AÖF Maliyet Yönetimi 1. Ünite Ders Notları


ÜNİTE 1:  MALİYET YÖNETİMİNE GİRİŞ

MALİYET YÖNETİMİ KAVRAMI
Maliyet yönetimi “işletmenin süreçleri ve faaliyetlerinin maliyetlerin etkilenebilmesi amacıyla düzenlenmesi” olarak tanımlanabilir. Bir başka deyişle maliyet yönetimi, “maliyet yönetimi bilgisinin bir bilgi değer zinciri içerisinde geliştirilmesi ve kullanımı” olarak da tanımlanabilir.

Bir başka şekilde maliyet yönetimi kavramı,
v  ürün maliyetlerini doğru olarak saptamak,
v  işletmedeki süreçleri geliştirmek, israfı önlemek,
v  maliyet etmenlerini tanımlamak,
v  faaliyetleri planlamak ve işletmenin stratejilerini oluşturmak için faaliyetlerin yönetimi ve kontrolü olarak” da tanımlanmaktadır.

Maliyet yönetimi kavramı, maliyet muhasebesine göre daha geniş kapsamlı bir kavramdır. Maliyet muhasebesi tarihî maliyetlere odaklanırken maliyet yönetimi maliyetlerin planlanması, yönetimi, düşürülmesine odaklanmaktadır.

Küreselleşme olgusu ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak, yeni ya da mevcut mamullere yeni özellikler katma çabaları da rekabeti amansızlaştırmıştır. Üretim ve hizmet endüstrileri sınırlı özellikleri olan nispeten az çeşitliliğe sahip seri üretimden müşteri tatminine önem veren esnek üretime dönüşmüştür. Yöneticiler birim maliyetleri düşüren çok miktarlar üretmeğe değil; müşterinin istediği özellikleri taşı yan kaliteli, zamanında teslim edilmiş mamuller üretmeye ve teslimden sonra da gerekli hizmetlerin götürülmesine odaklanmaya başlamışlardır.
Rekabet olanağını artırmak endişesiyle artırılan bu faaliyetlerden hangilerinin aslında müşteri açısından bir değer ifade etmediğini tespit etmek maliyet yönetiminin görevidir.
Maliyet Yönetiminin Evrimi esas itibarıyla 4 evreden bahsetmek mümkündür.
“1. Evre”: 1900  1920 yılları arasını kapsar. Bu dönemde maliyet bilgileri fazla önemsenmemektedir. Sağlıklı mamul maliyetleri hesaplanamamakta finansal sistemle bütünlük ancak fiziksel stok sayımları ile sağlanabilmekte ve kontrol de bunun ötesine geçememektedir.
“2. Evre”: 1920  1960 yılları arasını kapsar. Bu dönemde özellikle ABD’de önemli ekonomik gelişmeler ortaya çıkmakmış ve Henry Ford “seri üretimle” üretim süreçlerinde bir devrim yaratmıştır.
Bu sayede işletmeler birden çok mamul üreterek mamul çeşitlemesine gitmiş, seri üretimle birlikte üretim miktarını çok fazla artırarak mamul fiyatlarının ucuzlamasına neden olmuştur.
“3. Evre”: Bu evre, 19601980 yıllarını kapsayan “Bütünleşik Bilgi Sistemleri” evresidir. Bu evrede; mamullerde ve üretim süreçlerinde gelişen teknolojiye paralel olarak değişimler olmuş ve üretim süreçleri bilgisayar yazılımları aracılığıyla yönetilmeye başlanmıştır. Karmaşıklaşan üretim süreçleri iş gücünün niteliğini değiştirirken sermaye yoğunluğu gerektiren teknoloji üretilen mamuller ile direkt ilişkisi olmayan genel üretim maliyetlerinin toplam maliyet içersindeki payını artırmaya başlamıştır.
“4. Evre”: 1980’lerden günümüze kadarki bu süreç, “Maliyet Yönetimi Sistemleri Evresi” olarak da adlandırılabilir. Bu evrede; yönetsel faaliyetlerle üretim faaliyetleri bütünleştirilmişlerdir. Bu evrede, koordine edilmiş bir yönetim önem kazanmıştır. Teknoloji, insan davranışları ve bilgi sistemleri ilişkilendirilerek bütünsel bir anlayış söz konusu olmuştur.
“Stratejik Yönetim”: Uzun vadeli rekabet gücünün artırılması, uzun vadeli sağlam ve iyi belirlenmiş stratejileri gerekli kılar. Bu stratejilerin belirlenmesi için maliyet bilgisine gereksinim vardır. Uzun vadeli düşünme, hızla değişen koşullar altında müşteri ihtiyaç ve taleplerinin yönü konusunda da tahminler yapmayı gerektirir. Bu bakış açısı, maliyet bilgisini finansal olan ve olmayan tüm yönleriyle ele almayı gerekli kılar. Bu çerçevede, işletme kaynaklarının stratejik amaçlara yönlendirilmiş olup olmadığı büyük önem taşımaktadır.
“Stratejik düşünme” aynı zamanda yaratıcı olmayı ve bütünsel düşünmeyi ifade etmektedir.

