10.Sınıf Türk Edebiyatı Fırat Yayıncılık Sayfa 19-27 Cevapları

2. Türk Edebiyatının Dönemlere Ayrılmasındaki Ölçütler
1. Sınıfta sekiz gruba ayrılınız. Grup sözcülerinizi belirleyiniz. Araştırma yapmak için aşağıdaki konulardan birini seçiniz.
1. grup : Türklerin, İslamiyet’i hangi tarihte kabul ettiğini araştırınız. XIII. yüzyılda yaşamış olan Yunus Emre’nin aşağıdaki ilahisinden hareketle İslam uygarlığının Türk edebiyatına etkisini açıklayınız.
Şol cennetin ırmakları
Akar Allah deyü deyü
Çıkmış İslam bülbülleri
Öter Allah deyü deyü. …
Yunus Emre
1.grup:Türklerin İslamiyet’le tanışması 8.yy.dan sonra olmuştur. Talas Savaşından sonra Müslümanlarla komşu olmuşlar ve bunun neticesinde boylar halinde İslamiyet’e geçmişlerdir. Türkler, İslamiyet’e geçince edebiyatlarında bir farklılaşma olmuştur. İçerik olarak artık İslami kelime ve kavramlar edebiyata konu olmaya başlamıştır. Allah, hak, peygamber gibi kavramlar eserlerinde kullanılmıştır. Aynı zamanda şekil olarak da değişim kendini göstermektedir. Dörtlükler yerini beyte, hece yerini aruz bırakmıştır. Divan edebiyatı diye bir edebi gelenek ortaya çıkmıştır.
2. grup : “Lale Devri” hakkında bilgi edininiz. Edindiğiniz bilgileri arkadaşlarınızla paylaşınız.
Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâ-şâda
Gidelim serv-i revanim yürü Sadâbâd’a
İşte üç çifte kayık iskelede âmâde
Gidelim serv-i revanim yürü Sadâbâd’a
2. grup: Lale Devri, Pasarofça Antlaşması ile başlayan bir devir. Bu devrin en önemli özelliği zevk sefa ve eğlence dönemi olarak tarihe geçmektedir. Yıllarca süren harpler ve isyânlardan bıkan ahâli, antlaşmalardan sonra savaştan uzak bir hayat sürmeye başladı. İstanbul’da sünnet ve düğün merâsimleri artarak, mevsimine göre kır, deniz seyahatları ve helva sohbetleri tertiplendi. Pâdişah dahil, devlet adamları baharda, lâle mevsiminde Sâdâbâd, Şerefâbâd Emnâbâd, Hüsrevâbâd, Hümâyûnabâd, Kasr-ı Süreyya, Vezirbahçesi köşklerine, Tersâne Bahçesi, Çırağan Bahçesi, Beşiktaş yalılarına giderlerdi. Fakat bu devir sürekli eğlence olarak devam etmedi. Patrona Halil İsyanı ile bu devir de son buldu.
Nedim “Lale Devri”nin, Nedim’in yukarıdaki şarkısına nasıl yansıdığını açıklayınız.
Lale Devri, zevk, sefa ve eğlence dönemi demiştik ki bu da Nedim’in eserine yansımıştır. O dönemin en önemli eğlence ve gezi olan Sadabad , şairini şiirine de yansımıştır.
3. grup : Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Gün Eksilmesin Penceremden” adlı şiirini bulunuz. Cahit Sıtkı Tarancı ve şairin yaşadığı dönem hakkında bilgi edininiz. Şairin, “Gün Eksilmesin Penceremden” adlı şiirine, o dönemde bireyin dünya ile ilişkisinin nasıl yansıdığını açıklayınız.
3. grup:
GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Cahit Sıtkı, Cumhuriyet döneminin yazarlarından olup bu şiirde yaşama bağlılık ve yaşama isteği dile getirilmiştir. Bu dönem içerisindeki yazarların karamsar bir hava içerisinde olabildiği gibi yaşama bağlılık da dile getirilmiştir. Burda önemli şairin duygu ve düşüncesinde bireyselliğin ön planda olmasıdır.
4. grup : “Süleyman Çelebi”nin edebî kişiliği, yaşadığı dönemde hâkim olan edebiyat anlayışının hangi zümreye hitap ettiğini araştırınız.
4. grup: 15. Yüzyılın en önemli Divan şairlerindendir. Dini konularda eser vermiştir. En önemli eseri Vesilet’ün-Necat (Mevlit), edebiyatımızda bir gelenek başlatmıştır. Bu eserinde Peygamberin hayatı doğumundan ölümüne kadar geçen süreyi ele almıştır. Süleyman Çelebi’den sonra Mevlit söylemeye geleneği ortaya çıkmıştır. Süleyman Çelebi, daha çok saray ve çevresinde aydın kesime hitap etmiştir.
5. grup : Ahmet Paşa’nın sanat anlayışı ve yaşadığı dönem hakkında bilgi edininiz.
5. grup: Fatih döneminin önde gelen şairlerindendir. Kaside ve murabbalarıyla bilinir. Genellikle dini kavramların dışındaki şiirlere yönelmiştir.Aruzu ustalıkla kullanır. Şairler Sultanı olarak bilinir.
6. grup : Tanzimat Dönemi edebiyatçılarının sanat anlayışlarını araştırınız.
6.grup: Tanzimat Döneminde Batı kültürü yeni tanınmaya başlandığı için Tanzimat sanatçıları Batıdaki kavramlardan olan hak, adalet, özgürlük gibi kavramları kullanmışlardır. Sanat anlayışlarında en önemli yön halkı bilinçlendirmek vardır. Toplum için sanat anlayışı ön plandadır. Bu dönem anlayış olarak Batı’yı yakından tanıdığımız bir dönemdir.
7. grup : a. Cenap Şahabettin’in sanat anlayışı ve yaşadığı dönemin zihniyeti hakkında bilgi edininiz.
7. grup: a. Cenap Şahabettin anlayış olarak bireysel bir anlayışla şiir yazar ve Cumhuriyet dönemi içerisinde hakim olan bireysel Cenap Şahabettin’de bulunmaktadır.
b. Cenap Şahabettin’in “Elhân-ı Şitâ” adlı şiirinin tamamını bulunuz.
b.
8. grup : Behçet Necatigil’in sanat anlayışı ve yaşadığı dönem hakkında bilgi edininiz.
8. grup: Şiirlerinde ev, aile, çevre, aşk, bunalım, hastalık, yalnızlık ve ölüm temalarını işlemiştir. Eski ve yeni kelimeleri şiirinde ustaca kaynaştırır. Şiirleri dışında, nesirlerini topladığı “Bile/Yazdı” adlı eseri vardır. Almanca’dan çeviriler yapan Necatigil, radyo oyunları da yazmıştır. Yine Cumhuriyet dönemi yazarlarındandır. Batı kültürünün yansımaları bu şairimizde de görünür.
2. Kitaplığınızdaki kitapları niçin gruplara ayırdığınızı belirtiniz.
2. Tasnif etmek , ayırmak daha kolay bulmayı, daha rahat ve iyi değerlendirmeyi sağlar.
3. Sizce Türk edebiyatı da tarihî dönemler gibi bölümlere (dönemlere) ayrılabilir mi? Düşüncelerinizi belirtiniz.
3. Ayrılabilir. Çünkü edebiyat tarihten, sosyal ve siyasi hayattan ayrı değerlendirilemez. Tarihteki bir olayın etkisi toplumda görüldüğü gibi edebiyata da yansır.
4. Oğuz Kağan’ın, beylerine ve halkına verdiği buyruğunu okuyunuz. Burada belirtilenlerden hareketle Oğuz Kağan Destanı’nda Oğuz Türklerine ait hangi özelliklerin yansıtıldığını söyleyiniz.
Ben sizlere oldum Kağan,
Alalım yay ile kalkan,
Nişan olsun bize buyan,
Bozkurt olsun (bize) uran,
Demir kargı olsun orman,
Av yerinde yürüsün kulan,
Daha deniz, daha müren,
Güneş bayrak, gök kurıkan.
4. Savaşçı oldukları, Kağanlık sistemi yönetildikleri, Bozkurt’un kutsal olduğu, yay, kalkan ve kargı gibi savaş aletleri kullandıkları, demir olduğuna göre madenciliğin geliştiği görebilir.
İNCELEME
1. metin
ŞU DESTANI
1. Okuduğunuz destanda, Saka Türklerinin hayatı ve kültürüne ait hangi özelliklerin olduğunu sıra­layınız.
1.
