özellikleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
özellikleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Duyulan Geçmiş Zaman Kipi ( Miş'li ) Özellikleri | Konu Anlatımı


Eylem kök ya da gövdelerine “-mış, -miş, -muş, -müş” eklerinden biri getirilerek yapılır.

Anlamı:

-Geçmişte yapılan bir eylemi kesinliğe bağlamadan anlatır.

Örnek:

O yıllarda ülkemizde büyük ekonomik sıkıntılar yaşanmış.

Gençlik yıllarında bütün Avrupa ülkelerini gezmiş.


-Kısa bir geçmiş zaman diliminde de olsa, başkasından duyulan eylemlerin anlatımında kullanılır.

Örnek:

Geçen gün en yakın arkadaşıyla kavga etmiş.

Erdal, dün sinemaya gitmiş, ama filmi beğenmemiş.


-Farkında olunmayan bir eylemin anlatımında kullanılır.

Örnek:

Öyle bir dalmışız ki, sabah olmuş.

Bir de ne göreyim herkes gitmiş.


-Gerçekleşen bir eyleme tanık olma durumlarında da kullanılabilir.

Örnek:

Eline sağlık, çayda çay olmuş.

Kısa sürede iyice yıpranmışsın.


-“-dır, -dir” ek eylemleriyle kullanıldığında  kesinlik ya da olasılık anlamı kazanır.

Örnek:

Gönderdiğin mektubu dün almıştır. (Olasılık)

Özür dilerim, kayıtlarımız kapanmıştır. (kesinlik)

Miş’li geçmiş zamanın kişilere göre çekimi şöyledir :

KİŞİ
TEKİL
ÇOĞUL
I.
Okumuşum
Okumuşuz
II.
Okumuşsun
Okumuşsunuz
III.
Okumuş
Okumuşlar

Sonuç olarak:

-Eylemin yapıldığı duyulmuştur.

-Kesinlik anlamı yoktur.

-Soru biçimi “mi” soru ilgecidir.
Read more

Entüisyonizm (Sezgicilik) Akımının Temsilcileri Özellikleri


Entüisyonizm (Sezgicilik)

Felsefe tarihinde bilginin kaynağı ve gerçeğin kavranması konusunda ortaya atılan sorunlar, birer dizge niteliği kazanmış, değişik düşünme yöntemlerine bağlanan çığırların doğmasına yol açmıştır.

H.Bergson'un öncülük ettiği bu görüş, rasyonalist görüşe tepkiyi dile getirmektedir. Bergson'un sezgiciliği bilimsel bir nitelik taşır, özellikle ruhbilimle bağlantılıdır. Düşünülen bir sorunun çözümünü kolaylaştıran veriyi elde etmeye, dayanır. Bergson'un söylemiyle "içgüdü" (sezgi), içsel bir deneyimdir.

Daha önceki çağlarda, özellikle tanrıbilim alanında "sezgi" tanrısal bir uyarı, tanrısal bir ışık olarak nitelenmiştir. Bu görüşe göre akıl, yalnızca kendisi gibi durağan yapıda olan maddeyi bilebilir. Bunun sonucunda doğa bilimlerinin bilgisine ulaşılır. Ancak akıl, dinamik yapıdaki yaşamın bilgisine ulaşamaz. Çünkü yaşam yalnızca anların bir toplamı değildir, sürekli devinim ve oluş halindedir. Bu nedenle gerçeği bilebilmek için başka bir yetiye gereksinim vardır, o da sezgidir.

İslam düşünürü Gazali de gerçeğin bilgisine duyum ya da akılla ulaşılamayacağını ancak " inançla" ulaşılabileceği öne sürmüştür. Gazali'de sezgi, Tanrı'nın insana bilgi ve bilgelik verdiği bir yetenektir. Bu görüşüyle Gazali'nin sezgiciliği öncelediği söylenebilir. İslam tasavvuffunda, özellikle Yeni-Platonculuk' tan kaynaklanan öğretilerde, gerçeğin kavranması içedoğuş niteliği taşıyan sezgiyle sağlanabilirdi.

Şahabeddin Sühreverdi' ye göre sezgi tanrısal gerçekleri kavramak için bir duyuştur, içedoğuştur. Böyle bir yeteneği sağlamak için, kişinin bütün gönlüyle Tann' ya, üstün gerçeğe yönelmesi, bütün geçici eğilimlerden, tutkulardan sıyrılması, içinde Tanrı' dan başka bir varlık bırakmaması gerekir.

