Sıfatların Özellikleri - Sıfat Çeşitleri - Dil Bilgisi Konuları

Sıfatlar

İsimlerden önce gelerek onların anlamlarını sayı, renk, durum, hareket, biçim, yer, işaret ve soru yönlerinden tamamlayan; onları niteleyen ve belirten kelimelere sıfat denir. bu iki kelimenin (sıfat ve isim) oluşturdukları kelime grubuna da sıfat tamlaması denir ki bütün sıfat çeşitleriyle sıfat tamlaması oluşturulabilir.


Kolay iş, bu sorular, küçük çocuk, hangi ev, iki elma, üçüncü sınıf…

A. Sıfatların Özellikleri

1. Sıfatlar isimlerden önce gelerek onları sayı, renk, durum, hareket, biçim, yer, işaret ve soru yönlerinden tamamlar; onları niteler veya belirtir:

“O zaman gördü ki, küçük çocuk, memleketlisi, minimini yavru ağlıyor… Sessizce, titreye titreye ağlıyor. Yanaklarından gözyaşları birbiri arkasına, temiz vagon pencerelerindeki yağmur damlaları nasıl acele acele, sarsıla çarpışa dökülürse öyle, bağrının sarsıntılarıyla yerlerinden oynayarak, vuruşarak içlerinde güneşli mavi gök, pırıl pırıl akıyor.”

o zaman, küçük çocuk, minimini yavru, temiz vagon pencereleri, güneşli mavi gök

2. Tek başlarına kullanıldıkları zaman isim değerindedirler. Çünkü ancak bir isimden önce geldikleri zaman sıfat oldukları anlaşılabilir:

yeşil elbise (sıfat) yeşili severim (isim)
İhtiyar kadın (sıfat) İhtiyarlara iyi davranmalıyız (isim)
Büyük park (sıfat) parkların en büyüğü (isim)

3. Tek başlarına kullanıldıklarında isim değerinde oldukları için alabildikleri isim çekim eklerini, yani hâl eklerini, iyelik eklerini ve çoğul ekini, bir isimden önce gelerek onu niteledikleri ya da belirttikleri zaman, yani sıfat olarak kullanıldıkları zaman alamazlar:

Bir basamak yukarı çık. sıfat
Birler basamağı isim
Yürüyen merdiven sıfat
Yürüyenler ve koşanlar isim

4. Bir sıfatla onun nitelediği ya da belirttiği bir isim arasına noktalama işareti (özellikle virgül) konmaz. Virgül konursa ilk kelime tek başına kalmış olur, dolayısıyla isimleşir.

Genç adama gülümseyerek baktı. (genç: sıfat)
Genç, adama gülümseyerek baktı. (genç: isim, özne)

5. Birkaç sıfat, arka arkaya sıralanarak bir ismi niteleyebilir veya belirtebilir:

Karanlık, büyük, korkutucu ve nemli bir evdi.


6.
 Sıfatın varlığından bahsedildiği her yerde mutlaka sıfat tamlaması vardır; o sıfatla (soru sıfatı da olsa) bir tamlama oluşturulmuştur.




B. Sıfat Çeşitleri


Sıfatlar görev ve anlam yönünden, yani kendilerinden sonra gelen isme kattıkları anlam yönünden önce ikiye, sonra daha alt başlıklara ayrılırlar:

1. Niteleme Sıfatları

2. Belirtme sıfatları
a.İşaret sıfatları
b. Sayı sıfatları

Asıl sayı sıfatları
Sıra sayı sıfatları
Kesir sayı sıfatları
Üleştirme sıfatları

c. Belgisiz sıfatlar
d. Soru sıfatları


1. Niteleme Sıfatları


İsimlerin şeklini, durumunu, hareketini, rengini, kısacası kalıcı özelliklerini gösteren sıfatlardır. Nitelene sıfatları isimlere sorulan “nasıl” sorusunun cevabıdır:

Penceresinden kavak ağaçları görünen / bir sağlık ocağı
yanaklarımı pembeleştiren / makaslar
uçuşan / pamukçuklar
Kavakları silkeleyen / rüzgâr
Koca / bahçe
Tasasız / gözler
Güzel / çerçeveler
Kocaman / bir masası ve koltuğu

Mavi deniz, tatlı su, kötü gün, yakın arkadaş, çalışkan öğrenci, susuz yaz, yuvarlak masa, bayan memur, erkek adam, temiz giysi, güzel insan, düz yol, çatal çivi, sivri tepe, yassı burun…

2. Belirtme Sıfatları

İsimleri sayı yönünden tamlayan; yerlerini işaret eden; özelliklerini belli belirsiz olarak bildiren; onların özelliklerini soran sıfatların tümüne belirtme sıfatları denir. Belirtme sıfatları varlıkların geçici özelliklerini bildirirler:

Bu adam, o adam, şuradaki adam, (herhangi) bir adam, bir (tane) adam, kaçıncı adam, hangi adam?…


Belirtme sıfatları alt başlıklara ayrılır:


a. İşaret Sıfatları

İsimleri işaret ederek belirten ve yerlerini bildiren sıfatlardır.

“bu, şu, o, öteki, beriki, böyle, şöyle…”

Bu soruyu kim cevaplayacak?
Kitabı şu genç almıştı.
O eşyaları nereye götürüyorsun?
Öteki sorulara geçiniz.
Beriki masaları da taşıdık.

b. Sayı Sıfatları


İsimlerin sayılarını, bölümlerini, sıralarını, parçalarını kesin olarak belirten sıfatlardır. Sayı sıfatlarının çeşitleri şunlardır:

i. Asıl Sayı Sıfatları

İsimlerin sayılarını kesin olarak belirten sıfatlardır:

Her gün iki saat ders çalışır, bir saat de kitap okurum.
Bir ağaç bile bırakmamışlar; kesmişler.
Yüz yıl öncesine geri döndük.
Türkiye nüfusunun yetmiş milyon olduğu söyleniyor.
Beş milyon ton patates

10 cm ip, 2 m kumaş, 100 ton kömür, 3 kg şeker…

]Başında asıl sayı sıfatlarından biri bulunan bir isme çoğul eki getirilmez. ”Beşevler, Altmışevler, Yedi Cüceler, üç aylar, Kırk Haramîler, beş milyonlar, on milyonlar (banknotlarımız)”gibi örnekler bu kurala uymaz.

