özellikleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
özellikleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Lütfi Paşa Kimdir? Hayatı, Özellikleri


Damat Lütfi Paşa Kimdir
On altıncı yüzyıl kumandan, târihçi, ilim ve devlet adamı. Âilesi, doğum yeri ve târihi bilinmemektedir. Enderun’da terbiye edilip, öğretim görerek yetiştirildi. Kânûnî Sultan Süleymân Han zamânında Dimetoka’da vefât ettiği sanılmaktadır.
Enderun’da eğitim ve öğretimini tamamlayan Lütfi Paşa, Osmanlı Sultânı İkinci Bâyezîd Han (1481-1512) devrinin son zamanlarında çuhadar iken, Yavuz Sultan Selim Hanın 1512’de tahta geçmesiyle, müteferrika oldu. Yavuz Sultan Selîm Han (1512-1520) devrinde çeşnigirbaşı, kapıcıbaşı ve mîralem vazifeleri verildi. Bu vazîfelerinde Sultan’ın takdirini kazandı. Kastamonu ve Aydın sancakbeyliklerinde bulundu. Kânûnî ile birlikte Rodos’un Fethine iştirâk etti (1522). Yanya sancakbeyi iken Viyana Kuşatmasına katıldı (1529). 1533’te Karaman beylerbeyi oldu. Irakeyn Seferine katıldı (1533-1536). Önce Anadolu, peşinden Rumeli beylerbeyliğine getirildi(1536). Kısa bir müddet sonra, üçüncü vezirliğe tâyin olundu. 1537’de Kaptan-ı Deryâ Barbaros Hayreddin Paşanın iki yüz seksen gemilik Korfu Seferine serdâr olarak katıldı. Korfu Seferinde Kânûnî Sultan Süleymân Han, Avlonya’da bulunurken, LütfîiPaşa da İtalya sâhillerinde, Osmanlının yokluğunda Akdeniz’i kana boyayan korsanları ve Haçlı donanmalarını aradı. Otranto ve Castro kalelerini tahrip ederek, donanmayla İstanbul’a döndü. 1538’de İkinci vezirliğe tâyin edildi. Kânûnî Sultan Süleymân Han ile Boğdan Seferine katıldı. Bu sefer esnâsında Prut Nehri üzerinde köprü inşâ ettirerek Mîmâr Sinân’ı Sultan’a tanıttı. Boğdan Seferi sonunda 13 Temmuz 1539 târihinde vezîriâzamlığa tâyin edildi. Yavuz Sultan Selim’in kızı ve Kânûnî Sultan Süleymân Hanın kız kardeşi Şâhî Sultan ile evlenerek Osmanlı hânedânına damad oldu. 1541 Nisanında emekli olduktan sonra, Dimetoka’da ilim ile meşgûl olup, kıymetli eserler yazdı. Emekli haslarıyla geçinerek, vefâtına kadar Dimetoka’da oturan Lütfi Paşa, hacca da gitmiştir.
İyi bir idâreci, teşkilâtçı, kumandan olan Damad Lütfi Paşa, Enderun’daki eğitim ve öğretiminin yanında tâyin olunduğu çevrenin âlim ve şâirleri ile sıkı münâsebet kurarak, ilmini artırmıştır. Arap edebiyâtı, fıkıh, hadîs, târih ve diğer ilimlerin yanında tıp ilmini de bildiğinden, Arapça ve Türkçe kitaplar yazmış, tercümeler yapmıştır. 1554 senesine kadar Osmanlı târihini ihtivâ eden Tevârih-i Âl-i Osman, vezirlerin ve devlet adamlarının uyacağı kâidelerden bahseden Âsafnâme, tıp ve dînî ilimleri konu edinen Tuhfetü’t-Tâlibîn Kitâb-ül-Es’ile ve’l-Ecvibe, Tenbih-ül-Gâfilîn ve Tekîdü’s-Sâlikîn, Kitâbü’l-Künûz fi’l-Letâifi’r-Rumûz, Zübdetü’l-Mesâil fi’l-İtikâdât ve’l-İbâdât dâhil yirmiye yakın eser te’lîf ve tercüme etmiştir.
Read more

