sorular etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sorular etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2013 8.Sınıf Vatandaşlık Kitabı Sayfa 91-93-94 Cevapları


8.Sınıf Vatandaşlık Kitabı Sayfa 91
Ulaşılan temel noktaları görmek için aşağıdaki sorular üzerine tartışınız.
• Grubunuzda arar alırken hangi konularda zorlandınız? Neden?u
Bazı kişilerin yaşamını tehlikede atmada zorlandım. Çünkü bir yandan vicdanın sesi bir yandanda devam etme isteği halka sormama sebep oldu.
• Bazı kararları almak daha mı kolaydı? Neden?
Evet bazıları kolaydı. Örneğin lider seçme, kan verme vs. gibi
• Grubun, üzerinde uzlaşmaya vardığı kararlar var mıydı?
Çoğu kararda aynı fikirdeydik.
• Grubun karar vermediği durumlar oldu mu?
Olmadı.
• Grupta fikirlerini zorla kabul ettirmeye çalışan kişiler var mıydı?
Herkes kendi fikrini açıkladı. Zorla kabul ettirme olmadı.
• Herkesin fikrini söyleme şansı oldu mu?
Genelde oldu.
• Karar almak için oylama yoluna gittiniz mi?
Evet gittik.
• Etkinlikteki birçok probleme gündelik hayatımızda da rastlamaktayız. Etkinlikte, hayatta kalmaya çalışan bir grup insan, aslında toplumun küçük bir örneği oluşturmaktadır.
• Gündelik hayatta bunlara benzer ne türden kararlar veriyorsunuz? Bu yolla alınan kararların adil olduğuna inanıyor musunuz?
Böyle kararlar veriliyor ama bu kadar vicdanın etki ettiği ortada kalınan kararlar olmuyor. Adil olduğuna inanıyorum.
4. Süreç tamamlandıktan sonra yaşanan olayları ve alınan kararları göz önünde bulundurararak grup hâlinde bir slogan belirleyiniz. Sloganınızı farklı yöntemler kullanarak diğer gruplarla paylaşınız.
“ Küçük şeyleri ihmal etme, uçurtmayı uçuran kuyruğudur.”

8.Sınıf Vatandaşlık Kitabı Sayfa 91 Yaşam Kalitesi İçin Sorumluluklarım
Yaşadığımız toplumun kalitesi yükseltmek için bizim de yapabileceğimiz katkılar varmıdır? Düşününüz.
Çevredeki çevreci vs. gibi derneklere üye olarak katılalarak bağış yaparak faaliyetler yaparak bir çok katkı sağlayabiliriz.

8.Sınıf Vatandaşlık Kitabı Sayfa 93
• Uzlaşılan kaliteli toplum tarifi sizi memnun etti mi? İçinde yaşamak istediğiniz toplum gerçekten bu özellikleri mi taşımalı?
Böyle bir toplum gerçekten güzel bir toplum olur. Bu özellikleri taşımalı.
• Yaşadığınzı toplum bu özelliklerin ne kadarını taşıyor? Farklı olan neler var? Tartışınız.
Toplumda taşıyan bireyler var. Ama taşımayan bireyler daha çok var.
• Tarif ettiğiniz ve özelliklerini saydığınız kaliteli toplumu meydana getirmek için neler yapalabilir?
Anne ve babalar çocukları eğitip bu toplum olmasa gelecek toplum için hazırlamalılar.
• Sizce, ailenize öğretmenlerinize, arkadaşlarınıza, komşularınıza ve diğer insanlara düşen görevler nelerdir? Sınıf ortamında arkadaşlarınızla tartışın.
Toplum kurallarına uymak ve uyacak bireyler yetiştirmek.
• Saydığınız bu özelliklere sahip bir otplum için “Bu bir hayal mi?” ya da “Neden olmasın? ifadelerinden hangisini kullanırsınız? Neden?
Neden olmasın ifadesini kullanırım. Çünkü olabilecek bir hayal.

8.Sınıf Vatandaşlık Kitabı Sayfa 94
Çevrede gözlemlediğiniz bir sorunu ve çözüm önerilerinizi ilgili/yetkili kurumun posta veya e-posta adresini öğrenerek kısa ve anlaışır bir mektup veya e-posta iletisi şeklinde yazınız.

Kimden: …………………………………@………………………………
Kime: ……………………………….@……………………………………
Konu: Çevre
Sayın Yetkili
Çevredeki çöplerin kirliliklerin bende farkındayım. Size bu sorunu önermek için tavsiyem var.
Seminerler düzenleyin, mitingler yapın topluma bu fikri aşılayın. Yoksa topluma bu fikirler aşılanmadıkça yine aynı kirlilikler devam edecek.


Read more

2013 8.Sınıf Vatandaşlık Kitabı Sayfa 91-93-94 Cevapları


2012-2013 7.sınıf Türkçe Kitabı Nazar Boncuğu Cevapları  7 SınıF Türkçe Kitabı Sayfa 174-175 Cevaplarını sizlere sunuyoruz. Umarım sizler için yararlı olacaktır.
Nazar boncuğu konusu etkinlikleri hakkında yardım edermisiniz lütfen.
Sayfa 174
1.Etkinlikkelime / kelime grubu: çırak
kullanıldığı alan / yer / durum: berberlerin vb. yerlerin camlarında asılı bir biçimde çırak aranıyor yazar.
Cümle: Evin karşısındaki berberde çırak aranıyormuş.
kelime /kelime grubu: mesai arkadaşı
kullanıldığı alan / yer / furum: mesela bir iş yerinde bir kişiyle birlikte mesai yapöak yani iş yapmak.
Cümle: bu gun babam ve mesai arkadaşı birlikte mesaiye kalcaklarmış.
kelime / kelime grubu: tuğla
kullanıldığı alan / yer / durum: imşaatşarda kullanılır
cümle:inşaat için 1 ton tuğla gerekiyormuş
Sayfa 175
2.Etkinlik1-)..camların rengi aynı:kıpkırmızı macunlar.ustalar ayırdıkları parçaların renginin ancak koydukları yere göre ayırt edebiliyorlar.
3-)…bütün dünyaya dağılıyor.
5-)….ilk çakır göz boncuğunuysa kendisi yapmış..


Read more

11. Sınıf Türk Edebiyatı Cevapları Sayfa 28 Biryay

13. Padişahın sarayı ile Çakır Ali’nin köyünü, evini karşılaştırınız. Farklılıkları aşağıya sıralayınız.

Padişahın sarayı ile Çakır Ali'nin köyü ve evi arasında dağlar kadar fark vardır. Çakır Ali'nin köyü, sarayın bahçesi kadar bir alana sahip değildir. Evi ise saraydaki kümes kadar yoktur. Bu farklılık o dönemde yönetici kesim ile halk arasındaki ekonomik dengesizliği göstermektedir.

