Türkiyedeki doğal göller
Türkiye’nin gölleri çok farklı büyüklükte ve derinliktedir. İçlerinde Van Gölü 3738 km² yüzölçümünde ve 100 m. ye yaklaşan derinlikte olanı bulunduğu gibi, yüksek dağlarda ve karstik bölgelerimizde orta ölçekli haritalarda bile gösterilemeyecek kadar küçük göller de vardır. Ancak, bu pek küçük göller içinde çok derin olanları da bulunmaktadır. Buna karşılık, yüzölçümü çok fazla görünen Tuz Gölü (1642 km²) gibi bazı büyük göllerde derinlik çok yerde 2 m. yi geçmez. Sadece Koçhisar kasabası güneyindeki bölümünde 10 m. ’ye yaklaşır. Bu durumuyla Tuz Gölü yılın uzun süren kurak mevsiminde çok çekilerek küçük bir göl ve yer yer tuzlu bataklıklar halinde kalır, yağışlı mevsimde yayvan çanağına yayılarak büyük bir göl görünüşü alır.
Türkiye’nin gölleri çok farklı büyüklükte ve derinliktedir. İçlerinde Van Gölü 3738 km² yüzölçümünde ve 100 m. ye yaklaşan derinlikte olanı bulunduğu gibi, yüksek dağlarda ve karstik bölgelerimizde orta ölçekli haritalarda bile gösterilemeyecek kadar küçük göller de vardır. Ancak, bu pek küçük göller içinde çok derin olanları da bulunmaktadır. Buna karşılık, yüzölçümü çok fazla görünen Tuz Gölü (1642 km²) gibi bazı büyük göllerde derinlik çok yerde 2 m. yi geçmez. Sadece Koçhisar kasabası güneyindeki bölümünde 10 m. ’ye yaklaşır. Bu durumuyla Tuz Gölü yılın uzun süren kurak mevsiminde çok çekilerek küçük bir göl ve yer yer tuzlu bataklıklar halinde kalır, yağışlı mevsimde yayvan çanağına yayılarak büyük bir göl görünüşü alır.
Doğal göllerimiz, n bir kısmının ayağı vardır ve bu yol ile fazla suları denize ulaşmak üzere boşaltılır. Bir kısım göllerimizin ise ayağı yoktur ve fazla suları ya yayılmak suretiyle gölün büyümesine yol açar, ya da kenarları yüksek yerlerle çevrili ise göl seviyesinde belirgin kabarmalar olur. Böylece sözgelişi Sapanca Gölünün fazla suları çark suyunun yoluyla Sakarya’ya dökülerek gölün seviyesi normale yakın bulunurken, ayağı olmayan Van Gölünün seviyesi yükselmektedir. Gerçekten Van Gölü’ne oldukça kuvvetli dereler ve çaylar bolca su getirir, buharlaşma ise nispeten azdır. Bu yüzden gölün suları, özellikle son 100-150 yıl içinde yükselmiş.
Türkiye Göllerinin Meydana Gelişi, çeşitli olaylara bağlı bulunarak, birbirinden farklı oluşlar gösterir. Göl sularının birikmesine yer veren çanak nasıl oluşmuş ise;göl de oluşması bakımından o soydandır:
1-Tektonik Göller
Gölün oluştuğu yerde daha önce bir yerkabuğu çöküntüsü olmuşsa, göl çanağının esası bu yol ile hazırlanmış demektir. Böyle yerkabuğu kırılmaları ve bükülmeleri yoluyla oluşmuş çanaklardaki göllere tektonik göller adı verilir. Her tektonik çöküntü yerinde göl bulunması gerekmez. Çünkü göl, birikebilecek suların bulunduğu ve bunların birikebileceği çanak biçimi şartının mevcut olduğu yerlerde oluşur. Böyle göllerin sayısı Türkiye’de çoktur (30 kadar göl böyledir).
Gölün oluştuğu yerde daha önce bir yerkabuğu çöküntüsü olmuşsa, göl çanağının esası bu yol ile hazırlanmış demektir. Böyle yerkabuğu kırılmaları ve bükülmeleri yoluyla oluşmuş çanaklardaki göllere tektonik göller adı verilir. Her tektonik çöküntü yerinde göl bulunması gerekmez. Çünkü göl, birikebilecek suların bulunduğu ve bunların birikebileceği çanak biçimi şartının mevcut olduğu yerlerde oluşur. Böyle göllerin sayısı Türkiye’de çoktur (30 kadar göl böyledir).
2-Volkanik Göller
Bir kısım göller de vardır ki, yanardağ püskürmeleri ve patlamaları sonunda meydana gelmiş bulunan çukurlarda (çanaklarda) suların birikmesinden doğmuştur:Krater gölleri, kaldera gölleri, maar gölleri gibi. Memleketimizde bu türlü göller de çoktur.
Bir kısım göller de vardır ki, yanardağ püskürmeleri ve patlamaları sonunda meydana gelmiş bulunan çukurlarda (çanaklarda) suların birikmesinden doğmuştur:Krater gölleri, kaldera gölleri, maar gölleri gibi. Memleketimizde bu türlü göller de çoktur.
3-Buzul Göller
Bir kısım göller de vardır ki, bunlar geçmiş yakın bir devirde buzlar altında kalarak bu buzların yeri aşındırması ve oyması nedeniyle küçük çanaklar doğmuş buralarda sular birikerek gölcükler oluşmuştur. Türkiye’nin buzul aşındırmasına uğramış yüksek dağlarında bu göllerden çok sayıda vardır.
