İSTİKLÂL MARŞIMIZIN AÇIKLAMASI
BİRİNCİ KITA:
Şair bu kıtada Türk milletine sesleniyor ve diyor ki: “Ey milletim endişelenme!
Yurdumun üzerinde bacası tüten en son ocak da sönmeden, yıkılmadan (son kişi de
şehit olmadan), şafak kızıllığı içinde bir alev gibi dalgalanan, yüzen al bayrak
indirilemez. O bayrak, milletimin daima parlayan yıldızıdır, kuvvetinin ve
kudretinin sembolüdür. O bayrak sadece benimdir, yani benim milletimindir. Başka
hiçbir varlık ona sahip olamaz.” Şair bu kıtada kendini, Türk milletiyle
özdeşleştiriyor.
İKİNCİ KITA: Bu
kıtada bayrağa sesleniş var. Şair bayrağa seslenerek; “Ey nazlı hilâl, senin
yoluna canımı kurban edeyim, ne olur kaşlarını çatma, yüzünü asma! Bu öfken, bu
hiddetin nedendir? Tarihi kahramanlıklarla dolu olan milletime artık gülümse.
Yoksa, asırlardır senin uğrunda savaşırken toprağa dökülen kanlarımız sana helâl
olmaz. Zira yalnızca Allah’a kulluk eden milletimin, O’ndan başka hiçbir güce
boyun eğmeyen milletimin, bağımsızlık hakkıdır.” diyor.
ÜÇÜNCÜ KITA: Üçüncü ve dördüncü kıtalarda da şair kendini Türk
milletiyle özdeşleştiriyor. Milletinin ağzından seslenerek; “Ben, tarihin ilk
devirlerinden beri bağımsız olarak yaşamış bir milletim. Bundan sonra da,
bağımsız olarak yaşamaya devam edeceğim. Beni esir etmeye kalkışacak olanlar
olsa olsa çıldırmış olanlardır. Onların akıllarına ve bu düşüncelerine şaşarım.
Kükreyerek coşkun akan bir ırmak gibiyim, önümü kesmek isteyen engelleri yıkar
geçerim. Hatta dağları dahi parçalar, uçsuz bucaksız denizlere bile sığmam
taşarım.” diyor. Şair burada, “yırtarım dağları” derken, Ergenekon Destanı’nda
Türklerin dağı eritip delerek Ergenekon’dan çıkışlarını da akla
getiriyor.
DÖRDÜNCÜ KITA:
Şair bu kıtada; “Batı (Avrupa), bilim ve teknik alanında ne kadar gelişmiş
olursa olsun, bizim de buna karşılık, ‘iman dolu göğüs’e benzeyen sınır
boylarımız var. Yani sınırlarımızda, yüreği iman ateşiyle yanan Mehmetçiklerimiz
var. Bırak, o adına “medeniyet, uygarlık” denilen tek dişi kalmış canavar, yani
Batı, ulusun –kurt uluması gibi- dursun. Onun, böyle güçlü bir imanı boğmaya
gücü yetmez.” diyor. NOT: Buradaki “ulusun” kelimesi “yücesin, büyüksün”
anlamında değildir.
BEŞİNCİ KITA:
Bu kıtada şair, Türk milletinin tek tek bütün fertlerine sesleniyor: “Arkadaş,
vatanıma alçakları, düşmanları sakın sokma. Bu uğurda gerekirse gövdeni
(vücudunu) siper et, (Çanakkale’de yaptığın gibi) etten kemikten duvarlar ör;
ama bu utanmazca saldırıları durdur. Zira Allah’ın sana vadettiği, geleceğini
müjdelediği o mutlu günler, güzel günler mutlaka gelecektir. Hatta o günlerin
gelmesi artık belki de çok yakındır.” Âkif bu kıtada millete büyük bir moral
veriyor.
ALTINCI KITA:
Şair altıncı kıtada, bilhassa yetişmekte olan genç nesillere ve gelecek
nesillere sesleniyor. Onlara; “Üzerinde dolaştığın, serbestçe gezindiğin bu
yerleri basit bir toprak parçası olarak görme. Bu vatan topraklarını iyi tanı,
bu toprakların nasıl vatan haline geldiğini iyi öğren. Toprağın altında kefensiz
olarak yatan binlerce şehidi düşün. Sen; vatanı, milleti ve kutsal değerleri
için şehit düşmüş insanların çocuğusun. Bu vatan topraklarının değerini bilmeyen
kişi durumuna düşerek şehit atalarını incitme. Sana, karşılığında dünyanın bütün
zenginliklerini de verseler, sen bu cennet vatanı kimselere verme.”
diyor.
YEDİNCİ KITA:
Şair bu dörtlükte de vatan sevgisi üzerinde duruyor. “Her karış toprağı şehit
kanıyla sulanmış, adeta sıksan şehit kanı fışkıracak bu topraklar, bu cennete
benzeyen vatan için kim kendini fedâ etmez.” diyor. Allah’a da seslenerek;
“Canımı, sevdiklerimi, bu dünyada neyim var neyim yoksa hepsini alsın ama yeter
ki beni bu dünyada vatanımdan ayrı koymasın.” diyerek
yalvarıyor.
SEKİZİNCİ KITA:
Sekizinci kıtada şair yine Allah’a yalvararak; “İlâhi, -Ya Rab- ruhumun senden
bir tek emeli, isteği var. Mabetlerimizin, ibadethanelerimizin göğsüne yabancı
eli değmesin. (Vatan topraklarımıza düşman ayağı basmasın.) Bir de, şehadetleri
(kelime-i şehadet) dinin temeli olan bu ezanlar sonsuza kadar yurdumun üstünde,
göklerinde inlesin, okunsun.” diyor.
DOKUZUNCU KITA:
Şair bu kıtada da, Allah’a sesleniyor ve “Eğer sekizinci kıtadaki dileklerim
gerçekleşirse, işte o zaman mezar taşım da yeryüzünde hâlâ duruyorsa, coşkuyla,
sevinçle sana binlerce defa secde eder, yerlere kapanır. Bu sevinç dolayısıyla
yaralarımdan kanlı yaşlar boşanır ve cesedim adeta soyut bir ruh gibi yerden
fışkırır ve bu sevinçle başım belki de yükselerek gökyüzüne değer.”
diyor.
ONUNCU KITA:
Son kıtada şair yine bayrağa sesleniyor. “Şafak vakti nasıl ufukta adeta kızıl
dalgalanmalar oluyorsa, sen de kırmızı renginle, şanınla şerefinle dalgalan.
Artık senin uğrunda döktüğümüz (akıttığımız) kanların hepsini helâl ediyoruz.
Bundan böyle sen de, milletim de sonsuza kadar var olacaksınız. Zira tarih
boyunca hep hür yaşamış, hürriyet içinde dalgalanmış bayrağımın bundan sonra da
hür olmak hakkıdır. Yine, yalnızca Allah’a tapan, O’na kulluk eden, başka hiçbir
kuvvete boyun eğmeyen milletimin de bağımsız olmak, bağımsız olarak yaşamak
hakkıdır.” diyor.