14. Metnin anlatımını açıklık, kesinlik, yalınlık ve duruluk açısından değerlendiriniz.

Metinde duru, yalın, kesin bir anlatım vardır. Metin sadeleştirilmiş hali göz önünde bulundurulursa metin fazla akıcı değildir.

15. “Sözleşme, seçim, hak, vekil, görev, sorumluluk, yetki, istifa, ceza, öşür, hukuk, vergi, hükûmet, kabahatli, ortaklık, imdat” kelimelerinden hangileri kavram veya terimdir? Bu kelimelerden hangileri günlük hayatta da kullanılmaktadır?

"Öşür" kelimesi dışındaki diğer kelimeler günlük hayatta kullanılmaktadır. Hak, görev, yetki, ceza, sorumluluk, hukuk, ortaklık sözcükleri birer kavramdır.

16. Yazar, günlük hayattan alınan kelimelerle kavram ve terimleri niçin bir arada kullanmış olabilir?

Kavramların daha iyi anlaşılması için

a. Batı’daki Rönesans ile bizdeki Tanzimat hareketi arasında tespit ettiğiniz benzerlikleri arkadaşlarınızla paylaşınız.

İkisinde de yenilik amacı var
Özgürlük, eşitlik, düşünce ve ifade serbestliği hedeflenmiştir.Bu serbeslik Tanzimat'ta sınırlıdır.
Rönesansta kralların, Tanzimat'ta padişahın yetkileri sınırlandırılmıştır.
Rönesansta Batı'da bilim ve sanat alanında yenilikler yapıldı, gelişmeler yaşandı. Tanzimat Döneminde de sanat alanında değişim yaşandı.
İkisinde de aydınlar, yenilikler öncülük yapmıştır.

b. Metinde geçen, Tanzimat’ın getirdiği özgür ortamla dile getirilebilen yeni kavram,
terim ve ifadeleri bularak tahtaya sıralayınız.

Hürriyet, hak, hukuk, adalet, eşitlik, seçim, sözleşme, vekil ...
c. On altıncı yüzyılın İstanbul’unda da sanatçılar bu kavramları, terimleri, ifadeleri dile getirebilirler miydi? Tartışınız. Ulaştığınız sonuçları defterinize yazınız.

Dile getiremezlerdi. Çünkü o dönemde padişahın mutlak otoritesi vardı.Ortam müsait değildi. Dönemin siyasi anlayışı bu düşünceleri dile getirmeye engeldi.

17. Yazar, makalesinin ilk bölümünün son paragrafında sözleşmenin yenilenmesi gerektiğini söylüyor. Bunu niçin istemektedir?
Sözleşmenin eskimiş olduğunu ifade ediyor.
Sözleşmenin yenilenmemesi durumunda devletin ve hilafetin zarar görebileceği endişesini dile getiriyor.
18. “Şeyh, halife, padişah” gibi ifadelerle “seçim, hürriyet, hak, istifa” gibi kelimelerin aynı metinde kullanılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Düşüncelerinizi aşağıya yazınız.

Bu kelimelerin kullanılması dönemin siyasi ve sosyal ortamını yansıtır. Hem padişahlık devam ediyor hem de demokratikleşme yolunda adımlar atılıyor.

19. Metin, hangi geleneğe bağlı kalınarak yazılmıştır?
Dil ve anlatım yönünden divan nesrine yakın. İçerik bakımından Tanzimat edebiyatı geleneğine bağlı.

20. Okuduğunuz metinden somut ifadelere örnekler veriniz. Yazarın, bu ifadelerden nasıl yararlandığını açıklayınız.
kitap, padişah, vali, mahalle, köy, tarla, mera, dağ, kasaba, Çakır Ali.... Yazar bu somut ifadeleri hak ve görevlerin kapsamı ile ilgili konular olarak kullanmış.

Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem arasında geçen tartışmalar ve Tanzimat
Dönemindeki “eski-yeni” çatışması ile ilgili araştırma sonuçlarını arkadaşlarınızla paylaşınız.
Muallim Naici ile R. Mahmut Ekrem şiirde kafiye göz için midir, yoksa kulak için midir tartışması yapmışlardır. M. Naci, eski edebiyat anlayışıyla kafiye göz içindir demiştir. R. Mahmut Ekrem yenilik yanlısıdır kulak için kafiye anlayışını benimsemiştir. Eski edebiyat taraftarları M. Naci'nin yanında yer almışlar, yenilikçi sanatçılar R. M. Ekrem'i desteklemişlerdir.

a. Tanzimat Dönemi gazeteleri ile ilgili olarak kitabınızın 14. sayfasındaki “3. ODE” nin a, b ve c maddeleri doğrultusunda yaptığınız araştırma sonucu edindiğiniz bilgileri hatırlayınız.

b. Makale ve sohbet gibi öğretici metinlerin gazete aracılığıyla halkla buluştuğu; tiyatro, hikâye, roman örneklerinin öncelikle gazetelerde yayımlandığı Tanzimat Döneminde gazetelerin önemini gözden geçirerek yeniden değerlendiriniz.

Tanzimat gazeteciliği yeni düşünceleri halka benimsetmeyi amaçladığı gibi Batı'dan alınan edebi türlerin halka tanıtılmasında da önemli bir rol oynamıştır. Makale, roman, tiyatro, hikaye,eleştiri gibi türlerin ilk örnekleri gazetelerde yayımlanmıştır. Gazeteler yeniliklerin sözcüsü olmuştur.
21. Eserden hareketle yazarın fikrî ve edebî yönü hakkında çıkarımlarda bulunarak eser-yazar ilişkisini belirleyiniz.
Read more

9.Sınıf Edebiyat Sayfa 76-79 Şiir Okuma Cevapları


Şiir Okuma
HAZIRLIK
1. Sınıfınıza getirdiğiniz şiir CD’leri ve kasetlerini dinleyiniz. Şiiri okuyan kişinin ses tonu, telaffuzu hakkındaki düşüncelerinizi belirtiniz.
1.
2. İyi şiir okuyabilmek için neler yapılmalıdır? Düşüncelerinizi belirtiniz.
2. İyi bir ses, vurgu ve tonlama iyi yapılmalı, aynı zamanda şiirde anlatılan, verilen duyguya uygun tonda okunmalı.
3. Divan şiiri, halk şiiri ve modern şiir zihniyeti ve bu şiirlerin hangi şiir geleneğinin ürünü oldukları hakkında yaptığınız araştırma sonucu hazırladığınız raporunuzu sununuz.
3. Divan şiiri, İslamiyet’in kabulünden sonra 13.yüzyılda edebiyatımıza girmiş olan Arap ve İran etkisi görülen bir şiirdir. Halk şiiri, en eski dönemlerden yani sözlü kültürden itibaren yapı ve tema olarak çok değişmeden günümüze gelen ve bizim kendi şiirimizin yapısını oluşturur. Modern şiir ise 19. Yüzyılda Fransız şiirinin etkisiyle oluşmuş şiirimizdir.

