Sosyalizm Nedir? Sosyalizmin İlkeleri Nelerdir ? Sosyalizmin Tarihi


Sosyalizm, iktidar ve üretim araçlarının halk tarafından kontrol edildiği bir toplum fikrine dayanan bir düşünce sistemidir. Bununla birlikte, sosyalizmin fiili anlamı uygulamada zaman içinde değişmiştir. Siyasi bir terim olması nedeniyle, sınıfsız bir toplumun oluşturulması amacıyla, devrim ya da toplumsal evrimle örgütlü bir emekçi sınıf kurulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Sosyalizm, kökenlerini sanayileşme dönemindeki aydınlanma düşüncesinde dile getirilen siyasal ve sosyal eşitlik isteğinden almıştır. Giderek artan bir şekilde modern demokrasilerde de sosyal reformlar üzerine yoğunlaşılmaya başlanmıştır. Sosyalizm ve sosyalist terimi, bir dizi ideolojiye, bir ekonomik sisteme, varolmuş yahut varolan bir devlete işaret edebilir.
Marksist teoride sosyalizm, kapitalizmin yerini alacak ve daha sonra sosyalist yapı kendiliğinden söneceğinden komünizme dönüşecek bir topluma işaret eder.marksizm ve kominizm sosyalizmin dallarıdır.
Terimin ilk kullanılışı 19. yüzyılın başına kadar gider. İlk kez 1827’de İngilizcede, özgönderimsel olarak,robert owen ’ın takipçilerini adlandırmak için kullanılmıştır. Fransa’da, yine özgönderimsel olarak, 1832 yılında l’Encyclopedie nouvelle’deki,saint simon ardından pierre ve J. Regnaud’un fikirlerinin takipçisi olanlar için kullanılmıştır. Kelimenin kullanımı hızlı bir biçimde yayıldı ve değişik zamanlarda ve yerlerde değişik şekillerde kullanıldı. Farklı kişiler ve gruplar kendilerini sosyalist ve sosyalist karşıtı olarak tanımladılar. Sosyalist gruplar arasında büyük farklılıklar olmakla birlikte, neredeyse hepsi, toplumun seçkin bir azınlığına hizmet etmektense halk çoğunluğuna hizmet eden bir iktisat bilimiyle birlikte, dayanışma prensiplerine göre işleyip, eşitlikçi toplumu savunarak, sanayi ve tarım işçileriyle birlikte mücadele eden, 19. ve 20. yüzyıla dayanan bir ortak tarihle bağlandıklarını kabul edeceklerdir.
Siyaset Felsefesi Sözlüğü
Jean- Paul Thomas
Çev: İsmail Yerguz.
Sosyalizm sözcüğünün kullanımı XIX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar gider. Sözcüğün ilk kez kullanıldığı tarih ve sözcüğün isim babası konusunda birçok çelişkili tez karşıtlaşır (J. Elleinstein, 1984). Kısmen anektodik olan bu tartışmalar temel bir sorun çıkarırlar gene de: sosyalizm hangi dönemde “üretilmeye” başlamıştır (E. Durkheim).
1766’da keşiş Ferdinand Facchinei socialismo sözcüğünden başlangıçta özgür ve eşit insanlardan oluşan, karşılıklı anlaşmaya dayalı bir toplum öğretisi anladığını söyler. Sözcük yirmi yıl sonra başka bir İtalyan yazarı, Appiano Buonafede tarafından kullanılmıştır. 1803’te ise Vicenze’li bir din adamının, Giacomo Giulani’nin kaleminde rastlanır bu sözcüğe; Giulani XVI yüzyılın bireyci teorilerini çürütmeye çalışmıştır. Bununla birlikte sözcüğün modern anlamda kullanılması Fransa’da ve İngiltere’de aşağı yukarı aynı zamanda 1830-1840 arasında doğmuştur (Elie Halévy)
Sözcük İngiltere’de, 1835’te Robert Owen tarafından kurulan Association of all classes off all nations tartışmaları sırasında yaygınlaşmıştır. Elie Halevy şunları söylüyor bu konuda: “Sözcük o dönemde André Lalande’ın Vocabulaire technique et critique de la philosophie adlı yapıtının çok önemli “Sosyalizm” maddesine katkısı bağlamında Robert Owen’ın son derece popüler eğilimini yansıtmaktaydı ve buna göre özgür bir kooperatif birlikleri topluluğuyla devletin yardımı olmadan, devlete başkaldırı içinde yeni bir iktisadi ve ahlaksal dünya kurulabilirdi.”
Aynı yazar, bir bölümü Supplément du Vocabulaire de la philosophie’de yayımlanan Fransız Felsefe Derneği’ne gönderdiği bir mektupta “Socialist hatta Socialism sözcüğüne 24 Ağustos 1833 tarihinde Londra’daki bir devrimci gazetede rastladığını” söyler. “Gazete A socialist imzalı bir mektubu yayımlamış. Dolayısıyla sözcüğün bu tarihte İngiltere’de yaygın biçimde kullanıldığını kabul etmek gerekir.”
Sosyalist sözcüğü Fransa’da Saint-Simon’cularla birlikte ortaya çıkmıştır. Ekim 1830’un ikinci yarısında Saint-Simon’culuğa geçen gazete Le Globe 1 Şubat 1832’de Joncitres’in Victor Hugo’nun Les Feuilles d’Automne’u üstüne bir makalesini yayımlar. Yazar şöyle diyor bu yazısında: “Biz kişiliği sosyalizme feda etmek istemiyoruz, sosyalizmi de kişiliğe feda etmek istemiyoruz. Bu şu anlama gelir genel yaşamdan zevk duymak, başka insanların mutluluklarından duyulan mutlulukla titremek, başka insanlarla birlikte ağlamak… ve bunları aile mutluluğu, içe dönük şiir, iki insanın birlikte aynı düşü görmesiyle uzlaştırmak” Bu anlayış tuhaf biçimde netlikten yoksundur kesinlikle. Bu sözcüğü büyük olasılıkla ilk kez Pierre Leroux kullanmış ve kesin anlamını vermiştir ona. Birçok vesileyle de sözcüğün isim babası olduğunu yinelemiştir. Greve de Samarez’de (1863) şöyle der: “Sosyalizm sözcüğünden ilk kez ben yararlandım. O zaman hiç kullanılmamış, yeni ve gerekli bir sözcüktü bu:ben sözcüğü geçerlilik kazanmaya başlayan bireyciliğe karşı destekledim.
Yaklaşık yirmi beş yıl önce.” Sözcüğün kullanımını yaygınlaştıran Leroux’nun yapıtının tarihi ve başlığı bilinmektedir günümüzde. Pierre Leroux Revue encyclopédque’in ekim-aralık 1833 tarihli sayısında “Bireycilik ve Sosyalizm” adlı önemli bir makale kaleme almış ve burada hem İngiliz ekonomi politiğini hem de Saint-Simon öğretisini reddetmiştir.http://upload.wikimedia.org/wikipedia/tr/f/f0/Kapitalist_Sistem_Piramidi.gif
Elie Halevy ise onun isim babalığını reddetmiş ve Leroux’nun “bu sözcüğü, gerçekten gerekli yeni bir sözcük olduğundan çeşitli vesilelerle kullanan birçok Saint-Simon’cudan biri olduğunu” ileri sürmüştür: bütün vakitlerini “bireycilik”i lanetlemekle geçiren insanlar ondan çok zor vazgeçebilirlerdi.” Bununla birlikte şunu kesinlikle kabul etmek gerekir ki o bu sözcüğü yaratmamışsa da ilk kez sistematik biçimde kullanmış ve önce sosyalizmi Prosper Eufanıln’ın yorumladığı Saint-Slmon’cu bir öğreti gibi göstermiştir: “ezici, asimile eden yenipapalık; bu öğreti insanlığı bir makineye dönüştürecektir ve bu düzende gerçek, yaşayan doğalar, bireyler kendi kaderlerini ellerinde tutan bireyler olmaktan çıkıp yararlı maddeler haline geleceklerdir.”
Bu şekilde tanımlanan sosyalizm Leroux’nun lanetlediği bir öğretidir, birlik, beraberlik düşüncesinin abartılmasıdır ve bu düşünce içinde var olan aşırılıklar “özgürlük adına insanları vahşi kurtlara dönüştüren, toplumu da en küçük parçalara ayıran İngiliz ekonomi politiğinin bireyciliğin aşırılıklarına uygunsuz biçimde denk düşer.
Ama “Bireycilik ve Sosyalizm” adlı yazısının 1847’de tekrar basımı dolayısıyla eklediği bir notta şu görüşlere yer vermiştir: “bir kaç yıldan beri toplumsal reformlarla ilgilenen, bireyciliği eleştiren ve lanetleyen bütün düşünürlere sosyalist deme alışkanlığı doğdu I…l dolayısıyla mutlak sosyalizme karşı her zaman mücadele etmiş olan bizler de sosyalist olarak tanınıyoruz bugün [....] Eğer sosyalizm Özgürlük, Kardeşlik, Eşitlik, Birlik kavramlarından hiçbirini feda etmeyen, tersine onları uzlaştıran bir öğretiyse hiç kuşkusuz sosyalistiz biz”. Ve gerçekten de Leroux 1834 yıllarındaki bireycilik ve “sosyalizm” eleştirisiyle sosyal demokrat idealinin tanımının taslağını çiziyordu.
Louis Reybaud, ağustos 1836, kasım 1837 ve nisan 1838’de Revue da deux mondes’da üç inceleme yazısı yayımlar “Modern sosyalistler “ ( Saint-Simon’cular, Charles Fourier, Robert Owen ). Bu yazılar sosyalizm sözcüğünün modern anlamla 1830’a doğru ortaya çıktığını kesinler. Fransa’da Fourier ve Saint-Simon’cuların yazılarında, İngiltere’de Robert Owen’ın yazılarıında dikkat çeker. Bu yenisözcük yeni gerçeklikleri karşılamaktadır.http://img236.imageshack.us/img236/982/nderler1yn9.jpg
Sosyalist ögretiler XIX. yüzyıl başında kendiliklerinden ortaya çıkmamıştır. Kökenleri sanayi devrimi ve sanayi devrimiyle birlikte gelen sefalettir. İnsanın makinelerin gelişmesine kurban edilmesinin engellenmesini isterler ve kapitalist üretim örgütlenmesinin kaçınılmaz biçimde doğurduğu yoksulluğun, işsizliğin, üretim fazlalığının yaygınlaşmasının nedenlerini araştırırlar. Birbirlerine bağlı bir üreticiler topluluğu vizyonunun bencilce kar peşinde koşmasının karşısına bir kardeşlik dayanışmasını çıkarırlar. Bu yeni öğretilerin kökleri vardır hiç kuşkusuz. Sosyalizınin entelektüel kökenleriyle ilgili çifte problem ve Fransız devrimi sırasında XVI ve XVII. yüzyıldan başlayarak sosyalist taleplerin ortaya çıkması bu şekilde gerçekleşir. 1913 yılında Lenin’in ünlü formülü, “Marx’ın öğretisinin, XIX. yüzyılda, insanlığın en iyi yaratımlarının, Alman felsefesinin, İngiliz ekonomi politiğinin ve Fransız sosyalizminin bir sonucu olduğu” düşüncesi Marksizmin uygun ve hoş bir biçimde takdim edilmesidir ama sosyalizmin kökenleri sorusuna yanıt getirmez.
soruvecevap.blogcu.com
Ayrıca birdenbire sosyalist öğretiler çoğalmaya başlar. L. Reybaud’nun hatırlattığı üç ad tek bir formüle indirgenmiş basitleştirici bir sosyalizm vizyonunu ifşa etmeye yeterlidir ama sosyalist öğretilerin çoğalması, Marksist sosyalizmin yayılması ve güçlenmesi, tarihi akışı içinde bu öğretileri sahiplenen bir işçi sınıfı hareketi aracılığıyla karşılaştığı güçlüklerin teorik yansımaları, nihayet gerçek sosyalizmin trajik yazgısı, sosyalizmin sorunsal birliğini ve değişim içinde sürekliliğinin anlamını tanımlamaya çalışan fikir tarihçilerinin karşılaştıkları güçlüklerin boyutları hakkında bilgi verir.
Öte yandan Leroux’nun sosyalist olmakla birlikte Saint-Simon’cu otoritarizm karşısında çekincelerinin gösterdiği gibi demokrasi ve sosyalizmin bağdaşabilirliği temel sorusu sorulmuştur artık. Sosyalizm sözcüğünün tarihi böylece bizi üç temel soruyu incelemeye götürür:
