Sıvıların ve Gazların Kaldırma Kuvveti Nelere Bağlıdır?

SIVI ve GAZLARIN KALDIRMA KUVVETİ 
Sıvı içerisine kısmen veya tamamen batan cisimler sıvı tarafından yukarı doğru itilirler. 
Bu itme kuvveti, sıvıların cisimlere uyguladığı kaldırma kuvvetidir. 

Sıvıya batırılan bir tahta parçası yukarı çıkmak ister. Tahta parçasının tamamını batacak şekilde sıvı içinde tutabilmek için üstten bir kuvvet uygulamak gerekir. 

Cismi yukarı çıkmaya zorlayan kaldırma kuvveti, cisim tarafından yeri değiştirilen sıvının ağırlığına eşittir. Yeri değişen sıvının hacmi, cismin batan kısmının hacmine eşit olduğundan, kaldırma kuvveti. 

Fkaldırma = Vbatan . dsıvı . g 

bağıntısı ile hesaplanır. 

Cisimlere uygulanan sıvı kaldırma kuvveti sıvının öz kütlesine bağlıdır. Yukarıdaki şekillerde de görüldüğü gibi aynı cismin farklı sıvılardaki konumları farklı olabilmektedir. 

Sıvı içindeki serbest cisimlere ağırlık kuvveti ile kaldırma kuvveti etki eder. Bu iki kuvvet düşey doğrultuda ve zıt yönlü kuvvetlerdir. Cisimlerin sıvı içinde batmaları veya yüzmeleri yani sıvıdaki durumları bu iki kuvvetin büyüklüğüne bağlıdır. 

Saf su içine atılan yumurta dibe batar. Suya tuz ilave edilerek karıştırıldığında yumurta yüzmeye başlar. Bunun nedeni suya tuz karıştırıldığında suyun öz kütlesinin artması ve Fk = Vb . ds . g bağıntısına göre, kaldırma kuvvetinin büyümesi, dolayısıyla bileşke kuvvetin yukarı doğru olması ve yumurtayı yukarı yönde hareket ettirmesidir. 

Yüzen Cisimler 

Sıvıya bırakılan bir cismin hac- minin bir kısmı sıvı dışında kalacak şekilde dengede kalıyorsa bu cisme yüzen cisim denir. Cismin yüzebilmesi için öz kütlesi sıvının öz kütlesinden küçük 

(dcisim < dsıvı) olmalıdır. 

Yüzen cisim dengede iken cisme uygulanan kaldırma kuvveti ile cismin ağırlık kuvveti büyüklükçe eşit olur. Bir cisim sıvı içine iyice daldırılıp bırakılırsa tekrar bir kısmı sıvı dışında olacak şekilde yüzer. Böyle yüzen cisimlerde 

G = Fk olduğundan 

bağıntısı elde edilir. Bu bağıntıya göre cismin batan hacminin bütün hacmine oranı, cismin öz kütlesinin, sıvının öz kütlesinin oranına eşittir. 

Askıda Kalan Cisimler 

Hacminin tamamı sıvı içinde olacak biçimde bir yere temas etmeden dengede kalan cisimlere askıda kalan cisimler denir. Cismin askıda kalabilmesi için öz kütlesi, sıvının öz kütlesine eşit olmalıdır. (dcisim = dsıvı) 

Bu durumda cisim kabın tabanına bırakılsa bile cismin tabanla irtibatı kesilir. Yani askıda kalan cisim herhangi bir yere temas etmez. Askıda kalan cisim dengede olduğu için cisme uygulanan kaldırma kuvveti cismin ağırlığına eşittir. Fk = G 

Batan Cisimler 

öz kütlesi sıvının öz kütlesinden büyük olan 
(dcisim > dsıvı) cisimler sıvıya bırakıldığında bir engelle karşılaşıncaya kadar yoluna devam ederler. Bu tür cisimlere batan cisimler denir. 

Batan cisimlerin ağırlık kuvveti cisme etki eden kaldırma kuvvetinden daha büyüktür. 
Fk < G 

ÖZEL DURUMLAR 

Bir cismin aynı sıvı içinde hacminin tamamı batmak şartıyla kaldırma kuvveti cismin sıvı içindeki derinliğine bağlı değildir. 

Sıvı içine daldırılan bir cisim, havadaki ağırlığına göre, görünen ağırlığı kaldırma kuvveti kadar hafifler. Şekilde sıvı içindeki cismin görünen ağırlığı 

T = G – FK dir. 

Katı bir cisim kendi sıvısında yüzüyorsa, cisim eridiğinde sıvı seviyesi değişmez. 

Öz kütlesi sıvınınkinden küçük ya da sıvınınkine eşit olan cisimler, taşma seviyesine kadar olan sıvıya bırakıldıklarında ağırlıkları kadar ağırlıkta sıvı taşırırlar. Dolayısıyla kabın toplam ağırlığı değişmez. Öz kütlesi sıvınınkinden büyük olan bir cisim bırakılırsa, cisim batar ve taşan sıvının hacmi cismin hacmine eşit olmasına rağmen sıvının öz kütlesi cismin öz kütlesinden küçük olduğundan kap ağırlaşır.
Read more

Rutherford Atom Modeli Nedir?

