11. Sınıf Edebiyat Sayfa 178 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

SAYFA 178

1. Aşağıdaki cümlelerin başına yargılar doğru ise "D", yanlış ise "Y" yazınız.
( D ) Yahya Kemal ve Ahmet Haşim, şiirde söyleyiş ve yapıya önem vermiş, zengin ve sağlam şiir dili oluşturmayı hedeflemiştir.-

D ) Ziya Gökalp şiirlerini sade dil ve hece ölçüsüyle yazmıştır.
-( D ) Mehmet Akif ERSOY, şiirlerinde genellikle halkın sosyal yaşamını ve değerlerini işlemiştir.

2. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun biçimde doldurunuz. 
-- M.AKİF ERSOY , Milli Edebiyat Döneminde eser vermiş, ancak günlük hayatı, sosyal sorunları, milli ve manevi değerleri ele aldığı manzum hikayeleri ve şiirleri ile bu dönemde farklı bir şiir anlayışı ortaya koymuştur.

- Türk tarihi ve kultürünü Selçuklu Döneminde itibaren ele alan YAHYA KEMAL BEYATLI şiirlerinde istanbul'a olan hayranlığı, akıncı cetlerimizin zaferlerini, sonsuzluk özlemini güçlü bir yapıyla ortaya koymuştur.

3.
"Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan
Vatan, büyük ve müebbed bir ülkedir: Turan..."

Yukarıdaki dizeler, şiir anlayışı bakımından aşağıdaki şairlerden hangisine ait olabilir ?

A) Mehmet Emin Yurdakul

B) Ahmet Haşim

C) Ziya Gökalp

D) Yahya Kemal


E) Mehmet Akif ERSOY


bu yazının tamamı edebiyatfatihi.blogspot.com sitesinden alınmıştır.
Read more

11. Sınıf Edebiyat Sayfa 177 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

SAYFA 177
ŞİİRİN ADI         ŞAİRİN ADI               AİT OLDUĞU ŞİİR ANLAYIŞI

Altın Destan >>> Ziya Gökalp >>>       Sade Dil ve Heceyle Yazılan Şiir Anlayışı

Bahçe >>>> Ahmet Haşim >>>>          Saf(öz) şiir anlayışı 

Mahalle Kahvesi --> Mehmet Akif ERSOY -->Halkın yaşama tarzını ve değerlerini yansıtan şiir anlayışı

  • Bu gruplamalar ve incelediğiniz şiirlerden hareketle sade dil ve heceyle yazılan , saf(öz) şiir anlayışına dayanan , halkın yaşama tarzını ve değerlerini ortaya koyan şiir anlayışlarının özelliklerini ve bunların hangi şair ve şairler çevresinde geliştiğini sözlü olarak ifade ediniz...
Read more

11. Sınıf Edebiyat Sayfa 176 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

SAYFA 176:
3.Mehmet Akif'in toplumu bilinçlendirme, ona mesaj verme çabası hemen hemen tüm şiirlerinde görüldüğü için aynı dönemde eser veren sanatçılardan farklı olarak halkın yaşama tarzı ve değerleri üzerinde durmuştur.. Şair, toplumsal bir duyarlılık oluşturmak için  Seyfi Baba manzumesinde yalın ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.
Read more

11. Sınıf Edebiyat Sayfa 175 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

SAYFA 175:
1.ETKİNLİK:

  • Bu dönemde toplumun siyasî ve ekonomik problemlerinin gerçekçi biçimde yansıtıldığı manzumeler yazılmıştır. Konusunu halkın yaşama biçimi ve değerlerinden alan manzumelerle ön plana çıkan isim ise Mehmet Akif Ersoy’dur.
  • Nazmın nesre yaklaştığı ve didaktik bir üslubun göze çarptığı manzum hikâyelerde sanatçı, ele aldığı konuyu bir olay örgüsü içinde vermiştir.

  • Sanatını toplumun hizmetine adayan Mehmet Akif; manzumelerinde Ziya Gökalp gibi Türkçülüğü değil, İslamcılığı öne çıkarmıştır. Onu Ziya Gökalp ve çevresindeki şairlerden ayıran diğer bir özellik ise hece yerine aruz ölçüsünü kullanmasıdır.
  • Sanatçı, manzumelerinde Arapça, Farsça sözcüklerin yanı sıra, günlük deyişlere ve sokak diline de yer verilmiştir

2.ETKİNLİK:



Saf (Öz) Şiir >>>> Merdiven 

Sade Dil ve Hece Vezni Anlayışına Dayalı Şiir >>>>San'at

Halkın Yaşama Tarzı ve Değerlerini Ortaya Koyan Şiir >>>> Seyfi Baba

3.ETKİNLİK:
RİNDLERİN ÖLÜMÜ VE MERDİVEN ŞİİRİNİN SAF(ÖZ) ŞİİR ÇEVRESİNDE KARŞILATIRMASI
Saf şiir anlayışına uygun yazan her iki şair A.Haşim ve Y.Kemal Beyatlı sözcüklerin ses, ahenk özelliklerine önem vererek şiirde müzikalite sağlamaya çalışmışlardır.
Her iki sanatçı da zengin ve sağlam bir şiir diliyle eserlerini 
kaleme almıştır.

