Tanzimat Fermanı’nın İlan Edilmesindeki Etkenler Nelerdir?

Tanzimat Fermanı’nın İlan Edilmesindeki Etkenler
II. Mahmut'un 1826-1839 yılları arasında gerçekleştirdiği ıslahatlar, 3. Selim zamanından beri 
yapılan ıslahatların devamı olup, Tanzimat ıslahatlarının öncüsüdür. Bu noktada, Tanzimat 
kavramının 1839'dan önce kullanıldığı ve II. Mahmut döneminde ilan edilmesinin planlandığını 
görmekteyiz. Mustafa Reşit Paşa, Osmanlı Devleti'nde bir reform yapmayı kafasına koymuştu. Bu 
projeye "Tanzimat-ı Hayriye" adını vermiş ve bu reform paketini hazırlayıp bir hatt-ı hümayunla ilan 
edilmesi hususunda II. Mahmut'u ikna etmişti. Bu amaçlarla 24 Mart 1838 yılında “Meclis-i Vala'yi 
Ahkâm-ı Adliye” kuruldu. Meclisin görevi Tanzimat-ı Hayriye'nin nasıl hazırlanacağını müzakere 
etmek idi. Meclis 31 Mart 1838'de ilk toplantısını yaptı. Meclis-i Vala-yı Ahkâm-ı Adliye'nin kurulması 
ile başlayan Tanzimat-ı Hayriye'nin Gülhane Hattı'nda belirtilen esasların büyük bir kısmını içerdiği 
görülmektedir. Nitekim II. Mahmut, Meclis-i Vala'yı kurdurarak, yeni düzenlemeler yapma yetkisini 
bu Meclise devretmiş, iktidarının bir kısmından feragat etmiştir. Reşit Paşa'nın Hariciye Nazırı sıfatı 
ile talebi, bu meclisin yetki alanına girmektedir. Padişah acil görünenleri uygulamaya sokarken, 
meclisin yetkilerini çiğnememeye özen göstermektedir. Tanzimat Döneminin ayırt edici vasfı olan, 
saray iktidarının bürokrasi (Meclis-i Ahkâm-ı Adliye)ile paylaşıldığına dair bir işarettir. Bu açıdan 
Tanzimat meclislerinin, kanunlaştırma hareketi ile birlikte idari, mali, adli ve eğitimle ilgili 
olanlarda bir reform hareketi hazırlamak ve iktidarın saray ve Bab-ı Ali bürokrasisi ile paylaşılmasına
geçişi noktasında da işlevsel olmasından dolayı, II. Mahmut dönemi ile Tanzimat Dönemi arasında bir 
geçiş meclisi niteliğinde olduğunu söyleyebiliriz. 
Mustafa Reşit Paşa, II. Mahmut öldüğünde İngiltere'de bulunuyordu. Abdülmecit tahta 
çıktığında İstanbul'a gelerek Tanzimat hazırlıklarına başladı. Abdülmecid'in Dışişleri Bakanı Mustafa 
Reşit Paşa, Batı uygarlığına hayran bir devlet adamıydı. Elçilik yaptığı Paris ve Londra 'da bu 
ülkelerin yönetim sistemlerini inceleyip yakından bakma imkânı bulmuştu. Mustafa Reşit Paşa, 
devlet yönetiminin her din ve mezhepten tebaanın hak ve hürriyetlerini güvenceye alacak ve kanun 
hâkimiyetini tesis edecek şekilde yeniden düzenlenmesini istiyordu. Bu düzenlemeleri öngören bir 
ferman yayınlaması hâlinde, Batılı ülkelerin Hıristiyan tebaanın haklarını bahane ederek, Osmanlı'nın
içişlerine karışmayacağına, düzenin yeniden sağlanacağına ve böylece çöküşün durdurulacağına 
inanıyordu. Reşit Paşa, fikirlerini Sultan Abdülmecid'e açarak, ıslahatın gerekliliğini anlattı. 
Abdülmecit de, M. Reşit Paşanın fikirlerini kabul etti. Fermanın hazırlanmasını M. Reşit Paşa 'ya 
bıraktı. Bu vazifeyi üzerine alan M. Reşit Paşa, geceli gündüzlü çalışarak, kendi kalemi ile bir ferman 
sureti hazırladı, Abdülmecid'e okudu. Fermanı beğenen padişah, temize çektirip imza etti. Padişahın 
imzasını taşıyan tebliğ ve emirlere "Hatt-ı Hümayun" denildiği için bu ıslahat projesine de "Hatt-ı 
Hümayun" denildi. Gülhane Parkı'nda okunduğu için de "Gülhane Hatt-ı Hümayun" denildi".
Read more

Edebiyatta Söz Sanatları Nelerdir?

