Romeo, Juliet Oyunu Replikleri, William Shakespeare


ROMEO:
Yarayla alay eder, yaralanmamış olan.
Dur, şu pencereden süzülen ışık da ne?
Evet, orası doğu, Juliet de güneşi!
Yüksel ey güzel güneş, öldür şu kıskanç ayı,
Bak nasıl da sararıp soluvermiş Tanrıça kederden
Sen ondan çok daha güzelsin diye.
Kıskandığı için vazgeç ona bağlılıktan,
Sayrılı ve toydur bakirelik giysisi.
Soytarılar giyer bunları ancak
Sen çıkar bu giysileri, at üzerinden.
Kadınım benim, ah benim sevgilim bu!
Ne olur ah, bilseydi sevgilim olduğunu!
Konuşuyor, ama bir şey de demiyor;
Ne çıkar anlatıyor ya gözleriyle
Karşılık vereceğim ben de!
Amma da yüzsüzüm, konuştuğu ben değilim ki.
Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan:
Biz dönünceye dek siz parıldayın, diye.
Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde;
Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı,
Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı.
Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte,
Gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı.
Bak, nasıl da dayamış yanağını eline!
Ah, eline giydiği eldiven olaydım da
Dokunaydım yanağına.
JULIET:
Aaah!
ROMEO:
Konuşuyor.
Ey parlak melek, konuş yine!
Sen göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye;
Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde,
Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine göründüğün gibi.
Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında,
Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla,
Öylece bakıyorum ben sana.

JULIET:
Ah, Romeo, Romeo!
Neden Romeo'sun sen?
İnkar et babanı, adını yadsı!
Yapamazsan, yemin et sevdiğine,
Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben.
ROMEO:
(Kendi kendine) Daha dinleyeyim mi, yoksa açılayım mı ona?
JULIET:
Benim düşmanım olan adındır yalnızca
Sen sensin, Montague olmasan da.
Hem Montague nedir ki?
Ne eli bir erkeğin,
Ne ayağı ne kolu, ne yüzü ne de başka bir parçası.
N'olur başka bir ad bul kendine.
Adın ne değeri var? Şu gülün adı değişse bile
Kokmaz mı aynı güzellikte?
Romeo'nun da adı Romeo olmasaydı,
Kusursuzluğundan hiç bir şey kaybolmazdı.
Romeo, bırak, at bu adı! Senin parçan olmayan
Bu ada karşılık al bütün varlığımı.

ROMEO:
Alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek.
"Sevgilim" de ki, vaftiz olayım yeniden;
Romeo değilim bundan böyle ben.

JULIET:
Kimsin sen? Böyle geceye gizlenerek
Sırrımı öğrenmeye gelen kim?

ROMEO:
Bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu
Bir ad kullanarak! Ey güzel ermiş,
Nefret ediyorum adımdan ben de
Sana düşmandır diye.
Ben yazmış olsaydım, şimdi yırtar atardım onu.

JULIET:
Daha yüz söz bile içmedi ağzından kulaklarım,
Ama bu sesi tanıyorum:
Sen Romeo değil misin, Montague'lerden hem de.

ROMEO:
Ne oyum, ne de öbürü güzel ermiş,
Hoşlanmıyorsan eğer.

JULIET:
Nasıl geldin buraya söyle, hem niye?
Bahçenin duvarları yüksek, zor aşılması,
Kim olduğunu düşün bir de,
Mezar olur sana bu yer, bizden görürlerse.

ROMEO:
Aşkın hafif kanatlarıyla aştım bu duvarları,
Durduramaz sevgiyi çünkü taştan sınırlar;
Hem aşkın isteyip de başaramadığı ne var!
Engel olamaz bana bu yüzden akrabalar.

JULIET:
Bir görürlerse, sana kıyarlar.

ROMEO:
Hayır, daha çok tehlike saklıdır senin gözlerinde
Onların yirmi kılıcından! Tatlı bak yeter;
Korur beni onların düşmanlığına karşı.

JULIET:
Dünyada istemem senin burada görülmeni.

ROMEO:
Saklar beni onlardan gecenin pelerini;
Beni bulsunlar ne çıkar, yeter ki sen sev beni:
Geç ölmektense senin sevginden yoksun
Yaşamıma son versin kinleri daha iyi.

JULIET:
Kim yardım etti sana, burayı bulman için?

ROMEO:
Aşk yardım etti, aramamı fısıldayarak;
O bana akıl verdi, ona göz oldum ben de.
Denizci değilim, ama uzak denizlerde yıkanan
Uçsuz bucaksız kıyılar kadar uzak olsan da sen
Sana ulaşmak için açılırdım denizlere.

JULIET:
Biliyorum, gecenin maskesi var yüzümde,
Olmasaydı eğer, duyduğun için demin söylediklerimi
Nasıl kızardığını görürdün yanaklarımın.
Çok isterdim ah bir güzel uyup göreneklere
Demin söylediklerimin tümünü inkar etmeyi!
Ama uğurlar olsun görgü kurallarına.
Seviyor musun beni? "Evet" diyeceksin, biliyorum,
Sözüne güveneceğim ben de; ama yemin edeyim deme,
Belki de tutamazsın; Zeus alay edermiş, derler
Sözünü tutamayan aşıklarla.
Romeo, beni seviyorsan, söyle bana açıkça.
Kolayca elde edilmiş sanıyorsan beni eğer,
Çatayım kaşlarımı, naz yapıp "hayır" diyeyim sana,
Ta ki sen kapanasın ayaklarıma.
Yoksa dünyada yapmam öyle bir şey.
Doğrusunu istersen güzel Montgue,
Çılgınca seviyorum seni; belki de bu yüzden
Hoppaca buluyorsundur benim hareketlerimi;
Ama inan sevgilim, daha bağlı olacağım sana
Daha kurnaz olup da çekingen duranlardan.
İtiraf edeyim ki, daha çekingen davranmalıydım,
Ama farkına varmadan ben, seni sevdiğimi,
Ağzımdan işitmişsin. N'olur bağışla beni,
Hafifliğe yorma sakın
Karanlık gecenin açığa vurduğu çaresizliğimi.

ROMEO:
Sevgilim, şu meyve ağaçlarının tepelerini gümüşleyen
Kutsal ay üzerine yemin ederim ki…

JULIET:
Yemin etme kararsız ay üstüne sakın;
Yörüngesinde her gece yön değiştiren ay gibi,
Değişken olur sonra senin de aşkın.

ROMEO:
Ne üstüne yemin edeyim?

JULIET:
Hiç yemin etme; ama ille de edeceksen,
O tanrı bilip tapındığım
Sevimli varlığın üstüne et yeminini.