• sosyalizmin derin ve farklı kökenleri sorusu,
• sosyalizmin birliğini sağlayan belirleyici özellikler sorusu,
• demokratik sosyalizm olasılığı sorusu sıkı biçimde birbirlerine bağlıdır.
Sosyalizme inananlar, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin kamu mülkiyetine geçmesi ile tüm sorunların çözümleneceğini iddia etmiyorlar. Sosyalizm, ne şeytanları meleğe dönüştürecek, ne de cenneti yeryüzüne indirecektir. iddia edilen şey, sosyalizmin kapitalizmin büyük kötülüklerine çare bulacağı, sömürüyü, sefaleti, güvensizliği, savaşı ortadan kaldıracağı ve insanlar için daha büyük bir refah ve mutluluğun kapılarını açacağıdır.
Sosyalizm, kapitalizmin yırtıklarınını yamanarak düzeltilmesi değildir. Sosyalizm, devrimci bir değişme, toplumun büsbütün farklı bir çizgide yeniden kurulması demektir.
Bireysel kar için bireysel çaba yerine, ortaklaşa yarar için ortaklaşa çaba olacaktır.
Kumaş, para kazanmak için değil, insanlara giysi sağlamak için yapılacaktır, bütün öteki mallar da öyle.
Kullanım için yapılacak planlı üretimin, herkese, her zaman iş sağlayacağı bilinmesi ile, insanların içindeki ekonomik depresyon, işsizlik, yoksulluk ve güvensizlik duygusu kaybolacak, bunun yerini beşikten mezara kadar ekonomik güvenlik duygusu alacaktır.
Kar peşinde koşanların, fazla mallarını satabilecek ve fazla sermayelerini yatırabilecek dış pazar avcılığından doğan emperyalist savaşlar son bulacaktır, çünkü artık ne fazla mal ne de fazla sermaye olacak, ne de gözünü kar hırsı bürmüş sermayeciler. gerçi ben “dış” kelimesine tamamen karşıyım zaten. Dünyada ülkelerden değil de tek bir ülkeden bahsetmek gerektiğine inanıyorum.
Üretim araçları özel ellerde olmadığı için toplum, artık işverenler ve işçiler diye sınıflara bölünmeyecektir. bir insan başkasını sömürmeyecek, onun emeğinden kar sağlamayacaktır.
Kısacası, ülke bir avuç insanın malı olmaktan çıkacak ve bütün halkın malı olacaktır ve %100 halk tarafından yönetilecektir.
Şimdiye kadar Sosyalizmin ancak bir yanını, ülkenin halkın malı oluşunu yani üretim araçlarının kamunun mülkiyetinde bulunmasını ele aldık. Şimdi tanımın ikinci kısmına gelelim; ülkenin yada üretim araçlarının “halk yararına halk tarafından yönetilmesi” kısmına. bu nasıl başarılacaktır. Bu sorunun karşılığı, merkezi planlama iledir. Üretim araçlarının kamu mülkiyetinde olması, sosyalizmin nasıl bir temel özelliği ise merkezi planlama da öyledir.
Bütün ülke için merkezi planlamanın güç bir iş olduğu besbellidir. Bu, o denli güç bir iştir ki, kapitalist ülkelerdeki pek çok kimse (özellikle üretim araçlarını ellerinde bulunduranlar ve kapitalizmi mümkün olan düzenlerin en iyisi sayanlar) bu merkezi planlamanın yürümeyeceğinden çok emindirler. Onlara göre, “bir avuç insan, bütün halkın faaliyetlerini başarılı bir biçimde planlamak, yönetmek ve hızlandırmak için gerekli bilgiye, görüş gücüne ve kavrayışa sahip olamaz..”
Pekala, merkezi planlama mümkün değil midir gerçekten? 1928 yılında öyle bir şey oldu ki, planlama sorunu bir tahmin işi olmaktan çıktı ve ayağı yerde bir konu halini aldı. 1928 yılında SSCB ilk 5 yıllık planını yaptı ve ardından ikincisi ve üçüncüsü geldi, hem de başarıyla tamamlandı. Daha sonraki yıllarda II. Dünya Savaşı ve SSCB’nin yanlış politika izlemesi ve başka nedenlerden dolayı Sovyet Sosyalizmi pek başarılı bir yol izleyemedi. ABD ile rekabete girmeye çalışması, bütçenin yarısının askeriyeye ve savunmaya harcanması, fabrikalarda eski teknolojilerin kullanılmaya devam edilmesi, tarıma yeteri önem verilmemesi, ağır sanayiye çok önem verilirken tüketim maddeleri sanayisine fazla önem verilmemesi, ve hepsinden önemlisi kendi kendine yetme politikasını izlemek istemesi sebebiyle Sovyet Sosyalizmi başarılı olamadı ve 90larda yıkıldı. SSCB’nin yıkılmasında yukarıda söylediğim faktörlerin hepsinin etkisi olmuştur ama dediğim gibi en önemlisi kendi kendine yetme politikasını izlemesi olmuştur. Böylece kendini dışarıya kapamış, teknoloji ve bilgiyi içeriye transfer edememiş, gerekli hammaddeleri temin edememiştir. Benim her zaman dediğim gibi, Sosyalizm ülke çapında gerçekleştirilecek bir iş değildir, gerçekleşse bile bu gerçekten çok zor olacaktır. Ancak ABD gibi zengin topraklara sahip bir ülke tek başına Sosyalizme geçerse belki başarılı olabilir. Ama yine de dünya çapında bir Sosyalizm büyük insan kitlelerinin mutluluğunu getirecektir. Kapitalizm nasıl dünya çapında bir sistemse ve ” sözde başarılıysa (sermaye sahiplerine göre) ” Sosyalizm de Dünya çapında gerçekleşirse başarıya ulaşılacaktır.
Sovyetlerin bu işi yaptığını söyledik, kalabalık bir ülkede 1928lerin teknolojisiyle bu işi gerçekleştirdiler. Peki bunu nasıl yaptılar? Öncelikle planın bir amacı olmalıdır. Kapitalist toplumda tüm teşebbüslerin amacı, sahiplerine yada ortaklarına maddi kar ve kazanç sağlamaktır. Sosyalizmde ise amaç tamamen farklıdır. Kar sağlayacak ne mal sahibi, ne de ortak vardır. Maddi kar ve kazanç düşüncesi diye bir şey yoktur. Hedef alınan tek amaç, uzun vadede, bütün toplumun azami refahı ve güvenliğidir. Tabi aslında amaçtan daha önemli olan şey amaca ulaşmanın yöntemidir. Bilmek istediğimiz şey, istenilen hedefe ulaşmak için ne gibi bir politikanın benimsenmesidir. Bu iş SSCB’de Devlet Planlama Teşkilatının (Gosplan) işidir. kimin, neyin, nerede ve nasıl olduğu, yani her şey bu kurul tarafından saptanır. Ülkenin doğal kaynakları nedir? Ne kadar çalışabilir işçi vardır? Ne türde kaç fabrika, maden ocağı, iş yeri, çiftlik vardır ve bunlar nerelerdedir? Geçen yılki üretimleri nedir? Ek malzeme, hammadde ve işçi verilirse üretimleri ne olur? Daha fazla demiryoluna ve limana ihtiyaç var mıdır? Bunlar nerelerde yapılmalıdır? eldeki olanaklar nelerdir? Nelere gereksinme vardır? SSCB’nin geniş toprakları üzerindeki her kurumdan ve her kuruluştan, her fabrikadan, çiftilkten, okuldan, tiyatro ve sanat merkezlerinden v.s’den şu sorulara yanıtlar istenir. Geçen yıl ne yaptınız, bu yıl ne yapıyorsunuz, önümüzdeki yılki tahmininiz nedir? Ne gibi yardıma ihtiyacınız var, ve başka yüzlerce soru. Bütün bu bilgiler, Gosplan’ın bürolarına akar ve orada uzmanlarca toplanır, düzene sokulur, yoğrulur. O zamanki haliyle, dünyanın en iyi donatılmış ve en geniş daimi istatiksi araştırma merkezidir. Şimdi internet denen bir olay da var, Network ağları var, verilerin akması ve planlama işi çok daha kolaylaşacak, üstelik kaliteli bilgisayarlarla ülkenin/dünyanın dört bir yanından gelen veriler çok hızlı şekilde işlenebilir.
Planlama süreci kısaca şöyledir;
Gosplan’a bilgi akar
Taslak plan yapılır
Bu plan hükümete sunulur
Beğenilirse onaylanır, beğenilmezse öneriler yapılır ve Gosplan’a geri gönderilerek değiştirmeler yapılır.
Daha sonra bu plan halka sunulur (işte size gerçek demokrasi; plan halk tarafından da onaylanmalı, onaylanmazsa düzeltiliyor, giriş bölümünde dediğim gibi, herkes Internete sahip olursa, bu planın halk tarafından onaylanması çok daha kolaylaşır)
Halk da önerilerini sunar ve plana son hali verilir.
Son olarak tekrar hükümete gider, beğenilirse SSCB yüksek Sovyet’ine gider ve uygulanmaya konur.
Görüldüğü gibi, erişelecek hedefin planı, tepeden inme değildir. planda işçiler ve köylüler de dahil tüm halkın da sesi yer alır.
Bu arada şunu belirteyim ki, 1929 yılındaki ekonomik bunalımına çoğu zaman bir dünya ekonomik bunalımı denir. Üretim felce uğraması ve onunla birlikte gelen işsizlik ve halk kitlelerinin sefaleri, tek bir ülke dışında dünyanın her tarafına bulaşıcı bir hastalık gibi yayıldı. SSCB’nin sınırlarına dayandığı halde burda durmak zorunda kaldı. Ruslar, Sosyalist planlı ekonominin ördüğü setlerin arkasından güvenlik içindeydiler. Çünkü her şeyi planlamışlardı ve benim eleştirdiğim dışa kapanması nedeniyle dıştan gelen bu etkiye karşı koymuştu. Gerçi dışa açık olsaydı da fazla etkilenmeyeceğinden eminim.
Sosyalizmin hayatımızdaki etkisi ne olacaktır?
Sosyalizm, her şeyi, en yetkin, en olgun hale getirmeyecektir. Hemen bir cennet yaratmayacaktır. İnsanlığın yüz yüze olduğu bütün sorunları çözümlemeyecektir.
Sosyalistler, sosyalizmin, sadece, insanlığın belirli gelişme aşamasındaki belirli sorunları çözümleyeceğini bilirler. Bundan daha fazlasını iddia etmezler. Ama bu kadarının bile hayat düzenimizi geniş ölçüde düzelteceğine inanırlar. Ortaklaşa sahip olunan üretici güçlerin bilinçli ve planlı bir şekilde geliştirilmesiyle sosyalist toplum, kapitalist düzende ulaşılabileceğinden çok daha yüksek düzeyde bir üretime ulaşacaktır. Sosyalizm, kapitalist yetersizliği ve israfı ortadan kaldıracaktır, özellikle gereksiz depresyonlarda görülen para israfını, işsiz adam israfını ve boş duran makine israfını. Uluslararası barışın kurulması yoluyla, kapitalist savaşlardaki büyük insan kaybını da ortadan kaldırır. Teknik gelişmeyi hızlandırır ve kar sağlamayı ilk ve en önemli amaç sayan kapitalizmin önüne çıkardığı engellerden arınan sosyalist bilim, büyük atılımlar yapar. Üretimdeki artış, mal miktarını çoğalttıkça, herkesin hayat düzeyinde bir yükselme olur.
Kapitalizmin propagandacıları, bizi, Sosyalizmin, özgürlüklerin sonu demek olduğuna inandırmaya çalışırlar. Oysa gerçek tam tersidir. Sosyalizm, özgürlüğün başlangıcıdır. Sosyalizm, insanlığa en büyük acıları veren kötülüklerden kurtulmak demektir; ücret köleliğinden, sefaletten, toplumsal eşitsizlikten, güvensizlikten, ırk ayrımından, savaştan kurtuluş demektir.
Sosyalizm, gerçekleşmeyecek bir düş değildir, toplumsal evrim sürecinde ileri bir adımdır ve gerçekleşme zamanı çok yaklaşmıştır..
Read more