]Sayı sıfatlarıyla niteleme sıfatları art arda kullanılırsa sayı sıfatı önce gelir:
iki değerli arkadaş, üç kırık cam…


ii. Sıra Sayı Sıfatları



İsimlerin sıralarını, derecelerini belirten sıfatlardır.


“-ncİ” eki ya da nokta kullanılır.

77. yıl, 11’inci bölük, birinci gün, ikinci gelişimiz…
üçüncü kişiler, ikinci katlar…

“ilk” kelimesi birinci anlamındadır:
İlk (birinci) caddeden sağa dönün.

“son, sonuncu, ortanca” kelimeleri de sıra sayı sıfatıdır:
son fırsat, ortanca çocuk, sonuncu kişi…


iii. Kesir Sayı Sıfatları



İsimlerin, bütünün kaçta kaçı olduğunu gösteren sıfatlardır.


Yüzde bir ihtimal, yarım ekmek, çeyrek (dörtte bir) ekmek, yarıyıl, iki buçuk lira…

Bu tamlamalarda tamlanan çoğul yapılabilir.
Kardeşlerin üçte bir payları var.

Tamlayan çoğul yapılıp tamlananla yeri değiştirilebilir:
Yüzde otuz artış düşünülüyor.→Düşünülen artış yüzde otuzlarda.


iv. Üleştirme Sayı Sıfatları



İsimlerin bölümlere ayrıldığını, bölüştürüldüğünü gösteren sıfatlardır.


“-(ş)er”
 ekiyle yapılır.

Üçer kişi, ikişer elma, yedişer kişi, ellişer milyon, birer gün arayla,


v. Topluluk Sayı Sıfatları



Bir defada doğan birden fazla kardeşler için kullanılır.


Bunlardaki “z” sesi çokluk bildirir.
Tamlanan çoğul olabilir.
üçüz bebek, beşiz çocuklar.


c. Belgisiz Sıfatlar



İsimlerin sayılarını ve miktarlarını kesin olarak değil, yaklaşık, aşağı yukarı, belli belirsiz bildiren sıfatlardır.


“bir, birkaç, birçok, az, çok, biraz, birtakım, bütün, bazı, tüm, her, hiçbir, herhangi bir, kimi…

başka / bir / boyut,
kimi insanlar,
bir yaz günü,
bazı sıfatlar
herhangi bir zaman
her soru,
birtakım insanlar,
birkaç kişi,
Birçok senelergeçti; dönen yok seferinden.
tüm insanlar,
bütün varlıklar…

Bunlardan bazılarının belirttiği isimler çoğul eki alamaz, bazılarının tamlananları çoğul olmak zorundadır; bazılarınınki de yerine göre tekil de olabilir, çoğul da.

Bütün insan→bütün insanlar
Birkaç kişi→birkaç kişiler
Çoğu insan→çoğu bitkiler

Not: Asıl sayı sıfatı olan “bir” ile belgisiz sıfat olan “bir” karıştırılabilir. “bir” kelimesi“tek” kelimesinin karşılığı ise asıl sayı sıfatıdır. Değilse belgisiz sıfattır:

Bir çiçekle yaz olmaz bir tane çiçek. asıl sayı sıfatı
Onu bir akşam vakti gördüm. Herhangi bir akşam vakti belgisiz sıfat


d. Soru Sıfatları


Tanımı

Soru sıfatları, isimlerin nitelik ve niceliklerini soru yoluyla öğrenmeyi amaçlayan, cevapları da herhangi bir sıfat olan kelimelerdir.

“ne, nasıl, nice, ne gibi, ne biçim, kaç, kaçıncı, kaçar, hangi, ne türlü…”


Özellikleri

Soru sıfatları cümleyi soru cümlesi yapar. Bazı durumlarda da yapmaz:

Bu nasıl bir dünya; hikâyesi zor…
Nasıl kitaplardan hoşlanırsın?

Soru sıfatlarıyla da sıfat tamlaması oluşturulur.

Kaç gün sonra geleceksin?
Eve giderken hangi otobüse bineceğiz?


Örnekler


Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.
Kaçıncı sınıfta okuyor?
Ne gün geleceğini söyledi mi?
Kaçar kişilik gruplar hâlinde gideceğiz?
Kaçta kaç hisse istersin?

Not: “ne” kelimesi sıfat, zarf ve zamir olarak kullanılabilir.

Ne bakıyorsun? Zarf
Ne almak istiyorsun? Zamir
Ne gün geleceksin? Sıfat
Ne iş yapıyordunuz? sıfat
Bugün ne çalıştık ama. zarf



C. Sıfatlarda Anlam


1. Sıfatlarda Anlam Kuvvetlendirme


Zarflarla ve edatlarla anlam kuvvetlendirilebilir:

çalışkan→arı gibi çalışkan→arı gibi çalışkan çocuk
güzel→Cennet kadar güzel→Cennet kadar güzel vatan
verimli→çek verimli→çok verimli topraklar

Burada “cennet kadar” kelime grubu “güzel” sıfatını; sonra hepsi birden “vatan”kelimesini nitelemiş.

Pekiştirme sıfatları ile de anlam kuvvetlendirilebilir:

Bir sıfatın ilk iki sesine “m, p, r, s” ünsüzlerinden biri eklenip, oluşan hecenin o sıfatın başına getirilmesiyle oluşur. Ünlüyle başlayan sıfatlarda ilk ünlüye “m, p, r, s”ünsüzlerinden biri eklenir.