Söz Sanatları
1 ) Teşbih (Benzetme) :
Anlama güç katmak için, aralarında gerçek ya da mecaz, 
çeşitli yönlerden ilgi, benzerlik bulunan en az iki varlıktan 
zayıf olanı nitelik bakımından güçlü olana benzetme 
sanatıdır.
Teşbih sanatında en az iki, en fazla dört öğe bulunur. 
Öğeleri şunlardır :
1- Benzeyen : Birbirine benzetilen şeylerden nitelik 
bakımından güçsüz olanıdır.
2- Kendisine Benzetilen : Birbirlerine benzetilen şeylerden 
nitelik bakımından daha üstün ve güçlü olanıdır.
3- Benzetme Yönü : Benzeyen ve kendisine benzetilen 
arasındaki ortak noktadır. Zaten benzetme bu ortak noktayı 
belirtmek için yapılır.
4- Benzetme Edatı : Benzeyen ve kendisine benzetilen 
arasında benzetme ilgisi kuran kelime veya ektir.
Ör: Bu sesler dokunuyor en ağrıyan yerime,
Bir eski çıban gibi işliyor içerime.
(Ayak Sesleri/ Necip Fazıl Kısakürek)
Benzeyen: Sesler
Kendisine benzetilen unsur:Eski çıban
Benzetme yönü: Batmak,işlemek
Benzetme edatı: Gibi
Ör: Kömür gözlüm, gül dudaklım
Sen de bir gün perişan ol
Hicranî
Benzeyen: göz - dudak
Benzetilen:kömür – gül
2) İstiare(İğretileme) :
Sadece benzeyen ya da benzetilenle yapılan teşbihe istiare 
denir. Açık istiare ve kapalı istiare olmak üzere ikiye ayrılır.
a- Açık istiare: Benzetme öğelerinden sadece kendisine 
benzetilenin bulunduğu benzeyenin bulunmadığı istiaredir.
Ör: Yüce dağ başında siyah tül vardır.
Benzeyen: bulut(söylenmemiş)
Benzetilen:siyah tül (söylenmiş)
Ör: Havada bir dost eli okşuyor derimizi 
Benzeyen: Rüzgar(söylenmemiş)
Benzetilen: dost eli(söylenmiş)
b- Kapalı istiare: Benzetme öğelerinden sadece 
benzeyenle yapılan istiaredir. Kapalı istiarede kendisine 
benzetilen yer almaz.
Ör: Yüce dağların başında 
Salkım salkım olan bulut.
Benzeyen:Bulut(var)
Kendisine benzetilen:üzüm(yok) 
Ör: 
Bir arslan miyav dedi 
Minik fare kükredi
Fareden korktu kedi
Kedi pır uçuverdi
Dörtlükte ‘’aslan’’ , ‘’miyav’’ sözcüğüyle kediye;fare, 
kükredi sözcüğüyle aslana; ‘’kedi’’ ‘’uçuverdi’’ sözcüğüyle 
kuşa benzetilmiştir. Ancak dörtlükte benzetilene yer 
verilmemiştir.
3) Teşhis (Kişileştirme) :
İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insana özgü bir 
özellik verme sanatına teşhis denir.
Ör: Ağlama karanfil beni de ağlatma 
Sil göz yaşlarını
4) İntak (Konuşturma) :
İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların konuşturulması 
sanatıdır. Konuşturma kişileştirmeden sonra gelir.Varlıklar 
önce kişileştirilir sonra gerekirse konuşturulur.Her intakta 
bir kişileştir me vardır ama her kişileştirmede bir intak 
yoktur.Fabllar bu sanata örnektir.
Ör:Mor menekşe:’’Bana dokunma;’’diye bağırdı.
5) Tezat (Karşıtlık) :
Aynı varlığın, olayın, durumun…birbirine karşıt iki yönünü bir 
arada belirtmeye ya da birbirine karşıt kavramlar arasında 
ilgi kurmaya tezat denir.
Ömrümde zararsız günümü bilmem Her senede yüz 
milyonluk kârım var. (Huzuri) 
Aşk derdiyle hoşem el çok ilâcımdan tabip Kılma derman
kim helakim zehr-i dermânındadır (Fuzuli)
6) Mübalağa(Abartma) :
Bir sözün etkisini arttırmak amacıyla bir şeyi olduğundan 
çok göstermek ya da olmayacak biçimde anlatma sanatıdır.
Ör: Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ 
Ör: Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? 
Gömelim gel seni tarihe desem,sığmazsın.
7) Telmih(Hatırlatnma) :
Söz arasında herkesin bildiği bir olaya ya da kişiye işaret 
etme sanatı. 
Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu, 
Kerem’in sazına cevap veren bu. 
Gökyüzünde İsa ile, 
Tur dağında Musa ile , 
Elindeki asa ile, 
Çağırayım Mevlam seni.
Yunus Emre 
8) Tecahül-i Arif(Bilip de Bilmezlikten Gelme) :
Anlam inceliği oluşturmak için herkesçe bilinen bir gerçeği 
bilmez görünerek anlatma sanatıdır.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? 
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Cahit Sıtkı Tarancı 
9) Hüsn-i talil(Güzel Bir Nedene Bağlama) :
Sebebi bilinen bir olayın meydana gelişini,gerçek sebebinin 
dışında başka,güzel bir nedene bağlamadır.
Senin o gül yüzünü görmek için 
Sana güneş bakmak için doğuyor.
10) Tenasüp (Uygunluk) :
Anlam yönünden birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada 
kullanmaktır.
Ör: Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip
Kılma derman kim helakim zehr-i dermendadır.
●Bu dizelerde ‘’dert,derman,ilaç,tabip’’ birbiriyle 
ilgili sözcükler olarak kullanılmıştır. 
11) Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması) :
Bir sözün benzetme amacı güdülmeden başka bir sözcük 
yerine gerçek anlamı dışında kullanılması sanatıdır.
Ör:Ankara bu olaya tepki gösterdi.
Burada tepki gösteren şehir değil.Anakara da bulunan 
hükümettir.Mecaz-ı mürsel yapılmış.Şehir söylenmiş 
hükümet kastedilmiştir.
Ör:Cemil Meriç’i her okuyuşumda yeni bir şeyler buluyorum. 
(Kitabını okuyorum kendisini değil)
Read more

Edebî Eser (Edeb Metin) Nedir? Tanımı ve Özellikleri Nelerdir?

