KİTABIN ADI : FATİH-HARBİYE
KİTABIN YAZARI : PEYAMİ SAFA
YAYIN EVİ : ÖTÜKEN
BASIM YILI : 1987
SAYFA SAYISI : 120
KİTABIN KONUSU:
Neriman’ın kendi kültürüyle Batı kültürü arasındaki kayboluşu ve doğru yolu buluşu.
TEMA: Doğu-Batı Çatışması
Neriman son
Neriman Beyoğlu’na gide gele
Neriman Batı'ya ait şeylere
Neriman ne kadar iyi kız
Neriman yine bir
Şinasi Ferit’le buluşup Neriman’ın çok değiştiğini buna engel olamadığını anlatır.Ferit’te Şinasi’ye Neriman’ı bir daha Macit’le görüşmemesini
Neriman baloya gitmesi için
Anlatılan olay şudur:”Fakir bir Rus
Neriman dinlediği bu olayla kendi hayatı arasında büyük bir benzerlik bulur.Gittiği yolun yanlış olduğunu,mutlu olmak için sadece paranın ve medeniyetin yeterli olmadığını,iç huzurun da gerektiğini anlar.Balodan da Macit’ten de vazgeçer.
Neriman akşam Feritlere Gülter ile birlikte gider.Burada Nezahet,Şinasi,Faiz Bey,Müderris Şeref Bey,Ziya Bey,Muammer ve Ferit vardır.Sohbette doğu ile batı müziği arasındaki farklardan,doğu müziğinin her zaman batı müziğinden üstün olduğundan bahsediliyordu.Konuşma sırasında bütün laflar Neriman’a dokunduruluyordu.Neriman sonunda dayanamayarak ağlamaya başlar ve ağlarken “Ben alçak değilim baba,ben alçak değilim…”diyordu.Daha sonra ağlaması bitince her şeyi orada bulunanlara anlatır.Balodan ve Macit’ten vazgeçtiğini söyler.Doğu medeniyeti ürünü olduğu düşünerek bir kenara bırakmış olduğu udunu tekrar eline alır.Herkes Neriman’ın eski haline dönmesinden çok mutludur.
Ferit'lerden eve döndüklerinde herkes huzurludur.Mutsuz geçen günlerin ardından hepsi nihayet huzurlu günlerine geri dönmüşlerdir.Faiz Bey on gecedir, saatlerce uyumamıştı.Fakat bu gece öyle huzurlu öyle mutluydu ki rahat bir uykuya dalar.
ŞAHIS KADROSU VE ÖZELLİKLERİ:
NERİMAN:Olayın baş kahramanlarından biridir.Neriman Darülelhan’da müzik eğitimi alan ve ud çalan bir kişidir.Batı kültürü ve ona ait olan şeylere merak eden biridir.Batıya merak sarmaya başladığından beri kıyafetleri ve tavırları değişmiştir.Neriman çoğu şeyde kendisinin haklı olduğunu düşünen karşısındakinin haksız olduğunu düşünen biraz bencil biridir.Lise öğrenimini Süleymaniye Kız Lisesi’nde yapmıştır.Sinir nöbetleri geçiren biridir.İstediği kişiyle arkadaş olabilen,bulunduğu ortama uyum sağlayan biridir.
ŞİNASİ:Olayın baş kahramanlarından biridir.Şinasi, Fatih’te oturan,sessiz,terbiyeli,haluk ve iyi bir eğitim almış biridir.Şinasi görünüş olarak asil birine benzemektedir.Şinasi üstüne başına giyindiğine pek fazla dikkat etmeyen biridir.Konuşmalarında daima pasif dövüşüp yani az konuşup karşısındakinin hücum etmesini ve sessiz bir müdafaa ile muzaffer olmayı seven biridir.Şinasi müzik aleti olarak kemençeyi çok sevmekte ve çok iyi çalmaktadır.Şinasi’de Neriman gibi Darülelhan’da müzik eğitimi almaktadır.Kitapta doğuyu temsil eden ve Neriman’a aşık olan kişidir.