Sarı sayfalar→sapsarı sayfalar
Kırmızı→kıpkırmızı elbise
Mor→mosmor bir yüz
Yeşil→yemyeşil tabiat
Temiz→tertemiz toplum
Uzun→upuzun araba

Bu kurala uymayan pekiştirme sıfatları da vardır:

Sapasağlam, yapayalnız, çırılçıplak, çepeçevre…

Tekrar yoluyla da anlam kuvvetlendirilebilir. Tekrar edilen kelimeler arasına “mİ” soru eki de konabilir:

doğru dürüst bir iş, boylu poslu bir adam, az buz para değil…
yüce yüce yaylalar, Mini mini eller, tatlı tatlı diller…
tatlı mı tatlı diller, sevimli mi sevimli bir yüz, sıcak mı sıcak bir hava…


2. Sıfatlarda Anlam Daraltma


Sıfatların anlamlarında, bazı eklerden yararlanarak kısma, daraltma, küçültme yapılabilir. Bunun için “-Cİk, -ÇE, -cEk, -(İ)msİ, -(İ)mtırak” ekleri kullanılır:

Geniş bir oda → daha az genişi → genişçe bir oda
Uzun bir çocuk → daha az uzunu → uzunca bir çocuk
Büyük ev → daha az büyüğü→ Büyükçe / büyücek bir ev
Küçük çocuk → daha az küçüğü→ küçükçe / bir çocuk
Tatlı elma → daha az tatlısı → tatlımsı bir elma
Ekşi erik → daha az ekşisi → ekşimsi / ekşimtırak erik

“-Cİk” eki küçüklük, azlık anlamı taşıyan sıfatlara getirilir ve aşırılık anlamı katar:

Kısa kol → daha da kısası → kısacık kol
İnce ip → daha da incesi → incecik ip
Az ekmek → daha da azı → azıcık ekmek
Minik yavru → daha da miniği→ Minicik yavru
Küçük kız → daha da küçüğü→ Küçücük kız
Ufak el → daha da ufağı → Ufacık el
Yumuşak eller → daha da yumuşağı→ Yumuşacık eller

3. Sıfatlarda Karşılaştırma

Aynı özelliklere sahip olan varlıkları karşılaştırarak o özelliğe hangisinin daha çok sahip olduğunu göstermek için sıfatın başına “en, daha, pek” kelimeleri getirilir.

En kuvvetli millet
Daha dürüst insanlar
Pek çalışkan işçi


D. Yapı Bakımından Sıfatlar


Sıfatlar da isimler gibi yapı bakımından basit, türemiş ve birleşik olmak üzere üçe ayrılır:

1. Basit Sıfatlar


Herhangi bir yapım eki almamış ve başka bir kelimeyle birleşmemiş sıfatlardır.


Kara gün, kırmızı gül, bol yemek, iri taş, iyi insan, son yolculuk, dost ülke, düz çizgi.

2. Türemiş Sıfatlar

İsim ya da fiil köklerine ve gövdelerine getirilen isim yapım ekleriyle oluşturulmuş sıfatlardır.

Kiralık ev, yıllık izin, tuzlu su, Aydınlı Hasan, işsiz adamlar, ölü balık, sütçü kadın, yarınki maç, genişçe bir oda, büyücek bir ev, ekşimsi / ekşimtırak erik, kısacık kol, incecik ip…
Penceresinden kavak ağaçları görünen / bir sağlık ocağı
yanaklarımı pembeleştiren / makaslar
uçuşan / pamukçuklar
Kavakları silkeleyen / rüzgâr
Kocaman / bir masası ve koltuğu
çalışkan öğrenci, susuz yaz, yuvarlak masa…

3. Birleşik Sıfatlar

Yapısında birden fazla kelime barındıran sıfatlardır.

Külyutmaz öğretmen, mirasyedi gençler, boşboğaz insanlar, boğazına düşkün adam, birtakım sorunlar, cana yakın çocuk…

Birleşik sıfatlar ikiye ayrılır:


a. Kaynaşmış birleşik sıfatlar


Anlamca kaynaşmış sıfatlardır. Birden fazla kelimenin sözlük anlamlarından az ya da çok uzaklaşarak, aralarına ek ya da kelime girmeyecek şekilde birleşerek oluşturdukları sıfatlardır.

Canciğer dost, vatansever sanatçı, pisboğaz çocuk, mirasyedi gençler, kahverengi elbise, eşsesli kelimeler, birkaç adam, herhangi bir öğretmen, biraz zaman, birtakım elbiseler…


b. Kurallı birleşik sıfatlar


Çeşitli yollarla oluşurlar:

*Sıfat tamlaması + “-lİ” yapım eki

büyük yapraklı ağaçlar, dost bakışlı insanlar, kısa boylu asker, büyük kapılı bina, kırık camlı ev…

*Sıfat tamlaması + “lIk” eki

yarım günlük mesai, üç kuruşluk iş…

*İsim + iyelik eki + sıfat

salonu büyük (bir) ev, çenesi düşük adam, saçı uzun bebek, rengi soluk kumaş…

*Takısız isim tamlaması + “-lİ” yapım eki

taş duvarlı ev, aslan yürekli çocuk, demir kapılı bahçe…

*İsim + “-DEn” ayrılma hâl eki + isim-fiil:

kulaktan dolma bilgiler…

*İkileme + isim

evsiz barksız insanlarımız, tatsız tuzsuz işlerimiz, irili ufaklı eşyalar…

*İsim + ek + fiilimsi + isim

işini bilir memur

*Deyim + isim

cana yakın arkadaşlar, çenesi düşük insan…

4. Pekiştirilmiş Sıfatlar


Yamyassı bir burun… Koskocaman bir kulak… Kapkara bir ten… Yemyeşil iki göz… Sapasağlam, yapayalnız, çırılçıplak, çepeçevre…

Sarı sayfalar→sapsarı sayfalar
Kırmızı→kıpkırmızı elbise
Mor→mosmor bir yüz
Yeşil→yemyeşil tabiat
Temiz→tertemiz toplum
Uzun→upuzun araba