2. Şu Destanından hareketle destanın oluştuğu dönemde Saka Türklerine (kavmine) ait özellikle­rin esere yansımasını nasıl değerlendirdiğinizi açıklayınız.
2. Eserler oluştuğu dönemin zihniyetinden ayrı düşünülemez. Toplumların içinde bulunduğu ortam bir şekilde kişiler istese de istemese de mutlaka eserlerine yansır.
2. metin
MEVLİD
1. a. Grup sözcünüz aracılığıyla Süleyman Çelebi’nin edebî kişiliği, onun yaşadığı dönemde hâkim olan edebiyat anlayışının hangi zümreye hitap ettiği ile ilgili araştırma sonuçlarını arkadaşlarınızla paylaşınız.
1. a. Süleyman Çelebi, Divan edebiyatı şairlerindendir. Divan edebiyatının yazarları ve okuyucu kitlesi genellikle saray ve çevresindeki okumuş aydın kimselerdir. Arapça ve Farsça kelimeler yoğun olduğu için halka hitap etmemektedir.
b. Okuduğunuz eserin temasını söyleyiniz. Bu temanın hangi medeniyetin ürünü olduğunu ve o dönemin hayat tarzını nasıl yansıttığını açıklayınız.
b. Peygamber’i anlatmaktadır. Doğumu ile ölümü arasında yaşadığı olaylar dile getirilmiştir. Bu eser İslamiyet’in etkisi ile yazılmıştır.
2. Mevlid, Hz. Muhammed’in doğumunu anlatan bir eserdir. Uzun konuları anlatmaya elverişli olan mesnevi ile hikâye ve romanı yapıları yönünden karşılaştırınız. Sonuçları sıralayınız.
2.
Ait olduğu dönem Ayırıcı özellikleri
Destan İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Olağanüstü özelliklere sahiptir, heceyle yazılır. Nesilden nesile sözlü olarak aktarılır.
Mesnevî İslami Devir Türk Edebiyatı Aruzla yazılır. Bir olay örgüsü etrafında şekillenir.
Roman Batı Tesirinde Gelişen Türk Edebiyatı Düzyazıdır ve kurmaca yapıya sahiptir.
3. metin
GAZEL
1. Okuduğunuz şiirdeki Arapça ve Farsça sözcükler hangi kültürün etkisiyle kullanılmış olabilir? Açıklayınız.
1. Türklerin İslamiyet’in etkisine girdikten sonra oluşan kültürün etkisiyle kullanılmıştır.
2. a. Grup sözcünüz aracılığıyla Ahmet Paşa’nın yaşadığı dönem ve sanat anlayışı hakkındaki bilgilerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
  • Ahmed Paşa hem gazel hem de kaside türlerinde başarılı eserler yaratmış; şarkı ve murabbada da olgun örnekler vermiştir.
  • Dizeleri divan şiirinin söz ve anlam özellikleriyle örülüdür.
  • İşlediği konular genellikle din dışı olup beşeri aşk konusundaki şiirler de Divan’ında önemli yer tutmaktadır. Dinî ve tasavvufî konulara rağbet göstermemiştir.
  • Şiirleri gayet ahenklidir ve aruz veznini çok ustaca kullandığı görülür.
  • Kendi çağında “şairlerin sultanı” diye anıldığı bilinmektedir.
  • Yazmış olduğu Kerem kasidesiyle ölümden kurtulmuştur.
  • Ahmed Paşa’yi orijinallikten uzak görerek İran şairlerinden çevirmiş olduğu beyitleri kendine mal etmekle suçlayan edebiyat tarihçileri vardır.
b. Ahmet Paşa’nın gazeli, yazıldığı dönemde hangi zümreye hitap etmektedir? Düşüncelerinizi açıklayınız.
b. Yüksek zümreye hitap etmektedir. Saray ve çevresindeki medrese eğitim almış, okumuş, aydın kimselere hitap eder.
4. metin
KOŞMA
1. Şiirde kullanılan dil ve şiirin temasından hareketle şairin hangi zümrenin yaşamını yansıttığını açıklayınız.
1. Halk kültürünü ve yaşamını dile getirmiştir ve dolayısıyla halka hitap etmiştir.
2. Okuduğunuz koşma ile gazeli aşağıdaki özellikler yönünden karşılaştırınız. Tespitlerinizi ve iki metnin farklı yönlerini aşağıdaki tabloya yazınız.
2.
Nazım Birimi Uyak Düzeni Tema Dil Hitap Ettiği Zümre
Gazel Beyit aa,ba,ca Aşk Arapça ve Farsça kelimelerle yüklü Yüksek zümreye, aydın tabakaya hitap eder.
Koşma Dörtlük aaaa, bbba Aşk Halk söyleyişine sahiptir. Halka hitap etmektedir.
İki Metnin Farklı Yönleri XXXX XXXXX Benzer Yönüdür XXXX XXXXX
5. metin
ARABA SEVDASI
1. Metinden hareketle romanın kahramanı Bihruz Bey’in kişilik özelliklerini (tavırları, yaşamı vb.) açıklayınız.
1. Bihruz Bey yaşantı itibariyle Batı hayranlığı içinde olan bir kişidir. Yaşantısında önemli olan şeyler: Fransızca konuşmak, paytonla gezmek, Batılı kıyafetler giymek. Batı’yı sadece bunlardan ibaret gören ve bunları yapınca Batılı olduğunu düşünen bir kişidir.
2. a. Grup sözcünüz aracılığıyla Tanzimat Döneminde yaşanan toplumsal ve kültürel değişikliklerle ilgili bilgilerinizi tazeleyiniz. Bu dönem edebiyatçılarının sanat anlayışları hakkında edindiğiniz bilgileri arkadaşlarınıza aktarınız.
a. Tanzimat dönemindeki toplumsal hayatta her yönden bir yenileşme görülmektedir. Toplumda ve devlet kurumlarının bazılarında Batılılaşma görülür. Bu dönemdeki sanatçılar Batı’yı yakından tanıdıkları için Batıdaki bilgi ve kavramları edebiyatımıza yansıtmaya çalışırlar. Sanat anlayışları halkı aydınlatmak ve bilinçlendirmektir.
b. Tanzimat Döneminde yaşanılan toplumsal ve kültürel olaylar ile okuduğunuz edebî eser arasında nasıl bir ilgi olduğunu açıklayınız.
b. Bu dönemde yaşanılan toplumsal ve kültürel olayların edebi eserlere yansıması mutlaka olacaktır. Yazar içinde bulunduğu toplumun özelliklerini eserlerine istese de istemese de bir şekilde yansıtır.
3. “Araba Sevdası” adlı eserin temasından hareketle bir edebiyat eseriyle dönemin yaşama tarzı arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
3. Toplumda önce değişim olur ve bu değişim sonradan yazar tarafında kaleme alınır. Buradaki yaşam tarzı ile eserlerin anlattıkları bize bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır.
6. metin
ELHÂN-I ŞİTÂ
1. a. Grup sözcünüz aracılığıyla Cenap Şahabettin’in yaşadığı dönem ve sanat anlayışı hakkında edindiğiniz bilgileri arkadaşlarınıza aktarınız. “Elhan-ı Şitâ” şiirinin tamamını sınıfta okuyunuz.
1.a. Daha çok bireysellik ön plandadır. Toplumu ya da belli bir grubu eğitme kaygısı bırakılmıştır. Onun yerine kişinin sanat eserinden estetik zevk duyması dile getirilmiştir. Bireysellik ön plandadır.
b. Şiirin, ait olduğu dönemin hâkim zihniyetini nasıl yansıttığını açıklayınız.
b. Şairim yaşadığı dönemde de bireysellik ön plandadır. Dönemin hakim olan zihniyeti bireysellik şairin eserine konu edinmiştir.
2. Bu şiiri, kitabınızda okuduğunuz “Mevlid ve koşma” ile tema, dil-anlatım ve hitap ettikleri zümre yönünden karşılaştırınız. Sonuçları sıralayınız.
2. Bu eser diğer iki eserden farklı olarak ne yüksek zümreye ne de topluma hitap etmektedir. Şair bireyselliği ön plana koymuştur. Bu nedenle de tema bakımından Mevlid ve koşmadan farklıdır. Dil ve anlatım yönünden mevlide benzer ama koşmadan tamamen uzak bir anlatımı vardır.
7. metin
GİZLİ SEVDA
1.Grup sözcünüz aracılığıyla Behçet Necatigil’in sanat anlayışı ve yaşadığı dönem
Read more