Yeni-Platonculuk' tan esinlenen tarikatlarda sezgi Tanrı' ya ulaşmanın, kendi özünde Tanrı' yı görmenin tek koşuludur. Onlara göre sezgi, aklın, kavrayış gücünün bütün yetkilerini aşar, en kısa süre içinde en kesin gerçeğe varmayı sağlar. "Ermişlik ‘' denen aşamaya ancak sezgiyle ulaşılır.
Read more

Kalıtsal Hastalıklar Nelerdir, Özellikleri ve Çeşitleri

Genetik hastalıklar aile bireylerinin birbirlerini genlerle aktardıkları hastalıklardır. Gen bilimindeki gelişmeler sayesinde genetik hastalıkları daha rahat tespit edilmekte ve gerektiğinde genlerden bu hastalıklar ayıklanmaktadır.

Tek Gen Hastalıkları

Tek bir gende meydana gelen bozukluk sonucu (mutasyon) ortaya çikan tedavisi hemen hemen imkansız kalıtsal hastalıklar grubudur. Günümüzde toplumda sık görülen Akdeniz Anemisi hemofili gibi kan hastalıklarının; Kistik Fibrozis fenilketonüri gibi metabolik hastalıkların; Duchenne Müsküler Distrofi gibi kas hastalıklarının; Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF) doğumsal işitme kaybı gibi spesifik hastalıkların taşiyıcı taramaları ve doğumöncesi tanıları yapılabilmektedir

Kromozomal Hastalıklar

Kromozomlardaki sayısal (Down Sendromu Trizomi 18 ve Trizomi 13 ) ve yapısal (delesyonlar ya da duplikasyonlar) değişiklikler sonucu ortaya çikan genetik hastalıklardır. Genellikle sporadik olarak görülürler. Pek küçük bir bölümü ailevi özellik gösterir. Herhangi bir yapısal kromozom anomalisini dengeli olarak taşiyan kişinin çocuklarinda kromozomal düzensizliğe bağlı ağır sendromlar görülebilir. Bu ailelere genetik danışma verilmesi uygun genetik analizlerin yapılması sağlıklı çocuk sahibi olabilmelerini sağlar.

Multifaktöryel Hastalıklar

Bir çok küçük etkili genin çevreyle etkileşmeleri sonucu yaşamın herhangi bir döneminde ortaya çikan hastalıklardır. Bu gruptaki hastalıklar toplumda yaygın.olarak görülür. Bu hastalıklar arasında yarık damak ve dudak gibi doğuştan olan ya da diabet ve şizofreni gibi sonradan ortaya çikan hastalıklar yer alır.

Edinsel Somatik Genetik Hastalıklar

Somatik hücrelerde yaşamın ileri dönemlerinde gerçekleşen mutasyonlar sonucu ortaya çikan ve kalıtsal olmayan hastalıklar yer alırlar. Bu hastalıkların en yaygın olanı kalıtsal olmayan kanserlerdir.
Read more

Asit Nedir? Özellikleri , Nasıl Elde Edilir?


Kimyada turnusolün mavi rengini kırmızıya çevirmek özelliğinde olan ve bileşimindeki hidrojenin yerine maden alarak tuz meydana getiren hidrojenli bileşiklere «asit» denir
Eskiden asitlerin özellikleri olarak ekşi lezzette olmaları, suda çok erimeleri, sodyum hidroksit (NaOH), potasyum hidroksit (KOH) gibi alkali özellik gösteren maddelerle muamele edilince bu alkali özelliklerini gidermeleri, mavi turnusol kâğıdının rengini kırmızıya döndürmeleri kabul edilirdi. Fakat şap ve daha birkaç maddenin asitlikle hiç ilgileri olmadığı halde aynı özellikleri gösterdikleri görülünce bu özelliklerin asitleri tanıtmaya yetmediği anlaşıldı.
Fransız kimyacısı Lavoisier (1743-1794) elemanların havada yanarak meydana getirmiş oldukları oksitlerin su ile muhakkak asit meydana getirdikleri neticesine varmıştı, ‘Meselâ SO2 + H2O—-» H2 SO3 (sülfüröz asit) gibi. Bundan dolayı da asitlerin özelliklerinin oksijenden ileri geldiği kabul ediyordu. Bunun sonucu olarak oksijene gereğinden, fazla önem vermişti. Fakat hidroklorik asit (HCl) vs. gibi oksijensiz asitler keşfedilince Lavoisier’nin bu faraziyesi değerini kaybetti. Sadece oksijenli asitler «oksiasitler» adı ile ötekilerden ayırdedilmeye başlandı. Daha sonraları, İngiliz bilgini Davy ( 1778-182?) asit özelliği gösteren maddelerde bütün özelliklerin oksijenden değil, hidrojenden ileri geldiğini keşfetti.
Asit Nasıl Elde Edilir?
Hangi asit elde edilmek isteniyorsa o asidin tuzu alınır, elde edilecek asitten daha az uçucu olan başka bir asitle işlenir. Mesela: NaCl + H2S04—–>> NaHS04 + HCl.
Her asidin kendine has elde ediliş yolları vardır. Asitlere ad vermek için, asitteki esas elemanın sonuna «ik» eki eklenir, yanına asit kelimesi getirilir. Teknikte ve kimyada çoklukla kullanılan asitler şunlardır:
AdıYazılışıTuzunun adı
Hidroklorik asitHClKlorür
Nitrik asitHNO3Nitrat
Sülfürik asitH2SO4Sülfat
Fosforik asitH3PO4Fosfat
Karbonik asitH2CO3Karbonat
Asitlerin özelliklerinin başında soy olmayan madenler ve alkaliler üzerine etki etmeleri, her iki şekilde de tuz vermeleri gelir.
Bir asit molekülünde kaç hidrojen iyonu veya başka bir söyleyişle metallerle yer değiştirme özelliği, taşıyan kaç hidrojen bulunuyorsa o asit o sayı kadar değerlidir. Bir değerli bir asit bir çeşit tuz, iki değerli asit iki çeşit tuz, üç değerli asit üç çeşit tuz verir.
Read more

