2013 - 2014 9.Sınıf Türk Edebiyatı Sayfa 32 - 45 Soruları ve Cevapları Fırat Yayıncılık

Sayfa 32 
 HAZIRLIK 
1.       Her iki metin de edebi metin örneğidir. Biri manzum diğeri mensur(düzyazı) örneğidir.
Manzum olan metin belirli bir mısra örgüsü, kafiye düzeni ve nazım birimi vardır. Düzyazı da ise bir olay örgüsü, kişi, zaman, mekan  ve anlatıcı unsurları vardır.
      2.Hayır,devam etmez. Çünkü bu bir dizidir. Gerçek hayatla birebir ilgili değildir.
     3.  Destan , masal, hikaye ,roman hepsi  olay dayalı metin türüne girer. Olaya dayalı metinlerin temelini destanlar oluşturur. Daha sonra diğer olaya dayalı metinlerin ortay çıkmasına öncülük etmiştir.
Sayfa 33
1.acevap . İnsanın kendisi ve dış dünya ile ilgili yaşantılarını anlatmak.
b. Sanatsal özellik vardır.
c.Sanat etkinliklerinin düzenleniş amacı insanda estetik zevk ve heyecan uyandırmadır.
c. Edebi metinler duygu ve düşünceleri daha güzel ifade etme, sanat yapmak amacıyla yazılırlar.
2.a.Evet, geçebilir.Nur hayat hanım’ın oğlu Paris’e gidip uzun zaman geri gelmeyen biridir. Orada sıkıntılı günler geçirmiş birçok ülke gezmiştir. Sanattan anlayan birisidir.
b. Kapılarda tokmak olduğunu bugün bunun yerine daha çok zil kullanılıyor. Trenden uçaktan, otellerden bahsediliyor. Evler kiremit çatılı, evlerde koltuklar ve sedir var. Bütün bunlar  o dönemin sanat eserine yansıyan özellikleridir. Gündelik hayatın gerçekleridir. Kocası ölüp oğluyla tek başına yaşayan bir kadın var. Daha sonra bu çocuk annesini yalnız bırakıp Paris’e gidiyor. Bütün bunlar gerçek hayatın yansımalarıdır.
c. Kurmaca metindir. Çünkü bu metindeki kişi, zaman , mekan ve olay gerçek hayatta birebir yaşanmamış olabilir. Yazar kafasında kurguladığı olayı gerçek yaşamdan alınmış bir kesit gibi sunmuş.
3.a. Evet. Metinde dilme getirilen gerçeklik bir kişiye ait bir gerçekliktir. Çünkü bu olay o kişinin başından geçmiş bir olaydır.


b. kurmaca metinlerde olay her ne kadar  tikel ise de bunu günlük hayatta herhangi bir kişinin başından geçen bir olay olarak da düşünebiliriz. Okuyucu bu olayı kendi başından geçen bir olayla özdeşleştirebilir. Bu açıdan bakılınca tümeli ilgilendirir.
4.Üzüntü, burukluk  uyandırdı. Hüzünlendik. Bu olay televizyon ya da gazetede dhaber olarak duyulabilecek bir olay olabilir.
5.
Hikayedeki olay nedir?
Annesiyle birlikte yaşayan bir gencin Paris’e gidip uzun yıllar geri dönmemesi , eve dönünce  annesinin öldüğünü öğrenmesi
Bu olayı yaşayan kişiler kimlerdir?
Nur hayat hanım ve oğlu
Olay ne zaman yaşanmıştır?
Net bir tarih ve zamn ifadesi yoktur. Ama uzun bir zaman dilimi içinde yaşanan bir olaydır.
Olay nerede yaşanmıştır?
Paris’te ve çocukluğunda yaşadığı mahallede geçmektedir.

b. Bu bilgiler metnin tamamına yayılmıştır. Paragrafları birbirine bağlayan unsurlar, yapıyı oluşturan unsurlardır. Yani zaman, mekan, kişiler ve olay örgüsü.
c.Yapıyı oluşturan unsurlar; Olay örgüsü, zaman, mekan, kişilerdir.
6. Sevdiklerinden  ayrı kalan bir insanın yaşadığı pişmanlık.  Hikayenin oluşturulma sebebi sanat yapmaktır.
7. a ve d şıkları yani duygusal ve anlatımsal işlev ile edebi ve ya şiirsel işlev
8a..vurmak, kapılmak ve suyu çekilmek sözcükleri mecaz anlamda kullanılmış.
  b.Mecaz anlamın oluşmasını sağlar. Dallara su yürür ,baca tütüyor  (duman tüter)ifadelerinde var.
9. Edebi metim her okunduğunda insanda ayrı çağrışımlar uyandırır. Bu edebi bir metnin özelliğidir. İnsan metni okuduğu zamandaki ruh haline göre değişik duygular içine girebilir.
10.merdivenlerden bahçeye inince taş duvar bir uçtan öbür uca uzanıyordu. Duvarın üstündeki duman kayboldu.
Her sözcük kullanıldığı yere göre değişik anlamlar kazanabilir. Bu sözcüğün kullanımına bağlıdır.bir de metinde anlatılan duruma bağlıdır.
11.bir hikaye böyle başlamaz. Masal olurdu.yapıyı oluşturan unsurlar yönüyle benzerlik gösterir.
12. hazırlık bölümündeki şiir _____________coşku ile dile getirme
     Pandomim sanatçısının oynadığı tiyatro_____________gösterme
     Okuduğunuz hikaye___________________anlatma
13. siz tamaalyınız.
14. Günümüzde yaşanmış bir hikayedir. Çünkü uçak günümüzde kullanılan bir taşım aracıdır.

SAYFA 37
ANALAM YORUMLAMA
1.       hayır anlatılamazdı. Çünkü emir ve istek ifadeleri bu anlatıma uygundur.
2.       Yaptığın hatalardan dolayı pişmanlık duyma
3.       Edebi metinlerde yan anlam anlatımı daha güzel ve etkili kılmak için kullanılır.
4.       Size kalmış.
DEĞERLENDİRME
1.D, Y, D,Y,D,D
2.       SANAT YAPMA, ESTETİK ZEVK VE HEYECAN UYANDIRMA
3.       E
4.       …..METİN…ANLAM….SÖZCÜK ….KAZANIR.
…..ANLAMLI….
SAYFA 38.
ÖLÇME DEDEĞERLENDİRME
!. sanat eseri kurmaca on ilham veren nesne gerçektir. Sanat eseri estetik zevk ve heyecan uyandırma amacı güder, nesne ticari amaçlı olabilir.
2.D
3.B
4.ÇÜNKÜ SANAT ESERİ BİRİK VE TEK OLANDIRÇ AYNISINDAN BİRDEN ÇOK VARSA BU SANAT ESERİ OLMAK TAN ÇIKAR.
5.RESİM----------------ÇİZGİ VE RENK
ROMAN-------------SÖZ
HEYKEL-------------TAŞ
ŞARKI-------------SES
6.DUYGU VE HEYCAN DİLE GETİRME-------HEYECANA BAĞLI İŞLEV
GÖDERGEYİ OLDUĞU GİBİ İFADE ETME---GÖNDERGESEL İŞLEV
İLETİNİN İLETİSİNİ KENDİNDE TAŞIMA-----ŞİİRSEL İŞLEV
DİL İLE İLGİLİ BİLGİ VERME --------- DİL ÖTESİ İŞLEV
7.hayır aynı amaçla kullanılmaz. Tarihi metinler bilgi vermek amacıyla yazıldığı için dil burada gerçek anlamıyla  kullanılır. Edebi eserde ise yan ve mecaz anlam ağırlıklı kullanılır.
8.her okuyan ondan ayrı bir şey çıkarır. Bu okuyucuya zevk verir.
9. okuyucuya iletmek istediği mesaj ile bir iletişim arcıdır.

10…
Read more

2013 - 2014 9.Sınıf Türk Edebiyatı Sayfa 29 - 31 Soruları ve Cevapları ( Fırat Yayıncılık )

1.Birinci metinde kelimeler bir araya gelerek cümleleri, cümleler bir araya gelerek paragrafı (metni) oluşturmuşlardır.
İkinci metinde kelimeler bir araya gelerek cümleyi oluşturmuşlardır.
Üçüncü metinde ise sözcükler bir cümle yapısından uzaktır. Mısra örgüsü içinde metni meydana getirmişlerdir.
2. yukarıdaki tekerlemeye bir cümle diyemeyiz. Çünkü cümle özelliği göstermemektedir.
Sayfa 30.
1.       “Göktürk Yazıtları 2001 Çalışmaları” adlı metin bilgi vermek amacıyla yazılmıştır. Resim metnin iletisinin bir bölümünü yansıtıyor.
2.       Bu sözcüklerle metnin ilk cümlesi oluşturulamaz. Çünkü metnin ilk cümlesinde verilen diğer sözcükler de metnin iletisini içermektedirler. Bu sözcükler metinden çıkarıldığı zaman metnin iletisi bozulur.
3.       a.Vardır. Bu bağ sayesinde metnin teması ortaya çıkar. İletilmek istenen mesaj ortaya konulur.
b.Evet bir anlam bütünlüğü vardır. Her iki paragraf da Göktürk metinlerinden bahsetmektedir. Yani konuyu ortaya koyuyorlar.
c. Paragraflar bir araya gelerek metni oluştururlar. Metin ise temayı ortaya çıkarır.