Yapılan işlem sıfatları pekiştirmektir.
Sıfatlar başka şekillerde de pekiştirilirler Bunlar sırasıyla:

a) İkilem dedğimiz aynı sıfatın tekrar edilmesi yoluyla:

uzun uzun kavaklar, tatlı tatlı bakışlar, iri iri taşlar, kara kara gözler, büyük büyük binalar, geniş geniş yollar…

b Tekrar edilen sıfatların arasına “mı” getirilerilerek yapılarn pekiştirme;
tatlı mı tatlı nar, güzel mi güzel çiçekler, kara mı kara gözler, beyaz mı beyaz gömlekler, uzun mu uzun kollar…

c) Bazı isimler tekrar edilerek sıfat olarak pekiştirilmiş biçimde kullanılırlar:
dilim dilim karpuz, sıra sıra kamyonlar, avuç avuç para, sepet sepet üzüm, sürü sürü koyunlar…

d) Birbirine anlam bakımından yakın olan ve uygun getirilen kelimelerle yapılan pekiştirme:
açık saçık söz, kırık dökük eşya, anlı şanlı paşa, eğri büğrü yazı

NOT: Sıfatlar cümlede yüklemin anlamını tamamladıkları zaman ZARF TÜMLECİ olurlar. Böylece bu sıfatlar, zarf tümleci olarak isimlendirilirler.
Adam, kıpkırmızı oldu. Rüzgar tatlı tatlı esiyordu, Bazıları abuk sabuk konuşuyor
Cümlelerde koyu yazılmış kelimeler, pekiştirme sıfatları gibi gözükmelerine rağmen, cümlede zarf görevini üstlenmişlerdir…
Read more

Sözlü Anlatım Türleri Nelerdir? Konuşma Türleri

KONUŞMA



Düşünce ve duyguların, başkalarına sözlü olarak bildirilmesine konuşmaya da sözlü anlatım denir. 

Konuşma, insanın çevresiyle doğrudan iletişim kurmasının en etkili yoludur. Konuşma için sesli düşünme de denir. Buna göre insanlar, düşüncelerini başkalarına seslerle iletirler. Ancak bunu yaparken de sözlerini etkili kılmak için, jest, mimik, tonlama, vurgulama... gibi konuşmayı tamamlayıcı öğelere başvururlar. 

Konuşma olgusu; dil, düşünce, duygu, ses ve konuşma organları gibi öğelerle doğrudan ilgilidir. Bunlardan birinin eksikliği yada yetersizliği, çeşitli konuşma kusurlarına yol açar. 


KONUŞMA İLKELERİ



İyi konuşma, güzel konuşma; her şeyden önce iyi ve sağlıklı düşünmeyle ilgilidir. İyi ve sağlıklı düşünmeyse, kişinin yeteneği yanında, doğuştan itibaren edindiği bilgi, beceri birikimine ve gördüğü eğitime bağlıdır. 

Ancak her konuda olduğu gibi konuşmada da yetenek, tek başına belirleyici etken değildir. Yetenek ancak bilgi ve deneyimle birleşirse bir anlam taşır.Ayrıca burada ele alacağımız konuşma türlerinin çoğu için özel bir yeteneğe gerek yoktur. Bunlar, belli bir eğitimle herkesin başarabileceği türden konuşmalardır. 


İyi bir konuşmacının başlıca ilkeleri şunlardır : 


· Yapıcılık : Toplumun değer yargılarına, inançlarına, gelenek ve göreneklerine ters düşen, onları yok sayan söz ve davranışlardan kaçınılmalıdır. 

· İnandırıcılık : Konuşmacı ; sözleriyle, davranışlarıyla, yargılarıyla, konuya hakimiyetiyle dinleyicide güven duygusu yaratmalıdır. 

· Amaca dayanma : Konuşmacı, niçin konuştuğunu bilmeli ve dinleyici üzerinde bu amaca yönelik bir etki bırakabilmelidir.

· İlginçlik : Konuşma konusu, gerek konuşmacı, gerekse dinleyici yönlerinden ilgi çekici olmalıdır. İyi bir konuşmacı, pek ilginç olmayan, hatta sıkıcı sayılan bir konuda dahi ilgi yaratmayı bilmelidir. 

· Bilgi sağlamlığı : İyi bir konuşma, sağlam bilgi ve belgelere dayanmalıdır. 

· Ön çalışma : Konuşmanın hazırlanmasında; konu, dinleyici, konuşma süresi göz önünde bulundurulmalıdır. 

· Yöntem : İyi bir konuşmada yöntem önceden belirlenmelidir ; “birlikte düşünme ve tartışma”, “öğretme”, “duygulandırma” yöntemlerinden hangilerinin seçileceği bilinmelidir. 

· Konuşmayı destekleyen öğeler : Konuşma, söz yanında bir takım el, yüz hareketleri ( jest, mimik ) ve iyi bir tonlama ile desteklenmelidir. 

· Dil ve üslup : İyi bir konuşma elbette ki iyi bir dil ve üslup becerisi gerektirir. Kelimelerin seçimine, cümledeki yerlerine, kültür dilindeki biçimleriyle kullanılmalarına özen gösterilmelidir.


KONUŞMA TÜRLERİ


GÜNLÜK KONUŞMALAR



Günlük konuşmalar; insanların günlük yaşamda çok sık olarak yaptıkları hazırlıksız, anlık, doğal konuşmalardır. Konuşmalar gelişigüzel de denilen bu türlerin, elbette kendine özgü kuralları vardır. Bunların başında da içtenlik, incelik, saygı ve hoşgörü gelir. Ayrıca günlük konuşmaların pek çoğunda, ortak bir kültür dilinin herkesçe kullanılan söz kalıpları bulunur.


Selamlaşma


Selam, bir yerde buluşan,bir yolda karşılaşan kişilerin birbirlerine karşı duydukları sevgi ve saygının sözle ve davranışla anlatımıdır; uygar insan olmanın gereğidir. “Merhaba, günaydın, iyi günler, hoşça kal, Allahaısmarladık, güle güle, yolun açık olsun...” gibi sözler; dilimizde, yerine, zamanına hatta kişisine göre sırası geldiğinde kullanılması gereken hazır söz kalıplarıdır. 

Güzel dilimizde ve kültürümüzde yeri olmayan “Hadi çav”, “hadi by by ( bay bay )...”gibi sözlerden kaçınılmalıdır. 


