Faruk Nafiz Çamlıbel'in Sanat Şiirinin Tahlili

   SANAT
Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
Bizim diyârımız da binbir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek,
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar.

Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da
Gezersin kırk asırlık bir mabedin içini.
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini…



Sen raksına dalarken için titrer derinden
Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin;
Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin.

Fırtınayı andıran orkestra sesleri
Bir ürperiş getirir senin sinirlerine,
Istırap çekenlerin acıklı nefesleri
Bizde geçer en hazin bir musikî yerine!

Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun
Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini;
Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini...

Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Anadolu’muz.
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz.

( Hayat, 30 Kânunuevvel (Aralık) 1926, S.5, s.88.)

I. İÇERİK

1. Konu: Sanat ve Anadolu. Bu metin, şairin kendi sanat anlayışını ortaya koyan manzum bir poetikasıdır. "Sanat" şiirinde asıl olarak memleket edebiyatının temel felsefî yaklaşımı ortaya konur. Şair, kozmopolit, batıcı, kültürel anlamda millî benliğini kaybetmiş olanlara karşı Anadolu kaynaklı Türk-İslâm kültürünü, sanatını ve dünya görüşünü öne çıkarır.

Faruk Nafiz, 1922 yılında İleri gazetesinin temsilcisi olarak Ankara’ya gelmiş, aynı yıl Kayseri Lisesine edebiyat öğretmeni olarak gitmiştir. Böylece Anadolu’yu yakından tanıma imkânı bularak memleket edebiyatı doğrultusunda ürünlerini yoğunlaştırmıştır. Memleket edebiyatı yapma ideali doğrultusunda “Han Duvarları”, “Kızıl Saçlar”, “Çoban Çeşmesi”, “Sanat”, “Yolcu ile Arabacı”, “Çankaya”, “Kız Hüseyin’i Vurdular”, “Memleket Türküleri”, “Dağlar”, “Ayşe Sana”, “Ali”, “Allaha Ismarladık”, “Bugün Yoldan Geçenler” gibi şiirler yazmıştır.

“Sanat” şiiri, onun ülkemizde yaygınlaşmasını arzu ettiği memleket edebiyatı anlayışının felsefesini ve belli başlı ilkelerini ortaya koyar. Bu şiirde birbirine zıt iki sanat anlayışı karşılaştırılır: Kozmopolit ve egzotik sanat anlayışı ile yerli ve millî sanat anlayışı.

2. İzlek: Türk sanatçısı, şairi ve yazarı, asıl beslenme kaynağı olarak yabancı kaynakları değil; millî ve yerli kaynakları, Anadolu’yu almalıdır. Sanat sadece Batıda üretilmez; Anadolu’muz da sanat ve kültür bakımından oldukça zengindir ve bakir bir alandır. Türk toplumu, kendi doğal yapısından kaynaklanan yerli ve millî sanatından zevk alır. Batı kültür ve sanatı, bizim kültürel kodlarımıza ters gelir ve bizim estetik ihtiyaçlarımıza cevap vermez. Türk sanatçısı, Türk toplumuna batı kültür ve sanatının kötü kopyalarını aktarmak yerine henüz işlenmemiş Anadolu kaynağını işleyerek özgün ve kendimize özgü bir sanat üretmelidir.

3. Düşünce: Şiir, esasta duyguya değil; düşünceye yaslanmaktadır. Şiirde başlıca iki temel düşünsel eğilim görülüyor.

a. İdeolojik Düşünce: Şiir, içerdiği düşünce unsuru bakımından esas itibariyle ideolojik bir şiirdir. Şiirde birbirine zıt iki ayrı sanatçı ve insan tipi karşılaştırılıyor. “Sen”, kozmopolit, batıcı sanat, düşünce ve yaşam biçimini benimseyenleri temsil ediyor. Bunlar, şiirde genel ve belirsiz bir üslûpla verilmekle birlikte Servet-i Fünun, Fecr-i Ati gibi akımlara mensup olanlarla II. Meşrutiyet sonrası ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında Batı sanat ve edebiyatına bağlanmış, oradan beslenen ve onu taklit eden, yerli ve millî değerlerini hor gören, sömürge ruhlu, tam anlamıyla batı teslimiyetçisi, kendine düşman, ötekine hayran ve yerli oryantalist kimlik ve kişilikli sanatçılar ve kişiler olduğu anlaşılıyor. Özellikle Sembolistlere yani Baudelaire, Mallarme ve Verlaine’e yaslanan ve bunlardan beslenen edebiyatçılara bir tepki vardır.

“Biz” ise kendine özgüveni tam, tarihî kültürel zenginliklerinin farkında olan, Türk-İslâm düşüncesi ve yaşama biçimine sahip olmaktan utanmayan; tam tersine büyük bir övünç ve gurur duyan Türk milletini temsil ediyor. Şair, mukayeseler ve karşıtlıklar bağlamında Türk-İslâm düşüncesini savunuyor.

b. Doğacıl Düşünce: Şiirde doğacıl düşünce de geriden geriye kendini hissettirir. Batı, coğrafyasıyla, kentleriyle, toplumsal, sanatsal ve kültürel yapısıyla maddî uygarlığı, bayındırlığı, teknik medeniyeti temsil ederken Anadolu, işlenmemiş bakir yapısıyla, el değmemiş coğrafyasıyla, toprağıyla, köyüyle, insanıyla, kültür ve yaşama biçimiyle tabiî olanı temsil etmektedir. Medenî-tabiî karşıtlığı bağlamındaki doğacıl düşünceyi bu şekilde görebiliyoruz. Ona göre tabiatın hür bir çocuğu olan Anadolu insanı kentin ölçülü biçili, binbir kurala tabi batılı yaşama biçimine uyamaz. Batıcı kent insanı, tarihî yapılarda Türk-İslâm kültürü öncesi eski Anadolu uygarlıklarının izlerini ararken; Anadolu insanı, İslâmî (sülüs yazı) ve millî (yeşil çini) kültür ve sanat değerleriyle tatmin olur. Batılı tip baleden, orkestradan, Anadolu insanı ise zeybek oyunundan zevk alır ve musikî yerine ıstırap çekenlerin acıklı nefeslerini yani türküleri, ağıtları dinler.

Bu bağlamda “düz cadde”, “çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebek”, “Fırtınayı andıran orkestra sesleri”, ”bir kadın heykeli”, Batı ve batılı olanı; “dağda gezen ayaklar”, “toprağa diz vuran dağ gibi bir zeybek”, ”ıstırap çekenlerin acıklı nefesleri”, ”bir köylünün kıvrılmayan beli” de tabiî Anadolu’yu temsil eder. Şair, bu iki unsur arasındaki karşıtlığı doğacıl (pastoral) bir yaklaşımla ele alıyor.

