bu yazı http://yeniedebiyat.blogspot.com sitesinden alınmıştır.
1. III. Selim'den itibaren gerçekleştirilen
yenilikler ve bu yeniliklerin kapsadığı alanlar:
I. Mevcut asker ocaklarının düzenlenmesi,
II. Avrupa usulünde yeni bir ordu
kurulması,
III. Savaş teknik gruplarının düzenlenmesi.
III. Selim döneminde yapılan ıslahatlara Nizam-ı Cedit adı
verilmiştir. Bu dönem ıslahatlarının ağırlık merkezini askeri ıslahatlar
oluşturmuştur.
Nizam-ı Cedit Ordusu kuruldu. Bu ordu yeniçerilerden
seçilen ve Anadolu’dan getirilen askerlerden kurulmuştur. Avrupa tarzında
eğitilen bu ordu ilk askeri başarısını Akka’da Fransızlara karşı kazanmıştır.
Ordunun giderleri yeni kurulan İrad-ı Cedit hazinesi tarafından karşılanmıştır.
III. Selim donanmaya önem vermiş ve tersaneyi ıslah etmiştir. Mühendishane-i
Berr-i Hümayun (Kara Mühendishanesi) ve Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (Deniz
Mühendishanesi) adıyla okullar genişletilmiştir. Avrupa’daki gelişmeleri takip
etmek ve Osmanlı Devleti hakkındaki düşüncelerini öğrenmek amacıyla Avrupa’nın
önemli merkezlerinde sürekli elçilikler kurulmuş, Paris, Londra, Viyana ve
Berlin’e elçiler gönderilmiştir. Ülke parasının değerini korumak için yerli malı
özendirilmiştir. Resmi devlet matbaası kurulmuştur. İlmiye sınıfının ıslahı için
çalışıldı. Yeni kitaplar tercüme edilmiş ve Fransızca devletin ilk resmi yabancı
dili haline getirilmiştir.
III. Selim tarafından yapılmak istenen ıslahatlar;
yeniçerilerin tepkisi, devlet adamlarının lüks ve israfa dalmaları, İrad-ı Cedit
hazinesi için konulan vergilerin toplumda meydana getirdiği huzursuzluk ve
yabancı elçilerin aleyhte propaganda yapmaları gibi nedenlerden dolayı başarılı
olamamıştır.
Kabakçı Mustafa İsyanı’yla III. Selim öldürülmüş (1807) ve
Nizam-ı Cedit ıslahatları ortada kalmıştır
2.Tanzimat ile getirilmek
istene yenilikleri kimlerin , niçin istediklerini araştırıp bu konudaki
düşüncelerinizi yazınız.
Tanzimat ile getirilmek istene yenilikler dış baskılar
sonucunda ortaya çıkmıştır(1856 Paris Antlaşması)
-Fransa nın ısrarı ile diğer devletlerin de
katılımıyla(ingiltere,avusturya vsvs...) fermanın maddeleri
belirlenmiştir.Islahat fermanı çıkış kaynağını yabancı devletlerden alır.Paris
antlaşmasında yer aldığı için uluslar arası bir sorun haline
gelmiştir.
-Osmanlı devleti paris antlaşmasının şartlarını kendi
lehine çevirebilmek için bu fermanı ilan etmek zorunda
kalmıştır.
Islahat fermanının asıl
hedefi
- Müslümanlar ile gayri müslimler arasında her yönden tam
bir eşitlik sağlamaktır.
- Din, vergi, yargılama, eğitim, devlet memurluğu ve temsil
alanında o zamana kadar olan farklar kaldırılıyordu.
- Hukuki niteliği olarak ıslahat fermanı ferman
niteliğindedir.
Paris anlasması görüsmeleri sürerken Islahat Fermanı ilan
edilmisti.(1856) Bu Fermanla ilgili bir madde Paris Anlasmasında da yer
aldı.
3.Edebiyatta tanzimat ne zaman ve
niçin başlamıştır?
1860’da ilk özel Türk gazetesi olan “Tercüman-ı Ahval”in
çıkışı ile başlayan, Batı Uygarlığı’nın etkisinde gelişen Türk Edebiyatı’nın
ilk aşamasıdır. İsmini başladığı dönemin dönüm noktası olan “Tanzimat
Fermanı”ndan almıştır.