Edebi Akımlar Nelerdir? Özellikleri

EDEBİ AKIMLAR Avrupa’da edebi akımlar başlamadan önce, iki önemli düşünce ve sanat anlayışı vardı: Hümanizm ve Rönesansçılık HÜMANİZM: ü İnsana değer vermek esastır. ü Tabiatı Tanrı yaratmıştır düşüncesi kabul edilmiştir. ü İnsanı sevip onu yüceltme. ü Dante bu düşüncenin temsilcisidir. RÖNESANSÇILAR: ü Hem hümanizmin getirdiklerin hem de16.yy bilim ve akılcılığını benimsemişlerdir. ü Özgürlük düşüncesini geliştirirler. ü Petrarca, Montaigne, Bocan, Cervantes, Shakspeare bu dönemde eser verirler. KLASİSİZM ü 17.yy ortalarında Fransa’da ortaya çıkan edebiyat akımıdır. ü Akla ve sağduyuya değer verirler. ü İnsandaki tabiata, insanların iç dünyasına saygı göstermek esastır, ü Konularını eski Yunan ve Latin edebiyatından alırlar. ü Kahramanları seçkin kişilerdir. Sıradan insanlara eserlerinde yer vermezler. ü Önemli olan konu değil konunun işleniş biçimidir ü Dil, üslup kusursuz bir şekilde işlenmiştir. Dil açık, yalın ve soyludur. ü Sanat için sanat görüşünü savunurlar. ü Sanatçı eserde kendini gizler. ü Tiyatroda üç birlik kuralına uyulur.(olay, zaman, mekân) ü Bu akımın en önemli temsilcileri: Moliere ,Corneille, Racine, La Fontaine, La Bruyere, Daniel Defoe ü Türk edebiyatında ise Şinasi ve Ahmet Vefik Paşa ‘dır.