http://www.bbc.co.uk/manchester/content/images/2008/09/10/rutherford_atomic_model_180x200.gif
Ernest Rutherford, fotoğraf plakası ile çevrilmiş yarım mikron kalınlığındaki bir altın plakayı alfa tanecikleri ile doğrusal olarak bombaladığında, alfa taneciklerinin çoğunun yön değiştirmeksizin altın plakasının arkasında kalan fotoğraf plakasına ulaştığını gözlemledi. Bununla beraber bazı alfa taneciklerinin ise büyük açılarla sapmaya uğradıklarını gözlemledi
Rutherford tarafından kullanılan altın plakanın kalınlığı yaklaşık olarak 2000 atomdan oluşuyordu ve alfa taneciklerinin çoğu arkadaki fotoğraf plağına 
ulaştığından altın atomları büyük boşluklardan oluşmalıydı. Kimi alfa  taneciklerinin sapmaları çok fazla olmasının nedeni atomun bir yerinde pozitif  yüklü alfa taneciklerini saptırabilecek güçte büyük kütleli bir bölge bulunmalıydı . Rutherford bu deneylerden sonra çekirdekli atom kuramını 1911 yılında açıkladı. 
Rutherford yaptığı deneylere göre bu pozitif yüklü çekirdeğin atomun çapına göre onbin kat daha küçük  olduğunu öne sürdü. Bugünkü bilgiler göre çekirdek çapı yaklaşık olarak 10-13 cm  kadardır. Rutherford atomu bir güneş sistemine benzeterek atom çekirdeğini güneşe, elektronları da gezegenlere benzetmiştir. 
Çünkü deney sonuçlarında anlaşıldığına göre  elektronlar atom çekirdeği etrafında bulunuyorlarsa, çekirdeğe düşmemek için  çekirdek etrafında dönmek zorundaydılar ve onları çekirdeğe çeken coulomb çekim  kuvvetine denk bir merkezkaç kuvveti ile hareket etmeleri gerekiyordu. Böylece  elektronlar gezegenler gibi yörüngelerinde bulunacaklardı Daha küçük  yörüngelerde dönen elektronların dönme peryodu daha küçük dolayısıyla yaydıkları  ışığın frekansı da daha büyük yörüngelerdeki hareket eden elektronların  yaydıkları ışık frekansına göre daha büyük olacaktır. Bir elektron ışıma  yaptıkça enerji kaybedeceğinden yörünge çapı da gittikçe küçülmelidir. 
Böylece  yaydığı ışığın frekansı gittikçe artmalıdır. Bir ışık kaynağında birden çok fazla sayıda atom vardır ve bu atomlardan bazıları ışık yayma işleminin bir basamağında iken, diğerleri başka basamaklarda bulunabilir. Böylece pratik olarak bütün dalga boylarında ışık yayması beklenir. Örneğin bir elektrik 
boşalması ile ışıklı hale getirilmiş hidrojen gazının sürekli bir ışık spektrumu vermesi beklenir. Halbuki beklenenin tersine, hidrojen ışığının spektrumu analiz 
edildiğinde belirli sayıda keskin çizgiler yani farklı farklı dalga boyları gözlenir.
Rutherford atom modelinin bir hatalarından biri atomu güneş sistemine benzetmesiydi. Bunun nedenini daha iyi anlayabilmek için hidrojen atomunu düşünelim.Hidrojenin elektronunun döndüğü yörüngenin çapını r, açısal hızını elektronun kütlesini m, elektron ve çekirdeğin yükleri e ve -e kadar olacağından, merkezkaç kuvveti için ve Coulomb çekim kuvveti için yazılabilir. Denge hali için olacaktır ki herhangi bir r değeri için elektronun 
açısal hızı bulunabilecektir. Böylece birbirinden çok farklı atomik çaplara sahip hidrojen atmları bekleyebiliriz. Bu sonuç hidrojen atomlarının ne fiziksel nede kimysal davranışlarında gözlenmez ve tüm hidrojen atomları büyüklükleri açısından birbirlerine benzerler. Bütün bu farklılıklar Rutherford atom modelinin eksik taraflarıdır.
Read more

Bohr Atom Modeli Nedir?

http://www.mysciencebox.org/files/images/Bohr%20model.img_assist_custom.jpg
Bohr yaptığı çalışmalarda Rutherford atom modeline göre, elektronların çekirdek etrafında dönmeleri ile enerji yaymaları sonucunda enerjilerinin azalacağını ve çekirdek üzerine düşeceklerini hesapladı, fakat böyle bir elektron düşmesi gerçekleşmediği için Rutherford atom teorisinin bazı yanlışlıklarının olması gerektiğini fark etti ve bu teoriye bazı eklemeler yaptığı yeni bir atom modeli ortaya attı.

Bohr atom modeline göre;
1. Elektronlar çekirdek çevresinde rasgele dairesel bir yörüngede değil, belli enerjiye sahip olan dairesel yörüngelerde bulunabilirler. Bu yörüngelere enerji seviyesi adı verilir.
2. Elektronlar bulundukları enerji seviyesinin enerjisine sahiptir. Enerji seviyeleri atom çekirdeğine yakınlığına göre n = 1, 2, 3, 4, 5, 6 gibi tamsayılarla veya K, L, M, N, O, P, Q gibi harflerle ifade edilirler.
3. Yüksek enerji düzeyinde bulunan bir elektron daha düşük enerji düzeyine geçerse fotonlar halinde ışık enerjisi yayar, tersi bir şekilde bir elektron bulunduğu enerji düzeyinden daha yüksek bir enerji düzeyine geçebilmek için dışardan enerji almalıdır. Bir atomun elektronları dışardan enerji alarak yüksek enerji düzeyine yükselirse bu atoma “uyarılmış atom” denir.
Read more

Mitoz ve Mayoz Bölünmenin Karşılaştırılması

http://www.fenokulu.net/portal/sayfalar/resimgalerisi/ResimDosyalari/mayozvemitozbolunmepano.jpg
MİTOZ

1. Vücut hücrelerinde meydana gelir.
2. Kromozom sayısı sabit kalır (2n).
3. İki yavru hücre meydana gelir.
4. Diploil hücreler oluşur (kemik, kas, kan, yaprak, çiçek...)
5. Bir tek hücre bölünmesi olur.
6. Sinapsis, tetrat ve crossing - over olayları gö­rülmez.
7. Yeni meydana gelen hücreler ana hücreyle aynı kalıtsal özelliğe sahiptir.