Hatır sorma


Karşılaşan insanlar, birbirlerine hal hatır sorarlar. Hal hatır sormada, durumun gerektirdiği biçimde “nasılsınız?, iyi misiniz?...” sözleri; bunlara karşılık olarak da“teşekkür ederim, iyiyim, siz nasılsınız, sizi sormalı...” sözleri en sık kullanılan kalıplardır. 


Tanışma ve Tanıştırma


İlk kez karşılaşan insanların birbirlerine adlarını, soyadlarını, gerekliyse mesleklerini söylemeleri görgü ve uygarlık gereğidir. Buna “tanışma” denir. Tanışma sırasında karşılıklı olarak “Memnun oldum, ben de” gibi sözler söylenmelidir.

Birbirlerini tanımayan insanlar, üçüncü kişilerle karşılıklı tanıtılıyorsa buna da“tanıştırma” denir. 

UYARI : 
Tanıştırma sırasında “sizi arkadaşıma tanıtayım” demek yanlıştır. Doğrusu,“sizi arkadaşımla tanıştırayım”dır. Ayrıca tanışma sırasında “bendeniz, kulunuz, köleniz...” gibi abartılı ve küçültücü sözlerden kaçınılmalıdır. 


Soru sorma-Cevap verme


Ulaşımın çok geliştiği günümüzde, her an kendimizi yabancı bir çevrede, yabancı insanlarla karşı karşıya bulabilir, onlara soru sormak yada onların sorularına cevap vermek durumuyla karşılaşabiliriz. Böyle durumlarda sorular yada cevaplar açık ve kısa olmalıdır. 

Konuşma sırasında, duruma göre, “affedersiniz”, “bakar mısınız?”, yetişkinler için“hanımefendi”, gençler ve çocuklar için “kardeşim”, “yavrum...?” gibi hitaplar kullanılmalı; “hey!, hişt!, baksana!...” gibi ünlemler, “birader, dayı, babalık...” gibi sözler kullanılmamalıdır. Tanımadığımız ve yaşını kestiremediğimiz kişilere “amca, teyze...” gibi sözlerle hitap etmek de yanlıştır.


Kutlama


Kutlama; insanların kazandıkları bir başarı, yükseldikleri makam yada eriştikleri bir mutluluktan dolayı, onların sevinçlerini paylaşmak amacıyla söylenen sözlerdir. 

Yüzyüze kutlamalarda, önce kutlamaya konu olan olay belirtilir.Sonra kişinin konumun ve onunla olan ilişkinin özelliğine göre, sevincimizi bildiren sözler ve mutluluğun artması dileğiyle bitirilir. 


Baş sağlığı (Taziye)


İnsanlar, bir yakınlarını kaybettiklerinde, acılarını paylaşacak, kendilerini teselli edecek dostlar ararlar. Dilimizdeki “dost kara günde belli olur” sözü, bu gerçeğin en özlü anlatımıdır. 

Başsağlığı ziyaretleri, yakınlık derecesiyle uyumlu olmalıdır. Böyle günler, üzüntülerin yoğun biçimde yaşandığı anlardır. 

Konuşmalar; insanları yatıştıracak, teselli edecek nitelikte, kısa, içten ve abartısız olmalıdır. 

Duruma göre, başınız sağolsun, Allah sabır versin, Allah taksiratını affetsin, Allah rahmet eylesin, nur ( huzur ) içinde yatsın, Allah başka acı göstermesin... gibi söz kalıpları yanında, içten duyguları dile getirecek sözler de kullanılabilir. Ayrıca, Anadolu bölge ağızlarında kullanılan ve insanların bu acılarını unutturacak başka büyük acılar görmemeleri dileğini güçlü biçimde anlatan “Allah bu acınızı unutturmasın” gibi sözler de duygularımızı dile getirmede etkili olabilir. 


Özür Dileme


İnsanlar bazen yanlış söz ve davranışlarıyla arkadaşlarını, dostlarını elde olmayan nedenlerle kırabilirler. Bazen bu kırgınlıklar, dostlukları kopma noktasına getirebilir. Bunu önlemek için, yapılan yanlışın söz yada davranışla giderilmesi gerekir. Buna özür dileme denir.

Özür dilenirken, önce konu belirtilmeli, ardından, yapılan yanlışlığın, varsa bağışlanabilir sebebi açıklanmalıdır. Hiçbir sebep yokken böyle bir surum doğmuşsa, yapay nedenlere sığınmadan hata itiraf edilmeli, asla yalana başvurulmamalıdır. Özür dileyen kişi, karşısındaki insanın sitem ve kızgınlığını anlayışla karşılamalı, gerekirse alttan almalıdır. Yoksa, “özrü kabahatinden büyük” sözüne hak verdirecek yeni yanlışlıklara düşebilir. 


Telefonla Konuşma


Gelişen iletişim teknolojisi, telefonu günümüz insanının vazgeçilmez aracı durumuna getirmiştir. Gün geçmiyor ki, evimizde, işyerimizde... en az birkaç kez telefon konuşması yapmış olmayalım. 

Elbette ki telefonla konuşmanın da yöntem ve kuralları vardır. Şimdi bunları sıralayalım : 

· Telefonun yanında sürekli bir kalem, not defteri ve rehber bulunmalıdır. 
· Uzun ve ayrıntılı konuşmalar için önceden hazırlık yapmalı, iletilecek istekler ve görüşler, sorulacak sorular, karşılaşabileceğimiz sorulara vereceğimiz cevaplar açık seçik belirlenmelidir. 
· Telefon açılınca ilk söz olarak karşı numara sorulmalı, aradığımız numaranın doğruluğu anlaşılınca, kendimizi tanıtmalıyız. 
· Daha sonra aradığımız kişi sorulmalı ve kendisiyle konuşmaya başlamamız sağlanmalıdır.
· Karşılıklı konuşma kısa, özlü olmalı, gereksiz ayrıntılara girilmemelidir. 
· Telefon konuşmasını, arayan kişinin bitirmesi ve telefonu yine arayan kişinin kapatması bir incelik gereğidir. Aranan kişinin telefonu önce kapatması kaba bir davranıştır. Kapatmadan önce ayrılış selamı verilir, iyi dilekler iletilir. 