Her iki sanatçı da hece ölçüsü yerine aruz ölçüsünü kullanmıştır.
Read more

11. Sınıf Edebiyat Sayfa 172 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

SAYFA 172
1.ETKİNLİK:


1911-1923 yılları arasında şiirin "ses söyleyiş" yapı, tema, dil ve anlatım özellikleri bakımından dört grupta ifade edilmesinin sebebi sanatçıların  farklı fikir ve sanat akımlarını benimsemelerinden kaynaklanmaktadır ; fakat Milli Edebiyat sanatçılarını birleştiren ortak payda devletin devamlılığını sağlamaktır.



1.SANAT ADLI ŞİİRİN ÖZELLİKLERİ:
Nazım birimi: Dörtlük
Ölçü: 11'li hece ölçüsü
Ses ve söyeyiş: Genelde tam ve zengin uyak kullanılmıştır.
Gelenek: Halk şiiri geleneği
Tema: Türkçü sanat anlayışı
Dil ve Anlatım: Sade, yalın,anlaşılır halk Türkçesi

ZİYA GÖKALP ÇEVRESİNDE GELİŞEN SADE DİL VE HECEYLE YAZILAN ŞİİR ANLAYIŞI

  • “Toplum için sanat” anlayışıyla hareket edilmiştir.
  • Ziya Gökalp çevresinde gelişen bu şiir hareketinin oluşmasında Genç Kalemler dergisi önemli rol oynamıştır.
  • “Millî edebiyat” anlayışıyla halk edebiyatına yönelme olmuş, ancak modern şiirin söyleyiş özelliklerinden de yararlanılmıştır.
  • Şiirler; hece ölçüsü ve dörtlük nazım birimiyle yazılmış; ancak dörtlüğün yanı sıra üçlük, beşlik gibi nazım birimleri de kullanılmış ve Batı edebiyatına ait nazım şekillerinden yararlanılmıştır.
  • Halkın anlayabileceği sade bir Türkçe kullanılmış, sanatlı söyleyişten uzak durulmuştur.
  • Anadolu halkının yaşamı, Türk tarihi ve kahramanlığı gibi yerli ve millî konular işlenmiştir.
  • Türkçülük ve millîyetçilik fikirlerine geniş yer verilerek millî coşkuyu artırcı şiirler yazılmıştır.
  • Düşünce yönü ön planda olan didaktik şiirler yazıldığı için imge ve sembollere pek yer verilmemiştir. 
  • Tanzimat’ın ilk dönem sanatçılarının ortaya attığı ancak gerçekleştiremedikleri “halka ve ülke sorunlarına yönelme” düşüncesi hayata geçirilmiştir.
  • Bu dönemde Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul ve Beş Hececiler bu anlayışla şiir yazmıştır.

2.METİN 
MERDİVEN ŞİİRİ
2.a.

 Saf (Öz) Şiir
Fecr-i Âtî Dönemi’nde başlayıp Millî Edebiyat ve Cumhuriyet 
Dönemleri'nde etkili olan “saf şiir geleneği”nin genel özellikleri şunlardır:
“Saf (öz)”sözcüğü; var olan bir şeyin katıksız, arı, halis, has olma haline denir. Saf şiirise “şiirin şiirsel olmayan unsurlardan ayıklanarak saflaştırılmış bir duruma getirilmesi” demektir.
Türk edebiyatında saf şiirin ilk ve en önemli temsilcileri Ahmet Haşim ve Yahya Kemal Beyatlı’dır. Cumhuriyet Dönemi’nde ise Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip  Dıranas gibi şairler bu şiir geleneğiyle ürün vermişlerdir.

b.Merdiven şiiri saf(öz) şiir özellikleri taşımaktadır.
MERDİVE ŞİİRİNİN SES SÖYLEYİŞ,YAPI,TEMA,DİL VE ANLATIM ÖZELLİKLERİ İÇİN AŞAĞIDAKİ İNCELEMEYİ
1-ŞİİRDE MUHTEVA (İçerik) ve KONU

Şiir tahlillerinde ilk önce, metne bağlı olarak ortaya çıkan, biri görünen(vitrin)anlam, biri de şiirin içinde gizli olan iki yön olduğunu unutmamak lazım. İlk bakışta çeşitli yorumlara açık olan bu şiirde, herkes tarafından görülen (vitrin) anlam içinde bulunanlar şunlardır: Hayatı simgeleyen bir merdiven imgesi, bir akşam tablosu, güneş rengi sarı yapraklar, yüzün perde perde soluşu, kızıl bir akşam dekoru içinde yere eğilmiş şekilde sürekli olarak kanayan güller, dallardaki kanlı bülbüller, sararan sular, tunç rengini almış mermerler ve bütün olarak bunlara ait olan gizli bir lisan.