Tanzimat’la ortaya çıkan “orta sınıf”, kullandığı günlük
konuşma diline çok yakın bir dili olan kendi
edebiyatını yaratır ve onu toplumun hizmetine sunar. Bu
yeni edebiyat beraberinde yeni görüşleri ve o güne kadar Türk Edebiyatı’nda
görülmemiş olan yeni edebî türleri getirir, “yenileşme” olgusunu edebiyat yolu
ile halka benimsetmeye, halkı eğitmeye çalışır.
“Eski-Yeni” ikiliğinden kurtulamayarak hedefine tam olarak
ulaşamamakla beraber bu edebiyat dönemi Türk Edebiyatı’nda yepyeni bir sayfa
açmayı başarmıştır.
Peki… Bu edebiyatın getirdiği
yenilikler nereden gelmiştir? Bu edebiyata adını veren fermana neden ihtiyaç
duyulmuştur? Hedefe ulaşmayı engelleyen bu “ikilik” neydi?
Edebiyat’ın en büyük kaynağı beşeriyattır! Bu nedenle
Tanzimat Edebiyatını anlamak için önce Tanzimat Dönemi’ndeki sosyal olguları ve
yapılanları anlamak en akıllıca iştir.
4. 19. Yüzyılda İstanbul (Suriçi )
aait yaşamı araştırınız.
Bugünkü Eminönü ve Fatih ilçelerini kapsayan Suriçi klasik
Müslüman Osmanlı semtini temsil etmektedir. Bir imparatorluk merkezi olarak 20.
yüzyıl başlarına dek bu özelliğini sürdürmüştür. Suriçi'nde camiler ile her
türden dini yapılar bu bölgenin toplumsal ve kültürel örüntüsünde
belirleyicidir. Yine Süleymaniye Medresesi'nde yer alan Meşihat Suriçi'nin dini
bir merkez olma özelliğini tamamlar. Suriçi'nde bulunan bir diğer önemli yapı
Eyüp Camii'dir. Kara surları ile Haliç surlarının birleştiği yerin dışında yer
alan Eyüp Camii ve Türbesi islam dünyasının kutsal yerlerinden kabul
edilir.
Anıt eserleri camileri sarayı Babıali'si Kapalıçarşı'sı ve
diğer özellikleriyle Suriçi Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bir yerdi.
Osmanlı'nın kültürel değerleriyle yüklüydü.
Beyoğlu öteden beri Osmanlı'da Batı'nın simgesi olmuş bir
yerleşim yeridir. 16-19. yüzyıllar arasında Beyoğlu çevresinde mezarlıklar
kırlar üzüm bağları ve de tek tük yerleşimler vardır. Taksim'den ötesi boştur.
Bina toplulukları Cumhuriyet'te istiklal Caddesi ismini alana kadar Cadde-i
Kebir ile iki yanındaki beş on sokaktan ibaretti. Beyoğlu'nda yabancılar ve
azınlıklar yaşamıştır Türk ve müslümanlar yok gibiydi.
19. yüzyıldan itibaren Beyoğlu büyük bir değişim geçirir.
Beyoğlu'nun yaşadığı bu değişimde yangınların etkisi büyüktür. 19. yüzyılda
çıkan yangınlar Beyoğlu'ndaki Batı tarzı yapılaşmayı hızlandırmıştır. 1850'li
yıllardan sonra yeniden yapılaşmayla bir Avrupa kenti görünümü alan semt
Frenklerle azınlıkların kaynaşmış bir yaşam sahnesidir. Bu ülke ile ilgisizkopuk
ama parlak bir yaşamdır. Oteller balolar cafeler operalar dönemidir. Çok seçkin
bir yaşam hüküm sürmektedir. Avrupa'da bir oyun sergileyen dönemin en ünlü
sanatçıları yeni işlemeye başlayan yataklı vagonlara atladıkları gibi aynı
temsil ve konserleri Beyoğlu'nda verirlerdi.
Padişahlar saray halkı ve diğer kişiler Suriçi'ni birçok
mimari şaheselerle süslemeye gayret etmişler; şehre islami özelliğini veren
tipik camili siluetini oluşturmak için birbirleriyle yarışmışlardır. Birçok cami
han hamam hayır ve eğitim kurumları inşa edilmiştir. Bunların en ünlüsü ve en
eskisi Fatih Külliyesi'nde
Beyoğlu'nda yabancı elçilikler kurulduktan bir süre sonra
bunların etrafında Batılı bir koloni grubunun oluştuğu gözlenir. Böylece yabancı
uyruklu önemli bir topluluk Beyoğlu'nun hem nüfuslanma hem de şehircilik
açısından gelişmesinde etkili olmuştur. Beyoğlu'nda yaşam bu yabancı
elçiliklerin çevresinde biçimlenmeye başlar.