Recep İvedik 4 Ne Zaman Çıkıyor?

'Recep İvedik' serisiyle gişe rekorları kıran Şahan Gökbakar, merakla beklenen dördüncü filmin 2013 yılı sonu veya 2014 başına kaldığını açıkladı. Yönetmen kardeşi Togan Gökbakar ile çektiği 'Celal ile Ceren' filminin fragmanının hazırlandığını ve yakında vizyona gireceğini söyleyen komedyen, bu filmin ardından 'Recep İvedik 4'ün çekimlerine başlayacağını ifade etti.
Read more

Atatürkün Türk Basınına Verdiği Önem - Katkıları Nelerdir?

Atatürkün basına verdiği önem ve türk basınına katkıları
Basının önemini çok iyi bilen Mustafa Kemal Paşa, henüz daha Büyük Millet Meclisi açılmadan önce, askeri ve ulusal örgütlerin mahallelere ve köylere kadar ulaştırılması ve geliştirilmesi için uğraşmıştır. Atatürk, 27 Kasım 1919’da, Erzurum Heyet-i Merkeziyesi’ne yolladığı yazıda, zamanın gereğine göre acele olarak mahalle ve köylerde Teşkilat-ı Milliye’nin kurulmasını belirtmekteydi. Milli Teşkilat mahalle ve köylerde kurulup geliştirilince, ister istemez buralara ulusal bağımsızlık savaşı ile ilgili bilgiler ulaştırılacaktı. Bunun için de, önce Sivas’ta “İrade-i Milliye”, sonra Ankara’da “Hakimiyet-i Milliye” gazeteleri çıkarılmış, Ankara’da Anadolu Ajansı ve Matbuat Müdürlüğü kurulmuştur.

Atatürk tarafından kurulan gazetelerden ilki İrade-i Milliye gazetesidir. İrade-i Milliye gibi halkın iradesini ortaya koyan bu ismi Mustafa Kemal’in bizzat kendisi vermiştir. Atatürk, Kongrenin yayın ve propaganda organı olarak 4 Eylül 1919’dan itibaren “İrade-i Milliye” adlı gazeteyi yayınlatmaya başlamıştır. Bu gazete Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya gelişinden sonra Sivas’ta kalmış ve yayınını orada sürdürmüştür. Bu gazetede ulusal şahlanışın ülküsü dile getirilmiş ve Mustafa Kemal bu gazeteden söz ettiğinde daima “benim gazetem” deyimini kullanmıştır.


Atatürk’ün kurduğu gazetelerin ikincisi ise Hakimiyet-i Milliye’dir.Hakimiyet-i Milliye gazetesi, ulusal bağımsızlık hareketinin sözcüsü olmuş ve devletin sözcülüğünü yapmıştır. Hakimiyet-i Milliye’nin hemen hemen her sayısında Mustafa Kemal’in bir genelgesi, beyannamesi olduğu gibi, bazı sayılarında bunların birkaç tanesi yer almaktadır. Gazetede, ayrıca ulusal bağımsızlık mücadelesini ve devrimleri destekleyen Anadolu basınından alıntılar büyük yer tutmaktadır
Read more

Cumhuriyet Bayramı ile ilgili Öğretmen Konuşması


Sayın ……………………………………;

19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkarak Milli Mücadeleyi başlatıp, 29 Ekim 1923 tarihinde de “Türk Milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.” diyerek ilan ettiği Cumhuriyet, Türk Milletine bırakılmış en büyük miras ve vazgeçilmez bir değerdir.

