Gaius Julius Caesar (Sezar) [Mö. 108-44]
Tarihteki önemi ve yeri büyük olan Romalı bir komutan ve devlet adamıdır. Asil bir aileden gelen Gaius Julius’un oğludur. Annesi Aurelia, asil olmayan bir ailedendi. Caesar, politik davranışlarında çoğunlukla halk tarafını tutmuş, Rmalı asillerin halk üzerinde baskılarını kaldırmaya çalışmıştır.
Caesar MÖ. 83′de Marius taraftarlarından 1. Cornelius Cinna’nın kızı Cornelia ile evlenmesi, onun, Marius partisine yaklaşmasına, Sulla ve Mariusçular arasındaki çekişmeye katılmasına yol açtı. Caesar Roma’dan çıkmaya zorlandı. Caesar ancak Sulla’nın (MÖ. 78) ölümünden sonra Roma’ya dönebildi. Sonra hatiplik öğrenimi için Rodos’a ünlü öğretmen ve hatip Apollonius Molo’nun yanına gitti. Beş yıl sonra Roma’ya döndü, kendini tamamiyle siyasete vererek Pompeius tarafını tuttu, cömertliğiyle halkın sevgisini kazanmaya çalıştı.
Caesar MÖ. 68′de, Cornelia’nın ölümü üzerine yüksek bir hayat seviyesi ve geniş bir çevresi olan Pmpeia adlı genç bir kadınla evlendi. Mö 6′de konsüllükten önce gelen bir rütbe olan praetorluğa yükseldi. Bu sırada, Batı Hispania’daki ayaklanmayı bastırarak elde ettiği ganimetlerle borçlarını ödedi, kendini konsüllüğe seçtirmek için Roma’ya gitti. MÖ 59 yılında, muhafazakar Marcus Bibulus ile birlikte konsül seçildi. Aynı yıl, o sıralar Anadolu’dan dönen Pompeius ve Crassus ile anlaşarak “Birinci Triumvirlik” i kurdu.
Konsül olarak Roma’yı tek başına idare etmeye çalışan Caesar, Senato’yu ikinci planda bıraktı. Yeni bir kanunla fakir vatandaşlara ve Pompeius’un terhis edilen askerlerine toprak dağıttı. Vergilerin üçte birini bağışlayarak subayları kendi tarafına çekti. Nihayet 5 yıl içinde kendini Dalmaçya (İllirya), Kuzey İtalya ve Güney Fransa valiliklerine seçtirdi. Kuvvetli rakipleri olan Cicero ile Cato’nun Roma’dan uzaklaştırılmasını sağladıktan sonra, MÖ 58 de Gallia’ya girdi, sekiz yıl içinde Ren nehrinden Pireneler’e kadar bütün ülkeyi ele geçirdi. Tam bir zaferle sonuçlanan Gallia seferinden sonra Caesar aldığı zengin ganimet ve tecrübeli ordusu sayesinde, Roma’nın n güçlü adamı oldu.
Suikast
Sezar'a ait diyabaz büst.
15 Mart MÖ 44 tarihinde bir grup senatör, Senatoya gücüne geri vermesini rica eden bir dilekçe taslağını okuması için Sezar'ı foruma çağırdı. Ancak dilekçe bir kandırmacaydı. Suikast planını dehşet içindeki bir Liberator, Servilius Casca'dan bir gece önce kısmen öğrenen ve işlerin kötüleşmesinden korkan Marcus Antonius, Sezar'ı merdivenlerde engellemek için foruma gitti. Ancak Sezar'ın yolu Campus Martius'da bulunan Pompey Tiyatrosundan geçerken bir grup senatör tarafından kesildi ve Sezar doğu portikosuna bitişik bir odaya doğru yönlendirildi.
Sezar sahte dilekçeyi okumaya başladığı sırada dilekçeyi kendisine sunmuş olan Tillius Cimber, Sezar'ın togasını aşağı indirdi. Sezar, ağlayarak Cimber'e "ama bu bir vahşet!" ("Ista quidem vis est!") dediği sırada, Casca hançerini çekti ve diktatörün boğazını bir yandan diğer yana kesti. Sezar hemen etrafından döndü ve Casca'nın kolunu yakalayarak "Casca, seni hain, ne yapıyorsun?" dedi Korkudan donakalmış olan Casca, Yunanca "Kardeşlerim, yardım edin" diye bağırdı ("ἀδελφέ, βοήθει!", "adelphe, boethei!"). Tam bu sırada aralarında Brutus'un da bulunduğu grubun geri kalanı da Sezar'ı bıçaklamaya koyuldular. Sezar kaçmaya çalıştı ancak gözleri kandan göremez olduğundan ayağı takıldı ve yere düştü; adamlar, Sezar portikonun alt merdivenlerinde savunmasız bir şekilde kalana kadar hançerlerini saplamaya devam ettiler. Eutropius'a göre bu suikaste müdahil olan kişi sayısı altmışdan fazlaydı. Sezar 23 defa hançerlenmiştir. Suetonius'a göre bir doktor, aldığı yaralardan sadece ikincisinin yani boynuna aldığı yaranın ölümcül bir yara olduğunu ispatlamıştı.
