Prizma Nedir? Dik Prizmalar, Konu Anlatımı Ve Örnek Sorular


DİK PRİZMALARIN ALAN ve HACİMLERİ

Alt ve üst tabanları paralel eş şekillerden oluşan cisimlere prizma denir. Yan yüzeyleri taban düzlemine dik olan prizmalara dik prizma adı verilir.


Prizmalarda yan yüzeyleri birleştiren ayrıtlara yanal ayrıt denir.

[AA'], [BB'], [CC'], [DD']
yanal ayrıtlardır.
Dik prizmalarda yanal ayrıt cismin yüksekliğine eşittir.
Cismin yüksekliğine h dersek
h = |AA'| = |BB'| = |CC'| = |DD'| olur.


Prizmanın Hacmi



Dik prizmanın taban biçimi nasıl olursa olsun, yanal yüzeyi daima bir dikdörtgen olur. Yanal yüzü oluşturan dikdörtgenin alt kenarı tabanın çevresi kadardır. Diğer kenarı ise h yüksekliği kadar olur.


Bütün dik prizmaların yanal alanı taban çevresi ile yüksekliğin çarpımıdır.
Bütün Alan ise yanal alan ile iki taban alanının toplamıdır.



1. Dikdörtgenler Prizması

Dikdörtgenler prizması yan yüzeyleri karşılıklı ikişer ikişer eş olan altı adet dikdörtgenden oluşan prizmadır. Burada hacim, taban alanı olan (a.b) ile yükseklik olan (c) nin çarpımıdır. Alan ise (a.b), (b.c) ve (a.c) yüzey alanlarının ikişer katlarının toplamıdır. Dikdörtgenler prizmasında birbirine en uzak iki köşeyi birleştiren doğru parçasına cisim köşegenidenir.

Cisim köşegeni daima prizmanın içinden geçer. Yüzeylerinden geçmez. Sadece bir yüzeyden geçen köşegene o yüze ait yüzey köşegeni denir. Burada köşegenlerin uzunlukları

|AC'| = |A'C| = |BD'| = |B'D| = e (cisim köşegeni)

|BD| = f (Yüzey köşegeni) olsun. Bu durumda:



2. Kare Prizma

Tabanı kare olan prizmalara kare prizma denir. Yan yüzü dört adet eş dikdörtgenden oluşur.




Yanal Alan = 4 . a . h


Cisim köşegeni : e = Öa² + a² + h²



3. Küp

Bütün ayrıtları birbirine eşit olan dik prizmaya küp denir. Tüm yüzeyleri kare dir.



Kübün yüzey köşegenleri birbirine eşittir.

Yüzey köşegeni: f = Aö²

Cisim köşegeni: e = aÖ


4. Üçgen Prizmalar

Prizmalar tabanlarının şekline göre isim aldıklarından tabanı üçgen olan prizmalara üçgen prizma denir.

Üçgen prizmalar tabanını oluşturan üçgene göre isimlenir.

a. Eşkenar Üçgen Prizma

Eşkenar üçgen prizmanın tabanları eşkenar üçgendir. Yan yüzeyleri ise üç tane eş dikdörtgenden oluşur.Tabanı eşkenar üçgen olduğundan


Tabanı eşkenar üçgen olduğundan

Taban çevresi 3a olduğundan, yanal alan 3a.h dır.

Buradan tüm alanı:


b. Dik Üçgen Prizma

Dik üçgen prizmanın tabanı dik üçgendir. Yan yüzeyleri ise üç tane dikdörtgenden oluşur.


Tabanı dik üçgen olduğundan


Taban çevresi a + b + c olduğundan,

Yanal alan = (a + b + c) . h

Tüm Alan = b . c + (a + b + c) . h


5. Silindir

Tabanı daire olan prizmalara silindir denir. Silindirin yan yüzü dikdörtgen biçimindedir. Dikdörtgenin bir kenarı yükseklik kadar, diğer kenarı ise taban dairesinin çevresi kadardır.


Taban alanı= pr²


Taban çevresi 2pr olduğundan yanal alan 2prh olur.


Bir dikdörtgen levha bir kenarı etrafında döndürüldüğünde silindir elde edilir.