“Planlama ve Karar Alma”: Fiyatlama, tedarik, üretim planlaması gibi yinelenen kararlar için bilgi üretmek, satın alma ya da kiralama kararları gibi sık verilmeyen ancak etkileri uzun dönemli olarak ortaya çıkan kararlar için maliyet yönetimi bilgisine gereksinim duyulmaktadır. Bu bağlamda bütçelerin yapılması için de yine maliyet yönetimi bilgisi gereklidir.
 “Yönetim ve Faaliyet Kontrolü”: Faaliyet kontrolü, üretim yöneticisi gibi orta düzey yöneticilerin, ustabaşı gibi alt düzey yöneticilerin ve çalışanların, faaliyetlerini izlemelerini ifade etmektedir. Yönetim kontrolü ise orta kademe yöneticilerin, üst kademe yöneticiler tarafından değerlenmesidir.
 “Finansal Tabloların Hazırlanması”: Bu işlevde yönetim, ortaklardan kredi verenlere, kamudan devlete kadar bilgi gereksinimi içinde olan tüm bilgi kullanıcılarının bilgi gereksinimlerini karşılar. Hazırlanan bu finansal tablolardan
hem iç bilgi kullanıcıları hem de dış bilgi kullanıcıları faydalanabilmektedir.

Bu çerçevede işletmenin bütün işlevlerinin yönetimine yönelik olarak hem finansal hem de finansal olmayan bilgileri üreten maliyet yönetimi bilgi sisteminin amaçlarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
• Maliyet etmenleri vasıtasıyla olabildiğince doğru bir mamul ve hizmet maliyetleşmesi yapmak,
• Mamul ya da hizmetlerin yaşam seyri performansının değerlemesini yapmak,
• Süreç ve faaliyetleri doğru anlamak ve değerlendirmek,
• Faaliyetlerin etkinlik ve verimliliğini belirlemek,
• Maliyetleri kontrol etmek ve yönetmek,
• Maliyet yapılarının en elverişli duruma getirmek,
• Performans değerlemesine olanak sağlamak,
• Gelişen teknolojilerin biçimlendirdiği yeni ortamlar ile uyum sağlamak,

FİNANSAL MUHASEBE VE MALİYET YÖNETİMİ
İşletmelerle ilgili bilgi ihtiyacı içinde olan bilgi kullanıcılarının bilgi gereksinimlerini karşılayan ve önemli bir işleve sahip olan “Muhasebe Bilgi Sistemi”, “Finansal Muhasebe Bilgi Sistemi” ve “Maliyet Yönetimi Bilgi Sistemi” olmak üzere iki alt sistemi içermektedir. Bu iki sistemi birbirinden ayıran en önemli farklılık, bilgi gereksinimi
içindeki bilgi kullanıcılarıdır.
“Finansal muhasebe bilgi sistemi”; yatırımcılar, bankalar ve diğer kredi kuruluşları, tedarikçiler, müşteriler, kamu, devlet, sendikalar vb. üçüncü kişi ve kuruluşlardan oluşan dış bilgi kullanıcılarının bilgi ihtiyacını karşılamaktadır.
“Maliyet yönetimi bilgi sistemi”, esas itibarıyla yönetimin amaçlarına ulaşmasında gereksinim duyulan tatmin edici bilgileri “iç bilgi Kullanıcıları”na sunma ile ilgilenmektedir. Maliyet yönetimi bilgi sistemi, özellikle ürün, müşteri, tedarikçi ve diğer nesnelerle ilgili maliyetlerin belirlenmesi ve planlama, kontrol, sürekli gelişme ve karar alma için yöneticilere faydalı olan bilgileri tanımlar, toplar, ölçer, sınıflandırır ve raporlar.

Maliyet yönetimi bilgi sisteminin amacı;
v  küresel dünya pazarlarında kalite,
v  maliyet, zaman ve işlevsellik yönüyle rekabet edebilir mamul yada hizmet üretiminde,
v  kaynakların etkin ve verimli kullanımı için yöneticilere yol gösterecek bilgileri tedarik etmek”tir.

Maliyet yönetimi, hem maliyet muhasebesi hem de yönetim muhasebesi bilgi sistemlerini kapsar.
“Maliyet muhasebesi”, hem finansal hem de yönetim muhasebesi için maliyet hedeflerini karşılamak için çalışır. Maliyet muhasebesi, finansal muhasebe amacına yönelik olarak ele alındığında, maliyetleri genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine göre ölçer ve yükler ve finansal tablolara yansıtır.
“Yönetim muhasebesi”, özellikle maliyet bilgileri ile birlikte diğer finansal ve finansal olmayan bilgilerin planlama, kontrol, sürekli gelişme ve karar alma amacıyla nasıl kullanılması gerektiğiyle ilgilenir. Yönetim muhasebesi, pay sahipleri ve müşterilerin değerini artırmak amacıyla kaynakların etkin ve verimli kullanımını
Amaçlamaktadır.