ROMANTİZM ü Fransa’da 1830 yıllarında klasizme tepki olarak doğmuştur. ü Klasik edebiyatın kural ve şekilleri bırakılır. ü Konular eski Yunan ve Latin edebiyatı yerine Hıristiyanlıktan tarihten ve günlük yaşamından alınır. ü Akıl yerine duygulara ve hayallere önem verirler. ü Sanatçılar kendi eserlerinin kişiliklerini gizlemezler. ü Sanat toplum içindir görüşünü benimsemişlerdir. ü Tabiat önemlidir. Gözlem ve tasvire önem verilir. ü Konular işlenirken iyi, kötü, doğru, yanlış gibi karşıtlıklardan yararlanırlar. ü Üç birlik kuralı terk edilir. ü Temsilcileri J. J. Rousseau, Voltaire, Victor Hugo, Goethe, Schiller, Chateaubriand, George Sand ü Türk edebiyatında ise Namık Kemal, A.Hamit Tarhan, A.Mithat Efendi. REALİZM ü 19.yy’ın ikinci yarısında Fransa’da romantizme tepki olarak doğmuştur. ü Konu gerçekten alınır. Olay ve kişiler yaşanan ve yaşayan kişilerin benzerleridir ü Kişilerin ruhi davranışlarını etkileyen onların kişiliklerini çizen çevre ve ortamın tanıtılmasına önem verilir. ü Betimlemeler yazarın gözüyle yapılmaz kahramanın gözüyle yapılır. ü His ve hayale kapılmadan toplum gerçeklerini olduğu gibi yansıtır. ü Sanat için sanat görüşünü savunurlar. ü Hikâye ve Romanda uygulanır. ü Temsilcileri: Honero De Balzac, Stendhal, Gustave Flubert, Tolstoy, Dostoyevski, Ernest Hemingvay, Steinbeck ü Türk edebiyatında ise; Recaizade Mahmut, Nabizade Nazım Yakup Kadri, R. Halit Karay NATÜRALİZM ü Determinizm anlayışını romana getiren bu akım 19. asrın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkmıştır. ü Determinizme göre tabiat olaylarında aynı sebepler aynı sonucu doğurur. Natüralistler, Determinizmi topluma ve insan uyguladılar. ü Toplum büyük bir laboratuar, insan deney konusu, sanatçı da bilgin sayıldı. ü İnsan kişiliğini anlatabilmek için soya çekim yasalarından ve toplum biliminden yararlandılar. ü Romanlarda kahramanların portreleri ince ayrıntılarına kadar verilir. ü Yazar eserde kişiliğini gizler. ü Gözlem ve tasvir önemlidir. ü Eserlerinde hayatı bütün yönüyle anlatırlar. ü Bedenden ayrı bir ruh yoktur. ü Dil her seviyedeki insanın anlayabileceği bir düzeyde tutulmuştur ü Sanat toplum içindir anlayışı doğrultusunda eserler verilmiştir. ü Temsilcileri: Emile Zola, Goncoutr Kardeşler, Guy De Maupassent, Alphonse Daudet ü Türk edebiyatında ise; H. Rahmi Gürpınar, Nabizade Nazım, Beşir Fuat PARNASİZM ü Romantik şiir anlayışı ile Fransa da ortaya çıkmıştır. ü Doğal güzelliğe ve dış görünüşe büyük önem verir. ü Sanat sanat içindir ilkesini savunmuştur. ü Nesneleri dış görünüşünü aktarmışlardır. ü Kelimeler seçilerek kullanılır. Kelimelerin sıralayışı ve ahenk önemlidir. ü Kafiye ve Redife önem verilir. ü Romantizm’de bırakılan eski Yunan ve Latin kültürüne dönüşmüştür. ü Temsilcileri: Th. Gauthier, Theodore Debanvaille, Francois Coppee ü Türk edebiyatında ise; Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin, Yahya Kemal SEMBOLİZM ü 19.yy’ın son çeyreğinde ortaya çıkmıştır. ü Nesneleri olduğu gibi anlatmak mümkün değildir. Nesneler değişerek anlatılabilir. ü Anlatımda sözlerin sözlük anlamından bıkan sembolistler yaşatmaya çalışırlar. ü Şiirde anlam açıklığından kaçındılar. ü Şiir anlaşılmak için değil hissedilmek içindir. ü Şiirde alaca karanlık üzüntü ve ay ışığı, gün doğumu, gün batımı gibi belli belirsiz varlıklar görüntüleri yansıtırlar. ü Şiirde musiki her şeyden önce musiki ilkesini savundular. ü Sanat için sanat anlayışına bağlılardır. ü Dil herkesin anlayacağı seviyede değil oldukça ağırdır ü Temsilcileri: Baudelaire, P. Verlaine, A. Rimbaud ü Türk edebiyatında ise; Ahmet Haşim, A. Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı, biraz da Cenap Sahabettin SÜRREALİZM (GERÇEK ÜSTÜCÜLÜK) ü Kelime anlamı "gerçek üstüncülük" demek olan bu akım 1924’te Fransa’da çıkmıştır. ü Sürrealistler Sigmund Freud’un etkisinde kalmışlardır. ü Bilinçaltı rüyada ortaya çıkar. ü Hipnotize edilmiş insanlara şiir söylettiler. ü Akıl ve mantık değersizdir. İnsanı yönlendiren İçgüdü, bilinçaltıdır demişlerdir. ü Temsilcileri: Breton Aragon, Paul Eluard ü Türk edebiyatında ise; Orhan Veli ve arkadaşları, Cemal Süreyya, İlhan Berk (II. Yeniciler) FÜTÜRİZM ü Geleceği makineleştiren sanattır. ü 20.yy. başında Marinetti tarafından kurulmuştur. ü Geçmişin sanat değerlerini bırakmalı ve yeni anlatım biçimleri bulmalı. ü Makinalaşma çalışmaları kutsallığı savunulmalıdır. ü Temsilcileri: Marinetti ve Mayatovski ü Türk edebiyatında ise: Nazım Hikmet EGZİSTANSİYALİZM ( VAR OLUŞÇULUK) ü Var olmayı her şeyden önce görenlerdir. Bu akıma var oluşçuluk da denir. ü İnsan kendi değerlerini kendi oluşturabileceğini bilmelidir. ü İnsan bütünüyle özgür olmalıdır. ü Temsilcileri: J.Paul Sartre, Simon de Beauvoir, A.Camus DADAİZM ü Kelimeleri rasgele kullanmak suretiyle oluşan şiirlere denir. ü Dil ve estetik kurallarını yıkma. ü Şiir gelişimini güzel seçilmiş kâğıt üzerine dizilmesiyle yazılır. ü Temsilcileri: Tristan Zara, L.Aragon, Paul Elaud
Read more