Bir kısım göller de vardır ki, bunlar geçmiş yakın bir devirde buzlar altında kalarak bu buzların yeri aşındırması ve oyması nedeniyle küçük çanaklar doğmuş buralarda sular birikerek gölcükler oluşmuştur. Türkiye’nin buzul aşındırmasına uğramış yüksek dağlarında bu göllerden çok sayıda vardır.
4-Karstik Göller
Kalker ve jips gibi eriyebilen taşların kalın tabakalar halinde bulunduğu yerlerde oluşmuş bulunan çanaklar içinde de suların birikmesi halinde çoğunca yanyana birçok göller teşekkül etmiştir ki, bunlar karstik göllerdir. Türkiye’de karstik göllerin sayısı çoktur. Hele yağışlı mevsimlerin ardından da bu olaylara yer veren bazı dağlarımızda bunlar geçici göller halinde sayılamayacak kadar çoğalır.
Kalker ve jips gibi eriyebilen taşların kalın tabakalar halinde bulunduğu yerlerde oluşmuş bulunan çanaklar içinde de suların birikmesi halinde çoğunca yanyana birçok göller teşekkül etmiştir ki, bunlar karstik göllerdir. Türkiye’de karstik göllerin sayısı çoktur. Hele yağışlı mevsimlerin ardından da bu olaylara yer veren bazı dağlarımızda bunlar geçici göller halinde sayılamayacak kadar çoğalır.
5-Set Göller
Birçok göllerimizde vardır ki, önleri herhangi bir şekilde bir set ile kapanmış bulunan ve böylece çanak şekline girmiş olan eski çukurluklar içinde suların birikmesiyle o gibi yerlerde çeşitli büyüklükte göller oluşmuştur. Bunlara setleşme gölleri denir. Türkiye’de sayıları çok olan böyle göllerin oluşmasında set işi gören engelin çeşidine göre farklı adlar verilir: Heyelan seddi gölü, alüvyonlu set gölü, lav seddi gölü, yapma set gölü gibi.
Birçok göllerimizde vardır ki, önleri herhangi bir şekilde bir set ile kapanmış bulunan ve böylece çanak şekline girmiş olan eski çukurluklar içinde suların birikmesiyle o gibi yerlerde çeşitli büyüklükte göller oluşmuştur. Bunlara setleşme gölleri denir. Türkiye’de sayıları çok olan böyle göllerin oluşmasında set işi gören engelin çeşidine göre farklı adlar verilir: Heyelan seddi gölü, alüvyonlu set gölü, lav seddi gölü, yapma set gölü gibi.
TEKTONİK GÖLLER
Memleketimizin başlıca gölleri, yerkabuğunun çöküntülere uğramış ve bu yol ile geniş çanaklar biçimi almış yerlerinde suların birikmesinden doğmuş olup, sayıları büyükçe göl olarak , 20’den çoktur. Güney Marmara bölgesi gölleri (Kuş gölü, Ulubat gölü, İznik gölü), Simav, Acıgöl, Eğridir, Kovada, Ilgın, Beyşehir, Hazar, Tuzla, Yaygölü, Seyfe, Eber, Akşehir gölleri, esas çizgileriyle bu şekilde meydana gelmişlerdir. Van, Sapanca, Amik göllerinin temeli de böyle olmakla beraber, biraz aşağıda bunlar karma oluşumlu olarak belirtilecektir.
Kuş Gölü(Manyas gölü) 162 km² yüzölçümlü bir göldür. En uzun yeri 18, eni 10-12 km olup birkaç metre derinlikte (en derin yeri 10 metre) pek yayvan bir çanakta oluşmuştur. Bu nedenle göl seviyesinde ufak bir kabarma sonucu sular çevreye doğru hemen yayılır. Yine bu nedenle türlü mevsimlerde gölün yüzölçümü değişik değerler verecek şekilde daralır, genişler. Çevresi bu yüzden sazlık ve bataklıktır. Buralarda çok çeşitli kuşlar yaşar. Bundan ötürü burası kuş cenneti adı ile anılır. Buna bağlı olarak Manyas gölü adı yerine Kuş gölü denir. Bu çanak Gönen-Bursa uzun çöküntü alanındaki çukurluklardan biridir. Bu çöküntü alanı içinde Gönen ovası, Kuş gölü çanağı, Ulubat gölü çanağı, Bursa ovası vardır. Gölü besleyen başlıca akarsu Balıkesir taraflarından inen Kocaçay’dır. Gölün deniz yüzeyinden yüksekliği 15 m. dir. Fazla suları Güneydoğu ucundan Karadere adıyla çıkar, Simav çayına doğru akar. Turistik bir göl olduğu kadar balık bakımından da zengindir. Balık iskelesi Sığırcık köyündedir.
Ulubat Gölü(Apolyont gölü), 136 km² yüzölçümlü bir göldür. Uzunluğu 24 km, genişliği 12 km, derinliği 2-3 m. , en derin yeri 10m. , denizden yüksekliği 5 m. dir. Bu yayvan çanaklı gölde yağışlardan sonra kabarma ve çukur yerlere taşkınlar olur, bu sıralarda gölün yüzölçümü 160 km² yi geçer. Kirmasti çayı ile beslenir, bir ayak ile suları Simav çayına dökülür. Gölde balık yoktur (yayın, sazan, turna…). Bir kısım köyler balıkçılıkla geçinir.