ROMEO:
Eğer yüreğimdeki sevgi…

JULIET:
Dur, yemin etme yine.
Senin varlığın bana sevinç veriyorsa da,
Sevinç duyamıyorum bu geceki anlaşmadan;
Pek acele, birden oldu, düşünüp taşınmadan;
Daha "çaktı" diyemeden çakıp ta kaybolan
Yıldırıma benziyor. Tatlım, iyi geceler!
Bu sevgi tomurcuğu, öbür görüşmemizde,
Yazın olgunlaştıran soluğuyla dönüşebilir güzel bir çiçeğe.
İyi geceler! İyi geceler! Yüreğimdeki dinginlik ve huzur
Dolsun senin gönlüne de!

ROMEO:
Ah, sana doymadan mı bırakacaksın beni böyle?

JULIET:
Nasıl bir doygunluk bekliyorsun ki bu gece?

ROMEO:
Aşkının katışıksız yeminini benimkine karşılık.

JULIET:
Onu sana verdim bile, sen daha istemeden,
Olsa da keşke bir kez daha versem.

ROMEO:
Geri mi alacaksın yine? Peki, neden sevgilim?

JULIET:
İçtenlikle geri vermek için sana.
Elimde olan bir şeyi istiyorum hem,
Cömertliğim uçsuz bucaksız denizler gibi,
Denizler gibi derin sana olan sevgim.
Sana ne kadar verirsem, o kadar çoğalıyor bende kalan,
Sonsuz çünkü ikisi de.

Seslendiler içerden, hoşçakal, canım sevgilim!
Geliyorum dadıcığım! Unutma beni, tatlı Montague!
Biraz bekle, şimdi gelirim.

ROMEO:
Ey kutsanmış mutlu gece! Korkuyorum gecedir diye,
Bütün bu inanılmayacak tatlı şeylerin bir düş olmasından

JULIET:
İki kelimecik daha, sevgili Romeo,
Sonra da gerçekten iyi geceler sana!
Saygıdeğerse aşkının eğilimi,
Amacın evlenmekse, bildir göndereceğim adamla,
Nerede, saat kaçta yapmak istiyorsan töreni;
O zaman tüm varlığımı sana adar,
Ardın sıra gelirim ta ölünceye kadar.

Ama kötüyse niyetin sana yalvarırım…

Vazgeç bundan, başbaşa bırak beni kederimle.
Yarın birini yollarım.

ROMEO:
Ancak seninle yaşar ruhum.

JULIET:
Binlerce kez iyi geceler sana!

ROMEO:
Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa.
Öğrenciler nasıl ayrılırlarsa ders kitaplarından
Öyle koşar seven sevdiğine giderken;
Okula nasıl canı sıkkın giderse öğrenciler,
Öyle ayrılır seven sevdiğinden

JULIET:
Hişt, Romeo, hişt. Doğancı sesi gerek
Ayartmak için bu erkek şahini!
Kırık olur tutsaklığın sesi, gür sesle konuşamaz;
İnletirdim yoksa Yankı'nın uyuduğu mağarayı.
Sesi benimkinden de çok kısılıncaya dek
Durmadan söyletirdim onun rüzgar sesine Romeo'nun adını.
Romeo!



ROMEO:
Ruhum çağırıyor beni adımla!
Geceleri ne de gümüşsü bir ses verir sevenlerin dilleri,
En yumuşak müziktir dinleyen kulaklara.

JULIET:
Romeo!

ROMEO:
Söyle sevgilim.

JULIET:
Yarın kaçta göndereyim?

ROMEO:
Dokuzda.

JULIET:
Mutlaka gönderirim; daha yirmi yıl var sanki
Unuttum neden çağırdığımı seni.

ROMEO:
Anımsayıncaya dek beklerim burada.

JULIET:
Büsbütün unuturum sen beklersen orada,
Anımsadığım için seninle olmanın hazzını.

ROMEO:
Ben de beklerim sen unutasın diye,
Unuttuğumdan bu evden başkasını.

JULIET:
Nerdeyse sabah olacak: Artık gitsen;
Yine de şımarık bir çocuğun kuşu gibi uzağa gitme;
Yaramazın, elinden bir parça salıverip de
Sonra da verdiği özgürlüğü kıskanıp
İpek bir iplikle geri çektiği
Bukağıya vurulmuş tutsak gibi.

ROMEO:
Keşke kuşun olsaydım!

JULIET:
Ne iyi olurdu, tatlım!
Ama çok seveyim derken öldürürdüm seni.
İyi geceler! Romeo'm elveda!
Sabaha dek iyi geceler sana!

ROMEO:
Uyku barınsın gözlerinde, barış da gönlünde,
Uyku da ben olsam, barış da, ne tatlı bir dinlenme olur!
Şu bizim kutsal pederin varayım hücresine
Anlatıp bu mutlu olayı, yardımını dileyeyim.
Read more