6. Düzgün Çokgen Prizmalar

Tabanı düzgün çokgenlerden oluşan prizmalara düzgün çokgen prizmalar deriz. Taban ayrıtları birbirine eşittir. Diğer dik prizmalarda olduğu gibi düzgün çokgen prizmalarda daa yanal ayrıt aynı zamanda yüksekliktir.

Dik prizmalarda taban şekli ne olursa olsun, hacmin taban alanı ile yüksekliğin çarpımı ve yanal alanın ise taban çevresi ile yüksekliğin çarpımı olduğunu unutmayalım.

Eğik Kare Prizma


Tabanı, bir kenarı a olan kareden oluşan prizma bir yöne doğru taban düzlemi ile a açısı yapacak kadar eğilirse eğik kare prizma elde edilir.

Prizmanın yanal ayrıtlarına l dersek,

Prizmanın yüksekliği h =l .sin a olur.

Eğik prizmanın yanal ayrıtlarına dik olacak şekilde oluşan kesitine dik kesit denir. Eğik kare prizmanın iki yan yüzeyi dikdörtgen, diğer iki yan yüzeyi ise paralelkenardır.

Eğik kare prizmanın dik kesitinin bir kenarı taban kenarı a kadar, diğeri ise:




Eğik prizmaların yanal alanlarının toplamı


bağıntısı ile bulunur.

Alt ve üst tabanlar ilave edildiğinde tüm alan bulunmuş olur. Bütün prizmalarda olduğu gibi eğik prizmalarda da hacim, taban alanı ile yüksekliğin çarpımı ile bulunur.


Ayrıca dik kesit alanı ile yanal ayrıtın çarpımı ile de hacim bulunabilir.

Read more

Arşimet Kimdir? Arşimet Suyun Kaldırma Kuvvetini Nasıl Buldu?


Bir rivayete göre, banyosunu yaparken suyu ağzına kadar doldurup içine girmiş ve vücudunun suyu taşırmasıyla çok ilgilenmiştir.Bunun üzerine su gibi bir sıvı içine konulan her şeyin yukarı doğru itildiğini ve bu itme kuvvetinin yer değiştiren yani taşan sıvının ağırlığına eşit olduğunu söylemiştir. Archimadas yüzen cisimler isimli eserinde şu prensibi ortaya koymuştur.Bir sıvının veya gazın içine batırılmış bir cisim, batan bölümünün hacmi kadar yukarıya doğru itilir.Cismi kaldıran bu kuvvet yer çekiminin ağırlığı da kuvvet miktarı kadar azalır.Arşimed bu prensibinden cisimlerin hacminin hesabında istifade etti.Suyun yoğunluğu bir gram/cm3 olduğundan su içine daldırılan bir cisim hacmi kadar ağırlıkla suyu taşırır.O halde taşan suyun ağırlığı cismin hacmini verecektir.Deniz altıların çalışması Arşimed prensibinin doğruluğunu deneyler gösterdi. Örneğin banyodan çıktıktan sonra kol ve bacaklarımızı kurşun gibi ağır hissederiz.Bunun sebebi banyo içindeyken vücudun ağırlığını hemen hemen kaybetmesi su tarafından “ kaldırılması” dır.Her sıvı yada gaz,içine konan eşyaya kaldırma gücü uygulanır. Bir eşya bir sıvı yada gaz içine konduğu zaman iki şey olur.Eşya bir kısım sıvı yada gazın yerini değiştirir ve bir kısım ağırlığını da kaybeder.Deneyler ise yer değiştiren sıvı veya gazın ağırlığının eşyanın ağırlık kaybına eşit olduğunu gösterir. Bir deniz altı yer değiştirdiği suyun ağırlığını safra tankları vasıtasıyla kontrol eder.Safra tankları boşken (su basınçlı havayla dışarı atılmış olarak)deniz altı kendi ağırlığındaki sudan fazlasına yer değiştirir ve bir gemi gibi denizin üstünde yüzer.Safra tankları dolunca ağırlığı,suyun kaldırma gücünden fazla olduğu için dolar. Yada suyun içine, iple bağladığımız bir demir parçasını sarkıtarak, demiri su içinde kolaylıkla aşağı yukarı hareket ettirebiliriz ama sudan çıkardığımız vakit demir çok daha ağırlaşmış gibi gelir.Arşimed bunun nedenini açıklamıştır. Su gibi bir sıvı içine konulan her şeyin yukarı doğru itildiğini ve bu itme kuvvetinin yer değiştiren yani taşan sıvının ağırlığına eşit olduğunu söylemiştir
Read more

İletişim Hakkı Nedir? Kitle İletişim Özgürlüğü Nedir?