Şairin “merdiven” sembolüyle anlatmaya çalıştığı ‘hayat yolu’dur. Bu sembolün dışında şiirde, “etek”, “güneş rengi bir yığın yaprak”, “yüzün perde perde soluşu” gibi semboller ile “suların sararması”, “kızıl havalar”, “alev gibi dallarda duran kanlı bülbüller” ve tunca benzeyen mermer” gibi anlatımlar empresyonist (izlenimci) özellikleri ortaya koyucu özelliklerdir. Ana konuyu destekleyen bu benzetme ve anlatımlar, görülen anlamı bir tabloya benzetecek olursak, eksik kalan yönleri tamamlar niteliktedir.

Şiirin bütününe hâkim olan bu akşam tablosu içinde, şairin bize duyurmaya ve hissettirmeye çalıştığı psikoloji ise içinde hüznün ağır bastığı, biraz karamsar ama dolaylı anlatımın şairene kullanışlarını saklar. Bu akşam tablosu içinde, hayatın sona yaklaştığını anlatan sonbahar mevsimi ve sarı yapraklar, zamanın geçişi ve yaşlanmayla beraber duyulan hüzünle birlikte bir korkunun ortaya çıkışı neticesinde yüzün perde perde soluşu, güneşin batış anında dallardaki bülbüllerin aldığı renk, ve yanmış izlenimi veren sular içinde gizli bir lisan saklı oluşuyla şairin bize anlatmaya çalıştığı şey, ne yaparsak yapalım akşamdan (ölümden) kaçışın olmadığı gerçeğidir.

2-ŞİİRİN DİLE ve ANLATIMA DAYALI ÖZELLİKLERİ

Aslında onun şiirleri, özellikle başlangıçta, o güne ait olan, yani Servet-i Fünun ve Fecr-i Âtî’nin dil özelliklerini yansıtan ( Bugünün diline çok yabancı, kök itibariyle içinde çokça Arapça-Farsça sözcük ve tamlamalarla dolu) bir dildir. İşte bu yüzden onu günümüz şiir okuyucusu dil olarak anlamaktan uzaktır; fakat daha sonraları Haşim, “Biri Günün Sonunda Arzu” ve ölümüne yakın yıllarda yazdığı “Ağaç, Süvari” gibi şiirlerde, dil anlayışı değiştirir. Şiir içinde “muttasıl” ’ara vermeden, durmadan’, “hafî” ’gizli’ anlamındaki kelimelerin bulunması, bugünün okuyucusu için bir sorun teşkil etmemekte ve şiirin o güzel anlatımı içinde kaybolup gitmektedir..

Ahmet Haşim, Merdiven şiirinde kendi şiir anlayışına uygun olarak, duygu ve düşüncelerini doğrudan değil , dolaylı yoldan anlatmayı tercih etmiştir. “Güneş rengi bir yığın yaprak”, “alev gibi dallarda kanlı bülbüller”, “kızıl havalar” gibi sıfat tamlamalarını çokça kullanarak şiirde daha çok tasvire ait olan öğelerle söylemek istediklerini okuyucuda çağrışım yaratacak şekilde duyurmaya ve sezdirmeye çalışmıştır.

Bu onun "Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar" başlığıyla Piyale kitabına koyduğu önsözdeki şiir anlayışıyla doğru orantılıdır. Bu yazısının bir bölümde Haşim şöyle der: “Şair ne bir hakikat habercisi, ne güzel konuşan bir insan, ne de bir yasa koyucudur. Şairin dili düzyazı gibi anlaşılmak için değil, ama duyulmak üzere oluşmuş, musiki ile söz arasında, sözden fazla musikiye yakın, iki arada bir dildir.”

Haşim’in genel olarak şiirlerinde olan anlatım özelliği, mana noktasında okuyucunun hayalini harekete geçiren, imgeye dayalı farklı çağrışımlarla şiirin anlamını kişinin anlayışına göre genişleten bir yapı arzeder. Haşim, şiirde manadan çok musikiyi ön plana çıkarmış ve aruzunda yardımıyla şiirlerinde müthiş bir ses güzelliğine ulaşarak anlamda kapalılığı hemen hemen her şiirinde kullanmıştır. Yaşadığı devirde, özellikle “Bir Günün Sonunda Arzu” şiirindeki anlatımıyla anlaşılamadığını düşündüğü için "Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar" adlı şiir görüşlerini açıklayan bir yazı yazmak zorunda kalmıştır. Haşim’in şiirinin tesiri daha sonraları (1950’den sonra) II. Yeni şairleri üzerinde ortaya çıkmıştır.

3-ŞİİRDE BULUNAN SES ÖZELLİKLERİ

Ahmet Haşim’in şiirlerinde “anlamda açıklıktan çok” “ses öğesine önem” verişi, şiiri “söz ile musiki” arasında düşünmesinden kaynaklanır. O, “şiirde her şeyden önce önemli olanın kelimenin anlamı değil, mısradaki söyleniş değeri” olduğu görüşündedir. İşte bu yüzden de, şiirlerinde aruz veznini kullanılır. Merdiven şiiri aruz ölçüsünün “Mefâilün Feilâtün Mefâilün Feilün (Fa’lün)" kalıbıyla yazılmıştır.