Ç. Bilge Kağan, Türk, yurt, yazıt sözcükleri tekrar edilen sözcüklerdir.
     4. “siz, iş, yapmak,sabah, akşam, banka, memur, ertesi …”sözcükleri gerçek anlamda kullanılmıştır.
          “Boğuşurum, çekerim,milyarları,tartar, havalara atmak, tutmak..” sözcükleri de yan anlamda kullanılmıştır.  Bu kelimeler düşünceyi daha iyi anlatmak için kullanılmıştır.
    5.Evet,  var. Bu tür anlam değerlerinin bulunması metni daha ilgi çekici ve akıcı hale getirir, okuyucuda heyecan uyandırır.
6. “Dil bilimi ile Metin” adlı parçayı önce üç anlamlı birime yani paragrafa ayrılır. Bu paragrafların her biri metnin ayrı bir yönünü ortay koyar.  Paragrafları da cümlelere ayırabiliriz. Bu cümleler de paragrafı oluştururlar.
7. bu cümleyi paragraftan çıkardığımız zaman paragrafın bütünlüğü bozulur.
8. 2. Metin ifade şekli bakımından diğer iki metinden ayrılır. Bu metinde dil sanatsal işlevde kullanılmıştır. Dilin yan ve mecaz anlamlarına rastlanmaktadır.
9. Bilgi vermek, açıklamak için aydınlatmak amacıyla yazılmıştır.
ANLAMA- YORUMLAMA
1.        
2.       “eğitim, bir, toplum, gelişmek, güçlenmek, çağdaş, uygarlık, ulaşmak, önemli, etken, bilim, sanat, teknoloji, ilerlemek, uzay, çağ, yakalamak, götürmek……
Eğitim, bir toplumun gelişip güçlenmesinde çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasında en önemli etkendir. Bu gün insanlık bilimde, sanatta, teknolojide ilerlemiş, uzay çağını yakalamışsa bu eğitim sayesindedir.  Bir toplumu ileri götüren, geliştiren  şey eğitimdir.

3.       Daha çok hayallerimi tema olarak işlerdim. Şiir insanın duygu dünyasına hitap eder.
4.       Hayır. Haber metni bilgi vermek amacıyla, şiir ise hoşa gitme , estetik zevk ve heyecan uyarma amacıyla yazılmıştır.
               
               DEĞERLENDİRME

1.

I.                    METİN
II.                  METİN
İfade şekilleri
Kelimeler gerçek anlamlarında kullanılmış. Mecaz anlatıma yer verilmemiş. Düşünceler okuyucuya direk iletilmiş.
Mecaz ve yan anlam ağırlıklı bir dil kullanılmış. Düşünce direk değil sezdirme yoluyla okuyucuya verilmek istenmiş.
Gerçeklikle
ilişkileri
Günlük hayatta yaşanmış gerçeklerle birebir uyuşuyor.  
Kurmaca bir metin. Gerçek hayatta yaşanabilir bir olay ama birebir aynısı yaşanmayabilir.
Yazılış amaçları
Bilgi vermek amacıyla yazılmış.
Sanat yapmak için yazılmış.
2.  taşıdığı ileti yönüyle her metin bir iletişim aracıdır.
3. B. yansıma ses
4. okuyucunun sezgisine ve hayal gücüne  bırakılan anlam değerleri genellikle sanat metinlerinde yer alır.

Bir metinde ilk cümle ile son cümle arasında anlam ilişkisi vardır.
Read more

2013 - 2014 9.Sınıf Türk Edebiyatı Sayfa 23 - 28 Soruları ve Cevapları ( Fırat Yayıncılık )

3. Dilin İnsan ve Toplum Hayatındaki Yeri ve Önemi
(Konu işlenişi 9. sınıf dil ve anlatım dersi 1. ünitedeki “Dil ve Kültür İlişkisi” konusuyla ilişkilendirile­cektir.)
HAZIRLIK
Deli rüzgâr gibi bağrımda esen
Sabrımı savuran hasretinle sen
Çektiğim dertleri bilmek dilersen
Saçının telini sayıver de gel.
Necmettin Halil ONAN

Selçuklu soyundan olan beylikler içinde en uzun ömürlü olup sağlam ve düzenli bir devlet kuran Küçük Asya Selçukluları (veya Rum Selçukluları) olmuştur. Sonradan tamamen Türkiye olacak olan bu küçük Asya’nın gerçek fethini başlatan da onlar olmuştur.
Prof. Dr. Robert MANTRAN

1. Yukarıdaki metinler hangi yönlerden birbirinden ayrılmaktadır? Bu metinlerin yazılış amaçları nedir?
1.Biri şiirsel işlevde yazılmış diğeri göndergesel işlevde .
Biri duygu ve düşüncelere hitap eder, diğer bilgi verir.
Biri dizelerle yazılmıştır, diğeri düzyazı şeklindedir.
Biri imgesel  anlatıma sahiptir, diğeri sade ve yalın anlatıma sahiptir.
Biri kurmacadır, diğeri tamamen gerçektir.
Biri özneldir, diğeri nesneldir.
Biri yan anlam  ve mecaz anlam bakımından zenginken diğerinde kullanılan kelimeler gerçek anlamlıdır.

2. Dil olmasaydı insanlık bugünkü medeniyet seviyesine ulaşabilir miydi? Görüşlerinizi belirtiniz.
2. Olmazdı. İnsanlar daima konuşarak etkileşim halindedir. Bugünkü medeniyet seviyesine ulaşmamızdaki en büyük etken dilin insan hayatındaki yeridir.
ÇÖZÜMLEME- İNCELEME:
1. metin:
RAKS EDEN DİL
1. Metinde şiir ve dilin gücü hangi örneklerle açıklanmıştır?
1. Homeros’un destanları, Divan şairlerinin Türkçeye şarkı söyleten beyitleri, Fikret’in, Mehmet Akif’in ,Haşim’in ve Yahya Kemal’in kelimelerle sanki bir tablo çizdiği şiirleri, Hacı Bayram Veli’nin “gönlüm” şiiri, Yakup Kadri’nin hatırladığı bir halk türküsü, Endülüs’te Raks şiiriyle metinde şiir ve dilin gücü açıklanmıştır.

2. Metinden Türk kültürüne ait hangi bilgileri ediniyorsunuz? Bu bilgilerin, şairlerin şiirlerinde yansıması ne şekilde olmuştur? İnsanın her türlü birikimi kendinden sonraki kuşaklara nasıl aktarılmıştır?
2. Dervişlik geleneğinden, bayram geleneğinden, Halk Edebiyatı ve Divan edebiyatına ait Nedim, Akif, Fikret , Hacı Bayram gibi şairlere ait bilgiler elde ediyoruz. Bunların çoğu bir sonraki kuşağa dil vasıtasıyla aktarılmıştır. Dil kültürü bir sonra kuşağa taşıyan en önemli unsurdur.

3. a. Metinde bahsedilen şairlerin adlarını ve bu şairlerin yaşadığı yüzyılları aşağıya yazınız.
c. 3. a.    H.Bayram Veli :  14. – 15. yy,
           Karacaoğlan:  17.yy,
         T.Fikret, M. Akif,  A. Haşim, Yahya Kemal : 19. ve 20. yy.
b.Bu şairlerden bazıları aynı yüzyılda yaşamadıkları hâlde onları ortak bir noktada birleştiren olgu nedir?
b.Aynı yüzyılda yaşamasalar da kullandıkları dilin Türkçe olmasıdır.
c. Aynı dili konuşan insan toplulukları ortak kültür değerlerini nasıl paylaşırlar? Metinden de örneklerle düşüncenizi belirtiniz.
c. Aynı dili konuşan insanlar yüzyıllardan beri gelen ortak kültürlerini babadan oğula, kuşaktan kuşağa nesilden nesile aktararak bugüne getirirler ve bugün yaşadığımız topraklar belli bir gelenek varsa bunu da konuştuğumuz bu dile borçluyuz.
2. metin
DEYİMLER VE DEYİMLERDE AKTARMALAR

5. Deyimler, dilin hangi özelliğiyle oluşur? Yukarıdaki metne göre, deyimler oluşturulduğu toplumun ne tür özelliklerini yansıtır? Bu özellikleri topluca anlatan kavram nedir?
c.5. Deyimler sözlü olarak kuşaktan kuşağa aktarılarak gelir ve hepsinin de oluşumunda bir tecrübe söz konusudur. Oluştuğu toplumun  yaşama biçimini, kültürünü, gelenek görenek, örf ve adetleri ele alır.