İletişim tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanın varolması ile ortaya çıkan iletişim olgusunun temelinde, paylaşma ihtiyacının giderilmesi gerçeği yatmaktadır. İlk çağ insanının bir av öyküsünü başkalarına anlatmak için mağara duvarlarına çizdiği resimler, başarılı geçen bir avdan sonra ateşin çevresinde yapılan danslar, komşu kabilelerle haberleşmek için belki de yeni reisin seçiminden duyulan mutluluğu paylaşmak amacıyla göğe gönderilen renkli dumanlar, gemicilere yol gösteren fenerler, ressamın tuvaline yansıttığı renkler ve çizgiler, bestecinin notalarla kurduğu ortaklığın neticesinde doğan besteler, sinemacının fikrini belgeleyen filmleri, balerinin duygularını yansıttığı hareketleri, pandomimcinin biraz da esrar perdesiyle gölgelendirdiği jest ve mimikleri; hepsi, paylaşma ihtiyacının giderilmesi için başvurulan iletişim yollarıdır.
Yaşamak da başlı başına iletişim faaliyetlerini kapsayan bir olgudur. Doğduğumuz andan itibaren çevremizle sürekli iletişim, etkileşim içine gireriz. Bilinçsizce çevremizi etkilemeye, değiştirmeye; yine bilinçsizce etkilenmeye, değişerek çevremize uyarlanmaya başlarız. Bu çift yönlü etkileşim, hayat boyu sürer gider. Yaşadığımız sürece zekamızı, kültür ve birikimimizi, kişiliğimizi iletişim alışkanlıklarımız ve iletişim çabalarımızla ortaya koyarız. Duygu ve düşüncelerimizi başkalarıyla yine iletişim yoluyla paylaşırız. Anlamak, anlatmak, öğrenmek, başkalarına ulaşabilmek için de iletişime başvururuz. Denilebilir ki iletişim, beşikten mezara kadar hep bizimledir ve bizim için hava kadar hayatî bir ihtiyaçtır. İletişimi, temel prensibi paylaşım, etkileşim ve ortaklık kurmak olan, çeşitli semboller ve araçlarla dünyayı daha yaşanılır kılan, ileti alışverişine dayalı sosyal bir süreçtir, diye tanımlayabiliriz.
İnsanoğlu, varolduğu günden bugüne dek iletişim kurmak için çeşitli araçlara başvurmuştur. Kendi gelişimine paralel olarak kullandığı araçlar da gelişmiş; sürekli gelişen iletişim araçları birbirini tamamlamış; ancak birisi, diğerinin yerini alamamıştır. İletişimin en yalın, en ilkel araçlarından biri kabul edilen işaretlere, kelimelere dayalı olan yazı ve konuşma dilinin yanı sıra, beden dili ile sözsüz anlatımlar (jestler, mimikler, dokunma, cevap vermeme, sessiz kalma gibi davranış ve tutumlar; dans, resim, v.b.) da yüzyıllar boyunca kullanıla gelmiştir.
Teknolojik gelişimin tabiî sonucu olarak gelişen ve elektronikleşen iletişim araçları, iletişime sürat ve kolaylık sağlamakla kalmamış; aynı zamanda iletişimi, kitle iletişimine çevirmiştir.
Günümüzde posta, telgraf, telefon, faks gibi haberleşme araçları; gazete, radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçları; uydular, bilgisayarlar (İnternet ve e-mail) birer iletişim aracı olarak iletişimin ayrılmaz parçaları durumuna gelmiştir. Bu elektronik iletişim araçları, günümüzde, kurduğu haberleşme ağıyla kültürü de yaygınlaştırmış; dünyamızı Mc.LUHAN’ın deyimiyle "küresel bir köy"e dönüştürmüştür.
Kitle iletişim araçları, genel bir tanımla "kitlesel bir boyutta ileti dağıtabilen araçlar" (ÖZKÖK, 1985:93) olarak tanımlanabilir.
Tarihî açıdan bakıldığında kitle iletişim araçları, tiyatro; gazete, kitap, dergi, broşür gibi yazılı basın; sinema, film, radyo, televizyon, plak, kaset, CD, bilgisayar gibi iletişim teknolojisindeki gelişmelerin ürünü olan araçlar, günümüze gelinceye değin hızlı bir gelişim göstermişlerdir.
Günümüzde toplumsal varoluşu gerçekleştirerek ortaklık yaratmak, bu varoluşu ve ortaklığı sürdürebilmek için kitle iletişimine; dolayısıyla kitle iletişim araçlarına ihtiyaç vardır. Çünkü kitle iletişim araçları, uzmanların ortak bir noktada birleştikleri üzere, sahip olduğu özellikleriyle alıcı kitlesi üzerinde yarattığı etki ve etkileşim süreci sonunda toplumsallaştırmayı gerçekleştirmeye muktedir araçlardır.