Şiirde kullanılan, “solmakta/olmakta, güller/bülbüller, do1makta/olmakta” gibi tam uyaklar, veznin dışında bu ses güzelliğinin oluşmasına yardımcı olan öğeler olarak düşünülebilir.

Şiir içinde daha çok “r” sesi kullanılışı aliterasyon sanatına yol açmış ve bu da şiirde ortaya konan ses birlikteliğine katkı sağlamıştır. Şiirde içinde “r” sesi geçen kelimeler şunlardır: “Ağır ağır, bir, merdivenlerden, eteklerinde, rengi, yaprak, ağlayarak, sular, sarardı, perde perde, ruha, seyret, arza, kanar, güller, durur, benziyor, mermer.” Ayrıca şiir içinde kullanılan harf tekrarı dışındaki mısra tekrarı olan “kızıl havaları seyret ki akşam olmakta” söyleyişi de okuyucuya verilmek istenen mesajının duyurulması ve şiirde ses olarak bir bütünlük oluşması açısından önemlidir.

Kafiyelerin seçimindeki “solmakta/olmakta, ve do1makta/olmakta” kelimelerindeki “makta” eki, ortaya konan durumun bitmiş bir şey olmadığını ve devam etmekte olduğunu bize duyurması açısından önemli bir özellik olarak karşımıza çıkar. Bu açıklamamızdan hareketle Haşim, mısralarını kurarken şiirinde, “sesi, anlatımı, manayı ve şiirde bütünlüğü oluşturan kurgu”ya dair hemen hemen her şeyi düşünmüştür diyebiliriz. Şiiri cazip hale getiren öğelerden biri de, Haşim’in mısraları içinde gizli bir şekilde duran, söyleyişte bulunan içtenliktir.

4-ŞİİRDE BULUNAN EDEBİ SANATLAR

Haşim “Merdiven” şiirinde, birçok söz sanatından, anlam olayın¬dan ve tamlamadan yararlanmıştır. “güneş rengi bir yığın yaprak”, “alev gibi dal”, “kanlı bülbül”, kızıl hava” şiirde bulunan tamlamalardan birkaçıdır. Özellikle sıfat tamlamaları içine gizlenen anlam, şiirde mana derinliğine yol açmaktadır. Ayrıca, “alev gibi dallar” ve “tunca benzeyen mermer” bölümlerinde teşbih (benzetme) sanatı kullanılmıştır.

“Merdiven” kelimesi ile ‘açık istiare’ sanatı yapılmış. Sadece benzetilen (Merdiven) verilerek, benzeyen (hayat yolu) anlatılmaya çalışılmıştır.

“Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?” mısraında, güneşin batış anındaki olaydan dolayı, suyun yanıyor gibi görünmesi ile mermerlerin üstünü tunca benzeyen bir rengin kaplayışı doğal bir olaydır. Şairin bu durumdan haberi vardır ama bundan habersizmiş gibi duruş ile bilip de bilmezlikten geliş hali “tecâhül-i ârif” sanatına yol açmıştır.

5- ŞİİRDE BULUNAN İMGELER

Şiirin ismi olan “merdiven” kelimesi başlı başına bir imgedir. Kanaatimce “hayatı anlatan” bu kelime, her gönülde farklı bir anlam kazanabilir. Kimimiz için “hayat” kimimiz için başka bir şey olabilir.

Şiirde “kızıl havaları seyret ki akşam olmakta” söyleminin iki defa tekrarı, şiirin “akşam” –ki bu da başlı başına bir imgedir” üzerine kurulduğunu gösterir. “Akşam” bir anlamda bize ölümü hatırlatır. Şiir içinde gizli olan hüzün, her geçen saniye ölüme yaklaşmaktan dolayıdır.

Haşim toplam da on mısra olan şiirinde bize öyle bir tablo çizmiştir ki, bu resim içinde, eksik bir yön bulamazsınız. Şiirin “ağır ağır” diye başlaması ve “kızıl havaları seyret ki akşam olmakta” diye bitişi aslında çok anlamlıdır. Güneş nasıl “ağır ağır “batarsa insanda hayattı “gün gün” yaşar ve zaman geçtikten sonra her şey bir anda olmuş gibi gelir bize. İnsan, bakmakla görmek arasındaki farkı çözerse her şey gözüne bir farklı görünür. Şiirin sonundaki, o “lisan-ı hafi”, gizli dil aslında, tabiatın, kuşların, yaprakların ve bu dünyaya ait her şeyin bize söylediği şey, geçen her saniye akşama/ölüme, mutlak sona yaklaştığımız gerçeğidir. Haşim bunu bütün ruhuyla hissetmiştir. İşte o yüzden bu gizli lisan ruha dolmaktadır ve ne yaparsak yapalım akşam olmaktadır.
Read more