KİTLE KONUŞMALARI


Bir konuda toplumu aydınlatmak, bu alanda kamuoyu oluşturmak amacıyla yapılan konuşmalardır. Kitle konuşmaları, tek kişi tarafından belli bir topluluğa yönelik olabileceği gibi, birden çok kişinin katılımıyla gerçekleşen toplu görüşmeler yada tartışmalar biçiminde de olabilir.



Konferans


Bilim ve sanat konularında, yazar, bilim adamı, sanatçı ve düşünürlerin, bir konu hakkında derin bilgisi, görüşleri olan kimselerin, özel toplantılarda dinleyicilerine karşı düşüncelerini, bilgilerini açıklamak, öğretmek amacıyla yaptıkları konuşmalardır. 

Bilimsel bir düşünceyi, akademik bir konuyu, orijinal bir görüşü anlatmak, bir tezi savunmak konferansın en belirgin amacıdır. 

Konferanslar; genellikle bir topluluğa, bir kitleye, bilim, teknik, düşünce ve sanat öğeleriyle ilgili konuları açıklar. Her türden kompozisyonda olduğu gibi, konferansta konunun ilgi çekici olması, birlik, açıklık, ses, güzel Türkçe, dinleyenlerin sabır dereceleri, dikkat edilecek temel kurallardır. 


Açık Oturum


Toplumu yakından ilgilendiren güncel bir konunun değişik görüşlerdeki uzman kişiler tarafından seçkin bir izleyici önünde tartışılmasıdır. Açık oturumda, değişik görüşlerin eşit oranda temsil edilmesi temel ilkedir, tartışmayı bir başkan yönetir. Başkan konuyu belirler, konuşmacıları tanıtır, sonra konuşmacılara sırasıyla söz verir. Konuşmacılar birbirlerini dikkatle dinler, gerekirse not alırlar. Başkan genellikle yapılan konuşmaları oturumun sonunda toparlayıp özetler. 


Panel 


Bir başkanın yönetiminde, küçük bir tartışmacı grubun izleyiciler önünde belli bir konuya ilişkin görüş ve düşüncelerini belirttikleri grup tartışmasıdır. Açık oturumdan farklı olarak, konuşmacıların görüşlerini bildirmelerinden sonra, izleyiciler soru olarak tartışmaya katılabilir, kendi görüşlerini açıklayabilirler. Sonunda başkan konuşmaları toparlayarak görüşleri özetler. 


Sempozyum


Bir dinleyici topluluğu karşısında özellikle bilim, sanat ve fikir ağırlıklı konularda değişik konuşmacıların önceden hazırlanmış bir dizi konuşma yapmalarıdır. Her konuşma 5-20 dakika ile sınırlıdır. Sempozyumda ele alınan ortak konu çeşitli yönlerden incelenir, değişik görüşler ve yorumlar dile getirilir. 

Sempozyumda da bir başkan bulunur. Konuyu bölümlere ayırır. Her bölüm için değişik mesleklerden belli sayıda konuşmacı bulunur. Başkan sempozyumu açarken konuyu belirler, gerekli açıklamaları yapar. Konuşmacıları tanıtır. Konuşmaların sonunda görüşleri kısaca özetler. 

Sempozyumda yapılan değişik konuşmalar, konuyu bütünleyici niteliktedir. Burada tartışmadan çok sohbet havası vardır. Konuşmalardan sonra dinleyiciler soru sorabilirler. 


Forum


Panel gibi bir toplu tartışma türüdür. Belli bir konuda ortaklığı bulunan bir grubun, ortak sorunlarının çözümlenmesinde görüş birliğine varmak üzere düzenlenen toplu tartışmaya forum denir. Genellikle grup başkanı denilen bir kişi tarafından yönetilen forumda, topluluğun her üyesinin konuşmada ve görüşlerini bildirmede eşit hakkı vardır. Forum sonunda, tartışma konusu olan sorunun çözümünde tutulacak ortak yolun belirlenmesi amaçlanır. Burada başkanın hem konuşmacıları hem de dinleyicileri yönetmesi daha güçtür. Bu bakımdan forum başkanının yönetmede ve konuşmada yetenekli ve birleştirici olması gerekir
Read more

Beyaz Zambaklar Ülkesinde Romanının Özeti



Finlandiya'nın tarihinin son aşaması Fin Kültürü'nün hayranlık uyandıran gelişimini ve düşünce gelişimini yakından incelemiş bir yazarın izlenimleridir. Bu izlenimlerin ağırlık merkezi, bir zamanlar bataklıklar diyarı olan Finlandiya'yı "Beyaz Zambaklar Ülkesi"ne dönüştüren kültürel ve sosyal çalışmaların anlatımıdır. Bu çalışmalar arasında Finli aydınlarla halk arasındaki sıcak ilişki ve yakınlaşmanın büyük yeri vardır.

a. Finlandiya'nın Tarihi;

Bugünkü Fin toprakları yüzlerce yıl Rusya ile İsveç arasında doğal bir kale hizmeti görmüştür. Bölgede geniş bataklıklar ve girilmesi zor ormanlar olduğundan ne Ruslar, ne de İsveçliler bu topraklardan ordularını ve ihtiyaç maddelerini geçirememişlerdir. 

1808 yılından itibaren Finlandiya bir Rus eyaleti oldu. Bu durum 1nci Dünya Savaşına kadar sürdü. Bu süreçte Finlandiya Çar 1nci Aleksandr tarafından verilen imtiyazlar nedeniyle kendi içinde bağımsız oldu, yasalarını ve yönetimini kendisi belirleme hakkına kavuştu.

Finler, asırlar boyu kimi zaman İsveçlilerin, kimi zaman da Rusların egemenliğinde kalmışlardır. Bu süre zarfında savunma ve diplomasi alanında çaba içinde olmayıp, bütün güçleriyle milli bir Fin kültürü meydana getirmeye çalışmışlardır.

b. Finlandiya'nın Coğrafyası ve Sosyal Durumu ;

Avrupa'nın en kuzeyinde bulunan Finlandiya'nın sert iklimi vardır. Havası genellikle sislidir. İlkbaharda bile don görülür. Çoğu yerler sarp granit kayalarla kaplıdır. Kalan yerler ise oldukça çukur ve bataklıktır. Ülkede maden namına hemen hemen hiçbir şey yoktur. Tarım güçlükle yapılabilmektedir. Halkı da hiçbir zaman tam bağımsızlıklarını elde edememiştir. Kimi zaman bir komşusunun, kimi zaman da diğer komşusunun yönetimi altında bulunmuştur.

