâlâ benim için kapalı bir kutu gibi... Ne zaman, ne yapacağını çözmeniz çok zor, dengesiz, balık burcu... Murat’ın en sevdiğim yanları efendiliği, mutevazılığı... Çok sosyal bir insan... Murat sayesinde aile kavramının sıcaklığını, örf ve adetlerimizi öğrendim.

Sevgilinizin çok fazla kadın hayranı var, sizi rahatsız eden, kıskançlık duymanıza neden olan durumlar oluyor mu?
Konserlerde falan hayranlarını hiç kıskanmıyorum. Kıskansam ben kaybederim. Çünkü onlar Murat Boz’u seviyorlar. Ben günlük yaşamdaki Murat’ı seviyorum, onunla birlikteyim. İşle, özel yaşamı ayırıyorum. Ancak saf yaklaşmayanlar oluyor, onlardan rahatsız oluyorum.
pic.twitter.com/SJQ2DRgD
Mesela gece dışarı çıktık. Orada Murat Boz olarak da bulunmuyor ama gelip üstelik de benim yanımda çok farklı tekliflerde bulunuyorlar. Birlikte olmak istediklerini söyleyenler bile oluyor. Hatta geçenlerde yanımızda başka kız arkadaşlarımız da vardı. Hayranları Murat’ın yanına geldi, sarıldı falan... Kız arkadaşlarımız “Eliz ne oluyor, her yerine dokunuyorlar Murat’ın, rahatsız olmuyor musun?” diye sordu. Ben de dedim ki, ne yapayım, hayranları işte... Bu yüzden gecemi mi mahvedeyim? Murat zaten gelip kendisine yapılan tacizleri anlatıyor.

Bu yüzden kavga ettiğiniz oldu mu? 
Yok, asla... Tepki gösterirsem kendi kendimi bitiririm. Murat da benim gibi canayakın olduğu için başkaları bu durumu farklı yere çekiyor ama sonuçta Murat benimle birlikte... Bunu da herkes biliyor.

Murat Bey, sizi kıskanıyor mu? 
Çok kıskanıyor hem de... Açık giyinmemi hiç hoş görmez. Sadece tanıdığı kişilerle gece dışarı çıkmama izin veriyor.

Evdeki iş dağılımı nasıl? 
Çok geyşa ruhlu bir kadınım. Erkeğime 24 saat hizmet veriyorum gerçekten... Kahvaltısı mutlaka hazırlanır, kıyafetleri... Bütün gününü menajerleriyle birlikte ben organize ediyorum. Erkeğin mutfağa girmesinden açıkcası çok hoşlanmam. Ama çok güzel makarna ve kısır yapar.

Murat Boz’un imajını belirlerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Murat’ı giydirmek çok kolay, boy var, yakışıklı... Ancak Murat tarz şeyler sevmiyor. Özellikle günlük yaşamda çok sade şeyler giyiyor. Konserde Murat bambaşka birine dönüşüyor. Murat bana göre çok seksi ve ben de o seksiliğini ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Vücudu çok güzel, o yüzden bazen transparan gömlekler giydiriyorum. Bazen de her önüne koyduğumu giymek istemediği için zorlanıyorum ama genel anlamda sevgilisi olmam bir avantaj, onu daha rahat çözüyorum. Mesela mutlaka yedek bir kıyafeti hazır bulunduruyorum. Bazen bir gün önce kararlaştırdığımız kıyafeti ertesi gün giymiyor.

Başka sanatçılara da imaj danışmanlığı yapıyor musunuz? 
Sıla ve Ayşe Hatun Önal’ın son kliplerinde kıyafetlerini hazırladım..

İmaj konusunda en beğendiğiniz erkek starlar kimler?
Tarkan’ı çok beğeniyorum. Son olarak Açıkhava konserinde giydiği beyaz yelek, beyaz pantolon ve güneş gözlüğü çok başarılıydı ama Türkiye’de erkek sanatçıların şöyle bir sorunu var. Gay’lik yakıştırması nedeniyle her şeyi giyinemiyorlar. Mesela Murat’a deri giydirmeyi çok istiyorum ama olmuyor. Hemen gay yakıştırması yapılıyor. Ya da taklit olmakla suçlanıyorlar. Justin Timberlake’e benzetiyorlar mesela... O nedenle Türkiye’de erkek popstarların giyimleri çok sınırlı... 
Hatta durum o kadar ileri bir seviyedeymiş ki Eliz Sakuçoğlu’nun Murat Boz’a ‘Senden boşanmam imkansız Murat, bunu aklından çıkar.. Kağıt üstünde bile olsa evliyiz ve evli kalacağız.. Ama sen Türkiye’de özgür bir erkeksin!’ dediği kulaktan kulağa yayılıyor.. 

Murat Boz’u kaybetmemek için onu özgür bırakan, her şeyine göz yuman Eliz Sakuçoğlu’nun tüm bunları söylemiş olmasına rağmen yaşadığı kıskançlık krizleri, sevgilisinin ensesinden hiç ayrılmama durumu Murat Boz’u çileden çıkartıyormuş.. 

O nedenle de her fırsatta ‘boşanalım, yeniden evleniriz!’ teklifini yineliyormuş.. Ancak aldığı cevap her defasında ‘hayır’ oluyormuş.. En yakın arkadaşlarına dert yanan Murat Boz’un ‘bana fikir verin, bu işten nasıl kurtulacağım’ ben dediği de gelen bilgiler arasında..
Read more

Ralf Rangnick Kimdir?

Yeni sezon önceside Tayfur Havutçu'nun geleceği ciddi şekilde tartışılan Beşiktaş'ta teknik direktör iddialarına bir yenisi eklendi. Akşam Gazetesi'nin haberine göre; Beşiktaş'ın Ralf Rangnick ile prensipte anlaştığı iddia edildi. İşte o haber ve detaylar...

Slaven Bilic'i Lokomotiv Moskova'ya kaptıran Beşiktaş,dünyanın en iyi teknik direktörlerinden biri olan Alman Ralf Rangnick ile prensipte anlaştı. Para konusundaki pürüz de halledilirse sözleşme imzalanacak.
Spor ekonomisi eğitimi alan Rangnick, Hoffenheim' ı Bundesliga'da zirveye taşımasıyla adını teknik direktör olarak dünyaya duyurdu. Elindeki kadrodaki en pahalı futbolcu 9 milyonluk Carlos Eduardo'ydu. Rangnick, Avrupa'da o dönem hiç tanınmayan Salihovic, İbisevic ve Luis Gustavo gibi isimlerle Hoffenheim'ı şampiyonluğa oynattı.

Almanlar, Ragnick'e 1998'de Aktuelle Sportstudio isimli programda tahtada bşr maçın analizini yaptıktan sonra "Profesör" lakabını taktı. Tam bir taktik ve analiz ustası.

Karakter olarak Beşiktaş'a çok uygun. 2011'de Gustavo kendisine haber verilmeden B.Münih'e satıldı diye Hoffenheim'dan istifa etti.

Mart 2011'de Magath'ın yerine Schalke'ye geldi. 22 Eylül 2011'de tükenmişlik sendromundan Schalke'yi de bıraktı. Başarılı olmak için yeterli enerjisi bulunmadığı gerekçesiyle çalışmak istemediğini söyledi.

(Akşam)
Read more

El Ayak ve Bacak Uyuşmasının Nedenleri Nelerdir?

