Tedavi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tedavi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kalıtsal Hastalıklar Nelerdir, Özellikleri ve Çeşitleri

Genetik hastalıklar aile bireylerinin birbirlerini genlerle aktardıkları hastalıklardır. Gen bilimindeki gelişmeler sayesinde genetik hastalıkları daha rahat tespit edilmekte ve gerektiğinde genlerden bu hastalıklar ayıklanmaktadır.

Tek Gen Hastalıkları

Tek bir gende meydana gelen bozukluk sonucu (mutasyon) ortaya çikan tedavisi hemen hemen imkansız kalıtsal hastalıklar grubudur. Günümüzde toplumda sık görülen Akdeniz Anemisi hemofili gibi kan hastalıklarının; Kistik Fibrozis fenilketonüri gibi metabolik hastalıkların; Duchenne Müsküler Distrofi gibi kas hastalıklarının; Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) doğumsal işitme kaybı gibi spesifik hastalıkların taşiyıcı taramaları ve doğumöncesi tanıları yapılabilmektedir

Kromozomal Hastalıklar

Kromozomlardaki sayısal (Down Sendromu Trizomi 18 ve Trizomi 13 ) ve yapısal (delesyonlar ya da duplikasyonlar) değişiklikler sonucu ortaya çikan genetik hastalıklardır. Genellikle sporadik olarak görülürler. Pek küçük bir bölümü ailevi özellik gösterir. Herhangi bir yapısal kromozom anomalisini dengeli olarak taşiyan kişinin çocuklarinda kromozomal düzensizliğe bağlı ağır sendromlar görülebilir. Bu ailelere genetik danışma verilmesi uygun genetik analizlerin yapılması sağlıklı çocuk sahibi olabilmelerini sağlar.

Multifaktöryel Hastalıklar

Bir çok küçük etkili genin çevreyle etkileşmeleri sonucu yaşamın herhangi bir döneminde ortaya çikan hastalıklardır. Bu gruptaki hastalıklar toplumda yaygın.olarak görülür. Bu hastalıklar arasında yarık damak ve dudak gibi doğuştan olan ya da diabet ve şizofreni gibi sonradan ortaya çikan hastalıklar yer alır.

Edinsel Somatik Genetik Hastalıklar

Somatik hücrelerde yaşamın ileri dönemlerinde gerçekleşen mutasyonlar sonucu ortaya çikan ve kalıtsal olmayan hastalıklar yer alırlar. Bu hastalıkların en yaygın olanı kalıtsal olmayan kanserlerdir.
Read more