4. Olay: Şiir, manzum hikâye değil, saf bir şiirdir. Dolayısıyla bütünlüklü bir olay yok, sadece yüzey yapıda yer alan bazı olay parçaları var. Olaylar, birbirine zıt iki ayrı tipin yaşantılarından sağaltılmış kopuk parçalar hâlindedir. Bunları da özetle şöyle toparlayıp verebiliriz:

Batıcı kozmopolit tip, Batı dünyasında, kültür ve sanat ortamında gezer, sanatın ve kültürün sadece oralarda olduğunu zanneder. Türk toplumunu da Batı doğrultusunda yönlendirmeye çalışır. Bu tip, yerli oryantalist bir turist olarak 1071 yılından yani Anadolu’nun Türk-İslâm sürecine girişinden önceki dönemlerde ortaya konan tarihî, dinî yapıları ve diğer mimarî eserleri ya da Ayasofya gibi camiye çevrilmiş yapıları gezip dolaşırken önceleri üzeri sıvanmış, örtülmüş ama daha sonra kazınarak ortaya çıkarılan mozaik gibi eski kültürel, sanatsal ve estetik unsurlara ilgi duyar. Kapalı, süslü, şatafatlı, zarif hanımların, şık beylerin bulunduğu mekânlardaki bale gösterileri, orkestra müziği gibi aristokrat nitelikli yüksek Batı sosyetesine özgü sanat faaliyetlerinden zevk alır. Batılı, şehirlere gidip oralardaki kadın heykellerinden heyecanlanır.

Yerli-millî tip ise Anadolu’nun da zengin bir kültür ve sanat birikimine sahip olduğunu görür. Anadolu insanının da kendi doğal yapısı içinde, kendi ortamında uyumlu ve mutlu bir duygu, düşünce ve yaşama biçimi dünyasına sahip olduğunu, onu “uygar Batı”yla tatmin etmenin mümkün olmadığını görür. Bu tip de mimarî eserlerdeki, camilerdeki Türk-İslâm motiflerinden heyecan duyar. Gösteri sanatlarından biri olan açık alanda, meydanda sergilenen tarihî ve millî çağrışım alanı zengin olan zeybek oyunundan ve milletimizin gerçek yaşantı ve sorunlarından kaynaklanan türkü, ağıt gibi halk müziğinden, salına salına çeşmeye su almaya giden ya da bağda bahçede çalışan köylü güzelini izlemekten zevk alır.

5. Varlık: Şiirde “bahçe”, “çiçek”, ”bizim diyârımız”, “bahar”, “düz cadde”, “dağda gezen ayaklar”, ”kubbe”, “ince bir mozaik”, “mabet”, ”sülüs yazı”, “duvar”, ”yeşil çini”, ”Çiçekli bir sahne”, “bir beyaz kelebek”, ”Toprak”, “dağ gibi bir zeybek”, ”kadın heykeli”, ”köylünün kıvrılmayan beli”, ”Anadolu” gibi daha çok sanat alanıyla ilgili somut varlıklara yer veriliyor. Bunun yanında Anadolu’ya, kente, batıya özgü varlıklar da yer alıyor. Bütün bunlarda şairin varlığa yaklaşım biçimi sezgici / idealisttir. Şair, düşünceden varlığa gitme tutumunu benimsemiştir. Bu nesneler, şairin düşüncelerini somutlaştırmaya yarıyor. Yani kendi bağlamlarında ve temel anlam alanlarında değil, çağrışımları bağlamında değerlendiriliyor.

6. Duygu: Şiirde duygusal boyut pek fark edilmiyor. Metin, bir düşünce şiiridir. Eleştiri ve tekliflere dayalı düşünceler, duyguya dönüştürülmeden olduğu gibi verilmiş. Ancak memleket edebiyatı çığırının gelişeceği, ilerde millî sanat ve edebiyatın serpileceği inancına dayalı bir ümit, bir daüssıla, vatan, memleket özlemi duygusunu da sezinleyebiliyoruz.

7. Görüntü: a. Nesnel Görüntü: Şiirin ön planında nesnel görüntü sunulurken arka planında bu görüntünün simgesel ve imgesel karşılığı yansıtılıyor. Yani şiir, somut bir görüntünün tasviri değil, soyut imge yapısının sunumunu esas alıyor. Meselâ ilk dörtlükte birilerinin çiçekli bir bahçede gezinmesi, bizim diyarımızın binbir baharı saklaması, birilerinin bizi kolumuzdan tutup çekmesi, dağda gezen ayakların düz caddede incinmesi gibi görüntüler ön planda nesnel görüntüdür ama arka planda bunların imgesel görüntüleri vardır. Yani bahçede açan çiçek bildiğimiz çiçek değil, imgesel olarak sanat ve kültürdür. O bakımdan şiire soyut görüntü hâkimdir.

b. Soyut Görüntü: Şiirde soyut görüntüyü simgeler üzerine kurulu imgesel yapı oluşturuyor. Şair imgeleri karşıtlık unsuru üzerine kurmuştur. Bu imgesel yapıyı çözelim.

* Sanat üretiminin batıya özgü olmadığı düşüncesi: “Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek, / Bizim diyârımız da binbir baharı saklar!” Burada “senin gezdiğin bahçe”, Batı dünyasıdır. “çiçeğin açması” ise değişik türde sanat üretimidir. “Bizim diyarınız” Anadolu, “binbir bahar” ise Anadolu Türkünün uzun tarihi boyunca üretmiş olduğu masal, hikâye, türkü, mani, atasözü gibi çok zengin sanat ve kültür birikimidir.

* Sanatın her milletin kendi şartlarının ürünü olduğu düşüncesi: “Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek, / İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar.” Batılı kozmopolit aydın, Türk milletini yerli ve millî kökenleri olmayan; tamamen başka bir toplumun, başka bir sosyal yapının, farklı bir dünyanın duyma, düşünme, inanma ve yaşama biçimine uygun bir sanat, edebiyat ve kültür ortamına ve havasına çekmeye, zorlama biçimde batılılaşma sürecine sokmaya çalışmaktadır. Buna karşın şair, bizim millî yapımızın, kültürümüzün, yaşama, duyma, düşünme biçimimizin farklılığına vurgu yaparak bu tutumun gereksizliği üzerinde durmaktadır. “düz cadde”, ölçülü biçili, insan eli tarafından şekillendirilmiş, suni, mekanik özelliklere sahip batılı yaşama tarzı, batılı anlayış ve değerlerdir. Anadolu insanı ise “dağda gezen ayaklar”dır. Bu, hem teknolojik anlamda henüz gelişmemişliği hem de doğal ve fıtrî yaşama biçimini ifade eder. Şiirin yazıldığı dönemde Türk milleti olarak henüz teknolojik anlamda uygarlaşmış, gelişmiş, mamur bir ülke değildik. Düzenlenmemiş, şekil verilmemiş bir tabiat ortamında yaşıyorduk. Dolayısıyla modern batının uygar kent insanı yani aristokrat ve burjuva toplumu için üretmiş olduğu sanat ve kültür, o zaman bizim için gereksiz ve anlamsız bir şeydi. Karnını doyurma derdinde olan insana Baudelaire’yen acıların karşılığı olan sembolist şiirin söyleyeceği bir şey yoktu. Bu bakımdan şair, bize lâzım olan sanatın batılı sanat değil; yerli ve millî nitelikli, bizim temel ve doğal ihtiyaçlarımıza cevap verecek olan sanat olduğunu vurgular. Batı, kendi tarihsel gelişimine uygun olarak kendi doğal yapısı içinde kendi sanatını üretir. O sanat, o topluma hitap eder. Bizim toplumsal, ekonomik, kültürel şartlarımız farklıdır, biz de kendi şartlarımıza ve yapımıza uygun yerli ve millî sanat üretiriz. Bu konuda sosyal yapıya uymayan zorlama sanat ithalinin anlamsızlığı vurgulanmaktadır.