Nedenleri 
Sinir veya kan damarına basınç : Vücudunuzun bir tarafı üzerinde uzun süre zor bir pozisyonda oturuyor, dayanıyor veya uyuyordunuz. Genellikle de vücut “uyandıkça” iğne batıyor gibi olduktan sonra hareket ettiğinizde uyuşma geçiyor. Dirseğinize abanmak ulna sinirinize basınç yapar ve dördüncü ve beşinci parmaklarınızda karıncalanma ve uyuşma olur.   

Karpal tünel sendromu : Elinizdeki (baş parmaktan yüzük parmağına kadar) ve bileğinizdeki uyuşma geceleri artıyor ve parmaklarınız, baş parmağınız ve eliniz kuvvetsizleşti. Muhtemelen kuvvet gerektiren aletleri ya da bilgisayarı sık kullanan veya sürekli tekrarlamalı hareketler yapan birisiniz. Bu durum kendiliğinden geçer ya da ağrı kesici ve bileklik gerekebilir. 

Raynaud hastalığı : El ve ayak parmaklarınız uyuşuyor ve beyazlaşıyor, sonra mavileşiyor, soğuk havalarda kızarıyor ve ısındıklarında acıyor. Küçük kan damarlarıyla ilgili bir rahatsızlığınız var demektir. 

Servikal (boyun omurgasında osteoartrit : Elinizde kısmi uyuşma ve karıncalanma var. Muhtemelen 50 yaşını geçtiniz ve boynunuz zaman zaman sertleşip ağrıyor. Servikal ostreoartrit söz konusu olabilir. 

Boyun ağrısı omuzlarınıza, uyuşma ve karıncalanma kollarınıza vurursa ve sallanmadan yürüyemiyorsanız, servikal spondiloz olabilir. 

Disk fıtığı : Sırtınızın alt kısmında hareket edince artan bir ağrı var, baldırınızda veya bacaklarınızda ağrı, uyuşma ve karıncalanma oluyor. Disk fıtığı veya disk kayması eklemlerde omurga kemiklerinin arasındaki düz, yuvarlak yastıkların yerinden çıkmasıdır. Sırtta yaralanma, kas zayıflığı veya şişmanlık sık görülen nedenleri arasındadır. 

İnme veya geçici iskemi krizi : Kol ve bacaklarda güçsüzlük olsa da olmasa da vücudunuzun bir tarafında uyuşma ve karıncalanma, anlaşılamaz konuşma, bulanık veya çift görme, bilinç bulanıklığı ve baş dönmesi var. Bu uyarıcı belirtiler geçici iskemi krizinin veya inmenin habercisi olabilir. 

Kendiniz Ne Yapabilirsiniz? Dolaşımı düzenlemek için uyuşan bölgeye masaj yapın. Uyuşan vücut bölgesini hareket ettirin. Giysilerinizi gevşetin. Raynaud hastalığında, el ve ayaklarınızı ısıtın. Disk kayması varsa, dizlerinizin altına yumuşak bir yastık koyarak yere uzanın veya dizlerinizin arasına yastık alarak yatın. Sıcak bir zemin üzerine uzanın. Boyun ve sırttaki sertleşme için ibuprofen veya aspirini deneyin. 

Önleme Uzun süre aynı pozisyonda oturmak, dayanmak ve yatmaktan sakının. Doğru oturup kalkın. Düzgün duruş omuriliğiniz ve boynunuzdaki baskıyı kaldırır. Dik oturun, göğsünüzü kaldırın, çenenizi hafifçe eğin ve başınızı kulaklarınız omuzlarınızı değinceye kadar hareket ettirin. Sigarayı bırakın. Dolaşım sisteminizi etkiler. Tekrarlamalı işleri yaparken mola verin veya başka iş yapın. Klavyeyle çalışma mahalliniz el, bilek ve kol pozisyonu için uygun olmalıdır. 

Öteki Nedenler Aşırı soğuk Dolaşım sorunu Romatizmal artrit Şeker hastalığı
Bacak Uyuşması Nedenleri 


Bel Fıtığı: (%66) 

Bel omurları arasında bulunan ve disk adı verilen yapının fıtıklaşarak kalça ve bacağa giden sinir köklerine bası yapmasıdır. Tedavisinde istirahata ve kas gevşetici ilaçlara rağmen hastanın şikayetleri devam ediyorsa fizik tedavi uygulanmalıdır. Fizik tedaviye rağmen hastanın ağrıları devam ediyorsa veya geriletilmeyen bir güç kaybı, bacakta incelme, dayanılmaz ağrılar varsa veya çekilen tomografi veya MR filmlerinde diskten bir parça koptuğu tespit edilirse çözüm cerrahi müdahaledir. Ameliyatla omurilikten çıkan sinirlere olan mekanik bası giderilmelidir. Eğer cerrahi müdahale yapılmaz ve sinire bası devam ederse hastada idrarını tutamama, seksüel gücün kaybı, ayaklarda felç gibi sorunlar gelişebilir. Maalesef halk arasında ameliyat olursam sakat kalırım, uzun süre yataktan kalkamam, korse takmak zorunda kalırım veya fıtığım tekrarlar, tekrar ameliyat olurum gibi inanışlar mevcuttur. Ancak Mikrocerrahi sayesinde bu tip korkulara gerek kalmamıştır.

Omurilik Kanal Daralması: (%10)
Tıpta lomber spinal stenoz denilen kanal darlığı omuriliği çevreleyen kemik ve bağ dokusu kireçlenmesiyle omuriliğe bası oluşması olayıdır. Bu bası sonucu her iki bacakta ağrı yanma karıncalanma ve yürüme güçlüğü gibi belirtiler gözükür. Kişi kısa bir mesafe yürümeye çalışsa bile sık sık durup dinlenme ihtiyacı hisseder. Otururken vücudunu öne doğru eğer, anacak böyle rahatlar. Hastalık ilerlerse bacaklarındaki uyuşukluk ve yanmalar gece hastayı uyandırır, uyandığında bacaklarını bir kütük gibi hisseder, bacaklarını nereye koyacağını bilemez. Hastalığın ilerlediğini gösteren diğer bir belirti de bacaklara sık sık kramp girmesidir. En ileri safhada ise cinsel güç kaybolur, hasta idrar kaçırmaya başlar. Sadece uyuşmanın veya yanmaların olduğu dönemde hastaya fizik tedavi, yüzme ve eksersizler önerilir. er bu darlık ileri derecedeyse yani hasta yürürken sık sık dinlenmek ihtiyacını duyuyor veya geceleri uyuşukluk nedeniyle uyanıyorsa mutlaka ameliyat gerekir.