Göz Hastalıkları Nelerdir? Görme Kaybının Nedenleri ve Tedavisi


Arpacık
Sık karşılaşılan bir sorundur. Nadiren cerrahi girişimler gerektirmekle birlikte, genellikle antibiyotik uygulamasıyla ve öteki basit yöntemlerle iyileştirilebilmektedir. Arpacık, etkilediği gözkapağı bezlerine göre ikiye ayrılır. Gözkapağının dışında kirpiklere bağlı yağ bezleri vardır. Bunlar, gözün yüzeyini koruyan yağı (sebum) salgılarlar. Bazen salgı bezi kanalı tıkanır ve içerde kalan bakteriler “dış” arpacığa neden olurlar.
Gözkapağının içinde ise, “meibom bezleri” denen bir dizi bez daha vardır. Bunlar da yağ bezleridir, ancak kirpiklerle bağlantılı değillerdir, gözkapağının arka yüzüne açılırlar. Burada oluşan bir tıkanıklık ve enfeksiyon da “iç” arpacığa neden olur.
Arpacık daha çok, derileri kuru ve egzamaya eğilimlilerde görülür. Kepek ve pullanma bu koşullarda ortaya çıkar ve arpacık bunların etkisiyle oluşur. Diğer enfeksiyonlarda olduğu gibi, genel olarak beden sağlığının bozuk olması ve direnç düşüklüğü de arpacığın sık görülmesine neden olur.
Arpacık ortaya çıkmadan birkaç gün önce gözde kaşınma ve batma hissi başlar. Arpacık bir iki günde ortaya çıkar. Küçük, ağrılı bir nokta biçiminde başlar; sonra şişerek belirgin kırmızı bir püstül (içi irin dolu kabarcık) halini alır. Dış arpacık kolayca tanınır. Ama iç arpacığın görülmesi için gözkapağını dışa doğru çevirmek gerekir. Şişen meibom bezi gözkapağını gerdiğinden iç arpacık, dış arpacıktan daha ağrılıdır.
Arpacıkla birlikte gözkapağındaki ağrı ve batma hissi artar. Işık ağrıyı artırır (fotofobi) ve göz sürekli sulanır. Fotofobi, göz sulanması ve sürekli burnunu çekme, çocukta, kızamık gibi daha ciddi bir hastalığı akla getirebilir
Yeterince erken anlaşılırsa, antibiyotikli merhem ya da damlalar arpacık oluşumunu önleyebilir. Ancak, çoğunlukla tanıdan önce püstül(ağızlaşma) oluşur ve antibiyotikler etkisiz kalır. Tek tedavi, oluşan iltihabın boşalmasını sağlamaktır. Sıcak kompres, kan akımını artırıp gözkapağını yumuşatarak ağrıyı azaltır ve enfeksiyonun iyileşmesini kolaylaştırır. Basit bir sıcak kompres, tahta bir kaşığın çevresine pamuklu bir kumaş ya da pamuk sarıp sıcak suyun altına tutularak yapılabilir. Su dayanılabilir sıcaklıkta olmalı ve kaşık her seferinde kapalı göz üstünde en az 10 dakika tutulmalıdır. Dış arpacığın yerleştiği kıl kökü kolayca fark edilir. Kirpik bir cımbızla alınırsa, arpacık kendiliğinden boşalır, ağrı ve şişlik azalır.
İç arpacığın tedavisi daha zordur. Enfekte olan meibom bezi dışarı açılmaya çalışır ama kalın gözkapağını delemez. Sonunda akyuvarlar enfeksiyonun üstesinden gelir ve belirtiler ortadan kalkar ancak geride mikropsuz bir iltihap kisti kalır. Meibom kisti, gözkapağının altında ağrısız, küçük bir kitle halinde hissedilir ve ancak cerrahi girişimle çıkarılabilir. Lokal anestezi altında gözkapağı dışa çevrilerek kist alınır, çevresi temizlenir.
Gözü ovuşturmak, enfeksiyonu bulaştıracağı için zararlıdır. Kepeğin önlenmesi de önemlidir, çünkü arpacıkta rolü olduğu düşünülmektedir. Neden blefarit, yani gözkapağı iltihabı ise, uzun süreli antibiyotik tedavisi ve hafif kortizonlu damlalar etkili olabilir. Birçok vakada neden bilinememektedir.
Katarakt
Katarakt gözün şeffaf lensinin saydamlığını kaybetmesidir. Bu durumu buğulanmış cama benzetebiliriz. Katarakt hakkında bazı yanlış anlamalar vardır,
Göz üzerindeki bir film değildir.
Gözü fazla kullanmaktan oluşmamaktadır.
Kanser değildir.
Bir gözden diğerine geçmez.
Kalıcı körlüğe yol açmaz.
Kataraktın nedeni nedir?
En çok katarakta gözün yaşlanması neden olur, diğer nedenler:
Aile hikayesi.
Şeker hastalığı gibi hastalıklar.
Gözün travmaya maruz kalması.
Steroidler gibi ilaçlar.
Güneş ışığına uzun süre korumasız şekilde maruz kalma.
Daha önce göz ameliyatı geçirmiş olma.
Katarakt tanısı nasıl konur?
Göz doktorunuzun yapacağı muayene sonunda tanı konabilmektedir. Görmedeki bozulmaya neden olabilecek diğer hastalıklarda ayırt edilebilir. Retina yada optik sinirde olabilecek diğer bozukluklarda katarakt ile beraber görmeyi azaltabilmektedir. Eğer böyle hastalıklar varsa katarakt ameliyatı sonrası görmede istenen iyileşme sağlanamıyacaktır.
Katarakt nasıl tedavi edilir?
Kataraktın tek tedavisi cerrahidir. Ancak katarakt hafif derecede ise sadece gözlüğünüzün değişmeside yeterli olabilmektedir. Herhangi bir ilaçla, dietle, egzersizle, çeşitli cihazlarla katarakt tedavi edilmemektedir. Güneş ışığından korunmak için ultraviole fitreli gözlük kullanılmasının faydası vardır.
Ne zaman ameliyat olmam gerekir?
Katarakt cerrahisi görme bulanıklığının artık günlük aktiviteleri engellemeye başladığı zamanda yapılmaktadır. Güvenli bir şekilde araba kullanabildiğinizden, okurken, televizyon seyrederken zorluk çektiğinizden emin olmalısınızdır. Katarakt tanısı konulduysa göz doktorunuz tarafından düzenli aralıklarla kontrole gitmeniz gerekmektedir.
Cerrahi olarak kataraktın alınması için iyice olgunlaşması gerektiği doğru değildir.
Katarakt ameliyatından ne bekleyebilirim?
Katarakt ameliyatı için hastanede yatmanıza gerek yoktur. Hastalar smeliyat sabahı kliniğimize geldikten sonra öğleden sonra taburcu edilmektedir. Ameliyat lokal anestezi ile mikroskop altında yapılmaktadır. Fakoemülsifikasyon tekniği halk arasında dikişsiz yöntem , lazer olarak bilinmektedir.Yanlış bir inanış olmasına rağmen ameliyat lazer ile yapılmamaktadır. Aletler yüksek frekanstaki ses dalgalarını kullanmaktadır. Klasik yöntem ve fakoemülsifikasyon arasındaki tercih hastanın durumuna göre göz doktorunuz tarafından yapılmaktadır.
Katarakt ameliyatından sonra vakaların 5′te birinde arka kapsülde kesafet oluşmaktadır. Bu sorun lazer ile çözülmektedir.
Ameliyattan sonra günlük aktivitelerinizin çoğunu yapabilmektesinizdir. Bazı damlaların kullanılması ve çeşitli kontrol vizitlerinin yapılması gerekmektedir. % 90 vakada görme tatmin edici bir şekilde artacaktır. Her ameliyatta olduğu gibi düşük bir oranda olsada komplikasyon gelişme ihtimali vardır. Bu yüzden ameliyattan önce iyi bir sonuç garanti edilememektedir.
Image
Diabetin Etkisi
Diabetes Mellitus vücudun şekeri kullanma ve depolama yeteneğinin bozulduğu bir durumdur. Artmış kan şeker düzeyi, aşırı susama , acıkma, idrara fazla çıkma, vücuttaki kan damarlarındaki değişikliklerle karakterize bir hastalıktır. Diabet göze katarakt, glokomun yanında retinadaki kan damarlarının hasar görmesiyle de zarar vermektedir.
Diabetik retinopati nedir?
Gözün ışığı algılanmasını sağlayan retina isimli sinir tabakasının kan damarlarındaki değişikliklerle karakterize bir hastalıktır. Hasarlanmış kan damarları sıvı ve kan sızmasına neden olarak sert fırçamsı dallar ve sert skar dokuları oluşmasına, bunlarda retinanın beyine bozulmuş şekiller göndermesine neden olur.
Hastanın diabetik retinopati geliştirme riski zamanla artmaktadır. 15 yıllık diabeti olan birinde retinopati gelişme riski %80 oranında bulunmaktadır. Çocuklarda oluşan diabette retinopati daha küçük yaşlarda başlar. Tedavi edilmeyen diabet hastaları normal bir insana göre 25 kat daha fazla körlük riski bulunmaktadır.
Nedeni ve belirtileri nelerdir?
Tam olarak sebebi anlaşılamamıştır, ancak şeker hastalığı vücudun çeşitli yerlerinde damarlarda hasara neden olmaktadır. Hamilelik ve hipertansiyon şeker hastalığının retinaya olan zararını arttırmaktadır.