Mayoz
1. Eşey organlarında, üreme (eşey) hücreleri olu­şurken meydana gelir.
2. Kromozom sayısı yarıya iner (n).
3. Dört yavru hücre meydana gelir.
4. Haploit hücreler oluşur (sperm, yumurta, poleni
5. iki ayrı hücre bölünmesi olur.
6. Sinapsis, tetrat ve crossing - over olayları görülür.
7. Oluşan hücreler farklı kalıtsal özelliğe sahiptir
Read more

Elementler ve Sembolleri Nelerdir? Konu Anlatımı

·         Elementler tek cins atomu içeren maddelerdir.
·         Bileşikler ise değişik atomların belirli bir sayıda birleşmesi ile oluşan ve kendini oluşturan atom türlerinin özelliklerinden farklı özelliklere sahip maddelerdir.
·         Bazı moleküller aynı tür atom içerir. Molekül yapılı oldukları halde tek bir cins atom içerdikleri için bu maddelerde element olarak değerlendirilir. Bu durum oksijen ve azot gazı örneklerinde olduğu gibi daha çok gazlarda görülür.
·         Aynı cins maddelerin atomları aynı, farklı cins maddelerin atomları ise birbirinden farklıdır. Örneğin; Demir atomları ile Civa atomları birbirinden farklıdır. Bu fark atomu oluşturan parçacıkların farklı sayıda olmasından kaynaklanmaktadır.
·         Elementlerin türü değiştikçe içerdiği atomların büyüklükleri de değişir, dolayısı ile bunlar farklı atomlardır.
·         Günlük hayatımızda kullandığımız eşyaların yapıldıkları maddeleri incelersek bunların içinde en çok Demir, Alüminyum, mücevherler, Altın ve Gümüş, Oksijen, Hidrojen,Azot dan oluştuğu görülür.
·         Atomlar birbirlerinden büyüklük bakımından farklıdır.
Büyüklüklerine göre ilk 20 element ve sembollerin sırası şöyledir;
1.     Hidrojen                           (H)
2.     Helyum                              (He)
3.     Lityum                               (Li)
4.     Berilyum                            (Be)
5.     Bor                                    (B)
6.     Karbon                              (C)
7.     Azot                                 (N)
8.     Oksijen                             (O)
9.     Flor                                   (F)
10.   Neon                                 (Ne)
11.   Sodyum                             (Na)
12.   Magnezyum                       (Mg)
13.   Alüminyum                         (Al)
14.   Silisyum                            (Si)
15.   Fosfor                               (P)
16.   Kükürt                               (S)
17.   Klor                                   (Cl)
18.   Argon                                (Ar)
19.   Potasyum                           (K)
20.  Kalsiyum                            (Ca)

·         Bu 20 elementten başka günlük hayatta çok kullandığımız, fakat daha sonraki sıralarda bulunan bazı elementlerde şunlardır.
1.     Demir                                (Fe)
2.     Bakır                                 (Cu)
3.     Altın                                 (Au)
4.     Çinko                                 (Zn)
5.     Gümüş                               (Ag)
6.     Kalay                                 (Sn)
7.     Kurşun                               (Pb)
8.     Civa                                   (Hg)
9.     İyot                                  (I)
·         Uluslar arası bilim dili oluşturabilmek için ve hem de kolaylık sağlamak için elementler sembollerle gösterilir.
·         Ayrıca kimyasal olarak ifade edilmesi gereken bazı olaylar (kimyasal tepkimeler) element sembolleri ile daha rahat ifade edilir.
Örneğin; suyun oluşmasını anlatan tepkimeye bakacak olursak; oksijen atomunun 2 hidrojen atomuna bağlanarak su molekülünün oluştuğunu görürüz.
Bu ifadeyi kimyasal denklem olarak gösterirsek,
                        O + 2H   ---------- H2O           Şeklinde gösteririz.
ÖRNEK: BeCl2 bileşiğinin oluşmasını anlatan tepkimeyi gösteriniz.
Çözüm: Bileşikte bir tane Be atomu, iki tane Cl atomu ile birleşmiştir. Bu olay kimyasal olarak şöyle gösterilir
                        Be + 2Cl ----------- BeCl2
ÖRNEK:
I.                   Bir tane H atomu, bir tane F atomuna bağlanarak HF molekülünü oluşturur.
II.                 Magnezyum atomu iki tane klor atomuna bağlanarak MgCl2 molekülünü oluşturur.
III.                  Bir tane azot atomuna 3 tane hidrojen atomunun bağlanmasıyla NH3 molekülü oluşur.
Yukarıda verilen olayları kimyasal denklemlerle gösteriniz.
Çözüm:
I.                H + F      ------------- HF
II.             Mg + 2Cl ------------- MgCl2
III.        
N + 3H ----------------- NH3
Read more

Atomun Yapısı Nasıldır ? Konu Anlatımı

19. yüzyılın başında açıklanan, Dalton'un atom teorisi maddelerin bileşimi ve birleşme oranları hakkında temel gerçekleri aydınlatmıştır. O zamandan beri birçok buluşlar maddenin yapısı hakkında daha ayrıntılı bilgi vermiş olup bu sonuçları şu modern atom teorisinde toplayabiliriz:
• Her madde atom denilen çok küçük taneciklerden meydana gelmiştir.
• Verilen bir elementin atomları kimyasal olarak aynıdırlar, yani aynı özelliktedir.
• Farklı elementlerin atomları kimyasal olarak farklıdır.
• Aynı bir elementin atomları her zaman aynı kütleye sahip olmayabilir, fakat aynı elementin her örneği elementin kendine özgü olan bir belirli ortalama atom kütlesine sahiptir.
• Atomlar, kimyasal reaksiyonlarla bölünmezler, kaybolmazlar veya başka bir elementin atomuna dönüşmezler.
Atomda proton, nötron ve elektron adı verilen üç temel tanecik vardır. Bunların bazıları elektrik yüklü, bazıları ise nötr‘dür.
Atom tanecikleri çok küçük olduklarından bunların kütleleri ancak özel yöntemlerle ölçülür. Bu tanecikler için atomik kütle birimi adı verilen kütle birimi (a.k.b) kullanılır. Proton ve nötronun kütlesi 1 a.k.b.dir. Bunu aşağıdaki çizelgede şu şekilde gösterebiliriz.
Tanecik                               Yükü                            Kütlesi
Proton                                +1                              1 a.k.b
Nötron                                 0                               1 a.k.b
Elektron                              -1                               0 a.k.b
Çizelge    Proton, Nötron ve Elektronun Atomik Kütlesi
• Her atom dış kısmını meydana getiren eksi ( negatif) elektrik birimlerinden yani elektronlardan oluşmuştur. Elektronlar her cins atomda bulunurlar, hepsi birbirleri ile aynı kütle ve yüktedirler. Atomlarda elektronlar çekirdek kısmı dışındadırlar. Elektronların yerlerini tam olarak tespit etmek mümkün değildir. Elektronlar çekirdek etrafında sabit bir yol veya yörünge üzerinde hareket etmezler. Elektronların çekirdek etrafında bulunma olasılığının olduğu bölgelere "orbitaller" adı verilir.
•Atomun merkezinde atomun hemen tüm kütlesini meydana getiren artı yüklü çok yoğun bir çekirdek bulunur.
Elektron, kütlesi 9,1094 x 10–31 kg olan ve elektriksel olarak (-) eksi yüklü bir parçacıktır. Elektron "e" sembolü ile gösterilir.
Elektronun kütlesi en küçük kütleye sahip hidrojen atomu kütlesinin 1/1837 sidir. Şimdi de çekirdek içinde yer alan parçacıkları ele alalım. Aynı elementin bütün atomları aynı çekirdek yüküne sahiptirler, fakat aynı kütleye sahip olmayabilirler. Çekirdeğin yükü ve kütlesi elementten elemente değişir. Bu nedenle 109 çeşit element bilinmesine karşılık birkaç yüz çeşit çekirdek vardır. Bütün çekirdekler proton ve nötron olmak üzere iki çeşit temel tanecikten yapılmıştır. Proton ve nötrona çekirdekleri inşa edenler anlamına "nükleonlar" adı verilir. Proton, kütlesi 1,6726 x 10–27 Kg olan, bir elektron kütlesinin yaklaşık 1836 katı olan ve elektriksel olarak artı (+) yüklü bir parçacıktır. Proton "p" sembolü veya "H" ile gösterilir. Bir atomdaki protonların toplam sayısı elektronların toplam sayısına eşit olduğundan, normal halde atomlar elektrik yükü bakımından nötrdürler.
Read more