6. a. “Deyimler ve Deyimlerde Aktarmalar” adlı metinden Türk kültürüne ait öğrendiğiniz özellikleri aşağıya yazınız.
c.6.a.  Baltanın önemi, odunun yaşamdaki yeri, mutfak kültürü, deniz ve çay çevre koşulları.
b. Bu özellikler size ne aracılığıyla aktarılmıştır?
c.b. Bütün deyimlerin bir hikayesi vardır. Bunlar dille anlatılmıştır.

7. “Gözde” kelimesini başka dillere çevirdiğimizde, tam karşılığını bulabilir miyiz? Niçin? Bir dilin, “tinsel tabaka” (kültür alanı)nın oluşumundaki rolü nedir? Metinlerdeki örneklerden yola çıkarak dilin, bireyin kültürel kimliğini oluşturmadaki rolünü açıklayınız.
c.7. Gözde kelimesini başka dillere çevirdiğinize aynı şekilde çevirmek mümkün değildir. Çünkü her dilin kendine ait mecaz ve yan anlamları vardır ve bunların diğer dillere çevrilmesi kolay değildir. Bir dilin kültürü oluşturmada rolü çok büyüktür. Bütün kültür öğeleri dille aktarılır. Dilin kullanımı bireyin kültür kimliğinin göstergesidir. Kişinin kültürel biçimlenmesi dille olur.

3. metin
TÜRK EDEBİYATI VE TÜRK MİLLETİNİN KÜLTÜREL DEĞERLERİ

8. a. “Türk Edebiyatı ve Türk Milletinin Kültürel Değerleri” adlı metinde yazar, Türk medeniyetine ait pek çok özelliği Divanü Lügâti’t-Türk’ten öğrendiğini söylüyor. Yazarın sözünü ettiği eserden aldığı örnekten, Türklerle ilgili hangi tarihî ve sosyal bilgileri edindiniz? Aşağıya çizilen şemaya bu bilgileri yazınız.
c.8. a. Tarihi Özellikler–> Atlı ve göçebe bir medeniyet oluşturmuşlardır.
          Sosyal Özellikler –>> düğün, matem, savaş, yaşayış, kullanılan dil ve dini inanış.
b. Dil, bireyin kültürel kimliğini hangi unsurlarla oluşturur ve ifade eder? Aşağıya yazınız.
b. Birey, doğumdan ölüme kadar hayatında ne kadar bilgiye, görgüye, kültüre, dine, ahlaka, vicdana…. Sahipse bunların hepsini dilini kullanarak konuşarak, sorarak öğrenir ve bir sonraki bireylere de
bunları aktarır. Birey aslında kendi toplumunun kültürünü  öğrenerek toplumunda şekillenmesine vesile olur.

9. a. Gurbeti bir cümle ile anlatmanız istense nasıl ifade edersiniz? Cümlenizi aşağıya yazınız. Yazdığınız cümle ile arkadaşlarınızın cümlelerini karşılaştırınız. Yazarın verdiği örnek cümleyle (Beşikten ötesi gurbet.) sizin yazdığınız cümleler birbirine benziyor mu? Bu farklılığı neye bağlıyorsunuz?
 a. Kullanılan  kelimeler aynı olsa da benzetmeler ve ifade ediş şekillerimiz kesinlikle aynı olmayacaktır. Bunda da en büyük etken duygu, düşünce ve hayallerimizin farklı olmasının yanı sıra dile hakim olup olmadığımızla ilgilidir.

b. Yazdığınız cümle ile arkadaşlarınızın cümlelerini karşılaştırınız. Yazarın verdiği örnek cümleyle (Beşikten ötesi gurbet.) sizin yazdığınız cümleler birbirine benziyor mu? Bu farklılığı neye bağlıyorsunuz?
b. Hayır benzemiyor. Çünkü her insanın hayata bakışı dili kullanışı, kültür birikimi, kelime hazinesi ve yorumlayışı aynı olmaz.

c. “Dil” ile “söz” kavramları aynı anlamlarda mı kullanılır? Dili oluşturan sistemde yer alan ögeler bireysel istek ve amaçlara göre nasıl değişir?
c. Aynı anlamlarda değildir. Her ne kadar insanlar dile direkt olarak bilinçli bir müdahale yapamasalar da aslında bütün doğal diller insanların istekleri doğrultusunda şekillenir. Yani illa ki şu veya kelimeyi kullanacaksın diye söyleyemesek de dili baskı altına alamasak da yine o dili bizim ve toplumun genel istekleri oluşturur.

10. Aşağıya verilen örneklerin hangisinde dil; bilim, günlük konuşma, edebiyat ve felsefe alanlarında kullanılmıştır?
Örneklerin altlarına yazınız.
a. “Bahçeye kurdum çifte salıncak
Yâr gidip … yâr gelip … sallanacak.”
EDEBİYAT
b. “Günlük dil veya edebî dil, baştan başa bir kültür hazinesidir.”
BİLİM

c. “Sevmek anlamakla olur. İnsanlar anlamadıkları, tanımadıkları şeyleri sevmezler.”
FELSEFE
ç. “Canım, nasılsın?”
GÜNLÜK KONUŞMA DİLİ

Verilen örneklerdeki dil farklılığının sebepleri nelerdir? Örneklerin hangisi dilin kültür taşıyıcılığı yönünü en iyi kanıtlar? Neden?
cevap:  Günlük  konuşma dili ile edebiyat, bilim ve sanatın dili farklıdır.

ANLAMA- YORUMLAMA
1. Hacı Bayram Veli’nin “Bayram’ım imdi” dizesindeki “imdi” kelimesi günümüzde nasıl kullanılmaktadır?
1. Şimdi olarak kullanılmaktadır.

2. Yüzyıllar öncesinin şairi olan Hacı Bayram Veli, Yunus Emre, Fuzulî gibi şairlerin günümüzde hâlâ okunuyorve beğeniliyor olmasını nelere bağlarsınız? Bu durum dilin kültür taşıyıcılığı rolünü nasıl kanıtlıyor? Dil ve anlatım dersi “dil ve kültür ilişkisi” konusuyla ilişkilendirerek soruyu yanıtlayınız.

2. Bu şairlerin halen okunuyor olmasında en büyük etken halkın ortak kültürüne hitap ediyor olmalarıdır. Kullandıkları dillerinde aynı olduğunu düşünecek olursak dil kültürü bir sonraki kuşağa taşıyan vazgeçilmez bir araçtır.

“İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye”

s.3. Karacaoğlan’ın yukarıdaki dizelerinde kullanılan dilin günümüzde de kolaylıkla anlaşılıyor olmasının sebepleri nelerdir?
c.3. Halkın içinde yetişen bir şairin halkın duygu ve düşüncelerine hitap etmesidir.
s.4. İbn-i Sinâ hakkında yaptığınız araştırma ve okuduğunuz “İbn-i Sinâ” adlı tiyatrodan edindiğiniz bilgileri kullanarak İbn-i Sinâ’nın yaşadığı devirdeki kültürel özellikler hakkında bilgi veriniz. Araştırma ve tiyatro eserinden edindiğiniz bilgilerin birbirinin aynı olup olmadığını belirtiniz.

c.4.Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp ve müzik gibi bilgi ve becerinin muhtelif alanlarında seçkinleşmiş olan, İbn Sînâ (980-1037) matematik alanında matematiksel terimlerin tanımları ve astronomi alanında ise duyarlı gözlemlerin yapılması konularıyla ilgilenmiştir.
Araştırma metni ile tiyatro metni aynı şekilde anlatmasa konu bakımından aynı şeyleri ifade edebilir.

DEĞERLENDİRME
1. Aşağıdaki dörtlük ve paragrafı okuyunuz. Dörtlük ve paragrafla ilgili verilen bilgilerden doğru olanların başına “D” yanlış olanların başına “Y” yazınız.
“Ben gidersem, sazım sen kal dünyada;
Gizli sırlarımı âşîkar etme.
Lâl olsun dillerin, söyleme yâda,
Garip bülbül gibi âh ü zâr etme.”
Âşık Veysel ŞATIROĞLU

“Türkçede ikinci ve daha sonraki hecelerde o, ö ünlüleri bulunmaz. Bunların yerini u, ü ünlüleri alır. İkinci hecede o, ö ünlülerinin bulunuşu ancak yabancı veya birleşik yazılan kelimelerde görülür.”

( Y ) İki metinde de kullanılan kelimeler birbirine benziyor.
( D ) İki metinde de Türk kültürüne ait özellikler hakkında bilgi vardır.
( D ) Dörtlüğün dili dilin şiirsel işleviyle oluşturulmuştur.
(D ) Paragrafın dili, dilin dil ötesi işleviyle oluşturulmuştur.
( D ) Dörtlüğün dili, günlük konuşma diline daha yakındır.