Beyoğlu'yu İstanbul'un diğer yerlerinden farklı kılan
taraflarından birisi de buranın atmosferi ile kaynaşıklık içinde olan kahvehane
ve pastahaneler ve meyhanelerdir. Özellikle meyhaneler eğlence semti Beyoğlu'nun
simgelerindendir.
Türkiye'de modern oteller ilk defa Beyoğlu'nda yapılmaya
başlandı. Beyoğlu özellikle 1870'li yıllardan itibaren güzel otel binalarına
kavuşmaya başlar. Bu dönemde oteller genellikle istiklal Caddesi ile Meşrutiyet
Caddesi kenarlarında yer alır. Otellerde daha çok yabancılar ve gayri müslimler
kalır.
Beyoğlu Batılı görsel sanatların merkezidir aynı zamanda.
Tiyatro sinema fotoğrafçılık gibi görsel sanatlar ilk olarak Beyoğlu'nda ortaya
çıkar gelişir. Beyoğlu'nda Batılı tiyatro temsilleri Fransız ve italyan gruplar
tarafından verilir. Daha sonra yerli tiyatrolarımız kurulur. Batı'nın sahne
tekniği yaşam biçimi kültürü tiyatro aracılığıyla sunulmaya
başlanır.
Sinemanın serpildiği yer de Beyoğlu'dur. Tiyatro salonları
sinema için de kullanılabilirdi. Onun için sinemanın da mayası Beyoğlu'nda
tuttu. Genelde istiklal Caddesi'nin iki yanındaki sinemalar tiyatrolara nazaran
daha uzun mesafe içine yayılmıştı.
Tüm bunlar da gösteriyor ki Batı kültürünün yaşam tarzının
etkin olduğu bir yerdi Beyoğlu. Burada özellikle Hristiyan ve Yahudilerin
yoğunlukta olduğu yabancı nüfus hakimdi. Suriçi'nde ise Müslüman ağırlıklı bir
nüfus hakimiyeti vardı. Suriçi'nde ahşap ve gösterişsiz binalar göze çarpar.
Beyoğlu'nda ise Batı mimarisiyle yapılmış bitişik vaziyette binalar
ağırlıktadır. Suriçi'nde islam'ın izleri çok açık bir şekilde görülür. Müslüman
halk dinine bağlı bir şekilde mütevazi bir yaşam sürer. Beyoğlu'nda dini
kaygılardan uzak hareketli şatafatlı eğlenceye düşkün bir yaşam vardır. Beyoğlu
eğlencenin merkezi olmuştur. Kısacası Suriçi'nin Doğu (islam) kültürünü;
Beyoğlu'nun Batı kültürünü simgeleyen yerler olduğu
söylenebilir.
Kaynak : http://www.gencmekan.com
5. F-Siyasal Alandaki Yenilikler
*Bu dönemde yapılan siyasal yenilikler ve verilen haklar
Avrupa ülkeleri tarafından yeterli bulunmamış ve Islahat Fermanı adında yeni bir
fermanın çıkarılması gerekmiştir (1856).
*Gelişen milliyetçilik akımlar,bu yöndeki siyasal
nitelikli ayaklanmaları hızlandırmıştır, azınlıklar kendilerine tanınan yeni
ve daha kapsamlı haklara rağmen daha fazlasını, hatta bağımsızlıklarını
istemişler ve bu yöndeki kopmalar artmıştır.
*Tutucu kesimin Tanzimat’a olan tepkilerine, 1860’da
basının ortaya çıkmasıyla aydınların Tanzimat’ın yetersizliği ve eksikleri
konusundaki eleştirileri eklenmiştir. Sonuç olarak Tanzimat Osmanlı
İmparatorluğu’nda hemen her alanda büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemdir.
Ancak bu değişimlerin bedelleri oldukça yüksek olmuştur.
Modernleşme ve yenileşme yolunda, ülke yarı sömürge durumuna düşmüştür, yapılan
yeniliklerin çoğu kağıt üzerinde kalmıştır.
*1840’da İlk Ceza Yasası çıkarılır ve ilk ticaret mahkemesi
açılır.
*1847’de toprak mülkiyeti ve kullanımıyla ilgili ilk yasa
çıkarılır.
*Yargı örgütünde büyük yenilik ve değişiklikler yapılır.