Dinamit Nedir? Dinamitin İcadı? Alfred Nobel Kimdir?


1846 yılında, Ascanio Sobrero adında bir İtalyan kimyacısı, gliserini sülfirik asit ve nitrik asitle karıştırarak,”nitrogliserin” adını verdiği, sıvı halinde son derece etkili ve tehlikeli bir patlayıcı madde yapmıştı. Bu sıvı patlayıcı ve en ufak sarsıntıya karşı çok duyarlı olduğundan,taşınması ve kullanılması son derece sakıncalıydı.
Alfred Nobel adında İsveçli bir kimyacı,nitrogliserin’i belirli ölçüde tehlikesiz kılmanın yolunu ancak yirmi yıl sonra buldu. Düşüncesini uygulayarak, nitrogliserini, “İdeseiguhr ” denilen bir tür kumlu toprakla karıştırdı ve buna ” dinamit” adını verdi. Dinamit deyimi, Yunanca “güç,kuvvet” anlamına “dynamis “kelimesinden geliyordu. Daha sonraları, söz konusu kumlu toprak yerine talaş,un,magnezi ve sodyum karbonat kullanıldı.Böylece, nitrogliserinin daha az duyarlı ve tehlikeli olması sağlanmıştı.
Esas (temel)unsurlarının karışımıyla meydana gelen dinamit,hamur halinde plastik gibi,camcı macununu andıran bir görünüş alır. Sonra çapı yaklaşık olarak 5 santim, uzunluğu 20 santim olan çubuklar haline getirilir. Her çubuk su geçirmez kağıtla sarılır. Su geçirmez kağıt aynı zamanda parafine batırılmıştır. Yol ve büyük binaların yapımında,barajlar için, tüneller açmak amacıyla delinmez, aşılmaz kayalıkların havaya uçurulmasında kullanılan dinamit, bu tür uygulamalarda insanlık için çok yararlıdır. Ancak, kötü, yıkıcı,öldürücü amaçlarla da kullanılır.
Alfred Nobel, buluşunun karşılığında milyonlara sahip olmuş, buna rağmen,dinamitin kötü ve ölümcül amaçlarla kullanılması ihtimalini hiçbir zaman aklından silememişti. Bunun savaşlarda öldürücü bir silah niteliğiyle kullanılabileceğinin farkındaydı, insanlığı daha barışçı bir yolda yürümeğe sevk etmek için,servetiyle “Nobel Armağanı” denilen uluslararası bir kurum tasarladı. Bu kurumun denetimi İsveç Hükümetinin elinde olacaktı. Her yıl çeşitli konularda ve dallarda (tıp, matematik, fizik, edebiyat, politika ve diplomasi gibi ) insanlığa en yararlı olduğu kabul edilen ve özel bir kurul tarafından seçilen kimseler, o konuda veya dalda “Nobel Armağanı”nı alacaklardı.
Read more

Dönüklük Nedir? Cinsel Sapmalar Nelerdir?