Edebî Eser (Edeb Metin); Tanımı ve Özellikleri
İnsanın duygu ve düşüncelerini; özlem ve dileklerini estetik 
ölçüler içinde anlatan ve okuyucuda güzellik duygusu yaratan 
dil ürünlerine edebî eser(metin) denir.
Özellikleri
- Edebî eser okuyanı etkilemelidir.
- Anlatımı güzel düşüncesi sağlam ve özlü olmalıdır.
- Konusu;ait olduğu toplumun ve yazıldığı dönemin 
özelliklerini yansıtmalıdır.
- Eser zamanın süzgecinden geçtikten sonra toplumca 
anlaşılıp beğenilmelidir.
- Duygu ve düşünceler belli bir edebî türe uygun olarak 
anlatılmalıdır.
- Eser estetik ölçüler içinde ,belli bir sanat anlayışıyla 
yazılmalıdır
Read more

2013 - 2014 11. Sınıf Dil ve Anlatım Sayfa 11 - 12 Soruları ve Cevapları ( MEB )

11. Sınıf Dil ve Anlatım Kitabı Cevapları (MEB 2013- Metinlerin Sınıflandırılması - Ölçme ve Değerlendirme) sayfa 11-12


 Metinlerde dil, “göndergesel işlev”de kullanıldığında varlık ve eşyaları somut olarak
ifade eder.          
 Sanat metinlerinde dil daha çok şiirsel (sanatsal) işlevinde kullanılır.
 Sanat metinleri  coşku ve heyecanı dile getiren metinler ve olay çevresinde gelişen metinler olmak üzere
gruplandırılır.
 Kelimeler öğretici metinlerde genelde gerçek anlamda kullanılır.
 Sanat metinleri bir iletişim çeşididir.                                                              ( D )
 Anlatmaya bağlı metinler “öğretici metinler” ve “sanat metinleri” olmak üzere ikiye ayrılır.           ( Y )
 Edebî metinlerde dil daha çok “dil ötesi” işlevinde kullanılır.          ( Y )
 Öğretici metinlerde dil daha çok “göndergesel” işlevinde kullanılır.                    ( D
 Metinleri kullanılan dilin işlevlerine göre gruplandırmak mümkün değildir.             ( Y )

A)    Roman
B)    Biyografi
C)    Hikâye
D)    Tiyatro
E)    Mektup

CEVAP: D

A)    Gerçeklikle ilişkileri bakımından
B)    Kullanılan dilin işlevleri bakımından
C)    Yazılış amaçları bakımından
D)    Kullanılan anlatım türleri bakımından
E)    Paragraflarının uzunlukları bakımından

CEVAP: E

A)    Makale                      B) Fabl                   C) Gezi Yazısı                      D) Hikâye                    E) Hatıra

5.soruyla ne kastedildiği pek anlaşılmıyor. Kişisel hayatı konu edinen öğretici metinler ve sanat metinleri şeklinde ikişerli gruplandırma soruluyorsa “makale” dışta kalır.  Ama “makale” de bir öğretici metindir.
Fabl, hikâye: sanat metinleri
gezi yazısı, hatıra, makale: öğretici metin
gezi yazısı, hatıra (anı): kişisel hayatı anlatan öğretici metinler
makale: gazete çevresinde gelişen öğretici metin

6.   “Gerçeklik-öğretici” kavramları aşağıdaki edebî türlerden hangisi ile ilgilidir?
A) Fabl                      B) Roman                     C) Tiyatro                     D) Makale                   E) Masal

CEVAP: D

7.   Memidik söğüt yaprağı bıçağını olanca hızıyla kınından çekti, bıçak ay ışığında bir şimşek mavisinde parlayarak havada geniş bir yay çizdi. Memidik'in bütün bedeni avına atılmaya hazır kaya atmacaları gibi gerildi. Olduğu yerde bir sıçradı, sonra gene gergin, gerilmiş bacakları titreyerek öyle kalakaldı. Bedeni tepeden tırnağa ağır bir kurşun külçesine dönmüştü. Öyle kıpırtısız... Çalının içine yumulmuş titriyordu. Hem titriyor hem de söğüt yaprağı sapını var gücüyle sıkıyordu.
Yukarıdaki parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi kullanılmıştır?
A)     Öyküleme-açıklama
B)     Betimleme-öyküleme
C)     Betimleme-tartışma
D)    Açıklama-tartışma
E)     Betimleme-açıklama

CEVAP: B

8.   Sözcüklerin temel ve yan anlamlarının yanı sıra bir de duygu değeri vardır ki kimi sözcüklerde bu bulunmayabilir. Söz gelimi açı, üçgen, teğet sözcüklerinin duygusal bir değeri yoktur; kimi sözcük­lerde ise çeşitli tasarım ve duyguları içeren bir ayrı katman var gibidir. Onları duyduğumuzda ya da okuduğumuzda temel anlamlarıyla birlikte bu duygusal yönleri de zihnimizde canlanır, bizde kimi çağrışımlar uyandırır.
Dil, yukarıdaki parçada hangi işlevde kullanılmıştır?
A)     Göndergesel işlevinde
B)    Alıcıyı harekete geçirme işlevinde
C)     Heyecan bildirme işlevinde
D)     Kanalı kontrol işlevinde
E)     Şiirsel işlevinde