ÇÖZÜMLEME / İNCELEME
1. a. Sınıfınızda gruplar oluşturunuz. Gruplarınızla “Gazel”, “Türkü”, “Git Bahar”, “Çakıl” ve “Ağustos Çıkmazı” adlı şiirleri okuyunuz. Şiirleri okurken ses ve kelimelerin telaffuzuna dikkat ediniz.

1. metin
GAZEL
I. Tûti-i mu’cize-gûyem ne desem lâf değil
Çarh ile söyleşemem âyinesi sâf değil

II. Ehl-i dildir diyemem sinesi sâf olmayana
Ehl-i dil birbirini bilmemek insâf değil

III. Yine endişe bilir kadr-i dür-i güftârım
Rüzgâr ise denî dehr ise sarrâf değil

IV. Girdi miftâh-i der-i genc-i ma’ânî elime
Âleme bezl-i güher eylesem itlâf değil

V. Levh-Mahfûz-ı sühendir dil-i pâk-i Nef’î
Tab’-i yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değil
Nef’î

Günümüz Türkçesiyle
I. Ben, mucize gibi sözler söyleyen bir papağanım; ne söylesem bayağı söz değildir. Felek ile söyleşemem onun aynası (kalbi) saf (temiz) değildir.
II. Kalbi temiz olmayana, gönül ehlidir diyemem. Gönül ehlinin birbirlerini bilmemesi insaflı bir davranış değildir.
III. Her ne kadar zaman alçak ve dünya kıymet bilmezse de sözümüzün incisinin değerini yine düşünce sahipleri bilir, anlar.
IV. Anlamlar hazinesinin kapısının anahtarı elime geçti, âleme inci saçsam, bunları boşuna harcamış olmam.
V. Nef’î’nin temiz kalbi, sözün Levh-i Mahfuz’u (Allah tarafından takdir edilenlerin yazıldığı yazı) gibidir. Dostlarınınki gibi küçücük bir kitapçı dükkânı değildir.

2. metin
TÜRKÜ
Gurbet elde bir hâl geldi başıma
Ağlama gözlerim Mevlâm kerimdir
Derman ararken derde dûş oldum
Ağlama gözlerim Mevlâm kerimdir

Hüma kuşu yere düştü ölmedi
Dünya Sultan Süleyman’a kalmadı
Dedim, yâre gidem, nasip olmadı
Ağlama gözlerim Mevlâm kerimdir

Kâğıda yazılmış ufak yazılar
Anadan ayrılmış körpe kuzular
Derdi olan yüreğinden sızılar
Ağlama gözlerim Mevlâm kerimdir
Anonim

3. metin
GİT BAHAR
Çekil, bu gölgeli yolda gezinme,
Bahar, bakışların yine pek sarhoş
Yanılıp gönlüme misafir inme
Kapısı kilitli, mihrabı bomboş,

Mâbeddir orası, meyhane değil!

Ziyalar, kokular, sesler, çiçekler…
Ömrümün her günü başka bir düğün!
Bülbüller koynunda aşkı çiçekler,
Güller dökülürler göğsüne bütün:

Gerçekten güzelsin, efsane değil.

Altınlı başında papatya niçin?
Sarı saçlarına pembe gül takın!
Git bahar, gönlümde ibadet için
Diz çöken kızları ürkütme sakın!

Kalbime girme, o kâşane değil!

Git bahar, git bahar… Uzaklarda gül
Denize renginden bırak hediye;
Ufuklarda gezin, semaya süzül,
Kalbime sokulma “Peymâne!” diye,

Gördüklerin kandil… Peymâne değil!

Halide Nusret ZORLUTUNA

4. metin
ÇAKIL
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar

Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeye başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı içimde
Bedri Rahmi EYUBOĞLU

5. metin
AĞUSTOS ÇIKMAZ
I
beni koyup koyup gitme
ne olursun
durduğun yerde dur
kendini martılarla bir tutma
senin kanatların yok
düşersin yorulursun
beni koyup koyup gitme
ne olursun

bir deniz kıyısında otur
gemiler sensiz gitsin bırak
herkes gibi yaşasana sen
işine gücüne baksana
evlenirsin çocuğun olur
sonun kötüye varacak
beni koyup koyup gitme
ne olursun

elimi tutuyorlar ayağımı
yetişemiyorum ardından
hevesim olsa param olmuyor
param olsa hevesim
yaptıklarını affettim
seninle gelemeyeceğim attilâ ilhan
beni koyup koyup gitme
ne olursun
Attilâ İLHAN

b. Şiir okumada ses ve kelimelerin telaffuzunun niçin önemli olduğunu grubunuzla tartışınız.
b. Şiirde anlam kadar duyguyu verebilmek için telaffuzda önemlidir. Çünkü doğru okunmadığı zaman duygu içerikli bir şiir komedi unsuru oluşturabilir.

c. Tartışmanız sonucu ulaşılan görüşü okuduğunuz şiirlerden örnekler vererek açıklayınız.
c.
ç. Okuduğunuz şiirlerin yazılmasına sahip olan zihniyet ve şiirin ait olduğu gelenek şiiri okumanızda etkili oldu mu? Niçin?
ç. Şiirlerin okunmasında gelenek ve zihniyet biraz etkili de olsa güzel olan her şiiri okumakta sıkıntı duymayız.

2. a. “Git Bahar” adlı şiiri önce alçak bir ses tonuyla ve heyecansız olarak, daha sonra da yüksek bir ses tonuyla ve coşkulu bir biçimde okuyunuz.
a.
b. Bu okuma biçimlerinden hangisinde kullandığınız ses ve söyleyişin şiire daha çok yakıştığını nedenleriyle belirtiniz.
b. Tabi ki heyecanla ve coşkulu şekilde olanı daha çok yakışıyor. Diğeri şiirin anlamında uzak düşmemize neden oluyor.

c. “Çakıl” adlı şiir “Git Bahar” adlı şiirle aynı ses ve söyleyişle okunabilir mi? Düşüncelerinizi belirtiniz.
c. Okunamaz. Duyguları farklı. Bütün şiirler aynı ses tonu ve söyleyişle okunmaz.

ç. Şiirlerde ses ve söyleyişi iyi kullanmanın niçin önemli olduğunu belirtiniz.
ç. Ses ve söyleyiş en az anlam kadar önemlidir. Hatta Ahmet Haşim gibi şiirdeki ahengi ve sesi anlamdan daha önemli gören şairlerimiz de vardır.

3. a. “Ağustos Çıkmazı” adlı şiiri tekrar okuyunuz. Şiiri okurken hissettiğiniz ahenk unsurlarını belirtiniz.
a. Serbest nazımla yazılmıştır. Ahengi sağlayan iç sesler vardır.

b. Ahenk ve anlam ilişkisi iyi şiir okumak için gerekli midir? “Ağustos Çıkmazı” adlı şiirden örneklerle düşüncenizi açıklayınız.
b. Gereklidir. Biri olmadan eksik kalır diye düşünüyoruz.