Finler kendilerine "Suomi" derler ve çok sevdikleri ülkelerini "Suomi" diye tanımlarlar ki bu "Bataklık arazi" anlamına gelmektedir. Finlerin sahip oldukları büyük kültür ve medeniyet, halkın bizzat kendi çabasının ürünüdür. Finlandiya'da hiç kimse içki içmez. 1907 yılında çıkarılan bir yasayla insana sarhoşluk veren her türlü içkinin satılması yasaklanmıştır.

c. Lider Halk arasındaki bağlantının incelenmesi;

Bu kitapta, bir milletin kamu kuruluşlarının, okullarının ve askeri kurumlarının birbiriyle işbirliği yaparak ülkeyi kalkındırmak ve yükseltmek için neler yaptıklarını açıkça göstermiş, özellikle Finlandiya'nın yükselmesi için bazı kişilerin gösterdikleri fedakarlık ve başarılardan söz edilmektedir. Bazı kahraman ruhların, Fin milletini nasıl kahraman millet haline getirdikleri anlatılmıştır.

Carlyl'a göre millet cansız bir kil tabakasından ibarettir. Eğer ona bir sanatçının eli değmeyecekse, sonsuza dek şekilsiz ve hareketsiz kalacaktır. Ama Cesar (Sezar), Napoleon, Büyük Petro, Sokrates ve Muhammed gibi bir sanatkar, bir büyük adam, bir önder, bir kahraman çıkıp da bu kili eline alacak olursa, ona istediği şekli verebilir.

Evet, büyük adam bir kahramandır, bir yıldırımdır. Ama halk kitlesi ne kil tabakası, ne de saman yığını değildir. O, yıldırımı meydana getiren milletin kendisidir. Ne zaman bulut kümesi, elektrik oluşturursa yıldırım da kendiliğinden oluşur. Eğer bulutlar elektrikle yüklü değilse, hiçbir zaman şimşek veya yıldırım oluşmaz, yalnızca bulut nemli bir buhar halinde kalır.

Milletler de böyledir. Eğer bir millet büyüklük ve kahramanlık özelliklerini taşıyorsa ondan yıldırımlar doğar, kahramanlar çıkar. Eğer halk kitlesi nemli bir buhar yığınından ibaretse, hiçbir güç ondan yıldırım çıkartamaz.

Ülkenin refah ve mutluluğunun ve toplumun onur ve şerefinin halkın iradesine bağlı olduğunu kanıtlayan çarpıcı bir örnek olması açısından küçük ve yoksul bir ülkeyi gösterebiliriz. Burası iki milyonluk bir nüfusa sahip olan Finlandiya'dır.

d. Kitapta incelenen sosyal olaylardan örnekler;

Bataklık ve ölüm vadisi, yoksulluk ve sefalet yuvası olan Finlandiya diye bilinen, yeryüzünün kuzeyinde, kışı uzun, toprakları verimsiz ve çorak bir ülkede; köy kooperatiflerinin, köy öğretmenlerinin, gönüllü doktorların gayret ve aydınlatmalarıyla, bugün nasıl mutluluklar ve güzellikler ülkesi olduğunu; halk gücünün en küçük ortaklık ve belirtisinin aynı yıl içinde ne şekilde biri, yüze, bine, on bine, milyona çıkarttığını servetler ve mutluluklar fışkırttığını, demokrat bir millet ne demektir, topyekün bir millet nasıl yükselir, aydınların halka karşı rolü nedir, gerçek yurtseverlik nasıl olur? Halka gerçek hizmet nasıl yapılır? Bir avuç aydının kendilerini halka adayan fedakarlıklarıyla, bütün bir çalışma ve üstün gayretler sayesinde Fin ailesi gaflet uykusundan uyanmış ve büyük bir hızla ilerleme ve yükselmeye başlamıştır.

Bu kitapta; harap olmuş bir ülkeyi imar eden, yurdun gelişmesi ve yükselmesi için hiçbir sınıf farkı gözetmeden hep birlikte ve aynı amaçla çalışan; bataklıkları kurutan, sarı tenli, uçuk dudaklı, zayıf bilekli insanlarla çalışarak, bataklıklarını gül bahçelerine ve zümrüt ovalar haline; sarı tenli insanlarını tunç rengine, uçuk dudaklı çocuklarını yakut kızıllığına, zayıf bilekli çocuklarını demir bileklere dönüştüren bu çalışkan Finlerin milli şuurunun bu kadar olağanüstü ve benzersiz olduğu anlatılmakta.

Eserin en güzel bölümlerinden biri de, askeri kışlaların nasıl bir halk okulu olduğunu anlatan kısımlardır. Eski Finli Subayların eğitimi eksikti. Okuldan çıktıktan sonra hiç okumaya, araştırıp düşünmeye yönelmezler, hiçbir toplumsal ve ulusal idealleri yoktu. Yalnızca mağrurca kılıçlarını şakırdatmasını bilirler, şık üniformaları içinde sürekli para harcamaktan başka şey bilmezler, dans salonlarında  dans etmekte üstlerine yoktu. Çoğu içki ve kumardan başını kaldırmazdı, Askerlere karşı sürekli kırıcı, kaba ve hatta zalimce davranırlardı, Askerler terhis olduktan sonra Vatan Ana, subaylara, generallere "Evlatlarımı nasıl yetiştirdiniz, sizin ellerinize teslim ettiğimiz yüzbinlerce civanıma ne öğrettiniz?" diye soracaktır.