Voltaire Kimdir? Hayatı


Ünlü filozof Voltaire'nin Heykeli Dünyanın en ünlü düşünür ve yazarlarından biridir. Voltaire, babasının noterlik yaptığı Paris’te doğdu. Öğrenimini gerici Cizvit papazlarının yönettiği bir kolejde yaptı. Bu okul Voltaire (Volter) üzerinde tam aksi bir etki göstermiş kendisini gericilik yerine hür fikirlere itmiştir.
Voltaire bu fikirlerinden dolayı daha 24 yaşındayken hapse atıldı. Hapishaneden çıktıktan sekiz yıl sonra asilzadelerden biriyle yaptığı bir kavga yüzünden yeniden hapse mahkum olunca Fransa’ya karşı içinde bir küskünlük duymaya başladı. İngiltere’ye sığındı. Üç yıl kadar kaldığı bu ülkede önemli eserlerinden bazılarını bu arada Fransa aleyhindeki “İngiltere Mektupları“nı yazdı. Üç yıl sonra vatanına döndü. Madame de Chatelet adlı asil ve zengin bir kadının himayesine girdi. Madam de Chatelet’nin himayesinde yaşadığı yıllarda “Muhammed veya Taassup” adlı piyesiyle “Fontenoy” destanını meydana getirdi. Artık fikir ve sanat gücü gereği gibi anlaşılmış, Fransız Akademisi’ne kabul edilmişti. Fakat vatanına gene de ısınamayan Voltaire bu sefer de Almanya’ya gitti.
Ondördüncü Lui Çağı” adındaki en önemli eserini orada tamamladı. Yaradılıştan huysuz ve geçimsizdi. Almanya’da önce saray çevresini, ardından kralı darılttı. Bunun üzerine isviçre’ye çekildi. Cenevre yakınlarında küçük bir çiftlik satın alarak buraya yerleşti. Hayatının son yirmi yılını geçirdiği bu çiftlikten bir ara birkaç gün için gittiği Paris’te hastalandı ve orada öldü. Aşırı fikirlerinden ötürü kendisine dargın olan kilise, dinsiz olduğunu ileri sürerek onu gömmeyi reddettiyse de cesedi bir süre sonra en büyük Fransızların gömüldüğü Panteon’a alındı.
Çok ileri, taassuba karşı amansız düşman devrimci fikirlerin babası olan Voltaire yalnız Fransa’nın değil bütün dünyanın en karakteristik filozof yazarlarındandır. Fransız ihtilaline ışık tutan düşüncelerden önemli bir kısmı ona aittir. İnsan haklarının en belirli esaslarından bir kısmı onun eserleri yardımı ile dile gelmiştir. Böyle olduğu halde kendisi bile herkesin büyük bir saygı duyduğu kendi öz fikirlerine saygı duymamıştır. Voltaire, yüksek ve derin fikirlerin ve tezlerin ortaya koyucusu olmakla kendisi bu fikirleri uygulamadığından XVIII. yüzyılın bu gerçekten güçlü dehasının taraftarları kadar aleyhtarları da çoktur.
Voltaire, uzun süren hayatı boyunca hemen her türde, her konuda pek çok eser vücuda getirmiştir. Sık ve çabuk yazardı.
Read more