FAİZ BEY:Neriman’ın babasıdır.Müzik aleti olarak ney çalmayı sevmektedir.Faiz Bey Mesnevi,Rubaiyat gibi eserleri ve Gazali ile Farabi’nin eserlerini okumayı seven biridir.Türk kültürüne son derece bağlı tarihe merak eden biridir.Şu an emeklidir.Eskiden Üsküdar Maarif Evrak Müdürü’dür.Faiz Bey kızına son derece düşkün ve sessiz biridir.
MACİT:Temiz,bakımlı,giyimine dikkat eden ,nazik biridir.Kitapta batıyı temsil eden kişidir.Bir süre Darülelhan’da müzik eğitimi almış ve keman çalan biridir.Darülelhan’da Neriman’la tanışıp arkadaş olmuşlardır.Neriman’ın Şinasi’den uzaklaşmasına yol açan kişidir.
Birisine gösterdiği sevgi gerçek sevgi olmayan sevdiğim dediği kişiyle sadece gönül eğlendirmek için birlikte olan bir kişidir.
GÜLTER:Faiz Bey ve ailesinin uzun yıllardan beri hizmetçiliğini yapan kişidir.Faiz Bey’in sözünden dışarı çıkmayan,her dediğini yapan biridir.
FAHRİYE:Neriman’ın ve Şinasi’nin kız arkadaşıdır.Darülelhan’da müzik eğitimi alıyordur.Sürekli Neriman’la gezip dolaşan,Neriman’ın kafa dengi biridir.
NEZAHET:Şinasi’nin kız kardeşi aynı zamanda Neriman’ın kız arkadaşıdır.Neriman’la birlikte Süleymaniye Kız Lisesi’ne gitmiştir.
FERİT:Şinasi’nin erkek arkadaşıdır.
MUAMMER:Ferit’in arkadaşıdır.
NERİMAN’IN DAYISININ KIZLARI:Şişli’de oturuyorlar.Bir çok baloya gitmiş ve batı kültürüyle yetişmişlerdir.
ÜLVİYE:Neriman’ın kız arkadaşıdır.
NERİMAN’IN BÜYÜK ANNESİ:Becerikli,temiz,tertipli iyi bir ev kadınıdır.Tarih okumayı seven,Arapça ve Farisice bilen biridir.
MEKAN İNCELEMESİ:
Olaylar Fatih,Harbiye,Şişli ve Beyoğlu’nda geçmektedir.Fatih,genellikle Müslümanların oturduğu,doğuyu temsil eden yerdir.Harbiye,Şişli ve Beyoğlu genelde gayrimüslimlerin oturduğu,batıyı temsil eden yerdir.Fatih ve Harbiye ikisi de İstanbul’un Avrupa yakasında bulunmaktadır.Fakat ikisi de birbirinden çok uzak yerler gibidir.Oysa Fatih’ten Beyoğlu’na tramvayla kısa bir sürede gidilebiliyordu.
İstanbul içinde doğu ve batı kültürlerini barındıran,iki farklı medeniyetin birleştiği,her tarafı tarih kokan bir şehirdir.
DOĞU-BATI ÇATIŞMASI AÇISINDAN MEKAN İNCELEMESİ
Bu başlık için yararlanılan kaynak yazı için : TIKLAYINIZ
Romanda Doğu-Batı çatışması daha çok mekânlar üzerinden
verilmiştir. Bu çatışmayı simgeleyen mekânlar ise Fatih ve Harbiye’dir.