Cumhuriyet’te egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Halk kendi kendisini yönetme yetkisini temsilcileri aracılığıyla kullanır. Bu yönetimde yurttaşların seçme ve seçilme hakkı vardır. Devlet yönetimi, sınıfların, kişilerin ailelerin, bir zümrenin eline bırakılamaz. Milletin bütün bireyleri yönetime katılabilir ve söz sahibi olabilir. Çünkü cumhuriyet yönetiminde bütün vatandaşlar eşit haklara sahiptir.

Cumhuriyetin en büyük erdemi, Türk toplumunu ulus olma bilincine kavuşturması ve bireyi yurttaş konumuna yükseltmesidir. Ulusumuz, Cumhuriyetle birlikte ulusal bir devletin, onurlu, özgürce düşünebilen ve eşit haklara sahip yurttaşları haline gelmiş, devletin tek ve gerçek sahibi olmuştur.

Atatürk’ün hedef olarak gösterdiği çağdaş uygar ülke olma yolunda laik, demokratik Cumhuriyet rejimi ile kat ettiğimiz mesafe küçümsenecek gibi değildir. Cumhuriyet bize ulus olma, dünya milletlerinin onurlu bir üyesi olma bilincini kazandırmıştır.

Ayrıca Türkiye Cumhuriyetinin… Yıllık öyküsü bir başarı, bir uygarlaşma öyküsüdür. Cumhuriyetin başarıları ile haklı bir gurur duyuyoruz. Bugün Türkiye, İslâm dünyasındaki tek laik ve demokratik Cumhuriyet, çağdaş birülke, yaşanan ekonomik krizlere rağmen dünyanın en büyük 25 ekonomisinden biri, bölgesinde hatırı sayılangüç, bir istikrar unsuru ve Avrupa Birliğine aday ülkedir.

Türkiye Cumhuriyeti laik ve demokratik anlayıştan taviz vermeden, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolunda hızla ilerlemektedir. Buna hiçbir güç engel olamayacak ve Türkiye Cumhuriyeti devleti sonsuza kadar yaşayacaktır. Yeter ki bizler Atatürk’ün mirası olan bilimsel ve akılcı yoldan ayrılmayalım.

Hak ve hürriyetlerden yoksun toplumların ayakta kalmaları ve yaşamaları mümkün değildir. Bu nedenle, bizlere ve gelecek nesillere düşen en önemli görev; Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunmak, Atatürk ilke ve inkılaplarını koruyup, kollamak iç ve dış tehditlere karşı duyarlı olmaktır.

Cumhuriyet, demokrasiyi geliştiren en iyi sistemdir. Kişinin hak ve Özgürlükleri ancak bu sistem içinde güvencede olabilir. Türk Milleti Cumhuriyet’e bağlanıp, onu yüceltip geliştirebilirse demokrasinin nimetlerinden yararlanır ve çağdaş toplumlar içindeki yerini alır. Bu nedenle Cumhuriyeti yüceltip sürdürmek her Türk’ün milli görevidir

Bu duygu ve düşüncelerle; Cumhuriyetin …. Kuruluş yıldönümünü kutlar, Büyük önder Atatürk ve canlarını bu uğurda feda eden şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnet ve şükranla anarım.

Saygılarımla….
Read more

Cumhuriyet Bayramı ile İlgili Tiyatro Oyunları


Kişiler

FİLİZ (Kız çocuk) — FİDAN (Kız çocuk) — MERAL (Kız çocuk) — CEYLÃN (Kız çocuk) — NAR (Erkek çocuk) BULUT (Erkek çocuk) — COŞAN (Erkek çocuk) — YILDIZ (Erkek çocuk) GÜNDÜZ (Erkek çocuk) — AYHİ (öğretmen)

1. Sahne
(Sabah, ders saatinden evvel. Hazırlanmış bir sınıf. Filiz sırasında meşgulken Fidan girer.)
FİDAN — A... Filiz, ne kadar erken gelmişsin. Artık bu derecesi de olur mu? Bari bundan sonra güneş doğmadan gel...
FİLİZ — Ya sen? Sen pek mi geç kalmışsın. Baksana ortalıkta senden başka kimse var mı?
FİDAN — Sen bana bakma. Ben annemden dayak yedim de onun için böyle sabah sabah dışarıya uğradım.
FİLİZ — Sen de bana bakma... Ben de dün akşam öğretmenden ceza aldım da bu gece burada yattım.
FİDAN (Pencereden bakarak) — A... A... Karşıdan Meral'le Çınar da geliyor. İşte Ceylan da arkalarında. Bulut, Coşan, Yıldız hepsi geliyorlar.
FİLİZ — Elbet gelecekler. Yalnız sen mi annenden dayak yedin? Onlar da yemişlerdir. FİDAN — Peki. Sen orada ne yapıyorsun?
FİLİZ — Karınca çocuk hikayesini okuyorum.
FİDAN — Bugünkü ödevini yaptın mı?
FİLİZ — Ne ödevi?
FİDAN — Bugün ne ödevi olduğunu bilmiyor musun?
FİLİZ— Yo...
FİDAN — A... Ayol, geçen hafta öğretmen ödev vermişti ya... Türk devriminde hangi yeniliğin en büyük olduğunu hazırlayacak değil miydik?
FİLİZ — Benim haberim yok.
FİDAN — Sahi mi? Demek şimdi sen hiç bir şey hazırlamadın?
FİLİZ— Yoo...
(Meral, Çınar, Ceylan, Bulut, Coşan, Yıldız, Pınar, Gündüz; hepsi birden girerler.)