“Maliyet muhasebesi bilgi sistemi”nin amaçlarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
• Mamul ve hizmetlerin maliyetler ile yönetimin gereksinim duyduğu diğer nesnelerin maliyetlerini hesaplamak,
• Planlama ve kontrole yardımcı olmak,
• Karar almaya olanak sağlamak.

Başka bir deyişle maliyet muhasebesi bilgi sistemi, hem finansal muhasebenin hem de yönetim muhasebesinin gereksinim duyduğu bilgileri üretmektedir.
Faaliyet kontrol sistemi, işletmenin uzun vadeli stratejik amaçlarını destekleyen farklı ve yeni mamul tasarımları, müşteriler, tedarikçiler gibi konuları ele alarak ayrıntılı bilgiler üretmektedir.Faaliyet kontrol sistemi, sürekli gelişme ve mükemmelleşme amacıyla değerlendirilmesi gerekli fırsatlar ile tehditlerin ve güçlü ve zayıf yönlerin neler olduğunun araştırılmasına odaklanır.
Faaliyet kontrol sistemlerinin en önemli amaçlarından biri de, bu çerçevede kar maksimizasyonunu sağlamaktır. Kar maksimizasyonun sağlamanın bir yönü elde edilecek gelirlere bağlı iken diğer boyutu da maliyetlere dayanmaktadır. İşletmelerin karlarını maksimize edebilmelerinin yegâne yolu ise kalite, maliyet ve hız üçgeninde optimizasyonu sağlayarak, farkındalık yaratmak ve küresel rekabet ortamında liderliği elde etmektir.
Maliyet yönetimini etkileyen başlıca faktörlerini günümüz işletmelerinin içinde bulunduğu çağdaş işletme çevresindeele almak gerekmektedir.

Maliyet yönetimini etkileyen faktörler;
v  Küresel rekabet,
v  hizmet sektörünün büyümesi,
v  bilgi teknolojisindeki gelişmeler,
v  üretim çevresindeki gelimeler,
v  kısıtlar teorisi,
v  tam zamanında üretim,
v  bilgisayarla bütünleşik üretim,
v  müşteri odaklılık,
v  yeni ürün geliştirme,
v  toplam kalite yönetimi,
v  rekabet unsuru olarak zaman,
v  etkinlik olarak sıralanabilir.

Günümüzün çağdaş işletmeleri için sistem yaklaşımı,“İlişkisel Veri Tabanı Esaslı Muhasebe Bilgi Sistemi” yaklaşımıdır. ERP sistemi, bir sistem yaklaşımı ile işletme çapındaki bir çok sistemi birbiri ile entegre etmekte,
bütünleştirmektedir.
Maliyet yönetimi yaklaşımı, mamul maliyetlerinin belirlenmesinde üretim öncesinde tanımlanan tasarım, mühendislik, üretim, dağıtım, satış ve hizmet gibi değer zinciri faaliyetlerinin maliyetini de dikkate almaktadır.
Günümüzün maliyet muhasebecisi, üretimden pazarlamaya, dağıtıma ve müşteri hizmetlerine kadar işletmenin
değer zincirinin birçok işlevini anlamak zorundadır.
Bir işletmedeki maliyet ve yönetim muhasebecisinin rolü,takım çalışmalarına destek sağlamaktır. Maliyet ve
yönetim muhasebecileri, işletme faaliyetlerinin temel hedefler doğrultusunda yürütülmesinden sorumlu olan kişilere destek verirler. Maliyet ve yönetim muhasebecisi, iç ve dış bilgi kullanıcılarının bilgi ihtiyacına karşılamak
amacıyla gereksinim duyulan bilgileri raporlamaktan sorumludur. Maliyet ve yönetim muhasebecileri yöneticilere
“planlama”, “kontrol”, “sürekli gelişme”, “karar alma” işlevlerinde kullanmak üzere bilgi sunarlar.

Maliyet Bilgilerinin Davranışsal Etkisi
Maliyet bilgisi nötr değildir; arka planda durmaz ve sadece objektif olarak ne olduğunu yansıtmaktadır. Maliyet yönetimi bilgi sistemi, aynı zamanda işletmeyi şekillendirmektedir. İşletme sahipleri geçmiş tecrübelerine dayanarak bu bilgilerin büyük öneme sahip olduğunu ifade etmektedirler. Diğer bilgilerin göz ardı edilmesinin
önemli olmadıklarını gösterir.
Günümüzün çağdaş muhasebecisi, değerleme konusunda uzmanlaşmalıdır. Bu uzmanlık;
• Maliyet ve başarılan kalite,
• Katma değer yaratan ve yaratmayan faaliyetler arasındaki farklılaşma,
• Verimliliğin ölçülmesi ve muhasebeleştirilmesi gibi yöntemleri kapsamaktadır.

