Deneme Türü ve Tarihi Gelişimi
1.
Tanımı
Bir yazarın özgürce seçtiği herhangi bir konu
üzerinde kesin yargılara varmadan, kişisel görüş ve düşüncelerini serbestçe
anlattığı yazılara deneme denir.
Başka bir ifadeyle serbest düşüncenin ifade alanı
ve nesrin bir türü olarak deneme, yazarın gözlemlediği ya da yaşadığı olay,
olgu, durum ve izlediği objelerle ya da herhangi bir kavramla ilgili
izlenimlerinin herhangi bir plâna bağlı kalmayarak, deliller getirip kanıtlama
yoluna gerek duymadan ve kesin hükümler vermeden, tamamen kişisel görüşüyle
serbestçe yazıya döktüğü birkaç sayfayı geçmeyen kısa metinlere
denir.
Deneme, derin düşünceden çok, kişinin kendi
dışındaki nesnelerle herhangi bir konuda gerçek ya da hayalî olarak girdiği
diyalogun ürünüdür.
Deneme yazarı, olay, olgu, durum ve eşyalarda
sıradan insanların eskilerin ifadesiyle ülfet ve ünsiyet perdesiyle göremediği,
farkına varamadığı ayrıntıları, dikkat etmediği hususları, incelikleri,
güzellikleri, harikaları, olağanın altında yatan olağanüstülükleri görebilen,
hissedebilen, düşüncesiyle ve deneyimleriyle onları okuyucular için ilginç
görülebilecek şekilde yazıya dökebilen insandır. Sıradan insanın “baktığı” şeyi
deneme yazarı “görür”.
Kendisinden önce benzeri yazılar yazılmış olmakla
birlikte 16. yüzyılda deneme kavramını ilk kez kullanan Fransız yazarı Montaigne
(Monteyn)'dir. Denemeler adını verdiği yazıları, bir edebiyat türünün adı
olmakla kalmamış, benzerlerinin de yazılmasına yol açmıştır.
2.
Özellikleri
Denemede konu özgürce seçilir, sadece
denemeye özgü bir konu türü yoktur.
İnsanı ve toplumu ilgilendiren her şey (yaşama,
ölüm, aşk, sanat, felsefe, din, ahlâk, töre, bilim, siyaset vb.) denemenin
konusu olabilir.
Deneme yazarı kendisiyle konuşur gibi
yazar, kendi kendiyle konuşma havası içindedir.
Yazının konusu yazarın o anda aklına geliveren
bir konu görünümündedir.
Dili doğru ve güzel kullanır.
Deneme dilinde çeşitli bilim, felsefe ve sanat
dallarına ait terimlere yer vermekten ziyade, halk çoğunluğunun ortak günlük
konuşma dilinin düşünce diline dönüştürülmesi çabası hâkimdir.
Düşünce ufku geniş ve kendine özgü bilgi
birikimine sahiptir.
Kendi duygularının dışında başkalarının
düşüncelerine de saygı duyar.
Denemeci ele aldığı konuyu içtenlikle
anlatır.
Denemeci, bayağı bir anlatıma inmeden terim ve
felsefi kavramların ağırlığından uzak bir üslubu tercih eder.
Denemeci, denemenin sonunda kesin bir yargıya,
bir sonuca varmak amacında değildir.
Deneme, herhangi bir konuda düşündürücü,
öğretici, inandırıcı ve ufuk açıcıdır.
Deneme rahat okunan bir düşünce
yazısıdır.
Denemecinin öne sürülen her düşünce ya da savı
doğrulama, kanıtlama gibi bir kaygısı yoktur. Deneme, makale ve eleştiriden bu
yönüyle ayrılır.
Deneme yazarı birçok kaynaktan beslenir: Felsefî,
sosyolojik, tarihî tema ve olayların yanında bilimsel veriler ve ünlü kişilerin
özdeyişleri olabilir. Yine de denemeci seçtiği konuyu farklı bir yaklaşımla
işler.
Öğretici ve düşünsel yanı da
vardır.
Makale
gibi düşünsel plânla yazılır. Fakat makaleden kısa yazılardır.