11. Sınıf Edebiyat Sayfa 171 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

ARAŞTIRMA SORULARI AŞAĞIDAKİ BAĞLANTILARI TIKLAYINIZ...
SAF(ÖZ) ŞİİR
 Saf (Öz) Şiir
Fecr-i Âtî Dönemi’nde başlayıp Millî Edebiyat ve Cumhuriyet 
Dönemleri'nde etkili olan “saf şiir geleneği”nin genel özellikleri şunlardır:
“Saf (öz)”sözcüğü; var olan bir şeyin katıksız, arı, halis, has olma haline denir. Saf şiirise “şiirin şiirsel olmayan unsurlardan ayıklanarak saflaştırılmış bir duruma getirilmesi” demektir.
Türk edebiyatında saf şiirin ilk ve en önemli temsilcileri Ahmet Haşim ve Yahya Kemal Beyatlı’dır. Cumhuriyet Dönemi’nde ise Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip  Dıranas gibi şairler bu şiir geleneğiyle ürün vermişlerdir.
SADE DİL VE HECEYLE YAZILAN ŞİİRLER
  • “Toplum için sanat” anlayışıyla hareket edilmiştir.
  • Ziya Gökalp çevresinde gelişen bu şiir hareketinin oluşmasında Genç Kalemler dergisi önemli rol oynamıştır.
  • “Millî edebiyat” anlayışıyla halk edebiyatına yönelme olmuş, ancak modern şiirin söyleyiş özelliklerinden de yararlanılmıştır.
  • Şiirler; hece ölçüsü ve dörtlük nazım birimiyle yazılmış; ancak dörtlüğün yanı sıra üçlük, beşlik gibi nazım birimleri de kullanılmış ve Batı edebiyatına ait nazım şekillerinden yararlanılmıştır.
  • Halkın anlayabileceği sade bir Türkçe kullanılmış, sanatlı söyleyişten uzak durulmuştur.
  • Anadolu halkının yaşamı, Türk tarihi ve kahramanlığı gibi yerli ve millî konular işlenmiştir.
  • Türkçülük ve millîyetçilik fikirlerine geniş yer verilerek millî coşkuyu artırcı şiirler yazılmıştır.
  • Düşünce yönü ön planda olan didaktik şiirler yazıldığı için imge ve sembollere pek yer verilmemiştir. 
  • Tanzimat’ın ilk dönem sanatçılarının ortaya attığı ancak gerçekleştiremedikleri “halka ve ülke sorunlarına yönelme” düşüncesi hayata geçirilmiştir.
  • Bu dönemde Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul ve Beş Hececiler bu anlayışla şiir yazmıştır.
HALKIN YAŞAYIŞ TARZINI VE DEĞERLERİNİ ORTAYA KOYAN ŞİİR
  • Bu dönemde toplumun siyasî ve ekonomik problemlerinin gerçekçi biçimde yansıtıldığı manzumeler yazılmıştır. Konusunu halkın yaşama biçimi ve değerlerinden alan manzumelerle ön plana çıkan isim ise Mehmet Akif Ersoy’dur.
  • Nazmın nesre yaklaştığı ve didaktik bir üslubun göze çarptığı manzum hikâyelerde sanatçı, ele aldığı konuyu bir olay örgüsü içinde vermiştir.

  • Sanatını toplumun hizmetine adayan Mehmet Akif; manzumelerinde Ziya Gökalp gibi Türkçülüğü değil, İslamcılığı öne çıkarmıştır. Onu Ziya Gökalp ve çevresindeki şairlerden ayıran diğer bir özellik ise hece yerine aruz ölçüsünü kullanmasıdır.
  • Sanatçı, manzumelerinde Arapça, Farsça sözcüklerin yanı sıra, günlük deyişlere ve sokak diline de yer verilmiştir.
HAZIRLIK

1. Bir şiirde ne gibi özellikler olmasını istersiniz?

2. Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati sanatçıları Milli Edebiyat döneminde bir araya gelselerdi dönemin zihniyeti gereği sade dil ve heceye yönelebilirlerdi.Amaçları toplum için sanat olabilirdi, bireysel temalar yerine milli, milliyetçi temalara yönelebilirlerdi...


3. “Saf (öz)”sözcüğü; var olan bir şeyin katıksız, arı, halis, has olma haline denir. Saf şiirise “şiirin şiirsel olmayan unsurlardan ayıklanarak saflaştırılmış bir duruma getirilmesi” demektir.
Read more

11. Sınıf Edebiyat Sayfa 170 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

SAYFA 170
 
4. Aşağıdaki isimlerle eserleri doğru şekilde eşleştiriniz.
 
Ziya Gökalp >>> Türkleşmek - İslamlaşmak – Muasırlaşmak
 
Yahya Kemal Beyatlı >>> Kendi Gök Kubbemiz
 
Mehmet Fuat Köprülü >>>  Türk Edebiyatı Tarihi
 
5. Atatürk'ün, "Siyasi kuvvet, milli irade ve hakimiyet, milletin bir bütün halinde ortak eşitliğine aittir. Birdir, bütündür, ayrılamaz ve devredilemez." sözünü açıklayınız.
 