DÖNÜKLÜK
A)Kesin Dönükler: Yani öbür cinsten kimselere karşı ilgisiz kalanlar,öbür cins kendilerinde cinsel nefret uyandırır.Bunlar ancak kendi cinsinden olanı cinsel nesne olarak alırlar.Eğer dönük erkekse,bu nefretten dolayı normal cinsel eylemde bulunma gücüne sahip olamaz ya da yapsa bile hiçbir tat alamaz.
B) Çift Yaşayışlı Dönükler (psikoseksüel hermafrodizm): Yani nesne olarak ayırt etmeksizin cinslerden birini ya da ötekini alanlar.Bu tip dönüklerde tek yanlı olmak karakteri yoktur.
C) Fırsat Düştüğünde Dönük Olanlar:): Bu tip dönükler,belirli koşullar içinde (özellikle normal cinsel birleşme için gerekli nesneyi bulamadıklarında) ya da taklitçiliğe kapıldıkları için,kendi cinslerinden bir kimseyi cinsel nesne olarak kabul eder ve cinsel gereksinimlerini giderirler.
Cinselliklerinin özelliği üzerine kendi taşıdıkları yargıya gelince, dönükler değişik biçimde davranırlar.Kimilerince dönüklük,libidosuna yön verme kadar doğaldır.Kimileri kendi dönüklükleri olgusuna karşı isyan halindedirler,bunu da marazi bir zorlama olarak duyarlar.
Bu cinsel gösterilerin ortaya çıktığı yaşam dönemlerine göre de iki tip dönüklük ayırt edilir.Kimilerinde dönüklük belleğin eişebileceği kadar uzun bir zaman var olmuş görünür; kimilerinde ise erginlikten önce ya da sonra, belli bir zamanda kendini göstermiştir.Bu cinsel karakteristik,bütün yaşam boyunca kalabilir ya da bir anda kaybolabilir; normal bir evrime doğru,sadece geçici bir süre için kendini gösterebilir.Nihayet uzun bir normal cinsellik döneminden sonra geç olarak görünebilir.Hatta normal cinsel nesne ile dönük cinsel nesne arasında zaman zaman salınım halleri de görülmüştür.Normal cinsel nesne üzerinde yapılan acılı bir deneyden sonra libidonun dönüklüğe yönelmesi özellikle ilgi çekicidir.
Bu farklı dizilere genel olarak birbirinden bağımsız olarak rastlanmaktadır.En aşırı biçimlerde,tüm dönüklükte, cinsel özelliğin yaşam süresince geç göründüğü ve kişinin onunla iyi anlaşma halinde yaşadığı kabul edilebilir.
Birçok yazar,kuşkusuz ki,saydığımız bu çeşitli durumları bir bütün içinde toplamaktan kaçınacaktır.Onlar bu gruplar arasındaki benzerlikleri değil,ayrılıkları belirtmek isteyeceklerdir; bu tutum,onların dönüklük konusundaki görüşlerine uygun düşer.Fakat,bölünmeler ne denli akla yakın olursa olsun,ara derecelere bol bol rastlandığı için,grupları biraraya toplamak gerektiği düşüncesine yüz çevirmemek doğru olur.
Dönüklük Kuramı: Dönüklük ilk önce doğuştan gelen bir sinir soysuzlaşması(dejenarasyon) belirtisi olarak kabul edilmiştir.Bu,hekimlerin dönüklük gözlemledikleri ilk kimselerin sinir hastaları(nevropat) ya da hiç değilse sinir hastalarının bütün görünüşlerine sahip kimseler olmaları ile açıklanmaktadır.Bu tez ayrı ayrı yargılanması gereken iki savı içine almaktadır:Birincisi dönüklük doğuştan gelmedir; ikincisi,dönüklük bir soysuzlaşma belirtisidir.
Soysuzlaşma: Soysuzlaşma teriminin düşüncesizce kullanılması,her yerde olduğu gibi burda da itirazlara neden olmaktadır.Hastalık nedenleri açıkca travmatik ve bulaşıcı olmayan her patolojik gösteriye,soysuzlaşma demeye azar azar alışılmıştır.Mangnan’ın soysuzlaşmışlar sınıflamasına göre,sinir sisteminin çalışmasının kusursuz olduğu hallere soysuzlaşma terimi uygulamak mümkün olmuştur.Öyleyse bu yeni soysuzlaşma kavramını değeri ve kapsamı ne olabilir? Şu iki durumda soysuzlaşmadan söz etmemek tercih edilebilir gibi görünmektedir:
1-) Birlikte başka dönükler de bn ulunmuyorsa,
2-) Kişinin işlerinin ve etkinliklerinin tamamı ağır bozukluklara uğramamışsa.
Öyle ki,dönüklerin bu anlamda soysuzlaşmış kimseler olmadıkları şu olgular topluluğundan da bellidir:
1-) Başka ağır sapıtmalar göstermeyen öznelerde dönüklüğe rastlanır.
2-) Genel etkinliği bozulmamış,ahlak ve zeka gelişimleri pek yüksek bir dereceye erişmiş öznelerde de dönüklük bulunabilir.
3-) Klinikçilerinkinden daha daha genel bir görüş noktasından alınınca dönüklüğü bir soysuzlaşma belirtisi olarak anlamayı yasaklayan iki olgu kategorisiyle karşılaşılır:
a-) Dönüklüğün sık sık görülmüş olan bir pratik olduğunu unutmamak gerekir,eskiçağ uluslarında,uygarlıklarının en yüksek olduğu dönemde,dönüklüğün hemen hemen önemli bir kurum olduğu söylenebilir.
b-) Dönüklülk ilkel, vahşi kavimler arasında da son derece yaygındır;oysa soysuzlaşma terimi genel olarak ileri uygarlıklar için kullanılır.Hatta Avrupa’nın çeşitli uygar uluslarında bile,ırk ve iklim farklılıklarının,dönüklüğü sıklığı ya da azlığı konusunda ve ahlaki davranış üzerinde pek büyük bir etkisi vardır.
Dönüklüğün Doğuştan Gelen Karakteri— Dönüklük yalnız kesin dönüklerde doğuştan gelme kabul edilmiştir.Bunu belirtmek için,cinsel dürtünün başka bir yöne çevrilmesini yaşamlarının hiçbir anında asla tanımamış olduklarını ileri süren hastaların kendi tanıkları üzerine dayanılmıştır.Ne var ki , çiftyaşayışlı dönüklerin ve özellikle fırsat düştüğünde dönüklük gösterenlerin bulunduğu olgusu,dönüklüğün doğuştan gelme karaktere sahip olduğu varsayımı ile uzlaşmamaktadır.İşte bunun için böyle bir vasayımın savunucuları kesin dönükler kategorisini ayırmak için belli bir eğilim gösterirler ki bu dönüklüğün tek ve genel açıklamasını redde götürecektir.Böylece kimi durumlarda dönüklüğün doğuştan gelme bir karaktere sahip olduğunu ve kimi durumlarda da kaynağının değişik nedenlere dayandığını kabul etmek gerekecektir.
Dönüklüğün,cinsel dürtünün sonradan edinilmiş bir karakteri olduğunu ileri süren anlayış,yukarıdaki anlayışın tam karşıtıdır.Bu anlayış şu olgulara dayanır:
1-) Çok sayıda dönükte,hatta kesin dönüklerde,yaşamın başlangıcında bir cinsel izlenim bulunabilmektedir ki,cinsellik bunun uzaması ve sonucudur.
2-) Aynı şekilde çok sayıda olan başkalarında,dönüklüğü, az çok geç olarak elverişli ya da elverişsiz koşullar saptamışlardır.( Yalnız aynı cinsten olanlar arasındaki alışveriş,savaş zamanındaki karışıklık,hapishanede yatmalar,heteroseksüel ilişkilerin sunduğu tehlikelerden korkma,bekarlık,iktidarsızlık v.b)
3-)İpnotik telkin,dönüklüğü yok edebilir;eğer dönüklük doğuştan gelseydi bu sonuç pek şaşırtıcı görünürdü.
Bu görüşlere katılınca insan, doğuştan gelme dönüklüğü tümüyle yadsımaya gidebilir.Böylece,doğuştan dönük olduğunu söyleyenlerin,dikkatlice incelendiklerinde,belki de çocukluk çağında karşılaştıkları bir olaydan dolayı libidoları belirlenmiş olan ve bu olayı unutmuş bulunan kimseler olduklarını göstermenin olası olduğu ileri sürülerek( Havelock Ellis) tartışma açılabilir.Böyle bir anlayışın savunucuları için dönüklük,cinsel dürtünün koşullarını dış rastlaması ile belirlenmiş değişiklerinden başka birşey değildir.
Açıkca pek akla yakın görünen bu sav,kontrolü kolay şu olgu önünde ayakta duramaz: İlk gençlikte bu cinsel deneyileri(ayartılma,karşılıklı onanizm) tanımış olan kimseler çoktur,ama bu yüzden dönükleşmemişler,ya da hiç değilse dönük kalmamışlardır.Bu da bizi,doğuştan gelme karakterle ,edinilmiş karakter arasındaki alternatifin,olguların tamamını yok etmediğini ya da dönüklüğün çeşitli tarzlarına uymadığını kabule götürür.
Dönüklüğün Açıklanması:Bu kuramlardan biri ya da öteki kabul edilse,yani doğuştan gelme ya da sonradan edinilmiş de olsa dönüklüğün özünü açıklayamaz.Birinci varsayım doğrudur dersek, dönüklükte doğuştan gelen şeyin ne olduğunu belirtmemiz gerekir.Ya da bir kimsenin,belli bir cinsel nesneye yönelen bir dürtüyü doğuştan getirdiğini söylemekten ibaret olan kabaca bir açıklamayla yetiniriz.İkinci varsayımda sorun,çeşitli etkilerin herhangi bir kişisel yatkınlığı araya sokturması gerekmeden edinilmiş karakteri açıklamaya yetip yetmediğini öğrenmek için konulur ki bu, bildiğimize göre hiç de mümkün değildir.
Çift Cinselliğin Rolü:Frank Lydston,Kiernan ve Chevalier’den bu yana dönüklük olgusunu açıklamak için,insan ya bir kadın ya da erkek olmalıdır,diyen halk görüşüyle çelişen bir kuram ileri sürmüştür.Bilim bize bütün cinsel karakterlerinin birbirine karıştığı,bundan dolayı kesin bir cinsel belirleme yapmanın özellikle anatomi bakımından güçleştiği haller göstermiştir.Bu kişilerde üreme organları hem dişil,hem erildir( hermafrodizm).Kimi durumlarda her iki cinsin üreme organları yan yana,birlikte bulunurlar( hakiki hermafroditizm); en sık olarak birinin ya da öbürünün duruma uğraması görülür.Normal anatomi üzerine ışık serpmek bakımından bu anormallikler ilgi çekicidir.Hermafrodizmin belli bir derecesi normaldir.Erkek olsun,dişi olsun, her kişide karşıt cinsin üreme organlarının izleri bulunur.Bunlar ya ilkel durumda ve her işlevden yoksundurlar.
…….
Dönüklerin Cinsel Nesnesi: Psişik erdişilik kuramı,dönüklerin cinsel nesnesinin,normal nesnenin karşıtı olduğunu sandırır.
Dönükler tam kadınmış gibi,bedenin erkek karakteri,erkek ruhu tarafından çekilir.Dönük kendini kadın hisseder ve erkek arar.
Fakat çok sayıda dönük erkeklerde bu doğru olmakla birlikte dönüklüğün genel bir karakterini kurmaktan pek uzaktır.Birçok erkek dönüklerinin cinslerinin psişik karakterlerini yitirmediği,karşıt cinsin ikinci derecede karakterlerinin pek azını sunduğu ve aslında cinsel nesnede kadınlığın psişik karakterlerini aradığı tartışma götürmez.Eğer öyle olmasaydı kendini dönüklüğe sunan erkek fahişelerin,ekisçağlarda olduğu gibi bugün de dış görünüş ve giyimi ile kadını kopya etmesi anlaşılmazdı.Eğer başka türlü olsaydı,bu taklit dönük adamın idealinin zıddına giderdi.En erkek kimselerin dönük olduğu Eski Yunan’da,erkeklerin isteğini kamçılayan şeyin genç oğlanlardaki erkeklik olmadığı; fakat vucutlarının kadınsı nitelikleri,ürkeklikleri,çekingenlikleri,bilgisizlikleri,güçsüzlükleri olduğu apaçıktır.Oğlan,bir erkek olur olmaz,erkeklerin gözünde cinsel nesne olmaktan hemen çıkıyor ve artık oğlan arama sırası ona geliyordu.Bu durumda,daha birçok durumda olduğu gibi dönük erkek,kendi cinsine ait bir nesne ardında değil,fakat kendinde her iki cinsi birleştiren nesne ardında koşuyordu;bu, biri erkeğe,öteki kadına yönelen iki eğilim arasında bir uzlaşmadır; ama şu açık koşulla ki,cinselliğin nesnesi erkeğin anatomik karakterlerini( erkek üreme aygıtı) taşımaktadır; bu denilebilir ki,çift cinselliğe sahi doğanın bir tasviridir.
Kadında dönüklük daha az karmaşık karakterler sunar.Etkin kadın dönükler,genel olarak somatik(bedensel) ve psişik erkek karakterine sahiptirler ve cinsel nesnelerinde kadınlık ararlar; ama daha derin incelemelerde bulunulursa,bu konuna da değişiklerin bulunduğu ortaya çıkar.
Dönüklerin Cinsel Amacı: Özellikle unutulmaması gereken şey,dönüklerdeki amacın tekdüze karakterler göstermekten çok uzak olduğudur.Erkeklerde anüs yoluyla cinsel birleşme biricik biçim değildir.Mastürbasyon çoğu zaman tek amaçtır ve cinsel amaçtan basit bir duygusal kaynaşmadan başka birşey kalmayıncaya kadar birbiri arkasından gelen eksilmeleri heteroseksüel aşktakinden daha sıktır.Aynı şekilde kadınlarda dönüklüğün cinsel amaçları pek çeşitlidir,bu amaçlar arasında ağız mukozası ile dokunma en çok aranılanıdır.
Sonuç: Sahip olduğumuz verilerde dönüklüğün açıklamasını bulmamız mümkün olmamışsa da,konulan sorunun çözümünün bizim için taşıdğı önemden daha önemli olan görüş noktalarına varabilmişizdir.Şimdi cinsel dürtü ile cinsel amaç arasında bağlar kurmakta yapmış olduğumuz yanlışı öğrenmiş buluyoruz.Deney bize gösteriyor ki,anormal saydığımız durumlarda,cinsel dürtü ile cinsel nesne arasında normal cinsel yaşamda görmek tehlikesini göze alamadığı,bir ilinti vardır; bunda cinsel dürtü,nesnesinin çoktan kendi kendine,içine alır gibi görünmektedir.Bu bizi bir noktaya kadar dürtüyü ve nesneyi birbirinden ayırmaya yöneltmektedir.Cinsel dürtünün nesnesinden bağımsız ve görünmesinin nesnesinden gelen uyarmalarla belirlenmiş olduğuna inanmamıza olanak vermiştir.
SİGMUND Freud-Cinsiyet Üzerine
SAY YAYINLARI Çeviren:A.AVNİ ÖNEŞ
Read more