Keskin görme noktamız olan makülada ödem oluşmadığı erken dönemde diabetin gözde yaptığı değişiklikler herhangi bir belirtiye yol açmaz. Bunlar sadece muayene sırasında tespit edilirler. Daha ileri seviyelerde kanamalar yüzünden görme bulanıklaşır, bazende tamamen kaybedilir.
Tanı ve teşhis nasıl yapılır?
Göz hekimlerince tam bir muayeneden geçmeniz gerekmektedir. Ciddi seviyedeki retinopati bazen hiçbir belirti göstermez ve tedaviye yanıt verebilir. Bu yüzden diabet hastaları içinde bulundukları riskleri bilmeli ve düzenli olarak gözlerini muayene ettirmelidir. Muayene sırasında göz bebekleri büyütülür ve oftalmoskop adı verilen cihazlarla ağrısız bir şekilde retina gözlemlenir.
Diabetik retinopatiye ait belirtiler varsa özel bir anjiyo çekimi yapılabilir. Bunun için damardan flöresein boya verilir. Boya retina damarlarından geçerken ard arda fotoğrafları çekilir. Bu tekniğe flöresein anjiyografi adı verilir.
Tedavi nasıldır?
Çoğu vaka takip edilir. Ancak belirli bir grup hasta görmenin korunması için tedaviye alınır.
Lazer tedavisi: Damarlardaki kanamaları durduran ve halen tedavideki en etkili yöntemdir. Ufak lazer atışlarıyla makula ödemi oluşturan , kanayan damarlar tıkanır. Retinanın dış bölümlerindede lazer aracılığıyla yeni damar oluşumlarının önlenmesine çalışılır. Bu yöntem ayaktan yapılır ve gözde herhangi bir ağrıya neden olmaz
Diğer tedaviler: Vitreus içine kanama olursa artık retina gözükmediğinden lazer uygulanamaz. Bu gibi vakalarda vitrektomi yapılır. Bu mikroskop altında yapılan özel bir cerrahi müdehale şeklidir. %70 vaka ameliyattan sonra görmesinde artma kaydederler. Ancak kanama olan her vaka hemen ameliyata alınmaz. Bir grup hastada kanama kendiliğinden düzelecektir.
Unutulmamalıdırki !
Diabetik retinopatinin tedavisi erken teşhisin yanında, hastanın diabet tedavisine ve dietine özen göstermesinede bağlıdır.
Diabetik retinopati hiçbir belirti vermedende bulunabilmektedir.
Diabet hastaları en az yılda bir defa göz doktoru tarafından kontrol edilmelidir. Daha sık kontroller diabetik retinopatisi tanısı konan hastalarda uygundur.
Retina Yırtılması (dekolman)
Image
Retina gözün arka kısmında ışığı hissetmemizi sağlayan ve görüntüleri beyine ileten sinir tabakasıdır. Göz basitce kamera gibidir. Ön kısımdaki lens görüntüyü retinaya odaklar. Retinada kameranın arkasındaki film gibidir.
Retina dekolmanı nedir?
Retina dekolmanı retinanın normal pozisyonundan çekilmesiyle oluşur. Retina yerinden ayrıldığında çalışamaz. Görme bozulur. Retina dekolmanı çok ciddi bir sorundur ve tedavi edilmezse kesinlikle körlükle sonuçlanır.
Retina dekolmanının nedeni nedir?
Vitreus gözün ortasını dolduran şeffaf bir jeldir. Yaşlandıkça vitreus retinayı yapışık olduğu yerlerden çekebilmektedir. Genelde vitreus retinadan sorunsuz bir şekilde ayrılır. Ancak bazı durumlarda retina bir veya birkaç yerden yırtılır. Bu yırtık yerinden sıvı girmeye başlar ve retinayı bulunduğu yerden ayırır. Aşağıdaki durumlar dekolmana neden olur.
Myopi
Daha önce geçirilmiş katarakt cerrahisi
Glokom
Ağır göz travması
Diğer gözde daha önce meydana gelmiş retina dekolmanı
Ailede retina dekolmanı hikayesi
Göz doktorunuzca retinada zayıf yerlerin bulunması
Retina dekolmanının belirtileri nelerdir?
Işık çakmaları
Yeni oluşan uçuşmalar
Görme alanınızda gri bir perdenin hareket etmesi
Belirli bir alanı görememe. (yırtığın yerine göre baktığınız cismin alt veya üstünü görmemeye başlarsınız)
Görmenin tamamen kaybı
Bu belirtiler herzaman dekoman demek değildir, ancak en kısa sürede göz doktorunuza muayene olmanız gerekmektedir.
Tedavisi nasıldır?
Retinal yırtıklar: Genelde lazer veya kryoterapi (dondurarak) ile yapılır. Retina bu yöntemlerle arkasına yapıştırılır. Bu işlemler ayaktan poliklinik ortamında yapılabilmektedir. Bazı duruklarda yırtık takipde edilebilmektedir.
Retina dekolmanı: Hemen hemen tüm vakalar ameliyat olamak zorundadır.
Pnomotik Retinopeksi: Vitreus içine gaz baloncuğu verilir ve baş belli bir pozisyonunda tutulması istenir.
Sörklaj: Gözün çevresine elastik bir bant sarılır ve sıkılır. Retina altındaki sıvı drene edilir ve retina yatıştırılmaya çalışılır.
Vitrektomi: Retinayı çeken vitre alınır ve yerine hava verilir. Bu hava zamanla vücut sıvılarınca doldurulur.Bazen sörklaj ile beraber yapılır.
Ameliyattan sonra nelere dikkat etmem gerekir?
Belli bir süre gözde ağrı olabilir. Gözünüz bir süre kapalı tutulacaktır. Göze hava verildiyse belli bir süre yüzükoyun yatmanız gerekebilir.
Baloncuğun tamamen kaybolduğu söylenene kadar kesinlikle uçak yolculuğu yapmayın!
Dekolmanda ikinci bir ameliyatta gerekebilir. Retina ameliyatta tam olarak yatıştırılmadıysa zamanla retina canlılığını kaybedecek ve görme azalacaktır. Görmenin düzelmesi ameliyattan sonra aylar sürebilir. Ancak bazı hastaların görmesi düzelmiyecektir.
Dekolman ne kadar ileri seviyedeyse ameliyattan sonra başarıda o kadar düşük olacaktır. Bu yüzden bulguları fark edince gecikmemek önemlidir.
Göz Kuruluğu
Image
Bazı insanlar gözlerini ıslak ve rahat tutacak kadar göz yaşı salgılayamamaktadır. Batma, yanma, dumandan aşırı derecede rahatsız olma gibi şikayetleri olabilmektedir. Kontak lens kullanımınıda zorlaştırmaktadır.Gözdeki yaşarmada kuru gözün bir belirtisi olabilmektedir.Temel salınan göz yaşında azlık varsa göz yaşı bezinde irritasyona bağlı olarak daha fazla göz yaşı salgılanacaktır. Böylece göz genel olarak kuru olsada sulanma nedeniyle gerçek sorun maskelenecektir.
Gözyaşının yapısı nasıldır?
Ağladığımızda yada gözümüz tahriş olduğunda gözyaşımız akar ancak aslında gözyaşının daha önemli görevleri vardır. Gözyaşından meydana gelen ince bir tabaka gözümüzü kırpmamızla birlikte gözümüzün üst kısmını kaplar ve korneanın üzerinin düz ve temiz kalmasını sağlar. Göz yaşı tabakası olmasa net görmemiz mümkün olmayacaktır.
Gözyaşı film tabakası 3 ayrı bölümden oluşmuştur: yağlı, sulu ve mukuslu bölümler.
Dıştaki yağlı kısım gözkapak kenarındaki meibomian bezlerinden salınır. Bu kısmın görevi gözyaşının üstünün düz kalmasını sağlamak ve buharlaşmasını önlemektir.
Ortadaki sulu kısım 3 tabakanın en kalınıdır ve göz yaşının normalde bildiğiniz kısmını oluşturur. Bu bölüm gözün ve göz kapağının üstünü kapatan ince bir zar olan konjunktivadan ve göz yaşı bezinden kaynaklanmaktadır ve yabancı cisimlerden gözü temizlemektedir.
En içteki tabakada konjunktiva tarafında üretilir. Bu kısım suyu göz üzerine eşit olarak dağıtır ve korneanın hep ıslak kalmasını sağlar. Mukus olmasaydı gözyaşı göze yapışmayacaktı.
Göz yaşının farklı tipleri nelerdir?
2 farklı gözyaşı vardır: gözü sürekli ıslak tutan bazal sekresyon ve ağladığımızda ve gözümüz tahriş olduğunda salınan refleks sekresyon.
Kuru gözün nedeni nedir?
Yaşla birlikte gözyaşı salgılaması azalacaktır. Her iki cinstede gözüksede bayanlarda menapozdan sonra dahada fazla gözükmektedir.
Kuru göz ayrıca artrit, ağız kuruluğu ile beraber görülen sjögren sendromundada görülebilmektedir. Birçok ilaçta göz kuruluğuna neden olabilmektedir.
Kuru göz tanısı nasıl konmaktadır?
Göz doktorları bu tanıyı kolaylıkla koyabilmektedir. Gerek hastanın şikayetleri gereksede biyomikroskop muuayenesi yeterlidir. Bazı durumlarda göz kapağının içinekonulan özel bir kağıt ile yapılan schirmer testi ile göz yaşı salınım miktarıda tespit edilebilir.
Tedavisi nasıldır?