Üçgenler, Özel Üçgenler ve Üçgen Çeşitleri ve Özellikleri Konu Anlatımı


DİK ÜÇGEN
Bir açısının ölçüsü 90° olan üçgene dik üçgen denir. Dik üçgende 90° nin karşısındaki kenara hipotenüs, diğer kenarlara dik kenar adı verilir. Hipotenüs üçgenin daima en uzun kenarıdır.
şekilde, m(A) = 90°
[BC] kenarı hipotenüs
[AB] ve [AC] kenarları
dik kenarlardır.
 PİSAGOR BAĞINTISI
Dik üçgende dik kenarların uzunluklarının kareleri toplamı hipotenüsün uzunluğunun karesine eşittir.
ABC üçgeninde  m(A) = 90°

a2=b2+c2

ÖZEL DİK ÜÇGENLER
1. (3 - 4 - 5) Üçgeni
Kenar uzunlukları  (3 - 4 - 5) sayıları veya bunların katı olan bütün üçgenler dik üçgendir. (6 - 8 - 10), (9 - 12 - 15), … gibi
2. (5 - 12 - 13) Üçgeni
Kenar uzunlukları (5 - 12 - 13) sayıları ve bunların katı olan bütün  üçgenler dik üçgenlerdir.  (10 - 24 - 26), (15 - 36 - 39), … gibi.
 Kenar uzunlukları 8, 15, 17 sayıları ile orantılı olan üçgenler dik üçgenlerdir.
Kenar uzunlukları 7, 24, 25 sayıları ile orantılı olan üçgenler dik üçgenlerdir.
3. İkizkenar dik üçgen
ABC dik üçgen |AB| = |BC| = a  |AC| = aÖ2 
m(A) = m(C) = 45° İkizkenar dik üçgende
hipotenüs dik kenarların Ö2 katıdır.
4. (30° – 60° – 90°) Üçgeni
ABC eşkenar üçgeni yükseklikle ikiye bölündüğünde
ABH ve ACH (30° - 60° - 90°)
üçgenleri elde edilir.
|AB| = |AC| = a
|BH| = |HC| = 
pisagordan  

(30° - 60° - 90°) dik üçgeninde; 30°'nin karşısındaki kenar
hipotenüsün yarısına eşittir. 60° nin karşısındaki kenar,
30° nin karşısındaki kenarın Ö3 katıdır. 
5. (30° - 30° - 120°) Üçgeni
(30° - 30° - 120°) üçgeninde 30° lik açıların karşılarındaki kenarlara a dersek 120° lik açının karşısındaki kenar aÖ3  olur.
6. (15° - 75° - 90°) Üçgeni 
(15° - 75° - 90°) üçgeninde
hipotenüse ait yükseklik |AH| = h dersek, hipotenüs 
|BC| = 4h olur.  Hipotenüs kendisine ait yüksekliğin dört
katıdır.
ÖKLİT BAĞINTILARI
Dik üçgenlerde hipotenüse ait yüksekliğin verildiği durumlarda benzerlikten kaynaklanan öklit bağıntıları kullanılır.
1. Yüksekliğin hipotenüste ayırdığı parçaların çarpımı yüksekliğin karesine eşittir.
h2 = p.k

2
b2 =  k.a

c2 = p.a

3. ABC üçgeninin alanını iki farklı şekilde yazıp eşitlediğimizde
a.h =b.c
·            Yukarıda anlatılan öklit bağıntıları kullanılarak   elde edilir.

Genellikle bu öklit bağıntısını kullanmak yerine, yukarıdaki öklit bağıntıları ve pisagor bağıntısını kullanarak çözüme gideriz.
 İKİZKENAR ÜÇGEN
İkizkenar üçgenin tepe açısından tabanına çizilen yükseklik, hem açıortay, hem de kenarortaydır.
1. Bir üçgende, açıortay aynı zamanda yükseklik ise bu üçgen ikizkenar üçgendir.
|AB| = |AC|
|BH| = |HC|
m(B) = m(C)
2. Bir üçgende, açıortay aynı zamanda kenarortay ise bu üçgen ikizkenar üçgendir.
|AB| = |AC|,
[AH] ^ [BC]
m(B) = m(C)
3. Bir üçgende, yükseklik aynı zamanda kenarortay ise bu üçgen ikizkenar üçgendir.
|AB| = |AC|
m(BAH) = m(HAC)
m(B) = m(C)
İkizkenar üçgende açıortay, kenarortay ve yüksekliğin aynı olması birçok yerde karşımıza çıktığından çok iyi bilinmesi gereken bir özelliktir.
4. İkizkenar üçgende ikizkenara ait yükseklikler eşittir. Bu durumda yüksekliklerin kesim noktasının ayırdığı parçalarda eşit olur.
5. İkizkenar üçgende ikizkenara ait kenarortaylar ve kenarortayların kesim noktasının ayırdığı parçalar da birbirine eşittir. 
6. İkizkenar üçgende eşit açılara ait açıortaylar da eşittir. Açıortaylar birbirini aynı oranda bölerler.
7. İkizkenar üçgende ikiz olmayan kenar üzerindeki herhangi bir noktadan ikiz kenarlara çizilen dikmelerin toplamı, ikizkenarlara ait yüksekliği verir.