*1868’de Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ve Şurâ-yı Devlet (bugünkü
Yargıtay ve Danıştay’ın temelleri) kurulur
Tanzimat edebiyatı ile edebiyatımızda yeni bir döneme
girilmiş batı edebiyatından edebiyatımıza birçok yenilik girmiştir. İlk gazete,
ilk makale, ilk dergi, ilk roman, ilk hikaye, ilk tiyatro gibi değişiklikler
edebiyatımızı etkisi altına almıştır.
6.. Tanzimat Döneminde Çıkan Dergi
ve Gazeteler
BEDİR: Ahmet Mithat
Efendi; gazete; 1870 yılında çıkarılan kısa süreli bir
gazetedir…
CERİDE-İ HAVADİS: 1840
yılında çıkarılan ilk yarı resmi gazetedir…
DEVİR: Ahmet Mithat
Efendi; gazete; 1872 yılında çıkarılan kısa süreli bir
gazetedir…
DİYOJEN: Teodar Kasap;
dergi; ilk mizah dergidir…
HÜRRİYET: 1867 yılında
Ziya Paşa ile Namık Kemal Londra’da beraber çıkardıkları bir
gazetedir…
İBRET: Namık Kemal;
gazete; 1872 yılında çıkarılmıştır…
MECMUA-YI FÜNUN: Münif
Paşa; dergi; 1862 yılında çıkarılan ilk dergidir…
MUHBİR: Ali Suavi;
gazete; 1867 yılında çıkarılan bu gazete, dönemin yönetim biçimini sert bir
dille eleştirdiği için kısa bir süre sonra kapanmıştır…
TAKVİM-İ VAKAYİ: 1831
yılında devlet eliyle çıkarılan ilk resmi gazetedir. Türk toplumu ilk bu gazete
ile tanışmıştır. Bir resmi gazetedir, devletin yayın organıdır…
TASVİR-İ EFKÂR: 1862
yılında Şinasi tarafından çıkarılmıştır; Şinasi Paris’e gidince bu gazeteyi
Namık Kemal’e devretmiştir ve bir süre sonra da gazete
kapanmıştır…
TERCÜMAN-I AHVAL:
İbrahim Şinasi ile Agâh Efendi’nin 1860 yılında birlikte çıkardıkları ilk özel
gazetedir. Ayrıca bu gazete ile Tanzimat Edebiyatı başlar…
TERCÜMAN-I HAKİKAT:
1878 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından çıkarılmıştır; II. Abdülhamit
döneminde yayımlanan en önemli gazetedir; yönetime karşı siyasal muhalefet
yapmak yerine halkı eğitici ve okuma alışkanlığı kazandırıcı bir yayın
politikası izlemiştir…
DİĞER
HİKÂYE-İ İBRAHİM PAŞA VE
İBRAHİM-İ GÜLŞENİ: Hayrullah Efendi, ilk tiyatro denemesi,
1844
MUHAVERAT-I HİKEMİYE:
Münif Paşa; düzyazı; edebiyatımızdaki ilk düzyazı çevirileridir; 1859
yılında Fransız yazar Fenelon’dan çevrilmiştir…
TABSIRA: Akif Paşa;
anı; Türk edebiyatının anı türündeki ilk eseridir…
TELEMAK: Yusuf Kamil
Paşa; roman; edebiyatımızdaki ilk çeviri romanıdır; 1862 yılında Fransız yazar
Fenelon’dan çevrilmiştir; eser yayımlandığı zaman büyük bir ilgi görmüş, yedi
yılda dört kez basılmıştır; didaktik bir eserdir. Bu eser modern roman
anlayışıyla ilgisi yoktur…
MUHADERAT: İlk kadın
romancımız Fatma Aliye Hanım’ın romanı, 1892 …
HAZIRLIK:
1.EDEBİYAT, SOSYAL ve SİYASİ HAYAT
İLİŞKİSİ
Milletlerin edebiyatları, sosyal ve siyasal yapılarının
bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Sosyal ve siyasal yapıdaki değişme ve
gelişmeler en belirgin şekilde edebî ürünlerle dile getirilmektedir. Çünkü şair
ve yazarlar eserlerinde, genellikle ait oldukları toplumun yaşayış biçimini konu
alır.
Düşünceler evrensel olabilir, fakat duygular daha çok
toplumlara özgüdür. Toplumların en içten, en karmaşık duygularının, şuurlu bir
şekilde ifadesini bulduğu sanat dalı genellikle edebiyattır. Şair ya da yazar,
okuyucularıyla, birçok duygu ve düşünceyi paylaşan kişidir.