Faaliyet hacmindeki değişiklikler karşısında maliyetler sınıflandırılması;
 Maliyetler, üretim hacmiyle ilişkisine göre; değişken,sabit, karma ve yarı sabit olmak üzere dört ana başlık altında toplanabilir. Faaliyet hacminin artışına ve azalışına bağlı olarak artan ve azalan maliyetler değişken maliyetlerdir(DM).
Öte yandan faaliyet hacmindeki değişmelerden etkilenmeyen maliyetler de sabit maliyetlerdir (SM). Bunun
yanında bünyesinde hem değişken hem de sabit maliyet davranış biçimi içeren karma maliyet ve belirli aralıklarla ani değişiklikler gösteren kendine has geçerli alan içinde sabit maliyet davranışı gösteren yarı sabit maliyet türü de vardır.
Maliyet tahmin modeli;
Maliyet tahminleri, maliyet ve yönetim muhasebesi uygulamalarının ayrılmaz bir parçasıdır. Diğer kullanım alanları yanı sıra ancak maliyet tahminleri sayesinde maliyet azaltımı ve kontrolü faaliyetlerin yerine getirebilmesi mümkün olur.
Maliyetlerin davranışını en iyi şekilde bir matematiksel fonksiyonda görebiliriz. Bu davranışın matematiksel fonksiyon olarak ifade edilebilmesi için ise öncelikle davranışı en iyi ifade edebilecek bir bağımsız değişkene (hacim ölçüsü) ihtiyacımız olacaktır. Bu değişken belirlendikten sonra, daha önce belirttiğimiz üzere doğrusallık
varsayımı altında söz konusu maliyetin davranışı y = a+ bx şeklinde ya da TM = TSM + b(x) şeklinde ifade etmemiz olanaklı olacaktır.

Maliyet tahmin yöntemleri;
Maliyet davranışının matematiksel fonksiyon olarak ifade edilmesinde kullanılabilecek metotlar temelde sezgiye dayalı ve sayısal verilere dayalı olmak üzere iki ana grupta toplanabilir. Sezgiye dayalı metotlarda konuyla ilgili tecrübe, düşünce, deneyim vb. kullanılırken sayısal verilere dayalı metotlarda ise konuyla ilgili geçmişe yönelik
veriler kullanılır. Sayısal verilere dayalı metotlar ise kendi arasında en küçük kareler yöntemi örneğinde olduğu gibi istatiksel ve muhasebe yöntemi ya da endüstri mühendisliği yöntemi örneklerinde olduğu gibi istatistiki olmayan uygulamalar şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Read more

AÖF Sosyal Politika II 1. Ünite Ders Notları


1. Ünite – Sosyal Güvenlik
SOSYAL GÜVENLİK KAVRAMI
Sosyal güvenlik ihtiyacı, insanlık tarihi ile yaşıttır ve yaşı, cinsiyeti, geliri, statüsü ne olursa olsun, herkes için mutlaka karşılanması gereken bir ihtiyaçtır. Çok çeşitli tarifleri olmakla birlikte sosyal güvenlik, insanların istek ve iradeleri dışında meydana gelen tehlikelerin zararlarından kurtarılma garantisidir ve kişiye ve ailesine yaşadığı toplum içinde insan haysiyetine yaraşır bir hayat standardı sağlamayı amaç edinir.

Sosyal güvenlik, dar anlamda yalnızca gelir kaybını telafi etmeye yönelik bir tedbirler bütünü olarak tarif edilebileceği gibi, sebebi ne olursa olsun yoksulluğa yol açan her nedenin ortadan kaldırılmasına yönelik tedbirleri kapsayacak şekilde geniş anlamda da tarif edilebilir.

SOSYAL GÜVENLİĞİN ÖNEMİ
Gelişmiş ülke toplumları, bir yılda yarattıkları gayrisafi yurt içi hâsılanın (milli gelir) % 20-35’i arasında değişen bir miktarı sosyal güvenlik için tahsis etmektedirler ve diğer ülkelerde % 10’lar civarındaki sosyal güvenlik harcamalarını bu seviyeye çıkartmaya çalışmaktadırlar. Birçok ülkede sosyal güvenlik harcamaları eğitim ve savunma harcamalarının toplamından daha fazladır.

Sosyal güvenlik, diğer sosyal politika araçlarından farklı olarak toplumu oluşturan herkesi ve bütün hayatı boyunca ilgilendirmektedir. Sosyal politikanın gelirin yeniden dağılımını sağlayarak refahı yaygınlaştırma ve yoksulluğu ortadan kaldırma amacını gerçekleştirmeye yönelik en kapsamlı ve etkin aracı sosyal güvenliktir.

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMLERİNİN TARİHİ GELİŞİMİ
Günümüz sosyal güvenlik sistemleri esasen sanayi toplumunun ihtiyaçlarını karşılamak için oluşturulmuştur. Geleneksel dönemde, aile içi yardımlaşma, komşuluk ve akrabalığa bağlı yardımlaşma, dini sosyal yardımlar ve çeşitli toplumlarda oluşturulan yardımlaşma sandıkları sosyal güvenlik garantisi sağlarken, sanayileşme ve birlikte gerçekleşen şehirleşme bu müesseseleri zayıflatmış veya ortadan kaldırmıştır.