Atatürk Türk milletini çok iyi tanımaktadır. Hem de; tarihi ile, coğrafyası ile bilmektedir. Karakteri, arzu ve istekleriyle bilmektedir. Bu sebeple de milleti, her düşünceden önce, milliyetçilik anlayışında yetiştirmek ve birleştirmek için, adeta çırpınmıştır.
Atatürk’e göre milliyetçilik; devletin ayrılmaz bir parçasıdır. Milleti birlik ve beraberlik çatısı altında birleştirir. Bütünleştirir… Ve yüceltir. Onun içindir ki, Atatürk; “Siyasî kuvvet, millî irade ve hâkimiyet milletin bir bütün halinde, ortak kişiliğine aittir. Birdir, bütündür, bölünmez, ayrılmaz ve devredilmez”der. Sonra da, 22 Mayıs 1919 da, yani Millî Mücadelenin başlarında, “Millet, millî hâkimiyet esasını ve Türk Milliyetçiliğini kabul etmiştir. Bunu gerçekleştirmeye çalışacaktır” der.
Görüyoruz ki, millet kavramının temelinde milleti teşkil eden kişilerin hürriyetleri vardır. Onun içindir ki; her Türk hür doğar. îşte bu karşılıklı ihtiyaçlar, hürriyetin sınırını çizer.
Read more

11. Sınıf Edebiyat Sayfa 169 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

SAYFA 169
1. Aşağıdaki cümlelerin başına yargılar doğru ise "D", yanlış ise "Y" yazınız.
 
( Y) Milli Edebiyat Döneminde daha çok anı ve sohbet türlerine önem verilmiştir.
 
Y ) Milli Edebiyat Dönemi sanatçıları, Servetifünun ve Fecriati Dönemi sanatçılarının bireysel sanat anlayışına uymuşlardır. 
 
D ) Milli Edebiyat Döneminde Osmanlıcılık, Batıcılık, İslamcılık ve Türkçülük gibi düşünce akımları etkili olmuştur.
 
2. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun biçimde doldurunuz.
 
- Milli Edebiyat Dönemi sanatçıları dilde SADELEŞME ve HECE ölçüsünü esas almışlardır. 
 
- Ziya Gökalp, siyasi hayat ile düşünce hayatında tartışılan TÜRKÇÜLÜK akımın savunucularındandır. 
 
3. Aşağıdakilerden hangisi Milli Edebiyat Dönemi sanatçılarının benimsediği ortak özelliklerden biri değildir? Doğru cevap E
 
A) Dilde sadeliği esas alma 
 
B) Hece ölçüsünü benimseme
 
C) Halk kültürüne yönelme ve halkı eğitme
 
D) Konularını Anadolu'dan ve Türk tarihinden seçme
 
E) Türkçeyi bir bilim ve sanat dili olmaktan çıkarma
 

Read more

Sarp Yaman Kimdir ?

Sarp Yaman kimdir ? 
10 Mart 1980 tarihinde İstanbul’da doğdu. Şişli Terakki İlkokulu’nun ardından annesi Alman Lisesi’ne gitmesini istemesine rağmen Üskudar Amerikan Lisesi’ne kaydoldu. 1998′de bu okuldan mezun olup ABD’de önce University of Central Oklahoma, ardından University of New Orleans ve son olarak da yine New Orleans’ta Tulane University’ye transfer olup reklamcılık bölümünden mezun oldu. On iki sene ABD’de kalan Sarp Yaman, ilk aşkını, ilk işini, ilk kalp kırıklıklarını ve daha birçok ilki çok sevdiği New Orleans’ta yaşadı.

Burada, çeşitli gece kulüplerinin halkla ilişkilerini sıradışı yöntemlerle sürdürerek son derece iyi niyetle kendisine yakıştırılan “Turkish Bastard” lakabını aldı. 2005′deki Katrina Kasırgası felaketini birebir yaşayıp, şehirde 11 gün mahsur kaldıktan sonra İstanbul’a dönmeye karar verdiyse de, yine de o çok sevdiği caz ve voodoo’nun büyülediği şehirden vazgeçmesi 5 yıl sürdü ve 2010 yılında İstanbul’a kesin dönuş yapan Sarp Yaman, döndükten 2 ay sonra İzzet Çapa’nın yanında Çapamarka’nin beyin takımındaki yerini aldı. Daha sonra Limonata adlı restaurantı işleten Yaman, halen calıştığı Çapamarka’da genel koordinatör konumuna yükselerek ilgili tüm mekanlardan sorumlu oldu.

Read more

Dilan Gwyn Kimdir?


Dilan GWYN
YAŞ  : 27 (1987)
BOY / KİLO : 163 CM / 47 KG
OYUNCULUK EĞİTİMİ :
The American Academy of Dramatic Arts
TİYATRO DENEYİMLERİ :
Bang
Bang You’re Dead
The Waterchildren
Goodnight Children Everywhere
G.B. eSsence of Women
Five Women Wearing the Same Dress
Months on End
Cry Havoc
First
You’re Born
DİZİ DENEYİMLERİ :
2014 - Da Vinci's Demons
SİNEMA DENEYİMLERİ :
2014 - Dracula Untold (Governess)
2012 - Shoo Bre (Zeynep)
2011 - Plastic Films (Erica)
Sista Dagen
REKLAM DENEYİMLERİ :
Somersby Apple Cider Lite

Resmi Twitter Hesabı ; https://twitter.com/dilangwyn
Resmi Facebook Hesabı; https://www.facebook.com/Gwyn.Dilan

Son olarak Da Vinci's Demons dizinde esir bir kızı oynamaktadır.