Eksik olan gözyaşı suni gözyaşları tarafından tamamlanabilmektedir. Bunun yeterli olmadığı bazı durumlarda gözyaşı kanallarıda tıkanabilmektedir.
Bunlarla birlikte bulunduğunuz ortam nemli tutulmalı, sıcak ortamlardan kaçınmalı, sigara dumanından uzak durulmalıdır.
Şaşılık
Çocuklarda Şaşılık
Şaşılık gözlerin yanlış pozisyonda bulunup farklı noktalara doğru baktığı bir durumdur. Gözlerden bir tanesi tam karşıya bakarken diğeri içe, dışa, yukarı yada aşağıya bakmaktadır. Yanlış pozisyon sürekli belirgin olabileceği gibi bazı yöne bakışlarda da ortaya çıkabilmektedir. Çocuklarda sık karşılaşılan bu duruma ABD’de çocuklarda %4 oranında rastlanmaktadır. Erkek ve kız çocuklarında aynı sıklıkta görülmekte ve çoğu hastada ailesinde başka kimsede görülmemektedir.
Gözler birlikte nasıl çalışır?
Normalde gözler aynı noktaya bakarlar. Bunun sayesinde beyin iki görüntüyü birleştirerek üç boyutlu görüntü oluşturabilmektedir. Bu üç boyutlu görüntü derinlik hissininde oluşmasını sağlamaktadır.
Bir göz farklı yöne baktığı zaman beyine farklı iki görüntü gönderilecektir. Bu durumda beyin yanlış yöne bakan gözden gelen görüntüyü yok sayacak ve sadece karşıya bakan gözün ilettiği görüntüyü kabul edecektir. Böylece çocuk derinlik hissini oluşturamıyacaktır. Erişkinlerde şaşılık meydana geldiğinde ise beyin bunu yapmıyacak, her iki görüntüyüde kabul edecek ve çift görme meydana gelecektir.
Ambliyopi -göz tembelliği
Çocuklarda sağlıklı görme seviyesi her iki göz normal pozisyonda durduğu zaman ortaya çıkacaktır. Şaşılık kayan gözde görmenin azalmasına yani göz tembelliğine (amblyopi) neden olacaktır. Beyin iyi gören gözden gelen görütüyü kabul eder ve kötü gören taraftan gelen görüntüyü yok sayar. Bu durum şaşılık bulunan çocukların yarısında bulunmaktadır.
Göz tembelliği iyi gören gözün belirli sürelerle kapatılmasıyla tedavi edilmektedir. Erken tanı konulmuş olan hastalarda amblyopi başarıyla tedavi edilmektedir. Tedavi ne kadar geç başlarsa başarı şansıda o kadar küçüktür.
Şaşılığın nedeni, belirtileri nedir?
Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Gözü kontrol eden 6 adet kas bulunmaktadır. Her iki gözünde normal pozisyonda olması için kasların denge içinde bulunması ve koordineli bir şekilde hareket etmesi gerekir. Santral sinir sistemini etkileyen hastalıklarda ve görmeyi düşüren katarakt, yaralanma gibi durumlardada şaşılık oluşabilmektedir.
Gözlerin aynı yöne bakmaması en önemli belirtidir. Bununla birlikte güneşli ortamda gözlerden birini kısmak yada gözlerini birlikte kullanmak için başını yana eğmek gibi belirtilerde olabilir.
Şaşılık tanısı nasıl konur?
Bütün çocukların 4 yaşından önce göz doktorunuz tarafından kontrol edilmiş olması gerekmektedir. Eğer ailede şaşılık yada ambliyopisi bulunan başka biri varsa bu muayenenin 3 yaşından önce yapılması gerekmektedir.
Bebeklerin gözleri içe dönük gibi durmaktadır. Bunun sebebi burun kökünün daha geniş olması yada göz kapağının iç tarafında deri kıvrımının bulunmasıdır. Yaş ilerledikçe bu görüntü ortadan kalkacaktır. Gerçekten şaşılık olanlarda ise düzelme olmayacaktır. Yalancı ve gerçek şaşılık arasındaki fark ancak göz doktoru tarafından teşhis edilebilmektedir.
Şaşılık nasıl tedavi edilir?
Tedavide amaç görmenin korunması, gözlerin tekrar orta konuma getirilmesi ve binoküler görmenin sağlanmasıdır.Bu amaçla :
Gözlük verilebilir, cerrahi tedavi yapılabilir, ambliyopi için kapama tedavisi yapılabilmektedir.
Şaşılık ameliyatı nasıl yapılır?
Ameliyat sırasında göz küresi yerinden çıkarılmamaktadır. Üzerinde ufak bir kesi yapılarak kaslara ulaşılmakta ve şaşılığın tipine göre kaslarda çeşitli pozisyon değişiklikleri yapılmaktadır. Gerektiği durumlarda iki göze birden müdehale edilmektedir. Eriştinlerde lokal anestezi ile şaşılık ameliyatları yapılabilsede çocuklarda genel anestezi şarttır. Hasta günlük yaşantısına 1-2 gün içerisinde geri dönebilmektedir. Ancak birçok vakada tekrar ameliyat gereksinimi ortaya çıkmaktadır.
Her ameliyatta olduğu gibi şaşılık ameliyatlarınında da ufakta olsa komplikasyon riski vardır. Bunlar enfeksiyon, kanama çok nadirde olsa görme kaybıdır.
Erişkinde şaşılık
Erişkinlerin %1′inde şaşılık görülebilmektedir. Bunların çoğu çocukluktan beri bulunan şaşılık vakalarıdır. Eğer erişkin bir kişide şaşılık meydana geldiyse diabet, tiroid hastalığı, myestania gravis, beyin tümörleri yada felçler araştırılmalıdır.
Erişkinde bulunan şaşılığın belirtileri nelerdir?
Çocukluktan beri şaşılık bulunuyorsa çok az belirti bulunabilmektedir. Ancak ileri yaşlarda oluşursa şaşılık en sık görülen belirti çift görme olacaktır.Bazı erişkinlerde gözde ağrı, başağrısı, başı sürekli eğik tutmak gibi belirtiler bulunabilir. Dışa bakış bulunan çocuk ve erişkinler güneş ışığının altında tek gözlerini kapatmayı tercih ederler.
Çift görmenin sebebi nedir?
Çocukların aksine erişkinler yanlış yöne bakan gözden gelen görüntüyü yok sayamazlar ve bu çift görmeye neden olur. Bunun tedavisi tek gözün kapatılması yada gözlerin tekrar ameliyatla doğru pozisyona getirilmesiyle sağlanır.
Erişkinde şaşılık tedavisi nasıl yapılır?
Göz egzersizleri: Konverjans yetmezliği adı verilen okuma yada çalışırken gözün yeterli çalışmaması gibi özel durumların tedavisinde kullanılır.
Prizmalı gözlükler: Küçük kaymaların tedavisinde kullanılır. Çift görmenin azalmasını sağlar.
Enjeksiyon: Bir kaç ay boyunca enjekte edildiği kası felç eden bir ilacın kullanılması esasına dayanır. Seçilmiş vakalarda faydalı olan bir yöntemdir.
Ameliyat: Her yaşta en sık kullanılan tedavi yöntemidir. Uyumlu olan vakalarda lokal anesteziyle yapılabilmektedir. Ameliyat kozmetik nedenle, çift görmenin azaltılması, gözlerin birlikte kullanılmasının sağlanması, gözlerdeki ağrının azaltılması amacıyla yağılabilmektedir. Ancak her ameliyatta olduğu gibi bu ameliyatlarında riskleri mevcuttur.
Şaşılık tanısı nasıl konur?
Bütün çocukların 4 yaşından önce göz doktorunuz tarafından kontrol edilmiş olması gerekmektedir. Eğer ailede şaşılık yada ambliyopisi bulunan başka biri varsa bu muayenenin 3 yaşından önce yapılması gerekmektedir.
Bebeklerin gözleri içe dönük gibi durmaktadır. Bunun sebebi burun kökünün daha geniş olması yada göz kapağının iç tarafında deri kıvrımının bulunmasıdır. Yaş ilerledikçe bu görüntü ortadan kalkacaktır. Gerçekten şaşılık olanlarda ise düzelme olmayacaktır. Yalancı ve gerçek şaşılık arasındaki fark ancak göz doktoru tarafından teşhis edilebilmektedir.
Şaşılık nasıl tedavi edilir?
Tedavide amaç görmenin korunması, gözlerin tekrar orta konuma getirilmesi ve binoküler görmenin sağlanmasıdır.Bu amaçla :
Gözlük verilebilir, cerrahi tedavi yapılabilir, ambliyopi için kapama tedavisi yapılabilmektedir.
Şaşılık ameliyatı nasıl yapılır?
Ameliyat sırasında göz küresi yerinden çıkarılmamaktadır. Üzerinde ufak bir kesi yapılarak kaslara ulaşılmakta ve şaşılığın tipine göre kaslarda çeşitli pozisyon değişiklikleri yapılmaktadır. Gerektiği durumlarda iki göze birden müdehale edilmektedir. Eriştinlerde lokal anestezi ile şaşılık ameliyatları yapılabilsede çocuklarda genel anestezi şarttır. Hasta günlük yaşantısına 1-2 gün içerisinde geri dönebilmektedir. Ancak birçok vakada tekrar ameliyat gereksinimi ortaya çıkmaktadır.
Her ameliyatta olduğu gibi şaşılık ameliyatlarınında da ufakta olsa komplikasyon riski vardır. Bunlar enfeksiyon, kanama çok nadirde olsa görme kaybıdır.