4. a. Bu konuda incelediğiniz şiirlerden birini ya da sevdiğiniz bir şiiri ezberleyiniz.
a.
b. Ezberlediğiniz şiirden ne anladığınızı anlatınız.
b.
c. Ezberlediğiniz şiirde şair hangi olayı durum ya da hissi okuruna iletmek istemiştir? Belirtiniz.
c.
ç. Şiir ezberlemenin o şiiri anlama ve yorumlamadaki önemini ezberlediğiniz şiirden örneklerle açıklayınız.
ç.

ANLAMA – YORUMLAMA
1. a. Sınıfınızda bir şiir dinletisi düzenleyiniz. Ezberlediğiniz şiirleri arkadaşlarınıza okuyunuz.
a.
b. Sevdiğiniz şiirlerden oluşturduğunuz antolojinizden metinler okuyunuz. Sınıfta okunan, beğendiğiniz şiirleri antolojinize ekleyiniz.
b.
2. İncelediğiniz gazelin beyitleri arasında anlam bütünlüğünün olması şiiri okumanızda etkili oldu mu? Nasıl?
2. Hayır. Gazel zaten beyitleri arasında anlam bütünlüğü olmadan nazım şeklidir.

3. “Git Bahar” şiirinde savaşın değil de baharın kovulması ne tür duyguların tepkisidir? Bu şiiri okuyunca hissettikleriniz, gazeli ya da türküyü okuyunca hissettiklerinizle aynı mıdır? Niçin?
3. Halide Nusret Zorlutuna, Milli edebiyat zevk ve anlayışı ile şiir yazan şairimizdir. Kurtuluş savaşı içerisinde baharın gelmesinin kimseye bir katkısı olmadığı düşündüğü için böyle yazmıştır. Gazel ve türküdeki anlamla bu şiirin anlamı aynı değildir.

4. “Çakıl” şiirinde, kişisel duygulanmanın sanatla ortaya konulması vardır. Sizce bu şiir nasıl bir ses tonuyla okunmalıdır?
4. Bu şiirde kişinin kendi içindeki çıkmazları ele alınmıştır dolayısıyla bu şiir daha duygusal okunmalı.
5. “Ağustos Çıkmazı” şiirini okuduğunuzda neler hissettiniz? Siz ne tür durumlarda bu şiirdeki duyguları yaşarsınız? Açıklayınız.
5.

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıda adları verilen metinlerin hangisinin telaffuzu daha zordur?
A. Türkü
B. Git Bahar
C. Gazel
D. Çakıl
E. Ağustos Çıkmazı
CEVAP:C

2. Bir şiiri okurken aşağıdaki özelliklerin hangisine dikkat etmezsiniz?
A. Şiirdeki ses ve kelimelerin doğru telaffuz edilmesine
B. Şiirdeki ahenk unsurlarının okumaya yansıtılmasına
C. Şiirin hangi geleneğe göre oluşturulduğuna
D. Şiirde ritim olup olmadığına
E. Şiirdeki dizeler arasındaki anlam ilişkisinin yansıtılmasına
CEVAP:C

4. Şiir okurken şiirleri birbirinden farklı kılan hangi özellikler dikkatinizi çeker? Açıklayınız.
4.
  • Ahenk unsurları
  • Ses ve söyleyiş özellikleri
  • İçinde musiki olması
  • Dizeler arasındaki anlam ilgisi
  • İçerdiği anlam ve duygunun bizde yankı bulup bulmaması

5. Aşağıdaki cümleleri okuyunuz. Doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” yazınız.
( D ) “Çakıl” şiirinde imge kullanılmıştır.
( Y ) “Git Bahar” şiirinde kafiye yoktur.
( D ) Türküdeki “Ağlama gözlerim mevlâm kerimdir.” dizesi nakarattır.
( Y ) “Gazel” didaktik şiire örnektir.
( Y ) “Ağustos Çıkmazı” şiirinde ahenk yoktur.

6. Aşağıdaki cümleleri bu bölümde öğrendiğiniz bilgileri kullanarak tamamlayınız.
Şiirde REDİF, kafiye ve SES akışı ahengin oluşmasında yardımcı olur.
Şiir her OKUNDUĞUNDA yeni anlamlar kazanır.
Şiirde anlam okurun BİLGİSİNE,KÜLTÜRÜNE göre değişebilir.
Read more

9.Sınıf Edebiyat Kitabı 1.Ünite Sonu Ölçme ve Değerlendirme Soruları (Sayfa 38)


I. ÜNİTE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Bir sanat eseri ile bu sanat eserine ilham veren nesnenin arasındaki farkları aşağıya yazınız.
1. Sanat eserinde estetik güzellik ön plandadır. İlham veren eserde ise fayda ön plandadır. İlham veren eserden binlerce olabilirken sanat eserinden bir tane olur.
2. Aşağıdakilerden hangisi güzel sanat eserlerinin özelliklerinden değildir?
A. Hayallerin dile getirilmesi
B. Gerçek ve hayalin iç içe geçmesi
C. Duygulara hitap etmesi
D. Bilgilendirme amaçlı olması
E. Teknolojik verileri, hayallerle beraber vermesi
CEVAP: D

3. Edebiyat aşağıdaki hangi bilim dalıyla ilişkili değildir?
A. Paleontoloji
B. Zooloji
C. Felsefe
D. Tarih
E. Sosyoloji
CEVAP: B

4. Güzel sanat eserlerinin bir benzeri niçin yapılamaz?
4. Sanat eseri biricik ve tektir. Sanatçı hissettiklerini kendi içindekileri bir forma dönüştürür. Dolayısıyla herkes sanatçının içindekileri bilemeyeceği için sanat eseri bir tanedir.
5. Aşağıdaki sanat eserlerini malzemeleriyle eşleştiriniz.
Resim Çizgi ve renk
Roman Söz
Heykel Taş
Şarkı Ses

6. Aşağıdaki amaçları, dilin kullanım işlevleriyle eşleştiriniz.
Duygu ve heyecanı dile getirme Heyecana bağlı işlev
Göndergeyi olduğu gibi ifade etme Göndericilik işlevi
İletinin iletisini kendinde taşıma Şiirsel işlev
Dille ilgili bilgi verme Dil ötesi işlev

7. Bir tarih metni ile tarihî bir romanda dil aynı amaçla mı kullanılır? Niçin?
7. Aynı amaçla kullanılmaz. Tarih bilgi verir ve göndergesel işlevde kullanılırken tarihi romanda amaç duyguyu vermektir ve heyecan bildirme işlevinde kullanılır. Tarih metninin kelimeleri sade , net ve anlaşılırdır. Romanda ise mecazlar ve yan anlam bakımında zengindir.