İşgücünün % 80 ve daha fazlasının ücretli olarak, sanayi sektöründe çalıştığı sanayi toplumunda fabrika üretimin çalışma şartları da sosyal güvenlik ihtiyacını artırmıştır. Yeni toplumsal yapının sosyal güvenlik ihtiyacı zorunlu katılım esasına dayanan ve devlet tarafından kurulan sosyal sigortalarla giderilmiştir. Sosyal sigortaların boşlukları da, özellikle refah devleti anlayışının yaygınlaştığı II. Dünya Savaşı sonrası dönemde vergilerle finanse edilen kamu sosyal güvenlik harcamaları ile doldurulmuştur.

SOSYAL GÜVENLİĞİN KAPSAMI
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 1952 tarih ve 102 sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesinde sosyal güvenlik kapsamındaki sosyal riskleri 9 grupta toplamıştır. Bunlar; hastalık (tedavi edici yardımlar ve parasal ödemeler), iş kazaları ve meslek hastalıkları, analık, malullük, yaşlılık, ölüm, işsizlik ve çocuk sayısına bağlı olarak aile gelirinin yetersizliği olarak sıralanmıştır. Bu 9 sosyal riske özellikle Japonya ve Almanya’da 1990’lı yıllardan sonra gelişen bakım ihtiyacı da dâhil edilmiştir.

Sosyal güvenlik sistemleri sosyal risklerin gelir kesilmesine yol açması halinde ödenek ve aylık vererek, çalışma gücü kaybı yaratması halinde tedavi edici sağlık hizmetleri temin ederek, giderlari artırması halinde de ilave harcamaları karşılayarak koruma garantisi sağlamaktadır.
M A Ç
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMLERİNİN KURUMSAL YAPISI İLE İŞLEYİŞİ
Günümüz sosyal güvenlik sistemleri esasen primlerle finanse edilen sosyal sigortalar ve vergilerle finanse edilen kamu sosyal güvenlik harcamaları üzerine inşa edilmiştir. Sosyal sigortalar devlet tarafından kurulan, Kanunlarda tanımlanan statü ve işlerde çalışanların zorunlu olarak katıldıkları, sigortalıların yanı sıra işverenlerin ve devletin de prim ödediği, diğer kamu kurumlarından farklı olarak idari ve mali bakımdan özerkliğe sahip sosyal güvenlik kurumlarıdır.

Birkaç ülke dışında bütün dünyada sosyal güvenlik garantisi sağlamada tercih edilen sosyal güvenlik kurumudur. Vergilerle finanse edilen kamu sosyal güvenlik harcamaları ilgili kanunlarda tarif edilen şartları taşıyanlara karşılıksız olarak sosyal güvenlik garantisi sağlarlar. Bu garanti ücretsiz veya çok düşük bedelli sağlık hizmetler temini yanında, beslenme, barınma ve giyim ihtiyaçlarını karşılamak için ayni veya nakdi yardımlar sağlamak şeklinde de gerçekleşebilir.

Özellikle sosyal sigorta kapsamında olmayanların yaşlılık veya özürlülük hallerinde sürekli gelir ve aylık bağlama şeklinde yapılan kamu sosyal güvenlik harcamaları en geniş kapsamlı kamu harcamalarını oluşturur.

Günümüz sosyal güvenlik sistemleri, kamu sosyal güvenlik programlarının sağladığı sosyal güvenlik garantisinin üzerine çıkmak için bireysel veya kurumsal tamamlayıcı sosyal güvenlik tedbirlerine başvurabilirler. Özel sigortaların hayat, kaza ve ölüm sigortaları ile bireysel emeklilik sigortaları bu alandaki en kapsamlı tamamlayıcı sosyal güvenlik yöntemlerini oluşturur.

SOSYAL GÜVENLİĞİN GELİR KAYNAKLARI

Sosyal güvenliğin finansmanı değişik açılardan önem taşımaktadır. Öncelikle, milli gelirin üçte birine yakın sosyal güvenlik için ayrılması sosyal güvenliği önemli hale getirmektedir. Sosyal güvenlik programlarının finansmanı için kullanılan gelir kaynaklarının ne olduğu da sistemin felsefesini ve işleyişini doğrudan etkilemektedir. Nitekim sosyal sigortalar gelir kaynaklarına bağlı olarak primli rejimler, vergilerle finanse edilen kamu harcamaları da primsiz sosyal güvenlik rejimleri olarak tarif edilmektedir.

Sosyal güvenliğin finansmanının sağlanmasında primlerin vergilere karşı olan üstünlükleri, birçok ülkede temel gelir kaynağı olarak primlerin tercih edilmesine yol açmıştır. Primleri kimlerin ne oranda ödeyeceği ise ülkelerin kendi ekonomik, sosyal yapılarına ve geleneklerine bağlı olarak değişebilmektedir.