Hakaniye Lehçesinin Özellikleri Nedir?


Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki hakaniye lehçesi bunun dışında Çağatay Türkçesi,Oğuz Türkçesi veya Karahanlı Türkçesi olarak da bilinir.
Ayrıca Kitab-ı dede Korkut Atabet’ÜL Hakayık,DIVAN-I Lügat’it Türk,Kutadgu bilig gibi islam etkisinde  gelişen edebiyatın ilk eserleri hakaniye türkçesiyle yazılmıştır.
Dilin yapısı  hakkında  daha geniş bilgi almak için  Buraya Tıklayınız  
11. asırda yeni yazı dillerinin meydana gelme temayülü gösterdiği bir çağdır. Eski Türkçe devresindeki yazı dilinin ve bunun son safhası olan Uygur Türkçesi’nin bir devamı sayılmakla beraber zamanında Hakaniye Türkçesi diye adlandırılan Karahanlı Türkçesi, Doğu Türkçesi yazı dilinin başlangıcı olarak da kabul edilmektedir. Doğu, Batı ve Kuzey Türkçeleri olarak 13. asırdan itibaren ortaya çıkmaya başlayan yeni yazı dilleri devresi ile Eski Türkçe devresi arasındaki bu döneme; Orta Türkçe devresi veya geçiş devresi denmektedir.
ESKİ TÜRKÇE DÖNEMİ VE HAKANİYE LEHÇESİ
Hakaniye Lehçesi dendiği zaman akla Kaşgarlı Mahmut’un en çok beğendiği, öyle ki “Kaşgar dili”,”Kaşgar Türkçesi” olarak da adlandırılan, bir diğer şekilde “Karahanlı Türkçesi” (Karahanlıca)dilinin devirlerinden biri gelir.
Kaşgarlı’nın şivelerle karşılaştırılırken “Türkçe” diye adlandırdığı Hakaniye lehçesi, ilk Türk yazı dilidir.Bu yazı dili devresinden gelen eserlerin büyük kısmı Uygur yazısı ile yazılmış olduğundan bu döneme Uygur dönemi(devri), bu yazı diline de Uygurca denilebilir.
Fakat Türkoloji ve Türk dili öğretiminde Türkçe’nin bu ilk devresi için biz “Eski Türkçe” adlandırmasını yapıyoruz.”Eski Türkçe” dönemini incelerken bu dönemin kapsadığı Hakaniye lehçesini ve özelliklerini de inceleyebiliyoruz…
Türkçe’nin ilk devirlerinden olan Eski Türkçe devresi, dilimizin diğer evrelerindeki gelişmelerin kaynağıdır.Kısacası, Türkçemizin bütün şekillerinin kökenine inecek olursak Eski Türkçe dönemini incelemeliyiz.Türkçe’nin ana devresi ve temel yapıları bu dönemde temellenmiştir.
Eski Türkçe döneminde Köktürk yazısı (6.-8. yy.),Uygur Türklerinin kullandığı Uygur Yazısı (8.-13. yy.) ve Müslüman olan Karahanlı Türklerinin Uygur yazısı ile birlikte Arap yazısını da kullanmaya başladıklarıKarahanlıca (10.-13. yy.) dediğimiz birbirine çok yakın ağızlarda olan üç yazı dili meydana gelmiştir.Üç ayrı alfabe kullanılmış olmasına rağmen yazı geleneğimizin izleri üçünde de aynı özellikler gösterir.(Korkmaz,Zeynep)
ERGİN,Muharrem.Türk Dil Bilgisi.
BANGUOĞLU,Tahsin.Türkçenin Grameri.
Yazı ilk kez 14 kasım 2006 tarihinde sevgiadasi.com tarafından derlenerek hazırlanmiştir kaynak belirtiniz.
Read more

iPhone 5 Tanıtım Videosu İzle

*iPhone 5, Eylül’ün 28′inde daha fazla ülkede satışta sunulacak, Aralık’ta da 100 ülke ve 240 operatör tarafından satılacak. Yeni iPod Nano ve iPod Touch ise Ekim ayında satışta olacak.




Bu akşam Türkiye saatiyle 20.00’de tüm gözler dünyanın en değerli markası olan Apple’ın CEO’su Tim Cook’un üzerinde olacak. Çünkü Cook, tüm dünyada milyonlarca hayranının dört gözle beklediği yeni iPhone’un tanıtımını yapacak.