Çatışma kimi zaman roman kahramanlarının ağzından dile getirilebilmektedir:
Neriman, uzun süredir kendisini etkileyen sorunun çözümünü kedisi
Sarman'da bulur. Batılıları köpeğe, Doğuluları kediye benzetir. Fatih
halkının Doğulular gibi uyuduğunu, modern bir görüntüye kavuşan
Beyoğlu'nun ve Beyoğlu halkının ise Batılılar gibi canlı, uyurken bile uyanık
olduklarını, çok çalışıp çok kazanarak iyi yaşadıklarını düşünür ve bunu
şöyle dile getirir:
Şarklılar kediye, garplılar köpeğe benziyorlar. Kedi yer, içer, yatar,
doğurur; hayatı hep minder üstünde ve rüya içinde geçer; gözleri
uyanıkken bile rüya görüyormuş gibidir; tapacı, tenbel ve
hayalperest mahluk, çalışmayı hiç sevmez. Köpek diri, çevik ve
atılgandır. İşe yarar; birçok işlere yarar. Uyurken bile uyanıktır.
En küçük sesleri bile duyar, sıçrar, bağırır. (s. 42)
Romanın asıl tipi olan Neriman, roman kurgusunda Fatih-Harbiye
çatışmasını şu satırlarla da ifade etmektedir:
– Çünkü ben bir Fatih kızı olmak istemiyorum. Anlıyor musun?
Böyle yaşamaktan nefret ediyorum, eskilikten nefret ediyorum,
yeniyi ve güzeli istiyorum, anlıyor musun? Eski ve yırtık ve pis
iğrenç bir elbiseyi üstümden atar gibi bu hayattan ayrılmak,
çıkmak istiyorum. İhtiyar adam, bozuk sokak, salaşpur ve gıy gıy,
hey hey, ezan, helvacı... bıktım artık ben başka şeyler istiyorum,
başka, bambaşka, anlamıyor musun?” (s. 64) Beni asıl
sinirlendiren şey, bu semtte, bu evde her şeyden mahrum
yaşamaktır. Şinasi de beni bundan kurtaramayacak, o da benim
arzularımı anlamıyor… Ben, dedi, ben....Nasıl söyleyeyim? Daha
medeni yaşamak istiyorum... Siz bana hak vermezsiniz, ben...”
Faiz Bey, kızının sözünü keserek, “hak veriyorum” diyerek,
Neriman'ın bollukta büyüdüğünden istediklerinin olmadığı için
sıkıldığını sanmaktadır.” (s. 76) Eskiden yalnız hissederdim, fakat
ne istediğimi bilmezdim .. Bak ortalıkta da neler oluyor, her şey
değişmiyor mu? Ben de bu memleketin kızı değil miyim? Benim de
medeni yaşamaya hakkım yok mu? Söyle... Cevap ver... Bak
susuyorsun... Ne düşündüğünü anlamak kabil değil ki işte, beni
bu sinirlendiriyor.... Geçen gün de bunun için bayıldım... (s. 81)
Ayten Genç, “Peyami Safa’nın Fatih-Harbiye Romanında Doğu-Batı
Çatışması” adlı çalışmasında bu çatışmayı şöyle değerlendirir:
Safa’nın eserindeki Doğu ile Batı arasındaki mücadele, bir insanın
kendi nefsiyle mücadelesine benzer. Bunların sentezi, insanın var
olmak için muhtaç olduğu vahdetin ifadesidir. İnsan,
bütünlüğünü ve tamlığını ancak bu sentezde bulabilir. Ayrıca
romanın Gazali'nin manevi değerlerin üstünlüğünü dile getiren
sözleriyle bitmesi bu tezi doğrulamaktadır
Romanda asıl mekân Fatih ve Harbiye’dir ve Doğu-Batı çatışması
özellikle bu mekânların sosyal hayattaki tesirleri üzerinden
anlatılmaktadır. Romanda olayların ve çatışmaların cereyan ettiği diğer
mekânlar Darülfünün, Darülelhan, Maksim, löbon, tramvay ve Ferit’in
evidir.
Doğu kültüründe konak ve konak hayatının çöküşü birçok etmene
bağlıdır.
Fatih Harbiye, her ne kadar, asrileşme cereyanlarının bir genç kız
üzerindeki etkilerini yansıtıyor gibi görünse de asrileşme hareketi
içinde konağın da bundan nasıl etkilendiğini açıkça ortaya koyar.