Read more

2014 Anneler Günü En Güzel Şiirler

Annem
Annemi ben çok severim,
Melek annem, güzel annem,
Üzülmesin sakın derim
Melek annem, güzel annem.

İyi doğru sözler onda,
Şefkat dolu gözler onda,
Sevgi, ışık var yolunda,
Melek annem, güzel annem.

Anne yüzü ne asil yüz,
Anne gözü ne derin göz,
Anne özü, pırlanta öz,
Melek annem, güzel annem.

O gülerse çağlayanım,
O ağlarsa ağlayanım,
Ona gönül bağlayanım;
Melek annem, güzel annem

Anne
Ağaç olsan
Dal olurum anne
Yaprak olurum
Sana gelirim

Deniz olsan
Sel olurum anne
Irmak olurum
Sana gelirim

Bahçe olsan
Gül olurum anne
Toprak olurum
Sana gelirim

Güneş olsan
Yol olurum anne
Bayrak olurum
Sana gelirim
Anneciğim

anneciğim bugün sen dur
ben bakayım sana ne olur
ne istersen pişireyim
evi silip devrişeyim

ben doldurdum aklarını
ödeyemem haklarını
bugün senin günün anne
bak kendini yordun gene
canım kadar sevdiğim kim benim canım anneciğim!

CANIM ANNEM
Yemeyip de yediren,
Giymeyip de giydiren,
Her an bizi düşünen
Canım annem, gül annem.

Kol açıp, kanat geren,
Ömrünü bize veren,
Biz gülünce sevinen
Canım annem, gül annem.

Bülent Özcan
ANNE SEVGİSİ
Sıcağın sinmiş bana,
Seni severim ana.

Sensin bana can veren,
Sensin bana kan veren.

Küçükken yudum yudum,
Sütlerinle uyudum.

Kulağıma ninniler,
Neler söyledin, neler.

Beni büyüttün ana,
Beni yürüttün ana.

M.Necati ÖNGAY
ANNEM
Sen olmasaydın annem;
Ne doğar, ne yaşardım
Senin şefkatinle ben
Büyümeyi başardım.

Üzerime titrersin,
Korursun kanadınla
Canıma can katarsın
Sen annelik adınla.

Sana neler borçludur,
Düşün bir evlât anne!
Kan veren can verensin
Ya benim verdiğim ne?

Sana candan sevgimi,
Saygımı sunacağım,
Bu gün tüm anneleri
Minnetle anacağım.
Vefa ÇAĞAN

ANNE
Annemi ben çok severim,
Melek annem, güzel annem.
Üzülmesin sakın derim
Melek annem, güzel annem.

İyi, doğru sözler onda,
Şefkat dolu gözler onda,
Sevgi ışık var yolunda:
Melek annem, güzel annem.

Anne yüzü ne asil yüz,
Anne gözü ne derin göz,
Anne özü pırlanta öz:
Melek annem, güzel annem.

O gülerse çağlayanım,
O ağlarsa ağlayanım,
Ona gönül bağlayanım:
Melek annem, güzel annem.

Rıfat Necdet EVRİMER
ÖLÜMSÜZ SEVGİ
Anne
Gece karanlığında parlayan
kutup yıldızı gibidir.
Yol gösterir iyiye, güzele,
Rengarenk ışıklar saçan

Gökkuşağıdır, yükselir göklere,
Bir güneş gibi
Sıcak ve parlak
Sarar bedenimizi

O ölümsüz sevgisi…
Baharla gelen bir kelebektir.
Çiçek çiçek
Dağıtır kardeşliği sevgiyi…

Anne sevgisi
Anlatılmaz
Bitmeyen şiirdir, türküdür
Yaşar kalplerde

Dün vardı
Bugün de yarın da olacak.
Ölümsüzdür, ölümsüzdür bu sevgi
Çiçek çiçek aÇacak.

Derya ALTINTREN
ANNELER GÜNÜ
Anneciğim bugün sen dur
Ben bakayım sana nolur
Ne istersen pişireyim,
Evi silip devşireyim.

Ben doldurdum aklarını,
Ödeyemem haklarını
Bugün senin günün anne,
Bak kendini yordun gene
Canım kadar sevdiğim kim,
Benim canım anneciğim.

Hüseyin KALABA
ANNELER
Çok sever çocuğunu
Bu dünyada anneler,
El üstü tutar bizi
Bu dünyada anneler…

Yavrusuna can verir,
Bebeğine kan verir,
Canı armağan verir
Bu dünyada anneler…

Anneleri hepimiz
Ta… yürekten severiz
Olur mu hiç sevgisiz
Bu dünyada anneler.