Geometri Konularında Örnek Test Soruları ve Çözümlü Örnekler

Read more

Uçağın Bulunuşu, Uçağın İcadı, Wright Kardeşler


1900 yıllarına doğru, bir gün Orville Wright (Örvil Rayt), Ohio (Ohayo)’ daki Dayton şehrinin kütüphanesinde bir kitap okumuştu. Bunda bir adamın motorsuz uçağa benzer bir araçla, yani kocaman bir uçurtma ile uçtuğundan söz ediliyordu. Orville Wright bu büyük başarıya hayran oldu, kendisi de uçmak istedi. Onun bu merakı, kardeşi Wilbur (Vilbur)’u da sardı. İki kardeş, uçak yapmak için çalışmaya başladılar. Wright kardeşler bisikletçilikle uğraşırlardı. Dükkânlarının içinde dolambaçlı bir tünel açtırdılar; bu tünelde oluşan rüzgârın kanatlar üzerinde nasıl etkiler yapacağını denemeye başladılar. Ayrıca uçurtmalar üzerinde de denemeler yaptılar. Artık hep bunlarla uğraşıyor ve yaptıkları uçak taslaklarını ilerletiyorlardı. En sonunda büyük bir uçurtma, yani motorsuz bir uçak yapmayı başardılar. Sonra bir de motor yaptılar. Bunları 1903 yılının 17 Aralık günü Kuzey Carolina (Karolayna)’da bir yere götürdüler. Burada motoru uçurtmaya yerleştirdiler, yani uçurtmayı uçak şekline soktular. İki kardeş bu uçakla ilk defa hangisinin uçacağını kura ile tayin ettiler. Kurayı Orville kazandı.
Çok soğuk ve güneşsiz bir gündü; kesici bir rüzgâr esiyordu; uçağın etrafındaki beş kişi ısınmak için kollarını açıp kapıyor ve yerlerinde sıçrıyorlardı. Fakat bu şiddetli soğuğa rağmen, Orviile uçağa fazla ağırlık yükletmemek için sırtına palto bile almadı. Saat onu tam beş geçe Orviile Wright uçağa bindi. Makine gürledi, aksırıp öksürdü ve uçak yükseldi; havada ileri gitti, yana kaydı; on iki saniye uçtuktan sonra 30-35 metre ileriye kondu. Olay, fevkalâde önemliydi ve medeniyet tarihinde bir dönüm noktası teşkil ediyordu. Yüzyılların rüyası, nihayet gerçekleşiyordu: İnsanlar, kendilerini toprağa bağlayan zincirleri kırmış, gökyüzünde uçmaya başlamışlardı.
İnsanoğlunun uçma hevesi, insanlık tarihi kadar eskidir. Buna rağmen uçaklar ve çeşitli hava araçları 2 yüzyıldır havada…
Modern teknolojinin gelişmesinden önce insan bu eski isteğini yerine getirebilmek için kuşları taklit ederek sonuca varmaya çalışıyordu. Kanatlı araçlar, kanat takan insanlar vs.. tarihte sık rastlanılan olaylardan bazılarıdır.
Yapılan ilk kanatlı alete “Ornithopter” adı verilmiştir. Basit bir ornithopter ağır, hantal, tekerlekli ve kanatları olan bir araçtı. Zarif değildi. Estetik bakımından birçok problemi vardı. Ağır olması yerden kalkmasını zorlaştırıyordu.
Bu problemlerle sağlıklı bir şekilde uçmak imkansızdı. Uçmak için daha değişik yolları düşünmeyen başlayan insanlar daha “hafif” bir çözüm buldular. Balon… Teoride herşey tamamdı. Balonun içindeki gaz, havadan daha hafif olacağı için uçuş gerçekleşebilecekti. Ancak çıkacak bir rüzgarın bu “hafif” balonu nereye götüreceği belli değildi. Aynı şekilde nasıl ineceği de ayrı bir tartışma konusuydu. İnsanoğlu her seferinde olduğu gibi yine hayalkırıklığı içindeydi. Bu işle uğraşan insanlar sadece kuşları seyrederek yetineceklerdi anlaşılan….
Wright Kardeşler Sahneye çıkıyor…..
Ohio, Daytonlu iki bisiklet ustası olan Wilbur ve Orville Wright, 1899′da kuşların nasıl uçtukları hakkında kendilerine ipucu verebilecek herşeyi sistemli bir şekilde incelemeye başladılar. Bilimsel eserlerde ve eski insanların deneyimleri arasında kendi işlerine yarayacak hiçbirşey olmadığını kısa sürede anlayan Wright kardeşler sadece Berlin yakınlarındaki bir tepe üstünden planörle uçuş denemeleri yapan ve bu konuda çok dikkatli notlar tutan Alman mühendisi Otto Lilienthal’in çalışmaları vardı.
Lilienthal kuşların uçmalarını çok yakından incelediği için planörünün bir kuşu andırmasına fazla şaşmamak gerekir. Fakat o içlerinde ünlü ressam ve geçtiğimiz aylarda CircumSpice’ta hayatını okuduğunuz Leonardo Da Vinci’nin de olduğu birçoklarını cezbeden tuzağa, yani kuş uçuşunu temsil eden kanat çırpma olayının cazibesine kapılmadı. Lilienthal uçabilecek bir uçağın havayla temas halinde olan sabit bir kanadı olması gerektiğini gösterdi. Kararlı bir uçuşu gerçekleştirebilmek için gerekli kontrol sadece onun söylediği böyle bir kanat tarafından sağlanabilirdi ve bu konuda Wright kardeşler de onunla uyuşuyordu.
Wilgur ve Orville Wright bilimsel öğrenim görmemişler liseden daha yüksek bir okuldan da ayrı gitmemişlerdi. Fakat uçma alanındaki çalışmalarını ilerlettirken kendi bilimsel yönlerini de model uçaklar, uçurtmalar, insan taşıyan planörler ile yaptıkları yüzlerce deney sayesinde bu konuda bilimsel bir eser hazırlayacak kadar ilerlettiler. Hatta hazırladıkları 200′den çok farklı tipteki kanatları denemek için bir rüzgar tüneli dahi yaptılar. Wright kardeşlerin 17 Aralık 1903′te Orville’in kontrolünde havalanan ilk uçağı aerodinamik ses teorisine bağlı kalınarak yapılmıştı. Otto Lillienthal ve Wright Kardeşler uçak dizaynı kurumunu kurdular. Bundan sonraki her şey hava içinden geçişi ile uçapğın havalanmasını sağlayan sabit kanat doktrininin bir devamıydı. Fakat kanat kontrol edilemiyordu. Wright kardeşler, iyi bir uçak dizaynınnda kanadın ani esen şiddetli rüzgarların zararlı etkisiyle sert havanın aşağı ve yukarı çekici etkisine karşın pilotun düzeltmesiyle kanadın daha uygun bir vaziyet almasını sağlayan bir mekanizma bulunması gerektiğini anladılar. Kuşları gözleyerek sert havalarda uçuş düzeylerini korumak için kanat uçlarını nasıl büktüklerini not aldılar. Kanat bükmeyi planörlerinin kanatlarının uçaklarını bir mekanizma yardımıyla eğerek taklit ettiler. Deneylerinden bunun işe yarayacağını tahmin etmişlerdir. Gerçekten de işe yaramıştır. Kanat eğmenin uçuş aerodinamiğini nasıl etkilediğini doğru bir şekilde tahmin ettiler ve anladılar. Wright Kardeşler artık uçabilen bir uçak yaratmışlardı. Yeni görevleri ise onu nasıl uçuracaklarını öğrenmekti. Bunu onlara gösterebilecek ne bir kitap ne de bir öğretmen vardı. Fakat nasıl dizayn yapılacağını öğrendikleri gibi bunu da öğrendiler.Yavaş yavaş ve metotlu bir şekilde uçakla dönüş yapabileceklerinden çok zaman önce emin olmuşlardı. Daha ilk denemelerinde uçak tam bir daire dönüşünü kolaylıkla tamamlayarak havalandıkları noktanın yanına indi. Uçak dizaynını diğerleri Wright kardeşlerinin seviyesine gelinceye kadar bir süre olduğu yerde saydı. Pilotun kanadın üzerine yatık bir şekilde yatık bir şekilde durmaktan kurtarıp oturmasını sağlayacak bir yer yapılması gibi zorunlu bir takım şeyler gerekiyordu. Wright kardeşler pilotun oturabildiği bir uçak dizaynı hazırladılar. Ayrıca bir de iniş takımı yaparak kendilerini ilk uçuşlarında yanlarında taşıdıkları tekerlekli kriko ve monoraydan kurtardılar
Bu arada 1909′de Manş Denizini ilk defa uçarak geçen Fransız Louis Bleriot, 1. Dünya savaşının en başarılı avcı uçağını ve savaş sonrasını ulaştırma işlerinde büyük üstünlük sağlayan 3 motorlu uçağını yapan Hollandalı Anthony Fokler ,Glenn Curtiss ve Glenn Martin gibi diğer tasarımcılar olarak belirmeye başladılar. Bu kişilerin düşüncelerinin yeni ve çekici endüstri dalına girmesiyle uçak dizaynı değişmeye ve yerine oturmaya başladı.
Dünya giderek küçülüyor, ve bu küçülmeyi sağlayan büyük etmenlerden biri uçağın icadı. Artık lüks olmaktan çıkan uçaklar, ulaşımın demirbaşlarından olmaya başladılar. Gelişen teknoloji ve sosyal imkanlar sayesinde, gelecekte bir gün her şehrimizde bir hava alanı olduğunu düşünmek hayal gücümüzün değil gerçeğin eseri olacağa benziyor.