Beyin Kanamaları, Damar Tıkanmaları: (%2)
Halk arasında felç de denilen bu rahatsızlığın belirtileri: 
Vücudun bir tarafında halsizlik Bu his eldeki bir eşyayı tutamayıp düşürmekten, kolu bacağı kaldıramamaktan tam paralize olmaya kadar türlü türlü biçimlerde olabilir. Diğer belirtiler gibi bu da bazen geçici olur ve birkaç dakika, bir kaç saat, hatta bir kaç gün kadar sürer ve sonra kaybolur. Bu nedenle kişiler olayın üzerinde fazla durmaz ve ihmal ederler. Vücuttaki bu halsizliğin belki yatakta biçimsiz bir pozisyonda uyumuş olmaktan kaynaklandığını sanırlar, Vücudun bir kısmında uyuşma veya hissizlik Ayağın uyuşması gibi, Eşyayı çift görme, Ayak üstünde dururken sendelemek Bazen bununla birlikte bulantı hissi de olabilir, Gözün tamamen veya kısmen görme yeteneğini yitirmesi, Konuşmakta veya konuşulanları anlamakta güçlük çekmek, Şiddetli ve nedeni bilinmeyen başağrısı. Bu ağrı gerginlikten veya migrenden kaynaklanan baş ağrısına benzemez. Ağrı aniden ve gök gürlemesi gibi gelir,oldukça şiddetli ve diğer bütün baş ağrılarından daha kötüdür. Gerek kendinizde gerekse ailenizin bireylerinde bu tür belirtileri gördüğünüz zaman göz ardı etmeyiniz. Belirtiler felcin her an gelebileceğinin habercisi olabilir. En iyisi hemen ya doktora veya bir hastanenin acil servisine gitmektir. Yerinde müdahale ile felç önlenebilir veya etkileri hafifletilebilir.
Beyin Veya Omurilik Tümörleri: (%1)
Yukarıda sayılan tüm belirtiler tümörlerde de görülür.
Beyin Veya Omuriliği Tutan Enfeksiyonlar: (%1)
Felç belirtilerine yüksek ateş, lökosit sayısında ve sedimantasyon hızında artış da eklenir.
Şeker Hastalığı: (%5)
Şeker hastalığı, kan şekerinin çok yüksek olmasıyla kendini gösteren kronik bir hastalıktır. Dünyadaki en yaygın hastalıklardan biridir. Vücut glikozu enerjiye dönüştüremediği zaman ortaya çıkar. Glikozun enerjiye dönüştürülmesi pankreastan salgılanan insülin hormonu yardımıyla olur. Eğer pankreastan insülin salınımı azalır veya kaybolursa, glikoz kanda kontrolsüz bir şekilde yükselir ve şeker hastalığına yol açar.
Huzursuz Bacak Sendromu: (%2)
Huzursuz bacak sendromu olan kişiler genellikle yatağa girip hareketsiz kaldıklarında bacaklarında fark ettikleri ancak tam olarak da tarif edemedikleri rahatsız edici hislerden yakınırlar. Bu hisler kişiler tarafından baldırlarım ağrıyor, bacaklarıma derinden bir şeyler batıyor, yanıyor, uyuşuyor, bacaklarımla böcekler yürüyor, küçük bıçaklar saplanıyor gibi çok farklı şekillerde tarif edilir. Bu hislerin ortak özelliği istirahat halinde ortaya çıkıp, hareket ile kaybolmalarıdır. Bu nedenle bu hisler sadece yatarken değil gün içinde özellikle uzun süre hareketsiz kalındığında da (televizyon, sinema seyrederken, seyahat sırasında) ortaya çıkar ve kişi bacaklarını hareket ettirme ihtiyacı duyar.Huzursuz bacak sendromu kalıtsal geçişi olan bir durumdur. %95 oranında sebebi belirsiz olarak ortaya çıkar, %5 oranında da demir eksikliği, şeker hastalığı, üremi, vitamin B12 eksikliği, kalsiyum veya magnesium eksikliği, bel fıtığı, bacak varisleri nedeni ile de ortaya çıkabilmektedir.
Kanser Metastazları: (%1)
Akciğer kanseri, uzak organlara yayıldığında şu belirtilere sebep olabilir: Kemik ağrısı, Nörolojik belirtiler (bir bacak veya kolun uyuşması, baş dönmesi, göz kararması), Sarılık (deri ve gözlerin sararması).
Bacak Kırılmaları: (%1)
Eğer kırılan kemiklerin arasında sinirler sıkışırsa uyuşma hissedilir.
Vitamin Eksiklikleri: (%3)
Özellikle akşam saatlerinde hissedilen bacaklardaki uyuşmaların demir ve folik asit yetersizliğinden kaynaklandığı biliniyor.
Hematolojik Hastalıklar: (%1)
Özellikle myelodisplastik sendromda görülür. Myelodisplastik sendromda kemik iliğinde yapılan kan hücrelerinin olgunlaşamaması yanında kemik iliğindeki kan hücrelerinde normal hücrelerden farklı olan gelişim bulunur. MDSli hastalarda kan yapımında azalmanın sonucu olarak kan hücrelerinde azalma (anemi) ve kan hücrelerinin kalite bozukluğu vardır.
Donma: (%1)
Donma olayında en önemli belirti el ve ayak parmak uçlarının uyuşması ve karıncalanmasıdır. Derhal ayakkabı bağlarını gevşetip sert darbelerle ayaklarınızı yere vurun ve ellerinizi birbirine vurarak uyuşmanın geçmesini sağlayın. Böyle bir durumda aşırı ısı kaynağına uyuşan bölgenizi yaklaştırmayın. Uyuşmadan sonraki en tehlikeli belirti, artık iyice hissizleşen çimdikleme veya sert uçlu darbelere tepki vermeyen organlardır. Böyle bir durumda donan kısım battaniye ile sarılmalı, eller mümkünse koltuk atlarına sokulmalıdır. Büyük donmalarda 37 dereceye ısıtılmış su ile donan bölge ovulmalıdır. Ancak bu şekilde çözünen doku tekrar donma tehlikesi ile karşılaşırsa donan bölgede büyük hücre kayıpları olur ve organ kangren olabilir. O nedenle bu işlem açık arazide yapılmamalıdır. 
Multipl Skleroz: (%1)
Nörolojinin en önemli hastalıklarından biri olan ve son yıllarda görülme sıklığı artan MS hastalığı, doktorların tabiriyle sinsi bir hastalık. Daha çok 15-40 yaşlarındaki yetişkinlerde görülen, baş dönmeleri, uyuşmalar ve bacaklarda halsizlik gibi birtakım belirtiler gösteren MS hastalığının ne yazık ki kesin bir tedavisi de yok.
Diğer: (%1) 
Tuzak nöropatiler, romatizmal hastalıklar, varis gibi hastalıklar da bacaklarda uyuşmaya yol açar.
Op. Dr. Aybars Akkor
Ellerde Uyuşma Nedenleri

1-Boyun Düzleşmesi: (%70)

Boyun düzleşince beyine giden dört damardan ikisi (vertebral arterler) gerilir ve beyine yeterince kan gidemez, kişide başağrısı, başdönmesi, bulantı, unutkanlık, tedavi edilmezse daha ileri safhalarda dengesizlik, konsantrasyon bozukluğu, ileri derecede alınganlık, isteksizlik oluşur.Boyun gerginliği çok ilerlememiş, henüz başlangıç safhasında ise kas gevşetici ilaçlar, sıcak uygulama, gürültüsüz ve az ışıklı yerlerde istirahat ile önlenebilir. Fakat boyun gerginliği ilerlemiş, ağrılar kollara da yayılıyorsa tedaviye fizik tedavinin veya tamamlayıcı tıp tedavisinin de eklenmesi gerekir. Eğer mevcut hastalığa eklenen ileri derecede bir boyun fıtığı da varsa cerrahi müdahale de gerekebilir.Boyun gerginliği tedavi edilmezse başağrıları sıklaşır ve ağrı kesici ilaçlara cevap vermez hale gelir, kişide mutsuzluk hali depresyona dönüşür. Sürekli boyun gerginliği boyun fıtıklarına zemin sağlar, kollarda uyuşukluk, güçsüzlük oluşur. Dengesizlik ve yürüme güçlükleri, ince beceri gereken hareketlerin yapılamaması gibi sorunlar ortaya çıkar.