Kitle iletişim araçlarının özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
  1. Kitle iletişim araçları, sosyal statüsüne göre herhangi bir farklı yaklaşım oluşturmadan çok sayıda insana aynı iletiyi, aynı anda ulaştırabilmektedir.
  2. Kitle iletişim araçları, yayınları ile belirli bir süreklilik ve düzenlilik (yayın periyodu) gösterir.
  3. Kitle iletişim araçları, sürekli ve düzenli yayınları ile toplumda kendilerine karşı bir talebin oluşmasına neden olurlar; bu talep, zamanla alışkanlığa, hatta ihtiyaca dönüşür.
  4. Kitle iletişim araçları ile aktarılan iletiler, belge niteliği ve değeri taşıdığı için inandırıcılık ve alıcıyı ikna etme özelliğini de kazanmaktadır.
  5. Özellikle radyo ve televizyon, iletiyi olay anında aktarabilme özelliğine sahiptir.
  6. Kitle iletişim araçları ile gerçekleşen iletişim sürecinde, geri besleme imkânı yoktur; bu nedenle, alıcının tepkisi anında ölçülememektedir.
Kitle iletişim araçlarının fonksiyonları üzerinde ilk kez duran LASWELL (1960), bilgi verme, ikna etme ve toplumsallaştırma fonksiyonlarından söz etmektedir. Charles WRIGHT (1961), kitle iletişim araçlarının bu fonksiyonlarına eğlendirme fonksiyonunu eklemiş; Kenneth BOULDING (1962) ise bu fonksiyonların yanı sıra, malları tanıtma fonksiyonunun önemini vurgulamıştır (AZİZ, 1982:2).
Aysel AZİZ (1982:2), William RIWERS ve Wilbur SCHRAMM’ın (1969) görüşlerine katılarak kitle iletişim araçlarının fonksiyonlarını;
  1. "Haber verme, eğitme, eğlendirme,
  2. Dış dünyayı görmemizi sağlama,
  3. Kültürün toplumumuzdan, bizden sonraki toplumlara ve nesilden nesile geçişini sağlama,
  4. Eşya ve hizmetlerin tanıtılmasına, satılmasına yardım etme,
  5. Dışımızda oluşan fırsat ve çağrılara karşılık verme ile sosyal hareketlerde genel rızaya ulaşma arasında bağ kurmamıza yardım etme" olarak sınıflandırmıştır.
Kitle iletişim araçları, bu fonksiyonları gerçekleştirirken doğal olarak alıcı üzerinde de bir etki yaratır. İletişim, her şeyden önce bir bilgi alışverişidir. Bu alışverişten amaçlanan da anlamak, anlatmak, öğrenmek ve eğitim görmek ihtiyaçlarının giderilmesidir. Bu ihtiyaçların giderilmesi amacıyla başlatılan iletişim sürecinin sonunda yaşanan olgu, etkileme ve etkilenme; yani etkileşimdir.
Araştırmacılar, kitle iletişim araçlarının etki alanlarını;
  1. "Fert, grup ya da örgüt düzeyinde etkilenme,
  2. Sosyal kurum düzeyinde etkilenme,
  3. Toplum düzeyinde etkilenme,
  4. Kültür düzeyinde etkilenme" olarak gruplandırmaktadır.
Kitle iletişim araçlarının etkileri fert açısından ele alındığında ise;
  1. "Bilgi ya da görüşü kapsayan etkiler,
  2. Tavır ya da duyguyu kapsayan etkiler,
  3. Davranış üzerine etkiler" olarak üç ana başlık altında inceleniyor.(USLUATA, 1994:84)
Kitle iletişim araçlarının etki türleri;
  1. "Tavır ile düşünce değişiklikleri,
  2. Ferdî ve toplu tepkiler,
  3. Gündem belirleme,
  4. Toplumsallaştırma,
  5. Denetim,
  6. Gerçeği tanımlama,
  7. Egemen ideolojinin sürdürülmesi" olarak sınıflandırılmaktadır. (USLUATA, 1994:84)
Kuramcılar kitle iletişim araçlarının etkilerinin fert ve toplum açısından ne yönde olduğu konusunda ortak bir görüşe sahip değiller; konu ile ilgili tartışmalar, günümüzde de sürmektedir. Kimi araştırmacılar kitle iletişim araçlarının fert ve toplum açısından etkilerinin olumlu olduğunu savunurken kimi olumsuz olduğunu, kimileri ise sınırlı olduğunu savunmaktadırlar.
Araştırmacılar, hangi görüşü savunurlarsa savunsunlar sentez olarak ortaya çıkan ortak bir görüş var: Kitle iletişim araçları, bilgi, görüş ve düşüncelerin paylaşılmasını sağlayan; sosyal örgütlenmeyi güçlendiren; kamuoyu oluşturan; insanın anlama, anlatma, öğrenme ve eğitim görme gibi temel ihtiyaçlarını karşılayan; insan ilişkilerini değiştirip geliştiren; yeni davranış ve tutum kalıplarını, görüş ve düşünce akımlarını yaygınlaştıran en etkin iletişim araçlarıdır.
Read more