2. Aynı dili konuşan insan toplulukları aşağıdaki özelliklerden hangisini göstermez?
A. Ortak kültür değerlerini korur.
B. Ortak bir edebiyat zevki oluşturur.
C. Farklı coğrafyalarda lehçe farklılıkları oluşturur.
D. Dilin etimolojik yapısını inceler.
E. Ortak bir tarih oluşturur.
CEVAP:
s3. Dil, bireyin kültürünün oluşmasında ne ölçüde etkendir?
c.3. Kişinin oluşmasında beşikten mezara kadar etki faktörlerin başında dil gelir.

s.4. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerleri uygun kelimelerle tamamlayınız.
Dilin EDEBİ  kullanımıyla  BİLİMSEL  eserlerdeki kullanımı birbirinden farklıdır.

Dilin KÜLTÜR  taşıyıcı özelliği vardır
Read more

2013 - 2014 9.Sınıf Türk Edebiyatı Sayfa 12 - 23 Soruları ve Cevapları ( Fırat Yayıncılık )

Hazırlık  sayfa 12

1.       Resim, edebiyat,tiyatro türlerinde konu olarak işlenebilir.
2.       Heykelin malzemesi mermeri demir, bronz, taş, toprak gibi malzemelerden oluşur. Heybenin malzemesi iplik tezgah gib malzemelerden oluşur. Karikatürün malzemesi kağıt, kalem gibi malzemeden oluşur.
3.       Edebiyat güzel sanatların bir dalıdır. İnsan duygu ve düşüncelerini en iyi yansıtan sanat dallarından en Ömerlisidir.
4.       .............
Sayfa 13.
1.       Bir Yanlışı Aşk Adına Dokumak adlı metin güzel sanat eseridir. Çünkü Bilgi vermek amacıyla değil estetik duygu uyandırmak amacıyla kaleme alınmıştır.

2.       Sanatı tanımlamaktadır. Evet, bilimde ele alınan işlenen konular sanatın da konusu olabilir.
Güzel sanatlar Bilgi vermek amacıyla oluşturulmaz. Estetik duygu uyandırmak amacıyla oluşturulur. Bilimsel yazılar ise bilgi vermek amacıyla oluşturulur. Birinde dil Sade açık ve anlaşılır, diğerinde ise daha çok mecaz anlatımın  ön planda olduğu bir dil tercih edilir.
3.       Aşk Sonsuz bir türküye benzetilmiş.
4.       Güzel sanatlar insan eliyle oluşturulan etkinlikleri  insanın duygu ve düşüncesinde, hayal dünyasında  oluşturduğu etkiler ölçüsünde ela alır işler. Günlük hayatımızı kolaylaştırmak için icat ettiğimiz her şey sanatta bizim iç dünyamıza olan etkisi ile ele alınmalıdır.

Sayfa 14.
4.Sanatın oluşturulmasına kaynaklık eden malzemeler kelime, nota,renk,taş,mermer,tunç gibi
Malzemelerdir.
5.       Kullandığı malzemeye göre sınıflandırılmışlardır. Maddi bir malzemeden(heykel,resim, mimari), sesten (musiki), sözden(edebiyat) eserleri oluşmuştur.
6.       Taş(mermer) dir.Eve, eserin durumuna göre sayılabilir. Şamdanlık olan resim maddi fayda elde etmeye yönelik bir eserdir. İşlenişi yönüyle de sanat eseri olabilir.
7.       Sanat ; insan eli , zihni,gönlü ve ruhunun var ettiği suni bir güzelliktir. İnsanda estetik zevk ve heyecan uyandıran eserlerdir.
sayfa 15
8.Edebiyatın görevi insanı iyiye, güzele, doğruya yöneltme olmalıdır. Özlemler,duygular,tutkular insana özgü özelliklerdir.Edebiyata özgü yasalar içinde dile getirilir. Resim müzik heykel, mimari insanın var olduğu her yerde kendini gösterir. Mağaralardaki resimler bile bunu gösterir.
9. Benzer şiirler olabilir. Fakat hiçbiri Cahit Kulebi’nin ifade ettiği şekilde aynen ifade edemez. Sanat eseri bireye özgü, yani biricik olandır.
10. Sanat eseri insanda estetik zevk ve heyecan uyarır. Bilimsel eserler ise bilgi verme, öğretme, açıklama amacı güder. Sanat eserlerinde kurmaca ve mecaz hâkimdir. Bilimsel eserler ise mesajı direk verir.
11. Bu metinlerde yazarlar bize duygularını söz ve yazı ile aktarmışlardır. Aşkı tanımlayan yazı ve Bulutu konu edinen şiir daha etkilidir.

YORUMLAMA SORULARI
1.       Çünkü, kendi içinde bir bütünlük arz etmekte, bir mesaj iletmektedir.
2.       Cellâdın idam sehpasındaki mahkumla oynadığı zaman mahkumun duyduğu acıya benzetirdim.
3.       Evet , başka şekilde de tanımlanabilir.
4.       Dil günlük hayatta bir iletişim aracı olarak kullanılmaktadır. Eğer dil olmasaydı bugün insanlık anlaşmakta ciddi zorlanırdı.
5.        Bu soruya net bir yanıt verilemez. İnsanlık var olduğu günden bu yan güzeli aramaktadır.
6.       Evet kabul edilebilir. Çünkü bilgiden ziyade duygulara hitap eden edebi yönü ağır basan bir  metindir.    
           DEĞERLENDİRME SORULARI
             1    B.
2           2.  B
             3.D
             4. D,D,D,Y
4.       Maddeler halinde Sanat ve Zanaat ve bu işleri icra edenler arasındaki farklar
Sanatçı yaratı eyleminin sonucunda ortaya çıkan eserden belli maddi kaygılar gütmezken Zanaatçı ise belli bir ücret karşılığında ürün meydana getirir. işin en başından itibaren zanaatçı maddiyatla başlamıştır işine
Sanat eseri çoğunlukla bir kere yapılırken zanaat eseri ayrıca bir meslek olduğundan ve para amacı güdülerek yapıldığından istediğin kadar yapabilirsin
Sanatçının yapacağı sanat eserinde sanatçının duygusuna göre değişmeler mümkünken zanaatçı yola çıktığı ve başta planladığı işi bitirmeyi amaçlar
Kısacası sanat yaratıcılıktır zanaat ise ustalıktır.
6...
7. Milletlerin.... hayatında....güzel sanatlar etkin rol oynar.
   Atatürk, edebiyatı en önemli.... iletişim.... araçlarından biri olarak görülmüştür.


2. Edebiyatın Diğer bilim dallarıyla ilişkisi: 20-22 sayfalar
HAZIRLIK SORULARI


2. Edebiyatın Diğer bilim dallarıyla ilişkisi: 20-22 sayfalar
HAZIRLIK SORULARI
1. Yukarıdaki fotoğraflarda gördüğünüz insanların yaptıkları işler hangi bilim dallarıyla ilişkilidir? Bu insanların ilgilendikleri bilim dalları edebiyatta nasıl yer alabilir? Düşüncelerinizi belirtiniz.
1. Nükleer, astronomi ve tıp dalları vardır. Bunlar bir romancının kaleminde kurgu şeklinde yer alabilir. Mesela bir doktorun duygu ve düşünceleri hem tıpla hem de hayatıyla ilgili durumu romanda yer alabilir
“Ay’a gidecek araç, üç metre genişliğinde beş metre yüksekliğinde, alüminyumdan yapılmış dev bir araçtı. İlk  defa alüminyum, bu kadar büyük bir aracın yapımında kullanılıyordu. Aracın içinde seyyahlara yetecek kadar su, yiyecek, ışık ve ısı temin edecek kadar gaz vardı.”
Jules VERNE (Jül Vern)
2. Yukarıdaki paragrafta nelerden söz edilmektedir?
2. Paragrafta aya gönderilecek uzay aracından bahsetmektedir.

3. Jules Verne bu paragrafı ne amaçla yazmış olabilir? Jules Verne romanlarını yazmadan önce o konudaki ilim, fen ve teknoloji kitaplarını inceler; deneyler yapar; edindiği bilgileri hayal gücüyle bütünleştirip yazarmış. Sizce Jules Verne’in eserleri bilimsel buluşlara, keşiflere kaynaklık etmiş midir? Açıklayınız.

3. Bu konuda hayallerini ya da düşüncelerini insanlarla paylaşmak amacıyla yazmıştır. Eğer Jules Verne söylemiş olduğu  şeyler ileri ki tarihlerde gerçekleşmişse bu noktada edebiyatın bilime katkısından bahsedebiliriz.

ÇÖZÜMLEME-İNCELEME                  EDEBİYATIN BİLİM, FELSEFE, SANATLA İLİŞKİSİ

1. Metne göre dilin işlevi nedir?
1. Metne göre edebiyatın temelini dil oluşturur. Daha önce söylemiştik ki edebiyatın malzemesi dildir. Fakat diğer bilimlerinde de gelişmesi ve kendilerini ifade edebilmeleri için dile ihtiyaçları vardır. Ama edebiyatta dil bir amaç iken diğer bilimlerde dil bir araç konumundadır.
2. Edebiyatın insanı konu alan diğer bilim dallarıyla ilişkisi metinde hangi örneklerle verilmiştir?
2.Gerçekçi bir öyküde, bir romanda, bir oyunda, bilimsel bir konuda söyleşen; felsefeye dayanan bir konuda tartışan; psikolojik bir olayın içinde yaşayan insanın betimleme ya da çözümlemesi yapılırken ortaya edebiyatın, bilim, felsefe ya da psikolojiyle ilişkisi çıkmaktadır.
3. İnsanın düş dünyasının da edebiyata konu olduğu metinde vurgulanmaktadır. Hangi bilim dalı insanların hayal dünyası ile ilgili çalışmalar yapar? Ne tür eserlerde bu bilim dalının izleri görülebilir?