Sosyal güvenliğin finansman yöntemi olarak dağıtım veya fon yönteminin belirlenmesi sistemin gelirin yeniden dağılımı fonksiyonunu da belirlemektedir. Bir yılın gelirleri ile bir yılın giderlerini karşılamayı amaçlayan dağıtım yönteminde aynı kuşakta yaşayanlar birbirlerini; uzun dönemli gelirlerle uzun dönemli harcamaları karşılayan fon yönteminde ise her nesil kendi geleceğini finanse etmektedir.

Sosyal güvenlik sistemleri kullandıkları kaynakların büyüklüğü ve geniş toplum kesimlerini ilgilendirmesi dolayısıyla fertlerin çalışma ve boş zaman tercihlerini etkileyerek emek arz ve talebine etki edebilmektedir. Primlerin maliyet unsuru olarak ücret seviyesine etkisi ise işverenlerin emek-yoğun veya sermaye yoğun üretim tercihlerine etki edebilmektedir. Sosyal güvenliğin zorunlu tasarruf etkisi ise özellikle gelişmekte olan ülkelerde kesinlikle tasarruf eğilimini ve sermaye birikimini artırıcı etki yapmaktadır
Read more

AÖF Proje Yönetimi 1. Ünite Ders Notları


1. ÜNİTE- Proje ve Proje Yönetimine Giriş
“Proje, benzersiz özgün bir ürün, hizmet veya sonuç üretmek amacıyla yürütülen geçici faaliyetler bütünü bir girişimdir.” projelerin sahip olması gereken temel nitelikler özetle aşağıdaki biçimde sıralanabilir:

*      Her projenin sonucunda, benzersiz bir ürün, hizmet ya da sonuç ortaya çıkar.
*      Projeler geçici bir süre içinde gerçekleştirildikleri için, her projenin bir başlangıcı ve bitişi vardır.
*      Projelerin tanımlanmış bir bütçeleri ve hedefleri bulunur.
*      Projeleri oluşturan faaliyetler tıpatıp aynı değildir.

SÜREKLi YAPILAN FAALiYETLER iLE PROJE ARASINDAKi FARKLAR

Bir hizmet, ürün ya da sonuç elde etmek için yapılan sürekli faaliyetlerle proje kavramları çoğu zaman karıştırılmakta ve aynı olarak değerlendirilmektedir. Oysa temelde bu iki kavram birbirlerinden oldukça farklıdır. Örneğin; bir boya fabrikasında üretilen standart bir boyanın tekrar tekrar aynı şartlar altında üretilmesi sürekli yapılan bir faaliyetken, aynı fabrikada daha önce üretilmemiş bir boyanın, üretim şartlarının belirlenmesi için, süreli ve belli bir bütçe dâhilinde bir defalık yapılan çalışma (faaliyetler bütünü) proje olarak değerlendirilmelidir

PROJELERiN SINIFLANDIRILMASI
Projelerin sınıflandırılmasında, projenin işletme için değerinin (yüksek, orta ve düşük gibi) yanısıra kullanılabilecek diğer özellikleri aşağıdaki biçimde sıralanabilir:

Ø  Karmaşıklık Derecesi: Projeler karmaşıklık derecelerine göre; Çok düşük, Düşük (işletme içinde tek bir birimce yapılabilen parçaları biraraya getirme, montaj projeleri vb.), Orta (Sistem projeleri) ve Yüksek (Dizin -array- projeleri) olmak üzere 4 grupta değerlendirilebilir.
Ø  Teknoloji Seviyesi: Projelerin gerektirdiği teknoloji seviyeleri; Pratik bilgi, mevcut teknolojinin en iyisi, ileri teknoloji ve yeni geliştirilecek ileri teknoloji ve buluşlar olmak üzere 4 sınıfta toplanabilir.
Ø  Risk Seviyesi: Projeler risk seviyelerine göre; çok düşük, düşük, orta ve yüksek seviyede riskli olarak 4 seviyeye ayrılabilir.
Ø  Proje süresi: Projeler proje sürelerine göre; kısa (3 aydan daha kısa), kısa-orta (3 aydan daha uzun 9 aydan daha kısa), orta-uzun (9 aydan daha uzun 18 aydan daha kısa) ve uzun (18 aydan daha uzun) olarak sınıflandırılabilir. Projeler A, B, C ve olmak üzere 4 farklı tipte gruplandırılmaktadır.

A tipi projeler: Küçük ölçekli projelerdir ve projenin tanımlanmasına ve kapsamının belirlenmesine gerek vardır. Bu tip projelerde var olan süreçte, üründe ya da hizmette kısa süre içinde ufak çaplı değişimlerin elde edilmesi hedeflenir.

B tipi projeler: işletmelerde yaygın olarak kullanılan nispeten kısa süreli projelerdir. Bu projelerde genellikle mevcut, oturmuş, bilinen teknolojinin en iyisi kullanılır. Projelerin başlangıcında, proje kapsamlarında ufak açık noktalar bulunabilir ancak yine de bu projelerin risk seviyesi C ve D tipi projelere göre oldukça düşüktür.