2. Sahne

FİDAN — Çocuklar, Filiz hiç bir şey hazırlamamış. Bugünkü ödevden haberi bile yokmuş.
HEPSİ BİRDEN — Eyvah, eyvah...
FİDAN (Filiz'e) — Peki, sen şimdi öğretmene ne cevap vereceksin.
FİLİZ — Ne sorarsa onun cevabını vereceğim.
FİDAN — İyi amma bir şey hazırlamamışsın ki...
FİLİZ — Hazırlamağa ne lüzum var, söylerim.
HEPSİ BİRDEN — Haydi, söyle bakalım, söyle bakalım.
FİLİZ — Peki, söyleyeyim. Bence Türk devriminin en büyük tarafı kadınlığı yükseltmesidir. Bunu hemen anlayıvermek için bir kere kendi kendimize bakmak yeter. Örnek olarak ben bir günlük hayatımı size anlatayım. Bu sabah güneşle beraber kalktım. Yıkanıp tarandıktan ve kahvaltı ettikten sonra siyah göğüslüğümü giydim. Derslerimi bir kere gözden geçirdim. Çantamı ve yemeğimi alarak sokağa çıktım. Geze geze okula geldim. Bugün burada beş ders okuyup birçok şeyler öğrendikten sonra eve döneceğim. Çantamı bırakıp gezmeğe çıkacağım. Biraz kırları, biraz babamın dairesini, biraz da kütüphaneyi dolaşacağım. Akşamüstü koltuğumda bir sürü mecmua ve kitapla odama gireceğim. Artık bütün dünya benimdir. Böylece günler, aylar, yıllar geçecek. Ben ilkokulu, ortaokulu ve yüksek tahsili bitirerek iyi bir kafa sahibi olacağım. O zaman yıllardan beri düşündüğüm ülküme artık yaklaşacağım: Bir idarehane açacak, bir kadınlık gazetesi çıkaracağım. Milletimizi daha fazla yükseltmek için, kadınlarımızın daha çok yükselmesine çalışacağım ve Türk kadınının bütün dünya kadınlarından daha üstün  olduğunu cihana tanıtacağım. Şimdi düşünün. Türk devrimi bana bütün bu fırsatları hazırlamamış, önüme bu yolları açmamış olsaydı bunu yapabilir miydim? Türk devrimi olmasaydı belki ben de haminnem gibi yedi yaşında çarşaf giyecek, dokuzunda hafız olacak, fakat iki kelimeyi bir araya getirip söyleyemeyecek ve yazamayacaktım. Üstümüzdeki yıldızlara baktıkça onları göklerin duvarlarına çakılmış altın çiviler zannedecek, dünya ve hayat hakkında en küçük bir meseleyi halledemeyecektim. Yani yaşayış itibariyle, benim meşe ağacından yahut araba atlarından farkım olmayacaktı. Hatta onlardan daha bedbaht olacaktım. Çünkü onlar hiç olmazsa, tabiatın en küçük hayvancıklara bile esirgemeden verdiği havadan ve güneşten istedikleri kadar istifade ederler. Ben kalın perdeler arkasında, bu en basit ve en tabiat haklardan bile mahrum yasayacak, en acısı, bilgisizliğim yüzünden bu felaketin farkında olmayacaktım. Bunları düşündükçe haminnemin, hattA annemin yaşayışı hayret ve sevinçten çıldıracağım geliyor ve diyorum ki, Türk devriminin en büyük eseri kadınlığı yükseltmesidir.
HEP BİRDEN (Gülerek) — Oh... Oh... Filiz hiç hazırlanmamış.
FİLİZ (Fidan'a) — Haydi sen söyle bakalım, sen ne hazırladın?
FİDAN — Ben şapka devrimini hazırladım. Babama sordum. Birçok kitaplar okudum. Öğrendim ki; biz eskiden şapka değil, fes, sarık, külah, kavuk ve daha bilmem neler giyermişiz. Bütün bunlar çok eski ve ilkel şeylermiş. İnsanlar arasında kıyafetin elbette bir tesiri var. Kafamızın içini ne kadar işlersek işleyelim, ona mademki bir kıyafet vermeden kendimizi tanıtamaz ve sözümüzü dinletemeyiz. Avrupalılar bizi öyle mısır koçanı gibi uzun püsküllü kıpkırmızı bir fesle, üç etek cübbelerle, yedi arşın mermer sahi sarıkla görünce pek haklı olarak önem vermez ve bundan yüz, üç yüz sene evvelki adamlar zannederlermiş. Ben bile bugün o eski kavuklu şalvarlı resimleri görünce ne kadar gülüyorum. Geçen gün bizim eski kıyafetimizde gezen iki doğulu seyyah gördüm de Karagöz'le Hacivat sokağa çıkmış sandım. Asıl mesele: Cahil ve dindar halk bu kıyafetin değişmesini eskiden beri istemezmiş. Bilhassa başına şapka geçirenler gavur sayılır ve öldürülürmüş. Bugün memleketimize gelen bazı yabancılar, karşılarında aynen, Berlin, Paris sokaklarındaki adamları görünce kendilerini henüz bir Avrupa şehrinde zannederek Türkiye'ye ne zaman çıkacaklarını soruyorlar.
MERAL (Fidan a) — Sen bunun sırrını şapka devriminde mi buluyorsun? Şüphesiz şapka devrimi çok büyük. Fakat onu da hazırlayan başka bir devrim var. Sen kafanın içini değiştirmeden dışım zor değiştirirsin. Bence Türk devriminin bundan daha büyük tarafı halka dini öğretmesidir. Halk dinin ne demek olduğunu öğrenince şapka giyene artık gAvur demez. Eski devirde padişahlar halkı daha kolay soyabilmek için, onlara din namına birçok korkunç öğütler verir ve onları miskinleştirirlermiş. Bilgiden, teşebbüsten, insanlık gururundan mahrum kalan halk padişahı Allah'ın vekili sanır ve onun dediğine körü körüne kanaldı. Türk devrimi, bu yüzlerce yıldan beri kökleşmiş olan inanışları bir hamlede söküp attı. Millete dinin ve dünyanın ne demek olduğunu açıkça gösterdi.
ÇINAR (Meral'e) — İyi amma, tarih devrimi yapılmasaydı senin din devrimini de yarım kalırdı. Türk tarihinin tetkiki halka gösterdi ki hakiki din yüzyıllardan beri birçok masallarla karıştırılan din değildir. Ve gene Türk tarihinin tetkiki gösterdi ki Türk Milleti küçük bir sülalenin esiri değil, öyle yüzlerce sülale yetiştirmiş ve bütün dünyaya medeniyet tohumu atmış eski bir varlıktır. Bu büyük hakikati Türk devrimine kadar ne Türkler, ne de Avrupa biliyordu. Yeni Türk çocuklarına milletlerinin bu asil gururunu ve şuurunu veren Türk devrimi burada en büyük eserini göstermiştir. Çünkü yükselmek isteyen bir millete her şeyden evvel Milli gurur lazımdır.
CEYLAN‚N (Çınar'a) — Çok güzel söyledin, Çınar... Fakat bu tarihi halka okutmak ve bu milli gururu duyurmak için ne ister biliyor musun? Maarif... Bu memleketin asırlardan beri en büyük derdi bilgisizliktir... Milyonlarca halk en basit okuyup yazmayı bile bilmiyordu. Bugün okulsuz Türk köyü, öğretmensiz Türk çocuğu yoktur. İşte devrimin en şanlı tarafı. BULUT (Ceylan’a) — Ceylan, ya dil? Maarif ne ile olur? Eski idare halk okuyup öğrenerek hakkını aramasın diye bilgi dilini, ancak kırk senede öğrenilebilen, acayip ve bize tamamıyla yabancı bir hale getirmişti. O dille halk bir şey öğrenebilir miydi? Türk devrimi, Türk milletine Türk dilini getirdi. İşte devrimin en sevimli tarafı...
COŞAN — Sorarım sana, Bulut, Arap harfleri varken Türk dili var mıydı? Bu devrimin en büyük tarafı harf devrimidir. Dilimiz zenginliğini ve güzelliğini yeni Türk harfleriyle göstermiştir.
YILDIZ (Hepsine birden) — Ben size bütün bunlardan daha büyük bir devrim göstereceğim: Ekonomi devrimi. Padişahlar zamanında Türk unsuru, asırlarca yabancı cephelerde ve şahsi menfaatler için süründürülmüş, ekonomide üstünlük, iş ve sanat yerli yabancıların elinde kalmıştı. Türk devrimi, medeni hayatın ekonomi mücadelesiyle kabil olduğunu bütün millete öğretti ve halka sanat, ticaret yollarını, istihsal kapılarını açtı. Bugün Türk askerliğinin Türk kahramanlığının yanında bir de Türk işçiliği vardır. Şu giydiğin şapka Türk malıdır. Bu elbisenin kumaşı Türk tezgahında dokunmuştur. Şu ayakkabı, iğneden ipliğine varıncaya kadar Türk fabrikasında yapılmıştır. İşte devrimimizin en canlı tarafı.
PINAR — Ben bütün bu eserlere bir ana buldum. Eğer Cumhuriyet olmasaydı bu saydıklarınızın hiçbiri meydana gelmezdi. Türk devriminin en ölmez temeli eski idareyi yıkarak Cumhuriyeti kurmasıdır. Saydığımız devrimlerin hepsi Cumhuriyetin  eseridir.
GÜNDÜZ — Ben bundan daha büyük bir temel biliyorum ki, Türk devriminin en inanılmaz tarafı odur. O olmasaydı saydıklarınızın hiçbiri olmazdı. Hatta Cumhuriyet bile. Hatta siz ve ben bile... Bunu ihtiyar tarih de biliyor, bütün dünya da tanıyor. Fakat siz unuttunuz. HEP BİRDEN — Söyle, sen söyle, söyle, söyle...
GÜNDÜZ — Kurtuluş Savaşı...
HEP BİRDEN — Yaşa, yaşa, doğru, doğru... (Gürültü inerine öğretmen içeri girer.)