Read more

Doğrusal Hareket Çeşitleri, Bağıl Hareket, Nehir Problemleri


Doğrusal Hareket Çeşitleri
1. Düzgün Doğrusal HareketDoğrusal yolda hareket eden bir cisim, eşit zaman aralıklarında eşit yer değiştirmelere sahipse bu harekete düzgün doğrusal hareket, sahip olduğu hıza da sabit hız denir. Bu hareket tipinde hız sabittir. Dolayısıyla ivme sıfırdır.
Yukarıdaki grafikler, pozitif yönde hareket eden araca ait grafiklerdir. v sabit hızı ile düzgün doğrusal hareket yapan cismin aldığı yol
X= v.t
bağıntısı ile bulunur.
2. Düzgün Değişen Doğrusal HareketDoğrusal bir yolda hareket eden aracın hızı düzgün değişiyorsa bu harekete düzgün değişen doğrusal hareket denir. Bu harekette ivme sabit olduğundan sabit ivmeli harekette denilir. İvmenin sabit olması, aracın hızının her saniye ivme kadar artması ya da azalması demektir.
a. Düzgün Hızlanan Doğrusal HareketBu hareket tipinde aracın hızı her saniye ivme kadar artıyordur. Pozitif yönde düzgün hızlanan araca ait grafikler aşağıdaki gibidir.
Konum – Zaman Grafiği
  • Konum–zaman grafiğinde eğim hızı verir. Eğimin değişimi nasılsa, hızın değişimi de o şekilde olur. Ayrıca eğimin işareti hızın işaretini belirtir.

  • Eğimin ve hızın işareti hareketin yönünü belirtir. Hızın işareti pozitif (+) ise, araç (+) yönde, negatif ise araç (–) yönde hareket ediyordur.
Şekildeki konum–zaman grafiğinde,
  • I. aralıkta teğetin eğimi arttığı için hızda artıyordur. Eğimin işareti (+) olduğundan (+) yönde hızlanan hareket yapıyordur.
  • II. aralıkta eğimin işareti (+), büyüklüğü ise azaldığından, (+) yönde yavaşlayan hareket yapıyordur.
    III. aralıkta eğim sıfır olduğundan hız da sıfırdır. Yani araç duruyordur.
  • IV. aralıkta eğim (–) yönde arttığı için hareket (–) yönde hızlanandır.
  • V. aralıkta eğim sabit ve işareti (–) olduğundan araç (–) yönde sabit hızlı hareket yapıyordur.

Hız – Zaman Grafiği
  • Hız–zaman grafiğinin eğimi ivmeyi verir. Eğimin değişimi ve işareti ivmenin değişimini ve işaretini verir.
I. aralıkta eğim sabit ve işareti (+) olduğundan, ivme sabit ve işareti (+) dır. Benzer yorumu diğer aralıklar için de söyleyebiliriz.
  • Grafik parçaları ile zaman ekseni arasında kalan alan yer değiştirmeyi verir.

  • Zaman ekseni üzerinde kalan (+) alan pozitif yöndeki yer değiştirmeyi, altında kalan (–) alan ise, negatif yöndeki yer değiştirmeyi verir. Toplam yer değiştirme alanların cebirsel toplamından bulunur.
  • Hızın işaret değiştirdiği yerde araç yön değiştiriyordur.
İvme – Zaman Grafiğiİvme-zaman grafiklerinin altında kalan alan hız değişimini verir. Toplam hız değişimi alanların cebirsel toplamından bulunur. Cismin ilk hızı v0, toplam hız değişimi Dv ise, son hız vS = v0 + Dv eşitliğinden bulunur.
BAĞIL HAREKET
Bir cisim sabit bir noktaya göre zamanla yer değiştiriyorsa, bu cisim hareket ediyor demektir. Cismin hareketi sabit bir yere göre değilde başka hareketli bir cisme göre sorulursa durum değişir. Örneğin yan yana giden iki çocuk birbirlerine göre hareket etmezken, yerde duran sabit bir noktaya göre hareket ediyorlardır. Otobüs içinde koltukta oturan bir yolcu, otobüse göre hareket etmiyor fakat, yere göre, ya da başka hareketli bir cisme göre hareket ediyordur.
Buna göre, iki cismin birbirlerine göre, hareketine bağıl hareket, hızlarına da bağıl hız denir.
Bağıl hız,V bağıl = V cisim – V gözlemci bağıntısı ile bulunur.

vcisim : Cismin yere göre hızıdır.
vgözlemci : Gözlemcinin yere göre hızıdır.
Bir aracın yerdeki sabit noktaya göre hızına yere göre hız denir. Hız vektörel bir büyüklük olduğundan, işlemler vektör kurallarına göre yapılacaktır. Yukarıdaki bağıntıya göre, cismin hızı aynen alınıp, gözlemcinin hızı ters çevrilerek vektörel olarak toplanır. Bileşke vektörün büyüklüğü bağıl hızın büyüklüğünü, yönü ise bağıl hızın yönünü belirtir.
Tek Doğrultuda Bağıl HızAraçlar aynı doğrultuda hareket ediyorsa,
a. Aynı yönde giden araçların birbirlerine göre bağıl hızlarının büyüklüğü, iki aracın hızlarının farkına eşittir. Yön olarak, aracın birine göre (+) ise, diğerine göre (–) dir. Yani araçlardan biri diğerini pozitif kabul edilen yönde gittiğini görüyorsa, diğeride onun negatif yönde gittiğini görür.
b. Zıt yönde giden araçların birbirlerine göre bağıl hızı, hızlarının toplamına eşittir. Bundan dolayı karşılıklı gelen araçlar birbirinin yanından geçerken çok hızlı geçiyormuş gibi görünürler.
İki Boyutta Bağıl HızDoğuya doğru gitmekte olan K aracının sürücüsü, kuzeye doğru giden L aracının gerçek hareket yönünü ve hızını göremez. K nin L yi gördüğü hız bağıl hızdır. Bağıl hız 
ise, vb = vcisim – vgözlemci
bağıntısından bulunur.
Örneğin her iki araç v hızı ile gidiyorsa, K nin L ye göre hızı denildiğinde, L gözlemci olur. Gözlenen K cisminin hızı aynen alınır, gözlemcinin hızı ters çevrilerek vektörel olarak toplanır. Hızların şiddetleri eşit ve aralarındaki açı 90° olduğundan bağıl hız çıkar.
L nin K ye göre hızı ise,
vb = vL – vK den, L nin hızı aynen alınır, K nin hızı ters çevrilerek toplanır. Hız vektörleri arasındaki açı 90° olduğundan bağıl hız olur.
Her iki araca göre bağıl hızlar eşit büyüklükte fakat zıt yönlüdür.