Madde Döngüleri Nelerdir?

Yaşama birliklerinde ve onun büyütülmüşü olan tabiatta canlılığın aksamadan devam edebilmesi için bazı önemli maddelerin kullanılan kadar da üretilmesi gerekmektedir.Doğada ekolojik önemi olan bu maddeler canlılar ve çevreleri arasında alınıp verilir.Bu maddeler güneş enerjisi yardımıyla belirliyörüngeleri izleyerek dolaşımlarını tamamlarlar.Maddelerin ekosistemdeki bu dolaşımınamadde döngüsü denir.Tüm maddeler döngü yoluyla sürekli olarak canlılar tarafından yeniden kullanılır.Canlılar için gerekli olup,devredilmesi gereken maddelerin en önemlileri;oksijen,su,azot,karbon,fosfor ve kükürttür. Bu madde döngülerindeki en önemli rolü saprofitler ve kemosentetik bakteriler üstlenmektedir. Çünkü bunlar doğada her an toprağa düşen organik artıkları ve cesetleri ayrıştırarak inorganik maddelere dönüştürürler.Daha sonra bu yollarla serbest kalan inorganik maddeler yeniden fotosentez ve kemosentez yoluyla kullanılır halegetirilir.Fotosentez ve kemosentez olaylarıyla tekrar inorganik maddeler organik maddelere dönüştürülür. Bu organik artıklar yaprak,odun,kaya parçaları ve hayvan leşleri olabilir.Doğada hiçbir zaman madde kaybı söz konusu değildir 
KARBON DÖNGÜSÜ

Canlı yapısının en önemli elementlerinden birisi karbondur.Bütün organik bileşiklerin temel yapı elemanıdır.Bunun için canlı organizmalar karbonlu bileşikleri kullanmak zorundadırlar.Karbon doğada hem mineral biçiminde (kömür,elmas,gaz halinde ya da suda çözünmüşdurumda karbondioksit olarak) hem de organik biçimde (canlı varlıklarca oluşturulanmoleküllerde) bulunur.Yeşil bitkiler güneşten gelen ışık ve doğadan absorbe ettikleri su ve karbondioksit molekülleri ile organik maddeleri sentezlerler.Bazı bakteriler ise besini kemosentez yoluyla üretirler.Bitki ve bazı bakterilerin sentezlediği organik maddeler arasında karbonhidrat önemli bir yer tutar.Karbonhidratları ve türevlerini,saprofit bakteriler absorbe ederek ve hayvanlar besin olarak tüketerek solunumda kullanmaları sonucu atmosfere serbest karbondioksit bırakırlar.

Gerek hayvanların gerekse mikroorganizmaların ölümleri sonucunda, toprakta ayrışmayabaşlayan vücut yapıları, metan bakterileri tarafından ayrıştırılarak CO' ye dönüştürülür ve atmosfere serbest olarak bırakılır.Şemada görüldüğü gibi CO , ışık ve su varlığında tekrarbitkiler tarafından fotosentez reaksiyonlarında kullanılır. 
Bunun dışında bitki ve hayvan ölüleri, toprağın çok derinlerinde, yüksek basınç ve sıcaklık etkisi altında petrol ve kömür gibi yapılara dönüşebilirler.Petrol ve kömür, insanlar tarafından enerji ihtiyaçları için kullanılırken yine açığa karbondioksit (CO ) ve karbonmonoksit (CO) gazları çıkar. 

AZOT DÖNGÜSÜ

Tek hücreli olsun çok hücreli olsun doğadaki tüm canlılar, yapılarına aldıkları besin maddeleri ile amino asit ve bu amino asitlerden de protein sentez ederler.Protein sentezi için gereken ana elementler ise karbondan sonra azottur.Azot gerek proteinlerin gerekse
DNA ' nın moleküler yapısı için gerekli olan çok önemli bir elementtir.Canlılar bunun için azotu kullanmak zorundadırlar.