C tipi projeler: A ve B tipi projelere göre daha uzun süreli ve karmaşık yapıya sahip projelerdir. Bu tip projeler ilgili alanda, yüksek teknolojilerin uygulanmasını ve denenmesini gerektirdiğinden, projelerin sonuçları her zaman önceden kestirilemeyebilir. Bu nedenle bu projeler yüksek bütçelidir ve genellikle risk seviyeleri de yüksektir

D tipi projeler: Gerçekleştirilmeleri en güç projelerdir. Buna rağmen, D tipi projeler işletmelere ya da insanlığa şimdiye kadar elde edilmemiş kazançlar ve yararlar sağlayacak niteliktedir



Proje Tipi
Karmaşıklık
Derecesi
Teknoloji
Seviyesi
Risk
Seviyesi
Proje
Süresi
A
Çok düşük
Pratik bilgi
Çok düşük
Kısa
(3 aydan az)
B
Düşük
Mevcut teknolojinin en iyisi
Düşük
Kısa-Orta
(3-9 ay)
C
Orta
Yüksek teknoloji
Orta
Orta-Uzun
(9-18 ay)
D
Yüksek
Yeni geliştirilecek yüksek teknolojiler, buluşlar
Yüksek
Uzun
(18 aydan uzun)

PROJE YÖNETiMi NEDiR?
Proje yönetimi, projenin hedeflerine ulaşması için gerekli ihtiyaçları karşılamak üzere ilgili tüm bilgi, beceri, araç ve tekniklerin proje faaliyetlerine uygulanmasıdır. Proje yönetimi projenin fikir aşamasından kapanış aşamasına kadar geçen tüm faaliyetleri kapsar.

PROJE YÖNETiMi iLE PROGRAM VE PORTFÖY YÖNETiMi ARASINDAKi FARKLAR
Program yönetimi, tek tek gerçekleştirildiğinde istenilen yeterli etkiyi sağlayamayacak, ancak birarada koordinasyon içinde yürütüldüklerinde etkin olabilecek projeler grubunun bir arada, yönetilmesidir. Portföy yönetimi ise işletmelerin belli stratejik hedeflerine ulaşmasını sağlamak üzere yürütülen programlar, projeler ve diğer faaliyetlerin yönetimi anlamını taşımaktadır. Bu açıdan değerlendirildiklerinde işletmelerde portföy yöneticileri program yöneticilerine, program yöneticileri de proje yöneticilerine göre daha geniş yetki ve sorumluluklara sahiptir.

PROJE YÖNETiMiNDE GÖZÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKEN PARAMETRELER
Projelerin yazımı ve yürütülmesi sırasında gözönünde bulundurulması gereken projeye ilişkin parametreler;

*      Kapsam projede neyin yapılıp neyin yapılmayacağını, böylelikle projenin sınırlarını belirleyen çerçevedir
*      Kaliteiki türde incelenmelidir. Bunlardan birincisi projenin yürütülmesi sırasındaki proje yönetimine ait süreç kalitesiyken, ikincisiyse proje sonucunda ortaya çıkan ürün, hizmet ya da sonucun kalitesidir ki bu, projenin başarısını da gösteren önemli bir parametredir.
*      Zaman parametresi içinde proje süresi, proje başlangıç ve bitiş tarihleri ele alınır. Zaman proje çıktısını kullanacak kurum içindeki bölüm ya da müşteri tarafından belirlenir.
*      Kaynaklarprojede kullanılacak personel, ekipman, fiziksel mekanlar gibi tüm unsurları kapsamaktadır.
*      Maliyet Proje için ne kadarlık bir harcamanın gerekli olduğunu belirtir
*      Risktüm bu proje yönetim sürecinde yaşanabilecek zorlukları ve bunların projenin diğer kısıtları üzerindeki etkilerini ve buradan da projenin yürütülmesinde karşılaşılacak güçlükleri değerlendirmektir.

PROJE YÖNETiMiNDE SORULMASI GEREKEN KRiTiK SORULAR
Proje yönetiminde gözönünde bulundurulması gereken kısıtlar değerlendirildiğinde bir proje öncesinde sorulması gereken 4N1K şeklinde temel sorular aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
Ne?
Bu soru grubunda;
“Projenin amacı nedir?”,
“Projeden beklentiler nelerdir?”,
“Projenin kapsamı ve boyutu nedir?”,
Neden?
Bu grup;
“Proje neden yapılmaktadır?”,
“Projenin getireceği kazançlar nelerdir?”,
“Projenin sonucunda seçeneklerin artması söz konusu mudur?”,
Kim?
“Projede kimler yer alacaktır?”,
“Proje paydaşları kimlerdir?”,
“Proje yöneticisi kimdir?”,
Nasıl ve Ne zaman?
Bu gruptaki sorularla proje faaliyet ve süreçlerinin nasıl, ne zaman gerçekleştirilecekleri belirlenir. Bu grupta;
“Hangi temel faaliyet ve süreçler hangi sırayla ve ne kadar sürede yapılacaktır?”,
“iş takvimi nedir?”,

PROJE YÖNETiMiNiN TEMEL iŞLEVLERi
Proje yönetiminin üç temel işlevi bulunmaktadır. Bu işlevler; projenin tanımlanması, projenin planlanması ve proje sürecinin kontrolüdür.