3. Psikoloji, insanı ve insanın hayal dünyası ele alır. Bilimsel ya da bilim kurgu metinlerinde bunları görebiliriz.

4. Edebiyat ile insanı konu edinen bilim dallarının birbirine benzeyen ve ayrılan yönlerini metinden yararlanarak aşağıya yazınız.
4. BENZERLİKLER.
Her ikisinde de dil ortaktır.
İnsanı merkeze alır ve yaptığı her şeyde insanı anlatır.
Yapılan faaliyetlerde insanın faydası söz konusudur.
Birbirinden farklı olsa da kendine has yöntemleri vardır.
FARKLILIKLARI

Dilin işlevleri açısında farklılık izah eder. Edebiyat sanatsal, heyecan bildirme ve şiirsel işlevleri kullanırken  bilim göndergesel işlevi kullanır.
Amaçları farklıdır. Edebiyat estetik zevk için yazılır ama bilim hayatı kolaylaştırmak ya da yeni buluşlar için ortay çıkar.
Biri öznel diğeri nesneldir.
Kullanılan kelimeler farklıdır.
Biri gerçeğin ta kendisidir(bilim) ,  diğeri kurmacadır (edebiyat)
Birinde imgesel dil var, diğerinde bilimsel dil var.
Edebiyat bilimden faydalanabilir ama bilim,  kurmaca olduğu için edebiyattan faydalanamaz.

ANLAMA YORUMLAMA
1. Siz bir roman yazsaydınız görüşlerinizi, dünyaya bakış açınızı, arzularınızı, hislerinizi bu esere ne ölçüde  yansıtırdınız?
1. Herkes farklı bir cevap verebilir.
2. Sınıfınıza getirdiğiniz roman, hikâye ve tiyatro metinlerini okuyunuz. Bu metinlerde bilimsel buluşlar, yenilikler, icatlar, felsefî düşünceler ne amaçla yer almıştır? Bu metinlerde ele alınan tema diğer bilim dallarında da incelenebilir mi? Açıklayınız.

2. Bu metinlerde bilimsel buluşlar, yenilikler, icatlar, felsefî düşünceler insanı daha iyi anlamak ve anlatmak için ele alınır. Edebiyat tema olarak diğer bilimlerden faydalanabilir ama bir bilim adamı bir şiir, roman ve hikayeden faydalanarak bilimsel buluşa başlayamazlar çünkü edebiyat kurmacadır.

3. Aşağıdaki metinleri birbirinden ayıran özellikler nelerdir? Açıklayınız.
Gidiyorum artık gözlerinde mehtabı seyrettiğim
Yakasına güneşi, saçlarına yıldızları taktığım
Rüzgâr saçlım, gece gözlüm
Eylülün sisleri içinde gördüğüm
Gidiyorum artık gözlerinde mehtabı seyrettiğim.
Ayhan HÜNALP
UZUN HAVALAR
Kerkük’te hoyratlar, yaygın olduğu her yörede halk musikisinin özünü ve esasını oluşturur. Musiki  formlarının en önemlisi ve en makbulüdür. Aşağıdaki hoyrat, bunu güzel bir şekilde ifade etmektedir:
Ağır ağır
Adım at ağır ağır
Besteylen gece bitmez
İğit (yiğit) ol hoyrat çağır.
Dr. Mahir NAKİP
cevap 3. Gerçeklik, kurgusallık, kullanılan kelimeler, dilin işlevleri bakımından farklılık arz eder.
DEĞERLENDİRME:
1. Edebiyatla ilgili aşağıda verilen bilgilerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” yazınız.
( D) Edebiyatta, felsefeden yararlanırken amaç felsefe yapmak değildir.
(D ) Edebiyat, insanların her türlü faaliyetinden yararlanır.
(Y ) Edebiyatın bilim ve teknolojiyle ilişkisi yok denecek kadar azdır.
( D) Edebiyat, insanı konu alan tüm bilim dallarıyla ilişki içerisindedir.
(D ) Edebiyat, sosyoloji biliminin verilerinden yararlanır.
( Y) Edebiyat doğal varlıkların görüntüsünü olduğu gibi yansıtmalıdır.

2. “Eylül!.. Henüz renk ve güzel kokular bitmiş fakat baharın bol renkleri hissedilmez şekilde kaybolmuştu. Bu kayboluşta geri gelmek ister bir eda vardı amma bu hoş, acı, hırçın bir eda ve buna rağmen baharın rengi soluverdi. Artık uyanmış, tabiatın ruhunu görüyordu; yaprakların nasıl sararmış, birçoğunun düşüp çamurlarda çürümüş olduğunu görüyor ve şimdi, hava ne kadar güzel olsa, ne kadar çekici, bu renk ve güzel kokuların, ne kadar vefasız, ne kadar ele avuca sığmaz, elde iken kıymeti bilinmemiş, öylece harcanmış bir hazine olduğunu acı acı görüyordu. İşte artık ne bir çiçek kalmıştı ne de güzel bir koku… Artık tahammül de kalmamıştı. Hepsi çürümüştü… Evvelden yağsa umursamazlardı. Yağmurdan sonra yeni bir hayat, yeni bir tazelik gelirdi. Şimdi ise… İşte yağmur, işte kış her şeyi çürütüyordu. Her şeyi…”
Mehmet Rauf’un “Eylül” romanından alınan paragrafta, yazar edebî eseri oluştururken aşağıdaki bilim dallarının  hangisinden yararlanmıştır?
A. Sosyoloj
i B. Antropoloji
C. Psikoloji
D. Tarih E.
 Kimya
CEVAP: C

3. Edebî eserlerin temasında sanata özgü bakış açısı nasıl yansıtılabilir? Açıklayınız.
3. Edebi eserlerin temasında bir sanata özgü bakış açısı, insanın( kahramanlarının) sanata özgü bakış açısı hakkında söyleşirken, tartışırken kahramanlarının betimleme veya ruhsal çözümlemesi yapılırken yansıtılabilir.
4. Edebî eserlerde insan faaliyetlerine niçin yer verildiğini açıklayınız.
4. Edebiyatın amacı insanı insana tanıtma; insanı iyiye, güzele, doğruya yöneltmedir. Edebi eserlerde insana ait duygu ve düşüncelerde elbette ki yer alacaktır çünkü temelinde insan vardır.
Read more

2013 - 2014 12. Sınıf Türk Edebiyatı Sayfa 17 - 18 Soruları ve Cevapları ( Lider Yayınları )

12. Sınıf Türk Edebiyatı Cevapları Lider Yayınları Sayfa 17-18
Anlama-Yorumlama, Ölçme ve Değerlendirme, 1. Ünite Ölçme ve Değerlendirme Soruları

12. Sınıf Türk Edebiyatı Kitabı Cevapları (Lider) SAYFA 17

ANLAMA VE YORUMLAMA

2.Vatan sevgisi, milliyetçilik, çağdaşlık gibi milli değerler etrafında oluşmuştur.

3. Gerçeküstücülük (Sürrealizm) akımı, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkmış bilinçaltına yönelmiştir. Bu akımda akıl ve mantık arka plana atılmıştır. Dadaizmden etkilenen sanatçıların yer aldığı sürrealizm, bizim edebiyatımızda da etkili olmuştur. Sanatta farklılık oluşturmak isteyen, geleneksel yapıyı yıkmayı amaçlayan sanatçılar, bu akımdan etkilenmişlerdir. Varoluşçuluk, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan bir akımdır. Bireyin bunalımını yansıtır kısaca. Bizde de bu akımın etkisi görülmüştür.

4. Kitaptaki metinlerde dil sadedir, konuşma diline yakındır. Açık bir anlatım vardır.


Ölçme ve Değerlendirme

1. Aşağıdaki cümlelerin bildirdiği yargılar doğru ise karşılarına “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
• Cumhuriyet Dönemi edebiyatında dil, konuşma diline yaklaşmıştır. ( D )
• Cumhuriyet Dönemi edebiyatında Anadolu coğrafyası, Anadolu insanının yüceliği, Batılılaşma, Atatürk ilke ve inkılapları yoğun olarak işlenen temalardır. ( D )
• Cumhuriyet Dönemi edebiyatında realizm ön plandadır. ( D )

2. Aşağıdakilerden hangisi “Cumhuriyetçilik” ilkesinin niteliklerinden biri değildir?
A) Halkın yönetime katılması 
B) Yönetimin demokratik bir yapıya sahip olması
C) Devletin laik olması 
D) Sınıf ayrımının olmaması
E) Ekonominin tümüyle devletin elinde olması

CEVAP E

3. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere uygun kelimeleri yazınız.