Diktatörün son sözlerinin ne olduğu kesin olarak bilinmemektedir ve bu konu tarih boyunca bilim adamları ve tarihçiler arasında bir tartışma konusu ola gelmiştir. Genellikle en bilinen versiyonu Latince bir deyiş olan Et tu, Brute? ("Sen bile mi Brutus?" ya da "Sen de mi, Brutus?") şeklindedir ve Shakespeare'in Julius Caesar adlı oyunundan alınmıştır. Aslında tam olarak makaronik bir satırın ilk parçası olarak: "Et tu, Brute? öyleyse yıkıl (öl) Sezar." şeklindedir. Shakespeare'in versiyonunu Romalı tarihçi Suetonius'un Sezar'ın son sözlerinin Yunanca bir deyim olan "καὶ σύ, τέκνον;" ("Kai su, teknon? olarak okunur": Türkçesi "Sen de mi çocuğum?" şeklindedir) olduğunu iddia eden versiyonu takip eder.Diğer taraftan Plutarch Sezar'ın hiçbir şey söylemediğini ve suikastçilerin arasında Brutus'u gördüğünde togasını başının üstüne çektiğini aktarır.[
Plutarch, suikastten sonra Brutus'un bir şeyler söylemek için yoldaşı senatörlerin önüne geçmek istediğini ancak onların binadan kaçmayı tercih ettiklerini iddia eder. Brutus ve beraberindekiler bağırarak Capitol Tepesine doğru yürüdüler ve sevgili şehirlerine şöyle seslendiler: "Roma Halkı, bir kez daha özgürüz!". Olacakların farkına çoktan varan Roma yurttaşları kendilerini evlerine kilitlediğinden bu sevinç çığlıkları sessizlikle karşılandı.
Sezar'ın üzerinde 23 adet yara izi olan balmumundan bir heykeli foruma dikildi. Toplanan kalabalıktan birinin başlattığı yangın, forumun ve komşu binaların ciddi biçimde zarar görmesine yol açtı. Takip eden kaos sırasında Marcus Antonius, Octavian ve diğerleri beş seri iç savaşta karşı karşıya geldi ve tüm bunlar Roma İmparatorluğu'nun doğumuyla sonuçlandı.
Suikastin sonuçları
Jül Sezar'ın tanrılaştırılmasını tasvir eden bir 16. yüzyıl gravürü.
Sezar'ın öldürülmesi, suikastçilerin öngöremediği şekilde Roma Cumhuriyeti'nin sonunu hızlandırdı. Sezar'ın oldukça popüler birisi olduğu Roma'nın orta ve alt sınıfları, küçük bir kibirli entelektüel grubunun savunucularını ve hamilerini öldürmesinden dolayı oldukça öfkeliydi. Antonius, her ne kadar olaydan 1600 yıl sonra Shakespeare'in kaleme aldığı gibi ("Dostlarım, Romalılar, yurttaşlarım, beni dinleyin ...") bir konuşma yapmamış da olsa, Sezar'ın ölümünün ardından ortaya çıkan bir kamuoyu tepkisi olarak avam tabakasına hitap eden dramatik bir methiye sunmuştur. Sezar'dan farklı bir eğilime sahip olan Antonius, üzgün Romalı ayaktakımını belki de Roma'nın kontrolünü tek başına ele geçirmek niyetiyle Optimates mensuplarının üzerine saldı. Ancak Sezar, tek mirasçısı olarak yeğeni Octavian'ı işaret etmiş ve onu Roma'nın en zengin yurttaşlarından biri yapmanın yanında oldukça güçlü bir Sezar unvanını da ona miras bırakmıştı. Gaius Octavian, aynı zamanda Büyük Sezar'ın evlatlık oğlu olması nedeniyle Roma halkının çoğunluğunun da sadakatine sahipti. Sezar öldüğü sırada henüz 19 yaşında olan Octavian, Antonius'un Decimus Brutus ile iç savaşın ilk raundu için anlaşması üzerine pozisyonunu gözden geçirdi. Marcus Antonius daha sonra Sezar'ın sevgilisi Kleopatra ile evlendi.
Yunanistan'da bir ordu toplamaya başlayan Brutus ve Cassius ile savaşabilmek için Antonius'un, hem Sezar'ın savaş için ayırdığı yedek akçelerine hem de bu ikisine karşı girişeceği bir eylemin Sezar adına olduğuna dair iddiasının meşruluğunun desteklenmesine ihtiyacı vardı. Bunun için Octavian, Antonius ve Sezar'ın sadık süvari komutanı Lepidus arasında ikinci ve son Triumvirlik oluşturuldu. İkinci Üçlü Yönetim ilk iş olarak Sezar'a Divus Iulius unvanını verdi. Sezar'ın merhametinin onun ölümüne yol açtığı iddiasıyla Sulla devrinden beri kullanılmayan "yasaklamalar" devreye sokuldu. Bu yasaklar daha çok Brutus ve Cassius'a karşı girişilen iç savaşın finansmanını sağlamak için kullanıldı ve bu ikisi nihayet Antonius ve Octavius tarafından Philippi'de yenildiler. İç savaşın üçüncü aşamasında, Octavian'ın karşısında artık Antonius ve Kleopatra vardı. İç savaş, Antonius ve Kleopatra'nın Actium Savaşı'nda Octavian tarafından bozguna uğratılması ile sona erdi ve böylece Octavian, Caesar Augustus adıyla ilk Roma İmparatoru oldu. Sezar aslında Part Ülkesini, İskit Ülkesini, Kafkasya'yı ele geçirmeyi ve Germania üzerinden Doğu Avrupa'ya gitmeyi planlıyordu. Bu planlarına, uğradığı suikast engel olmuştur.
Read more