Üveit
Yapı olarak bir topa benzeyen gözün ortasında bulunan jel benzeri maddenin çevresini 3 tabakadan oluşan bir kılıf sarar. En dışta sklera adı verilen beyaz kısım, en içte retina adı verilen ve görmemizi sağlayan kısım ortadada uvea bulunur. Uveanın iltihabına üveit denir. Uvea gözü besleyen damarları bulundurmaktadır. Buranın iltihabı-enflamasyonu gözün tüm dokularını etkilemektedir. Bu durum görmeyi ciddi şekilde tehtid eden durumlara neden olmaktadır.
Üveitin belirtileri ve nedeni nedir?
Işığa karşı hassasiyet, ağrı, gözde kızarıklık, görmenin azalması en önemli belirtilerdir. Çoğu vakada sebep bulunamamaktaysada bazı hastalarda virüsler, mantarlar, parazitler üveite neden olabilmektedir. Ayrıca vücudun diğer kısımlarında bulunan hastalıklar (artritler, Behçet Hastalığı) neden olabilmektedir.
Üveit tanısı nasıl konmaktadır?
Belirtiler başlayınca göz doktoruna muayene olmanız gerekmektedir. Enflamasyon görmenin kalıcı bir şekilde kaybına neden olabilmektedir. Göz muayenesinin yanında çeşitli durumlarda sistemik bir hastalığın araştırılmasıda gerekebilmektedir. Bu durumda romatologlar, dahiliyecilerle ortak araştırmalar yapılabilmektedir.
Üveit tedavisi nasıldır?
Özellikle steroid ve göz bebeğini büyüten ilaçlar içeren damlalar sıklıkla kullanılmaktadır. Gözde daha derinlerde bulunan enflamasyonlarda sistemik ilaçların kullanılması gerekebilmektedir. Glokom, katarakt, neovaskülarizasyonlar (yeni damarların oluşması) gibi çeşitli komplikasyonlar gelişebilmektedir.
Gözün ön kısmında gelişen iritis, cyclitis gibi durumlar daha ani başlangıçlı ve daha kolay tedavi edilen durumlardır. Daha geride gelişen koroidit gibi durumların başlangıcı daha yavaş, tedavisi daha zordur.
Allerji
Allerji toplumda sık görülen bir hastalıktır ve insanların yaklaşık %15′inde allerjinin bir veya birkaç çeşidi görülür. Çevreyle direkt teması nedeniyle göz allerjik hastalıklara daha sık meyil gösteren bir organımızdır. Göz allerjileri gözde yanma, batma, kaşıntı, çapaklanma, kızarıklık, sulanma, ışığa karşı hassasiyet ve görme bozukluğu meydana getirebilir. İleri allerji formlarında gözün beyaz kısmında yapışıklıklar dahi olabilir.
Meydana gelen rahatsızlık insanların performansını etkilediği gibi enfeksiyonlara yatkınlığı artırır, kontakt lens kullanımını zorlaştırır ve daimi bir huzursuzluk kaynağı oluşturur. Göz allerjileri gözün yüzey dokularını ilgilendirir. Bunlar göz kapağı cildi, göz kapaklarının ve gözün beyaz yüzeyini örten ince konjunktiva isimli zar ve kornea dediğimiz saydam tabakadır.
Beş değişik göz allerjisi tanımlanmıştır:
- Mevsimsel ve mevsimsel olmayan allerjik konjunktivit,
- Bahar keratokonjunktiviti,
- Atopik keratokonjunktivit,
- Dev papiller konjunktivit,
- Temas göz allerjisi.
» Mevsimsel allerjik konjunktivit 
Mevsimsel allerjik konjunktivit (saman nezlesi) göz allerjilerinin yaklaşık olarak yarısını teşkil eder. Heriki gözde kaşıntı, sulanma ve yanma ile başlar. Bu şikayetlere genellikle burundaki allerji eklenir. Göz kapaklarında şişlik, gözün beyaz tabakasında kabarıklıklar, su toplaması ve kızarıklık görülür. Mevsimsel allerjiye neden olan etkenler genellikle polenler iken mevsimsel olmayan allerjiye neden olan etkenler yıl boyu karşılaşabildiğimiz ev tozu zerreleri ve hayvan atıklarıdır.
» Bahar keratokonjunktiviti
Bahar keratokonjunktiviti nadir görülür, daha çok dünyanın sıcak ve kuru iklime sahip bölümlerinde rastlanır. İlkbaharda başlar ve yazın sonuna kadar devam eder. Çocuklarda ve gençlerde, ayrıca erkeklerde daha sıktır. Bu hastaların %75′inde astım, atopik ekzema ve allerjik rinit gibi ek hastalıklara rastlanır. Sebep olan allerjen maddenin kesin olarak bilinmemesine rağmen polenlerin ortaya çıkarıyor olabileceği sanılmaktadır. Hastaların ilk şikayeti yoğun kaşıntıdır. Sonra ışığa karşı hassasiyet artışı, yanma, yabancı cisim hissi ve bulanık görme meydana gelir.
Gözde kızarıklık, göz kapağında düşüklük, gözde beyaz çapak artışı ve gözlerin kısılması izlenebilir. Tipik bulgusu üst kapağı örten zarda kaldırım taşı gibi kabarıklıkların oluşmasıdır. Bu kabarıklıklara gözün renkli kısmının hemen kenarında da rastlanabilir. İleri formlarında korneada ülser oluşabilir. Genellikle 5-10 yıl kadar sürer.
» Atopik keratokonjunktivit
Atopik keratokonjunktivit körlük riski taşıyan bir allerji çeşididir. Daha çok erişkinlerde görülür ve astım, nezle, atopik dermatit ve yiyecek allerjisi gibi durumlara eşlik edebilir. Hastanın yakınlarında da bu hastalıklara rastlanabilir. Bu allerji yıllarca sürebilir.
Başlangıcı bahar konjunktiviti gibi olmakla beraber oluşturduğu yara dokusu kapak iç kısımlarında yapışıklıklar yapabilir, kapak yapısını bozabilir, kapakların içe veya dışa dönmesine ve kirpiklerin göze batmasına neden olabilir. Korneada meydana gelen tutulum damar oluşumu tarzında olur ve ileride gerekebilecek olan bir keratoplastinin (ölü gözünden hasta gözüne kornea nakli) başarısını azaltabilir. Ayrıca bu hastalarda herpes simpleks, keratokonus, retina dekolmanı ve kapak iltihabı şansı fazladır.
» Dev papiller konjunktivit 
Dev papiller konjunktivit geçmişte kontakt lenslere, kontakt lens solusyonlarına, bu solusyonlardaki koruyucu maddelere ve göz damlalarına bağlı bir allerji veya uyumsuzluk olarak görülürdü. Günümüzde daha az görülmektedir.
Bazen göz protezleri, kullanılan dikişler ve kontakt lens üzerinde biriken allerjen maddeler de bu tip allerjiyi meydana getirebilir. Hastaların gözünde yoğun kaşıntı ve kontakt lens kullanımına uyumsuzlukla başlar. Göz kapaklarının altında papilla denilen büyük kabarıklıklar görülür. Korneada kesafet ve görme bulanıklığı meydana getirebilir.
» Temas göz allerjisi 
Temas göz allerjisi ilaçlara, ilaçların içindeki koruyucu maddelere veya makyaj ürünlerine karşı gelişebilir. İleri dönemlerinde göz yaşı kanalında tıkanıklık, konjunktivada skarlaşma ve korneada damarlanma meydana getirebilir.
»Tanı 
Allerjik göz hastalıklarının tanısı hastadan alınacak hikaye üzerine inşa edilecek muayene ve laboratuvar incelemeleri ile konur. Kırmızı göz oluşturan pekçok durum göz allerjisini taklit edebilir ve doğru tanı için iyi bir göz muayenesi gerekir. Muayenede göz kapakları, göz yüzeyini örten konjunktiva isimli zar, bezlerin açıldığı bölümler, kirpikler ve kornea dikkatle incelenir. Bazen göz kapaklarının ters çevrilerek arka yüzeyinin incelenmesi gerekebilir.
Bazı mikrobik hastalıklar, sebebi bilinmeyen iltihabi durumlar, göz kapağı iltihapları, bazı cilt hastalıklarının göz bulguları, kuru göz hastalığı, gözün bağ ve damar tabakasının iltihabi hastalıkları, böcek ısırıkları, kirpik diplerine yerleşen bitler göz allerjisini taklit eden bir tablo meydana getirebilir. Tanısal test olarak allerjen maddenin bulunması, göz yaşında ve kanda bazı maddelere bakılması yardımcı olsa da en fazla bilgi muayeneden elde edilir.
»Tedavi 
Allerjinin tedavisinde en önemli yapılması gereken şey allerjen madde tespit edilebiliyorsa mümkün olduğu sürece ondan kaçınmaktır. Gözdeki şikayetlerin rahatlatılması açısından soğuk uygulama ve suni göz yaşı ilaçları faydalı olabilir. Çoğunlukla da antihistaminik ilaçlara, damarları büzen ilaçlara, allerjik şikayetleri ortaya çıkaran hücreleri dengeleyici ilaçlara, iltihap giderici ilaçlara ve kortizonlu ilaçlara ihtiyaç duyulur