* Her milletin ürettiği sanatın kendisi için anlamlı olduğu düşüncesi. “Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da / Gezersin kırk asırlık bir mabedin içini. / Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda, / Bize heyecan verir bir parça yeşil çini…” Batılı ya da batı taklitçisi, Anadolu’da Türk-İslâm varlığından önceki dönemlerden kalma Hıristiyan mabetlerinin ve değişik sanat eserlerinin estetik ve sanatsal incelikleri ve değerleriyle ilgilenir. Meselâ Ayasofya’yı gezerken onun kiliseden kalma mozaiklerine ilgi duyar. Buradaki “kırk asırlık” ifadesi kesretten kinayedir. Gerçek zaman anlayışını yansıtmak yani gerçek anlamda kırk asır önce yapıldığını ima etmek için değil, çok zaman evvelki zamanlarda yapıldığını vurgulamak için kullanılan çokluk zamandan kinaye bir ifadedir. Müslüman Türkün ürettiği sanat eserlerine bakmaz. “Biz” yani Müslüman Türk milleti ise dedelerimizin ürettiği sanat varlıklarından heyecan duyarız. Burada iki temel unsur özellikle vurgulanıyor. “sülüs yazı” ve “yeşil çini”. Sülüs yazı hat sanatının bir simgesidir. Hat sanatı ise öncelikle İslâm sanatıdır. Daha çok İslâm’ı, İslâmî değerleri temsil eder. Yani dinî niteliği ağır basar. “yeşil çini” ise daha çok Türk sanatıdır. Yani millî niteliği ağır basar. Şair, dinî ve millî değerleri temsil etmek üzere seçtiği bu iki unsurla Türk-İslâm düşüncesini ve kültür anlayışını ön plana çıkarıyor.

* Gösteri sanatlarındaki fark: “Sen raksına dalarken için titrer derinden / Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin; / Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden / Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin.”. Burada şair, batı ve Türk toplumları arasında var olan gösteri sanatlarındaki farka yer veriyor. “çiçekli bir sahnedeki beyaz kelebek”, düzenlenmiş, kapalı bir sahne mekânında raks eden balerin ve balettir. Batı ürünü olan bale sanatı, belli hafif figürlere, adım atışlara, çoğunlukla sahne düzenine ve müziğe dayalı gösteri türüdür. Yine bu da aristokrat bir sanattır. Teknolojik medeniyette ilerlemiş kentli burjuva toplumunun izlediği ve zevk aldığı bir sanat türüdür. “Biz” ise bundan değil, dağ gibi bir zeybeğin toprağa diz vuruşundan heyecan duyarız. Zeybek, Ege yöresine özgü bir müzik veya oyun türüdür. Aynı zamanda Batı Anadolu efesine verilen bir isimdir. Burada ayrıca bir başka temel farka yer veriliyor. O da şudur: Zeybek, aynı zamanda Millî Mücadelemizi temsil eden figürlerden biridir. Ülkemizi işgal eden ve bizi esir etmek isteyen emperyalist batılı işgal güçlerine karşı şanlı direnişi gerçekleştiren kuvvetlerimizin bir kısmı zeybektir. Zeybek oyunu bu bağlamda yiğitliği, cesareti, kararlılığı, direnişi çağrıştırır. Biz ülkemizi düşman işgalinden kurtaran yani o dönem için güncel temel bir ihtiyacımıza cevap veren bir faaliyetten ve bu faaliyetin çağrışımlarından heyecan duyarken millî davaya, millî meselelere karşı duyarsız kimseler, emperyalistlerle aynı safta yer almayı, onların zevkini paylaşmayı marifet bilirler.

* Temel ihtiyaçlarla boğuşan millete karşı duyarsızlık: “Fırtınayı andıran orkestra sesleri / Bir ürperiş getirir senin sinirlerine, / Istırap çekenlerin acıklı nefesleri / Bizde geçer en hazin bir musikî yerine!” Anadolu Türkü Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı, Millî Mücadele gibi uzun süren ve her şeyi tüketen, bitiren savaşlardan bitkin bir hâlde çıkmış. Elinde avucunda bir şey kalmamış. Ülkesi yerle bir olmuş. Hayatını sürdürecek en temel ihtiyaçlarını giderme konusunda sıkıntılarla mücadele hâlindedir. Günlük olarak karnını doyurma derdine düşmüştür. Bu ortamda Batının burjuva sanatlarından biri olan orkestra yani yaylı, üflemeli ve vurmalı çalgılar topluluğundan zevk almak, aç insanlar karşısında vur patlasın çal oynasın kayıtsızlığı içinde eğlenmektir. Millî sanat, sömürgeci zalimleri eğlendirmek için değil, milletin temel ve öncelikli ihtiyaçlarına karşılık olabilecek şekilde üretilmelidir. Burada ayrıca Batı sanatıyla Türk sanatı arasındaki bir farka yer veriliyor. Batı kaynaklı orkestra, topluca Türk-İslâm dünyasına kılıçlı, zırhlı, gürzlü, şakırtılı, velveleli büyük gürültülerle saldıran haçlı sürülerini çağrıştıran bir simge gibi alınmış. Istırap çekenlerin acıklı nefesleri ise tarih boyunca bu saldırılara karşı koyan milletimizin maruz kaldığı açlık, kıtlık, sakatlık, ölüm, perişanlık gibi durumları ifade eden yanık türkülerimizin, ağıtlarımızın bir karşılığıdır. Batı saldırganlığın uğultusunu, biz ise savunmanın iniltisini sanata dönüştürmüşüz.

* Cansız, sunî, donuk, ruhsuz sanata karşı doğal olanın önceliği: “Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun / Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini; / Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun / Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini...” Heykel sanatı yine ağırlıklı olarak batı kaynaklıdır. Batı, soyut, manevî, ruhî, insanî değerleri ve özellikleri somut madde içinde dondurma anlayışına dayalı bir heykel ya da put sanatına önem vermiştir. Kadında üstün bir yaratılış değeri olan güzellik gibi soyut özelliği mermerden bir yapı içinde dondurmayı ve ona bakarak kadın güzelliği duygusunu tatmin etmeyi tercih eder. “Biz” ise kadın güzelliğini kadının kendi doğal yapısı içinde, canlı kanlı vücudunda, doğal hareketleri ve faaliyetleri içinde görmeyi ve hissetmeyi, bundan zevk almayı tercih ederiz. Bu dörtlükte hem bu farka temas ediliyor hem de kentli burjuva kadını ile köylü Anadolu kadını arsındaki farka yer veriliyor. Türk halk edebiyatında çokça sözü edilen çeşmeye suya giden ya da bağda bahçede çalışan “köylü güzeli” tipi, bizim ideal sevgili ve kadın tipimizdir. Ayrıca bir köylünün kıvrılmayan beli, Anadolu Türk kadınının şahsiyetli, onurlu duruşunu, saygınlığını, yüksek konumunu ve değerini de ifade ediyor. Bu kadın tipinde Millî Mücadelenin kahraman kadın tipini de görebiliyoruz.