Atmosferde %78 gibi yüksek bir oranda azot vardır.Fakat çoğu canlı atmosferdeki serbest azotu doğrudan kullanamaz.Azotun önce bakteriler,su yosunları ve bazı likenler tarafından aşka elementler-le birleştirilerek nitratlara dönüştürülmesi gerekir.Havadaki azotgazı, topraktaki azot tutucubakteriler tarafından nitratlara dönüştürülür.Bitkiler büyümeleri için gerekli azotu sağlamak için nitratları soğururlar.Hayvanlar bu bitkilerle beslenirler. Bakteri ve mantarlar,ölü bitki ve hayvanları toprağa amonyum bileşikleri yayarak çürütürler. Nitrat tutan bakteriler bu amonyum bileşiklerini, daha sonra bitkilerde kullanmak için nitrata dönüşen,nitrite dönüştürürler.Nitrat bozan bakteriler azot bileşiklerinin yeniden azot gazına dönüşmesini sağlarlar (denitrifikasyon).
Atmosfere serbest bırakılan azot, diğer mikroorganizmalar yada mantar, yosun vb. gibi canlılar tarafından absorbe edilerek protein sentezinde kullanılırlar.Bitkilerin kendileri de azotu kullanıp protein sentezlediği gibi, hayvanlar tarafından tüketilerek sindirildikten sonrayapılarındaki azotla yine protein sentezi gerçekleştirilir.
Ayrıca yıldırımve şimşek gibi gibi doğa olayları toprağa azot bağlanmasında etki ederler.

SU DÖNGÜSÜ

Su, bazı doğal kuvvetler ve hava hareketleriyle atmosfer ile yer yüzündeki karalar ve sular arasında sistemli bir şekilde hareket etmektedir.Buna su döngüsü veya hidrolojik dolaşım denir.Güneş enerjisinin ısıtmasıyla ,çeşitli kaynaklardan atmosfere çıkan su buharı;yağmur,kar, dolu gibi yağış biçimleriyle yeniden yer yüzüne döner.Bu suyun bir miktarı yer altı sularına karışırken,daha büyük bir kısmı,göl ve deniz gibi kaynaklarda birikir.Su döngüsü de,öteki tüm döngüler gibi süreklidir.Bitkiler de terleme ile su döngüsüne katılır.Yer yüzündeki bütün sular,su döngüsüne katılmaktadır.Yani,denizlerden buharlaşan su,yağış olarak yer yüzüne dönmekte, bir kısmı yüzeysel sularda birikip ,bir kısmı da yer altı sularına karışmaktadır. Yer altı sularının son toplanma yeri ise deniz ve okyanuslardır.Burada toplanan sular,su döngüsüne devam eder (uzun su devri).Deniz ve okyanuslardan buharlaşan suyun karalara geçmeden tekrar yağmur, kar,dolu, biçiminde deniz ve okyanuslara geçmesine kısa su devri denir.Buharlaşma ve terleme yoluyla yükselen su,bulutlarda yoğunlaşır.Bunun sonunda da yağış oluşur.Yağış olarak geri dönen suyun bir kısmı yüzey sularında (göl ve denizlerde) depo edilir.
Diğer kısmı yer altı sularına karışır.Toprağa giren su , yer altı suyu olarak tekrar denizlere akar. Bu şekilde su döngüsü tamamlanmış olur.

OKSİJEN DÖNGÜSÜ

Oksijen,değişik biçimlere dönüşerek doğada sürekli bir döngüiçerisindedir.Havada gaz, suda ise çözünmüş olarak bulunan oksijen,serbest halde azottan sonra en çok bulunan elementtir.Hayvanların ve basit yapılı bitkilerin,solunum yoluyla aldıkları oksijen hidrojenle birleşince su oluşur.Bu su, daha sonra dışarıya atılarak doğaya verilir.Ortamdaki karbondioksit, algler ve yeşil bitkiler tarafından fotosentez yoluyla karbonhidratlara dönüştürülür,yan ürün olarak da oksijen açığa çıkar.Dünyadaki sular,biyosferin başlıca oksijen kaynağıdır.Oksijenin yaklaşık %90’ ının bu sularda yaşayan alglerce karşılandığı tespit edilmiştir.Diğer döngülerde de bazı aşamalarda oksijenin yer aldığı bilinmektedir.
Atmosferdeki oksijen oranı sabittir.Çünkü solunum durmayan bir olaydır ve bütün canlılar tarafından gerçekleştirilmektedir.

FOSFOR DÖNGÜSÜ

Fosfor da, canlılar için gerekli temel maddelerdendir.Hücrelerde nükleik asitlerin enerji aktarımlarını sağlayan adenozin trifosfat(ATP) maddesinde,hücre zarının yapısında,ayrıca kemik ve dişlerin yapısında bulunur.Fosfor diğer elementler gibi doğada bileşikler halinde bulunur.Fakat bu bileşikler suda kolay çözünmezler.Fosfor bileşikleri özellikle kemik,diş,kabuk gibi hayvansal atıklarda ve doğal kayaçlarda bulunurlar.Bu bileşikler suda çözünmedikleri için diğer bazı bileşiklerle reaksiyona girerler.Bu bileşiklerin başında nitrat ve sülfirik asit yer alır.
Suda kolay kolay çözünmeyen fosfatlı bu bileşikler bu yolla çözülürler ve oluşan bu fosfat tuzları bitkiler tarafından absorbe edilebilirler.Bitkilerin hayvanlar tarafından besin olarak tüketilmesiyle fosfor dolaylı yoldan hayvanlara geçmiş olur.Fosfat,organizma artıkları ile toprağa geçer ya da çözülmeyen bileşikler şeklinde diş,kemik ve kabukların yapısına katılırlar.
Fosfat, kuş ve balıkların kemiklerinde de bulunduğu için, bu hayvanların ölmesi halinde fosilleri kayaçlara gömülebilir.Fosfat bileşiklerini ihtiva eden bu kayaçlar, yeryüzü hareketleriyle parçalanmaya uğrayarak tekrar doğaya karışabilir.Bunun yanında volkanik faaliyetlerle magma tabaasından yeryüzüne ilave olarak fosfat kazandırılabilir.Yine bazı tür bakteriler ortamda bulunan fosfatlı bileşikleri kemosentez reaksiyonlarıyla işleyerek çözünebilen fosfat tuzları (CaHPOve CaSOgibi) haline getirebilirler.
Fosfor döngüsünün temelini,fosforun karalardan denizlere veya denizlerden karalara taşınması oluşturur.Fosfatlı kayalardaki fosforun bir kısmı,erozyon yoluyla suda çözünmüşhale gelir.Bu inorganik fosfat ,bitkilerce,suda çözünmüş ortofosfat biçiminde alınır,organik fosfatlara çevrilir.Beslenme zinciriyle otobur ve etobur hayvanlara aktarılır.Bitki artıkları, hayvan ölüleri ve salgılarındaki organik fosfatlar,ayrıştırıcı mikroorganizmalar yardımıyla inorganik duruma çevrilir.Böylece yeniden bitkilerce alınmaya hazırdır.Jeolojik hareketlerdenbaşka,fosforun denizlerden karalara dönüşü,balıkçılık ve balık yiyen deniz kuşlarının dışkıları yoluyla olur.
 KÜKÜRT DÖNGÜSÜ