Konum Yer Değiştirme Sürat Nedir? Özellikleri


SÜRAT
Sürat =Alınan yol / Geçen zaman (Sürat = x/t) formülünden hareket edersek, bir nesnenin bir noktadan bir başka noktaya hareket etmesi sonucundaki yer değiştirmesinin, bu esnada geçen zamana bölümü sürati verir.
Örnek: Yavuz 500 metreyi 250 saniyede gittiğine göre Ali'nin sürati nedir?
Çözüm: Eldeki verilerden yararlanarak sürati bulmak için, Yavuz'un aldığı yolun geçen süreye bölünmesi gerekir. Yani
Sürat = 500 (m)/250 (s) ise Sürat = 2 m/s'dir. Buradan çıkarılabilecek sonuç ise, Yavuz'un saniyede 2 metre yürüyerek 250 saniye yol gitmiştir..
Yukarıdaki örnekte kısa mesafeler için kullanılan metre/saniye birimi kullanılmıştır. Ama daha uzun mesafeler ve zaman için kilometre/saat birimi kullanılmaktadır.
Süratle hız kavramları günlük hayatta birbiri yerine kullanılmasına rağmen fizikte birbirlerinden farklı kavramlardır. Süratte gidiş yönü veya yer değiştirme noktaları belli değildir. Hız ise bu bilgileri kapsayan bir kavramdır. Sürat skaler bir büyüklük iken hız vektörel bir büyüklüğü ifade eder.
Read more

Tek ve Çift Sayılar Nelerdir? Özellikleri, Örnekler




Çift ve tek tamsayılar n Î Z olmak üzere Ç = {..., -6, -4, -2, 0, 2, 4, 6, ... } kümesinin elemanlarına çift tam sayılar denir. Çift tamsayılar 2n ile gösterilir.

T ={...,-5,-3,-1, 1,3,5,7, ...}  kümesinin elemanlarına tek tamsayılar kümesi denir.

Tek tam sayılar genel olarak 2n-1 veya 2n+1 ile gösterilir. Ç çift sayıları ve T tek sayıları göstermek üzere,

T ± T = Ç

T ± Ç = T

Ç ± Ç = Ç

T . T  = T

T . Ç = Ç

Ç . Ç = Ç        dir.

n Î Z+ için Tn = T

Çn  =  Ç

-Bir çarpımın sonucu tek ise çarpanların her biri tek sayıdır.

-Bir çarpımın sonucu çift ise çarpanlardan en az biri çift sayıdır.

Örnekler

1. 174 - 43 sayısının tek mi, çift mi olduğunu inceleyiniz.

Çözüm
174 = Tek,   43 = Çift sayı olduğundan
174-43 = T-Ç = Tek sayıdır.