2-Karpal Tünel Sendromu: (%10)

Koldan gelen bir sinir ve kas bağları el ayasının tabanında, bilek bölgesinde dar bir kanal ya da tünelden geçerek ele ulaşır. Bu dar kanala Karpal Tünel adı verilir, karpal tünelin içinden geçen sinir ise Median Sinir olarak adlandırılır. Karpal tünel sadece median sinir ve kas bağlarının sığabileceği kadar bir genişliğe sahiptir. Kanal içinde yer kaplayan herhangi bir oluşum ya da şişlik içindeki dokuların sıkışmasına neden olur. Median sinirdeki bu sıkışma sinirin uyardığı bölgelerde uyuşma ve keçeleşme şikayetleri ile kendini belli eder. Median sinirin karpal tünelde sıkışması ile ortaya çıkan bu tablo Karpal Tünel Sendromu olarak adlandırılır. Karpal tünel sendromu varlığında değişik tedavi alternatifleri mevcuttur. Bandaj bunlar arasında en sık kullanılan yöntemdir. Parmaklar, el ve bileğin doğal pozisyonlarında hareketinin engellenerek dinlendirilmesi karpal tüneldeki basıncı azaltmada oldukça etkili bir yöntemdir. Bandaj ile ağrının azalmadığı durumlarda bilek içine küçük dozda kortizon ya da lokal anestezik enjeksiyonu yapılabilir. Ağrıyı ve enflamasyonu gidermek amacıyla çeşitli steroid olmayan antienflamatuar ve ağrı kesiciler kullanılabilir. Hamile kadınlarda bu ilaçlar mutlaka hamileliği takip eden doktorun önerisi ile kullanılmalıdır. Israrcı olgularda küçük bir cerrahi müdahale gerekebilmektedir. Bu işlem hastanede yatmayı gerektirmeyen, ayaktan yapılan bir müdahaledir. El ayasında bileğe yakın bir alandan yapılan küçük bir kesi ile sıkışmaya neden olan bağ dokusu rahatlatılır. İşlem sonrası hasta 4-6 hafta içinde tamamen normale döner.

3-Ulnar Oluk Sendromu: (%5) 

El önkol kemikleri olan radius-ulna ile bilek eklemini ve birbirleriyle eklem yapan 2 sıra halinde 8 kemikten oluşan küçük karpal kemikler, 5 tarak kemiği, 14 parmak kemiğinden oluşur. Median, radial sinir ve ulnar sinir eldeki ana sinirlerdir. El hareketlerinin büyük kısmı önkolda bulunan ve tendonları ele uzanan adaleler aracılığı ile olur. Eğer 4. ve 5. parmaklarımızda uyuşukluk hissediyorsak ve dirseğimizden başlayan bir ağrı varsa ulnar sinir basısından şüphelenmek gerekir. Teşhis EMG ile konur. Eğer ileri safhadaysa cerrahi müdahale gerekir.

4-Boyun Tutulması, Kas Spazmı: (%5)

Genellikle boyunu destekleyen kasların aşırı gerilmesi ile oluşur. Ağır bir şey kaldırmak, aşırı spor, iş aktivitesi, yanlış masa başı çalışması kas spazmına neden olabilir. Ayrıca yanlış pozisyonda uyuya kalma, yüksek yastık ve kötü seyahat şartları da 
boyun tutulması yapabilmektedir. Çoğu zaman basit tedaviler ile spazm 
ve tutulma çözülmektedir. "Miyofasial ağrı, Fibromiyalji , Fibrosit ve Miyozit" diye de adlandırılan uzun süreli kas ağrısında, kas içersinde ağrıyı tetikleyen noktalar ve elle 
de hissedilebilen düğmecikler mevcuttur. 
5-Boyun Fıtığı: (%5)

Her iki boyun omuru arasında yastık görevi yapan jölemsi kıkırdak disk dokusunun omurilik ve kola giden sinirlere doğru taşmasıdır. Basının büyüklüğü ve etkinliğine göre boyun ve kol ağrısı, kol kaslarında kuvvet kaybı, ellerde his kusuru, uyuşma ve beceriksizlik görülebilir. Eğer omur iliğe doğru bası olur ise yürüme zorluğu, bacaklarda kuvvetsizlik ve idrar şikayetleri de görülebilmektedir. Konservatif tedaviye rağmen şikayetler geçmiyor, ciddi omurilik ve sinir basısı var ise; o zaman tedavi cerrahidir.
6-Hipotiroidi: (%1)

Tiroit hormonlarının kanda çok az bulunması durumuna hipotiroidi veya hipotiroidism denir. Kadınlarda erkeklere nazaran çok daha sık görülür.Hipotiroidide şikayet ve belirtiler: Yorgunluk hissi, Uyuşukluk, Uyku hali, Konsantrasyon bozukluğu, Sersemlik hissi, Depresyon , Ciltte kuruluk, Saç dökülmesi, Kuru ve kırık saç, Kabızlık, Kilo alma, Kilo vermede zorluk, göz kapaklarında şişme, Balmumu renginde yüz, Terlemede azalma, Boğuk ses, Üşüme, İştah azalması, Eklem ağrısı, Ellerde uyuşma hissi, Hareketlerde azalma, Konuşmada yavaşlama, Nabız sayısında düşme, Bacaklarda şişme, Reflekslerde azalma, Tırnaklarda kolay kırılma, Kas krampları, Guatr, Tansiyon yüksekliği, Kolesterol seviyesinde yükselme, Aybaşı halinin bozulması, Düşük yapma, Çocuk yapamama, Sekste azalma, Çocuklarda boy kısalığı. Hipotiroidide en sık görülen bulgular yorgunluk, halsizlik aşırı uykuya meyil, saç dökülmesi ve üşüme hissidir. Bazen hasta hafıza kaybının farkına varmayabilir, arkadaşları tarafından bu yüzden uyarılabilir. Orta derecede kilo alma olur ve zayıflamakta güçlük çekilebilir. Aşırı şişmanlığa hiçbir zaman neden olmaz.

7-Diyabet: (%1)

Sürekli yüksek değerlerde seyreden şeker hastalığı da ellerde uyuşmaya sebep olabilir.

8-Diğer: (%3)

Romatizmal hastalıklar, kas hastalıkları, multipl skleroz, beyin tümörleri, beyin damar tıkanmaları, kol damarlarındaki tıkanıklıklar v.s.
Ellerde uyuşma varsa ilk yapılması gereken öncelikle bir beyin cerrahına başvurmaktır
Read more

Dinazor Türleri ve Özellikleri Nelerdir? Triceratops Nedir?


68-65 milyon yıl kadar önce (Geç Kretase dönemi) Kuzey Amerika'da yaşamış otobur bir dinozor türüdür. Kretase döneminin sonunda pekçok canlının yokolduğu büyük felakete kadar yaşamış son dinozor türlerindendir. Triceratops, iri, dört ayaklı bedeni; büyük, kemikli bir yaka ve üç boynuz taşıyan başı; günümüz gergedanlarına olan benzerlikleri ile en kolay tanımlanabilen dinozor türlerinden biridir. Ayrıca, bilinen en büyük etobur dinozorlardan olan Tyrannosaurus ile aynı alanı paylaşmıştır ve onun avladığı hayvanlardandır.

Tanımlandığı 1887 yılından bu yana, henüz tam bir fosili bulunmuş olmasa da, toplanan pek çok kısmi kalıntıdan hareketle iyi tanınan bir dinozordur. Kafalarındaki yakanın ve boynuzlarının fonsiyonu, uzun süre tartışmalara konu olmuştur. Çoğunlukla avcılara karşı savunma silahları olarak görülürler. Ayrıca yeni teorilere göre; bunlar, tıpkı günümüz hayvanları gibi, tür içinde kur yapmak ve üstünlük göstermek amacıyla kullanılmış olabilirler.
Triceratops, paleontologlar tarafından grubu içinde tam olarak nasıl yerleştirileceği konusu tartışılsa da, ceratopsid dinozorlar arasında en iyi bilinenidir. Triceratops horridus ve triceratops prorsus ismi verilen iki türü geçerli sayılır. Bununla beraber başka pekçok isimlendirilmiş örneği de vardır.