Kükürt,toprakta ve proteinlerin yapısında bol miktarda bulunur. Fakat bitkiler kükürdü sülfatlara çevrildikten sonra kullanabilirler. Kükürt içeren proteinler,önce topraktaki çeşitli organizmalar aracılığıyla kendilerini oluşturan aminoasitlere parçalanır,ardından aminoasitlerdeki kükürt başka bir dizi toprak mikroorganizması yardımıyla hidrojen sülfüre dönüşür.Hidrojen sülfür oksijenli ortamda,kükürt bakterileri aracılığıyla önce kükürde sonra sülfata çevrilir;sülfatlar da başka bakteriler tarafından yeniden hidrojen sülfüre dönüşür.Eğer bitki veya hayvan ölürse,yapılarındaki proteinin parçalanmasıyla kükürt H S şeklinde açığa çıkar.H S kükürt bakterileri tarafından önce S O‘ye daha sonra da Oiyonuna dönüştürülür.SO iyonları,bazen doğada serbest olarak reaksiyona girerek sülfatlı bileşikleri de verebilirler.Organizmalar tarafından alındığı takdirde kükürt içeren iki aminoasit olan Sistein ve Metionin’nin yapısına katılırlar.

MADDE DÖNGÜLERİNİN YARARLARI
Tüm canlılar dünyanın yüzeyinde ya da yüzeye çok yakın ince bir toprak katmanında yaşarlar ve güneş enerjisinin dışındaki gerekse-nimlerini bu katmanın içerdiği kaynaklardan karşılarlar. Eğer yaşa-mın sürmesi için gerekli olan su,oksijen ve diğer maddeler sadece bir kez kullanılmış olsaydı hepsi şimdiye kadar tükenmiş olurdu.
Doğanın tüm işlevlerinin çevrimler halinde düzenlenmiş olması bu işlevlerin sonsuza dek yinelenmesini sağlamaktadır.Hava,su,toprak,bitkiler ve hayvanlar arasında sürekli bir alışveriş olması yeryüzünün tüm zenginliklerinin tekrar tekrar kullanılabilmesine ve böylelikle yaşamın sürmesine olanak verir.
Su Döngüsü :

Dünya üzerinde su döngüsü olmasaydı canlıların yaşama olanakları ortadan kalkardı.Örneğin;dünya üzerine ortalama olarak yılda 1000 mm yağış düşmektedir.Eğer su döngüsü olmasaydı bu miktar sadece 24 mm olacaktı.Çünkü havada buhar halinde tutulan su ancak 24 mm yağış verebilecek miktardadır.Bu nedenle ancak su döngüsüyle bir su damlacığının buharlaşması ve yağış halinde yer yüzüne düşmesi olayı yılda 40-42 kez tekrarlanarak yıllık ortalama 1000 mm yağış meydana getirebilmektedir.

Karbon ve Oksijen Döngüsü :
Bir dönümlük şeker kamışı her yıl atmosfer tabakasından 20 ton kadar karbondioksit kullanılır.Bitki ve hayvan enerji elde etmek için organik maddeleri yıkar.Karbondioksit ve suya kadar parçalanır.Hücre solunumu denen bu olay sonucunda oluşan karbondioksit tekrar atmosfer tabakasına verilir. Bu örneğin tersine bir şekilde olsaydı yani karbon devri gerçekleşmeseydi oluşabilecek en önemli olumsuz sonuç atmosferdeki oksijen ve karbondioksit dengesinin bozulması olurdu. Oksijen miktarı kısa bir süre içerisinde tükenirdi. Çünkü canlıların tükettiği oksijen,bitkiler tarafından sağlanama- yacaktı.Yine buna bağlı olarak atmosferdeki karbondioksit gazı fazlalığından canlıların sonu gelirdi.

Azot Döngüsü:

 Tüm canlıların büyümek için gerekli olan proteinleri üretebilmek üzere azota(nitrojen) gereksinimleri vardır.Azot oldukça karmaşık bir yoldan sağlanır.Soluduğumuz havanın yaklaşık olarak % 78 ini oluşturmasına karşın canlılar tarafından gaz biçimiyle kullanılamayan azotun önce nitritlere daha sonra da nitratlara dönüşmesi gereklidir.Eğer azot döngüsü tamamlanmasıydı;nitrit, nitrat ve azot üretilemez birbirlerine çevrilemezdi.Dolayısı ile azot içeren bitkiler olmazdı buna bağlı olarak da protein sentezlenemezdi ve canlılar protein ihtiyacını karşılayamazlardı.

 Kükürt Döngüsü:

 Kükürt de azot,karbon ve diğer elementler gibi yaşam için gerekli olan elementler arasındadır.Bitkiler kükürdü SOşeklinde topraktan absorbe ederek H S ‘e çevirirler.Daha sonra kükürdü de proteinlerin yapıtaşı olan aminoasitlerin sentezinde kullanırlar.Eğer kükürt döngüsü olmasaydı canlılar için gerekli olan proteinsentezlene- meyecekti.Canlılar yaşamları için gerekli proteinlerden yeteri kadar alamayınca hızla ölmeye başlayacaklardı.

Fosfor Döngüsü:

Fosfat canlıların diş,kemik ve kabuk kısımlarında bulunması gereken bir maddedir ve bu ancak fosfor döngüsü sayesinde çeşitli aşamalardan geçerek; kayaçlardan,deniz kabukları ve kayıp kalıntılardan elde edilir.Eğer fosfor döngüsü gerçekleşmeseydi ya da sözünü ettiğimiz aşamalarda kullanılan P bağlayan bakteriler olmasaydı hayvan ve bitki artıklarındaki protein ve diğer bileşiklerin ayrışması mümkün olmayacaktı.Bu nedenle artıklar sonsuza kadar hiç bozunmaya uğramayacaktı ve doğada sürekli bir madde kaybı meydana gelecekti.
Read more

Mantarların Özellikleri Nelerdir?

http://www.yenimakale.com/resim/mantar_semasi.jpg
Mantarlar, yüksek yapılı bitkiler gibi kök, gövde ve yaprak gibi organlara sahip değillerdir.
Hücrelerinin etrafında belirli bir hücre çeperi vardır
Sporla çoğalırlar.
Genellikle hareketsiz oluşları nedeniyle bitkilere benzer canlılardır.
Asidik ortamı severler.
Birden çok çekirdek taşırlar.
Ekmek ve peynir küfleri, mayalar ve şapkalı mantarlar bu gruba girerler. Şapkalı mantarların çeşitli türleri ülkemizde doğal olarak yetişir.
Hetetrof canlıdır.