CEVAP: A

9.   Sanat eserinde konunun esas değil, sadece bir vesile olduğunu birçok şairin aynı konuları işlemeleri de gösterir. Leyla ve Mecnun konusu üzerinde birçok şairimiz eser vermişlerdir ama bunlardan en çok Fuzûlî'ninki yaşamakta ve gerçek bir değer taşımaktadır. Baudelaire (Bodler), Kötülük Çiçekleri'ndeki şiirlerinden pek çoğunun konusunu, romanları dilimize bol bol çevrilmiş olan Xavier de Montepin'in (İgzaviye dö montepen) Alçıdan Kızlar adlı bayağı şiir kitabından almıştır. Bugün Montepin'in şiirlerini kim okuyor hatta kim hatırlıyor? Aynı konular Baudelaire'de yaşayarak yepyeni içeriklerle zengin­leşmemiş midir?
Yukarıdaki parçanın anlatımında düşünceyi geliştirme yollarından hangisi daha ağır bas­maktadır?
A)     Tanımlama
B)     Karşılaştırma
C)     Tanık gösterme
D)     Örneklendirme
E)     Benzetme


CEVAP: D (örneklendirme)


Kaynak; http://sorucennetinet.blogspot.com
Read more

2013 - 2014 9. Sınıf Dil ve Anlatım Sayfa 14 - 20 Soruları ve Cevapları ( Ekoyay Yayınları )

7. ETKİNLİK

Burada yanlış iletişim kurulmuş mesaj yanlış verilmiştir. bu yüzden istenilen maksat elde edilememiştir.İletişimde ileti kişilerin çevre ve kültür düzeyine uygun olmalı.
Kişi, kendisine gönderilen iletiyi her zaman olduğu gibi anlamayabilir. İçinde bulunduğu ruh haline, deneyimlerine, yetişme tarzına, kişilik özelliklerine göre olduğundan farklı anlayabilir. Günlük hayatımızda arkadaş sohbetlerinde bazı konuşmaları farklı anlayanlar olabiliyor. Şaka yapıldığında bazıları gülüp geçerken bazıları aşırı tepki verebiliyor.
Alınan her iletiye tepkiler aynı olmaz. bunda kişinin içinde bulundu durum, bilgisi, kültürü ve bakış açısı etkilidir.
8. ETKİNLİK
Sıra kelimesi okul ve bankada hangi anlamlara gelir?
Okulda "öğrencinin oturduğu yer, masa" anlamına gelirken bankada "banka işlemleri yaptırmak isteyen müşterilerin oluşturduğu kuyruk" anlamına gelmektedir. Bir sözcüğün ortama göre farklı anlamlar kazanmasının sebebi "bağlam"dır. İleti "bağlam"a göre farklı anlamlar kazanır.



14.İletişimin oluşması için ortamın olması gerekir. İletişimin oluştuğu ortam bağlamdır. İletişimin sağlıklı olması için uygun bir ortamın olması gerekir. İletişim de ileti bağlama göre anlam kazanabilir.
gönderici  .....>   Hasan:     İleti......>yarın bize gel, Kanal.................> sözlü iletişim, Alıcı......> Ayşe, tamam, yarın sizdeyiz:::::>geri bildirim
9. ETKİNLİK
.............
Dille gerçekleştirilen iletişim; resim, şekil,işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha kullanışlıdır. Dille duygu ve düşünceler daha iyi ifade edilir, iletişim daha hızlı ve etkilidir.

10. ETKİNLİK (SAYFA 16)


GÜL: Bir çiçek çeşidi (Gül deyince zihnimizde bir anlam oluşuyor, zihnimizdeki gül görüntüsü- GÖSTERİLEN -)
G.Ü.L - (Gül kelimesindeki seslerdir. - GÖSTEREN-)

Gül kavramını ifade etmek için herhangi bir metinde onun kendisi değil de  temsil eden kelime kullanılır. Bu dil göstergesidir.   dil göstergesinde varlık gösterilmez. dil göstergesinde semboller vardır.

Gösterge, gösterdiği nesnenin kendisini değil, kendi dışında başka bir şeyi gösteren, akla getiren işaret ya da olgudur.
Çünkü bir varlığı sembolle göstermek farklı, varlığın kendisi farklıdır.

Göstergeleri inceleyen bilim dalına göstergebilim denir.
11. Etkinlik:
 ????? Fotoğraflar doğal göstergedir.
????? heyecan duygusunun göstergesidir.
????? sonbahar mevsiminin göstergesidir.
????? Bu adam doktordur, polistir, itfaiyecidir, zengindir ve ya fakirdir hükmünü vermemizi sağlayan şey onların giysileridir.
rüzgar, kuşlar, doğal gösterge
gözlerim ,kapal ı   dil göstergesi
dalyanlarda ağalrın çekilmesi  sosyal gösterge

12. etkinlik:
Gösterge ve Türleri:
Kendi dışında başka bir şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen, kelime, nesne, görünüş ve olgulara gösterge denir.
Türleri:
a) Dil Göstergesi:
Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer.
b) Doğal Gösterge:
Ülkelerin doğal güzellikleri, yaprakların sararması…
C) Sosyal Gösterge:
Trafik ışıkları, görgü kuralları…

İletişim Kurarken Kullanılan Göstergeler Nelerdir?
* Dil göstergeleri:
Söz veya yazıyla gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer. İnsan duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde dil ile anlatır. Dille gerçekleştirilen iletişim resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha güçlü ve daha kullanılışlıdır.