NEHİR PROBLEMLERİNehir problemlerini, akıntı doğrultusunda ve akıntıya dik doğrultuda olmak üzere iki kısımda inceleyebiliriz. 
1. Nehrin Akıntı Hızı Doğrultusunda HareketDüzgün ve sabit bir hızla akan nehirde, bir tahta parçası suya bırakılırsa, suyun hızına eşit bir hızla hareket eder. Eğer suda kayık, motor ve yüzen bir yüzücü varsa bunların iki tür hızı vardır. 
a. Motorun Suya Göre HızıDurgun kabul edilen suda hareket eden motorun hızına suya göre hız denir.
b. Motorun Yere Göre HızıSuyun hızı ile, motorun suya göre hızının bileşkesine yere göre hız denir.
Akıntı hızının ırmağın her yerinde sabit ve va olduğu yerde, motor suya göre vm hızı ile gidiyorsa, motorun yere göre hızı, aynı yönlü iseler,
vyer = vsu + vm toplamından bulunur. Motorun hızı akıntıya zıt yönde ise, üç durum vardır. vyer = vm + va bağıntısına göre,
  • vm > va ise, motor akıntıya zıt yönde gider.
  • vm = va ise, motor olduğu yerde kalır. Çünkü yere göre hızı sıfırdır.
  • vm < va ise, akıntı motoru sürükler ve motor akıntı yönünde hareket eder.
Bu tür sorularda, yere göre yer değiştirme miktarı
X=V yer .t
bağıntısı ile hesaplanır.
2. Akıntıya Dik Doğrultuda HareketAkıntı hızının sabit ve va olduğu nehirde, motor suya göre vm hızı ile akıntıya dik doğrultuda L noktasına yönelik harekete geçiyor.
Fakat L noktasına çıkamıyor. Akıntı yönünde de yol alarak M noktasından kıyıya ulaşıyor.
Motorun karşı kıyıya çıkma süresi ırmağın genişliğine ve motorun suya göre hızının akıntıya dik bileşenine bağlıdır. Karşı kıyıya çıkma süresi,
d = vm . t den bulunur.
Kayığın yere göre hızı, akıntının va hızı ile motorun suya göre vm hızının bileşkesine eşittir. |KL|, |LM| ve |KM| uzaklıklarını bulmak için bu doğrultulardaki hız ve t karşı kıyıya geçme süresi kullanılır.
|KL| = vm . t 
|LM| = va . t
|KM| = vyer . t olur.
Her üç değer bulunurken aynı t süresi alınır.
Motorun hız vektörü L noktasının soluna yönelik olursa, nereye çıkacağını bulmak için vmx hız bileşeni ile va akıntı hızının büyüklüklerine bakılır.
  • vmx > va ise, L nin solundan kıyıya çıkar.
  • vmx = va ise, tam L noktasından kıyıya çıkar.
  • vmx < va ise, L nin sağından kıyıya çıkar.
  • Irmaktaki yüzücü ya da motorun karşı kıyıya çıkma süresi,motorun sura göre hızının akıntıyadik bileşeni ile ırmağın genişliğine bağlıdır.Akıntı hızının yönüne ve büyüklüğüne bağlı değildir.
  • Motor ırmakta daima yere göre hız vektörü yönünde hareket eder .
  • Irmaktaki iki motorun birbirlerine göre bağıl hızları ırmağın hızına bağlı değildir.
Read more

Önsöz Nedir? Önsöz Örneği


Önsöz Nedir?- Önsöz Örneği
Önsözün Tanımı

Eserin niçin ve ne amaçla yazıldığını belirtmek için kitabın başına eklenen yazıdır. Bu bölümde yazar ya kitabın özetini verir veya hangi nedenle yazdığını açıklar.
Eskiden, “sebeb-i telif-i kitab” (kitabın yazılışının sebebi) sözü kullanılırdı. Tanzimat’tan sonra edebiyatçılar, mukaddeme başlığı altında yazdıkları önsözlerde edebiyat anlayışlarını belirleyici açıklamalar yaptı. Namık Kemal’in celaleddin harzemşah, recaizade mahmud ekrem’in zemzeme, abdülhak hamid tarhan’ın makber mukaddemeleri bunlardandır.
Önsöz Nasıl Yazılmalıdır?

Önsöz, uzun bir çalışmayı tamamlayan kişinin tezinin teknik ve bilimsel içeriğinden bağımsız olarak görüşlerini yazdığı bölümdür. Ayrıca bu bölümde,  tez çalışması bilgi, kaynak vb. yardımı alınan kişi ve kuruluşlara teşekkür edilmelidir. Bu bölümde, çalışmasını tamamlayan kişi kendisine destek olan, yardım eden ailesine ve arkadaşlarına teşekkür edebilir.

Önsöz Örneği;
Çalışmada, genel ağdaki Türkoloji ile ilgili ağ sayfalarının taranması ve bu ağ sayfalarından Türkçe, Türkçenin Grameri, Türk Lehçeleri, Türkçenin Dönemleri, Türkçenin Sorunları gibi, alana yönelik verileri bulunan ağ sayfalarını ve yine alana yönelik bilgisayar yazılımlarının bulunduğu ağ sayfalarını tanıtmak, duyurmak amaçlanmıştır.
Bilgisayar ve internet bugün bilgiye en çabuk, en kolay ve en ucuz yoldan ulaşmanın vazgeçilmez araçlarıdır. Bir sayfalık bir metni bir dilden bir dile, yahut bir alfabeden başka bir alfabeye çevirmek birkaç dakikada tamamlanabiliyor ve çevrilen bu metin birkaç dakika içinde dünyanın öteki ucundaki alıcıya ulaştırılabiliyor.
İşte böyle bir sanal ortamda, evrensel dil kisvesine bürünen İngilizcenin yeri tartışılamaz. Ancak son birkaç yüzyıl içinde teşekkül eden ve türetmeye uygun olmayan bir dil olan İngilizcenin karşısında köklü ve matematiksel bir dil olan Türkçe bu sahada ne gibi bir gelişme gösteriyor, ne gibi sorunlarla karşılaşıyor ve ne gibi çözümlere ihtiyacı var…
İşte bu hususta çalışmamızın temel aldığı nokta da kendini belli ediyor. Türkçe genel ağ ortamında ne gibi bir ilerleme kaydediyor ve bu ilerlemeye kimlerin katkısı oluyor?
Çalışmama İngilizcenin genel ağdaki durumunu belirterek başlamak Türkçenin genel ağda nerede olduğunu görmemize yardımcı olacaktır. Bu nedenle çalışmaya İngilizcenin durumunu belirterek başlamak daha uygun olacaktır. Daha sonra ise genel ağda bulunan Türkoloji ile ilgili sayfaların ne içerikte oldukları, Türkçeye ne gibi bir yarar sağladıkları ve bu ağ sayfalarını kimlerin yaptıklarını belirten araştırmamız olacaktır.
Bu ağ sayfaları, sayfaların muhtevasına ve niteliğine göre tasnif edilerek verilmiştir. Çalışmada, Türkçe içerikli, Türk Lehçeleri ile ilgili ve yabancı ülkelerdeki Türkçe ile ilgili ağ sayfaları bulunmaktadır.
Çalışmamın not için değil, öğrenmek için olduğunu idrak ettiren değerli hocam Prof. Dr. İbrahim Şahin’e, aramızda mesafeler olmasına rağmen e-posta ile bana destek olmaya çalışan değerli hocam Doç. Dr. Mehmet Kara’ya ve benden yardımlarını, desteğini, sabrını ve bilgisini esirgemeyen değerli hocam Yard. Doç. Dr. Ahmet Karadoğan’a teşekkürü bir borç bilirim.
Nuri Kaan Fakılı
Haziran, 2007
Read more

Fonksiyonlarına Göre Şehirler Nelerdir?