• Bilince sırt çevirip bilinçaltına yönelen, bilinçaltının karanlık dünyasını sanata aktarmayı amaç edinen gerçeküstücülük (sürrealizm) 1924 yılından sonra Dadaizm’in yerine geçmiştir.

• Varoluşçuluğa göre insan bunalım içindedir. Bunalımın başlıca nedeni insanın kendi­ni bilmemesi, dünyayı tanımaması, varoluşunun anlamını kavrayamamasıdır.

ÜNİTE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME

1. Aşağıdakilerden hangisi, Cumhuriyet Dönemi edebiyatımızın belirleyici özelliklerinden biri değildir?
A) Sanat, sanat içindir anlayışının benimsenmesi
B) Halk şiirinden yararlanılması, genellikle hece ölçüsünün kullanılması
C) Kurtuluş Savaşı, Atatürk ve inkılaplarının işlenen önemli temalar olması
D) Anadolu coğrafyası ve insanıyla aydın kaynaşmasının ön plana çıkması
E) Eserlerde gerçekçi bir anlayışın benimsenmesi

CEVAP A
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında sanat toplum içindir anlayışı vardır.

2. Cumhuriyet Dönemi edebiyatçıları için aşağıda söylenenler doğru ise karşısına “D”, yanhş ise “Y” yazınız.

• Şiirin hem yapısında hem de içeriğinde köklü değişiklikler yapmışlardır. ( D )
• Toplumsal sorunları ve yurt gerçeklerini anlatmaktan kaçınmışlardır. ( Y )
• Gözlemi temel ilke olarak kabul etmişler, yerli yaşamı yansıtmada gerçekçi davranmışlardır. ( D )

3. Cumhuriyet Dönemi edebiyatıyla ilgili aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere uygun kelimeleri yazınız.

• Cumhuriyet Dönemi şiirinde üç ana eğilim vardır: 
Milli Edebiyat zevk ve anlayışını sürdüren şiir (memleketçi şiir)
Öz şiir
Toplumcu gerçekçi şiir


• Millî edebiyat ile başlayan Anadolu'ya açılma ve aydın-halk kaynaşması, halkın sorunlarına yönelme düşüncesi yaygınlaşarak devam etmiştir.
• Halk şiirinden yararlanılmış, genellikle hece ölçüsü kullanılmıştır.

4. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Fransa’da ortaya çıkan bu akıma bağlı sanatçılar eserlerinde sa¬vaş sonrasının getirdiği sosyal ve ekonomik bunalım içinde mutluluğunu yitiren insanın arayışlarını anlatmışlardır. İnsana sonsuz değer vermişler, yaşamı umutsuz, karamsar, kötümser ve anlamsız kabul etmişlerdir.
Metinde sözü edilen edebî akım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dadaizm B) Varoluşçuluk C) Gerçeküstücülük
D) İzlenimcilik E) Sembolizm

CEVAP B

5. “Cumhuriyetçilik ilkesi ulusçu, demokratik, özgürlükçü, çoğulcu bir anlayışa sahiptir. Yurttaşlar düşüncelerini tek başlarına ya da toplu olarak yasal sınırlar içinde açıklama hakkına sahiptirler. Düşünceleri baskı altına almak, suç saymak, yasaklamak söz bile edilemez.”
Yukarıdaki paragrafta boş bırakılan yere uygun kelimeyi yazınız.
Read more

Miley Cyrus iHeartRadio Festivalinde Wrecking Ball Söylerken Ağladı | Video İzle


Miley Cyrus, 21 Eylül Cumartesi günü iHeartRadio Festivali Garden Arena performans sergiledi.

Miley Cyrus Wrecking Ball şarkısını söylerken göz yaşlarına hakim olamadı ve ağladı, işte o video

Read more

Medcezir - Şu Uzun Gecenin Gecesi Olsam Dinle

Star TV'nin yeni dizisi Medcezirin 2. bölümünde Yaman'nın annesinin hapishanede söylediği Türküyü merak ediyorsanız doğru yerdesiniz.

İşte  Şu Uzun Gecenin Gecesi Olsam Türküsü; keyifli dinlemeler

Read more

2013 - 2014 12. Sınıf Edebiyat Sayfa 10 - 18 Soruları ve Cevapları ( Lider Yayınları )

Bu yazı http://edebiyatfatihi.blogspot.com sitesinden alınmıştır, Bu tarz yazıları bu sitede de bulabilirsiniz.

2013-2014  Lider Yayınları 12. Sınıf Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları

  Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının oluşumu

Etkinlik: a) 1918-2000 yılları arasında toplumu derinden etkileyen sosyal ve siyasal olaylar nelerdir? Bu olaylarla edebî hareketler arasında bir bağlantı var mıdır? Araştırınız.
C. 1918-2000 yılları arasında toplumu derinden etkileyen birçok sosyal ve siyasal olay meydana gelmiştir. Bunlar :
Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918)
Atatürk'ün Samsun'a çıkması (19 Mayıs 1919)
Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919)
Erzurum Kongresi (23 Temmuz - 5 Ağustos 1919)
Sivas Kongresi (4 -11 Eylül 1919)
Mustafa Kemal, ulusal mücadeleyi yönetmek için merkez olarak seçtiği Ankara'ya geldi (27 Aralık 1919).
“Osmanh Meclis-i Mebusan”ı İstanbul'da açıldı (12 Ocak 1920)
Burada Mustafa Kemal’e bağlı temsilciler “Misak-ı Milli kararların,n kabul edilmesini sağladılar (28 Ocak 1920)
İstanbul'un işgali 15 Mart 1920
23 Nisan 1920 TBMM açıldı.

Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920) - Ankara'daki TBMM antlaşmayı reddetti.
1 Kasım 1922'de saltanat kaldırıldı.
Başkumandan Meydan Muharebesi'yle düşman denize döküldü. (30 Ağustos 1922) Kurtuluş Savaşı kazanıldı.
Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923
2 Ekim 1923'te işgal kuvvetleri İstanbul'dan ayrıldı.
6 Ekim 1923'te Türk ordusu coşkun gösteriler ve sevinç gözyaşları içinde İstanbul'a girdi.
29 Haziran 1939’da Hatay Millet Meclisi Türkiye’ye katılma kararı aldı.
13 Ekim 1923'te Ankara’nın başkent olması kabul edildi. 29 Ekim 1923’te rejimin adı konularak cumhuriyet ilan edildi. Oy birliği ile Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanı, ilk Cumhuriyet hükümetini kurma görevini İsmet Paşa'ya verdi.
3 Mart 1924 Halifelik kaldırıldı.
Tevhid-i Tedrisat kanunu çıkarıldı (1924)
Latin alfabesi kabul edildi. 1928
Tekke ve zaviyeler kapatıldı. 1925
Soyadı kanunu 1934
10 Kasım 1938 - Atatürk'ün vefatı
1939-1945 2. Dünya Savaşı
ABD, Rusya ve İngiltere, Birleşmiş Milletleri kurdu.
1949'da NATO kuruldu.
Türkiye 1952'de NATO'ya kabul edildi.
1946'da Demokrat Parti kuruldu, 1950'de iktidara geldi.
27 Mayıs 1960 Askeri darbe yapıldı.
1974 - Kıbrıs Barış Harekatı
1983 KKTC kuruldu.
12 Eylül 1980 askeri darbe yapıldı.
28 Şubat 1997 postmodern darbe, 28 Şubat süreci


b) Atatürk ilke ve inkılaplarının edebî eserlere nasıl yansıdığını araştırınız (Hazırlık Çalışması’ndaki 1. etkinlik içindir.)


Etkinlik: “Cumhuriyetçilik” ve “Laiklik” ilkeleri hakkında bilgi edininiz.
Cumhuriyetçilik:
Batı dillerinde cumhuriyetin karşılığı, ulusun kendisini yönelmesidir. Cumhuriyete hayat veren damarların başında ise demokrasi geliyor. Gerçek cumhuriyet rejimlerinde sistemin demokrasi ile olan ilişkisi çok önemlidir. Çünkü iç ve dış tehlikelere karşı cumhuriyet kendisini, demokrasinin gerekleri içinde koruyacaktır. Bunun dışına çıkılırsa; demokrasi ile cumhuriyet arasında kopukluk başlar. Eğer böyle olursa en büyük zararı cumhuriyetin yine kendisi görecektir. Demokrasiyi benimsemiş siyasî rejimlerde, özgürlüklerin kullanılma alanları demokrasinin kuralları ile sınırlandırılmıştır. Cumhuriyet rejiminde kimsenin sınırsız hak ve hukuku yoktur. Çünkü demokrasilerde; kişilerin, dolayısıyla, toplumların özgürlükleri, hukuk yolu ile güvence altına alınmıştır. Bunların sınırları da adaletin kalemi ile çizilmiştir.
29 Ekim 1923'te ilân edilen cumhuriyetin alt yapısını Atatürk aşama aşama nasıl hazırlamıştı? Cumhuriyet, lâik bir sistem üzerinde kurulacaktı. Yani cumhuriyet idaresinde ne halifeye ne de onun kalıntılarına yer vardı.