Read more

Demir Eksikliği Nedir? Tanı, Belirtileri ve Nedenleri


DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİNDE TEDAVİ
* Demir eksikliği anemisinde kolay ve yanlış yolu seçerek demir vermekle yetinmemeli, demir eksikliğinin muhakkak etiyolojisi aydınlatılmalıdır.
* Unutulmaması gereken, demir eksikliği anemisinin altında henüz operabilite şansını yitirmemiş bir gastrointestinal sistem kanserinin yatabileceğidir. DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİNDE TEDAVİ
◆ Nedenin bulunması
◆ Demir eksikliğinin giderilmesi
1- Oral demir tedavisi
2-Parenteral demir tedavisi

DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİNDE TANI
“- Anamnez
- Hipokrom mikrositer anemi ve periferik kan özellikleri, retikülosit değeri
- Serum ferritin değerinin düşük olması
veya
- Serum demirinin düşük olması
ve
Serum total demir bağlama kapasitesinin yüksek olması”
özellikleri ile demir eksikliği tanısı kolaylıkla konur.
BAŞLICA SEMPTOMLAR
- Halsizlik
- Çabuk yorulma
- Çarpıntı
- Efor dispnesi
- Baş ağrısı
- Çok uyuma
- Kil, toprak, buz gibi maddeleri yeme arzusu
- Disfaji
- İştahsızlık, bulantı, geğirme, kabızlık gibi GİS semptomları
- Amenore, metroraji
- Gelişme geriliği
- Saç dökülmesi
- Cildin kuru olması
- Dilde ağrı
- Tırnak kırılması
BULGULAR
- Solukluk
- Tırnaklarda incelme, kırılma, kaşık tırnak
- Kuru ve kırışık cild
- Dil papillalarında atrofi, hassiyet
- Dudak kenarlarında çatlaklar
- Alopesi
- Taşikardi
- Kalp odaklarında ejeksiyon suflu
- Splenomegali (%10)
- İnfantilizm
- Testis atrofisi
- Belirgin hepatosplenomegali (çocukluk çağında başlayan ve devam eden Fe eksikliği durumunda)
-Tayanç sendromu
demir-eksikligi-anemisi-resimleri
LABORATUVAR BULGULARI
- Hipokrom mikrositer anemi(OEH, OEHb, OEHbK)
- Eritrosit, Hgb, Hct değerleri azalmış
- Lökosit değeri
- Trombosit “”
- Retikülosit azalmış
- Eritrosit morfolojisi :
Hipokromi, mikrositoz,
Poikilositoz ?
- Serum demirinde azalma
- Total demir bağlama kapasitesi artma
- Serum ferritin düzeyinde azalma

DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİNİN NEDENLERİ
I-DEMİR GEREKSİNİMİNİN ARTMASI
1-Büyüme çağı
2-Gebelik ve laktasyon
II-YETERSİZ DEMİR ALINMASI
1- Demirden yoksun gıda ile beslenme
2-Demir absorbsiyonunun bozulması
-Aklorhidri
-Mide-duodenum cerrahisinden sonra
-Çöliak spru
-Pika
III- DEMİR KAYBININ ARTMASI
A- Gastrointestinal Sistem Kanamaları
1.Duodenum ve mide ülserleri
2.Maligniteler
3.Hiatus hernisi
4.Salisilat ve diğer ilaçlara bağlı gastrit
5.Divertikül
6.Ülseratif kolit ve rejional enterit
7.Meckel divertikülü
8.Hemoroid
9.Damar malformasyonları
B- Menometroraji
C- Devamlı kan verme
D- Kronik intravasküler hemolize bağlı hemoglobinüri
E- Herediter hemorajik telanjiektazi
F- İdiyopatik akciğer hemosiderozisi
G- Hemostaz bozuklukları



Read more

Trigeminal Nevralji Nedir? Tedavisi

TRİGEMİNAL NEVRALJİ
Trigeminal sinirin inerve ettiği alanlarda ataklar halinde gelen ağrıdır
Bayanlarda sıktır
Genç bir hastada trigeminal nevralji saptanmış ise multipl skleroz düşünülmeli (ilk belirtisi olabilir)
Tedavisi: karbamazepindir. Etkisiz olduğu durumlarda fenitoin ve baklofen kullanılabilir.
Cerrahi tedavisinde rhizotomi yapılabilir.
Read more

Diyabet nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Diyabet, başta karbonhidratlar olmak üzere protein ve yağ metabolizmasını ilgilendiren bir metabolizma hastalığıdır ve kendisini kan şekerinin sürekli yüksek olması ile gösterir. Diyabet hastalarındaki temel metabolik bozukluk, kan yoluyla taşınan glükozun şekerin hücrelerin içine girememesidir.