3. Sahne

ÖĞRETMEN -— Çocuklar, ne var, ne oluyorsunuz?
GÜNDÜZ — Efendim, Türk devriminin en büyük tarafı nedir diye münakaşa ediyoruz.
ÖĞRETMEN — Çok güzel. Ne diyorsunuz bakayım?
GÜNDÜZ — Efendim, ben diyorum ki Kurtuluş Savaşıdır.
ÖĞRETMEN — Siz, ötekiler?
PINAR — Efendim, ben Cumhuriyet dedim.
ÖĞRETMEN — Sen, Coşan?
COŞAN — Harf devrimi, efendim.
ÖĞRETMEN — Yıldız sen?
YILDIZ — Ekonomi devrimi.
ÖĞRETMEN — Ceylan, sen ne dedin?
CEYLAN — Efendim, maarif devrimi.
ÖĞRETMEN (Meral'e) — Sen?
MERAL — Din devrimi, 
Read more

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ile İlgili Skeç ve Tiyatro Metni


ANLATICI: Mustafa Kemal, uzun zamandır açığa çıkarmak için uğraştığı Cumhuriyet düşüncesini uygulamaya sokabilmek için İsmet Paşa hükümetinin istifa etmesini istemiştir. İsmet Paşa hükümeti istifa etmiştir. 29 Ekim’de yeni hükümetin seçimi yapılacaktır.

(Bir masa etrafında birkaç arkadaşı vardır)

28 Ekim 1923 Pazar akşamı M. Kemal ve arkadaşları yemektedir. M. Kemal, bir ara arkadaşlarına şöyle der:

M. KEMAL: Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz.

(Onaylama sözleri duyulur).

1.    KİŞİ: Çok yerinde bir karar Paşam.
2.    KİŞİ: Bu önemli karar için en uygun zamandır Paşam.
1.    KİŞİ: Peki Paşam, nasıl bir yol izleyeceğiz. Bu düşünceye karşı çıkanlar olacaktır.

M. KEMAL: Arkadaşlar, bu konuyu daha önce sizlerle konuşmaya lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü sizlerin de benim gibi düşündüğünüzden asla şüphe etmedim. Milletimizin refahı ve huzuru için her türlü güçlüğe karşı durmasını bildik. Şimdi aynı millet için belki de en büyük iyiliği yapacağız. Bu konuda sonuna kadar yanımda olacağınızı biliyorum.

1. KİŞİ: Elbette Paşam.

M. KEMAL: Şimdi nasıl hareket edeceğimizi planlayalım.
(sahne kararır)

ANLATICI: Arkadaşları o gece köşkten ayrılırlar; yalnızca İsmet Paşa kalır. O akşam Mustafa Kemal ve İsmet Paşa  müsvedde bir kanun tasarısı hazırlarlar. İlk kez o akşam kağıt üzerine dökülen şu maddeler, Cumhuriyetimizin en büyük nitelikleri olarak kurallaşır.

M. KEMAL: İsmet, öncelikle 1921 anayasamızın devlet şeklini tespit eden maddelerinde değişiklikler yapmalıyız.Birinci maddeye kesinlikle ” Türkiye devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir.” Maddesini eklemeliyiz.

İSMET PAŞA:”Türkiye devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur.” Şeklinde bir maddeyi de ekleyelim. Ayrıca devlet başkanı ile ilgili de bir madde eklemeliyiz..

M. KEMAL: Bu konuda  şöyle bir madde ekleyelim: Türkiye  Cumhurbaşkanı Büyük Millet Meclisi tarafından bir seçim dönemi için  seçilir. Cumhurbaşkanı devletin başıdır.

İSMET PAŞA: Bunlar yeni Türkiye Devleti için çok büyük ve önemli kararlar Paşam. Umarım muvaffak oluruz.