İznik Gölü, Gemlik körfezinin bir uzantısı görünüşünde, 308 km² yüzölçümlü bir göldür. Uzunluğu 32, genişliği 12 km. yüksekliği 85 m. , derinliği 65 m. dir. Bu derinlik kuzey bölümünde 10-15 metre, güney tarafında 40-60 metredir. İznik gölü çanağı, batıda Gemlik körfezinden, doğuda Geyve-Pamukova çöküntü alanına kadar uzanan tektonik çukurlar dizisi içindedir. İznik gölü çanağı ile Gemlik körfezi arasında birinci ve üçüncü zaman tabakalarından oluşmuş dar bir eşik vardır. Şimdi bu eşiğin iki yanı alüvyonlarla çevrilidir. Buna göre, İznik gölü çanağı ile Gemlik körfezi çukurluğu birbirinden ayrı iki çöküntü alanı olarak aynı olaylarla doğmuştur. İznik gölünün beslenme alanı dardır. Çevredeki dağlardan göle inen derelerle kaynaklar gölü besler. Gölden Gemlik körfezine doğru açıktan bir çok gözelerden çıkar, sonra Garsak deresi ile birleşerek Gemlik körfezine dökülür. Bu tatlı sulu ve duru gölde çok çeşitli balıklar üremiştir.
Acıgöl, göller bölgesinde yüzölçümü 154 km² olan, birkaç metre derinlikte, en uzun yeri 25, eni 8 km, denizden yüksekliği 836 m. olan bir göldür. Çevreden inen küçük akarsularla beslenir. Az yağışlı bir çevrede bulunan bu gölün ayağı ve dışarıya akışı yoktur. Bu nedenle suyu tuzludur. Acıgöl, Büyük Menderes çöküntü hendeğine bir bölümündeki çanakta oluşmuştur. Gölde yaz ve kış arasında önemli seviye değişikliği olur.
Eğridir Gölü, yüzölçümü 486 km², uzunluğu 50, eni 3-15 km. , derinliği en çok 17m. , çok yeri 5-10 m. , denizden yüksekliği 916 m. olup, kuzey-güney uzanışlı büyük bir çöküntü alanının bir bölümündeki çanakta oluşmuştur. Biraz güneyindeki Kovada gölü (10 km. boyunda, 2 km eninde) de bu çevredeki dağlardan inen dereler ve gölün yakınından ve dibinden çıkan gür su kaynakları ile beslenir. Göl, kalın kalker tabakalarının çok yaygın olduğu bir bölgede bulunduğundan bu çanağın oluşmasında karstik olayların bu arada yer altı akarsularının önemli yeri olmuştur. Bu göl, yerkabuğu çöküntülerinin esası hazırlandığı ve karstik erime olaylarının oluşmalara katıldığı iki büyük polyenin yani gülovanın (kuzeyde Hoyram, güneyde Eğridir) birbirine eklenmesinden doğmuştur. Gölün seviyesi son 15-20 yıl içinde kabarma göstermiştir. Gölün fazla suları güney ucundan çıkan bir ayak ile 10 km. güneyindeki ova Kovada gölüne dökülür. Bu ayak, bir iki km. enindeki Boğazova hendeğinden geçerek Kovada’ya ulaşır. Gölün kabarık zamanında Kovada gölüne bol su taşır, burada düdenlerden dibe iner. Böylece Eğridir çöküntü alanı, karstik yol ile yani suyutan delikleri yoluyla sularını yerlere boşaltan kapalı bir tekne iken, sonraları Aksu çayının bir kolu bu suları boşaltmaya başlamıştır. Elektrik üretiminde bölge için önemli yeri vardır.
Ilgın Gölü, Türkiye’nin çöküntü göllerindendir. İç Anadolu’nun bu düz kenarlı uzun gölü(boyu 16, eni 3 km, yüzölçümü 50km², yüksekliği 1019m. ) kuzey-güney doğrultusunda uzanan bir çöküntü hendeğinin bir bölümünde oluşmuştur.
Beyşehir Gölü, (650 km², boyu 45, eni 20 km, yüksekliği 1121 m, derinliği 10 m. ’yi geçmez, tatlı sulu, Türkiye’nin üçüncü büyük gölü). Bozkır-Seydişehir-Beyşehir teknesinin bir bölümünde oluşmuştur bu büyük tekne Toros kıvrımları arasında kalmış. Üçüncü zaman göl tortularına yer vermiş yer kabuğunun buradaki çöküntü alanlarındandır. Gölün batı yanında kıvrım dağları uzanışına paralel kırılma yerleri de vardır. Buradaki sıra sıra adalar göl suları altında kalmış tepe uzanışlarıdır. Gölün fazla suları önceleri Suğla gölüne ve oradan da Çarşamba suyuna karışarak Konya ovasına doğru akardı. Şimdi Suğla gölünün yanından geçirilen kanal, gölü doğruca Çarşamba suyuna bağlanmıştır. Ancak, su çok fazla gelirse Suğla gölüne verilir. Konya ovasının sulanmasını düzenlemek için Beyşehir kasabası yanında bir refülatör yapılmıştır. Gölden çok miktarda balık tutulur bir kısmı tuzlanarak başka yerlere gönderilir.
Hazar Gölü, (85 km², boyu 25, eni 5 km, derinliği 100 metreye kadar, yüksekliği 1248 m). 40 km kadar uzunluktaki bir çöküntü hendeğinin bir bölümündedir. Bu uzun çukur alan bu bölgedeki kıvrımlar eksenine paralel çöküntü yerlerindendir. Bu bakımdan oluşu Batı Toros göllerinin oluşlarını andırır. Hazar gölü dere ve kaynak suları ile beslenir fazla suları Dicle’ye boşalır.
Tuzla Gölü, (23 km², boyu 8, eni 4 km, derinliği batı kıyılarında 10-15 m, denizden yüksekliği 1138 metre). Batı bölümünde kırılmaların bulunduğu bir çöküntü alanında oluşmuş çok tuzlu ve dışarıya akışı olmayan bir göldür. Kayseri’nin hemen kuzeydoğusundaki bu göl çanağına çevre dağlarından inen dereler, çok alüvyon getirmiş, bu nedenle bir yandan burada genişçe bir ova oluşmuş. Gölün bir yanı bataklık olmuştur. Gölün tuzundan faydalanılır, yazın bu gölün suları çok çekilir.