ANNEM
Biricik anneciğim
Benim bir taneciğim,
Bil ki senin sevginle
Daha büyüyeceğim.

Hastayken koynundayım,
Şimdi de koynundayım
Kutlu olsun şu günün
İşte ben yanındayım.

Yıldız ATSIZ
ANNELER
Anneyi üzmeyip sevilmek gerek,
Sevilmeye lâyıktır anneler.
Onun karşısında eğilmek gerek,
Hürmetlere lâyıktır anneler.

Kimse tutmaz annelerin yerini,
Bize verir gözlerinin ferini.
Akıtır tarlada alın terini,
Harman döver çapa yapar anneler.

Annenin karşısında olma haşarı,
Onun sevgisiyle artar başarı.
İhtiyar olunca atma dışarı,
Bakılmaya lâyıktır anneler.

Bazen sular gibi taştığı olur.
Dağlardan dağları aştığı olur.
Cepheden cepheye koştuğu olur,
Mermi taşır savaş yapar anneler

Ali Sincer
ANNEM
Su içtim kaynaklarından
Gölgelerinde uyudum.
Kuşların söylediği
Şen türkülerle büyüdüm…

Ninniyle salladın beni,
Şefkatle kolladın beni,
Sevgiyle bağladın beni,
Yurdum, yurdum güzel yurdum.

Vasfi Mahir KOCATÜRK
ANA SEVGİSİ
Sıcağın sinmiş bana,
Seni severim ana,
Sensin bana can veren,
Sensin bana kan veren…

Küçükken yudum yudum
Sütlerinle uyudum,
Kulağıma ninniler
Neler söylerdin neler…

Beni büyüttün ana;
Beni yürüttün ana,
Göremeyince seni
Kucaklarım gölgeni.

M. Necati ÖNGAY
HELÂL ET ANNE
Kime sorsam hakkı ödenmez diyor.
Anne kıymetini herkes biliyor.
Annesini seven hep gözyaşı siliyor.
Yavruna hakkını helâl et anne.

Sade beni büyütmekle kalmadın,
Benim için dünya zevki almadın.
Ben uyurken sen uykuya dalmadın,
Uykusuz geceni helâl et anne.

Benim okumamı her an isterdin,
Ben öleyim yavrum yetişsin derdin.
Benim için hep dualar ederdin.
Duaları bari helâl et anne.

Annemin yolundan dönemem geri,
Kalbimde ayırdım en güzel yeri.
Yukarda saydığım bütün hakları.
Yalvarırım sana helâl et anne.
Ali Sincer
ANNECİĞİM

Canımdan daha üstün.
Biricik anneciğim.
Sevginle dolar her gün,
Küçücük yüreciğim.

Kim adımı anarsa,
Kalbin çarpar derinden,
Bir tarafım kanarsa,
Yaş damlar gözlerinden.

Omuzumda taşısam,
«Bir şey yaptım,» diyemem.
İki ömür yaşasam,
Hakkını ödeyemem.


Fahrünnisa ELMALI
Read more

Arda Turan Dansı Video İzle

İspanya La Liga'nın lideri Atletico Madrid'te forma giyen milli yıldızımız Arda Turan ve arkadaşlarının dansı kırıp geçirdi.

Read more

Kinoa Nedir? Kinoa İle Zayıflama

Kinoa, yenebilir tohumları için tarımı yapılan Chenopodioideae alt familyasından bitki. Tahıllara benzer yönleri olsa da Buğdaygillerden değildir, ıspanak ve pancar gibi bitkilere daha yakındır.

Kinoa, Keçuva dilindeki kinua sözcüğünün İspanyolca söylenişinden gelmektedir. Kinoa tarımına Bolivya, Peru, Ekvador ve Kolombiya'nın And Dağları üzerindeki yörelerinde 3.000 ila 4.000 yıl önce başlanmıştır. Yine arkeolojik verilere göre günümüzden 5.200 ila 7.000 yıl öncesine kadar da insanlarca doğadan toplanarak yenmekteydi. İnkalar tarafından tarımı yapılır ve manevi değer atfedilirdi. 


Ekvador'da kinoa hasadı.
Tahıllara kıyasla kinoanın besin değeri oldukça iyidir. Lizin gibi temel amino asitler ve bol miktarda kalsiyum, demir ve fosfor içerir. 100 gram kinoa 372 kalori, 5,8 gram yağ, 69 gram karbonhidrat, 6 gram lif içerir.

Hasattan sonra tohumların saponin içerdiği için tadı acı olan kabuklarından ayrılması gerekir. Kinoa genellikle pirinç ile aynı şekilde pişirilir ve çok çeşitli yemeklerde kullanılır. Kinoa yaprakları, ıspanak gibi bir yapraklı sebze olarak da tüketilebilir, ancak bu şekilde satıldığı nadir görülür.

Ayrıca, 2013 yılı "Birleşmiş Milletler Bölge Ofisi" tarafından "2013 Kinoa yılı" ilan edilmiştir.




Read more