TÜRKİYEDE KENTSEL YERLEŞME

     Türkiye’de, nüfusu 10.000 den fazla olan yerleşmelere kentsel yerleşme denmektedir.
     Sanayi, ticaret, eğitim ve yönetim  başta olmak üzere çeşitli görevleri bir arada toplayan, bu alanda çalışan insanların yaşadığı, yaşam biçimi bu görevlere göre şekillenen, çevresine etkileri bakımından merkezi özellik gösteren büyük yerleşim birimleridir.  Şehir yerleşmeleri görünümleri, sosyal yapıları, nüfusları, fonksiyonları vb. özellikleriyle kır yerleşmelerinden ayrılır. Son yıllarda şehir yerleşmelerinde nüfusun ve nüfus yoğunluğunun kır yerleşimine göre daha fazla olduğu, buna bağlı olarak da yaşam biçiminin farklılaştığı görülmektedir.
    Türkiye’de 1935′e kadar nüfusun % 80′i köylerde otururken, kent nüfusu % 20′sini oluşturuyordu. Ancak 1997 yılında yapılan sayım sonuçlarına göre ise nüfusun % 65′i kentlerde % 35′i kırsal kesimde toplanmıştır. Özellikle sanayinin gelişmesi sonucu köyden kente olan göçler ile Türkiye’de kentsel nüfus sürekli olarak artmıştır.
    Türkiye’de kentleşme hızı,sanayileşme hızından daha yüksektir. Bu durum gecekondulaşmayı (Çarpık kentleşme) ve buna bağlı olarak oluşan birçok sorunu beraberinde getirmiştir
    1997 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre; kentleşme oranının en yüksek olduğu bölge Marmara’dır. Bu durum, bölgenin çok göç aldığını ve sanayileşmede ileri gittiğini gösterir. Marmara’yı, Ege, iç Anadolu, Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleri takip eder. Kentleşme oranı en az Karadeniz Bölgesi’nde görülür.

FONKSİYONLARINA GÖRE ŞEHİRLER:
       Şehir fonksiyonu denilince ona merkezi özellik kazandıran, gelişmesinde etkili olan sosyoekonomik özellikleri anlaşılır. Şehirsel fonksiyonlar genel olarak üç ana grupta toplanır:
* Ekonomik fonksiyonlar: Örnek: Tarım şehirleri, sanayi şehirleri, ticaret şehirleri
* Kültürel fonksiyonlar: Örnek: Üniversite şehirleri
* İdari fonksiyonlar: Örnek: Başkentler
1.Tarım Şehirleri:
    Şehrin kurulması, gelişmesi ve halen devam etmesinde tarım faaliyetleri etkilidir. Ekonomisi tarıma dayalı olan şehirlerdir. Çevre köylerin alışveriş yerleri, pazarları niteliğindedirler. Tarım yanında köylerde gerekli olan birtakım basit âletlerin yapılması ve satılması başlıca geçim kaynaklarıdır. Tarıma dayalı birtakım sanayi tesisleri de (değirmen, yağhane, çırçır fabrikası vb.) bulunur. Nüfusları genelde azdır.
      Ege Bölgesinde; Akhisar, Turgutlu, Salihli, Alaşehir, Ödemiş, Tire gibi. Marmara Bölgesinde ; Kırklareli, İnegöl, Lüleburgaz gibi. Akdeniz Bölgesi’nde; Kadirli, Ceyhan, Kilis, Kırıkhan, Burdur gibi. Karadeniz Bölgesinde; Bafra, Çarşamba, Giresun ,Rize, Düzce, Niksar gibi. İç Anadolu Bölgesinde; Karaman, Aksaray, Akşehir, Kırşehir, Nevşehir, Niğde gibi şehirler tarım şehirlerine en iyi örneklerdir.
2.Ticaret Şehirleri
       Ekonomisi büyük ölçüde ticarî faaliyetlere dayalı olan şehirlerdir. Bilindiği gibi ticaret, ucuz mal alıp pahalıya satarak aradaki farktan para kazanma faaliyetidir. Dolayısıyla ticaretin olabilmesi için öncelikle fazla miktarda mal üretimi yanında kolay ulaşım ve merkezî bir konum şarttır
       Genellikle ulaşım yolları üzerinde bulunan bu şehirlerde iç ve dış ticaret canlıdır. istanbul, İzmir, Mersin ve Trabzon gibi şehirlerde, serbest ticaret bölgeleri kurulmuştur. Bu bölgelerin işlerlik kazanması ile, ticarete dayalı faaliyetler gelişecek ve şehirlerin ticari fonksiyonları artacaktır.
        İstanbul ve İzmir en önemli ticari şehirleridir. Denizli, Manisa, Aydın, Kayseri, Konya, Eskişehir, Erzurum, Malatya, Elazığ, Van, Şanlıurfa, Gaziantep ve Diyarbakır önemli ticaret şehirleridir.
3. Liman Şehirleri
        İthal ve ihraç ürünlerimizin deniz yoluyla geldiği limanlara sahip şehirlerdir. Bu limanlar şehirlerin gelişmesini sağlamıştır
        Liman denilince kıyıda doğal olarak ya da mendirek ve dalgakıranlarla fırtınalara karşı korunmuş yer anlaşılır.Bir limanın ya da liman şehrinin ortaya çıkması ve gelişmesi genelde aşağıdaki şartlara bağlıdır:
1.     Art ülkesinin (hinkerland) genişliğine
2.     Art ülkesinin iyi bir ulaşım ağına sahip olmasına
3.     Art ülkesindeki tarım alanlarının genişliğine, ürün çeşidine ekonomik gelişmeyi sağlayacak kaynakların (örneğin madenler) varlığına
4.     Coğrafi konumuna yani uğrak yeri olup olmamasına,
5.     Limanın iş hacmine yani gemileri barındırma kapasitesine
    
       İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya, Trabzon, Samsun, Zonguldak, Ereğli ve iskenderun örnek olarak verilebilir. istanbul aynı zamanda en büyük liman şehrimizdir
4. Sanayi Şehirleri
       Kentlerin hızlı büyümesinde en etkili olan faktördür. Fabrikaların ve atölyelerin yoğun olduğu şehirlerdir.
       Sanayi denilince her çeşit hammadde ya da yarı işlenmiş maddeleri işleyip doğrudan kullanılır hale getirme etkinliği anlaşılır. Sanayi şehri ise, ekonomik yaşamı büyük ölçüde çeşitli sanayi kuruluşlarının etkinliğine dayanan şehir demektir Sanayi şehirlerinde yerleşme ve mimari sanayi kuruluşu etrafında şekillenir. Şehrin gerek sosyal hayatında gerek çalışma hayatında tekdüzelik ve rutinlik hakimdir. Şehir çevresi şehir için adeta can damarıdır. Bu çevre hem şehre hareket verir canlandırır, hem de şehir ekonomisindeki dönüşümü sağlar.
        İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa izmir, Adana, Batman, Karabük, Ereğli, iskenderun, Seydişehir gibi merkezler örnektir.
5.İdari, Askeri ve Kültürel şehirleri:
  İdari yönden il merkezi olan, büyük askeri birlikleri bulunan ve üniversite olan kentler bu gruba girer
  Ankara ve Diyarbakır gibi iller idari şehirler hüviyetindedir. Sarıkamış, Erzurum, Erzincan, Konya, Malatya gibi şehirlerde de askeri fonksiyonlar ağır basmaktadır. İstanbul, Ankara ve izmir gibi şehirler aynı zamanda kültür şehirleridir.
                                       
İdari Şehirler:  Ankara (başkent), İstanbul, Bursa, Konya, Edirne (geçmişte başkent olmaları)                                                                                                                                                           Başkentler: Bir devletin hkümet ve parlamentosunun yerleştiği, devlet başkanının oturduğu siyasî ve idarî merkeze başkent denir.                                                                                                                                    Askeri Şehirler : Sarıkamış, Çorlu, Erzurum, Konya, Malatya , Kırkağaç, Manisa gibi.                                                                                                                                                                Kültürel Şehirler : İstanbul, İzmir, Ankara başta olmak üzere bazı yerleşim merkezlerimizin gelişmesinde o merkezlerde bulunan üniversiteler de etkili  olmuştur                                                                                                                                                             Üniversite şehirleri: Üniversite şehirleri yüksek öğrenim merkezlerinin, çeşitli fakültelerin toplandığı yerlerdir. Buralarda kültürel faaliyetler ön plâna çıkar.
6. Turizm Şehirleri
       Gelirlerinin önemli bir bölümünü turizmden karşılayan şehirlerdir Turizm şehirlerinde, nüfus yıl boyunca sabit olmayıp, mevsimler arasında büyük değişmeler görülebilir.
     İstanbul, İzmir, Antalya, Alanya, Kuşadası, Marmaris, Bodrum, Nevşehir, Göreme, Fethiye, Bursa turizm şehirlerine en iyi örnektir.
7.Madencilik Şehirleri:
       Çeşitli madenlerin çıkarılması ve onların işlenme faaliyetleriyle geçinenlerin çoğunluğu oluşturduğu şehirlerdir. Bu şehırlenn nüfusları maden zenginliğinin bitmesine göre azalabilir.
                                     
        Zonguldak, Batman, Garzan, Raman, Soma, Maden, Murgul, Tavşanlı gibi şehirler maden şehirlerinin başlıca örnekleridir
     Köylerden şehirlere yapılan göçlerin başlıca nedenleri; :* Ulaşım (önemli ticaret yolları üzerinde yer alma)** Yer altı kaynakları (değerli madenlere sahip olma)*** Hammadde (tütün, pamuk, zeytin vb. önemli hammadde kaynakları üretme)**** Enerji ve su kaynaklarının varlığı***** İşgücünün kolay sağlanması
Read more

Bob Marley’nin Sözleri


  • Dünyayı daha kötü hale getirmeye çalışanlar bir gün bile durmazken, ben nasıl durayım? Karanlığı Aydınlat.
  • Kurtarın kendinizi zihinsel kölelikten kendimizden başka kimse özgür kılamaz aklımzı korkmayın atom enerjisinden falan hiçbir şey durduramaz zamanı çünkü…
  • Para hayatı satın alamaz.(oğlu Ziggy’e son sözü)
  • Gerçek şu ki, herkes seni incitecek. Yapman gereken tek şey, acı çekmeye değer birini bulmak.
  • Sadece çocukken güler insan, diğerleri palavra. “Çünkü insan büyüdükçe komikliklere değil, acılara gülmeyi öğrenir aslında”.
  • Gülmek her zaman mutlu olmak için değildir. Bazen öyle gülmeler vardır ki; en büyük acıları gizlemek içindir.
  • O’nun ilk aşkı olmayabilirsin, son aşkı da; hatta bir tanesi de, daha önce aşık oldu, tekrar olabilir…. Ama şu an seni seviyorsa daha ne olabilir ki? Tıpkı senin gibi, o da mükemmel değil ve ikiniz birlikte asla mükemmel olamayabilirsiniz. Ama şayet o seni güldürebiliyorsa, iki kez düşündürebiliyorsa -kabul edersin ki; insanlar hata yaparlar- onu seninle tutmaya çalış ve ona verebileceğin herşeyi ver. seni günün her anında düşünmüyor olabilir ama sana kırabileceğini bildiği bir parçasını verecektir -kalbini. yaralama onu, değiştirmeye çalışma, çözümlemeye kalkma ve verebileceğinden fazlasını bekleme. seni mutlu ettiğinde gülümse, kızdırdığında fark etmesini sağla ve yokken özlediğini bil…
Read more

Lozan Antlaşmasının Türk Tarihi İçin Önemi Nedir?