Sıcaklık İsteklerine Göre
PSİKROFİLLER:Soğuk ortamı severler.
MEZOFİLLER:Orta sıcaklık ortamı severler.
TERMOFİLLER:Yüksek sıcaklık ortamını severler. 

Çevresel İsteklerine Göre 
Ortam ısısı
Nem durumu
Asiditesi
FUNGİLER
Klorofil bulundurmazlar.
Bitkilere benzer hareketsizdir.
Işığa gereksinim duymazlar karanlığı severler.
Hetetrofdurlar.
Read more

Bitkilerin Sınıflandırılması, Bitki Çeşitleri Nelerdir?

Bitkiler üremelerine göre sınıflandırılır. Çoğalmalarındaki farklılığa göre ikiye ayrılan bitkiler, çiçekli bitkiler ve çiçeksiz bitkiler olmak üzere iki ana başlık aştında  sınıflandırılır;
1.Çiçekli Bitkiler
En gelişmiş bitki grubudur. Tohum ve meyve oluşturarak çoğalırlar.
Çiçekli bir bitki dört farklı kısımdan oluşur;
a) Kök:
Bitkinin dik durmasını ve toprağa bağlanmasını sağlar. Topraktan su ve minerallerin alınmasını sağlar. Kök üç kısımdan oluşur .(Ana kök, Yan kök, Emici tüy)
b) Gövde:
Bitkinin toprak üstünde kalan, dalları, iletim boruları, yaprakları, çiçekleri ve tomurcukları üstünde bulunduran organa gövde denir. Besin üretimi, besin depolanması ve madde iletimi fotosentez ile yapılır. Temel olarak iki çeşit gövde vardır.(Otsu gövde, Odunsu gövde)
c) Yaprak:
Çoğunluğu damarlı ve geniş yapılı olup yeşil rengi sağlayan organlardır. Üzerinde stomalar(gözenekler) bulunur. Bu stomalar gaz alışverişini sağlar. Hücreleri fazla sayıda kloroplast içerir.
d) Çiçek:
Bitkilerin eşeyli üremeyi sağlayan organına çiçek denir. Çiçekler temel olarak aşağıdaki kısımlara ayrılır;
Çanak yaprak: Yeşil renkli olup içerisindeki çiçek kısımlarını dış etkilere karşı korur.
Taç yaprak: Renkli ve hoş kokulu olup böceklerin dikkatini çekerek tozlaşmanın yapılmasını sağlar.
Tozlaşma: rüzgâr, su gibi doğa olayları sonucunda olur.
Erkek organ: Özel bölünmeler yaparak polenlerin fazla sayıda üretilmesini sağlar.
Dişi organ: Vazo şeklinde olup bitkinin orta kısmında bulunur. Yumurtaların oluşturulmasını ve döllenmesini sağlar.
2) Çiçeksiz Bitkiler
ciceksiz-bitkiler
Nemli yerlerde yaşarlar ve fotosentezle besin üretirler. Spor keseleri ile çoğalırlar. Kök, gövde
ve yaprakları çiçekli bitkilere göre çok gelişmemiştir.
İki ana grubu bulunur;
a) Damarlı Olanlar:
Kök, gövde ve yaprakları basit yapılıdır. Madde taşımasını iletim demetleriyle yaparlar.Döl almaşı ile çoğalırlar. Örnek olarak eğrelti otu ve kibrit otları verilebilir.
b) Damarsız Olanlar:
Kök, gövde ve yaprak bulundurmazlar. İletim demetleri yoktur. Döl almaşıyla çoğalmalarını gerçekleştirirler. Su ve kara yosunları bu gruba girer.
Read more

Dünyamızın Şekli Nasıldır? Dünya'nın Özellikleri

Dünya’mız , kutuplardan basık, ekvatordan şişkin bir görünüme sahiptir. Dünyanın bu şekline “Geoit” denir. Dünya’mız tam ortasından geçtiği düşünülen bir eksen etrafında dönmektedir. Dünyamız, güneş sisteminin 9 gezegeninden biridir. Güneş'in çevresinde dolanır. Küre şeklinde olup; kutuplardan biraz basıktır. Eksenin Dünya'yı deldiği varsayılan noktalar kutup noktalarıdır. Dünya, bu eksen etrafında batıdan doğuya doğru döner.Ekvator Dünyamızı iki eşit parçaya böldüğünü varsaydığımız çizgiye Ekvator denir. Ekvatorun kuzeyinde kalan bölümüne Kuzey Yarımküre, güneyindekine ise Güney Yarımküre denir.

Ekvatorun 23 27' kuzeyinden geçen enlem çizgisine Yengeç Dönencesi adı verilir. Ekvatorun 23 27' güneyinden geçen enlem çizgisine ise Oğlak Dönencesi denir.Kutup daireleri, ekvatorun 66 33' kuzey ve güney enlem çizgilerinden geçen dairelerdir.Bu dairelere Aydınlanma Dairesi denir. Güneş ışınları Yengeç Dönencesine dik geldiğinde yurdumuzda yaz mevsimi; Oğlak Dönencesine dik geldiğinde ise kış mevsimi yaşanır. 

Dünyamızı çepeçevre kuşatan 10.000 km kalınlığındaki havanın yapısında %78 Azot, %21 Oksijen, %1 de Su Buharı, Karbondioksit, Ozon, Toz bulunmaktadır.