Normal koşullarda besinlerden elde edilen veya karaciğerdeki depolardan kana salınan glükoz pankreas tarafından salgılanan İNSÜLİN hormonunun yardımıyla hücre içine girer ve orada yakılarak enerjiye dönüşür.

Hücrelerin üzerinde değişik maddelerin girmesine izin verilen kapılar vardır. Bu kapılar normalde kilitlidirler ve uygun anahtar varlığında açılırlar. Diyabet, hücrelerin üzerindeki glükoz kapısının açılamaması durumudur. Bu örnekten ilerlersek diyabet, anahtar işlevi gören İNSÜLİN hormonu yetersizliğine ve/veya insülinin etkilediği reseptörlerin hücre kapısındaki kilidin bozukluğuna bağlı gelişmektedir.

Kaç tip diyabet vardır? Diyabet sıklığı ne kadardır?

Nedenlerine göre bir çok diyabet tipi olmakla birlikte diyabet vakalarının çok büyük bir kısmını Tip 1 ve Tip 2 diyabet vakaları oluşturmaktadır.

Diyabet nedir? Nasıl meydana gelir?

Diyabet, başta karbonhidratlar olmak üzere protein ve yağ metabolizmasını ilgilendiren bir metabolizma hastalığıdır ve kendisini kan şekerinin sürekli yüksek olması ile gösterir. Diyabet hastalarındaki temel metabolik bozukluk, kan yoluyla taşınan glükozun şekerin hücrelerin içine girememesidir. Normal koşullarda besinlerden elde edilen veya karaciğerdeki depolardan kana salınan glükoz pankreas tarafından salgılanan İNSÜLİN hormonunun yardımıyla hücre içine girer ve orada yakılarak enerjiye dönüşür. Hücrelerin üzerinde değişik maddelerin girmesine izin verilen kapılar vardır. Bu kapılar normalde kilitlidirler ve uygun anahtar varlığında açılırlar. Diyabet, hücrelerin üzerindeki glükoz kapısının açılamaması durumudur. Bu örnekten ilerlersek diyabet, anahtar işlevi gören İNSÜLİN hormonu yetersizliğine ve/veya insülinin etkilediği reseptörlerin hücre kapısındaki kilidin bozukluğuna bağlı gelişmektedir.

Read more

Fil Hastalığı Nedir ?

Fil Hastalığı Alm. Elefantiasis (f), Fr. eléphantiasis (f), İng. Elephantiasis. Lenf (akkan) sıvısının vücuttaki miktarının artması veya sistemik dolaşıma verilemeyip deri altına, doku aralıklarına yayılmasıyla bacaklar, kollar, kasıklar, avret mahalli, hatta yüzde aşırı şişmelere sebep olan bir hastalık.

Çeşitli sebepleri olan bu hastalığın zamanımızda en çok rastlanılanı kanser dokusunun lenf yollarını tıkaması veya ameliyatlar sırasında lenf yollarının hasara uğramasıdır. Toplardamar tıkanmaları sonucunda gelişen fil hastalığı da ameliyat sonralarında sık görülür.Tropikal bölgelerde en sık görülen sebebWuchereria bancrofti (Bancroft kurdu) denilen parazitin, lenf yollarını işgal edip tıkamasıdır. Bu parazitin yaptığı fil hastalığına yurdumuzda Antalya civarında rastlanmaktadır. Bazı irsi hastalıklarda da fil hastalığı durumu ortaya çıkabilir.

Vücutta yaptığı şişmeler neticesinde çeşitli dolaşım bozuklukları, hareket kısıtlılıkları ve beslenme bozukluğu olur.Tedavisi sebebe bağlı olmakla beraber genellikle cerrahidir. Fil Hastalığı (Filaryazis)

Tanım ve Klinik Bilgiler : Nemathelmintler’in larva veya erişkin formlarinin lenfatik sistemde yerleşmeleri sonucu,, başlangiçta lenfanjit ve lenfadenit, dahasonra distal bölgelerde ödem ve elefantiyazla karakterize paraziter infeksiyon hastaligidir. Insanda hastalik yapabilen 7 tür filariyal parazit olsa da bunlardan üçü filaryaz etkeni olarak bilinmektedir. Bunlar, Wuchereria bancrofti, Brugia malayi ve Brugia timori türleridir.tropik ve subtropik bölgelerde görülür. Sivrisinegin isirmasindan, kanda mikrofilaryalarin görülmesine kadar geçen süre 6-12 aydir. Insan vücudunda erişkin parazitler 5-10 yil, mikrofilaryalar ise 2 yil kadar canliliklarini sürdürür. Mikrofilaryalar kandan başka karaciger, kas, hidrosel sivisi ve şilöz idrarda bulunabilir. W.bacrofti, Türkiye’de Alanya, Elazığ, Çubuk ve Samsun’da görülmüştür. Arakonağı Aedes, Anopheles ve Culex cinsi sivrisinektlerdir. Lenforetiküler filaryaz başlica 4 klinik formda görülür:Filaryal ateş: orta derecede ateş, halsizlik, yaygin agrilar görülür. Lenfanjitin deri bulgulari ve lenfadenit olaya eşlik eder.Asemptomatik mikrofilaremi: hastalarda klinik belirti yoktur. Spontan olarak iyileşen hastalarin yani sira diger hasta grubunda ise tekrarlayan lenfanjit ataklari oluşur. Bu hastalarin 1/3’ünde lenfatik obstrüksiyon gelişir.

Lenfatik obstrüksiyon : tekrarlayan lenfanjitler sonucunda lenfatik tıkanmaya bağlı olarak sıklıkla alt ekstremiteler ve skrotumda, daha nadir olarak üst ekstremiteler ve memede elefantiyaz gelişir. Deride kalınlaşma, hiperkeratoz ile karakterize sert bir ödem vardır. Deri, bakteri, ve yüzeyel mantar süperinfeksiyonlarına açık hale gelir.

Tropikal pulmoner eozinofil : astma, öksürük ve hafif ateşle karakterize solunum sistemi bulgularina ek olarak belirgin eozinofili ve çok yüksek serum IgE düzeyleri ile radyografide infiltrasyonlar mevcuttur.

Tanı Metotları : Gece alınan kan örneklerinde mikrofilaryaların görülmesi ile tanı koyulur. İdrar ve hidrosel sıvısında etken gösterilebilir. Elefantiyaz olgularında kanda mikrofilarya saptanamadığından tanı klinik olarak konur. Pulmoner eozinofili olgularında yüksek antifilaryal antikor ve IgE düzeyleri ile beraber eozinofili ve dietilkarbamezepine cevap tanıyı destekler.

Lenfödem ve elefantiyazın erken dönemlerinde tedavi ile hastalık kısmen veya tamamne iyileşebilir. Kronik infeksiyonda tedvi hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir fakat hidrosel ve elefantiyazın ilerlemesini etkilemez.

Tedavi : Halen en seçkin ilaç Dietilkarbamezepin(DEC)’dir. 2-3 hafta süre ile 6mg/kg/gün dozunda üçe bölünerek verilirse kandan mikrofilaryaları hızla elimine eder. Son zamanlarda etkinliğiaraştırılan İvermectin’in en önemli avantajı günde tek dozda verilmesidir. Her iki ilacın da erişkin parazitlere etkinliği yeterli değildir. Uzun süreli DEC tedavisi ile yeni erişkin parazitlerin oluşmasi engellenebilir.
Read more

Bronşit Nedir ? Nasıl Tedavi Edilir?