* Millî sanatın kaynağının Anadolu oluşu: “Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken / Yazılmamış bir destan gibi Anadolumuz. / Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken / Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz.” Burada şair, kendi dönemi içinde Türk şairine sanatın kaynağını ve malzemesini gösteriyor. Batıdan alınma, kuru bir taklide ve iktibasa dayalı havada kalan soyut ve bizimle ilgisi olmayan batı sanatı yerine biz kendi sanatımızı, kendimiz kurmamız gerekiyor. Anadolumuz millî sanat üretimi için bakir bir alandır. Hem tabiî güzellikleri hem insanlarının kültür zenginlikleri, gönül dünyalarının renkliliği, insanî, medenî kimlik ve kişilikleri sanat ve edebiyat için yararlanılacak zengin ve önemli bir kaynaktır.

-Hayalî Kişilik: Şiirde somut kişiliklere değil; “sen”, “biz”, “dağda gezen ayaklar”, “bir beyaz kelebek”, “zeybek”, “ıstırap çekenler”, “kadın heykeli”, “beli kıvrılmayan köylü” gibi kim oldukları, adları sanları somut olarak belli olmayan hayalî kişiliklere yer verilmiştir. Şair, iki ayrı toplumsal kesiti vermek istediği için ister istemez genellemeye gitmiştir.

8. Anlam: a. Anlam Çoğaltma Yöntemleri: Şair, özellikle bazı edebî sanatlardan yararlanarak anlam çoğaltma yöntemlerine baş vurmuştur. Bunların bazılarını örneklendirerek görelim:

-Kinaye: “Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken” mısraında “türkü” kelimesinin mecazlı anlamına, deyim anlamına asıl anlamından daha baskın şekilde yer verilmiştir. Asıl anlamında türkü söylemek yani onun temsilciliğinde sanat yapmak anlamı da kastedilebilir ama asıl olarak belirlenen hedef ve seçilen yol doğrultusunda gitme anlamı ön plandadır.

-İstiare: “Bahçe”, “çiçek”, “bizim diyarımız”, “binbir bahar”, “düz cadde”, “beyaz kelebek”

-Mecaz-ı Mürsel: “sen”, batıcı kozmopolit sanatçıyı, “biz” yerli ve millî değerlere bağlı sanatçıyı, “dağda gezen ayaklar” Türk milletini, “kubbe”, mimarî eserler toplamını, “mozaik”, Türk-İslâm öncesi Anadolu sanat birikimini, “sülüs yazı”, “yeşil çini”, Türk-İslâm sanatını, “zeybek”, Türk folklorunu, “orkestra” Batı müziğini, “köylü”, Türk köylü güzellerini temsil eden parçalardır. Şair bu parçaları zikrederek bunların dahil olduğu bütünü kastetmiştir.

-Tevriye: “Istırap çekenlerin acıklı nefesleri” mısraında yakın anlam, açlıktan, hastalıktan, savaştan, zulüm ve kötülükten ağlayıp inleyen kişilerin olumsuz hâlleridir. Uzak anlamı ise bu durumların ifadesi olan ağıtlar, türkülerdir. Burada yakın anlam söylenip uzak anlam kastedilmiştir.

II. ŞEKİL

Nazım Şekli: Şiir, dörtlüklerden kuruludur. Bu, biraz da Divan şiirinin beyit sistemine bir tepkidir. Dörtlüklerin 1. ve 3. mısralarıyla 2. ve 4. mısraları kendi aralarında kafiyeli olduğundan çapraz kafiyeli nazım şeklidir.

III. DİL VE ÜSLÛP

a. Dil: Faruk Nafiz, Millî Edebiyat akımının temel ilkelerinden biri olan Türkçeyi sadeleştirme anlayışına bağlı kalarak yalın bir konuşma Türkçesine yer vermiştir. Türkçeyi kurallarına uygun olarak kullanmış olup dil sapmalarına yer vermemiştir.

b. Üslûp: Şiirde belirgin biçimde tasvirî ve tahlilî üslûp görülüyor. Şair, iki ayrı tipin yapıp ettiklerini, duygu ve düşüncelerini hem tasvir ediyor hem de tahlil. Meselâ kozmopolit tipin bir taraftan bale gösterisini seyredişi tasvir edilirken diğer yandan içinin titremesi yani o andaki duygusal hâli tahlil edilmektedir. Şiir, hemen hemen bu tarz tasvir ve tahliller üzerine kurulmuştur.

Ayrıca muhatapla konuşma ve sorgulama üslûbu var. Bu bağlamda şiirde iki figür bulunuyor: “Biz” ve “sen”. Biz, Büyük Türk milletinin ana gövdesini, çokluğu kalabalığı karşılayan bir zamir, “sen” ise azlığı temsil eden kozmopolit kesimi temsil eder. Burada “Biz” “sen”le adeta hesaplaşmakta ve onu sorgulamaktadır.

IV. AHENK


1. Ses Tekrarları: Şair, ahengi daha çok kafiye, redif ve hece vezniyle sağlama yoluna gidiyor. Kafiye konusunda oldukça başarılı. Kafiye çeşitleri şöyle:

-Tam kafiye: “sesleri-nefesleri”, “sinirlerine-yerine”, “heykelini-belini”, “dururken-tuttururken”,

-Zengin kafiye: “arar da - duvarda”, “saklar - ayaklar”, “derinden - yerinden”, “kelebeğin - zeybeğin”, “Anadolumuz - yolumuz”

-Tunç kafiye: “çiçek - çek”, “içini - çini”, “uzun - ruhumuzun”

-Redif: “sesleri - nefesleri”, “sinirlerine - yerine”, “heykelini - belini”, “dururken - tuttururken”, “derinden - yerinden”, “kelebeğin - zeybeğin”, “Anadolumuz - yolumuz”

2. Kelime tekrarları: İkilemeler: “uzun uzun”

Mısra başı kelime tekrarı: Şair, şiirin üzerine kurulduğu karşıtlığı vurgulamak ve bu yolla ahenk sağlamak için mısra başlarında “Biz” kelimesini 6 kez, “Sen” kelimesini de 3 kez tekrarlamıştır.

3. Ses dalgalanması: Vezin: Millî edebiyat akımı ve memleket edebiyatı hareketine bağlı kalarak şair, şiirinde Türklerin millî vezni olan heceyi bilinçli bir tercih sonucu benimsemiştir. Hece vezninin 7+7=14’lü kalıbını kullanmıştır. Faruk Nafiz, bu vezni yüksek düzeyde bir terennüm aletine dönüştürebilmiştir.

Kaynak; edebiyatfatihi.blogspot.com
Read more

Kim Sang Bum Kimdir?