Sosyal yapı dinamiktir. Bugünkü dünya görüşümüz, hayata
bakış açımız, başka toplumlarla aynı olmadığı gibi birkaç yüzyıl önce yaşamış
olan atalanmızınkinden de farklıdır. Çevremizde sürüp giden maddî, manevî
değişmenin baskısı altında yaşayış şeklimiz, dilimiz ve edebiyatımız değişmeye
devam etmektedir. İçinde bulunduğumuz bu değişim sürecinden dolayı
edebiyatımızın sosyal yapıdan uzaklaşması ya da gelişimini sürdürememesi,
toplumumuzun sağlıklı bir şekilde kendini yenilemesini engeller. Çünkü sağlıklı
bir toplumun unsurları arasında sürekli ve karşılıklı bir etkileşim
vardır.
İnsanın bir fert olarak toplumdan, sosyal hayattan tecrit
edilmesi nasıl mümkün değilse, insan elinden çıkan edebî eserler de ortaya
çıktığı toplumun sosyal yapısından ayrı düşünülemez. En ferdî düşünen, tamamen
şahsî duygularını, kendi iç âlemini dile getiren şair ve yazarların eserlerinde
bile dikkatle incelendiği zaman içinde yaşadıkları toplumun derin izleri
görülebilir.
2. Tanzimat kelimesinin anlamından
yola çıkarak tanzimat dönemi edebiyatı ile ilgilki neler
söylenebilir?
Tanzimat düzenlemeler demektir. Edebiyatımızda da bu
dönemde birçok yenilik ve düzenleem yapılmıştır. Divan edebiyatı toplumsal
faydadan uzak bir edebiyattır. bu yüzden toplumla arasında bier uçurum
oluşmuştur. Tanzimat edebiyatı ile bu uçurum ortadan kalkmış. sanat toplumun
faydasına sunulmuş. toplum edebi eserlerle tanışmış, büyük bir ilgi
göstermiştir. sosyal v, kültürel ve siyasi hatattaki birçok yenilik bu yolla
toplumun istifadesine sunulmuştur.
sayfa
23
1. etkinlik
1. III. Selim'den
itibaren gerçekleştirilen yenilikler ve bu yeniliklerin kapsadığı
alanlar:
I. Mevcut asker ocaklarının düzenlenmesi,
II. Avrupa usulünde yeni bir ordu
kurulması,
III. Savaş teknik gruplarının düzenlenmesi.
III. Selim döneminde yapılan ıslahatlara Nizam-ı Cedit adı
verilmiştir. Bu dönem ıslahatlarının ağırlık merkezini askeri ıslahatlar
oluşturmuştur.
Nizam-ı Cedit Ordusu kuruldu. Bu ordu yeniçerilerden
seçilen ve Anadolu’dan getirilen askerlerden kurulmuştur. Avrupa tarzında
eğitilen bu ordu ilk askeri başarısını Akka’da Fransızlara karşı kazanmıştır.
Ordunun giderleri yeni kurulan İrad-ı Cedit hazinesi tarafından karşılanmıştır.
III. Selim donanmaya önem vermiş ve tersaneyi ıslah etmiştir. Mühendishane-i
Berr-i Hümayun (Kara Mühendishanesi) ve Mühendishane-i Bahr-i Hümayun (Deniz
Mühendishanesi) adıyla okullar genişletilmiştir. Avrupa’daki gelişmeleri takip
etmek ve Osmanlı Devleti hakkındaki düşüncelerini öğrenmek amacıyla Avrupa’nın
önemli merkezlerinde sürekli elçilikler kurulmuş, Paris, Londra, Viyana ve
Berlin’e elçiler gönderilmiştir. Ülke parasının değerini korumak için yerli malı
özendirilmiştir. Resmi devlet matbaası kurulmuştur. İlmiye sınıfının ıslahı için
çalışıldı. Yeni kitaplar tercüme edilmiş ve Fransızca devletin ilk resmi yabancı
dili haline getirilmiştir.
III. Selim tarafından yapılmak istenen ıslahatlar;
yeniçerilerin tepkisi, devlet adamlarının lüks ve israfa dalmaları, İrad-ı Cedit
hazinesi için konulan vergilerin toplumda meydana getirdiği huzursuzluk ve
yabancı elçilerin aleyhte propaganda yapmaları gibi nedenlerden dolayı başarılı
olamamıştır.
Kabakçı Mustafa İsyanı’yla III. Selim öldürülmüş (1807) ve
Nizam-ı Cedit ıslahatları ortada kalmıştır