Bronşit akciğer içinde havanın dolaştığı boruların
iltihaplanması. Bronşite, stafilokok, streptokok, pnömomok influenza basili gibi iltihap yapıcı
mikroplar sebeb olur. Vücut direncini kıran rüzgarlı ve rutubetli yerlerde yaşama, ani üşütme bronşite sebeptir. Bronşite kolayca yakalanmanın bir sebebi de irsi (
kalıtım) ve vücut istidadından olabilir.

Bronşit, had (
akut) ve müzmin (
kronik) olmak üzere iki çeşittir.
Akut bronşit
Yukarı solunum yollarından bronşcuklara kadar uzanan hava yollarının ani başlayan iltihaplanması demektir. Sebepleri




bakteri veya virüs olabilir. Bir soğuk algınlığından sonra görülebilir. Bronşit doğrudan doğruya çıkabildiği gibi grip, larenjit, kızamık vb. başka hastalıkların da ardından ortaya çıkabilir. Yani bir hastalığın ihtilatı (
komplikasyonu) da olabilir. Bazı kimyevi madde ve zehirli gazların tahrişi ile de bronşitler ortaya çıkabilir. Kuru ve soğuk hava da solunum yollarının direncini düşürdüğü için, akut bronşite sebeb olabilir. Burada bronşiti yapan yine mikroplardır. Ancak sebeb, bunlara karşı vücudu zayıf düşüren soğuk ve kuru havadır.

Bir
soğuk algınlığından sonra ortaya çıkan tipik bir bronşit de göğüste sıkışma hissi akşam üzeri başlayan ateş, hafif baş ağrısı, ürperti, halsizlik, hışırtılı solunum, öksürük bulunur. Öksürük başta kurudur. Ancak iltihabın ilerlemesi ile balgam da çıkmaya başlar. Bazı
virüslerin sebeb olduğu bronşitlerde yüksek ateşle birlikte
bel ağrısı,
kırıklık, ishal de bulunabilmektedir.

Hastayı, soğuktan korumak ve oda havasını devamlı nemli tutmak gereklidir. Ateş düşürücü ve öksürük kesici ilaçlar mutlaka bir doktor nezaretinde ve antibiyotikler antibiyogram yaptırarak alınmalıdır. Bu tip ilaçları şuursuz kullanmamalıdır, teşhis hatalara sebeb olabilmektedir. Yatak istirahatı gereklidir. Sıcak
ıhlamur, açık
çay,
süt ve
çorbadan meydana gelen bir beslenme uygulanır. Süte bal karıştırıp içmek öksürüğe çok iyidir. Sırta 4-5 kuru vantuz (şişe) tatbikatı yapılır. İlk önce yatıştırıcı öksürük şurubu, balgam çıkarmaya başladığı zaman balgam söktürücü öksürük şurupları kullanılır. C vitamini bakımından zengin olan meyveler yenir. Ayrıca


C vitamini almak faydalıdır.


Hatmi çiçeği çayına devam edilirse tedavi eder. Süt otunun demi, balgamı söktürür. Gelincik çayı öksürüğü giderir. % 1-3 (% 1)lük ebegümeci infüzyonunun (demi), solunum, yolları iltihabına karşı koruyucu özelliği vardır. Göğüs hastalıklarında antiseptik (mikrop öldürücü) özelliği olan mersin yaprağının % 3’lük demi içilirse bronşite şifa olur.
Müzmin kronik bronşit
Uzun süreden beri devam eden öksürük ve fazla miktarda balgam çıkarmakla ortaya çıkar. Bir bronşiti kronik olarak adlandırmak için, öksürük ve balgamın en az iki seneden beri devam etmesi ve her sene en az üç ay sürmüş olması gereklidir. Balgamın ekseriya sabahları çıkması gerekmektedir. Genel olarak ateş yoktur.

Nefes darlığı bilhassa geceleri daha sık görülür. Zamanla hastanın nefes darlığı artar. Parmak uçları ve dudaklarda morarma olabilir.
Sebepleri
Oldukça farklı ve fazladır. En çok rutubetli iklim şartları, tozlar, sigara dumanı, tekrarlayan bakteri ve virüs bronşitleri, nihayet allerjik reaksiyonlar sayılabilir. Bu sebepler içinde sigara en önemli yeri işgal etmektedir. Sigara içenlerin çoğunda özellikle günde bir paketten fazla içenlerde ileri yaşlarda kronik bronşit başlamaktadır. Sabahları çok olan öksürük, çok kere kuru, bazan da balgamlıdır. Hastaların bir kısmı bu öksürüğe önem vermezler. Bir kısmı da bunun önemini bilmekle beraber sigarayı terk edecek iradeden yoksundur. Bazı kimselerin akciğer savunma mekanizmaları zayıftır ve bunlarda kronik bronşit için müsait bir zemin vardır. Kronik bronşit, kadınlarda erkeklerden daha azdır.

Tedavisinde en önce yapılacak şey, bronşları tahriş edici ortamdan tecrit etmektir. Bakteriyel bir enfeksiyonsa antibiyotikler; mantar iltihabı ise mantar ilaçları kullanılmalıdır. Böyle durumlarda bronşları genişletici ve balgam söktürücü ilaçlar verilir. Sigarayı mutlaka bırakmalıdır. Akut bronşite uygulanan tıbbî bitkilerin tedavisi kronik bronşite de uygulanır. 1000 gram suya 20 gram sığırkuyruğu çiçeği, 10 gram ebegümeci çiçeği ve 10 gram gelincik çiçeği konularak elde edilecek dem iyi bir balgam sökücü ve öksürük kesicidir. Yine hatmi çiçeği bu hastalık için de çok güzel devadır.

Bronş mukozasının infeksiyonudur.

Akut Bronşit

Bronşların öksürük ve cerahatli balgam çıkışıyla belirgin infeksiyonudur.
Kronik Bronşit
Dünya Sağlık Örgütünün tanımına göre, birbirini izleyen en az iki yıl içerisinde en az üç ay süre içinde çoğu günü öksürük ve balgam yakınmaları ile geçiren hastalarda kronik bronşitten söz edilir.

Nedenleri

Virüsler
Bakteriler
Sigara içimi
Toza maruz kalmak
Çevre kirliliği
Çocukluk çağına geçirilmiş akut bronşit atakları

Bronşitin nedenleri arasında yer almaktadır ancak unutulmamalıdır ki günde sadece 10 adet sigara içilmesi bile bronşite yakalanma riskini iki katına çıkartmaktadır.
Tedavi Şekilleri
Virüslere bağlı bronşitte anti-obstrüktif (nefes tıkanmasını giderici) ilaçlar ve öksürük şurupları önerilir. Bakterilerin neden olduğu, ateş ve balgam renginde sarımsı-yeşilimsi değişiklik ile birlikte seyreden bronşitin tedavisinde, sebep olan bakterilere etkili ve bronşlara iyi nüfuz eden bir antibiyotik önerilir.

Kime başvurmalı

Balgam çıkartma
Öksürük
37.1 ila 38.0 C ateş
Baş ağrısı, kol ve bacaklarda ağrı, kas ağrısı gibi belirtiler hissettiğinizde pratisyen hekime, göğüs hastalıkları uzmanı hekime, dahiliye uzmanı hekime ya da infeksiyon hastalıkları uzmanı hekime danışabilirsiniz.
Read more