* Dil dışı göstergeler:
Resim, şekil, işaret, hareket, jest ve mimikler bu gruba girer.

13. ter........ret            ay......ya        laf......fal     bu sözcükleri tersinden okuduğumuz zaman anlam tamamen değişmekte başka bir varlığı göstermektedir.  Bunun sebebi her varlığı gösteren semboller farklıdır. her varlığın göstergesi  farklıdır.

14. etkinlik:   
  fokurdamak, horuldamak, gürükdemek, melemek,  ulumak..gibi
15. etkinlik

İstanbulu'u seyrediyorum diye de ifade edebilirdi.



16. Etkinlik:
Geçmiş yüzyıllarda yaşamış yazarların eserleri ve fikirleri yazı vasıtasıyla günümüze ulaşmışlardır.
evde bulamdığımız bir arkadaşımıza geldiğimizi onu aradığımızı haber evrmek için not bırakırız.
17. Etkinlik:
yavuz sözcüğünün anlamı  birinci cümlede olumsuz anlamda kullanılmıştır.
18. Etkinlik:
1. kalp gerçek anlamda kullanılmış. oragan anlamında kullanılmış.
2.  Acımasız , merhametsiz, katı anlamında kullanılmıştır.
19. Etkinlik:
 ??? Atatürk basın hürriyetinden bahsetmiş.
??? milletin ve memleketin menfaatlerine dikkat ve hürmet etmelidirler idye ifade etmiş.
??? yine basın hürriyeti olarak görmüş.
                        
                                         ÖLÇME DEĞERLENDİRME
1.  Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun cümlelerle doldurunuz.
......dİl
.....iletişim denir.
2.  Aşağıdaki cümlelerin başına yargıalr doğru ise D yanlış ise Y yazınız.
(   D )
(  Y  )
( Y  )
( D )
3.  D
4. D
5. B
6.  E bağlam 

Bu yazı http://yeniedebiyat.blogspot.com/ sitesinden alınmıştır.
Read more

Mitoz ve Mayoz Bölünme Arasındaki Farklar Nelerdir?

Mitoz bölünme ile oluşan hücrelerin kalıtsal yapısı ile ana hücrenin kalıtsal yapısı aynıdır.Bu durum türde kalıtsal karakterlerini devamını sağlar. 
Mayoz bölünme ile oluşan hücrelerin kalıtsal yapısı ile ana hücrenin kalıtsal yapısı farklıdır. Ancak bu farklılık tür için bir olumsuzluk değildir. Kalıtsal yapıdaki farklılık, bir yandan tür içi çeşitliliği, diğer yandan bu türe ait farklı karakterlerde bireylerin meydana gelmesini sağlayan bir etkendir.
Read more

2013 - 2014 11. Sınıf Edebiyat Sayfa 27 - 40 Soruları ve Cevapları ( MEB )

11.Sınıf MEB Türk Edebiyatı CEVAPLARI
3. Ünite: Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler /
SAYFA 27:
 Hazırlık Çalışmaları
1. KASİDE
• Klasik Türk edebiyatı nazım biçimidir.
• Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılırlar.
• Aruz ölçüsüyle yazılmıştır.
• Nazım birimi beyittir.
• En az 31, en çok 99 beyitle yazılır.
• Altı bölümden oluşur.
* Kafiye düzeni "aa-ba-ba-ba..." şeklindedir.
2.  Robot şiiri 1870'li ya da 1920'li  yıllara ait olamaz. İlk robotlar bu tarihten sonra yapılmaya başlamıştır.
3. Öncelikle bu dönemi ortaya çıkaran sosyal, siyasal, ekonomik yapıyla ilgili kısaca bilgi verilir, da sonra da bu dönemde eser vermiş şairlerin şiirlerinden örnekler verilerek dönemin şiir özellikleri  çıkarılır. En sonunda da  bu dönem şiirinin özellikleri maddeler halinde tahtaya yazılır:


SAYFA 29:

İNCELEME
1.METİN
1. a. Bu tür ses benzerliklerime şiire has bir ahenk yakalanmıştır. Şiirlerde bu tür ses benzerlikleri redif ve kafiye şeklinde isimlendirilirler. Tekrar eden "-den" ler redif, "-etler tam kafiyedir.
b. Bu kelimeler,uzun ses değerine sahip kelimelerdir.Bu kelimelerin kısa ses gibi okunması şiirin ahenginin bozulmasına sebep olur.
 