Kim Sang Bum (Doğum : 7 Temmuz 1989)Güney Koreli aktör. Kim Bum, Güney Korede çok sayıda drama tarzı Televizyon dizilerindegörünmüştür. Tv hayatına 2006 yılı yapımıUnstoppable High Kicktv serisinde oynayarak başlamıştır. Son olarak devam etmekte olan 2008 – 2009 yapımı tv serisi East of Eden’de “Lee Dong-cheol” karakterini oynamaktadır.
Read more

En Çok Sahte Takipçisi Olan Ünlü Kim?

Twitter'da en çok fake ( sahte ) takipcisi olan ünlüler sıralandı. Listenin başında Justin Bieber yer alıyor. Onu sırasıyla takip edenler Lady Gaga ve Katy Perry

İşte o listenin tamamı
Read more

Sabri Real Madrid Geyikleri


Her şey Sabri’nin oyuna girmesiyle başladı.
Sabri oyuna girdi, 2 gol oldu. Ateyizler bi sandalye çekin
‘Sabri maçın kaderini değiştirdi’ diyeceğimiz günler de oldu. Ne çektin be Sabri  
-Şans meleğim nerelerdeydin? +İkinci yarıya yetişebildim anca ya, ben yine Madrid’e gideceğiz sanıyordum – Sabri
Bana Sabri’yi verin size bütün İspanya’yı vereyim – Jose Mourinho
Sabri’deki lükse bakar mısın. İki haftadır asist yapıyor
Dünyada hiçbir takım Sabri’ye karşı strateji geliştiremedi gençler adam oyuna girdi oyun değişti hep
Read more

One Direction ve The Wanted Kavgası Türkçe Oku


Birbirinden başarılı iki grup olan One Direction üyeleri ile The Wanted grubu üyeleri arasındaki gerginlik devam ediyor! Birkaç saat önce One Direction’dan Louis ve Liam Twitter üzerinden The Wanted grubunun sevilen üyesi Tom ile tartıştı. Olay Tom’un Louis’ya “Kendi konserlerinde bile bizim hakkımızda konuşuyorsun. Bu gruba katılmadığın için üzgün müsün?” şeklinde bir tweet atmasıyla başladı. Sonra Tom kavgaya dair birçok tweet’i silse de hayranlar olayın fotoğrafını çekmeyi unutmadı. İşte bütün konuşma;

Thomas Parker @TomTheWanted
@Louis_Tomlinson Kendi konserlerinde bile bizim hakkımızda konuşuyorsun. Bu gruba katılmadığın için üzgün müsün?
Louis Tomlinson @Louis_Tomlinson
@TomTheWanted Dostum, ikimiz de senin grubun için seçmelere katılarak vaktimi boşa harcamayacağımı biliyoruz. Bana kötü çocuk kişiliğinle şaka yapıyorsun.
Thomas Parker @TomTheWanted
@Louis_Tomlinson Jüri üyelerini bununla “hayrete düşürmek”le çok meşguldün http://www.youtube.com/watch?v=MjHRvoPFHrI #louisyetenekli #iyiiş
Louis Tomlinson @Louis_Tomlinson
Uh oh. @TomTheWanted (Tom’un “X Faktör Başarısızlığım Beni Paramparça Etti” başlıklı bir haberini paylaşıyor, sonra başka bir tweet’te de “Saf” yazıyor)
Thomas Parker @TomTheWanted
Evet @Louis_Tomlinson ,en azından benim şarkı yapmak yolunda yalvarmak için “arkadaşlarım” yerine prodüktörleri aramama gerek yok. #ağlabebeğim #sadakat #louisyetenekli
Louis Tomlinson @Louis_Tomlinson
@TomTheWanted İlginç, takipçilerini birçok yalanla eğlendirmek zorundasın. Gerçekten Twitter’daki en büyük twat (bayağı ayıp bir küfür) olduğunu düşünüyorum.
Louis Tomlinson @Louis_Tomlinson
@TomTheWanted Neden bir sonraki single’ınızı filmimizin jenerik müziği yapmıyoruz?
Thomas Parker @TomTheWanted
Hmm @Louis_Tomlinson Kötü Kızlar 3′e bir jenerik müziği yapmayı çok isterim
Liam Payne @Real_Liam_Payne
@TomTheWanted @Louis_Tomlinson Hey Tom hadi şarkı söylemen hakkında konuşalım mükemmel ses tonun her notada kulağımı parçalıyor :/
Liam Payne @Real_Liam_Payne
@TomTheWanted @Louis_Tomlinson
Thomas Parker @TomTheWanted
@Real_Liam_Payne aww şükürler olsun!
Liam Payne @Real_Liam_Payne
@TomTheWanted Bir bok olduğunda bunun utandırıcı olduğunu biliyorum, değil mi
Louis Tomlinson @Louis_Tomlinson
@TomTheWanted Not: Bundan çıkacak olan medya başlıklarıyla eğlen.
Thomas Parker @TomTheWanted
@Louis_Tomlinson Temize çıktığında daha çok eğleneceğim #narnia #dahaiyileşiyor
Louis Tomlinson @Louis_Tomlinson
@TomTheWanted Açıkca görülüyor ki Twitter’da çok fazla zaman harcıyorsun. Yüz yüze geldiğimizde bir kız gibi davranman çok komik. İyi geceler eski arkadaş.
(Louis’nun sevgilisi Eleanor şunları RT’ledi;
“ama kimse onu tanımadığı için isminin sonuna “The Wanted” koymuş olması üzücü”
“Louis Twitter’da Tom Parker’a tweet atarken kendi “hak edilerek” kazanmış olduğu hayranlarından daha fazla zaman harcıyor”)

Ayrıca ;
Nathan Sykes @NathanTheWanted
*Patlamış mısır alır ve ayaklarını uzatır*

Son olarak bunlardan sonra The Wanted’dan Jay şu tweeti attı;
“Sevgili @Louis_Tomlinson, lütfen konserlerinde bizden bahsetmeyi kes, biz bundan sonra kesinlikle senden bahsetmeyeceğiz ve şimdi ölü köpeklerin uzanmasına (bir deyim) izin verme zamanı. Pasif-agresif konuşma stilin beni rahatsız ediyor ve keşke bazı iş arkadaşlarının doğruyu söyleme özelliğine ya da çoğunluğunun sessiz kalma özelliğine sahip olsaydın. Seni X Faktör’de gördüğümüzden beri neler oldu emin değilim ama sen kibirli, çevresindekilere karşı kaba ve abartılan bir insan olmak konusunda gerçek bir iş çıkardın. Ünlü olmak konusundaki şok edici yoksunluğun sadece alçakgönüllü kişiler ve grubundaki koşulsuz arkadaşlık tarafından bağışlanabilir. Louis, değerin takipçilerinle ya da paranla ölçülemez, çünkü bunlar değişkendir, ve bunlar gittiğinde kendini değersiz hissedebilirsin.”