Bağlaçlarla İle İlgili Soru Ve Cevaplar


1.Aşağıdakilerden hangisinde “kadar” edatı cümleye “eşitlik” anlamı katmamıştır?
A)Hababam Sınıfı kadar sevilmiş bir komedi filmi yoktur Türk sinemasında.
B)Anlattıklarınıza, “Çağını başkalarının gözünden izleyenler o çağın kuklalarıdır” sözü kadar denk düşen bir söz olamaz.
C)Dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar güzeldir sevgiliye sevdiğini söylemek.
D)Filmdeki oyuncu: “Adamın gizlediği elmaslar, dünyadaki kum kadar çoktu” diyordu.
E)Mehmet Rauf da Halit Ziya Uşaklıgil kadar olmasa da usta bir romancıydı.

2.Aşağıdakilerden hangisinde “için” edatı cümleye “amaç” anlamı katmıştır?
A)Ailede üniversiteyi okuyan öncü biri olmadığı için diğer kardeşler de okumamış.
B)Film görsel efektlerden eser taşımadığı için, izleyenleri hayal kırıklığına uğrattı.
C)Edebi eleştiri yapmak zor bir iş olduğu için kimse eleştirmenliğe kalkışmıyor.
D)Konseri yakından izlemek için erkenden konser alanında sıraya girdik arkadaşlarla.
E)İçli türkülerle beslenen bir toplum olduğumuz için eğlence yerlerinde de acı türkülerle eğleniyoruz.

3.Aşağıdaki sorulardan hangisinde “ile” ötekilerden farklı işlevdedir?
A)Yazdıklarıyla söyledikleri birbirini tutmuyordu.
B)Caddenin kenarında bir abrayla iki motosiklet vardı.
C)Ben telefonla konuşurken annem birden içeri girdi.
D)Toptancıya ben ile babam dün gittik.
E)Soru ile cevabı art arda söyleyerek ders çalışıyordu.

4.Aşağıdakilerden hangisinde “göre” edatı cümleye “görecelik” anlamı katmıştır?
A)Duyduğumuza göre filmin en tehlikeli sahnelerinde dublörler kullanılmış.
B)Aktör için yapılan anma, sinemaya yıllarca emek vermiş bir sanatçıya göre değildi.
C)Freud’a göre insan davranışının kökeninde bilinçaltına itilen duygu ve düşünceler vardır.
D)Orhan Kemal Çukurova’yı Zafer Doruk’a göre daha gerçekçi anlatır diyebiliriz.
E)Topluma göre yaşamak istemiyorsan, önce kendi doğrularının yarat.