8. Okuyucunun sezgisine ve anlayışına bırakılan anlam değerlerinin edebî eserlere neler kazandırabileceğini açıklayınız.
8. Esere zenginlik kazandıracaktır. Okuyucunun da katkısı söz konusu olacaktır.
9. Edebî metin hangi özellikleriyle bir iletişim aracıdır?
9. İnsana ait bütün unsurları anlattığı için iletişim aracıdır ve iletişim öğelerinin hepsini de bulundurur.
10. Aşağıya kurmacanın edebî metinlerde kullanılışıyla ilgili üç neden yazınız.
10. Öznel olması, Çok anlamlı olması, İmgesel bir anlatıma sahip olması
Read more

7.Sınıf Matematik Çözümlü Sorular ve Cevapları

28-02-2010: Matematik Tarihi,7.sınıf matematik çözümlü soruları ve cevapları
28-02-2010: Olasılık ve alan,7.sınıf matematik çözümlü geometri soruları ve 
28-02-2010: Faktöriyel ve Permütasyon,7.sınıf matematik çözümlü soruları ve 
28-02-2010: Doğrusal İlişkiler Doğrusal Denklem Grafiği, 7.sınıf matematik ç
28-02-2010: Yamuk,Yamukla ilgili sorular,7.sınıf matematik çözümlü soruları 
28-02-2010: Hareket Problemleri ve Cevapları,7.sınıf matematik çözümlü sorul
28-02-2010: Dairenin Alan ve Çevresi,çemberde benzerlik,7.sınıf matematik çö
28-02-2010: Geometrik Yer,Geometrik Yer Tanımları,7.sınıf matematik çözümlü 
28-02-2010: Doğrunun Analitik İncelemesi,7.sınıf matematik çözümlü soruları 
28-02-2010: Noktanın Analitik İncelemesi,7.sınıf matematik çözümlü soruları 
28-02-2010: Uzay Geometri,7.sınıf matematik çözümlü soruları ve cevapları
28-02-2010: Çemberde Açı ve Uzunluk,7.sınıf matematik çözümlü soruları ve ce
28-02-2010: kartezyen Koordinat Sistemi, 7.sınıf matematik soruları ve cevap
28-02-2010: Yüzde Faiz ve Havuz Hareket Problemleri,Denklem kurma problemler
28-02-2010: Geometri ve Ölçü,geometrik kavramlar,7.sınıf matematik soruları 
28-02-2010: Çemberde Açılar ve Uzunluk,7.sınıf matematik soruları ve cevapla
28-02-2010: Yüzde Problemleri,7.sınıf matematik soruları ve cevapları
28-02-2010: Faiz Problemleri Faiz Hesaplama,7.sınıf matematik soruları ve ce
28-02-2010: 7.Sınıf Matematik Testi,7.sınıf matematik soruları ve cevapları
28-02-2010: Kare ve Dikdörtgen soruları ve cevapları,7.sınıf matematik konul



http://www.wayfaring.info/wp-content/uploads/2007/06/turkish.jpg
   Tarih Öncesi Çağlarda Aritmetik
Sayı ve biçime ilişkin kavramlarla tanışmamız Yontma Taş Devri’ne kadar uzanır .Yüzbinlerce yıl boyunca insanlar , hayvanların yaşadığı koşullardan pek farklı olmayan bir biçimde mağaralarda yaşadılar .Enerjilerinin çoğunu nerede yiyecek bulurlarsa onu toplamaya harcıyorlardı .Avlanmak ve balık tutmak için silahları , birbirleriyle anlaşmak için konuşma dilini geliştirdiler.
 Yontma Taş Devri’nin sonlarına doğru da yaratıcı sanatlarla heykelcikler ve resimler yaparak yaşamlarını renklendirdiler .Fransa ve İspanya’daki yaklaşık 15.000 yıl öncesinin mağara duvar resimlerininayinsel bir anlamı olabilir , ama bunun ötesinde de üstün bir biçim anlayışı gösteriyorlardı .
 http://www.kenthaber.com/Resimler/2005/10/09/00030641.jpg
Maden Devrinde ise bunun aksine ticaret öylesine gelişmişti ki , yüzlerce mil uzaklıktaki köyler arasındaki ilişkilerin izleri fark edilebiliyordu .Önce bakırın daha sonra da tuncun eritilmesiyle bu metallerden araçlar ve silahlar yapıldı .Bu da ticaretin ve yeni dillerin daha da gelişmesine yol açtı .Bu dillerdeki nesnelerin çoğunlukla somut ; yani elle tutulur ve gözle görülür nesneleri belirtmesine ve az sayıda olmasına karşın bazı sayısal terimler ortaya çıktı .Benim düşüncelerime göre matematiğin ilk kez ortaya çıktığı çağ Maden Çağıdır .
Ünlü bir matematikçi olan Adam Smith’in “insan aklının ürünü en soyut düşünceler” olarak tanımladığı sayısal terimlerin kullanılmaya başlanması çok yavaş oldu .Bunlar ilk ortaya çıktıklarında bir cismin sayısını değil niteliğini gösteriyordu .Örneğin ; “bir insan” değil sadece “insan” kavramını gösteriyordu .Sayısal kavramların bu niteliksel kökenlerinin izleri hala Yunanca ve Keltçe gibi bazı dillerdeki ikili terimlerde görülebilir .Sayı kavramı geliştikçe toplama yoluyla daha büyük sayılar oluşturuldu :2 ile 1 toplanarak 3 , 2 ile 2 toplanarak 4 , 2 ile 3 toplanarak 5 bulundu .
İşte bazı Avustralya kabilelerinden örnek :
Murray Nehri : 1 =enea , 2 =petcheval , 3 =petcheval-enea , 4 =petcheval - petcheval 
Kamilaraoi : 1 =ma , 2 =bulan , 3 =guliba , 4 =bulan bulan , 5 =bulan guliba , 6 =guliba guliba
Zanaatlerin ve ticaretin gelişmesi sayı kavramının netleşmesine yardım etti .Sayılar , ticaret yaparken doğal bir yöntem olan bir ya da iki elin parmakları kullanılarak daha büyük birimlerin içinde gösterildi .Buna örnek olarak şimdiki okullarda okuyan küçük sınıflarda ki çocukların sayma yöntemini verebilirim .Bu olayın sonucunda önce 5 sonra 10 tabanlı sayı sistemleri oluşturulup , bunlar toplama ve bazen çıkarma ile tamamlandı .Böylece 12, 10 + 2 olarak ya da 9 ,10-1 olarak algılandı .Bazen de taban olarak el ve ayak parmaklarının toplam sayısı olan 20 kullanıldı .Yapılan araştırmalara göre Amerikan yerlilerinin kullandığı 307 sayı siteminden 146’sı onluk , 106’sı onluk , onikilik ve yirmilik sayı sistemlerinin karışımıydı .Çoğu kişi tarafından yamyam olarak bilinen Amerikan yerlilerinin bu kadar çok sayı sisteminin olması önce bana biraz garip geldi .Fakat sonra , onların da en az bizim kadar zeki olduklarını anladım .Yirmili sayı sisteminin en tipik biçmi Meksika’da Mayalar ve Avrupa’da Keltler tarafından kullanıldı .
Sayılar kümelere ayrılarak , tahtanın üstüne çentik , ipin üstüne düğüm atılarak ya da deniz kabuklarının beşli yığınlar biçiminde düzenlenmesiyle sayısal kayıtlar tutuldu .Bu yöntemler eski zaman hancılarının çetele tutma yöntemlerine benziyordu .Böyle yöntemlerden 5 , 10 , 20 gibi özel simgelere geçilmesi çok kolay oldu .Benzer simgeler uygarlığın doğuşu da denen yazılı tarihin başlangıcından beri kullanılmıştır .
Yontama Taş Devri’ne kadar uzanan en eski çetele çubuğu 1937’de Vestonica’da bulunmuştur .Bu ; genç bir kurdun 7 inç uzunluğundaki ön kol kemiğiydi ve üzerinde ilk 25’i beşli gruplar halinde düzenlenmiş 55 çentik bulunmaktaydı .Dizinin sonunda , önceki çentiklerden iki kat uzun bir çentik vardı .Yeni dizinin başındaki çentik yine 2 kat uzundu ve bunu 30 çentikten oluşan bir dizi izliyordu .
Böylece , sık sık söylenen “eski zamanlarda sayma parmaklara dayalıydı .” görüşü geçerliliğini kaybetmiş oldu .Yazı olmamasına rağmen Yontma Taş Devrin’deki insanların çetele çubuklarını duymak ilginç gelebilir .Fakat gerçek .
Parmaklar kullanılarak sayı saymak yani 5’erli 10’arlı saymak ancak toplumsal gelişimin belirli bir aşamasında ortaya çıkar .Bu aşamadan sonra sayılar bir tabana göre ifade edildi ve bu da büyük sayıların ortaya çıkmasına yardım etti .Böylece ilkel bir aritmetik ortaya çıktı .14 bazen 10+4 , bazen de 15-1 olarak gösteriliyordu .20’nin 10+10 değil de 2´10 olarak gösterilmesiyle çarpma başladı .Bölme , 10’un “vücudun yarısı” olarak gösterilmesiyle başladı , ama kesirlerin bilinçli bir şekilde oluşturulması hala çok enderdi .Kuzey Amerika’da kabilelerin ancak birkaçında böyle kesirler biliniyordu , çoğu durumda bu ½’ydi .Bazen 1/3
ya da ¼’de kullanılıyordu .Bir başka ilginç durum çok büyük sayılara duyulan ilgidir .Bu belki de tümüyle insana ait bir tutku olan sürünün büyüklüğü ya da öldürülen düşmanların çokluğunu abartma isteğinin sonucudur .Bu eğilimin kalıntıları İncil’de ve diğer kutsal metinlerde de ortaya çıkar .