Kışlayı bir halk okuluna dönüştürme, hatta üniversite haline getirme ideali, Öyle ki, her bir asker, kışlada yaşadığı günleri yaşamı boyunca sevgi ve övgüyle ansın; kışladan öğrendiklerini hayatında başarıyla uygulayarak gurur duyması düşüncesinden hareketle; halk; bereket versin, onu kışla ıslah etti, o eğitimini kışladan aldı, askerliği sırasında dürüst, atik, çalışkan ve kibar olmayı öğrendi..., desin ve bu sözler birer atasözü olsun.

Finlandiya, doğal zenginliklerinden yoksun, kıraç göllerle dolu bir ülke, bir zamanlar işgal altında, yabancı kamçısı altında inlemekteymiş. Bu ülke 60-70 yıl içinde akıllara durgunluk veren bir devrim yapmış, ileri ülkelerle yaptığı yarışta rekor kırmış. Bu ilerlemeyi de öyle büyük bilim adamları, güçlü liderleri olmadan yapmış, ama güçlü nesiller, büyük yurtseverler, çalışmayı seven yurttaşlar, inançları granit gibi sağlam bir toplum yaratmıştır. Ülkenin yetiştirdiği bu insanlar, isimsiz kahramanlar, yer altında çalışan işçiler, halkın aydınlanması için çalışan kültür savaşçılarıdır. Yalnızca yurtlarını ve halklarını düşünmüşler ve bu uğurda her şeylerini feda etmekten çekinmemişlerdir.

Finler uzun yıllar milli kültürlerinin gelişmesi ve ilerlemesi için çalışmışlar ve bugün birçok Avrupa ülkesinden daha yüksek bir uygarlık derecesine ulaşmışlardır. Artık büyük ve küçük komşularının saldırısıyla, özgürlük ve bağımsızlıklarını kaybetme tehlikesinden kurtulmuşlardır.
Read more

Mehmet Fuat Köprülü'nün Hayatı, Ebedi Kişiliği


1890’da İstanbul’da doğdu. 28 Haziran 1966’da İstanbul’da yaşamını yitirdi. Köprülü Mehmet Paşa’nın ailesindendir. Ayasofya Rüştiyesi ve Mercan İdadisi’nden sonra İstanbul Hukuk Fakültesi’ne devam etti. 1909’da fakülteyi bırakarak edebiyat, felsefe ve tarih alanlarında özel olarak çalışmaya başladı. İstanbul’da çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı. 1924’te Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığı’na atandı. Aynı yıl İstanbul Darülfünun’daki görevine döndü. Türkiyat Enstitüsü’nü kurdu. Türk Tarih Encümeni başkanlığına seçildi.

1929’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı oldu. 1934’de politikaya girdi. Kars milletvekili seçildi. Çok partili döneme geçiş sırasında CHP’den ayrılıp Demokrat Parti’nin (DP) kurucuları arasında yer aldı. 14 Mayıs 1950’de birinci Adnan Menderes  hükümetinde Dışişleri Bakanı oldu. 1956’da Devlet Bakanlığı görevine atandı. Bir yıl sonra DP’den istifa etti. Milletvekilliği düştü. 27 Mayıs 1960’tan sonra Yeni Demokrat Partiyi kurdu. Ancak parti pek ilgi görmedi. Amblem olarak seçtiği "Kıratı" Adalet Partisi’ne bırakarak siyasi yaşamdan ayrıldı. Asıl yararlı çalışmalarını Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı araştırmaları oluşturur.


Eserleri

İnceleme - Araştırma
Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı (1916)
Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1919-1966)
Nasrettin Hoca (1918-1981)
Türk Edebiyatı Tarihi (1920)
Türkiye Tarihi (1923)
Bugünkü Edebiyat (1924)
Azeri Edebiyatına Ait Tetkikler (1926)
Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türk-i Basit (1928)
Türk Saz Şairleri Antolojisi (1930-1940, üç cilt)
Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar (1934)
Anadolu’da Türk Dili ve Edebiyatı’nın Tekamülüne Bir Bakış (1934)
Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu (1959)
Edebiyat Araştırmaları Külliyatı (1966)
İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi (1983, ölümünden sonra)
Read more

Son 20 Yılda En Çok Dinlenen Şarkıcılar Listesi


Billboard Son 20 Yılda radyolarda en çok dinlenen şarkıcıların bir listesini yaptı. Listede hep gördüğümüz ve bizim de beğenerek dinlediğimiz başarılı pop, rock, r&b tarzda yapan şarkıcılar var. Ve işte son 20 yılda en çok dinlenen 40 şarkıcı;


1 - Rihanna
2 - Pink
3 - Britney Spears
4 - Kelly Clarkson
5 - Mariah Carey
6 - Katy Perry
7 - Usher
8 - The Black Eyed Peas
9 - Janet Jackson
10 - Madonna
11 - Lady Gaga
12 - Christina Aguilera
13 - Justin Timberlake
14 - Nickelback
15 - Matchbox Twenty
16 - Beyonce
17 - Backstreet Boys
18 - Jennifer Lopez
19 - Maroon 5 
20 - Avril Lavigne

21 - Nelly
22 - Chris Brown
23 - Eminem
24 - 'N SYNC
25 - Alanis Morissette
26 - Destiny's Child
27 - Flo Rida
28 - Celine Dion
29 - Boyz II Men
30 - 3 Doors Down
31 - Goo Goo Dols
32 - Bruno Mars
33 - No Doubt
34 - Sheryl Crow
35 - TLC
36 - Hootie & The Blowfish
37 - Kesha
38 - Fergie
39 - Taylor Swift
40 - Jewel
Read more

Sıla - Zor Sevdiğimden



Niye gidemiyorum biliyor musun
Çünkü emek verdiysen zor
Meydan okuma öyle hemen
Dur neden diye sor
Niye susuyorum anlıyor musun
Çünkü anlattıkça zor
Bükme dudağını hemen otur
O zaman hesabını sor
Çok sevdiğimden değil zor sevdiğimden
İyi günde burdasın dar günde yoksun neden
Güler ömür ağlar ömür
Farkında olmayız geçer ömür
Güler ömür ağlar ömür
Farkında olmayız geçer ömür
Çok sevdiğimden değil zor sevdiğimden
İyi günde burdasın dar günde yoksun neden

Read more