M. KEMAL: Bundan asla şüphe etmedim Paşam, asla şüphe etmedim.

(Perde kapanır)


SAHNE II

(Meclis sahnesi oluşturulur)

ANLATICI:29 Ekim 1923 Pazartesi günü saat 10.00’da milletvekilleri yeni hükümeti seçmek için Fethi Beyinbaşkanlığında toplanırlar.Bu sırada M:Kemal  Çankaya köşkündedir.Ancak bakanlar kurulu için verilen yeni liste yüzünden tartışmalar başlar.

BAŞKAN FETHİ BEY: Yönetim kurulu hazırlık niteliğinde olmak üzere bir bakanlar kurulu listesi hazırladı. Yönetim kurulu, kesin bir şey tespit etmiş değildir. Karar saygıdeğer kurulumuzundur. Bu listeyi genel kurulumuza sunuyorum.

CELAL BEY: Bu listedeki isimler çekilen hükümetten daha kuvvetli değildir. Bizden refah ve yenilikler  isteyen bir millet var, seçimde acele etmeyelim.Özellikle hükümet başkanını seçerken iyi düşünelim.

SAİP BEY:Meclis başkanlığına Fethi Beyi, başbakanlığa İsmet Paşa’yı seçilmelidir..

EKREM BEY: Yeni hükümet, eski hükümetin boşluğunu doldurabilecek mi?M. Kemal Paşa Hazretleri mümkünse bu konudaki görüşlerini açıklasın, aydınlanalım.

ZÜLFÜ BEY:Yetki parti meclisinindir, yönetim kurulunun değildir..Parti meclisi toplanmalıdır.

MEHMET EFENDİ: Seçilecek hükümet ancak bir ay dayanabilir. Hükümetlerin sık sık değişmesi memleketimiz ve milletimiz için kötü ve güç bir durumdur. Hükümet istifa sebebini açıkça anlatmazsa herhangi bir seçime katılmam.

VASIF BEY: İsmet Paşa bu millet için çok büyük işler başarmıştır; ancak memleketi ve milleti niçin bırakmıştır.Liderlerimiz bizi aydınlatmamıştır.İsmet Paşa niçin görevi bırakmıştır?

NECATİ BEY: Memleketin güvendiği kimselerin bizi bırakıp ayrılmalarını kabul edemeyiz.İçeriye ve dışarıya karşı kuvvetli bir hükümete ihtiyacımız var. Mustafa Kemal Paşa bizi aydınlatmalıdır..

BAŞKAN FETHİ BEY: Arkadaşlar, bu liste ne Paşanın, ne de yönetim kurulumuzundur.

FİKRİ BEY: Vasıf ve Necati Beyin düşüncelerine katılıyorum. Memleket sütliman değildir. Memleket idaresi gelişigüzel yapılacak bir seçime terk edilemez. Kuvvetli şahıslardan oluşması lazım.

İLYAS SAMİ BEY:.. Bunalımın doğduğu gün giderilmesi gerekir. Bir hükümet başkanı seçelim, bu kişi arkadaşlarını toplasın ve bir hükümet kurulsun.

ŞEREF BEY: Arkadaşlar telaş etmeyelim, bu her memlekette görülen şeydir. Hepimiz vatanın saadetini düşünüyoruz. Önce hükümetin görevini belli edelim, meclis görüşlerini söylesin, sonra da Reis Paşa düşüncelerini açıklasın. Bir sonuca varalım.

EYÜP SABRİ EFENDİ: Bir seçim zorunlu gibi görünüyor.

RECEP BEY: Arkadaşlar, üç esaslı noktaya dokunacağım: Birincisi şekil, ikincisi çalışma eksikliği, üçüncüsü manevi birliğimizde açılan gediktir. Şekillerde eksiklik olursa iyi sonuç vermez. Eldeki listede yer alanarkadaşlar hangi zamanda, hangi şartlar altında çalışacaklar? Bu belli değil. Kuvvetli bir şahıs, kendi arkadaşları arasından bir hükümet kurmalı.

TALAT BEY:  Hükümet başkanın görevi nedir? Önce bu gibi sorunları halletmeliyiz. Gazi Paşa bizi aydınlatmalıdır.

BAŞKAN FETHİ BEY: Arkadaşlar, bu görüşmeler yeterlidir. Kemalettin Sami Paşa meselenin çözümü için Gazi Paşa’yı görevlendiren bir önerge sunmuştur. Şimdi bunu oyluyorum.
(Oylama yapar).

-Önergeyi kabul edenler,

-Kabul edilmiştir.

(Perde kapanır)

SAHNE III

ANLATICI: Önergenin kabul edilmesi sonucu Mustafa Kemal Paşa toplantıya davet edilir. Mustafa Kemal, toplantı salonuna girer girmez kürsüye çıkar ve şu teklifi ortaya koyar.

MUSTAFA KEMAL: Efendiler, hükümet üyelerinin seçimi konusunda görüş birliğine varılamadığı anlaşılmıştır. Bana bir saat kadar müsaade buyurun, bir çözüm getireceğim.

BAŞKAN FETHİ BEY: Mustafa Kemal Paşa’nın bu teklifini kabul edenler.(Eller kalkar) Kabul edilmiştir Paşam.

ANLATICI: Mustafa Kemal Paşa, bu bir saat içinde gerekli kişileri odasına çağırır ve 28 Ekim gecesi İsmet Paşa ile hazırladıkları kanun tasarısını gösterir. Meclis saat 13.30’da yeniden toplanır. İlk söz Mustafa Kemal’ indir.

MUSTAFA KEMAL: Saygıdeğer arkadaşlar, üzerinde durduğumuz meselenin çözümünde karşılaşılan güçlüklerin sebebi anlaşılmıştır sanırım.Eksiklik ve yanlışlık uygulamakta olduğumuz usul ve şekildedir.Şu andaki anayasamıza göre hükümet seçmek için bütün arkadaşlar bakanları ve hükümeti seçmek zorunda kalıyor.Artık bu güçlüğün giderilmesi zamanı gelmiştir.Bu meselenin çözümü için görevlendirildim.Ben de düşündüğüm şekli tespit ettim.Onu  teklif edeceğim.Teklifim kabul edilirse kuvvetli ve kendi içinde uyumlu bir hükümet kurmak mümkün olacaktır.Devletimizin şekil ve niteliğini tespit eden ve hepimiz için bir gaye olan anayasamızın bazı noktalarına açıklık getirmek gerekiyor.Teklifim şudur:

ANLATICI: Mustafa Kemal Paşa kanun tasarısını katiplerden birine verir, tasarı okunur. Mustafa Kemal Paşa’nın teklifinin özünde Cumhuriyet düşüncesi olduğu anlaşılınca tartışmalar başlar.
SABİT BEY: Hükümetin bu şekilde kurulması fikrini kabul ediyorum; ancak anayasa değişikliğiyle meseleyi çözmek mümkün değildir.Biz şimdi sadece başbakan seçelim, anayasa değişikliğini sonra düşünürüz.