Tarih Öncesi Çağlarda Geometri 

Cisimlerin uzunluklarını ve içindekileri ölçmek gerekince , genelde insan vücudunun bölümleri kullanılarak ; parmak , ayak , karış gibi basit ölçüler kullanıldı .Arşın , kulaç adları bize bu geleneği hatırlatır .Ev yaparken Hint köylüleri de , Orta Avrupa’da kutup evi yapanlar da yapıları düz çizgiler boyunca ve yere göre dik açıyla yapmak için kurallar geliştirdiler .Örneğin ; “Düz sözcüğü “germek” sözcüğü ile ilgilidir ve iple yapılan işlemleri gösterir .”Doğru” ve “Keten kumaş” sözcükleri , dokumacılık ile geometrinin başlangıcı arasındaki bağlantıyı gösterir .Dokumacılık ölçmeye ilişkin ilginin başlama yollarından biriydi .
Cilalı Taş Devri insanı geometrik desenlere büyük bir ilgi duyuyordu .Çömleklerin pişirilmesi ve boyanması , sazların örülmesi , sepet yapımı ve kumaş dokumacılığı , daha sonra da metallerin işlenmesi , düzlemsel ve alansal ilişkilerin kavranmasını geliştirdi .Dans figürleri de bunda rol oynamış olmalı ki Cilalıtaş Devri’nde yapılan süslemelerde benzerlik ve simetri görülür ; eş şekiller kullanılırdı .Bazı tarih öncesi desenler de üçgensel sayılar , bazılarında ise “kutsal” sayılar yer alıyordu .Pisagor matematiğinde önemli rol oynayan üçgensel sayıların oluşturulma çabaları yansımaktadır .
Bu tür desenler tarih boyunca yaygın olarak kullanılmıştır .Bunların çok güzel örneklerine Girit’teki Minos ve erken dönem Yunan vazolarında , daha sonra Bizans ve Arap moziklerinde , Pers ve Çin duvar halılarında rastlanır .Bu ilk desenlerin dinsel ya da büyüsel bir anlamı olabilir , ama zamanla görsel çekicilikleri ön plana çıkmıştır .
Taş Devri dinlerinde , doğa güçlerine egemen olma çabasının ilkel bir biçimini fark edebiliriz . Dinsel törenler büyü ile iç içeydi .Büyü öğesi de o zamanlar var olan sayı ve biçime ilişkin kavramlarda , heykel , müzik ve resimlerde içeriliyordu .3,4,7 gibi sihirli sayılar , Pentalpha ve Swastika gibi sihirli biçimler vardı .Matematiğin toplumsal kökenleri modern zamanlarda silikleşmişse de insanlık tarihinin ilk dönemlerinde bu kökler açıkça görülebilmektedir ve bazı yazarlar , matematiğin bu yönünün onun gelişiminde belirleyici olduğu görüşündedir .”Modern” sayı bilimi , Cilalı hatta belki de Yontma Taş Devri’nin büyü törenlerinin mirasıdır .
Zaman Kavramı