Kökenbilim

Triceratops, 'üç boynuzlu yüz' anlamına gelir. Yunanca, tri/τρι - "üç", ceras/κέρας - "boynuz" ve ops/ωψ - "yüz".

Tanımlama

Yetişkin bir Triceratops, 7.9-9 m uzunluğa, 2.9-3 m yüksekliğe, 6.1-12 ton ağırlığa erişebilir. Onu diğerlerinden ayıran en belirgin özelliği, kara hayvanlarının en büyüklerinden olan kafasıdır. Başı 2 m ve hatta boyunun üçte biri kadar uzunlukta olabilir. Burnunun üzerinde bir ve gözlerinin üzerinde yaklaşık 1 m uzunluğunda 2 adet boynuzu; kafasının arkasında da görece kısa ve kemikli bir yakası vardır. Yakalı dinozorların çoğunun yakasında boşluklar olmasına rağmen Triceratops’unki dolu ve sağlamdır.
Triceratops sağlam yapılıdır ve yine kuvvetli, beş parmaklı ön, dört parmaklı arka ayaklara sahiptir. Kesinlikle dört ayaklı olmasına rağmen, duruş şekli bazı tartışmalar doğurmuştur. Başlangıçta ön ayaklarının, başının ağırlığını taşıyabilmek için yanlara doğru açılı durduğuna inanılırdı. Bu duruş Charles Knight ve Rudolph Zallinger’in çizimlerinde görülebilir. Bununla birlikte boynuzlu dinozorlardan kalan ayakizlerinin incelenmesi ve iskeletlerin son yeniden inşaları gösteriyor ki, Triceratops’un, tam olarak dikilmek ile yayılmak arasında dik bir duruşu vardı(gergedanlar gibi). Bu sonuç, besleme için yayılan bir yürüyüşü engellemez.


Sınıflandırma

Triceratops, geniş bir Kuzey Amerika boynuzlu dinozorlar ailesi olan ‘Ceratopsidae’ nin en bilinen üyesidir. Bu aile içindeki yeri yıllarıdır tartışılagelmiştir. Karışıklık, çoğunlukla kısa, katı yakanın birleşmesi (Centrosaurinae gibi) ve uzun boynuzların (Chasmosaurinae olarak ta bilinen Ceratopsinae gibi) üzerinde oldu. R. S. Lull, boynuzlu dinozorların ilk incelemesinde, biri Triceratops’a öncülük eden Monoclonius ve Centrosaurus, diğeri Ceratops ve Torosaurus ile birlikte olmak üzere, onu bugün anlaşıldığı gibi bir centrosaurinae yapan iki nesil varsaydı. Bu görüşe dayanan son revizyonlar, biçimsel olarak birinci, kısa yakalı grubu Centrosaurinae (Triceratops’u da kapsayan) ve ikinci uzun yakalı grubu Chasmosaurinae şeklinde tanımlar.

1949’ da C. M. Sternberg, kafa ve boynuz yapısına bakarak Triceratops’un Arrhinoceratops ve Chasmosaurus’a yakın olduğu ve onu ceratopsine (kendi kullanımına göre chasmosaurine) yapan soruyu ortaya attı. Yine de Triceratops’u Centrosaurinae içinde sınıflandıran John Ostrom ve sonrasında David Norman tarafından büyük ölçüde görmezden gelindi.
Sonraki keşifler ve analizler, Lehman’ın 1990 yılında heriki alt türü de tanımlaması ve birkaç morfolojik özelliğin esasında Triceratops’u ceratopsinae (kendi kullanımına göre chasmosaurine) olarak göstermesi ile birlikte, Sternberg’in Triceratops’un konumu konusundaki görüşünü destekledi. Aslında, kısa yakası dışında ,ceratopsine ile uyum gösterir. Peter Dodson’ ın, 1990’daki bir klasdistik analiz ve 1993’teki RFTRA (resistant-fit theta-rho analysis) isimli, sistematik olarak kafatası şeklinde ölçü benzerliklerini ölçen morfometrik tekniğe dayalı bir çalışmayı içeren daha ileri bir araştırması, Triceratops’un ceratopsine içindeki konumunu güçlendirmiştir.

Diş yapısı ve beslenmesi

Triceratops, yere yakın duran başı yüzünden büyük olasılıkla kısa otlar ile beslenirdi. Boynuzları, gagaları ve iri gövdeleriyle yüksek bitkileri de devirebildikleri sanılıyor. Çeneler, beslenmek, koparmak ve ısırmak için daha iyi olduğuna inanılan, derin ve dar bir gagayla son bulur.
Dişleri, pil adı verilen 36-40 diş sütunundan oluşan gruplarda düzenlenmiştir. Çenenin her iki tarafında da, hayvanın boyuna bağlı olarak, 3-5 dişten oluşan kolonlar vardı. Bu, değişik zamanlarda sadece bir bölümü kullanılabilen, 432-800 arası diş demektir. Diş değiştirme, hayvanın yaşamı boyunca sürerdi. Dişler, dikeyden az dikey yöne doğru kırkarak iş gördü. Triceratopsların iri bedenleri ve fazlaca olan dişleri, onların bol miktarlarda lifli bitkilerle beslendiklerini gösterir.

Yakası ve boynuzlarının fonksiyonu

Triceratops’un yakası ve boynuzları ile ilgili çok fazla kuram vardır. İki ana teori, bunların kavgada ya da kur yapmada kullanıldıkları üzerindedir.
Read more

Bitkilerin Sinir Sistemi Nedir? Bitkiler Acı Çeker Mi?

Bitkilerin de tıpkı insanların sinir sistemi gibi sinyaller ve uyarılarla çalışan bir sisteme sahip oldukları bulundu.
Amerikalı araştırmacılar,bitkilerin çevreden gelen çeşitli tehlikelere karşı kendilerini koruma mekanizmalarının olduğunu ve çeşitli durumlara yönelik özel korunma yöntemleri geliştirdiklerini bildirdi.
Bitkiye ait herhangi bir yaprak hastalığa yol açan bir mikroorganizma tarafından saldırıya uğradığında,bu tehlikenin sinyallerinin köklere iletildiği ve bitkinin kendini koruma mekanizmasını harekete geçirerek köklerin yararlı bakteriler içeren bir asit salgılamasını başlattığı belirlendi.
Bu araştırma sonucu,bitkilerin sanıldığı kadar savunmasız olmadığını ve biyolojik sistemlerinin sanıldığı kadar basit olmadığını gösterdi.
Read more

Toplum Kuralları Nelerdir? Toplum Kurallarının Özellikleri Nelerdir?

Görgü (toplum)

Bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik kurallarına görgü denir.

Toplumda bireyler arasındaki ilişkilerin düzenlenmesinden doğan töre, adet, gelenek-görenekler, din kuralları gibi görgü kuralları da yazılı olmayan normlardandır.

Örf ve adetlerin basit biçimi olarak da kabul edilmektedir. Görgü, bir kimsenin belli bir olayda nasıl davranması gerektiğini gösterir. Örneğin bir toplantıda konuşurken, bir davette yemek yerken veya bir törene katılırkenki davranış biçimlerini belirler.

Görgü ve buna bağlı olarak ortaya çıkan görgü kuralları her toplumda geçerli, evrensel bir nitelik taşıyabileceği gibi toplumdan topluma farklılık da gösterebilir.