SAYFA 30:

2. a.İki kaside vurgu ve tonlama bakımından farklıdır.Çünkü Hürriyet Kasidesi'nin teması özgürlük, Nefinin kasidesinin teması "Murat Hana Övgü"dür.Temaların farklı olması söyleyişi de etkilemiştir.
b. Bu kasidelerin söyleyiş tarzları ile yazıldıkları dönemlerin edebî, siyasi ve sosyal özellikleri ara­sında bir ilişki kurulabilir. Nefî'nin yaşadığı çağda kasideler bu şekilde yazılıyordu. Bu tarzdan o devrin zihniyetine ulaşabiliriz. Kaside bir Osmanlı Padişah'ına sunulduğu için şair, söz sanatlarını padişah'ın övülmesi için çok fazla kullanmıştır. Şiirin iç akışında, kasidenin sunulduğu kişinin özelliklerini yansıtan kelime ve tamlamalar seçilmiştir. Namık Kemal'in kasidesinde hürriyetten bahsedilmesi, dönemin yönetiminin eleştirilmesi, nazım şekli aynı kalmakla birlikte içeriğinin değiştirilmesi   şiirlerin yazıldığı ortamın zihniyetiyle, yani edebî, siyasi ve sosyal özelliklerime yakından ilgilidir.
3. a. Hürriyet Kasidesi'nde birimlerin yerlerinin değiştirilmesi şiirin akışını ve anlamını BOZMAMAKTADIR.Çünkü kasidede her birim kendi içinde anlamlıdır, anlam aynı birim içinde başlar ve biter.
b. Hürriyet Kasidesi'ni oluşturan birimleri anlamlı bir bütün hâline getiren unsur, hürriyet temasıdır
4. a.
Klasik Türk Edebiyatında Kaside Nazım Şekli­nin Yapı Özellikleri
Hürriyet Kasidesi'nin Yapı Özellikleri
1. Genellikle 31-99 beyitten oluşur.
2. Nesib, girizgâh, methiye, tegazzül fahriye ve dua bölümlerinden oluşur.
3. Kafiye düzeni aa / ba / ca... şeklindedir.
4. Kasidenin sonlarına doğru şair, mahlasını kul­lanır.
5. İthaf edildiği kişinin adını içeren bir başlığı vardır.
1.31 beyitten oluşmuştur.
2.Klasik bölümler yoktur.
3.Kafiye düzeni "aa/ba/ca..." şeklindedir.
4.Şair son beyitte mahlasını kullanmamıştır.
5.Kaside soyut bir kavram için yazılmıştır, baş­lığı da bu soyut kavramdır.
en doğrusu edebiyat fatihinde...
b.Hürriyet Kasidesi'nde kaside nazım biçiminin kullanılması divan şiiri geleneinin devam ettiğini buna karşılık hürriyet gibi bir temanın işlenişi nazım şeklinin içeriğinde değişiklik yapıldığını gösterir.(edebiyat fatihi,en doğrusu, en iyisi)

 SAYFA 31:

5."Cihangîrâne bir devlet çıkardık bir aşîretden"  mısrası  tarihi bir değeri;
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez i'ânetden" ve 
 "çıkar asar-ı rahmet ihtilaf re'yi ümmetten" dizeleri sosyal değerleri gösterir.
6. "Hürriyet" teması Tanzimat döneminin ana unsuru olduğu için döneminin tarihi ve sosyal,siyasi gerçekliğiyle ilişkilidir.
7. a.
Divan şiirinde işlenen temalar: Aşk tabiat güzellikleri din ve devlet büyüklerine övgü tasavvuf ve ahlak
Hürriyet Kasidesi'nin teması : Hürriyet sevgisidir.
Divan şiirinde işlenen temalar hürriyet temasından dönemin gerçekliği bakımından farklıdır.
b. Bu durum Tanzimatla birlikte "birey"in ön plana geçtiğini gösteririr.
8. Hürriyete Doğru ve Hürriyet şiirlerindeki hürriyet teması şiirin bütününe yayılarak işlenmiştir.Hürriyet Kasidesinde ise bu tema birimler(beyitler) içinde işlenmiştir.(EN DOĞRUSU EDEBİYAT FATİHİ'NDE)

 SAYFA 32:

9.         Hakîr olduysa millet sânına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetden
Bu beyitte şair, "altın yere düşmekle değerinden bir şey kaybetmez" atasözünü kullanarak iktibas (alıntı) sanatını uygulamıştır. Bu sanatta şair, sözüne vuruculuk katmak için deyimler, atasözleri, ayet ve hadisleri şiirinde kullanır. Bu dönemde ülkenin içinde bulunduğu kötü durum anlatılmak istenmekte­dir. Şair, milleti değerli bir taşa benzetmiş ve milletin eski zenginliğini kaybetmesini, cevherin yere düşmesi şeklinde düşünmüştür. Şaire göre eski güzel günler yeniden gelecektir. Devletin ve milletin asıl değeri bu sefer ortaya yeniden çıkacaktır.
Durur ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i miüetde
Çıkar âsâr-ı rahmet ihtilâf-ı re'y-i ümmetden
Bu beyitte de milletin bir amaca doğru birlik içinde yürümesinin öneminden bahsedilmektedir. Devrin şartları icabı ve diğer devletlerin baskıları sonucu ülke parçalanmanın eşiğinde bulunmaktadır. Ülkeyi bu durumdan kurtaracak yegane güç, milletin fikir birliğine sahip olarak tek bir amaç etrafında kenetlenmesidir. Bu kenetlenme olmazsa, ülke kısa sürede parçalanacaktır. Beyitte peygamberimizin bir hadisine telmih (hatırlatma) yapılmıştır. "Ümmetimin fikir ayrılığından rahmet beklenir." Şeklindeki bu hadise şair telmih sanatıyla temas etmiştir.