En ilkel kabilelerde bile bir “zaman” kavramına rastlanır ve bunun sonucu olarak da Güneş Ay ve yıldızların hareketleriyle ilgili bazı bilgileri edinmişlerdi .Bu bilgiler , çiftçilik ve ticaret geliştikçe daha bilimsel bir nitelik kazanmaya başladı .Bitkilerdeki değişimlerin Ay’daki değişimlerle ilişkilendirildiği Ay takviminin kullanılması , insanlık tarihinin çok erken dönemlerine kadar uzanır .İlkel insanlar gündönümünü ya da şafakta yedi yıldızlı Süreyya burcunun yükselişini ilgiyle izliyordu .İlk uygarlıkları kuran insanların astronomi bilgilerinin kökeni tarih öncesi dönemlerden gelen bilgilere dayanıyordu .İlk insanlar , takım yıldızlarından denizcilikte yararlandılar .Astronomiye ilişkin bu gözlemlerinin sonunda kürenin , dairenin ve açısal yönlerin özellikleri hakkında bilgi edinildi .
Matematiğin başlangıcına ilişkin bu birkaç örnek bir bilimin tarihsel gelişiminin , şimdi bu alandaki öğretimde geliştirdiğimiz aşamalarla çakışmayabileceğini göstermektedir .İnsanlarca bilinen en eski geometrik biçimler olan düğümlere ve desenlere ancak son yıllarda bilimsel bir ilgi gösterilmiştir .Öte yandan , grafikle gösterim ya da istatistik gibi matematiğin temel dallarının başlangıcı modern zamanlardadır .Bir matematikçi olan A. Speiser bu konuda şöyle düşünmektedir :
“Matematiğe girişin doğasında var olan sıkıcılığın ön plana çıkma eğiliminin geç başlangıcının sonucu olduğu söylenebilir ; çünkü yaratıcı bir matematikçi ilgi çekici ve güzel problemlerle uğraşmayı yeğler .”
Doğu Matematiği
Doğu matematiği uygulamalı bilim kökenliydi .Takvimin hesaplanması , tarımsal üretim ve bayındırlıkla ilgili işlerin örgütlenmesi , vergilerin toplanması uygulamalı aritmetik ve ölçme sorunlarına öncelikle ağırlık verilmesini gerektirdi .Bununla birlikte , yüzyıllar boyunca özel bir zanaat olarak gelişen bilim yalnızca uygulamaya yönelik değildi ; sırlar öğretilirken , soyutlamayayönelik eğilimler de ortaya çıktı .Aritmetiğin cebire dönüşmesi yalnızca daha pratik hesaplamalar sağladığı için olmadı ; bu , aynı zamanda yazıcı okullarında öğretilen bir bilimin doğal bir gelişimiydi .Aynı nedenlerle ölçme ile ilgili bilgiler kuramsal geometrinin başlangıcını oluşturdu .
 http://img79.imageshack.us/img79/250/religa1brf8.jpg
Mısır Matematiği

Mısır matematiğine ilişkin bilgilerimizin çoğu iki kaynağa dayanır .Bunlar 85 problemi içeren Rhind Papirüsü ve bundan belki de 200 yıl öncesine ait olan ve 25 problemi kapsayan Moscow Papürüsü’dür .Bu elyazmaları düzenlenirken , içerdikleri problemler zaten eskiden beri biliniyordu ; ama yakın dönemden , hatta Roma döneminden kalma az sayıdaki papirüsteki yöntemler de bundan farklı değildi .Kullandıkları matematik onlu sayı sistemine dayanıyordu ve 10’dan büyük her 10’lu birim için özel simgeler kullanılıyordu .Bu tür sistemleri Roma rakamlarından biliyoruz : MDCCCLXXVII = 1878 .Bu sistemi kullanan Mısırlılar , çarpmayı ardışık toplamalara indirgeyen , toplama ağırlıklı bir aritmetik geliştirdi .Örneğin , bir sayıyı 13 ile çarpmak için onu önce 4 ve 8’le çarpıyorlardı daha sonra çıkan sonucu sayının kendisine ekliyorlardı .Bu işlemi yaparak inceleyelim :
 
Normal çarpma işlemi :3´13=39
Mısırlıların kullandığı yöntem :
3´4 =12
3´8 =24
24+12 =36
36+3 =39
Görüldüğü gibi sonuç aynı .Mısır matematiğinin en önemli yönü kesirlerle yapılan hesaplamalardır .Bütün kesirler , payı bir olan birim kesirlerin toplamı olarak yazılırdı .
Bazı problemlerin teorik yanları ağır basıyordu .Örneğin 100 somun ekmeği 5 kişi arasında , her birine düşen pay aritmetik olarak artarak ve en büyük 3 payın toplamının yedide biri en küçük iki payın toplamına eşit olacak biçimde bölüştürülmesi problemi böyleydi .7 evin her birinin 7 kedisi , her kedinin kovaladığı 7 farenin olduğu problem , geometrik olarak artan bir serinin toplamının formülünü bildiklerini gösteriyordu .
Mezopotamya Matematiği

Mezopotamya matematiği , Mısır matematiğinin hiçbir dönemde ulaşamadığı bir düzeye erişti .Burada yüzyıllar içinde bile ilerlemeyi fark edebiliriz .M.Ö 2100’deki en eski metinlerde bile gelişmiş hesap izleri bulunur .Bu metinlerde 10’lu sistemin üzerine 60’lı sistemin eklendiği çarpım tabloları bulunmaktaydı .1 , 60 , 3600 ; hatta 60 üstü ve 60 üstü 2’yi gösteren çiviyazısı simgeler kullanılmıştı .Ama bu onların matematiğinin tipik özelliği değildi .Mısırlılar daha büyük her sayıyı yeni bir simge ile gösterirken , Sümerliler aynı simgeyi kullanıp değerini bulunduğu yere göre belirliyorlardı . 
Ayrıca 60’lı sayı sistemi insanlığın kalıcı bir kazanımı oldu .Günümüzde kullandığımız saatin 60 dakika ve 3600 saniyeye bölünmesinin de , dairenin 360 dereceye , her derecenin 60 dakikaya , her dakikanın da 60 saniyeye bölünmesinin kökeni de Sümerliler’e kadar uzanır .Birim olarak 10 yerine 60’ın alınmasının sebebi ölçme sistemlerini birleştirmek olabileceği gibi 60’ın birçok böleninin olması da nedenlerden biri olabilir .
MISIR HİYEROGLİFLERİ

Eğer yazılarınızı eski Mısır hiyeroglifleriyle yazarsanız çoğu kişi bunları okumaya çalışmaktan vazgeçecektir .
Eski Mısır Hiyeroglifleri’nden Mısır rakamlarını öğrenmek çok kolaydır ; çünkü hepsinin bir görsel anlamı vardır .Büyük bir olasılıkla yazı yazmaya başlamadan once Mısırlılar , sayı saymak için parmaklarını kullanıyorlardı .Başka birinin okuması için sayı düzenlemeleri gerektiğinde de , yine büyük bir olasılıkla , yan yana sıralanmış yapraklar , ip parçaları ve çiçekler bırakıyorlardı .Neden mi böyle düşünüyoruz ? Çünkü daha sonradan hiyeroglif yazı sistemini geliştirdiklerinde , yaprak ip parçaları , çiçek ve hatta yılan ve iribaşlar kullanmışlar .
SİHİRLİ MATEMATİK