Tasarımının değişmesi beklenen iphone 5’in daha geniş ekranı ve daha ince bir gövdesi olacağı ifade edilirken ayrıca yeni bir harita yazılımı ve yeni nesil veri ağlarının daha hızlı bağlantısının olacağı belirtiliyor. Analistler, yeni iPhone’un tarihin en büyük tüketici elektroniği sürümleri arasında olacağını ifade erken, araştırma şirketi Forrester Research’ün (FORR) mobil telefon analistlerinden Sarah Rotman, “iPhone 5 Apple için ya tamam ya da devam ürünü” olacak yorumunu yapıyor. Rotman ekliyor; “Apple’ın sektördeki liderliği su götürmez bir gerçek. Ancak zirvede kalmaları için yeniliklerine devam etmeleri gerekiyor.” Araştırma şirketi IDC’nin analistlerinden Ramon Llamas ise “Çekici olmayan bir şey yapana kadar ki bu yakın zamanda mümkün gibi görünmüyor, Apple zirve bayrağı tutmaya devam edecek” dedi.

18 günde 10 milyon hedefi

Araştırma şirketi Piper Jaffray Cos’un analisti Gene Muster ise “Apple’ın Eylül sonuna kadar 10 milyon yeni model iPhone satmasını bekliyoruz” dedi. Samsung, Galaxy S III’ü 10 milyon satması 50 gün sürmüştü.

Apple cirosunun yüzde 43’ü iPhone’dan

iphone 5, Apple’ın modelde 2010’dan bu yana ilk kez donanım değişikliğine gittiği de bir cihaz olacak. Bu yüzden de şirketin fanatikleri, yeni model çıkana kadar cep telefonu almayı bir kenara bıraktı. Apple, geçen yıl toplamda 108.2 milyar dolar olan satışlarının yüzde 43’ünü iPhone’dan elde etti. Sadece son çeyrekte iPhone satışları 16.2 milyar dolara ulaştı.

ABD’nin milli gelirini artıracak

iPhone’a yönelik bir diğer ilginç tahmin de ABD’li banka JPMorgan Chase’den geldi. Banka, yeni cihazın satışın ABD’nin dördüncü çeyrek GSYİH’sine yarım puan katkı yapacağını açıkladı. iPhone satışları yatırımcıların da yakından takip ettiği bir olay. Apple şirketinin hisseleri Temmuz’da satışların azalmasından dolayı geriledi ancak yeni modele yönelik söylentilerle birlikte yeniden yükselişe geçti. Şirketin hisseleri yılın bu zamanına kadar yüzde 64 değerlendi. Piyasa araştırma şirketi Canalys’in analistlerinden Chris Jones, “Burada büyük bir hareket var ve şirketin insanlara beklediğinize değdi mesajını vermesi lazım” dedi.


Kaynak; DHA
Read more

Dilan Bağdaş'a Ne Oldu?




3 Yaşındaki Urfalı Dilan Bağdaş'ın tecavüze uğradığı ve bunun kapatılmak istendiği söylentileri sosyal medyada geniş yer buldu.  #DilanaNeOldu tagiyle tepkilerini gösteren kullanıcılar adeta isyan etti

Urfa'nın Siverek İlçesi'nde "boncuk yuttu" gerekçesiyle yaşamını yitirdiği iddia edilen 3 yaşındaki Dilan Bağdaş'ın tecavüze uğradığı iddia ediliyor.

Urfa'nın Siverek İlçesi'ne bağlı Gürakar Beldesi'nde, Pazartesi günü saat 13.30 sıralarında 112 acil servisini arayan bir kişi, boncuk yuttuğu iddiasıyla 3 yaşındaki Dilan Bağdaş'ın yaşamını yitirdiğini bildirdi.


Hastane yetkilileri, ambulansla Bağdaş'ın bulunduğu yere giderek, yüzünde morlukların oluştuğu cansız beden ile karşılaştı. Siverek Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Bağdaş'ın yüzünde morlukların olduğunu fark eden doktorlar, çocuk yaştaki Bağdaş'ın vücudunun vajina bölgesinde kanamanın olduğunu fark etti. Bağdaş'ın hangi gerekçeyle yaşamını yitirdiğinin incelenmesi için morga kaldırılırken, Bağdaş'ın tecavüze uğrayarak öldürüldüğü iddia ediliyor.

Bu Haber Twitter'ı Salladı..
"#DilanaNeOldu " Twitter Dünya gündemine 3. sıradan girdi.

#dilananeoldu Türklüğe, milliyetçiliğe, vatan severliğe, mertliğe, insanlığa, hukuka noldu asıl? Bunu ört basan edenler müslümansa ben dilim

Normalde, boğazına boncuk kaçtığı için ölen çocuk haber olmaz. Bu haberin, neyin telaşıyla maniple edildiğinin sağlaması bu.


3 yaşındaki çocuk nasıl tecavüze uğrar ya ! Bu nasıl sapıklıktır ? İnsan olamazsınız ! #DilanaNeOldu hesap verin !

#DilanaNeOldu 3 yaşında olunca boncuk yuttu, 14 yaşında olunca kendi rızasıyla, 22 yaşında olunca haketti. Kaç yaşında tecavüz sayılıyor?


bu ülke mümkünse komple yansın. küllerinden doğma ihtimali şu anki düzelme ihtimalinden daha fazla #dilananeoldu

Devlet, çoğunluğun yararını temsil eden bir teşkilat değil, hukuk düzenleyen, adalet sağlayan ahlaki bir varlıktır. #DilanaNeOldu

#DilanaNeOldu %99 Müslümanlığınız hergün öldürülen kesilen kadınlar için tecavüz edilen cocuklar için neden SES ÇIKARMIYOR

3 yaşında olunca boncuk yuttu, 14 yaşında olunca kendi rızasıyla, 22 yaşında olunca haketti. Kaç yaşında tecavüz sayılıyor?

3 yaşındaki çocuğa tecavüzle ölümü bile örtbasa çalışıyorsa, bu devleti hakikaten çocukların uzanamayacağı bir yere koymalı

Sağlık görevlileri YUTTURAMADI,TUTTURAMADI!3 Yaşında ''boncuk yuttu'' öldü denilen kızın vücudunda tecavüz emareleri bulundu

3 yaşında ölen Dilan'da tecavüz şüpheleri var. Bu rezaleti boncuk yutup öldü diye açıklayanların o şerefsizden ne farkı var?

Dilan'ın otopsi raporunda geçen "Vajinal Bölgesindeki kanama" sözü açıklanmalı. Bir taciz sonucu da ölmüş olabilir. #DilanaNeOldu

Çocuklara toplu tecavüzler yaşanrken,mahkemeler 'rızası var' deyip tecavüzcüleri serbest bırakrken size güvenmiyoruz #DilanaNeOldu açıklayın

Dilan'ın cinsel istismara uğrayıp uğramadığını bilmiyoruz, bizim öğrenmemiz gereken Vajinal bölgesindeki kanamanın nedeni ?

Allah belanizi versin sapkin igrenc ahlaktan yoksun serefsizler,3 yasindaki bebege nasil tecavuz edilir ne gibibir zevktirbu. #DilanaNeOldu

Son 4 saattir öğrendiğim ve görünce ürperdiğim olayı dillendiremiyorum.İçim acıyor..3 yaşında..Tecavüz.. #DilanaNeOldu ???

#DilanaNeOldu Böyle insan müsvetteleriyle aynı ülkede yaşadığımız için utanıyorum. Allah hepinizin belasını versin !!

kadinlar tecavuze ugrayinca tahrik etti derler. peki 3 yasindaki bebek icin ne bahane bulacaklar? Allah belanizi versin #DilanaNeOldu

#DilanaNeOldu 3 yaşındaki bir bebeğe tecavüz ne demek ya ! yazarken bile harflerden nefret ediyorum ! Allah belanızı versin !”
Read more

Demi Lovato ve Wilmer Valderrama Birlikte Mi?

One Direction grup üyesi Niall Horan ile ilişkisini yalanlayan Demi Lovato yeni bir aşka hazır olmadığını ve sadece işime odaklanacağım diye açıklamada yapmıştı. Ama aylar geçti Demi Lovato " Wilmer Valderrama " ile birlikte yemeğe çıktı. Yeni sevgilisimi yoksa günlük bir kaçamak mı onu ilerleyen günlerde göreceğiz.
Read more

Açık Ögretim Ögrencileri 2012 - 2013 Yılında Ne Kadar Harç Ödeyecek?

Üniversite harçlarının Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırılmasıyla büyük sevinç yaşayan Açıköğretim Fakültesi öğrencilerinin hevesleri yarım kaldı. Öğrenciler, kayıt için gittikleri ÖSYM merkezlerinde ‘öğretim gideri’ talep edilince büyük şok yaşadı.

Harçların kaldırılmasına sevinen Açıköğretim Fakültesi öğrencileri, önceki yıllarda verdikleri 250 liranın sadece 45 lirasını ödemeyeceklerini öğrenince büyük şok yaşadı. 205 liranın kitap vs giderler için ‘Öğretim Gideri Ödemesi’ adı altında alındığı belirtildi.
Harçlar gitti, eğitim gideri geldi
Yaşadığı şaşkınlığı dile getiren Tarih Bölümü öğrencisi İbrahim E., harçların kaldırılmasına rağmen alınan 205 liraya tepki gösterdi. Kitap ya da sınav ücreti olarak alınan bu paranın çok yüksek olduğunu belirten İbrahim E., Açıköğretim'de okuyan çok az öğrencinin verilen kitaplardan yararlandığını belirterek, bunun da kaldırılmasını istedi.


AÖF’e kayıt yaptıracak ve kayıt yeniletecek öğrenciler bir dönem için 250 TL alınıyorken bunun 50'si harç, 200'ü ise öğrenim ücreti. AÖF harç / Öğretim gideri ücretleri ve kayıt tarihleri aşağıdaki tablolarda yer almaktadır.
Read more

2012 - 2013 Ücretli Ögretmen Başvurusu Nasıl Yapılır?