10. Yeni Kavram ve İmgeler: Hürriyet, eşitlik, vatan sevgisi,hamiyet kanıyla yoğrulmak, gayret-cevher, vatan yolunda toprak olmak...
11. Bir milletin ve insanın hürriyeti nasıl değerlendirdiğidir. Hürriyet olmadan insan, bireysel haya­tını özgürce yaşayamaz. Bu durumda insan, kendini baskı altında hissedecek ve sürekli huzursuz olacaktır.
12.
13. Namık Kemal, vatan için savaşan, didinen, içi vatan sevgisiyle dolu bir şairdir. Atatürk, Namık Kemal'in bir beytini değiştirerek kullanmıştır. Namık Kemal, ülkenin içinde bulunduğu durumda bir kurtarıcı arayarak, sağa sola sorular yöneltmekte, ülkenin kurtarılıp kurtarılamayacağından endişe etmektedir. Atatürk ise, değiştirdiği bu beyitle "vatanın mutlaka kurtarılacağını" söylemektedir. Namık Kemal endişeli, Atatürk ise kararlıdır. Namık Kemal'i, eserinde belirttiği gibi "hürriyet" ve "vatan" kavramlarıyla özdeşleştirebiliriz. O, hürriyet ve vatan şairidir. Onu böyle düşünmemizde, onun hürriyete ve vatana oları âşık kişiliği ve yazdığı eserlerde sürekli bu iki kavramı en üstte tutması, sürekli bu kavram­ların değerini insanlara anlatması etkili olmuştur.
14. a. Namık Kemal, doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen bir yazardır. Vatanını ve hürriyetini çok sevdiği için, ülkenin içinde bulunduğu zor şartlardan kurtarılması için elinden gelen her türlü gayre­ti göstermiştir. Devrin siyasi kişileriyle de irtibatı olan şair, hükümeti yanlış icraatları sebebiyle eleştir--niştir. Bu eleştiri onun dürüst bir insan olduğunu gösterir. Şiirinde de dediği gibi, makam, mal mülk ve şöhret için alçalmamış, hak bildiği yolda hiçbir şeyden korkmadan dosdoğru ilerlemiştir. Ona göre Avrupalıların Osmanlı'ya göre bazı teknik üstünlükleri vardır. Bu teknik üstünlüğü onlardan alırsak, biz­deki "hamiyet" mayası bizi onlardan daha zengin ve üstün yapacaktır. Bu amaçla yazdığı yazılarda ülkenin İslam birliği içinde refaha kavuşabileceğini, ülkenin ırk olarak farklı köklerden gelen milletlerinin tek bir potada, yani din potasında birleşebileceğine inanmış bir fikir adamıydı. Ayrılıkları değil, birlik olabileceğimiz yönlerimizi hep en üstte tutmalıyız. Namık Kemal, bu ideali uğrunda pek çok eser yaz­mıştır.
SAYFA 33:

2. METİN
1. Bir katre içen çeşme-i pür-hûn-ı fenadan "-dan'lar redif, "-â"lar yarım kafiyedir. Başın alamaz bir dahi bârân-ı belâdan
idrâk-i me'âli bu küçük akla gerekmez "-mez'ler redif, "-ek"ler tam kafiyedir.
Zîrâ bu terâzû o kadar sıkleti çekmez
Beyitlerde "-r, -k, -I" sesleriyle aliterasyon yapılmıştır. Ritim, aruz ölçüsüdür. Kafiye, redif ve tek--arlanan kelimeler vardır. Kafiye şeması "aa-ba-ca.....bb" şeklindedir.
2.Terkibibent devrin söyleyiş tarzından çok farklıdır. Şiirin şekli ve dili tamamen eski şiir gelene­ğiyle ilgilidir. Tanzimat dönemi sanatçıları, halkı eğitmek istedikleri için genel olarak halkın anlayama­yacağı kelime ve ifadelere çok fazla itibar etmemişlerdir. Bu şiirde ise şair, görüşlerini felsefî bir planda aktardığı için devrin bu tür söyleyiş özelliklerinden uzakta kalmıştır.
3. Terkibibent'teki birimler birbirlerine beyitlerle bağlanmıştır. Bu birimler bir araya gelerek şiirin temasını oluşturmaktadır. Şiirin son beyti, dünyayı anlamanın akılla olamayacağını bildirmektedir. Ondan önceki bütün dizelerde akıl ve onunla ilgili kavramlar etrafında dönen şair, son beyitte söyledik-erinin tam tersi bir düşünceyi dillendirmektedir. Bu tezat zaten Ziya Paşa'nın karakteri olmuştur.

Bu yazı www.edebiyatfatihi.blogspot.com  sitesinden alınmıştır.
Read more

Soner Kıp Kimdir?