5.Aşağıdakilerden hangisinde edat kullanılmamıştır?
A)Akşama doğru insanlar kumsalda yürüyüşe çıkıyordu.
B)Öğretmenlerine karşı hiçbir saygısızlık yapmazdı.
C)Çocuk korktuğundan dolayı tir tir titriyordu.
D)Sabahtan beri ağzına hiçbir lokma koymamıştı.
E)Bu konuda sen bile bir şey yapamazsın, diyordu.

6.Aşağıdakilerden hangisinde “için” edatı cümleye amaç anlamı katmamıştır?
A)Yorucu bir günün sonunda açlıklarını gidermek için masaya oturdular.
B)Teyzemlere gitmek için hazırlanmaya koyulmuştuk.
C)Para kazanmak için her işte çalışabileceğini söylüyordu.
D)Evini kurtarmak için canını tehlikeye katıp alevlere daldı.
E)Karnesindeki zayıfları gördüğü için hüngür hüngür ağlıyordu.

7.Aşağıdakilerden hangisinde “üzere” edatı cümleye yaklaşıklık anlamı katmıştır?
A)Alışveriş yapmak üzere dışarı çıkmıştı.
B)Görüldüğü üzere her şey zamanla hallediliyor.
C)Sabrım taşmak üzere, biraz sakin ol!
D)Bu kitabı ondan üç günde okumak üzere aldım.
E)Sabah yola çıkmak üzere erkenden uyudu.

8.Aşağıdakilerden hangisinde “kadar” sözcüğü cümleye karşılaştırma anlamı katmamıştır?
A)Anlaşıldığı kadarıyla suçlu sensin.
B)Onun kadar fedakâr bir anne var mıydı?
C)Benim kadar ders çalışan yok, diyordu.
D)En az bu ev kadar güzel bir ev bulduk.
E)Okuduklarımdan bu roman kadar güzeli yoktur.

9.Aşağıdakilerden hangisinde “göre” edatı cümleye “uygunluk” anlamı katmıştır?
A)Ona göre futbol çok önemliydi.
B)Anladığıma göre bu işte senin de parmağın var.
C)Hava soğuk olduğuna göre, ceketsiz kalamazdım.
D)Henüz kendime göre bir iş bulamadım.
E)Sınıfa göre çok çalışkan bir öğrenciydi.

10.
I.   Her şeyi biliyormuş gibi davranıyordu.
II.  Onun gibi biriyle tanışmayı çok isterim.
III. Bu zamanda bunun gibisini bulamazsın.
IV. Başkasının sorunlarıyla meşgul gibiydi.
V.  Sizin de anladığınız gibi, bir sorun kalmadı.
Yukarıdaki cümlelerden hangilerinde edat fiilimsiyle öbekleşmiştir?
A)I ve III
B)II ve IV
C)III ve V
D)IV ve I
E)V ve I

11.Aşağıdakilerden hangisinde “yalnız” sözcüğü ötekilerden farklı görevdedir?
A)Elindeki parayla yalnız bir ceket alabilirdi.
B)Ağlamak yalnız kuruyan kirpikleri ıslatır.
C)Bu konuyu yalnız sizinle konuşabilirim.
D)Sinemaya da gideriz, yalnız önce ödevini bitir.
E)Oyun yalnız akşamları sergilenecekmiş.

12.
I.   Biraz olsun eğlenmek için arkadaşlarını toplayıp dışarı çıktı.
II.  Ölüm kadar üzücü bir olay yoktur şu fani dünyada.
III. Sümbül gibi saçları, kara üzüm gibi gözleri vardı.
IV. Senin için çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin.
V.  İnci kadar beyaz dişleri, esmer tenine yakışıyordu.
Yukarıdaki cümlelerden hangisinde edat grubu zarf tümleci görevinde kullanılmıştır?
A)I ve II
B)I ve IV
C)II ve IV
D)III ve V
E)IV ve V

13.Aşağıdakilerden hangisinde “doğru” sözcüğü edat (ilgeç) görevinde kullanılmıştır?
A)Doğru işlerin peşinden koşmalısın.
B)Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış.
C)Adam hızla bana doğru geliyordu.
D)Doğru, toplumdan topluma değişen bir kavramdır.
E)Doğru bir iz peşinde olduğumuzdan emin misiniz?