Yay Gölü, (yağışlı mevsimlerde çok genişleyerek 60 km’yi geçen kurak mevsimde çok çekilerek 20 km. den aşağıya inen bir göl ki, derinliği 1-2 metre, yüksekliği 1017 m). Erciyes dağının güneyindeki çok büyük Develi ovasının (1000 km²) bir bölümünü kaplayan bir göldür. Bu ova, geniş bir çöküntü alanı olup, yay gölü ve bunu yaygın durumundaki şekli sayılabilen sultan sazlığı, bir çöküntü alanının bataklık-sazlık-göl halidir. Yay gölü, bu pek geniş çöküntü alanının en çukurda kalmış çok yayvan bir çanağındandır.
Seyfe Gölü, (15 km², boyu 10, eni 4 km. , en derin yeri 5m. , yüksekliği 1110 m. ), Çiçek dağı dağlık alanı ile Kırşehir kütlesi arasındaki çöküntü alanının bir bölümünde oluşmuştur. Birkaç küçük dere ve kaynakla beslenen kapalı, tuzlu ve yazın çok çekilen bir göldür.
Eber Gölü, (genişlemiş zamanında yüzölçümü 125 km², yazın en çekilmiş zamanında 15 km² ye iner, çanağı yayvan ve derinliği birkaç metreye kadar olup, yüksekliği 967 m. ), Afyon-Akşehir arasında ve Sultan Dağları’nın önünde uzanan çok geniş çöküntü alanının bir bölümündeki yayvan bir çanak içinde oluşmuştur. Gölün çevresi geniş sazlık, bataklık ve otluklarla kaplıdır. Göl, Afyon taraflarından gelen Akarçay ve Sultan dağlarından inen derelerle beslenir. Kabardığı zamanlarda gölün fazla suları yakınındaki Akşehir gölüne dökülür.
Akşehir Gölü, (yüzölçümü kabarık zamanlarda sazlık ve bataklıklarla birlikte 332 km²’yi bulur, yazın çekilir, göl küçülür, 100 km² ye iner. 50 yıl kadar önce bu göl kuruyacak duruma bile gelmişti. Gölün en derin yeri 8m. kadardır. Yüksekliği 958 m. dir), yanındaki Eber Gölü gibi büyük bir çöküntü havzasının bir bölümünde oluşmuştur.
Tuz Gölü, (suların göl çanağını doldurduğu aylardaki yüzölçümü 1642 km², normal zamanlarda 1000 km², suların çok çekildiği kurak aylarda 200 km², derinliği birkaç metre, doğu bölümünde 10 m. , denizden yüksekliği 925 m. ), kırılmalara ve bükülmelere uğrayarak çanaklaşmış geniş bir çukur alanda oluşmuştur. Göl suları, bu pek geniş çukurlaşma alanının bir bölümünü örtmüştür. Gölün, geçmiş yakın devirlerde daha geniş olmuş bulunduğu sanılıyor. Tuz gölü, çevreden inen derelerle beslenir. Haritalarda Van gölünden sonra Türkiye’nin en büyük gölü olarak görünen Tuz gölü, gerçekte çok yayvan bir çanak içinde suların yayıldığı pek sığ bir gölden ibarettir. Yazları iyice çekildiği zaman Koçhisar güneyindeki Körfez ile gölün ortasındaki bazı derince yerlerden başka göl görünüşünde bir yer kalmaz. Böyle zamanlarda gölün az derin yerleri çatlaklarla dolu tuzlu topraklar olarak görünür. Çok tuzlu olan göl suları buharlaştığı zaman yerinde birkaç mm. den 20-30 cm. ye kadar türlü kalınlıkla tuz tabakaları meydana gelir.
Suğla Gölü, (sularla iyice örtüldüğü zaman yüzölçümü 165 km², yaz sonlarında 30 km², bazı yıllarda 10 km², bazı yıllarda da kuruyacak hale gelir, derinliği birkaç m. kadardır. Yüksekliği 1040 m. ). Bozkır-Seydişehir-Beyşehir çöküntü teknesinin güney bölümündeki yayvan bir çanakta oluşmuştur. Güneydeki göl girintisinde bulunan birçok su yutan deliklerden (düdenlerden) göl sularının bir kısmı dibe dalar. Suğla gölü, Konya ovasını sulamak için bir rezervuar görevi yapmıştır. Burada doğal bir göl durumu bulmak güçtür. Çok verimli topraklardır.
Burdur Gölü, (176 km², boyu 30, eni 6 km, yüksekliği 845 m. ), dağlar arasındaki geniş bir çöküntü alanının bir bölümünde oluşmuştur. Göl çanağının çevresinde yer yer faylar vardır. Dar bir eşik ile Isparta ovasında ayrılır. Burdur gölünün denize akıntısı yoktur. Bu yüzden suları tuzlucadır. Göl çevreden inen çay ve derelerle beslenir. Derin yerleri vardır.
2-
Türkiye’de volkanik göller geniş yer tutar. Bu bölgelerde ki yanardağ faaliyetlerinden bir kısmı yakın bir geçmişte de sürmüştür. Bu nedenle henüz fazla aşınmalara uğramadan tazeliğini korumuş yanardağ şekilleri ve bu arada da krater, kaldera, maar gibi volkanik çukur şekiller yoktur. Bu çukurlardan bir kısmında sular birikerek göller oluşmuştur. Türkiye’de bunların sayısı çokçadır. Burada birkaç örnek verilecektir.