Ücretli öğretmenlik başvuruları 2012 belli oldu. 2012-2013 ücretli öğretmen atamaları haberi ile ilgili son gelişmeler. 2012 kpss okul öncesi atamaları şu şekilde yapılacak. 4+4+4 Eğitim sisteminin bu sene ilk defa uygulanacak olmasıyla Milli Eğitim Bakanlığı’nın özellikle seçmeli dersler için “Ücretli Öğretmenlik” uygulamasına başvuracağı çok açık bir şekilde gözüyor.Okulların açılmasından sonra açılacak olan seçmeli derslerin belirlenmesiyle İL İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜKLERİ “ücretli öğretmen” görevlendirmesini hızlandıracaktır.
2012-2013 Ücretli Öğretmenlik Başvurusu Nasıl Yapılır?
Bilindiği gibi Ücretli öğretmenler il veya ilçe milli eğitimine başvuru yaparak görevlendirilen öğretmenlerdir.Ücretli öğretmenlik yapabilmek için gerekli evraklarla birlikte il veya ilçe milli eğitim müdürlüğüne başvuru dönemlerinde bizzat başvuru yapmak gerekiyor.
2012-2013 Ücretli Öğretmenlik Başvuruları Ne Zaman Başlıyor?
2012 – 2013 Eğitim Öğretim Yılında görevlendirilecek olan Ücretli Öğretmenler için başvurular Ağustos 2012 atamasından sonra daha yoğun bir şekilde başlayacağını düşünüyoruz fakat yazımızın sonunda yer aldığı gibi şu anda başvuruların başlamış olduğu il ilçe milli eğitim müdürlükleri bulunmaktadır.Liste sürekli güncellenmektedir.Bizi takip etmeye devam edin.
İl ilçe milli eğitim müdürlükleri ihtiyaçları olan öğretmen açığını belirledikten sonra kendi internet sitelerinde bulunla alakalı bir duyuru oluşturacaktır.2012-2013 Eğitim Öğretim yılında ücretli öğretmenlik yapmak isteyenler 2012 Ağustos atamasının gerçekleşmesinden sonra ücretli öğretmenlik yapmak istedikleri il ilçe milli eğitim müdürlüklerinin internet sitelerini takip etmeli ve imkanı varsa arada sırada gidip süreç hakkında bilgi almalıdır.
Bizde süreci takip ediyor olacağız…
Ücretli Öğretmenlik Başvuruları Online Yapılabiliyor Mu?
2012-2013 Eğitim Öğretim yılında ücretli öğretmenlik başvuruları hem online olarak hemde kişinin bizzat il ilçe milli eğitim müdürlüklerine başvurusu esas alınarak yapılacak geçmiş senelerde olduğu gibi.Bu konuda karar il ilçe milli eğitim müdürlüklerinde yani.Aşağıda paylaşmış olduğumuz 2012-2013 Eğitim Öğretim Yılı Ücreti Öğretmenlik Başvurularında bu durumu net olarak görebilirsiniz.
2012-2013 Ücretli Öğretmenlik Başvuru Duyuruları
1)İstanbul Esenler İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü Ücretli Öğretmenlik Başvurusu ile alakalı bir duyuru yaptı işte o duyuru.
“Esenler İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün Açıklanan bilgiye göre; 2012-2013 öğretim Yılı Ücretli Öğretmenlik Başvuruları 15.08.2012 tarihinden itibaren http://esenler.meb.gov.tr Web Sayfası Üzerinden Alınacaktır. Alınan başvurularak değerlendirildikten sonra okullar açılmadan önce kişilere (web üzerinden) e-posta ve telefonla bildirilecektir.”
Esenler İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Ücretli Öğretmenlik Başvurularını Online olarak yapacaktır.
2)İstanbul Arnavutköy İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü Ücretli Öğretmenlik Başvurusu ile alakalı bir duyuru yayınladı.İşte o duyuru
lçemizde 2012 – 2013 Eğitim Öğretim Yılında görevlendirilecek olan Ücretli Öğretmenlik için başvurular Ağustos 2012 atamasından sonra başlayacaktır.
Başvurular için belirtilen tarihten sonra İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne bizzat başvuru yapılması gerekmektedir.
3)İzmir Konak İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü Ücretli Öğretmenlik başvurusu ile alakalı yayınladığı duyuru
Ücretli Öğretmenlik başvurularının ne zaman yapılacağı ile ilgili duyuru 15 Ağustos tarihinden sonra İzmir Konak Milli Eğitim Müdürlüğü sitesinde duyurulacaktır.
İl İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri’nden açıklamalar geldikçe yazının sonuna eklenecektir.Bizi takip etmeye devam edin…
4)Konya Sarayönü İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü Ücretli Öğretmenlik başvurusu ile alakalı yayınladığı duyuru
İlçemizde, mevcut, ihtiyaç nedeniyle 2012-2013 Eğitim-öğretim yılında “Ücretli Öğretmen” görevlendirilmesi yapılacaktır. Müracaatlar 30/07/2012 – 07/09/2012 tarihleri arasında web sitemizde bulunan Ücretli Öğretmen Başvuru Formu doldurularak aşağıda beliritilen belgelerle birlikte şahsen veya posta yolu ile gerçekleştirilecektir. Değerlendirme Öncelik olarak Eğitim Fakültesi, Fen edebiyat Fakültesi, lisans ve Önlisans mezunlarına görev verilecektir.
Ücretli Öğretmen Başvuru Formunu indirmek için tıklayınız.
Başvuruda istenecek diğer belgeler:
Diploma Fotokopisi
Nüfus Cüzdanı Fotokopisi
KPSS puanı
5)İstanbul Sultanbeyli İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü Ücretli Öğretmenlik başvurusu ile alakalı yayınladığı duyuru
2012-2013 Eğitim-Öğretim yılında ilçemiz okullarında ihtiyaç duyulan branşlarda ücretli öğretmen görevlendirmesi yapılacaktır. Görev almak istiyenlerin ekteki formu bilgisayar ortamında doldurarak, istenen belgelerle birlikte mavi telli dosya içerisinde kurumumuz İnsan Kaynakları Bölümüne 01-20 Ağustos 2012 tarihleri arasında şahsen teslim etmeleri gerekmektedir. Başvurular ihtiyaç halinde 20 Ağutos tarihinden sonra da devam edecektir.
Not: Başvuru yapacakların en az önlisans mezunu olması gerekmektedir, yerleştirmelerde öncelik lisans mezunlarına verilecektir.
Başvuru formunu indirmek için tıklayınız
6)İstanbul Tuzla İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü Ücretli Öğretmenlik başvurusu ile alakalı yayınladığı duyuru
Müdürlüğümüze bağlı ilkokul, ortaokul, imam hatip ortaokulu ve liselerde 2012-2013 eğitim öğretim yılında ihtiyaç duyulan öğretmen açığını kapatmak üzere Ders Saat Ücretli Öğretmen görevlendirme başvuruları 01/08/2012 tarihinden itibaren başlayacaktır. Başvurular Müdürlüğümüz İnsan Kaynakları Bölümüne aşağıda belirtilen evraklarla şahsen yapılacaktır.
BAŞVURUDA İSTENİLEN BELGELER:
1-Dilekçe (Müdürlüğümüzden temin edilecektir.)
2-Diploma, Mezuniyet Belgesi veya Çıkış Belgesi
3-Varsa formasyon ve öğretmenlik ile ilgili diğer belgeler
4-Nüfus Cüzdan Fotokopisi
5-Son 6 ay içersinde çekilmiş 1 fotoğraf
6-KPSS Sınav Sonuç Belgesi (Varsa)
BAŞVURULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Başvurular 03/09/2012 tarihinden itibaren Müdürlüğümüzce oluşturulan Komisyon tarafından değerlendirilerek, görev verilen öğretmenlere ait liste ve gerekli açıklamalar Müdürlüğümüzhttp://pendik.meb.gov.tr web adresinde yayınlanacaktır. ücretli öğretmenlik başvuruları 2012-2013, 2012 okul öncesi atamaları, 2012 ücretli öğretmen başvuruları, 2012-2013 ücretli öğretmenlik başvuruları
7)İstanbul Zeytinburnu İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü Ücretli Öğretmenlik başvurusu ile alakalı yayınladığı duyuru
2012-2013 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI ÜCRETLİ ÖĞRETMENLİK BAŞVURULARI BAŞLAMIŞTIR
* Başvuru için önce aşağıdaki linkten E-Form doldurulacaktır.
*Daha sonra aşağıdaki linkten excel formatındaki başvuru formu bilgisayarınıza indirilerek doldurulacak ve bir çıktısı alınarak (resim eklenmiş olarak)
aşağıda İstenilen Belgeler ile birlikte Zeytinburnu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne teslim edilecektir.
Forma ulaşmak için tıklayınız…
İSTENİLEN BELGELER
1-MEZUNİYET BELGESİ/DİPLOMA/FORMASYON Belgesi ( Aslı ve onaylı örneği)
Müdürlüğümüzce aslı görüldükten sonra onaylanacak.
2- NÜFUS CÜZDANI FOTOKOPİSİ
3- SABIKA KAYDI
4- SAĞLIK RAPORU ( Sağlık kuruluşlarından alınan sağlık raporu aile hekimi v.b.)
5-SERTİFİKA/ KPSS SONUÇ BELGESİ
8)İzmir Karşıyaka İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü Ücretli Öğretmenlik başvurusu ile alakalı yayınladığı duyuru
2012-2013 Eğitim-Öğretim yılı İlçemiz Ücretli Öğretmenlik başvuruları 13 Ağustos 2012 – 14 Eylül 2012 tarihleri arasında yapılacaktır.
9)İzmir Karabağlar İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü Ücretli Öğretmenlik başvurusu ile alakalı yayınladığı duyuru
1 AĞUSTOS – 17 EYLÜL TARİHLERİ ARASINDA ÜCRETLİ ÖĞRETMEN BAŞVURULARI İLÇEMİZ WEB SİTESİNDEN ALINACAKTIR.
10)Ankara Kalecik İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü Ücretli Öğretmenlik başvurusu ile alakalı yayınladığı duyuru
2012-2013 Eğitim-Öğretim yılında müdürlüğümüze bağlı okullarımızın öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla, üniversite mezunu olup, ek ders ücreti karşılığında öğretmen olarak görev almak isteyenlerin bizzat müdürlüğümüze dilekçe ve öğrenim belgesi ile başvurmaları gerekmektedir.
11)Ankara Pursaklar İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü Ücretli Öğretmenlik başvurusu ile alakalı yayınladığı duyuru
İLÇEMİZ BÜNYESİNDEKİ OKULLARDA ÇEŞİTLİ NEDENLERLE BOŞ GEÇEN DERSLERE ÜCRETLİ ÖĞRETMEN GÖREVLENDİRMESİ YAPILACAKTIR.
ÜCRETLİ ÖĞRETMEN BAŞVURULARI 22 AĞUSTOS 2012 TARİHİNDEN İTİBAREN
KABUL EDİLECEKTİR. BAŞVURULAR PURSAKLAR İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ ATAMA BÖLÜMÜNE YAPILACAKTIR.
1-Başvuru Formu (mutlaka telefon ve adres belirtilecek mümkünse 2 tel no verilecek . ) Görevlendirmeler Eylül 2012 ayının ikinci haftası yapılacaktır.)
2-Diploma Fotokopisi
3-Nifus cüzdanı Fotokopisi
4-1 adet vesikalık fotoğraf
5-Öğretmenlik bölümü mezunlarından KPSS 10 SINAV SONUÇ BELGESİ FOTOKOPİSİ
Not Başvurunuz 2012-2013 eğitim öğretim yılı için geçerli olup daha önceki başvurular işleme alınmayacaktır.
12)Konya Karatay İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü Ücretli Öğretmenlik başvurusu ile alakalı yayınladığı duyuru
2012-2013 Eğitim Öğretim yılı için 13.08.2012 ile 29.08.2012 tarihlerinde ücretli öğretmen başvuruları kabul edilecektir.
Müracatta İstenilen Belgeler
1.)Müracaat Form Belgesi (İlçeden verilecek)
2.)KPSS Puan çıktısı (2011 veya 2012 yılına ait)
İhtiyaç Duyulan Branşlar
Sınıf Öğretmenliği
Matematik
Türkçe
İngilizce
Kuran-ı Kerim
Arapça
Okul Öncesi
Özel Eğitim Sınıf (Sosyoloji mezunu olanlar ile belgesi olanlar)
YOSEP (Belgesi Olanlar)
13)Adana Seyhan İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü Ücretli Öğretmenlik başvurusu ile alakalı yayınladığı duyuru
Başvurular 16 Temmuz 2012 tarihinde başlayıp yıl sonuna kadar başvurular alınmaya devam edilecektir.24 Ağustos 2012 mesai bitimine kadar yapılan başvurular birinci sıralamaya alınacaktır.Daha sonra yapılacak başvurular ilgili alanda birinci sıralamadaki tüm adaylar bittikten sonra değerlendirilmeye alınacaktır.
Adana İli Seyhan İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğü’nce 2012-2013 Ücretli  Öğretmenlik Duyurusunun detaylarına ulaşmak için tıklayınız.
Read more