Özellikle bu etkilenmeler -somut bir şekilde- fiziksel atmosferi
yansıtan mekân tasvirleri vasıtasıyla verilmiştir23.”
Aşağıda Neriman ve Şinasi’nin önlerinden geçtiği tarihi konak tasviri
de bu etkilenmelerin çemberinde kalan örneklerden biridir:
İkisini o gün buluşturan meseleyi bir an için unutarak
yürüyorlardı. Karanlık, harap ve dar bir sokağa saptılar. Sağ kolda
bir tek, büyük, tahinî boyalı tahta konak vardı, ileri doğru çıkan
şahnişi, karşısında bir yıkık duvar üstünden sokağa doğru eğilen
büyük bir ağacın dallarına o kadar yaklaşıyordu ki havayı
kapatıyor ve sokağı bir tünel gibi karartıyordu. Bu, eski bir
konaktı, her tarafı çağrılmış, pencereleri müstakillerinin
intizamını kaybetmiş, saçaklarından bazı tahtalar ve çinkolar
sarkmış, kaplamalarında bazı yarıklar peyda olmuş, çöküvermeye
hazır ve üç yaşında bir çocuk tarafından itilse yıkılacak gibi
görünen son derece viran bir konak. Neriman ve Şinasi, hiçbir
gün, bu konağın kapısının açıldığını görmediler. Senelerden beri
önünden geçtikleri bu binanın içinde ne bir ayak sesi, ne bir
gürültü, ne bir pencere açılıp kapanması, ne bir öksürük… Hiçbir
şey duymadılar. En alt kattaki mutfak ve kömürlük pencerelerine
tel kaplanmıştı ve üstündeki örümcek ağlarının hiçbiri
temizlenmemişti. Neriman ve Şinasi bu pencerelerden bakarlar ve
koyu bir karanlıktan başka hiçbir şey görmeye muvaffak
olamazlardı (s., 64).
Fatih Harbiye romanında mekân olgusu Doğu-Batı çatışmasını ifade
ederken, mekânın dönemi yansıtması açısından önemini, araştırmacı M.
Bakır Engül şöyle dile getirmektedir:
Mekan, romanda öncelikle sahne görevi görür. Bunun dışında
romancı mekân unsurunu; a) olayların cereyan ettiği çevreyi
tanıtmak, b) roman kahramanlarını çizmek, c) toplumu
yansıtmak, d) atmosfer yaratmak cihetinde kullanabilir ve o,
23 Ferda Zambak, Türk Romanında Mekan, (Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Muğla 2007, s. 95. Fatih Harbiye Romanına Edebiyat Sosyolojisi Açısından Bir Bakış |65
olayları şekillendirirken bunlardan birini devreye soktuğu gibi
birkaçını da dikkate alabilir.
Şerif Mardin, Fatih Harbiye romanında eserin kurgusu içinde
Harbiye’yi anlatırken; Harbiye’nin, Mülkiye ile birlikte birer total kurum
olduklarını belirtmektedir. Mardin’e göre bu özgünlük içerisinde, XIX.
yüzyılın sonlarında Harbiye’de yetişen gençler, Tanzimat’tan beri izlenen
çizginin üzerinde yeni değerlerle donanıyorlardı
ZAMAN İNCELEMESİ
Zaman olarak 1930’lu yıllardır.Bu yıllar Tanzimat’la başlayan batılılaşma hareketlerinin iyice alevlendiği,Türk tipinde ve cemiyetinde farklılıklar oluşmaya başladığı dönemdir.Bazı Türklerin batı medeniyetini,doğu medeniyetinden üstün görmeye başladığı,doğu medeniyetine ait olan şeylerin çirkin görülmeye,batıya ait olanların benimsenmeye başladığı dönemdir.
Kitapta geçen olaylar on gün içinde olmaktadır.Ara sıra anlatım içinde eski günlere dönülmekte ve o günler anlatılmaktadır.