Bunun üzerine Louis şu cevabı verdi;
@JayTheWanted Bu bir sonraki kitabın için sevgi dolu bir kavrama olabilir. Muhteşem bir öğrenci olmalısın. Bunu sizlerin başlattığını asla unutmayın.


Derleme: http://ensonneleroldu.org
Read more

Aylin Tunceli Kimdir?


14 Mayıs 1987 doğumlu olan güzel oyuncu, aynı zamanda Müjdat Gezen sanat merkezi mezunu.Kabare Atölyesi, Ömre Bedel, Kavak Yelleri gibi dizilerde rol alan Aylin'in Boyu 1.61 kilosu 51
Read more

Chris Brown - Fine China [ Türkçe Çevirisi ]


Chris-Brown-Fine-China Tercüme Türkçesi Çevirisi

Chris Brown - Fine China Türkçe Çevirisi, Tercümesi, Anlamı
Baby does he do it for ya
Bebeğim bunu senin için mi yapıyor
When he’s finish does he step back and adore ya
Bitirdiğinde geri durup seni sevicek mi
I just gotta know
Bilmeliyim
Cause ya time is money and I won’t let him waste it
Çünki vaktin nakit ve ben bunu boşa harcamak istemiyorum
Oh no noooo
Oh hayır
Baby just go with it
Bebeğim buna devam et
Cause when your with me I can’t explain it
Çünkü benimleyken bunu açıklayamam
It’s just different
Bu farklı birşey
We can take it slow
Ağırdan alabiliriz
Or act like your my girl let’s skip the physics
Yada sade benimmişcesine davranıp fiziksel şeyleri bi kenara bırakalım
Nakarat:
He’s so replaceable
O yerine geçilebilir birisi(değişebilir)
Your worth the chase
Peşinden gitmeye değersin
It’s alright im not dangerous
Sorun yok ben tehlikeli değilim
When youre mine ill be generous
Youre irreplaceable
Sen vazgeçilemezsin(değiştirilemez)
Uncollectable
Parayla elde edilemezsin
Just like fine china
Tıpkı bir çin porseleni gibi(zarif ince porselen)
Favorite
Favorim
Your my favorite
Sensin benim favorim
It’s like all the girls around me, don’t have faces
Etrafımdaki tüm kızlar, sanki yüzleri yok gibi
And they say it goes, Life if just a game but im not playing
Onlar diyor ki böyledir, Hayat bir oyunsa ama ben oynamıyorum
He’s so replaceable
Onun yeri doldurulabilir
Your worth the chase, your good enough
Peşinden gitmeye değersin, yeterince iyisin
It’s alright im not dangerous
Sorun yok ben tehlikeli değilim
When youre mine ill be generous
Benim olduğun zaman çok iyi olucam
Youre irreplaceable
Yerin doldurulamaz
Uncollectable
Parayla elde edilemezsin
Just like fine china
Tıpkı narin bir porselen gibi
Took me awhile to find your love
Aşkını bulmam uzun zamanımı aldı
Aint no amount of time in this world
Bu dünyadan bir zaman değil
Give me a lot of just love
Bana aşkdan bolca ver
Daily baby , daily
Günlük bebeğim, günlük
Are you sure? Are you ready
Emin misin? Hazır mısın
I know your heart been telling you, you been wrong for me
Kalbinin sana ne dediğini biliyorum, benim için yanlış diyor
But im not, noo
Ama ben değilim, hayır
It’s alright im not dangerous
Sorun yok ben tehlikeli değilim
When youre mine ill be generous
Benim olduğun zaman çok iyi olucam
Youre irreplaceable
Yerin doldurulamaz
Uncollectable
Parayla elde edilemezsin
Just like fine china
Tıpkı narin bir porselen gibi
Read more

Avril Lavigne - Here's To Never Growing Up [ Türkçe Çeviri ]


Avril Lavigne - Here's To Never Growing Up Çevirisi - Avril Lavigne - Here's To Never Growing Up Türkçe Çeviri - Avril Lavigne - Here's To Never Growing Up Lyrics - Avril Lavigne - Here's To Never Growing Up Şarkısının Türkçe Sözleri - Avril Lavigne - Here's To Never Growing Up Çeviri - Avril Lavigne - Here's To Never Growing Up Sözleri
indir (2)
Here's To Never Growing Up ( Türkçe Çeviri )
Cause the party will never end to us
Çünkü parti bizde asla bitmeyecek
Here's To Never Growing Up, up, up
Burası asla büyümeyecek,
We will never ever ever feel down down
Bizim asla ve asla moralimiz bozulmaz
Live it up, drink it up, we celebrate life tonight
Bu şekilde yaşarız, onu son damlasına kadar içeriz, bu gece hayatı kutluyoruz
Here's To Never Growing Up
Burası asla büyümeyecek
Read more

Snoop Lion - Ashtrays And Heartbreaks ft. Miley Cyrus [ Türkçe Çeviri ]


Snoop Lion - Ashtrays And Heartbreaks Çevirisi - Snoop Lion - Ashtrays And Heartbreaks Türkçe Çeviri - Snoop Lion - Ashtrays And Heartbreaks Lyrics - Snoop Lion - Ashtrays And Heartbreaks Şarkısının Türkçe Sözleri - Snoop Lion - Ashtrays And Heartbreaks Çeviri - Snoop Lion - Ashtrays And Heartbreaks Sözleri
indir (1)
Ashtrays And Heartbreaks ( Türkçe Çeviri )
Verse 1: Snoop Lion]
Tonight there's gonna be a whole lot of smoke in the air
Bu gece hava bütünüyle duman kaplı olacak
Blow it high for the ones who ain't here
Burda olmayan birileri için onu yukarı üfle
Seems like every day we putting one six feet underground
Hergün bi tane altı fit yerin altına koyuyormuşuz gibi
So bless
Çok kutsal
What goes up must come down
Yükselen neyse düşüşe geçmeli
[Hook: Miley Cyrus]
Now my buzz is gone, and I need to re-up on reality
Şimdi benim sinyalim gitti, ve şimdi gerçekleşmesinin sağlanmasına ihtiyacım var
Can't let me see them weak I need to pause on it
Onları zayıf Görmeme izin vermiyorsun, onun üzerinde düşünmeye ihtiyacım var
Is there any possibility that everyone feels like me
Herkesin benim gibi düşünmesinin mümkün olma durumu var mı
Ashtrays and heartbreaks
Küllükler ve kalpkırıklıkları
I lost some, and since when
Birkaç kaybım var ve ne zamandan beri

Read more

Jonas Brothers - Pom Poms [ Türkçe Çeviri ]


Jonas Brothers - Pom Poms Çevirisi - Jonas Brothers - Pom Poms Türkçe Çeviri - Jonas Brothers - Pom Poms Lyrics - Jonas Brothers - Pom Poms Şarkısının Türkçe Sözleri - Jonas Brothers - Pom Poms Çeviri - Jonas Brothers - Pom Poms Sözleri
indir
Pom Poms ( Türkçe Çeviri )
More to love when your hands are free
Ellerin boş olduğunda, aşık olmak daha fazla
Baby put your pom poms down for me
Bebeğim küçük ateşli bombanı benim için aşağı koy
Come on shake it up 123
Hadi ama onu 123 kere çalkala
Baby put your pom poms down for me
Bebeğim küçük ateşli bombanı benim için aşağı koy
Yeah they come from miles away
Evet onlar millerce uzaktan geliyor
Just to see how you get down
Sadece nasıl başladığını görmek istiyorum
Feels like an earthquake
Tıpkı bir deprem gibi hissettiriyor

Read more

11. Sınıf Dil ve Anlatım Sayfa 178 - 192 Soruları ve Cevapları


Bu yazı edebiyatfatihi.blogspot.com sitesinden alınmıştır. bu tarz yazıları bu sitede fazlasıyla bulabilirsiniz.