2. 3n + 16 sayısı tek ise aşağıdakilerden hangisi çift sayıdır?
A) 2n + 3                        B)  n2 + 4               C) n + 5                 D) 2 n – 3               E) 3 n + 2

Çözüm
3n + 16 tek sayı olduğundan 3n tek sayı olmak zorundadır. O halde n de tektir.
Buna göre,
A) 2n + 3 = Ç + T = T
B) n2 + 4 = T + Ç = T
C) n + 5 = T + T = Ç   (doğru cevap)
D) 2 n -3 = Ç-T = T
E)3 n + 2 = T + Ç = T dir.
3.  a, b, c tamsayı olmak üzere

için aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) a tek ise c çifttir.
B) b tek ise c çifttir.
C) a ve b çifttir.
D) a ve b tektir.
E) c tek, b çifttir

Çözüm

4c çift olduğundan a.b + 5 = T +T olmalıdır.
Yani a.b çarpımı tektir. O halde a ve b tek olmalıdır. Doğru cevap D’dir.

Read more

1. Dünya Savaşı Öncesi Osmanlı Devletinin Durumu


I.DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI İMPARATORLUĞU
1. Dünya Savaşı Öncesi Osmanlı İmparatorluğunun Durumu Dünyanın sayılı devletlerinden olan Osmanlı İmparatorluğu, 18. Yüzyıldan itibaren bu üstünlüğünü kaybetmeye başladı.
Avrupa devletleri, Bilim ve teknolojiden yararlanıp askeri, ekonomik ve ticari alanlarda güç kazanırken Osmanlı İmparatorluğu bu yeniliklere yabancı kaldı. Avrupalıların Dünya ticaretine açılacak yeni zengin ülkeler bulmaları, Osmanlı İmparatorluğunun ekonomik durumunu da zayıflattı. Gittikçe güçlenen batili ülkeler, Osmanlı İmparatorluğunun topraklarına göz diktiler.
Fransız İhtilalı ile ortaya çıkan milliyetçilik hareketi, Osmanlı İmparatorluğu içindeki devletlerarasında hızla yayıldı. Bazı devletler, destek ve yardımıyla bu devletler birbirleri ardına Osmanlı İmparatorluğuna karşı ayaklandılar. Bu milletlerin ayaklanmalarını daha çok Rusya destekliyordu. Amacı Slavırkından olan devletleri kendi çatışı altında toplamaktı. Böylelikle Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması çabuklaşacak ve Rusya’nın, yüzyıllardır istediği boğazlara hakim olma ve sıcak denizlere açılabilme ümidi gerçekleşmiş olacaktı. 
Bu uğurda ilk ayaklanan devletler Sırplar ve Yunanlılar oldu. 1829 yılında Yunanlılar bağımsızlıklarına kavuştular. 
Osmanlı, 18. yüzyılda yaptığı savaşlarda hep başarısız sonuçlar alınca ekonomik durumunu düzeltmek için, Avrupalı devletlerde borç para alımına gitti. Alınan bu paralarla gelir getirici yatırımlar yapılmadı. Bu yüzden, borç paraların faizini bile ödeyemez duruma geldi. Bunun üzerine Osmanlı Devletine borç para veren devletler, Düyun-i Umumiye (Genel Borçlar) yönetimini kurarak paralarını tahsil etme yoluna gittiler. Böylece Osmanlı Devletinin maliyesine el konulmuş oldu.
Osmanlı Devleti, hem askeri hem de ekonomik alanda çöküşünü önlemek için çeşitli çabalar harcadı. Devlet yönetiminde, askerlikte ve toplum hayatında ıslahat hareketlerine girişildi. II. Mahmut döneminden başlayarak süren bu çalışmalar, Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanıyla devam etti. Bazı başarılar elde edildiyse de istenilen sonuç alınamadı.
Tanzimat ve Islahat Fermanlarını yeterli bulmayan Türk aydınları, 1876yılında II. Abdülhamid’e I. Mesrutiyet’i ilan ettirdiler. Böylelikle Osmanlı Devletinin ilk anayasası olan Kanun-i Esasi yürürlüğe girdi. Fakat 18781879Osmanlı Rus Harbini ( 93 Harbi) bahane ederek Meclis-i Mebusan’ı süresiz kapattı ve anayasayı da uygulamadan kaldırdı.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin çabaları sonucunda, 1908 yılında II. Meşrutiyetyönetimi yeniden kuruldu. Bu seferde meşrutiyet yönetimini istemeyenlerİstanbul’da 31 Mart Vakası’nı ( 13 Nisan 1909) çıkmasına sebep oldular.Selanik’ten gelen Hareket Ordusunun Kurmay Başkanı Mustafa Kemalayaklanmayı kısa sürede bastırdı.
Osmanlı Devletinde ki bu iç karışıklıkları, fırsat bilen devletler, hemen harekete geçti. AvusturyaBosna–Hersek’i topraklarına kattı. Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. İtalyanlar Trablusgarp’ı işgale başladılar. Osmanlı ordusunu güçsüz ve düzensiz durumunu gören Balkan Devletleri, Rusya’nın da kışkırtmasıyla aralarında gizlice anlaşıp Osmanlıyı Balkanlardan atmak için harekete geçtiler. Bu her iki savaşta da Osmanlı Devleti büyük kayıplara uğradı. Bu şartlar altında Osmanlı İmparatorluğu kendisini Birinci Dünya Savaşının eşiğinde bulacaktır.
Read more