ROMAN HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME:
Sonuç
Peyami Safa’nın olgunluk döneminin eseri olan Fatih Harbiye romanı
1920-1960’lı yılların sosyal yapısını, kültür çatışmalarını Doğu-Batı
karşıtlığı bağlamında yansıtan, incelenmeye değer metinlerdendir. Eserde
tipler, mekân, kültürü yansıtan aletler ve kıyafetler Doğulular ve Batılılar
olmak üzere iki grupta toplanmaktadır. Batılı tipler, Batıyı temsil eden
mekânlarda yaşayıp, alafranga müzik aletleri kullanıp, batıya özgü
kıyafetler giyinirler; Doğulu tipler, Doğuyu temsil eden mekânlarda
yaşamakta, Doğu tarzı kıyafetler giyinmekte ve alaturka müzik aletleri
çalmaktadırlar. Bunlar iki zıt kültürel değer olarak karşıt tematik güçler
biçiminde karşımıza çıkmaktadırlar.
Modernleşme -yani Batılı bir kimlik kazanma- sürecinde Doğu
roman geleneğine karşı, onun yerini almaya çalışan erken dönem Türk
romanlarından Fatih Harbiye, çağdaşı diğer roman örnekleri gibi dönemin
karmaşık düşünsel yaşamının bir yansımasıdır. Bu bağlamda, yazarın
yoğunlaştığı ve altını çizmek istediği nokta, özellikle bu sıkıntılı süreç
olduğu için, roman karakterlerinin iç dünyasından ziyade, sürece ilişkin
şablonik yaklaşımlar ve birtakım zihinsel açmazlar ön planda
görülmektedir. Bununla beraber, dönemin siyasî, sosyal ve kültürel karmaşa
iklimi çerçevesinde bu manzara, son derece anlaşılır durmaktadır.
Aslı Çırakman, “Avrupa Fikrinden Avrupa Merkezciliğe”, Doğu Batı
Dergisi, S. 14, Ankara 2001, s. 46’da “Batı Oryantalizm’inin gözüyle Doğu,
azgelişmişliğin, barbarlık ve ilkelliğin merkezi olup, ya izole edilmeli ya da
hızla Batılılaştırılmalıdır. O günkü haliyle “Doğu hastalık ve yoksulluktur.”
anlayışına Fatih-Harbiye’de tam da bunun tersi olan bir bakış hakîmdir.
Peyami aynı yaklaşımı Batı’ya uygulamakta, yücelttiği Doğu uygarlığını
zihin ve ruhla donatıp Batı’yı ruhtan yoksun, salt maddi hazlar peşinde
koşan bedene benzetmektedir. Denilebilir ki, her iki taraf “öteki” fikrini ve tanımlamasını kendi oluşturmakta, olanın değil olması gerekenin
problematiği ile uğraşarak zaman kaybetmektedir. Eğer iki ayrı öze sahip
iki farklı dünya tasarlanmışsa ve biri diğerine üstün olarak tanımlanmışsa
bu imgelerin net, özcü ve indirgeyici olması kaçınılmazdır. O zaman gerçek
ortada yoktur ve imgeler çatışmaktadır” der. Bu şekilde bakıldığında FatihHarbiye romanında da aynı durum –yani imgelerin çatışması- söz
konusudur.
Peyami Safa, Fatih Harbiye adlı romanında, geleneğin salt aktarım
olarak dirilmesi için bütün değerleri o yönde tekrar canlandırır. Ona göre
bu diriliş, büyük bir kopuşun dizginlenmesiyle mümkündür. Nan A Lee,
Peyami Safa’nın Eserlerinde Doğu-Batı Meselesi, Ötüken Yay., İstanbul 1997, s.
102’de “Fatih- Harbiye romanı, Türkiye’nin toplumsal değişmelerinden
doğan bunalımlarını konu almaktadır. Doğu ile Batı arasındaki değerlerden
ve bütün bir yaşayış tarzıyla seçim yapmak zorunluluğundan doğan
bunalımlar, dengesizlikler kadın kahraman Neriman’ın aracılığı ile
yansıtılmaktadır” diyerek, romanın içerik düzlemini çok doğru bir tahlille
dile getirmektedir.