Cumhuriyeti adaletli bir hukuk sistemi koruyacaktı. Cumhuriyetin genç kuşakları çağ dışı kişiler tarafından değil, bağımsızlık ve hürriyetin değerini bilen öğretmenler tarafından yetiştirilecekti. İmparatorluktan kalan mantık dışı ne varsa hepsi kaldırılacak, cumhuriyetin temelini ilim oluşturacaktı.
Bilgisiz ve bilinçsiz bir halk topluluğunun ulus olma hakkına sahip olamayacağını vurgulayan Atatürk, ulusun bilinçlendiği oranda hak ve hukukuna sahip çıkacağını biliyordu. Bu nedenle eğitim ve kültüre çok önem vermiştir. O'nun, bir bakıma kültürü, cumhuriyetin temellerinden biri olarak görmesindeki neden budur.
Atatürk, cumhuriyetçilik ilkesiyle ilgili görüşlerini birçok kez dile getirmiştir:
"Türk Milleti, halk idaresi olan cumhuriyetle idare olunur." (Afet İnan-Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün El Yazılan sh. 352)
"Türk Milleti'nin yaradılışına ve karakterine uygun idare, cumhuriyet idaresidir. Bu günkü Hükümetimiz doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilatı ve hükümetidir ki, onun adı cumhuriyettir. Artık hükümet ve millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Yönetim halk, halk yönetim demektir." (Söylev ve Demeçler C.III. sh. 75, C. II sh. 230)
"Demokrasi prensibi, egemenliği kullanan araç ne olursa olsun, esas olarak milletin egemenliğine sahip olmasını ve sahip kalmasını gerektirir. Bizim bildiğimiz demokrasi siyasaldır. Onun hedefi, milletin idare edenler üzerindeki kontrolü sayesinde siyasal özgürlük sağlamaktır." (Afet İnan-M. Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım, sh. 71,73)
Laiklik:
"Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması" şeklinde özetlediğimiz lâiklik ilkesi, Türk Devriminin vazgeçilmez bir unsurudur. Demokratik olmanın da gereği...
Atatürk'e göre din, insanların vicdanlarında yer alması gereken kutsal bir kavramdır. Bu düşünceden yola çıkan Gazi 31 Ocak 1923'de şu sözleri söylüyordu:
"Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir dinin tabi olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması gereklidir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur."
Genç Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sağlam temeller üzerine oturtulabilmesi için, ilk önce devletin kurum ve kuruluşlarının laikleştirilmesi gerekiyordu.

DEVLETİN LÂİKLEŞTİRİLMESİ
1.)Samsun’a çıkış. Amasya kararları, Erzurum, Sivas Kongreleri ile ulusun kendi kaderini kendisinin belirlemesi ilkesinin vurgulanması.
2.)23 Nisan 1920'de T.B.M.M.'nin açılması. "Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur" ilkesinin kurtuluşun ve kuruluşun simgesi olması.
3.)20 Ocak 1921 Anayasasının kabulü.
4.)1 Kasım 1921 Saltanatın kaldırılması.
5.)29 Ekim 1 923 Cumhuriyetin ilânı.
6.)3 Mart 1924 Hilafetin kaldırılması.
7.)20 Nisan 1924 Anayasasının kabulü.
8.)10 Nisan 1928 Anayasadan Türkiye Devletinin "Dinî islâmdır" hükmünün çıkarılması.
9.) 5 Şubat 1937 Anayasada değişiklik yapılarak Türkiye Devletinin cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçı olduğu hükmünün Anayasaya konması.

HUKUKUN LÂİKLEŞTİRİLMESİ
1.)8 Nisan 1924 Şer'î mahkemelerinin kaldırılması.
2.)30 Kasım 1925 Tekke ve Zaviyelerin kapatılması
3.)17 Şubat 1926 Türk Medeni Kanununun kabulü.
4.)22 Nisan 1926 Borçlar Kanununun hazırlanması.
5.)24 Kasım 1929 İcra, İflas Kanunlarının kabulü.
6.)15 Mayıs 1929 Deniz Ticaret Kanununun kabulü.
7.)5 Aralık 1934 Kadınlara Seçme ve Seçilme hakkının verilmesi.
EĞİTİMİN LAİKLEŞTİRİLMESİ
1.)3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat (Öğrenimin Birleştirilmesi) Kanunu
2.)5 Kasım 1925 Ankara Hukuk Fakültesinin açılması.
3.)26 Aralık 1925 Uluslararası Takvim ve Saatin kabul edilmesi.
4.)24 Mayıs 1928 Lâtin rakamlarının kabulü.
5.)1 Kasım 1928 Lâtin alfabesinin kabulü.
6.)10 Haziran 1933 Maarif Teşkilatı Hakkındaki Kanun’un kabulü.
7. )1 Ağustos 1933 Üniversiteler Kanununun çıkarılması, Darülfûnun'un kaldırılması. İstanbul Üniversitesinin kurulması.
KÜLTÜRÜN LÂİKLEŞTİRİLMESİ
Kültürde lâikleşmenin yollan aranırken elbette örf ve âdetlere bağlı kalınacaktı. Tarihten gelen hiçbir şey yok edilmeyecekti.
İşte bu düşünceden yola çıkılarak;
1.)30 Kasım 1925 tarihinde 677 sayılı Kanun ile Meclis tarikatları yasaklıyor, tekke, türbe ve zaviyeler kapatılıyordu.
2.)25 Aralık 1925 tarihinde de Meclis tarafından şeyhlik, seyyitlik, üfürükçülük, dervişlik, emirlik, falcılık, büyücülük, muskacılık gibi san ve sıfatların kullanılması ve bunlara ait özel kıyafetlerin giyilmesi yasaklanıyordu.
Atatürk'ün laiklikle ilgili görüşlerini Söylev ve Demeçlerinden aktarıyoruz.
“Mensubu olmakla mütmain (tatmin) ve mesut bulunduğumuz İslâmiyet dinini yüzyıllardan beri alışılmış olduğu üzere bir politika aracı durumundan kurtarmak ve yüceltmenin kesin elzem olduğu gerçeğini gözlüyoruz. Kutsal ve tanrısal olan inanç ve vicdâni kanaatlanmızı, karışık ve dönek olan her türlü çıkar ve tutkusuna sahne olan politikacılardan ve politikanın bütün organlarından bir an evvel ve kesinlikle kurtarmak, milletin dünyevî ve uhrevî (ahretle ilgili) saadetinin emrettiği bir zorunluktur." (Söylev ve Demeçler C. I. sh. 330)
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz biri milletin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki, din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddî menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir. İşte biz bu duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz." (Kılıç Ali-Alatürk'ün Hususiyetleri, sh. 116)
"Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibi oyuncular varsa kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar." (Söylev ve Demeçler C. III. sh. 76)

Etkinlik: “Toplumun uluslaşmasında bireysel bilincin rolü” hakkında araştırma yapınız .
Modern toplumlarda, yetiştirilen bireylerin farklı kültürel gruplarla etkileşim içerisinde olmaları ve etkileşimlerinde olumlu tutumlar geliştirmeleri beklenmektedir. Bu nedenle, gelişmiş ülkeler eğitimle ilgili sorunlarına çözümler üretirken, çok kültürlü eğitim çalışmalarına da yer vermektedirler. Çok kültürlü eğitim, öğrencilerin farklı kültürleri hoş karşılamalarının sağlanması için, öğrenme ortamlarının farklılaştırılması üzerine odaklanmaktadır. Bunun için de öğretmenler, öğrencilerinin, kendi kültürleri dışındaki bireylerin değerlerine saygı duymalarını, farklı kültürlerle ilgili ön yargılarını ortadan kaldırmalarını ve farklılıkların insanlar için bir zenginlik olduğunu benimsemelerini sağlayacak öğrenme ortamları yaratmalıdırlar. Bu nedenle, bu çalışmada, çok kültürlü eğitimin gelişim süreci ve öğrenme ortamlarına yansımalarıirdelenmeye çalışılmıştır. Anahtar sözcükler: çok kültürlü eğitim, öğrenme, eğitim programı