VOLKANİK GÖLLER
Türkiye’de volkanik göller geniş yer tutar. Bu bölgelerde ki yanardağ faaliyetlerinden bir kısmı yakın bir geçmişte de sürmüştür. Bu nedenle henüz fazla aşınmalara uğramadan tazeliğini korumuş yanardağ şekilleri ve bu arada da krater, kaldera, maar gibi volkanik çukur şekiller yoktur. Bu çukurlardan bir kısmında sular birikerek göller oluşmuştur. Türkiye’de bunların sayısı çokçadır. Burada birkaç örnek verilecektir.
Nemrut Gölü, (yüzölçümü 13 km², denizden yüksekliği 2247 m. )Türkiye’nin en büyük krater gölüdür. Gölün en uzun yeri 6, en geniş yeri 2 km. dir. Derinliği bilinmiyorsa da çok derin olduğu sanılmaktadır. Göl, yağmur ve kar suları ve kaynaklarla beslenir. Göl sularının bir kısmının Nemrut Dağı’nın batı eteğindeki Gölbaşından yüzeye çıktığı sanılmaktadır. Bu dip akıntısı nedeniyle gölün suyu tatlı kalmıştır. Göl kışın donar. Nemrut gölü geniş ölçülü patlamalar sonucu meydana gelmiş 10 km. çapındaki patlama kraterinin (buna kaldera denir) üçte bir alanını suların kapladığı bir volkan gölüdür. Bu kalderanın (patlama kraterinin) çok yeri, daha sonraki püskürmelerle çeşitli volkanik maddeler ve bu arada lav akıntıları ile yer yer dolmuştur. Hemen her yanı dimdik ve renk renk kayalıklar halindeki yüksek yamaçlarla çevrilidir. Göl dağın yüksek yerlerinden birkaç yüz metre aşağıdadır.
Meke Tuzlası gölü:, İç Anadolu’da ki volkan göllerinden biridir. Dünyada nadir bulunur özellikte bir oluşması vardır. Karapınar kasabası yakınındaki bu göl, halka biçimindedir. Bu çevrenin volkan malzemesiyle örtülü platosundaki büyük bir kraterdir. Çapı 800 m. yi geçer. Platodan olan derinliği 30 m. dir. Bu kraterin ortasında yine volkanik bir tepe yükselmiştir. İşte göl bir halka biçiminde bu tepeyi çevirmiştir. Suyu tuzludur ve çokça tuz elde edilir. Göl derin değildir.
Acıgöl:, Meke Tuzlası gölünün hemen yanındadır. Çapı 700 m. olan bir kraterdir. Çevresindeki platodan 70 m. derindedir. Gölün çok derin olduğu sanılmaktadır. Suyu acı ve tuzludur.
Acıgöl:, Nevşehir ilinde eski adı Dobada olan bucakta, çapı 500 m. olan bir krater gölüdür. Suyu acı ve tuzludur. Dibinden gazların da çıktığı su kaynakları vardır. Kraterin derinliği 50 m. kadardır.
Gölcük:, Isparta yakınında bir krater gölüdür. Yüzölçümü 1 km² kadardır. Bu çukurluk geniştir (1. 5 km. çapında). Patlama krateri özelliğindedir ve göl çevresinin çok yerinde göl yüzünden 150 m. yükseklikteki volkan külleri ve tüfleri halinde yığılmıştır. Göl kenarının bir bölümünde taşlaşmış dolu tanelerini andıran, çok sert, yuvarlak ve ceviz iriliğinde kat kat volkan taşları yığıntıları vardır. Göl, yağmur suları ve kaynaklarla beslenir. Gölün suyu çevredeki kumlar arasından sızar. Bir tünelden geçirilen sularla Isparta’nın su ihtiyacında kullanılır.
3-
Türkiye’nin yüksek dağlarında buzul gölleri çoktur. Bunlar ya bu dağların üst yamaçlarında yan yana ve üst üste sıralar halindeki küçük çanakların sularla dolması ile oluşmuşlardır ki, bunlara buz yalağı gölü denir veya buzulların koparıp sürüklemiş ve bir yerde yığmış bulundukları taş yığınlarının (morenlerin) gerisindeki çanaklarda suların birikmesi ile göl meydana gelmiştir. Böyle göllere de moren seddi gölleri denir. Yüksek dağlarımızda bunlardan her ikisi de küçük çanak şekilleri ve göller olarak görülür. Çoğunca büyüklükleri 1 ile 20 dönüm kadardır. Derinlikleri birkaç metreden 50-60 m. ye kadar olanlarına varıncaya dek çeşitlidir. Her biri dağlarımızın yüksek yamaçlarına serpilmiş bulunan bu inci gibi göllerin çanakları, yakın bir jeolojik geçmişte (Dördüncü Zamanın ilk yarısında) buzul oymaları ve setleşmeleri ile oluşmuşlardır.
BUZUL GÖLLER
Türkiye’nin yüksek dağlarında buzul gölleri çoktur. Bunlar ya bu dağların üst yamaçlarında yan yana ve üst üste sıralar halindeki küçük çanakların sularla dolması ile oluşmuşlardır ki, bunlara buz yalağı gölü denir veya buzulların koparıp sürüklemiş ve bir yerde yığmış bulundukları taş yığınlarının (morenlerin) gerisindeki çanaklarda suların birikmesi ile göl meydana gelmiştir. Böyle göllere de moren seddi gölleri denir. Yüksek dağlarımızda bunlardan her ikisi de küçük çanak şekilleri ve göller olarak görülür. Çoğunca büyüklükleri 1 ile 20 dönüm kadardır. Derinlikleri birkaç metreden 50-60 m. ye kadar olanlarına varıncaya dek çeşitlidir. Her biri dağlarımızın yüksek yamaçlarına serpilmiş bulunan bu inci gibi göllerin çanakları, yakın bir jeolojik geçmişte (Dördüncü Zamanın ilk yarısında) buzul oymaları ve setleşmeleri ile oluşmuşlardır.