11.SINIF EVRENSEL İLETİŞİM YAY.DİL VE ANLATIM KİTABI (sayfa 178-192) CEVAPLARI
RÖPORTAJ
SAYFA 180
ÖN HAZIRLIK
1. Bir bölgeyi, kurumu, eşyayı veya insanı konu alan röportajlar bularak okuyunuz. Beğendiğiniz metinleri sınıfınıza getiriniz.
2. Röportaj ve mülakat kelimelerinin anlamlarını araştırınız.
RÖPORTAJ: Bir yazarın ya da gazetecinin herhangi bir olayı, kişiyi kuruluşu veya yeri; kendi anlayışına ve gözlemlerine göre araştırdığı ve değerlendirdiği yazılardır.
:MÜLAKAT (Görüşme) Kendi alanında uzmanlaşmış ünlü kişileri etraflıca tanıtmak veya toplumu ilgilendiren bir konuyu aydınlatmak amacıyla uzmanlarla veya ünlü kişilerle yapılan görüşmelerin aktarıldığı gazete yazılarıdır.
Röportaj ve mülakat birbirinden farklıdır. Mülakatta “karşılıklı konuşma, görüşme” vardır. Mülakatta sorular sorularak bilgi toplanır. Röportajda bir gerçeği soruşturma vardır, bir gerçeği ortaya çıkarma amacı vardır. Bunun için görüşmeler yapıldığı gibi ortam tanımlamalarına, gazetecinin izlenimlerine yer verilir.
3. Röportaj türünün tarihsel gelişimini, Türk edebiyatındaki önemli röportaj yazarları­nı araştırınız.

Röportaj türü önceleri soru ve cevaplardan oluşmaktaydı ve mülakat türünden farklı bir tür değildi. Gazeteciliğin gelişmesi ve ünlü edebiyatçıların röportaj türünde eser vermeye başlamasıyla araştırma, inceleme, soruşturmaya dayanan ve bazı gerçeklerin ortaya çıkmasını amaçlayan bir tür haline gelmiştir.
4. Bir yeri, insanı ve eşyayı birlikte ele alan röportajlar olup olmadığını araştırınız.
Konusuna göre röportajlar

SAYFA 181
HAZIRLANALIM
1. KİM? KİM? KİM?
Kim yapmış acep ilk kez? Nasıl da bilmiş dut ağacının turna avazı vereceğini, kim denemiş de işte budur demiş tezene için kiraz ağacının kabuğunu. Ülkemizden, ülkelerden yok mu ol­muş kiraz ağacı da plastikten yapar olmuşlar canım tezeneyi, renkleri bile meymenetsiz!
Fikret Otyam
Yukarıdaki metinde yazarın amacı konuyla ilgili merakını dile getirmek mi yoksa okuyucu­nun dikkatini ele aldığı konuya çekmek midir? Düşüncelerinizi açıklayınız.
Yazar, okuyucunun dikkatini ele aldığı konuya çekmek istemiştir. Dut ağacından düdük, kiraz ağacından tezene (mızrap, pena) yapılmasının ilginç olduğunu belirterek okuyucunun ilgisini çekmeyi amaçlamıştır.
2. Herhangi bir yer, kişi veya eşyayla ilgili merakınızı gidermek için neler yaparsınız?
3. Gezmek amacıyla ilk kez gideceğiniz bir yer hakkında bilgi edinmek için hangi yollara başvurursunuz?
O yeri tanıtan yazılar okunabilir. Gezilecek yerle ilgili çeşitli kaynaklardan, internetten bilgi edinilebilir.
4. Röportaj ve mülakat kelimelerinin anlamlarını açıklayınız.
Röportaj: Soruşturma, araştırma yoluyla bir gerçeğin ortaya çıkarılmasını amaçlayan ga­zete veya dergi yazısı
Mülakat: 1. Buluşma, görüşme. 2. Bir işe alınacak kişiler arasından seçim yapabilmek amacıyla kendi­leriyle karşılıklı konuşma, görüşme
SAYFA 183
1.ETKİNLİK

“İnsanı Selçuklu Devrine Götüren Şehir: Kayseri” adlı metni ve sınıfa getirdiğiniz röpor­tajları yazılış amaçları, dil-anlatım ve şekil özellikleri bakımından inceleyiniz. Bu tür metin­lerin ortak özelliklerini tartışarak belirlemeye çalışınız. Belirlediğiniz özellikleri sınıf tahta­sına yazınız.
RÖPORTAJ TÜRÜNÜN ÖZELLİKLERİ
RÖPORTAJ TÜRÜNÜN ÖZELLİKLERİ
v Röportaj da düşünsel plânla yazılır.
v İşlenen konu; toplumsal, sanatsal olay ya da olgu olmalıdır.
v Yazar anlattıklarının doğruluğunu; konuşma, bilgi toplama ve fotoğraflarla desteklemeli, anlattıklarını bir mantık çerçevesine oturtabilmelidir.
v Her anlattığı, önceki anlattıklarıyla çelişmemelidir.
v Röportaj yazarı; açıklayıcı anlatım, öyküleyici anlatım, betimleyici anlatım ve tartışmalı anlatım gibi bütün anlatım yollarından yararlanır.
v Röportaj yazıları zamanla tarihsel belge olabilir.
v Fotoğraf ya da belge kullanılabilir.
v Röportaj öğretici yazı türüdür.
Röportaj sunuş biçimine göre 2’ye ayrılır:

1- Amerikan Röportajı: Bu tür röportajlarda giriş bölümünde okuyucu beklenmedik bir giriş karşılaşması yapılır. En son söylenmesi gereken sözcükler en önce söylenir. Okuyucu adeta bir şok yaşar, böylece bir dikkat çekilir.

2- Alman Röportajı: Yazar, konuyu anlatırken yazıya kendini katar. Konuyu kendi eksininde anlatır.

2.ETKİNLİK
“İnsanı Selçuk Devrine Götüren Şehir: Kayseri” adlı röportajı daha önce okuduğunuz “Küçük Tibet Ladahk” ve “Ladahk Brakpa Kabilesi” adlı gezi yazılarıyla karşılaştırınız. Rö­portajları gezi yazılardan ayıran özelliklerin neler olduğunu tartışınız. Ulaştığınız sonucu açıklayınız.
Gezi yazıları ile röportajların karşılaştırılması:
Benzer yönler:
  • Gezi yazılarında ve röportajlarda kullanılan anlatım biçimleri benzerlik gösterir. (açıklayıcı, betimleyici, öyküleyici anlatım biçimleri)
  • Dil genellikle göndergesel işlevde kullanılır.
  • Gidilen yerlerin belirgin özellikleri verilir. Gözlem gücü önemlidir.