Trüf Mantarı Nedir? Nerede Yetişir?



Haber: Gülşen YILDIZ -  Kamera: Turabi KORKMAZ
Özel kokusu ve aramasıyla ünlü trüf mantarının Türkiye’de yetiştirilmesi için çalışmalara başlandı. Başta Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde yetiştirilen trüf mantarı çalışmalarının ilk ayağı kapsamında Nevşehir’de meşe fideleri dikildi.
Peki aroması ve ekonomik değeriyle dikkati çeken trüf mantarı, hangi koşullarda ve nasıl yetiştirilir?
Trüf Mantarı Güz Dikim Çalıştayı’nda konuşan Trüf Çiftlik Kurulum Şirketi Müdürü Hulusi Yılmaz, bu mantarın kışın eksi 10 ila yazın 40 dereceye kadar varan iklim şartlarında yetiştirilebildiğini anlattı.
Hulusi Yılmaz, Orta Anadolu Bölgesi topraklarının trüf yetiştiriciliği için uygun olduğunu söyledi.
Mycorrhizal Systems şirket yöneticisi Dr. Paul Thomas ise, iyi ürün elde edebilmek için uygun iklim koşullarında üretim yapmak gerektiğini kaydetti.
İyi verim elde edebilmek için toprak asit derecesinin 7.6 olması gerektiğini söyleyen Thomas, sulamanın da doğru yapılmasına vurgu yaptı.
Thomas ayrıca, meşe fidelerinin yılda en az 1 kere budanması gerektiğini de bildirdi.

Lalbenque, Fransa'nın güney batısında orta çağ mimarisini halen koruyan, güzel, sevimli bir köy. Salı günleri, burada pazar kuruluyor. Öğleden sonra uğradığımda, sokaklara telaşlı bir heyecan hakimdi.
DONDURULMUŞ SİYAH TRÜF MANTARI 50 GR.Fransa'nın bu yöresinde, havanın ve toprağın koşulları, kara renkli trüf mantarı yetiştirmek için bire bir. Meşe ağaçlarının dibinde, toprağın hemen altında büyüyorlar. Eğer şanlıysanız, patates büyüklüğünde trüf mantarlarıyla karşılaşmanız olası.Ana caddede, ellerindeki sepetleri sıkı sıkı tutan, bir yandan da etrafa kuşkulu bakışlar atan, yaşlıca kadınlar, erkekler var. Sepetlerine bu kadar sahip çıkmaları boşuna değil. Ne de olsa içlerinde bir hazine saklı. Sepetlerde, buralarda ''kara elmas'' diye adlandırılan, trüf mantarlarından var.
Lalbenque pazarında haftada bir, trüf mantarları görücüye çıkıyor. Damağına düşkün koca bir ordu insan, köyün pazarına çevre yerlerden akın edip, bir iki tane trüf mantarı satın almaya geliyor. Genellikle, mantarı omletin üzerine rendeliyorlar.