Etkinlik: “Sezgicilik (Bergsonculuk)” konusuyla ilgili bilgi edininiz.
Sezgicilik ya da Entüisyonizm, felsefi bir kavram olarak sezgiye akıl, zihin ve soyut düşünme karşısında hem öncelik, hem de üstünlük tanıyan felsefe akımıdır. Henri Bergson akımın kurucusudur, bu nedenle kimi zaman felsefe tarihinde Bergsonculuk olarak adlandırılması da söz konusudur.
Sezgiciliğe göre bilginin, özellikle de felsefe bilgisinin kaynağı ve temeli sezgidir. Burada önemli olan sezgi kavramının içeriğidir. Felsefi anlamda sezgi, bir tür açılma, doğrudan doğruya keşfedilme ve dolaysız, aracısız birden bire kavranılma anlamında kullanılmaktadır. Buna göre, varlıkları bize oldukları gibi veren bilgi, sezgidir. Bergson'da bu kavram daha da özel bir anlamda gerçeği dolaysızca kavrama yetisi olarak belirtilmiş, algıların ve zihnin bir tür bireşiminden müteşekkil sayılmıştır. Bergson'da, kendi bilincine varmış içgüdüler sezgi olarak değerlendirilir ve bu kavram felsefenin merkezine oturtulur.[1]
Ortaçağ felsefesinde önemli isimlerden biri olan İmam Gazali'de, 19. yüzyıl felsefesinde ise hegelci aşırı sistematik ve soyut felsefelere karşı bir tepki olarak Henri bergson'un felsefesinde görülür. Gerçeklik sezgi ile bir kerede ve tam olarak kavranır, akla dayanan bilgi ise asla tam ve kesin olamaz düşüncesi bu felsefelerin ana tezidir. Böylece hem rasyonalizme hem de materyalizme bir karşı çıkış sözkonusu edilmektedir.
Matematik felsefesinde ve etikte sezgicilik

Felsefede hem matematik felsefesi hem de etikte kullanılan bir kavramdır.
Etikte sezgiye dayanarak etik önermelerinin doğrulanmasını, kabulunu veya reddedilmesini tanımlar. Buna göre sezgiye uyumlu etik önermesi kabul edilebilir, sezgiye dayanmayan veya sezgiyle uyumsuzluk gösteren etik önermesi kabul edilemezdir. Eylemlerin doğru ya da yanlış oluşları, onlar üzerine düşünmeyle ulaşılacak bir sonuç değil, aksine doğrudan sezgiyle varılacak bir bilgidir. Sezgicilik dışında da belirli etik sorunlarına dair genel sezgilerin sorunun çözümüyle uyumlu olmasına çoğu etikçi dikkat etse de sezgicilikte, düşünme ve deneyimin ötesinde bilgiye ve dolayısıyla sonuca sadece sezgiyle varılması gerektiğinden, etik sorunlarının genel sezgiyle tamamen uyumlu bir şekilde çözülmesine önem verilir.
Matematikte ise sezgicilik kavramı Luitzen Egburtus Jan Brouwer isimli Hollandalı matematikçi tarafından ileri sürülmüştür. Matematik sezgicilik olarak adlandırılmaktadır. Bununla birlikte köken olarak Henri Poincaré ve Leopold Krönecker'de bulunabilir.[2] Buna göre, matematiksel belitler (aksiyom) doğrudan doğruya sezgi yoluyla kavranabilirler. Matematiksel önsellikler sezgi yoluyla kavranırlar ve bu nedenlede bu durum, matematiğin üstünlüğünü gösterir.

Edebiyatta Sezgicilik


Bir maddeyi kavramak için iki göze ihtiyaç olduğunu savunan edebi görüştür. Buna göre gözlerden biri maddenin görünen kısmını diğeri ise görünmeyen kısmını görmeli algılamalı eğer maddeye kalp gözüyle manevi bir bakışla bakılmazsa onu eksik kavramış sayılırız düşüncesini savunur.

Etkinlik: “Gerçeküstücülük (sürrealizm)” ve “varoluşçuluk (egzistansiyalizm)” akımlarıyla ilgili araştırma yapınız..

SÜRREALİZM (GERÇEKÜSTÜCÜLÜK)
20.yüzyılın başlarında Andre Breton tarafından Freud’un görüşlerine (psikanaliz yöntemi) dayanılarak açılan bir sanat akımıdır.
Gerçeküstücülüğün bilgi ve esin kaynağı olan Freud’a göre, insanoğlunun dış dünyasından edindiği alışkanlıklar, istekler bilinçaltında toplanır. Bu istekler düş (rüya, yarı rüya) durumunda çözülerek ortaya çıkar.
Sürrealistler, Freud’un bu görüşünü edebiyata uygulamışlari bir anlamda bilinçaltının, bilinç alanına olan egemenliğini savunmuşlardır. Dolayısıyla içinden geldiği gibi yazmak bu akımın en belirgin özelliğidir. Akılcılığın karşısındadırlar, geleneksel ve biçime dayalı inanç ve değerleri düşünceden silmişlerdir.

“Gerçeküstücülük, ister söz, ister yazı ile ya da başka bir yolla, düşüncenin gerçek işleyişini ortaya çıkarmak içim başvurulan, içinden geldiği gibi yazma yöntemidir. Bu, aklın denetimi olmaksızın (rüyada olduğu gibi) her türlü estetik ve ahlak kaygısı dışında düşüncenin yazılışıdır”.
Andre Breton
Bu akımın Batı’daki en önemli iki temsilcisi Andre Breton ve Paul Eluard’dır.
Bizim edebiyatımızda Oran Veli Kanık’ın kimi şiirlerinde bu akımın izleri açıkça görülmektedir.
varoluşçuluk (egzistansiyalizm

Varoluşçuluk veya egzistansiyalizm, genel olarak psikolojik ve kültürel devinimlerin; bireysel deneyimlerle birlikte var olabileceğini savunan felsefe akımı. Erdemlilik ve bilimsel düşünce birlikteliğinin insan var oluşunu anlamlandırmak için yeterli olamayacağını ve bundan dolayı mevcut birlikteliğin gerçek değer yargıları içinde yönetilen ileri düzey bir ulam (felsefi kategori) olduğu düşünülmüştür. İnsan yaradılışını anlamlandırma kesin olarak bahsedilen bu otantik gerçeklikle mümkündür
Varoluşçuluk, 19. yüzyılın ortalarında, baskın sistematik felsefeye karşı bir tepki olarak doğmuştur. Søren Kierkegaard'ın genel olarak ilk varoluşçu filozof olduğu görüşü hâkimdir. Hegelcilik ve Kantçılığa karşı olarak, Kierkegaard bireysel bir bakış açısına sahiptir. Onun oluşturduğu sorumluluk temelindeki görüş; yaşamın anlamına, tutku ve samimiyet ikilisinin gerçekçi çözümlemelerine dayanmaktadır. Varoluşçuluk II. Dünya Savaşı'nı izleyen günlerden sonra bilinirlik kazanmıştır. Akım, felsefenin yanında, teoloji, drama, resim, edebiyat ve psikoloji dallarını da etkilemiştir.
Varoluşçu felsefeciler tarz ve içerik olarak, geleneksel sistematikçilere veya akademik felsefecilere benzemektedir. Bu iki tarz ve içerik de, soyuttur ve insanın somut varlığından oldukça uzaktır. Scholars generally consider the views of existentialist philosophers to be profoundly different from one another relative to those of other philosophies.Varoluşçu felsefecilerin en çok eleştirildikleri konulardan biri, kullandıkları terimler olmuştur. Bu terimlerin karışıklık doğurduğu ve akım içinde terim tutarlılığının sağlanamadı iddia edilmiştir
SAYFA 11:
1. Metin Beş Şehir
1. Mustafa Kemal ile İsmet Paşa'nın yeni bir devlet kurma çabalarının tarihsel kökeni 1071 Malazgirt Meydan Muharebesine dayanır.
2. Yazara göre eski  hayat ağacını yeni meyvelerle donatan mucizenin temelinde Türk milletinin geçmiş devirlerde yaptığı büyük atılımlar yapması, büyük devletler kurması oluşturduğu medeniyetler vardır.
3. Gelecek çağların şerefini yapacak olan isim ve eserleri, İnönü'de sakarya' ve Dumlupınar' da harita başında geçen uykusuz gecelere, ve bu gecelerin ağır yükünü kemik ve kan pahasına taşıyan isimsiz şehit ve gazilere borçluyuz.

4. Metinde millet olmanın dini, sosyal, kültürel ve askeri yönü üzerinde durulmuştur.
5. Etkinlik:
Evet, bu eserlerin teması yazıldığı dönem hakkında bilgi vermektedir. Cumhuriyet devri Türk edebiyatında anadoluculuk kavramı cumhuriyet rejimi ile aparalel olarak gelişmiş, siyasi yapının gerçekleştirmek istediği atılımlar edebi eserlere yansımıştır.
SAYFA 17
ÖLÇME DEĞERLENDİRME
1. Aşağıdaki cümlelerde geçen yargıalr doğru ise D , yanlış ise Y yazınız.
D,
D,
D,
2. E
3. SÜRREALİZM AKIMI

1.ÜNİTE ÖLÇME DEĞERLENDİRME CEVAPLARI: 
1) A
2.D,Y,D
3)Cumhuriyet Dönemi şiirinde üç ana eğilim vardır: Memleketçiliği farklı  boyutlarda algılayıp uygulayanlar, öz şiirciler ve toplumcu gerçekçiler
Milli edebiyat ile başlayan HALKA açılma ve sanatçıların HALKA kaynaşması.......
HALK şiirinden yararlanılmış, genelllikle HECE ölçüsü kullanılmıştır.
4) B (varoluşçuluk)
5) cumhuriyetçilik....
Read more