Farklılıklar:
  • Röportajlarda asıl amaç gidilen yerin tanıtımını yapmak değildir. Röportajlarda bir gerçeğin ortaya çıkarılması amaçlanır. Bunun için farklı yerler gezilip anlatılabilir. Gezi yazılarında ise gezilen görülen yerlerin çeşitli yönleriyle tanıtılması amaçlanır.
  • Gezi yazılarında kişilerin konuşmalarına fazla yer verilmez. Röportajlarda yer verilir. Röportajda bir yerin güzelliklerini yansıtmaktan çok o yerde yaşayan insanların sorunlarını deşmek, ortaya çıkarmak ön plandadır.

3.ETKİNLİK
“İnsanı Selçuk Devrine Götüren Şehir: Kayseri” adlı metni ders kitabınızdaki “Mars Ast­ronotlarının Ruh Sağlığı Mercek Altında” adlı haber yazısıyla yazılış amacı, anlatım özellik­leri ve anlatıcının tavrı bakımından karşılaştırınız. Hangi metinde konunun yazarın kişisel görüş ve düşünceleriyle zenginleştirildiği; birçok kişinin bildiği, gördüğü şeylerin ustaca di­le getirildiğini belirtiniz. Yaptığınız etkinlikten hareketle röportajları gazete haberlerinden ayıran özellikleri açıklayınız.
Haber yazılarıyla röportaj türünün karşılaştırılması
Benzerlikler:
  • Gazete yazılarıdır.
  • İkisinin temelinde de haber vardır.
  • Her iki tür de belge niteliği taşır.

Farklılıklar:
  • Haber yazıları nesneldir. Röportajda yazarın yorumu da yer alır.
  • Haber yazılarında olaylar ve gelişmeler olduğu gibi verilir. Röportajlarda olay ve kişilerle ilgili çok yönlü, daha detaylı, derinlemesine bir anlatım vardır.
  • Röportajların sanatsal yönü vardır.
  • Haber yazılarında dilin göndergesel işlevi kullanılır. Röportajlarda ise göndergesel işlevin yanında heyecana bağlı işlev de yer alır.

Read more

Seda Akgül Kimdir? Yumurtalarını Dondurdu

Seda Akgül (d. 1971, Ankara), Türk televizyoncu, sunucu ve akademisyen. TED Ankara Koleji ve Hacettepe Üniversitesi İngilizce bölümlerini bitirdikten sonra Başbakanlık ’ta mütercim tercümanlık eğitimi alarak görev yapan Seda Akgül , İsveç Üniversitesi ’nin bursu ile Brüksel’de Avrupa Birliği Gazeteciliği okumuş, Amerikan Sivil Toplum Örgütleri 'nin seçimi ile 2004 yılında Geleceğin Toplum Lideri olarak Washington ’da staj görmüştür. TRT sınavlarını kazanarak spikerliğe başlayan Seda Akgül, TV 8 ’in kuruluş yıllarından beri bu kanalda görev yapmakta, Avrupa Birliği ’ne Doğru ve Savaş Bağdat Yolunda gibi dış politika programlarını hazırlayıp sunmanın yanında uzun yıllar yaptığı Ana Haber Spikerliği ile de tanınmaktadır. Işık Üniversitesi ’nde 2004-2007 arasında İngilizce verdiği Medya dersleri ile de akademisyenlik görevini devam ettirmiştir. TV 8 ekranlarında, hafta sonu sabah kuşağında Erken Baskı isimli programı hazırlayıp sunarak, eleştirmenlerin ve izleyicilerin beğenisini toplayan Seda Akgül 17 Eylül 2012 tarihinde yeni yayın döneminde Star TV 'ye geçerek sabah haber kuşağı programı sunmaya başlamıştır.


"Ben 60 yaşında da hamile kalabilirim. Niye diyeceksiniz? Ne zaman doğurganlığımı yitireceğim, çocuk sahibi olacağım diye düşünmektense yumurtalarımı dondurdum. Yurt dışındaki bir merkezde saklanan yumurtalarım sayesinde bir gün anne olur muyum; onu bilmiyorum." 

Read more

Ray-J - I Hit It First [ Türkçe Çeviri ]



[Hook: Ray J]
She might move on to rappers and ballplayers
O repçilere ve top oynayanlara doğru gidebilir
But we all know I hit it first
Ama hepimiz biliyoruz ki ona ilk ben vurdum
I hop in the club and boppers show love, and I don’t even put in work
Klup te dans ederim ve bapçılar aşkı gösterir ve onu çalışmaya koymam bile
I hit it, I hit it, I hit it, I hit it, I hit it, I hit it first
Ona vurdum, ona vurdum, ona vurdum, ona ilk ben vurdum
I hit it, I hit it, I hit it, I hit it, I hit it, I hit it first
Ona vurdum, ona vurdum, ona vurdum, ona ilk ben vurdum
[Verse 1: Ray J]
I had her head going north and her ass going South
Kuzeye giderken onun başındaydım ve poposu güneye gidiyordu
But now baby chose to go West
Ama şimdi bebek batıya gitmeyi seçti
We deep in the building she know that I kill ‘em
Biz binaların en dibindeydik, o bunu bilirki, onları öldürürüm
I know that I hit it the best
Biliyorum ki en iyi vuruşu ben yaparım
Candles lit with that wine, money still on my mind
Mumlar şarapla birlikte yanar, aklımda hala para var
And I gave her that really bomb sex
Ve ona gerçek seks bombasını verdim
No matter where she goes or who she knows
Onu kimin bildiği ya da onun nereye gittiğinin bi önemi yok
She still belongs in my bed
O hala benim yatağıma ait
Going hard in the streets, mobbin with my homies
Sokaklarda her şey kötüye gidiyor, benim kankalarım tacize uğruyor
Sippin’ on good, blowin’ on OG
İyi yudumla, eskileri uçur
Me and ghost sittin’ clean with the matching rollie
Ben ve hayalet, sarılmış sigara eşliğinde, temizce oturuyoruz
I did that first so everybody know me
Onu ilk ben yaptım bu yüzden beni herkes bilir
[Hook]
[Verse 2: Bobby Brackins]
Steady on at the top where we finna be
Yukarda olacağımız yerde sakin olacaksın
Apple juice and we mix it with the Hennessy
Elma suyu ile Hennessy likörünü karıştırdık
Give her no dough to come, but I gave her 10 to leave
Ona gelmesi için sakın para verme, ama ben ona ayrılması için 10 veririm
I bet I hit it first, unless you took that girl virginity
İddasına varım ki ona ilk ben vurdum, sen onun bakireliğini almadığın sürece
First come, first served is all a player know
İlk geliş, ilk servistekiler şimdi tamamiyle oyuncular
But I don’t wanna be a player no more
Ama ben artık oyuncu olmak istemiyorum

Read more