Türkiye’nin buzul gölleri, başlıca şu yüksek dağlardadır:
Hakkari dağlık bölgesinin Cilo dağları (şimdi bu dağların adına Buzul dağları denilmektedir), bunun hemen doğusundaki Sat dağları, Hakkari kuzeyindeki Karadağlar, Süphan dağı, Doğu Karadeniz dağları ve özellikle Kaçkar dağları, Munzur dağları, Orta Torosların Ala dağları, Bolkar dağları, Bunların kimisinde yan yana birkaç göl görülür. Kimisinde buz yalağı çukurları varsa da, bir yanları açılmış olduğundan çanak biçimini kaybederek göl oluşamamış veya varsa boşalmıştır, kimisinde de tek tek göller vardır.
Hakkari dağlık bölgesinin Cilo dağları (şimdi bu dağların adına Buzul dağları denilmektedir), bunun hemen doğusundaki Sat dağları, Hakkari kuzeyindeki Karadağlar, Süphan dağı, Doğu Karadeniz dağları ve özellikle Kaçkar dağları, Munzur dağları, Orta Torosların Ala dağları, Bolkar dağları, Bunların kimisinde yan yana birkaç göl görülür. Kimisinde buz yalağı çukurları varsa da, bir yanları açılmış olduğundan çanak biçimini kaybederek göl oluşamamış veya varsa boşalmıştır, kimisinde de tek tek göller vardır.
4-
Türkiye’de kireç taşı (kalker) ve alçı taşı (jips) gibi eriyebilen taşların çok yer tuttuğu bölgelerde erimelerle oluşmuş çanaklardan suların birikmesiyle göller doğmuştur ki, bunların sayısı çoktur. Bunlar memleketimizin kimi yerlerinde yan yana toplu halde bulundukları gibi kimi yerlerinde de tek tek bulunurlar. En yaygın oldukları yerler Batı Toroslar, Orta Torosların bazı yerleri, İç Anadolu’da Obruk Gölleri alanları ve Sivas bölgesidir. Bunların dışında da karstik göller yer yer ve tek tek vardır. Bu göller dolin, düden, obruk, polye gibi karstik çukurlarda suların birikmesinden doğmuşlardır. Bunların kimisi devamlı göldür, kimisi geçici göldür, kimisi de bataklık ve geçici bataklık özelliğindedir. İçlerinde derin olanları bulunduğu gibi, derinliği birkaç metreden çok olmayanları da vardır. Çoğunun dipten sızıntı yeri veya yerleri vardır. Bu yüzden bu türlü göllerde seviye oynamaları, başka göllere göre, daha çok olur. Böyle göllere yer olmuş çanakların toplu halde bulundukları dağlarda yağmurlar ve kar erimeleri mevsimlerinin hemen ardından birbiri ardından çok sayıda gölcükler belirir. Bir süre sonra bunlar çekilir veya büsbütün kuruyarak çanaklar aylarca susuz kalır. Bu göl çanaklarının bir kısmı, özellikle büyükçe olanları, yalnız karstik erimelerle değil aynı zamanda yer kabuğu çöküntüleri de eklenerek oluşmuşlardır. Böyle yerlerde göl suları, çanağın bir bölümünü örtmüş bulunur, mevsimlere göre genişler veya daralır. Böyle çanaklara bu nedenle gölova (polye) denir. Böyle göllere de gölova gölü (polye gölü) adı verilir.
KARSTİK GÖLLER
Türkiye’de kireç taşı (kalker) ve alçı taşı (jips) gibi eriyebilen taşların çok yer tuttuğu bölgelerde erimelerle oluşmuş çanaklardan suların birikmesiyle göller doğmuştur ki, bunların sayısı çoktur. Bunlar memleketimizin kimi yerlerinde yan yana toplu halde bulundukları gibi kimi yerlerinde de tek tek bulunurlar. En yaygın oldukları yerler Batı Toroslar, Orta Torosların bazı yerleri, İç Anadolu’da Obruk Gölleri alanları ve Sivas bölgesidir. Bunların dışında da karstik göller yer yer ve tek tek vardır. Bu göller dolin, düden, obruk, polye gibi karstik çukurlarda suların birikmesinden doğmuşlardır. Bunların kimisi devamlı göldür, kimisi geçici göldür, kimisi de bataklık ve geçici bataklık özelliğindedir. İçlerinde derin olanları bulunduğu gibi, derinliği birkaç metreden çok olmayanları da vardır. Çoğunun dipten sızıntı yeri veya yerleri vardır. Bu yüzden bu türlü göllerde seviye oynamaları, başka göllere göre, daha çok olur. Böyle göllere yer olmuş çanakların toplu halde bulundukları dağlarda yağmurlar ve kar erimeleri mevsimlerinin hemen ardından birbiri ardından çok sayıda gölcükler belirir. Bir süre sonra bunlar çekilir veya büsbütün kuruyarak çanaklar aylarca susuz kalır. Bu göl çanaklarının bir kısmı, özellikle büyükçe olanları, yalnız karstik erimelerle değil aynı zamanda yer kabuğu çöküntüleri de eklenerek oluşmuşlardır. Böyle yerlerde göl suları, çanağın bir bölümünü örtmüş bulunur, mevsimlere göre genişler veya daralır. Böyle çanaklara bu nedenle gölova (polye) denir. Böyle göllere de gölova gölü (polye gölü) adı verilir.