Görgü kurallarına uymamanın hukuki yaptırımı yoktur. Buna karşı kurallara uymayan kişi toplum içinde ayıplanır veya kişiyle alay edilir. örnek:

Anne, babaya ve öğretmene saygı gösterilir, onlara ters konuşulmaz. İki kişi konuşurken araya girilmez. Toplu taşıma araçlarında yaşlılara, hastalara, hamilelere yer verilir. Topluluk içinde kulaktan kulağa konuşulmaz. Herkes gelmeden yemeğe başlanmaz. İnsana "bu" diye hitap edilmez. Merdivenlerin sağından inilir; sağından çıkılır. İnsanlara karşı alçakgönüllü ve hoşgörülü davranılır. Ağız açık ve şapırdatarak yemek yenmez. Müzik dinlerken başkaları rahatsız edilmez. Hapşururken ağız kapanır

Toplumda Dikkat Edilmesi Gereken Genel Kurallar:

Bir toplumun oluşmasında ve gelişmesinde, o toplumu meydana getiren insanlar arasında uygulanan 

Görgü kurallarının önemli bir yeri vardır.
Genel görgü kurallarına uyma zorunluluğu yoktur. Yani hukuken suç sayılmaz. Ancak, toplum genel görgü kurallarına uymayanlara cahil, bencil , kaba, saygısız ve saire sıfatlarla tanımlar ve kınar.
Toplum hayatının düzenlenmesinde et kili olan genel görgü kurallarına uyan kişileri; terbiyeli, saygılı, nazik ve saire şeklinde nitelemek mümkündür.
Bu kurallar toplumdaki uygarlık düzeyinin de göstergesi olabilir. İnsanın bencil, kaba düşüncelerden sıyrılarak, başkalarına karşı davranışlarını bir düzene koyması , onun duyarlı ve nazik olmasını sağlar. Bu da insanların birbirleriyle olan ilişkilerini sağlıklı ve tutarlı olmasına neden olur.
Görgü kurallarını öğrenmenin bir okulu yoktur. Görgü kuralları, bir toplumun ayrı ayrı bölgelerinde farklı olduğu gibi değişik uluslarda da farklılıklar gösterir.
İnsanlar, toplum içinde bir arada yaşamak zorunda olduğuna göre, davranışlarında da göz önünde bulundurmaları gereken kurallar vardır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz.
–Hoşgörülü ve iyimser olmak;
–Olgun bir kişiliğe sahip olmak için çaba göstermek;
–Eleştiriyi yerinde ve zamanında yapmak;
–Giyime önem vermek, Giysinin mevki yer ve zamana uygun olmasına özen göstermek;
–Başkalarını rahatsız edici davranışlardan sakınmak;
–Verilen sözü tutmak;
–Ziyaretin kısa ve zamanlı olmasına özen göstermek;
–Oturuş ve kalkışlarda hareketlere özen göstermek;
–Gerektiğinde özür dilemesini bilmek;
–Özel konuşma yapanların yanına gitmemek;
–Uygun olmayan el ve sözlü şakalardan kaçınmak; gibi.
Read more

Soğuk Savaş Nedir? Soğuk Savaşın Özellikleri Nelerdir?


Soğuk Savaş, Sovyet Bloğu ülkeleri ile Batılı güçler arasında 1945'den 1990'a kadar devam etmiş olan uluslararası siyasi ve askeri gerginlik.

 İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Doğu ve Batı bloklarının zaman zaman savaş çıkarma tehditleri; bütün dünyada gerginlik yaratmıştır. Bu dönemde, insanlarda nükleer kıyamet paranoyası doğmuş, dünya devletleri ise bu iki bloktan birinin yanında yer almaya çalışmışlardır. Gerginlik hiçbir zaman "taraflar arasında" sıcak savaşa dönüşmemiş olsa da taraflar her anlamda birbirlerini yıpratmaya çalışmışlardır. Genel kabule göre, soğuk savaş Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Berlin Duvarı'nın yıkılması ile sona ermiştir.
ilk defa amerikalı gazeteci walter lippman tarafından kullanılmış bi terim. abd ve sscb arasındaki silahlanma, politik, kültürel ve özellikle askeri rekabet dönemi. Truman doktrini ve marshall planı ile tırmanmış, abd'nin başı çektiği nato'nun kurulmasına sscb varşova paktı'yla cevap vermiş, sonrasında abd; ingiltere, türkiye ve yunanistan’a füzeler yerleştirmiş, buna karşılık sscb de küba’ya aynı şeyi yapmış, 1963 tarihinde moskova’da nükleer silah denemelerinin kısmi yasaklanması antlaşması imzalanmış ve ortam yumuşamaya başlamıştır. 1990'ların başında bittiği söylensede yakın zamanda iki ülkeninde yaptığı çıkışlar hala soğuk savaşın usul usul devam ettiğini göstergesidir

Read more

Ekosistemin Bozulmasının Sonuçları Nelerdir?

EKOSİSTEDEKİ BOZULMALAR NELERİ DOĞURUR?
 Bilinçli ve de bilinçsiz çevreye verilen zararlar tabiattaki bazı varlıkların azalmasına neden olur. Buna bağlı olarak madde döngü gerçekleşemez. Bu nedenle doğa enerjisiz kalır. Enerjinin olmadığı bir ortamda hiçbir şey gerçekleşmez.
Ekosistem ortamında meydana gelen ekolojik denge bozulmaları aşağıda belirtilen olumsuz sonuçlara yol açar.

1. Dünya’ nın Coğrafyası Ve İklimi Değişir

Biyolojik zenginlik,doğanın yapısına bağlı olarak değişir. Bir çöl ortamı ile orman veya göl ortamlarındaki biyolojik zenginlikler yanı değildir. Her ortamın kendine özgü iklimi,sıcaklığı,nem oranı, ışık ve tuzluluk gibi yapısal farklılıkları vardır. Bu yapısal farklılıklara bağlı olarak biyolojik canlı türleri de değişir. Doğadaki canlı varlıklar,çevrenin iklimi üzerinde etkili olurlar. Sıcaklık,nem,ışık ve yğış olaylarının meydana gelmesinde katkıda bulunurlar.
Bir ekosistem ortamındaki bozulmalar,kendiliğinden o bölgenin iklimini değiştirir. Bu durum ise biyolojik dengeyi etkiler. Canlıların tür ve sayılarının azalmasına veya çoğalmasına neden olurlar. İklimdeki bu değişmeler,yeryüzü şekilleri ile üretim-tüketim ilişkilerini değiştirir. Ormanların yok edilmesi sonucunda o bölge hızla çölleşir. Yağış ve nem azalırken sıcaklık artar.bir gölün kuruması sırasında buna benzer olaylar meydana gelir. Bütün bu olaylar,o bölgenin coğrafi yapısının değişmesine neden olur.

