15. sayfa
1-Okuduğunuz ilk üç metin
tarihin hangi dönemini yansıtmaktadır? Metinlerden hangisi
edebîdir?
16.y.y. Osmanlı
dönemini yansıtmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman dönemi anlatılır. Şehzade
Mustafa Kanuni’nin oğludur.
3.
metin edebi metindir.
2. a) Prof. Dr. Mine
Mengi’ye ait metinden yararlanarak edebiyat tarihinin hangi konuları
incelediğini aşağıdaki seçeneklerden doğru olanları işaretleyerek
belirtiniz.
<!--[endif]-->Edebî dönem
X
Şair ve yazarların edebî
kişiliği X
Şair ve yazarların hayatı X
bunların hepsi de edebiyat tarihinin
Edebî eserler
X
DAHA AYRINTILI
BİLGİ:
EDEBİYAT TARİHİNİN İNCELEDİĞİ
KONULAR:
- Edebi dönemler
- Şair ve yazarların hayatları
- Şair ve yazarların edebi kişiliği
- Sanatçıların(şair ve yazar) eserleri
- Edebi dönemlerin belirleyici özellikleri
- Edebiyatı etkileyen tarihi olaylar
- dönemin siyasi özellikleri
- dönemin sosyal özellikleri
- edebi türlerin gelişimi
b) 2 ve 3.
metinlerden ve araştırmalarınızdan da yararlanarak tarih ile edebiyatın nasıl
bir ilişkisi olabileceğini tartışınız. Ulaştığınız sonuçları
sıralayınız.
Yöntem
farklılıklarına rağmen tarih ile edebiyat tarihi arasında çok sıkı bir ilişki
vardır. Bir milletin geçmişteki duygu, düşünce ve kültür hayatını yansıtan
medeniyet tarihi genel tarihin önemli bir koludur. Aynı amaca hizmet eden
edebiyat talihleri, tarihçilerin başvuracağı önemli kaynaklardan biri
sayılmaktadır. Bazı edebî eserler,
tarihi aydınlatma bakımından büyük önem taşırlar. Tarih öncesi devirleri
aydınlatmada kaynak vazifesi gören destanlar, siyasî,
sosyal ve ekonomik hayat hakkında bilgiler
veren gazavatnameler,
siyasetnameler, seyahatnameler, sefaretnameler ve tezkireler tarih
araştırmalarında başvurulacak kaynaklardır. Tarihî olayların ise edebiyat
üzerinde etkisi büyüktür. Edebî eserleri yazıldığı dönemin tarihi
bilinmeden hakkıyla anlayabilmek
ve yorumlayabilmek mümkün değildir. Ancak, sanatçının tarihî bilgileri aynen
kullanmak zorunda olmadığı; gelecek ve tarih kavramlarını kullanmak ve olay örgüsünü
istediği gibi tertiplemek bakımından hür olduğu
unutulmamalıdır.
3. “Uygarlık, tarih,
edebiyat, kültür, edebiyat tarihi ve uygarlık tarihi” kavramları hakkında
yaptığınız araştırma sonuçlarını arkadaşlarınızla
paylaşınız.
Uygarlık veya medeniyet, bir ülke veya
toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, düşünce, sanat, bilim, teknoloji
ürünlerinin tamamını ifade eder.
Tarih geçmişteki
olaylara ait bilgilerin keşfi, toplanması, bir araya getirilmesi ve sunulması
bilimidir.
Kültür farklı anlamları olan bir terimdir.İnsana
ilişkin bir kavram olarak kültür, tarih içerisinde yaratılan bir anlam ve önem
sistemidir. Bir grup insanın bireysel ve toplu yaşamlarını anlamada, düzenlemede
ve yapılandırmada kullandıkları inançlar ve adetler
sistemidir.
EDEBİYAT: Düşünce ve duyguların imgelerle
biçimlendirilmesi...Duygu,düşünce,istek ve arzuların sözlü veya yazılı biçimde
anlatılma sanatıdır...
Edebiyat Tarihi : Bir milletin meydana getirmiş
olduğu edebi eserleri ve bu edebi eserlerin yazarlarını kronolojik olarak
inceleyen eserlere edebiyat tarihi denir.
Uygarlık Tarihi : Bütün ulusların meydana
getirdikleri uygarlık eserlerini kültür ve medeniyet ürünleridir.
4. Okuduğunuz ilk üç metnin
konuyu işleyiş şekillerini karşılaştırınız. Bulduğunuz benzerlikleri ve
farklılıkları sözlü olarak ifade ediniz.
Sözlü ifade olduğu
için cevabı size bırakıyoruz. (ancak ipucu ilk iki metin nesir 3. Metin
nazımdır. Buradan yola çıkılabilir J )
5. a) “Göç Destanı”nın özetini arkadaşlarınızla
okuyunuz.
Göç destanı nedir?
Çin Halk Cumhuriyeti'ne bağlı Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşayan Türk kavmine "UYGURLAR" deniyordu. Göç destanı, sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşayan uygurların bölgelerinden başka yerlere göç etmesini anlatan halk destanının adıdır.
Göç destanı uygur Türklerinin ulusal birliğini koruyan tılsım bozulunca, yurtlarını bırakarak güney batıya doğru nasıl göç ettiklerini anlatır. Destan Çin ve İran kaynaklarında kayıtlıdır.
Uygur ülkesinde, Tuğla ve Selenge ırmaklarının birleştiği yerde Kumlançu denilen bir tepe vardır. Adına Hulin Dağı derlerdi.
Hulin Dağında da, birbirine çok yakın iki ağaç büyümüştü. Biri kayın ağacıydı. Bir gece, kayın ağacının arasında yaşayan halk bu ışığı gördü ve ürpererek takip etti. Kutsal bir ışıktı, kayın ağacının üstünde kaldığı müddetçe kayın ağacının gövdesi büyüdükçe büyüfü, kabardı. Oradan çok güzel türküler gelmeğe başladı. Gece oldu mu, ağacın otuz adım ötesinden bütün çevre ışıklar içinde kalıyordu.
Bir gün ağacın gövdesi ansızın yarıldı. İçinden beş küçük çadır, beş küçük odacık halinde meydana çıktı. Her odacığın içinde bir çocuk vardı. Çocukların ağızlarının üstünde asılı birer emzik vardı ve onlar bu mukaddes çocuklara halk ve halkın ileri gelenleri çok büyük saygı gösterdiler.
Kaynak; Edebiyatfatihi.blogpsot.com