Türkiye’de polye göllerinin sayısı az değildir. Göller Bölgesi adı verilen geniş bölgede bunların güzel örnekleri vardır. Kestel gölü, Elmalı gölleri, Söğüt gölü, Avlan gölü, Eğridir gölü, Kovada gölü, Beyşehir ve Suğla gölleri bu türlü oluşlar gösterir. Korkuteli ile Bucak arasında 60 km. uzunluk gösteren ve çok girintili çıkıntılı bir biçimi bulunana bu ovalar tüm yönleriyle yer kabuğu çöküntüleri ve karstik olayların birlikte oluşturdukları büyük çanaklardır. Bu çanaklar topluluğunun dışarıya akışı olmayıp, dipteki deliklerle (düdenlerle) sular derinlere iner. Burdur-Antalya yolu bu ovalardan geçer. Bu ovaya doğru çevredeki geniş alanlardan bir çok akarsular iner, yer yer göl haline toplanırlar. Buradaki göl, bu polyeler topluluğu içinde geçici bir göldür. Dere suları ve büyük kaynakların suları ovaya yayılarak bir göl görünüşü belirmiştir. Bu sular çekilince gölün dibi açığa çıkar veya yerinde bir gölcük kalır. Buraya derelerle inen ve ovayı örten suların çoğu suyutan delikler yoluyla dibe inerler. Ova dibinde ve kenarlarında on kadar suyutan yer (düden) varsa da derelerin bol su getirdiği mevsimlerde yeterince suları çekmediklerinden bu deliklerde ovanın sular altında kalmasını önleyemezler. Kestel göl ovasındaki en büyük su taşkını 1931 yılı Mart ayında olmuş, buraya 15 gün kadar çok bol su akmış, düdenler bu suları yeterince dibe çekemmiş, sular ovaya yayılmıştır. O yıl ovada 55 km² yüzölçümünde ve derin yerleri 6 metreyi bulan geniş bir göl belirmiştir. Pek çok arazi sular altında kalmıştır. Bundan sonra sular çekilmeye başlamış ancak 15 ay sonra sular çekilebilmişti. Kestel gölovasındaki bu türlü taşkınlardan sonra ovanın insan eliyle düzenlenmesi gerekmiş, suyu dibe çeken düdenler temizlenmiş, buralara uzanan kanallar açılmış, böylece derelerin getirdiği bol suların ovaya yayılarak göl haline gelmeden bu kanallar yoluyla düdenlere geçmesi sağlanmıştır.
Yine bu bölgedeki Avlan gölü de benzer bir oluşma gösterir. Elmalı çöküntü alanındaki girintili çıkıntılı ovalar topluluğunun güney bölümünde 16 km² lik, derinliği pek az bir göl oluşmuştur ki, Avlan gölü adı ile anılır. Burada dibe dalıp kaybolduğu delikler vardır. Çevreden gelen dere ve kaynak sularını bu delikler yutar. Bu göl gittikçe küçülerek bugün yerini tarlalara bırakmaya başlamıştır.
Konya bölgesinde Düden gölü ve Obruk gölü adı ile anılan göllerde karstik olaylardan doğmuştur. Bunlar nispeten küçük ve derin göllerdir. Burada Ereğli şehrinin batısında bulunan Düden gölü, gerisi kalker kayalıkları ile çevrili, sularının dipten sızdığı derin bir küçük göldür. Bu gölü yakınındaki geniş Akgöl sazlık-bataklık alanının suları, çakıl ve kumulların arasından sızarak besler. Tuzgölü güneyindeki bölgede kalkerler içinde açılmış, huni biçimde derin çukurlukların dibinde oluşmuş küçük göller vardır ki, bunlar Obruk gölü adı ile anılırlar. Bu göller bulundukları arazide 20-50 metre aşağıdadırlar. Derinlikleri çoğunca 30-100 metre kadardır. Bunlar, yer altı sularının yüzüne rastlayacak derecede verimleşmiş yerlerde ki gölcülerdir. Yer altı suları ile beslenirler. Tek tek oluşmuş bulunan bu küçük göllerden ikisi de Karapınar’ın kuzeybatısındadır. Çıralıgöl ve Kurudeniz. Bunlardan Çıralıgöl 300 m. çapında 80 m. derinliğindeki bir çukurun dibindedir. Bu çukurun kenarları çok diktir. Görünüşü güzeldir. Kurudeniz’de buna benzer. Yine Çumra güneyindeki Timras gölü de bunlardandır. 250-300 m. çapında, 30 metre derinlikte bir gölcüktür. Gölün yüzü ova seviyesinden 20 m. aşağıdadır. Bu bölgede bu göllerden daha birkaç tane vardır. Kırşehir ilinde Mucur kasabasının 10 km. doğusundaki Obruk gölü adı ile anılan bir göl vardır. Çapı 100 m. , 50 m. derinlikte olan bu gölün oluşu da bunlara yakınlık gösterir.
Türkiye’de alçıtaşının geniş yerler tuttuğu bölgelerde bu taşın erimesinden doğmuş çukur şekiller ve böyle çanaklarda oluşmuş göller de vardır. Bunlar, en çok Sivas-Zara-Ulaş arasındaki bölgede ve Çankırı-Sungurlu arasında bulunmaktadır. Bir kısmı devamlı, çoğu geçici olarak sayıları çok bulunur. Ancak, alçıtaşı (jips), kireçtaşına göre daha çabuk eridiğinden, buralarda oluşmuş bulunan karstik şekiller asıl biçimleri daha çabuk silinmiştir. Bununla beraber içerisinde göl oluşmasına yer vermiş bulunan çanak gölü, Batı Lota gölü, Doğu Lota gölü ve Demiryurt gölü ile Ulaş gölleridir. Bunlar çok yerlerinde ancak birkaç metre derinlikte küçük göllerdir. Çankırı-Sungurlu arasında da böyle kümelenen göller vardır. Yazın bu göller tuz ve jips tabakaları durumuna geçerler.