HAZIM BEY:Anayasa değişikliğini biz burada yapamayız.Milletin varlığını ilgilendiren kanunların burada kesin bir şekilde tespit edilmesine taraftar değilim.Biz sadece hükümet bunalımına çare bulalım.

YUNUS NADİ BEY:Hazım Beye şunu söylemek istiyorum: Hangi memleket ilk defa anayasa kanunu yaparsa o iş için kurucu meclis oluşturulur ; ancak bizde bununla ilgili bir düzenleme bulunmuyor.Biz de bu gibi değişiklikler olmuştur.Buna yetkimiz vardır.Kararsızlığa gerek yoktur.Biz çözümü paşa’ya bıraktık, o da bize bu teklifi getirdi.Teklif edilen şekil zaten vardır, şimdi yalnızca adını koyacağız.

HALİL BEY:Anayasa değişikliğine yetkimiz vardır.Fakat yapılacak değişiklikler, vatan ve milletimizin saadetini sağlayabilecek mi?Bunu hukukçu arkadaşlar açıklasınlar.Açıklama yapılmazsa bu değişikliklere taraftar değilim.

HAMDULLAH SUPHİ:Gazi Paşa’nın teklifi yeni değildir.Dört yıl önce yapılan kanunun daha açık ifadesidir.Bunun aleyhinde söz söyleyecekler zaman kaybına yol açarlar.Teklif derhal görüşülmelidir.

SEYİT BEY: Kanunların en iyisi şartlardan ve ihtiyaçtan doğmuş olanıdır.İhtiyaç ise meydandadır.Teklif edilen şekilde bir yenilik yoktur.Zaten yürürlükte olan şeklin daha açık ifadesidir.

İSMET PAŞA: Parti Başkanının teklifini kabule ihtiyaç kesindir.Bütün dünya bizim hükümet şeklini görüştüğümüzü biliyor. Bu görüşlerimizin açıklamamak karışıklığı sürdürmek demektir. Avrupa diplomatları “Sizin devlet başkanınız yok.” Diyorlar. “Hükümetin başkanı devlet başkanınızsa idare şekliniz ne?” diyorlar. İdare şeklimizin ne olduğunu soruyorlar. Arkadaşlar cumhurbaşkanı olmadan başbakan seçilmesini teklif etmek kanunsuzluk olur, karışıklık doğurur. Başbakanın seçilebilmesi için Gazi Paşa Hazretlerinin teklifinin kanunlaşmazsı gerekir.

ŞEREF BEY: Hükümet şekillerinin teker teker sayılmasına gerek yoktur. Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Kime sorarsanız sorunuz, bu Cumhuriyettir. Doğan çocuğun adıdır.Ama bu ad bazılarına hoş gelmezmiş, varsın gelmesin.

YUSUF KEMAL BEY: Kanun kabul edilmelidir. Bu konuda gerekli işlemin tamamlanmasını teklif ederim.
ANLATICI: Saat 18.00’dir. Bazı milletvekillerinin itirazlarına rağmen ; kanun teklifi hazırlanır .

BAŞKAN FETHİ BEY: Tasarının öncelikli ve derhal görüşülmesini teklif ediyorum.

(Kabul sesleri duyulur).

Arkadaşlar Gazi Paşa tarafından hazırlanan kanun tasarısını kabul edenler?

(Kabul ve Yaşasın Cumhuriyet! Sesleri duyulur).

ANLATICI:Cumhuriyetin kabulünün ardından cumhurbaşkanı seçimine geçilir ve sonuç şöyle bildirilir:

BAŞKAN FETHİ BEY: Türkiye cumhurbaşkanlığı için yapılan oylamaya 158 kişi katılmış ve cumhurbaşkanlığına 158 üye, oybirliğiyle Ankara milletvekili Mustafa Kemal Paşa Hazretlerini seçmişlerdir.
Şimdi kendisini kürsüye davet ediyorum.

M. KEMAL:Saygıdeğer arkadaşlar, dünya çapında önemli ve olağanüstü olaylar karşısında, saygıdeğer milletimizin gerçek uyanıklılığının ve şuurunun bir belgesi olan anayasamızın bazı maddelerini açıklığa kavuşturmak için kurulan heyetinize sunulan kanun tasarısının kabulü dolayısıyla Türkiye Devletinin zaten bütün dünyaca bilinen, bilinmesi gereken mahiyeti milletlerarası adıyla adlandırıldı.Bunun tabi bir gereği olmak üzere bugüne kadar meclis başkanlığında bulundurduğunuz arkadaşınıza  cumhurbaşkanı ünvanı vermiş bulunuyorsunuz.Bu münasebetle şimdiye kadar hakkımda gösterdiğiniz sevgi, samimiyet ve güveni bir defa daha göstermekle yüksek değerbilirliğinizi ispat etmiş oluyorsunuz.Bundan dolayı yüce heyetinize gönlümün bütün samimiyeti ile teşekkürlerimi arz ederim.

Efendiler, asırlardan beri Doğuda haksızlığa ve zulme uğramış milletimiz, Türk milleti gerçekte soydan sahip bulunduğu yüksek kabiliyetlerden yoksun zannediliyordu.

Son yıllarda milletimizin fiili olarak gösterdiği kabiliyet, tutarlılık ve kavrayış kendi hakkında kötü düşünenlerin ne kadar gafil ve ne kadar gerçeği görmekten uzak , görünüşe aldanan insanlar olduğunu pek güzel ispatetti..Milletimiz kendisinde var  olan vasıfları ve değeri , hiükumetin yeni adıyla medeniyetdünyasına çok daha kolaylıkla gösterebilecektir.Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri arasında tuttuğu  yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.

Arkadaşlar, bu yüksek rejimi yaratan Türk milletinin son 4 yıl içinde kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olarak kendini gösterecektir. Bendeniz çok önemli gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek zorundayım. O ihtiyaç, yüce heyetinizin şahsıma gösterdiği sevgi, güven ve desteğin devamıdır. Ancak bu sayede ve Tanrı’ nın yardımıyla bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum.

Daima sayın arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir şekilde yapışarak kendimi onların şahıslarından bir an bile uzak görmeyerek çalışacağım. Daima milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, başarılı ve muzaffer olacaktır.

(Perde kapanır)

ANLATICI: Cumhuriyet kararı 29 Ekim 1923 Pazartesi günü saat 20. 30’da verildi. 20.45’te Cumhurbaşkanı seçildi. Durum aynı gece  bütün memlekete bildirildi ve her tarafta gece yarısından sonra 101 pare top atılarak ilan edildi.
Read more