İklim olayları atmosferin ilk 12 km'sinde oluşur. Güneş ısısının bize gelen kısmı %43'lük kısmıdır. Geri kalanı atmosferin katmanlarınca tutulur. Bizi ısıtan; Güneş'in Dünya'dan yansıyan ışınlarıdır. Dolayısıyla havanın üst katmanları daha soğuktur. Yaklaşık her 100 m'de 0.5 derece düşer.

Dünyamızın ısınmasına göre üç ısı kuşağı vardır:

Sıcak Kuşak: Dönenceler arasındaki bölgedir. Burada sadece yaz mevsimi vardır.

Soğuk Kuşak: Kutup noktaları ile kutup daireleri arasında kalan bölgedir. Buralarda sadece kış mevsimi yaşanır.

Ilıman Kuşak: Dönencelerle kutup daireleri arasında kalan bölgeler. Buralarda dört mevsim yaşanır.
Read more

Periyodik Cetvel Nasıl Oluşmuştur?

Periyodik Cetvel 19. yüzyıl başlarında kimyasal çözümleme yöntemlerinde hızlı gelişmeler elementlerin ve bileşiklerin fiziksel ve kimyasal özelliklerine ilişkin çok geniş bir bilgi birikimine neden oldu.
Bunun sonucunda bilim adamları elementler için çeşitli sınıflandırma sistemleri bulmaya çalıştılar.

Rus kimyacı Dimitriy İvanoviç Mendeleyev 1860′larda elementlerin özellikleri arasındaki ilişkileri ayrıntılı olarak araştırmaya başladı.

1869′da, elementlerin artan atom ağırlıklarına göre dizildiklerinde özelliklerinin de periyodik olarak değiştiğini ifade eden periyodik yasayı geliştirdi ve gözlemlediği bağlantıları sergilemek için bir periyodik tablo hazırladı.
Read more

Sarımsak Çayı Nedir? Nasıl Yapılır, Yararları

Sarımsak çayı en çok yağ fazlalığı bulunan kişilerin tercih ettiği bir zayıflama çayı olarak öne  çıkmaktadır. Çünkü sarımsak çayı içerisinde yağları yakmaya yarayan bir çok etken madde bulunmaktadır. Ünlü Holywood yıldızı Angelina Jolie tarafından zayıflamak amacıyla kullanılması ve 11 kilo vermesini sağlaması ile gündeme gelen ve gittikçe yaygınlaşan sarımsak çayı ile yağ yakımı, Ender Saraç tarafından hastalarına kullanılmaktaymış. Sarımsak çayı ile yağları yakmaya yarayan bu uygulama, kilo verdirmekte ve yağları yakan etkisi ile bir an önce forma girmek isteyenlere ilaç gibi geliyor.
Read more

Yolsuzluk Operasyonunda Kimler Göz Altına Alındı ?

Gözaltına alınanlardan bazıları:

- Muammer Güler'in oğlu Barış Güler

- Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kaan Çağlayan

- Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar

- Ebru Gündeş'in kocası Reza Zerrab

- Ali Ağaoğlu

- Osman Ağca

- Taş Yapı'nın sahibi Emrullah Turanlı

- Halk Bankası Genel Müdürü  Süleyman Arslan

- Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir

- Ekonomi Bakanının Özel Kalem Müdürleri M.B.K ve O.K,

- Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Danışmanı Songül S.

- Çevre Şehircilik Genel Müdürü M.A.K
Read more

Zeynep Alkan Kimdir?

Zeynep Alkan 1998 Yılında İstanbul'dA doğmuştur. 

Vine fenomenler kervanın en son ve en popüler olanlarındandır. 

Hamdi Alkan ve Canan Hoşgör çiftinin kızlarıdır.

Resmi Twitter Hesabı ; https://twitter.com/zeynepalkan98

Instagram : zeynepalkanz

Vine Videolarına da http://seenive.com/u/950133887948972032 bu hesaptan ulaşabilirsiniz.




Zeynep Alkan Fotoğrafları







Read more

Milk & Sugar feat. Maria Marquez - Canto Del Pilon [ Türkçe Çeviri ]


Dale duro a ese pilon,
Ver şu sert direği
Que se acabe de romper,
Bu ara bitti
Que en el monte hay mucho palo,
Bu ağız çok birikti
Y papa lo sabe hacer.
Ve baba biliyor

Ya me duele la cabeza
Şimdi başım ağrıyor
De tanto darle al pilon ,
Her ikiside direk
Para engordar un cochino
Bir domuz sergilendi
Y comprarme un camison.
Ve bu gecelik satılık

 
All arriba en aquel cerro
Herkes bu tepeye
'T un matrimonio civil,
Bu sivil evliliği
Se casa la bemba e burro,
Bemba ve maymun evde
Con el pescuezo 'e viol?n.
Birlikte kemanla eğlenelim

Y la zoqueta se cree,
Ve  zoquetalar inandı
Que todo se lo merece
Onların hepsi hak etti
Y vive en un pe'azo 'e rancho
Ve onlar çiftlikte yaşıyor
Que el viento se lo estremece.
Rüzgarın sallantısıyla

Yo no quiero hombre casa'o,
Casao adamı olmak istemezdim
Porque 'jiede' a mata dura,
Çünkü jiede sert öldürür
Yo lo quiero solterito,
Slterito isterim
Que huele a pia madura.
Olgun olsun isterim

Dale duro a ese pilon,
Ver şu sert direği
Que se acabe de romper,
Bu ara bitti
Que en el monte hay mucho palo,
Bu ağız çok birikti
Y papa lo sabe hacer.
Ve baba biliyor


*zoqueta Meksika'da bir kabile
* bemba bir balık türü
*'jiede ne olduğunu bende bilmiyorum :D içki galiba yada kahve emin değilim

Read more

Tuğba Yurt Kimdir?

02.09.1987 yılında Belçika’da dünyaya geldim. Bursa’da yaşıyorum.11 yaşından itibaren Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarın ’da klasik batı müziği eğitimi almaya başladım.

  Viyola çalıyorum. Uzun yıllar Bursa Senfoni Orkestrasında viyola çaldım ve yurt dışında çeşitli konserlerde farklı orkestralar ile görev aldım. Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndan mezun oldum. 

  Halen viyola dalında yüksek lisansıma devam etmekteyim. Yaklaşık 8 yıldır sahne alıyor, şarkı söylüyorum.








Read more