5-
Türkiye’de bu türlü göllerin hem sayıları çoktur, hem de oluş tarzları farklıdır. Ancak, hepsinde ortak olan bir taraf vardır ki, o da herhangi çukur bir yerin bir bölümü, herhangi bir şekilde tıkanarak geride bir çanak belirmiş olması, böyle bir çanağın içinde suların birikerek göl olmuş bulunmasıdır. Böyle göllerin çok büyükleri bulunduğu gibi (Van gölü), pek küçükleri de vardır. Yine böyle göller, doğal olaylarda oluşmuş bulundukları gibi, insan eliyle de meydana gelmişlerdir. Bu doğal oluşları ve suni setleri birbirinden ayırt etmeye çalışarak, birincilere “Set gölleri”, ikincilere “Baraj gölleri” demekte fayda umulur. Set gölleri için heyelan seddi, birikinti konisi seddi, delta seddi, akarsu set gölleri, dil seddi, lav seddi, volkan seddi olarak çeşitli sertleşmeleri ve bunun sonucu göl çanaklarının meydana gelişini belirtmek gerekir. Bunların Türkiye’de güzel örnekleri vardır. Sun’i setlerin (barajların) ise çeşitleriyle meydana getirilmiş çanaklarda sun’i göller (bunlara gölet denilmektedir. ) oluşmuştur. Şimdi bunların belli başlı örneklerinden kısaca söz edelim.
SET GÖLLER
Türkiye’de bu türlü göllerin hem sayıları çoktur, hem de oluş tarzları farklıdır. Ancak, hepsinde ortak olan bir taraf vardır ki, o da herhangi çukur bir yerin bir bölümü, herhangi bir şekilde tıkanarak geride bir çanak belirmiş olması, böyle bir çanağın içinde suların birikerek göl olmuş bulunmasıdır. Böyle göllerin çok büyükleri bulunduğu gibi (Van gölü), pek küçükleri de vardır. Yine böyle göller, doğal olaylarda oluşmuş bulundukları gibi, insan eliyle de meydana gelmişlerdir. Bu doğal oluşları ve suni setleri birbirinden ayırt etmeye çalışarak, birincilere “Set gölleri”, ikincilere “Baraj gölleri” demekte fayda umulur. Set gölleri için heyelan seddi, birikinti konisi seddi, delta seddi, akarsu set gölleri, dil seddi, lav seddi, volkan seddi olarak çeşitli sertleşmeleri ve bunun sonucu göl çanaklarının meydana gelişini belirtmek gerekir. Bunların Türkiye’de güzel örnekleri vardır. Sun’i setlerin (barajların) ise çeşitleriyle meydana getirilmiş çanaklarda sun’i göller (bunlara gölet denilmektedir. ) oluşmuştur. Şimdi bunların belli başlı örneklerinden kısaca söz edelim.
Heyelan, türlü büyüklükteki kayaların ve tabakaların yamaç-aşağı kaymaları olayıdır. Bu kayan kütleler birkaç bin m³ olabileceği gibi, birkaç yüzbin m³, hatta milyonlarca m³ olabilirler. Yuvarlandıkları yer vadinin dibine doğru olursa o kesimde bir set yaparlar. Bu set, kayan kütlenin büyüklüğüne göre yüksek olur. Bu seddin gerisinde pek kısa bir süre içinde (bazen bir iki saatte bir çanak belirmiş olur. O vadiden daha önce geçmekte bulunan derenin veya çayın suları bu çanağı doldurur, göl olur. Böyle bir olay Trabzon ile Akçaabat arasındaki Sera deresi vadisinde olmuştur: 1950 yılının başlarında bu vadinin yamacında bir heyelan olmuş, kayan enkaz 650 m. boyunda, 350 m. eninde, vadinin biçimine uyan bir göl olmuştur. Sonra göl suları seddin bir yerinden taşmış yatağı derinleştirmiş, gölün suyunu boşaltmaya başlayınca göl biraz küçülmüştür. Şimdi orada bir göl yine vardır.
Tortum gölünün meydana gelişi de, çok daha eskiden, benzer şekilde olmuştur. Yine kuzeybatı Anadolu’da heyelan gölleri özelliğinde ve Yedigöller adı ile de bir kısmı anılmakta olan küçük göller vardır.
Memleketimizde birikinti konilerinin hızlı oluşması ile de göl çanakları belirmiş, küçük göller doğmuştur. Bu türlü göl oluşunun iki örneği Ankara şehrinin hemen güneyindedir. Elmadağı’ ndan inen derelerin sürüklediği bol miktardaki kum, çakıl gibi taş parçaları eski bir vadide yer yer birikinti konileri biçiminde yığılmış, gerilerinde şimdiki Eymir gölünün ve Mogan gölünün (Gölbaşı gölü) çanakları belirmiştir. Bu çanaklar 5-10 m. derinliktedir ve göllerin uzanışı bir vadi uzanışına uyar.
Türkiye’de birçok delta gölleri vardır. Bu türlü göller, alüvyonları denize sürükleyen akarsularla, bu tortuları kıyı boyunca başka bir yere taşıyıp yığan deniz akıntılarının birlikte işlemelerinden doğmuştur. Böyle göller oldukça gelip geçici olaylardandır. Kızılırmak, Yeşilırmak, Seyhan, Ceyhan, Göksu, Büyük Menderes, Küçük Menderes deltalarında böyle göller vardır. Bunların bir kısmı günümüzde de oluşmaktadır.