Sayılar şaşmaz .Bu matematiğin temelidir .Hüner , bu sayıları yerinde kullanabilmekte ve aralarındaki bağıntıların özelliğini tanıyabilmektedir .
Biz de istersek , küçük bir çaba ile matematiğin sihirli yönünü tanıyabiliriz .Tam sayılar arasındaki dört işlemi yapabilen her öğrenci bu matematik oyunlarını öğrenebilir ve uygulayabilir .
Oyun 1 :Karşınızdakinin hangi ay ve günde doğduğunu kolayca söyleyebilirsiniz ; yeter ki karşınızdaki şu isteğinizi sırasıyla yerine getirsin .
Doğduğu ay kaçıncı ay ise onu 5 ile çarpsın .7 eklesin .4 ile çarpsın .Sonra 13 eklesin .5 ile çarpsın .Çıkan sayıya doğum gününü eklesin .Çıkan sayıyı sorun ve bu sayıdan 205 sayısını çıkarmasını isteyin .Sonuçta ilk rakam doğduğu ay , diğer iki rakam ise doğum günüdür .
Oyun2 :Arkadaşınızın yaşı ile birlikte ev numarasını da bulabilirsiniz .Bunun için eviniin numarasını iki ile çarpsın .Haftanını günlerini eklesin .Çıkanı 50 ile çarpsın .Yaşını eklesin 365 çıkarsın .15 eklesin .Elde edilen sayının son iki rakamı yaş ondan öncekiler ev numarasıdır .
Oyun3 :Çoğunuz doğum gününüzün yılın kaçıncı ayı ve günü olduğunu bilirsiniz de Bunun haftanın hangi gününe rastladığını kesin olarak bilemezsiniz .Ya da tarih kitaplarında şöyle bir tarih görürsünüz .4 Temmuz 1862 .Acaba bu tarih haftanın hangi gününe rastlıyor diye merak edersiniz .Şimdi yapacağımız işlem bu günü bulamamızı sağlayacaktır .
Doğum yılınızın son iki rakamını yazın .Örneğin , siz 1990’da mayısın 25’inde doğmuş olsanız , ilk yazacağınnız sayı 90’dır .Bunu dörde bölün .Artan varsa atıp tam bölümü alın .Örnekte bu 22’dir .Aşağıda anahtarını verdiğimiz doğuma ayına ait rakamı alın .Bu örnekte anahtar 2’dir .Ayıncı kaçıncı gününde doğmuşsanız o sayıyı da alın .Bu örnekte 25’dir .Şimdi 1,2,3,4 numaralı anlatımlardaki sayıları toplayın .Yani (90+22+2+25=139) 
Bu rakamı 7’ye bölün .Bölümü atın , kalanı alın .Kalan sayıyla 2.sonuç levhasında doğum gününüzü bulabilirsiniz .

Anahtar Sayılar :Ocak 1 , Şubat 4 , Mart 4 , Nisan 0 , Mayıs 2 , Haziran 5 , Temmuz 0 , Ağustos 3 , Eylül 6 , Ekim 1 , Kasım 4 , Aralık 6 .
Sonuç Levhası : 2 Pazartesi , 3 Salı , 4 Çarşamba , 5 Perşembe , 6 Cuma , 0 Cumartesi , 1 Pazar .
Burada dikkat edilecek bir nokta var .Doğum yılınız artık yıl yani 366 günlük yıl ise , anahtar levhasında şu değişikliği yapınız : Ocak 0 , Haziran 3 .
MATEMATİK BİLEN ALDANMAZ

A. Paulosbirincisi kurmaca , ikincisi gerçek olan iki öykü anlatıyor .
Birinci öyküde iki saray seçkini yan yana ata binmiş dolaşıyorlar .Biri diğerine , “Bulabildiğin en büyük sayıyı söyle bakalım diyor .” İkincisi biraz düşündükten sonar sevinçle “ÜÇ” diye haykırıyor .Soru soran bir süre düşündükten sonar , pes ediyor ve oyunu kaybediyor .
İkinci öyküyse , matematikçi G. H. Hardy’yle başka bir ünlü matematikçi hastanede Romanujan’ı ziyarete gitmiş .Laf olsun diye söze şöyle başlamış : “Gelirken bindiğim taksinin numarası çok sıradandı :1729 “Romanujan hemen atılmış :”Sıradan olur mu hiç ?… Son derece ilginç bir sayı bu ! İki farklı biçimde iki sayının küpünün toplamı olarak yazılabilecek en küçük sayı bu !”(Meraklıları için verelim .12 ve 1 , 10 ve 9’un küpleri sonucu sağlıyor.)
Ramanujan , büyük sayılarla bile karmaşık işlemler yapmada ustalaşmış biriydi .Birinci öyküde ki kahraman ise hemen pes ettiğine gore belli ki 3’ten daha büyük bir sayı hayal edemiyor .Bu ilk bakışta inanılmaz gibi görünebilir .Yine de hemen aldanmayın .Avustralya’daki Aranda kabilesinin üyeleri gibi daha pekçok yerlerdeki yerliler 3’e kadar bile tam anlamıyla sayamıyorlar .Bu insanların dillerinde sadece 1 ve 2’yi anlatan sözcükler var .3 için biriki , 4 için ikiiki .4’ten sonraki tüm sayılar ise “çok” .Aslında çok büyük sayıları anlatmanın çok çeşitli yolları var .Sözgelimi birin peşine kaç tane 0 koyduğumuzu söyleyebiliriz .
CANLI HESAP MAKİNELERİ
Bazılarının inanılmaz ölçüde güçlü bir belleği vardır .Hepsi de birkaç önemli numara ve aritmetikte kolaylık sağlayacak kısayollar biliyorlardı .Bazen de sahnede zaman kazanabilmek için ya soruyu duymamazlıktan geliyor ya da sorulan soruyu bir de kendileri tekrarlıyorlardı .Bu kişiler gerçekte biraz farklı insanlardır .Örneğin , bundan iki yüzyıl once yaşamış İngiliz J.Buxton yoksul bir çifçiydi .Hiçbir zaman okuma ve yazma öğrenmedi , hatta kağıda bir rakam yazmayı bile bilmiyordu .Gelgelelim , insanların ona sayılarla ilgili ne kadar olağandışı ve beklemedik olursa olsun , sordukları soruların hepsine yanıt verebiliyordu .Örneğin , bir tarla dolusu saç telinin ne kadar olabileceği sorusunu hemencecik yanıtlayabiliyordu . (Tabii ki bunu gerçekten saymaya kimsenin niyeti yoktu .)
Bir gün arkadaşları çiftçiyi Londra’ya bir tiyatroya götürdüler .Oyunun sonunda Buxton arkadaşlarına baş erkek oyuncunun 144445 sözcük söylediğini ve 5202 adım attığını söyledi .Tabii oyunda ne olduğuyla hiç ilgilenmemiş yalnızca saymıştı .Yıllar once sayılarla arası iyi olan bu insanlar bir “bilgisayar” olarak çalışıyorlardı .Bu insanların yerini şimdi makinelerin aldığını duymak bizi şaşırtmıyor .
Read more