Sonay Dikkaya Kimdir?


Ekranların sevilen haber spikeri Sonay Dikkaya 1.52 boyunda ve 39 yaşındadır. Küçükken tiyatrocu olmak istemiş 1 yıl Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı'na gitmiş. Fakat sesinin güzel olmadığına karar vererek ayrılmış. Marmara Üniversitesi'nin iki yıllık Turizm ve Otelcilik Bölümü'nü bitirmiş. Üç ay Kanal 4'de, üç ay da Kanal E'de spikerlik tecrübesi edindikten sonra NTV'ye transfer olmuş.
2003 yılında Ufuk Yıldırım ile evlenmiş, 2006 yılında bir çocuğu dünyaya gelmiştir. Fakat çift daha sonra ayrılmışlardır.













Read more

Chris Brown'nın Yeni Dövmesi [ 11 Eylül ]

Chris Brown boyununa yeni bir dövme yaptırdı, ama yapılan dövmeye yakından bakınca  tanıdık bir isime benziyordu. Bu dövme Rihanna olarak yorumlandı bazıları tarafından, siz ne düşünüyorsunuz.




Read more

Çağatay Ulusoy ve Beril Kayar Neden Kavga Etti?

İddiaya göre başrol oyuncusu Çağatay Ulusoy ile Zühal’i canlandıran dizinin yeni oyuncusu Beril Kayar kavga etti. Kavga diziden ayrılan Hazal Kaya yüzünden çıktı. Kayar, Kaya’nın adı geçtiğinde “O kim oluyor?”deyince Ulusoy sinirlendi. İkilinin arasındaki tartışma büyüdü. Ulusoy’un Kayar’ı ittiği kavga, settekilerin araya girmesiyle yatıştırıldı. Kavganın dışarı sızması üzerine de Ulusoy’un annesini canlandıran Ahu Sungur olayı twitter’dan yalanladı.



Hazal yüzünden kavga ettiler
Read more

Alex Batuha'nın Elini Neden Öptü?

Sambacı, kendisine selam veren Batuhan’ın elini öpüp alnına koyunca kahkahalar koptu. Sonrasındaki sohbette ise Alex “Büyük oyuncusun, seninle oynamak isterim” derken, Batugol ise “Beşiktaş’a gelirsen olur” yanıtını verdi


Kaynak; Milliyet.com.tr


F.BAHÇE Kaptanı Alex de Souza, Beşiktaş’ın golcü futbolcusu Batuhan Karadeniz’in elini öptü! İki oyuncu bir restoranda karşılaşırken, Sambacı’nın beklenmeyen anda yaptığı bu Türk usülü şaka etraftakilerinde de kahkahalara boğulmasına neden oldu.
BATUHAN, hafta sonu restoranda yan yana geldiği Alex’e selam verdi ve elini uzattı. 35 yaşındaki Brezilyalı yıldız ise muziplik yapıp 21 yaşındaki oyuncunun elini öptü ve alnına koydu... Alex’in bu hareketine hem Batuhan hem de çevredekiler kahkahalar ile gülerken, iki futbolcu sonrasında ise kısa bir süre sohbet etti.


‘ÇOK İYİ BAŞLADIN’
ALEX, Beşiktaş’ın son olarak Karabük ile oynadığı ve 3-0 kazandığı Süper Lig maçında iki asist yapan Batuhan’a övgü dolu sözler söyledi. Genç golcüye “Bu sezona çok iyi başladın. Sen çok büyük bir oyuncusun. Seninle aynı takımda oynamak isterim” derken, Batugol ise Sambacı’nın bu sözüne “Bir gün Beşiktaş’a gelirsen neden olmasın” şeklinde yanıt verdi.

Batugol gözünü milli formaya dikti
BEŞİKTAŞ’IN, Eskişehir’den kiraladığı Batuhan Karadeniz milli takıma seçilmek istiyor. Karabük’teki performansıyla dikkat çeken, teknik direktör Aybaba’dan da iyi çalıştığı için övgü alan Batuhan, ilk kez 17 yaşında Fatih Terim tarafından çağrıldığı A Milli Takım’a kısa süre içinde yeniden dönmeyi amaçlıyor.
Read more

Florica Leonida Kimdir?


Şampiyon, fuhuş batağına düştü!
2003'te Avrupa Gençler Jimnastik Şampiyonası'nda gümüş kazanan Florica Leonida ülkesini şoke etti

Romanya'nın 2003 yılında katıldığu Avrupa Gençler Jimnastik Şampiyonası'nda gümüş madalya kazanan Florica Leonida (25) ülkesinde şok yarattı.
Romen gazetesi Cancan'ın haberine göre Florica'nın ailesi 2007'de Almanya'ya taşınan kızlarının fitness hocalığı yaptığını sanıyordu. Ancak Florica maddi zorluk yaşayınca fuhuş yapmaya başladı. Florica'nın erotik pozları ve fuhuş haberi aileyi altüst etti.
Genç kadının babası Gheorghe 'Çok utanıyorum. Daha fazla burada yaşayamayız. Kanada'ya taşınmayı düşünüyoruz' dedi.

Kaynak; Milliyet.com.tr




2003-te Avrupa Gençler Jimnastik Şampiyonası-nda gümüş kazanan Florica Leonida ülkesini şoke etti
 




2003'te Avrupa Gençler Jimnastik Şampiyonası'nda gümüş kazanan Florica Leonida ülkesini şoke etti

Romen gazetesi Cancan'ın haberine göre Florica'nın ailesi 2007'de Almanya'ya taşınan kızlarının fitness hocalığı yaptığını sanıyordu.

Ancak Florica maddi zorluk yaşayınca fuhuş yapmaya başladı. Florica'nın erotik pozları ve fuhuş haberi aileyi altüst etti.

Genç kadının babası Gheorghe 'Çok utanıyorum. Daha fazla burada yaşayamayız. Kanada'ya taşınmayı düşünüyoruz' dedi.
Şampiyon, fuhuş batağına düştü!
 




Read more