2.Erozyon Toprakları Bitirir

Toprak,bir ülkenin en önemli zenginlik kaynağıdır. Bitkisel ürünlerin yetiştiği toprak aynı zamanda hayvanlara da barınaklık eder. Toprak,bütün canlıların besin kaynağı sayılır.
Toprağın su ve rüzgar gücüyle denizlere taşınması olayına erozyon denir. Toprak, bitki örtüsü bakımından zengin olursa erozyona uğramaz. Çünkü, bu alanlardaki su ve rüzgarın etkisi kontrollüdür. Bitki örtüsü ve toprak birbirini korur. Bitki örtüsü, yağışlara karşı toprağın aşınmasını önler. Toprak da bitki örtüsüne tutunarak sürüklenmez. Kısacası, toprak ve bitki örtüsü bir bütünün iki ayrı parçası bibidir. Birinin yokluğu, diğerinin de yok olmasına neden olur.
Göl ve orman alanlarındaki biyolojik denge bozulduğu zaman,yoğun bitki örtüsü giderek azalır. Buna bağlı olarak da toprağın erozyonu hızlanır. Çünkü, toprağı koruyan faktörler eksilmiştir. Bunlar ile birlikte yanlış sürüm, uygun olmayan ekim, kimyasal atık ve tarım ilaçları, yapay gübreleme vb. etkiler toprağı verimsizleştirmektedir. Verisiz topraklar ise üzerindeki bitki örtüsünü besleyememektedir. Bitki örtüsü olmayan topraklar korumasız kalırlar. Dolayısıyla erozyona uğrarlar.
Toprak kaybı, ulusal bir kayıptır. Verimli olan bu toprakları, doğa elimizden almaktadır. Çevre tahribatına neden olan insanlar, farkında olmadan geleceğimizi de yok etmektedirler. Toprak kaybı, telafisi mümkün olmayan sonuçlara neden olur. Toprak kaybı ile biyolojik zenginliklerimiz de kaybedilmektedir.

3.Su Kaynakları Azalır ve Kurur

Ekosistem ortamlarındaki bozulması sonucunda su kaynakları da giderek azalır ve kurur. Bir orman ekosistemi bozulduğu zaman, o bölge eskisi gibi düzenli yağış alamaz. Buna bağlı olarak ta su havzaları beslenemez. Suyla beslenemeyen havzalar da yer altı su kaynaklarını oluşturamaz. Böylece o ortamlardaki su kaynakları kurumaya başlar.
Asya kıtasındaki Aral gölünü besleyen nehirler, sulama ve enerji elde etme amaçlı kullanılınca, göl kurumaya başlamıştır. Doğal olarak göl ve çevresi hızla çölleşmiştir. Bu olaya bağlı olarak ekolojik denge değişmiş ve biyolojik zenginlik azalmıştır.

4.Enerji Kıtlığı Başlar

Bir ekosistemde bulunan canlılar, karşılıklı yarar ve çıkar ilişkileri içinde yaşarlar. Bu canlıları bir arada bulunuş nedenleri, birbirlerine olan ihtiyaçlarından ileri gelmektedir. Birinin varlığı, diğerinin yaşamasına bağlıdır. Besin maddeleri canlıların enerji kaynağıdır. Enerji olmada hiçbir canlının yaşaması mümkün değildir. Canlılar, enerji ihtiyaçlarını beslenerek karşılarlar. Bu nedenle, her canlı beslenebileceği bir ortamda yaşar.
Ekosistem ortamı çeşitli etkilerle bozulmaya başlayınca, o ortamın biyolojik dengesi de bozulur. Buna bağlı olarak canlı sayısı da azalarak yok olmaya başlar. Canlı sayısındaki azalma ise o ortamın beslenmesini zorlaştırarak enerji kıtlığına neden olur.

5.Biyolojik Çeşitlilik Azalır-Beslenme Sorunu Doğar

Bozulan ekosistem ortamlarında bazı canlı türleri azalarak yok olur. Ölen canlılarla beslenen canlı türleri de bundan olumsuz etkilenerek azalırlar. Kısacası besin zinciri halkasını oluşturan bütün canlılar olumsuz olarak etkilenirler.
Beslenme sorununa bağlı olarak biyolojik çeşitlilik de azalır.


İnorganik bileşikleri kullanarak organik bileşikler dediğimiz karmaşık ve uzun molekül zincirlerini üretebilen canlılara ototrof adı verilir. Diğer bir anlatımla bu canlılar, yaşamsal etkinliklerini sürdürebilmek için gereksinme duydukları tüm organik bileşikleri, doğrudan doğruya inorganik bileşikleri sentezleyerek elde ederler. Bu canlılar, karbondioksidi indirgiyerek organik bileşikler sentezlerken, işlemin kimsayal karakteri dolayısıyla enerjiye gereksinim duyarlar. Bu enerji, ışık -büyük ölçüde güneş ışığı- ya da kimyasal enerjidir.
Read more

Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir Sözünün Anlamı Nedir?

Türkiye Cumhuriyeti'nin, tarihinde varsayılan bir sloganı olmadığı için, T.C.'nin sloganı bu cümle olarak kabul edilir. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk, kurduğu cumhuriyetin, halk egemenliğine dayalı olduğunu bilerek ve buna inanarak bu cümleyi söylemiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin değer, misyon ve vizyonlarına uyan bu cümlenin slogan olarak kabul edilmesi bu yüzdendir. Bu ilke 23 Nisan 1920 de TBMM nin açılması ile hayata geçmiştir ve 20 Ocak 1921 de kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye (T.C. nin ilk anayasası) ile resmiyet kazanmıştır.

Atatürk Diyor ki!
" Türk demek dil demektir.Millet olmanın en önemli
özelliklerinden birisi de dildir.Türk Milleti'ndenim diyen insanlar her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.Türkçe konuşmayan bir insan Türk Kültüründen ve Türk Toplumundan olduğunu ileri sürerse buna inanmak doğru olmaz."
" Millî duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir.Dilin millî ve zengin olması millî duygunun gelişmesinde başlıca etkendir.Türk Dili dillerin en zenginlerindendir...Yeter ki bu dilbilinçle işlensin."
" Türk Dilinin kendi benliğineaslındaki güzellik ve zenginliğine
kavuşması için bütün devlet kuruluşlarımızın özenle ilgili olmasını isteriz."
" Türkiye Cumhuriyeti'nin Resmî Dili Türkçe'dir.Resmî işlerde Türk Dilinin kullanılması gerektiğini herkes bilmelidir."
Kesinlikle bilmeliyiz kiiki parça hâlinde yaşayan milletler
zayıftırhastadır. Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsunonlara esaslı olarak şunları öğreteceğiz:
1-Türk Milleti'ne
2-Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne
3-Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne
Düşman olanlarla mücadele etme. Bu mücadelenin sebep ve vasıtaları ile donatılmayan milletler için yaşama hakkı yoktur.
Read more

Temel İhtiyaçlarımız Nelerdir Nnasıl Karşılanır?

bebeğe hazırlıkTemel İhtiyaçlar Yemek yemeden, su içmeden yaşayamayız. Tehlikelerden, soğuktan, sıcaktan korunmak için bir eve ihtiyacımız vardır. Çıplak gezemeyiz, giyinme ihtiyacı duyarız. Beslenme, barınma ve giyinme tüm insanların temel ihtiyaçlarındandır. Temel ihtiyaçlarımız karşılanmadığı zaman yaşantımızı sürdüremeyiz.

Temel ihtiyaçlarımız bunlarla sınırlı değildir. Okula giden bir öğrencinin kitap, defter, kalem, silgi, çanta gibi okul gereçleri de temel ihtiyaçlarıdır. 
Temel ihtiyaç nedir, Temel ihtiyaç ne demek, temel ihtiyaca örnek
İnsanların yaşamlarını idame ettirebilmesi için duydukları her ihtiyaca temel ihtiyaç adı verilir. Örneğin su içmek, tuvalete gitmek temel ihtiyaca bir örnektir. 