14.Aşağıdakilerden hangisinde edat grubu cümlede ötekilerden farklı görevde kullanılmıştır?
A)Size yetişmek için buralara kadar koşarak geldim.
B)Kuş gibi yemek yiyorsun, çok zayıfladın yine.
C)Dağ kadar işim var, bunları bırakıp gelemiyorum.
D)Dediğine göre gece gündüz ders çalışıyormuş.
E)Kendi kendine söz verdi, tüm işleri akşama dek bitirecek.

15.Aşağıdakilerden hangisinde “gibi”yle kurulan edat grubu cümlede yüklem göreviyle kullanılmıştır?
A)Kan gibi kıpkırmızı bir gül açmıştı evlerinin önünde.
B)Gece gibiydi saçları, savruluyordu rüzgârda.
C)Annesini gördüğü gibi ortadan kayboldu.
D)Güneş gibi yaşar, ülkemizin her şairi.
E)İnsan gibi bir yaşam sürmeli herkes.

16.Aşağıdakilerden hangisinde edat grubu yüklem görevinde kullanılmıştır?
A)Sabaha karşı limanda bir fırtına kopacağı söylendi.
B)Çocuğuyla ilgilendiğim için teşekkür edip gitti.
C)Bir çöplükmüş gibi attı elindeki o güzelim kitabı.
D)Bize doğru gelen adamı önce tanıyamamıştım.
E)Neredeyse, roman kadardı elindeki kitap.

17.Aşağıdakilerden hangisinde edat grubu cümle dolaylı tümleç görevindedir?
A)Elektronik eşyalara çocukluğundan beri ilgisi vardı.
B)Tiyatro salonunun önünde, akşama dek bilet sattılar.
C)Havalar iyice ısındığından beri bu saatlerde sokağa çıkılmıyor.
D)İlgi çeksin diye vitrin renkli, yapma çiçeklerle düzenlendi.
E)Kıskançlığından çıldırıyor, bu kadarına da ses çıkarmıyordu.

18.Aşağıdakilerden hangisinde edat grubu yüklem görevindedir?
A)Sırf o mutlu olsun diye yapabileceğim her şeyi yaptım.
B)Mina Urgan, ömrünün sonlarına doğru geniş kitlelerce tanındı.
C)Tevfik Fikret de toplumcu bir sanatçıydı Victor Hugo gibi.
D)Saçındaki aklara karşın yaşı oldukça genç sayılırdı.
E)Gelecek içindi, düşünürün söylediği her söz.

19.
I.    Düşünmek gibi bir beceriye sahipse insan, aklını kullanmalı her zaman.
II.   Hayaller ülkesinde yaşayan Don Kişot, yel değirmenine karşı savaştı.
III.  Mai ve Siyah’ın şairi Ahmet Cemil gibi hayalci kişiler, hayal kırıklığı yaşar.
IV.  Yaşamak için çırpınıyordu bir kuş kalabalık ayakların altında.
V.   Renkli ve yağmur damlaları gibi küçük misketlere daldı gözleri.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangilerinde kullanılan edat grupları sıfat görevindedir?
A)I ve II
B)I-III ve V
C)Yalnız III
D)II ve V
E)Yalnız V

20.Aşağıdakilerden hangisinde edatın gereksiz kullanımından kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Apartmanda sanki kimse yok gibiydi, etrafta hiç ses yoktu.
B)Bana göre pantolon bulunamamıştı, o nedenle utanıyordum.
C)Bu yol bu kadar uzun muydu, diye söylene söylene gidiyordu.
D)Çok yakından okuduğundan dolayı gözleri bozulmuştu.
E)Anladım ki annem kadar güzel yemek yapan yoktur.


CEVAP ANAHTARI

1-D    2-D    3-C    4-C    5-E

6-E    7-C    8-A    9-D    10-E    11-D    12-B

13-C      14-C     15-B     16-E     17-E     18-E     19-B     20-A
Read more