LOZAN’DAN KALAN PROBLEMLER VE LOZAN ANTLAŞMASI’NIN TÜRK TARİHİ AÇISINDAN ÖNEMİ
İtilaf Devletleri bu antlaşmayla Misak-ı Milliyi ve Yeni Türk Devletinin bağımsızlığını tanımıştır.
Boğazlar Komisyonunun kalması milli egemenliğimizi sınırlamıştır. Boğazlar sorunu kalmıştır.
Musul alınamamış ve Irak sınırı kesinlik kazanmamıştır .Musul sorunu kalmıştır.
LOZAN ANTLAŞMASI (24 TEMMUZ 1923)
Mustafa Kemal; Yunanlıların İzmir’de yaptığı tahri­batın görülerek, Yunanistan’dan daha fazla savaş tazminatı alınması ve görüşmeleri daha ya­kından takip edebilmek için barış görüşmelerinin İzmir’de olmasını istemiştir. Görüşmelerin tarafsız bir ülkede olmasını isteyen Avrupalı devletler ise görüşmelerin İsviçre’nin Lozan kentinde olmasına karar vermiştir.
Rauf Orbay bakanlar kurulu başkanı olduğu için görüşmelere katılmak istemiş; fakat görüşmelere Mondros Mütarekesini imzalayan bir kişinin gide­meyeceğini savunan Mustafa Kemal; barış görüş­melerine İsmet paşa’nın gitmesini uygun bulmuştur.
http://www.ataturktoday.com/Resim/24Temmuz1923TurkDelegasyonLozan.jpgGörüşmelere TBMM adına baş delege olarak İs-met İnönü, Rıza Nur ve Hasan Saka katılmıştır.
Mustafa Kemal TBMM delegelerinden; barış görüşmeleri esnasında kapitülasyonlar ve Ermeni meselesi hakkında taviz verilmemesini istemiştir.
Lozan’da barış görüşmeleri 20 Kasım 1922’de başladı. Borçlar, Irak sınırı, kapitülasyonlar, Bo­ğazlar ve İstanbul’un boşaltılması meselesinden dolayı görüşmeler 4 Şubat 1923’de kesildi.
Yahudi cemaati lideri Haim Naim Efendi’nin ara-buluculuğu sonucunda görüşmeler 23 Nisan 1923-de tekrar başlayıp, 24 Temmuz 1923’de sonuçlandı.
a-Sınırlar:
1-Doğu SınırıKars Antlaşması ile belirlenen sınır ölçü alındı.
2-Irak Sınırı:Musul petrol bölgesini Türkiye’ye bırakmak istemeyen İngiltere Irak sınırının çizilme­sinde sorun çıkardı. Görüşmelerde vakit kaybedil­mek istenmediğinden dolayı, Irak sınırı meselesi-nin, Lozan Görüşmelerinden sonra Türkiye ile İn-giltere arasındaki ikili görüşmelerle halledilmesi kararlaştırıldı.
Açıklama: Irak sınırının çizilmesi, Lozan’da çö­züme ka­vuşturulamayan tek meseledir.
3-Suriye Sınırı:Ankara Antlaşması ile belirlenen sınır ölçü alındı.
b-On İki Ada:İtalya’ya bırakıldı.
c-Ege Adaları:Bozcaada ve Gökçeada dışındaki diğer adaların Yunanistan’a, silahlandırmamak şar-tıyla bırakılmasına karar verildi.
d-Boğazlar:Boğazlar başkanlığını Türk delege­nin yapacağı şekilde bir komisyon tarafından yöne­tilecektir. Bu komisyon milletler cemiyeti tarafın­dan denetlenecek ve statü milletler cemiyetinin garantisinde olacaktır.Boğazlardan serbest geçiş olacaktır. Ticaret gemilerinin geçişi serbest olacak; fakat savaş gemileri tonaja tabi tutulacaktır. Türk askeri olağanüstü durumlar hariç boğazlar bölgesi­nin 20 km gerisinde duracaktır.http://www.yeniadana.net/ResimUpload/0E457404CE5041F32A4DFCA698BB9451BEAD372B.jpg
Açıklama: Türkiye açısından Lozan antlaşmasının en sakat maddesi boğazlarla ilgili maddesi olmuş­tur. Bu madde adeta Türkiye’yi malüb durumuna düşürerek, Türkiye’nin egemenlik haklarını kısıt­lamıştır.
e-İstanbul’un Boşaltılması:Antlaşmanın imza-lanmasından 6 hafta sonra İstanbul boşaltıla­caktır.
Açıklama:İşgalciler 2 Ekim 1923’de İstanbul’u terk etti.
f-Kapitülasyonlar ve Düyun-ı Umumiye:
Kapitülasyonlar ve Düyun-ı Umumiye kaldırıldı.
g-Borçlar:Osmanlı’nın en fazla Fransa’ya borcu olduğundan dolayı, borçlar en fazla Fransa ile tartı­şıldı. Borçların I. Dünya Savaşı sonucunda Os­manlı’dan ayrılan devletlerle TBMM arasında pay­laştırılarak ödenmesine ve TBMM’nin üzerine düşen borcu taksitler halinde ödemesine karar ve­rildi.
h-Ermeni Meselesi: Kapandı.
ı-Azınlıklar:TBMM, azınlıklar bahane edilerek iç işlerine karışılmaması için bütün azın­lıkları Türk vatandaşı kabul etti. İstanbul’daki Rumlar ile Batı Trakya’daki Türkler hariç; diğer azınlıkların ve dışarıdaki Türklerin ülkelerine dö­nebileceği kabul edildi.
i-Yabancı Okullar:Yabancı okulları iç mese­lesi sayan TBMM Lozan Görüşmelerinde yabancı okulları tartışma konusu yaptırmadı.
k-Savaş Tazminatı:Yunanistan, Karaağaç böl-ge­sini savaş tazminatı olarak Türkiye’ye verecektir.
Açıklama: Bu madde Trakya’nın I. Dünya Savaşı öncesin­deki sınırını değiştirmiştir.
l-Patrikhane:Patrikhane İstanbul’da kalacaktır. Patrik seçimini, başka devletleri iç işlerine karış-tırmak istemeyen Türkiye yapacaktır. Türkiye Or­todoks din adamlarının belirlediği üç adaydan birini patrik olarak tayin edecektir. Patriğin siyasal yetki­leri olmayacaktır.
m-Kıbrıs: İngiltere kendi toprağı saydığı Kıbrıs’ı görüşmeler esnasında tartışma konusu yaptırmadı.
Lozan Antlaşmasının Önemi:
1-Türkiye Devleti tanındı.
2-Osmanlı devletinin sona erdiği kabul edildi.
3-Türk devletinin tam bağımsızlığı kabul edildi.
4-Osmanlı’nın bıraktığı asırlık sorunlar kapandı.
5-Devrimler için ortam hazırlandı.
6-Sevr Antlaşması yürürlükten kalktı.
7-Sömürge altında yaşayan milletlere örnek oldu.
Lozan Antlaşmasının Eleştirilen Yönleri:
1-Batı Trakya ve Ege Adaları’nın geri alınamaması
2-Patrikhanenin İstanbul’da kalması
3-Musul’un alınamaması
4-Boğazların statüsü
Açıklama:Lozan’ı eleştirenlerin; günün şartlarını, bilme­diği veya düşünmediği anlaşılmaktadır. Ta­rihçi araştırdığı olayın geçtiği dönemin şartlarını bilmek zorundadır.
Lozan Antlaşmasının Özellikleri:
1-I. Dünya Savaşı sonrasında imzalanan antlaşma­lar arasında günümüze kadar geçerliliğini koruyan tek antlaşmadır.
2-I. Dünya Savaşı sonucunda imzalanan en son antlaşmadır.
3-Yeni bir devletin kurulduğunu belgelemiştir.
4-23 Ağustos 1923’de II. Meclis tarafından onay-landı.
5-Rusya ve Bulgaristan sadece Boğazlar rejimi için katıldı.
6-143 maddedir.
Lozan’ı I. Dünya Savaşından Sonra İmzalanan Antlaşmalardan Ayıran Farklar:
1-Askeri kısıtlamalar yoktur.
2-Türkiye savaş tazminatı vermemiştir
3-Türkiye’ye ekonomik yaptırımlar uygulanmamış­tır.
4-Zaferi simgelemektedir.
5-Türkiye eşit devletler statüsündedir.
Read more