Star TV ekranlarında yayınlanan Acun Ilıcalı'nın hazırlayıp sunduğu 'O Ses Türkiye' yarışmasında birçok yarışmacı jüri üyelerini etkileyebilmek için ellerinden geleni yaptı. Yarışmaya Tekirdağ Malkara 'dan katılan 17 yaşındaki Soner Kıp, performansıyla jüri üyelerinden Hadise ve Gökhan Özoğuz 'u döndürmeyi başardı. Şarkı söyleyerek evin geçimine destek verdiğini söyleyen Soner, jüri ekibinden ve salondaki izleyiciden alkış aldı. Hadise Gözyaşlarına Hâkim Olamadı 10 kardeşin en küçüğü olan Soner 'in yaşam hikâyesi jüri üyesi Hadise 'yi duygulandırdı. Hadise; 'Fakir bir aile değildik ama yok nedir bilirim. Ben de çok gençken çalıştım okulumu kendim ödedim. Senin hikâyen beni çok etkiledi. Anne için çalışmak aile için çalışmak nedir çok iyi anlıyorum ' diyerek gözyaşlarına boğuldu. İki jüri üyesini de kendisine döndürmeyi başaran Soner Kıp O Ses Türkye'deki yoluna Hadise'nin takımında devam edecek. 2012 Yılında katıldığı Bir Şarkısın Sen yarışmasından bir performans
 
Read more

2013 Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri Nelerdir?

Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri
Ölçüsü ve uyağı olan söz ya da yazıya 
“manzum” ya da “manzume” denir. Şiirde 
dize sayısı, dörtlük sayısı, sıralanış düzeni, 
uyak yapısı gibi dış özelliklerin tümü, nazım 
biçimini oluşturur. Divan şiirinde pek çok 
nazım biçimi vardır, ama birkaçı daha yaygın 
olarak kullanılmıştır.
Biçimlerine Göre: Uyak, beyit, mısra, bend, 
mesnevî, kasîde, gazel, rubaî, musammat, 
terkib-i bend, müsemmem, tuyuğ, tahmis, 
tardiye, taşdir, tesdis, teşbiye, taşir, tezmin, 
muaşşer, muhammes, murabba, müseddes, 
müstezat, şarkı
Konularına Göre: Din dışı: Bahariye, 
Cevreviye, Fahriye, Mersiye, Mehdiye, 
Gazavatnâme, Sahilnâme, Sakînâme, 
Kıyafetnâme, Surnâme, Hamamnâme, 
Şehrengiz, Hicviye, Hezliyat, Tarih Düşürme, 
Muamma, Lûgaz, Dariye, Rahşiye
Dinî: Tevhid, Münacat, Na’at, Makte’l-İ 
Hüseyin, Miraciye, Hilye, Mevlid, Kırk Hadis, 
Menkıbe, Kıssa
Read more

2013 Divan Edebiyatının Genel Özellikleri Nelerdir?

İslâm dininin benimsenmesinden sonra, 
Kuran’ın Arapça olmasından dolayı pek çok 
toplumun kültür dili değişime uğradı. İranlılar 
9. yüzyılda edebiyat ürünlerini, Yeni Farsça 
diye adlandırılan bir dille vermeye başladılar. 
İran edebiyatının bu ürünlerinden Türk 
edebiyatı büyük ölçüde etkilenmiştir. Öte 
yandan Anadolu’da kurulan Türk devletleri, 
resmi yazışma dili olarak Arapça ve Farsçayı
kullandılar. Bu durum edebiyat dilinin 
değişmesine de yol açtı. Özellikle saray 
çevresindeki şairler ve yazarlar, yapıtlarını 
Arapça ve Farsça yazmaya başladılar. Osmanlı 
Devleti döneminde Arapça ve Farsçanın yoğun 
etkisinde kalmış olan Osmanlıca dili divan 
edebiyatında kullanılan ana dildir.
1. Nazım birimi genellikle beyittir ve cümle 
beyitte tamamlanır. Beyit, cümleye 
egemendir.
2. Nazım ölçüsü “aruz“dur.
3. Dili Arapça, Farsça, Türkçe karışımı olan 
Osmanlıcadır.
4. Şiirlerde tam ve zengin uyak kullanılmıştır.
5. Şiirlerin konuyu içeren başlıkları olmadığı 
için nazım biçimlerine göre 
adlandırılmışlardır.
6. Klişe bir edebiyattır. Duygu ve düşünceler 
değişmez sözlerle (Mazmun) anlatılır.
7. Anlatılan şey değil, anlatış biçimi ön 
plandadır.
8. Soyut bir edebiyattır. İnsan ve doğa 
gerçekte olduğundan farklı ele alınmıştır.
9. Aydın zümrenin edebiyatıdır. Medrese 
kültürü hâkimdir. Genellikle saraya ve 
çevresine seslenir.
10. Sanatlara bolca yer verilmiş, sanat 
yapmak amaç durumuna gelmiştir.
11. Ulusal bir edebiyat olmayıp dinin etkisiyle 
şekillenmiştir. Arap ve İran edebiyatının etkisi 
çok fazladır.
12. Şiirde daha çok aşk, sevgili, içki, din ve 
kadercilik gibi konular işlenmiştir.
13. Nazım ön planda tutulmuş, nesre pek az 
yer verilmiştir.
14. Nesir alanında tezkireler (edebiyat tarihi 
görevini gören biyografik eser), münşeatlar 
(mektuplar), tarihler, dini metinler ve 
nasihatnamelere de rastlanmaktadır. Bunlarda 
da sanat yapma amacı ön plandadır.
15. 13.yüzyılda gelişmeye başlamış 16. ve 17. 
yüzyıllarda en olgun dönemini yaşamış, 
19.yüzyılın sonlarına kadar sürmüştür.
Read more