Sosyal İhtiyaçlar
Can, babasından kendisine bisiklet, Gül gitar, Samet ise ayakkabı almasını istiyor. Bu kişilerden hangisinin isteği daha önce yerine getirilmelidir?
Bu kişilerden Samet’in isteği daha önce yerine getirilmelidir. Çünkü Samet için ayakkabı istek değil, ihtiyaçtır. Ayakkabısı yırtılmış ya da küçülmüş olabilir. Yağmurlu havalarda yırtık ayakkabı giyerse ayakları ıslanıp hastalanır. Küçük ayakkabılar ayağını sıkıp yara açılmasına neden olur. Oysa bisiklet ve gitar birer istektir. Bu istekler karşılanmasa da Can ve Gül’ün yaşamında güçlük çıkmaz. 

İhtiyaçlar Karşılanırken Nelere Dikkat Edilmelidir?

İhtiyaçlarımızı karşılarken onları önem sırasına koymamız gerekir. İhtiyaçlarımızı önem sırasına koyarken de bütçemizi göz önünde bulundurmalıyız. Her ailenin belli bir geliri vardır. İhtiyaçlarımızı satın alabilmek için yeterli paramızın olması gerekir. Paramız yeterli değilse borçlanabiliriz. O zaman da temel ihtiyaçlarımızı karşılayamayız. 

Bir yapının toprak altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü 
Örnek: Evin temelleri sökülüyor gibi sarsılıyor. H. E. Adıvar 
Bu bölümleri yapmak için kazılan çukur. 
En önemli, belli başlı, ana, esas, asıl, baz 
Bir şeyin gelişimi için gereken ilk ögeler   
Örnek: Temelde sıradan bir Fransız vodviline dayanırdı oynadıkları oyun. N. Cumalı 
1- (Genel anlamda) Bir şeyin üzerindetemellendiği, kurulduğu şey (bir evintemeli, bir kurumuntemeli vb.). 2- Tinsel nitelikte bir şeyin varsaydığı ve kendisine dayandığı ilke (Ma tematiğintemeli, hukukuntemeli, eğitimintemeli, ahlâkıntemeli vb. Ahlâkıntemeli, bir ahlâk öğretisinde, ahlaksal doğruların kendisinden çıkarıldığı ilkedir; (ör. Epikuros'un ahlâk felsefesinde bu ilke haz'dır). 3- Bütün bir bilgiler bağlamının kendisinden çıkarılabildiği en genel ve en yalın önerme; en genel önermelerden ve en genel düşüncelerden kurulmuş bir dizge. (Ör. Tümevarımıntemeli, kendisinden biçimsel olarak olaylardan yasalara geçme hakkının çıkarılabileceği bir ilkedir.) 


1. Bir şeyin gelişimi için ilk ögeler. 2. En önemli, belli başlı, ana, esas. 3. Dayanıklı. 4. Bir yapının sağlam dayanak buluncaya kadar toprak içinde aşağıya doğru uzatılan dip duvarları. 
Read more

2012 İşçi İkramiyeleri Ücretleri Ne Kadar?

TÜRK-İş hükümet arasında sürdürülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kamuişçilerine 2011 zammının yüzde 4 artı 4, 2012 için de ikinci yılda da yüzde 3 artı 3 olarak belirlendiğini bildirdi.

Çelik, Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu ile yaptığı ortak açıklamada, aylık çıplak brüt ücretleri 1425 liranın altında olan işçilerin aylık çıplak brüt ücretlerine 1425 lirayı geçmemek üzere 100-150 TL arasında kademeli olarak iyileştirme yapıldığını belirtti. Çelik, bu iyileştirme sonucunda düşük ücretlilere daha yüksek oranda zam yapılmasının sağlandığını söyledi. Çelik, sosyal yardım ödemesinin ise toplu sözleşmenin birinci yılı için aylık brüt 145 TL olarak belirlendiğini, toplu iş sözleşmelerinde yer alan diğer maktu ödemelerde ise ücret zamları oranında artışlar yapıldığını kaydetti.

185 bin işçiyi kapsıyor

Faruk Çelik, Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası TÜHİS ile Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası Kamu-İş ile Türk-İş’e bağlı sendikalar arasında yürütülen 2011 Ocak ayında başlayan toplu sözleşme müzakerelerinde kendi başkanlığında gerçekleşen Türk-İş ile Kamu İşveren Sendikaları yetkilileri arasındaki toplantıda anlaşmaya varıldığını bildirdi. 20 iş kolunda yürütülen toplu iş sözleşmeleri kapsamında Türk-İş’e bağlı sendikaların üye sayısının 185 bin 315 işçiden oluştuğunu anlatan Çelik, şu bilgileri verdi: “Bu protokol hükümlerine göre kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan ücretlerinde birinci yıl ilk 6 ayda yüzde 4, ikinci 6 ayda ise yine yüzde 4 olmak üzere Temmuz 2011 itibariyle yüzde 8.2 zam yapıldı. Sözleşmelerin ikinci yılında ise birinci 6 ayda yüzde 3, ikinci 6 ayda yüzde 3 olmak üzere kümülatif olarak yüzde 6.1 oranında artış yapılacak. Ayrıca 2012 yılında enflasyon oranında bir farklılaşma söz konusu olur ise bunun ilave edileceğini de belirtmek istiyorum.”

Seçim öncesi çabası

Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu ise sözleşmelerin seçimlerden önce bitirilmesi için devamlı görüşmede bulunduklarını ancak bitiremediklerini anlattı. Kumlu, şöyle konuştu: “Ocakta aldığımız maaşımızı aralıkta alalım. Yani buradaki vergi dilimlerinden kaynaklanan yüzde 15, yüzde 20 ve yüzde 27’den dolayı ocakta aldığımızla aralık ayında, yıl sonunda aldığımız arasında yüzde 12’lik bir farkın giderilmesi talebimiz vardı. İkincisi düşük ücretlerin iyileştirilmesi talebimiz vardı. Bir de genelde zam talebimiz vardı, enflasyona karşı. Bunu bir hafta içerisinde sayın Bakanımızın da gayreti ve çabasıyla, Koordinasyon Kuruluyla, Kamu İşverenler Sendikasıyla görüşmemiz neticesinde bugün neticelenmiş oluyor.”

27 bin kişi seyyanen artıştan yararlanacak

ÇALIŞMA Bakanı Faruk Çelik, 27 bin çalışanın bu seyyanen ve maktu ödemeden yararlanacağını bildirdi. Çelik, brüt ücreti 770 lira olanın 150 lira, 1325 lira brüt maaşı olanın ise 100 lira makdu ödeme alacağını belirtti. Faruk Çelik, toplu sözleşme kapsamında 206 bin kişi olduğunu, 185’bini söylerken Türk-İş’i ifade ettiğini kaydetti
Read more

Cıvanın Özellikleri Nelerdir? Sağlığa Zararları Nedir?


     Cıva, doğada mevcut olan bir elementtir. İnsanlar cıvayı; yiyeceklerden, çevresel ve endüstriyel ortamlarda ve amalgam bileşiklerinden alırlar. Bazı mikroorganizmalar cıvayı daha zehirli bir hali olan metilcıvaya dönüştürür. Bu bileşik, çevrede en çok karşılaşılan organik cıva bileşiğidir ve besin zincirinde birikir.
     
Ayrıca birinci derece cıvaya maruz kalınan besin maddesi metilcıva içeren balık etidir. Metilcıva, mikroorganizmalarla birlikte, besin zincirinin daha üst organizmalarında birikir.

Cıvanın buharını solumak, insanlarda gelişmekte olan sinir sistemlerine zarar verir. Çoğu insan çevrede dağılmış bulunan cıva nedeniyle, dokularında eser miktarda cıva taşır. Cıvaya maruz kalan insanın zarar görüp görmeyeceği birçok faktöre bağlı olmakla birlikte genelde zehirleyicidir.

Read more