Projenin Tanımlanması
Projenin tanımlanması, projenin amaç ve hedeflerinin, kapsam, maliyet ve kalite kısıtlarının belirlendiği faaliyetleri içermektedir

Projenin Planlanması
Proje için tanımlanan hedeflere kapsam, maliyet, kalite, zaman, kaynaklar ve riskler gibi kısıtlar doğrultusunda nasıl ulaşılacağıyla ilgili ayrıntıların oluşturduğu faaliyetler, proje yönetiminin, projenin planlanmasındaki temel işlevini yerine getirmektedir

Proje Sürecinin Kontrolü
Projenin yürütülmesi sürecinde projenin planlandığı şekilde yürüyüp yürümediğinin denetlendiği, yürümediğinde bunun sebeplerinin tespit edilip, gerekli noktaların iyileştirilmesiyle ilgili tüm faaliyetler bu temel işlevi oluşturmaktadır.

PROJE PAYDAŞLARI
Projede gerçekleşecek faaliyetlerden ya da elde edilecek sonuçlardan etkilenecek kişiler, projeye kaynak (insan, mekân, zaman ve para) katkısında bulunacak kişi ve işletmeler projenin paydaşlarıdır. Proje yönetim ekibi, ilk olarak bu paydaşların kimler olduğunu belirlemeli, daha sonra her bir paydaşın projeden neler beklediğini, projeye nasıl katkıda bulunabileceklerini öğrenmelidir.

PROJE YAŞAM ÇEVRiMi
Proje yaşam çevrimi, projenin başlangıcından sonuna kadar proje ile ilgili olarak gerçekleştirilen tüm faaliyetleri kapsayan bir süreçtir. Proje tipi ne olursa olsun genellikle projeler aynı aşamalardan geçer.

Proje yaşam çevrimi için 4 aşamalı sistemi kullanan kurumlardaysa bir projenin yaşam çevrimi temel olarak 4 ana aşamadan oluşur:
• Başlangıç/Tanımlama
• Planlama
• Uygulama
• Kapanış
Başarılı bir proje
• Zamanında
• Ayrılan bütçe içinde
• Hedeflenen çıktıların elde edildiği projedir.

Projeler için yapılan tüm faaliyetler proje yönetimi süreçlerini oluşturur. Projelerin yönetimi sırasında pek çok süreç aynı anda yürümekte ve bu süreçler de belli aşamalarda birbiriyle bağlantılı bir dizi süreç grubunu oluşturmaktadır.

v  Başlangıç Süreç Grubu: Bir projenin ya da devam eden bir projenin bir aşamasının başlaması için onay alarak bu projeyi ya da aşamayı tanımlamak için gerçekleştirilen tüm süreçler bu grupta yer almaktadır.
v  Planlama Süreç Grubu: Projenin kapsamını ve hedeflerini belirginleştirip bu hedeflere ulaşılması için gerekli faaliyetlerin nasıl, ne zaman, nerede ve kiminle yapılacağının tanımlanması için gerekli süreçler bu grupta yer almaktadır.
v  Yürütme Süreç Grubu: Proje yönetimi planında onaylanan faaliyetleri tamamlamak için yerine getirilen tüm süreçler bu grup içindedir
v  İzleme ve Kontrol Süreç Grubu: Projedeki ilerlemeleri izlemek ve bunların plana uygunluğunu değerlendirmek, gerekiyorsa düzeltici faaliyetleri önermek biçimindeki süreçler, izleme ve kontrol süreç grubunu oluşturur. Bu süreç grubu, proje yönetiminin her aşamasında etkindir.
v  Kapanış Süreç Grubu: Projenin ya da bir aşamanın resmi kapanışında tüm süreç gruplarının faaliyetlerinin sonuçlandırılması için yürütülen süreçlerden oluşmaktadır.

PMI METODOLOJiSiNE GÖRE PROJE YÖNETiMi BiLGi ALANLARI
PMI metodolojisine göre proje yönetiminde süreçlerin başarıyla yönetilmesi için 9 farklı yönetim bilgi alanının kullanılmasının gerekliliği vurgulanmaktadır. Bu 9 proje yönetim bilgi alanı şunlardır:
  • Proje Entegrasyon Yönetimi
  • Proje Kapsam Yönetimi
  • Proje Zaman Yönetimi
  • Proje Maliyet Yönetimi
  • Proje Kalite Yönetimi
  • Proje insan Kaynakları Yönetimi
  • Proje iletişim Yönetimi
  • Proje Risk Yönetimi
  • Proje Tedarik Yönetim
Read more