|AB| = |AC|  Þ    |LC| = |HP| + |KP|

8. İkizkenar üçgende tabandan ikiz kenarlara çizilen paralellerin toplamı, ikiz kenarların uzunluğuna eşittir.
EŞKENAR ÜÇGEN
1. Eşkenar üçgende bütün açıortay, kenarortay yükseklikler çakışık ve hepsinin uzunlukları eşittir.
nA = nB = nC = Va = Vb = Vc = ha = hb = hc 
2. Eşkenar üçgenin bir kenarına a dersek yük seklik   
Bu durumda eşkenar üçgenin alanı 

yükseklik cinsinden alan değeri
Alan(ABC) = 
3. Eşkenar üçgenin içindeki herhangi bir noktadan kenarlara çizilen dik uzunlukların toplamı, eşkenar üçgene ait yüksekliği verir.
Bir kenarı a olan eşkenar üçgende;

4. Eşkenar üçgenin içindeki herhangi bir noktadan kenarlara çizilen paralellerin toplamı bir kenar uzunluğuna eşittir.
Bir kenarı a olan ABC eşkenar üçgeninde
Read more

İşlem Önceliği İle İlgili Sorular ve Cevaplar


Tüm sayı kümelerinde dört işlem yapılırken şu sıra takip edilir.

1) Parantez var ise önce parantez içindeki işlemler yapılır.

2) Çarpma ve bölme işlemi yapılır.

3) Toplama ve çıkarma işlemi yapılır.

Örnekler
1. 3 + (12-8:4):5 = ?

Çözüm

2. 18 : 6-[2 (5-2)+ 12: 4]+ 1 =?

Çözüm
3 - [ 2.3 + 3 ] + 1 = 3 - (9) + 1 = -5   dir.

Eğer birden fazla çarpma  veya bölme yan yana ise mutlaka önceliği olan işlem parantez ile belirtilmelidir.

Örnek
24 : 6 . 2 -> anlamsız (24 : 6). 2 veya 24 : (6 . 2) şeklinde ise çözüm yapılır.

Örnek
14x8+(2x4):2

Çözüm
parantez varsa önce o yapılır
-çarpma ve bölme eşit öncelikli olup toplama ve çıkarmadan önce yapılır.
-yukarıdakiler dikkate alınarak işlemler soldan sağa doğru yapılır.
14x8 + (2x4):2
=14x8 + 8:2
=112 + 4
=116

Örnek
(2+6)x5-(3+2)x7=?

Çözüm
 (8x5)-(5x7)=40-35=5


Değişme özelliği ve Birleşme Özelliği

Çarpma işlemi “x” veya “.” sembolü ile doğal sayılar ise “ IN ” sembolü ile gösterilir.

Üç doğal sayıyla yapılan bir toplama işleminde, toplananların herhangi ikisinin birleştirilerek önce toplanması, sonucu değiştirmez. Üç doğal sayının çarpımında, çarpanlardan herhangi ikisinin birleştirilerek önce çarpılması sonucu değiştirmez.


Dağılma Özelliği

Çarpma işleminin toplama ve çıkarma işlemleri üzerine dağılma özelliği kullanılarak yapılan işlemleri inceleyelim:
13 . 21 = 13 . (20 + 1) = 260 + 13 = 273
33 . 29 = 33 . (30-1) = 990 - 33 =957


Toplama, Çarpma İşlemlerinde 1 ve 0

Doğal sayılarla toplama işlemi yapılırken bir doğal sayının “0” ile toplamında elde edilen sonuç, sayının kendisine eşittir. Bu yüzden “0” toplama işleminin etkisiz elemanıdır.

Çarpma işleminde ise bir doğal sayının “0” ile çarpımı yine “0”dır. Dolayısıyla “0” çarpma işleminin yutan elemanıdır. “1” ise çarpma işleminin etkisiz elemanıdır.
Read more