Kilosu 1500 dolar

Toptan alış verişe gelenler de var. Fransa'nın dört bir köşesindeki seçkin lokantlara trüf mantarı satan tüccarlar bunlar. Bir kilo trüf mantarına, 1500 dolara yakın para ödemeye hazır kişilerden bahsediyoruz.
Bazı aşçılar bizzat kalkıp kendileri geliyor. Trüf mantarlarını hamarat ellerinde koklaya koklaya seçiyorlar. Michelin yıldızlı bir lokantası olan Alexis Pelissou gibi. Köyün pazarında sanki bir rock yıldızı gibi karşılanan, ve öyle de dolaşan Alexis Pelissou, her hafta bir kese kağıdı dolusu mantar alıp gidiyor. Bu kara elmasları, ince ince kıydıktan sonra, kaz ciğerinin üzerine serpiştiriyormuş.
Saat 2.30 oldu mu, bir düdük çalıyor. Tüccarların alışverişe başlayacakları saat geldi demek. Turist grupları yerlerini alıp kameralarını hazır ediyor. Ve 20 dakika içinde, trüf mantarları kapış kapış satılmış oluyor. Bir hafta sonra, aynı heyecan tekrar edene dek.
Yerel radyo ve televizyonların muhabirlerinin de takip ettiği bir borsa bu. Trüf mantarının en son ne kadardan el değiştirdiğini heyecan içinde bildiriyorlar. Sanki Wall Street sanırsınız. Fiyatlar indi mi, çıktı mı? Toplam kaç kilo kara elmas el değiştirdi? Geçen haftaya kıyasla kalitede bir düşüş mü var? Piyasa analizleri gırla gidiyor. Ve maalesef bu yıl, hem kalitede, hem de miktarda, kesin bir düşüş var.
Read more

Düzyazı Türleri ve Özellikleri Nelerdir? Konu Anlatımı, Ders Notları

Düzyazı (nesir), dil kurallarından başka hiçbir kurala bağlı olmayan, konuşma diline yakın olan doğal anlatım yoludur. Terim olarak önceleri düzyazı yerine inşâ, düz yazı yazarına münşî denirdi. Sonradan inşa nesir, münşi nâsir oldu. Günümüzde nesir yerine düzyazı, hatta yalnızca yazı ve nâsir yerine yazar terimleri kullanılmaktadır.   Yazı öncesi dönemden yakın çağlara kadar düzyazı sanat sayılmadığı için ve anlatılanları hatırda tutmak güç olduğu için, düzyazı ile sanat eseri üretilmemiştir. En eski düzyazı kalıntıları olan atasözlerinin iç uyaklı, aliterasyonlu yapısı, onların ilk ortaya çıktığı dönemlerde de şiir olabileceğini düşündürmektedir. Düzyazı bügünkü işlekleğini matbaaya borçludur. Matbaa bulununca, bütün yazılar basılarak çoğaltılmaya başlandı. Bilgiler daha çok insana ulaştı. Bu da insanlara hoşa gideni, öğrenilmesi gerekeni ezberlemek yerine, el altında bulundurularak gerektiğinde yararlanmak kolaylığı sağladı. Okuyucu kitlesinde artış oldu. Bellekler ezberleme işinden ve ezber yükünden kurtulunca, asıl işlevi olan düşünme işlevini yaptı ve düşünce üretmeye başladı. Üretilen düşünceler yazılıp yayınlanarak, eser sayısı arttı. Yazılanlar tartışmalara yol açtı; tartışmalar, bilimsel doğruların çoğalmasını sağladı.
Read more