Yazar anlattıklarını kanıtlamak zorunda
değildir.
Bilimselden çok kişisel görüşünü açıklar,
okuyucusunu kendisi gibi düşündürme kaygısı yoktur.
Denemede bilimsel yazılardaki kuruluk ve
şematiklik bulunmaz.
Düşünce şiirsel, akıcı, samimî bir üslûpla
sunulur. Bu bakımdan deneme yazılarının geniş halk yığınlarınca kolayca ve
rahatlıkla okunabilme özelliği vardır.
3. Denemenin
Amacı;
Okuyucuyu düşünmeye yöneltmek,
Hayatın gerçeklerini ortaya koymak,
Kültür alanındaki değişme ve gelişmeleri fark
ettirmek,
Birey-toplum ilişkisini dile getirmek
vb.
4. Konularına ve Yazılış
Amaçlarına Göre Denemeler;
Klasik deneme,
Edebî deneme,
Felsefî deneme,
Eleştirel deneme olmak üzere
gruplandırılır.
5. Deneme ile makale
arasında ne fark vardır?
Denemelerde kişisel düşünce yer alır.
Söylenenlerin kanıtlanmasına ihtiyaç duyulmaz. Denemelerde ele alınan konular,
kesin sonuçlara bağlanmaz. Makalelerde ise bilgi vermek, bir fikri açıklamak ön
plandadır. Düşünce yönü ağır basar; kanıtlamaya ve açıklamaya dayanır. Kesin bir
sonuca ulaşmak hedeflenir.
6. Denemenin tarihi
gelişimi
Kendisinden önce benzeri yazılar yazılmış olmakla
birlikte 16. yüzyılda deneme kavramını ilk kez kullanan Fransız yazarı Montaigne
(Monteyn)'dir. Denemeler adını verdiği yazıları, bir edebiyat türünün adı
olmakla kalmamış, benzerlerinin de yazılmasına yol açmıştır.
Dünya edebiyatında: Montaigne(zaten öncüsüdür),
Bacon, Voltaire, J.J Roussesau'yu saymak mümkündür.
Klâsik Türk edebiyatındaki münşeât
mecmualarındaki yazılar ve Kâtip Çelebi (1609-1657) gibi yazarlar bir tarafa
bırakılırsa, modern anlamda deneme türü, Türk edebiyatında asıl olarak gazete
ile birlikte ortaya çıkmaya başlamıştır. İlk özel gazete Tercümanı Ahval
(1860)’in yayın hayatına başlamasından itibaren gazetelerde çıkan değişik
yazılar, zamanla ayrı bir tür olan deneme için dil, anlatım ve yaklaşım
bakımından zemin oluşturmuşlardır. Tanzimat’tan itibaren bir süre gazete ve
dergilerde “musâhabe” üst başlığı altında deneme benzeri yazılar
kaleme alınmıştır.
Türk edebiyatında deneme türünde pek çok ürün
verilmiştir. Bu tür içine koyabileceğimiz ürünler, genellikle değişik zamanlarda
çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazıların bir araya getirilip
kitaplaşmış şekilleridir. Bu eserlerde yer alan yazıların bir kısmı, inceleme,
eleştiri yazısı olarak da görülebilir. Bunun yanında bir kitapta yer alan
yazıların bir kısmı edebiyat, bir kısmı tarih, bir kısmı felsefe, bir kısmı
başka konularda olabilmektedir. O bakımdan deneme türü için çok kesin
sınıflandırma ve sınırlandırmalar yapılamamaktadır.
Türk edebiyatında ilk deneme kitapları arasında
Ahmet Haşim’in Bize Göre (1928), Gurebahane-i Laklakan (1928); Ahmet Rasim’in
pek çok yazısı; Mahmut Sadık’ın Takvimden Yapraklar (1912); Refik Halit Karay’ın
Bir Avuç Saçma (1939), Bir İçim Su (1931), İlk Adım (1941), Üç Nesil Üç Hayat
(1943), Makyajlı Kadın (1943), Tanrıya Şikâyet (1944); Falih Rıfkı Atay’ın Eski
Saat (1933), Niçin Kurtulmamak (1953), Çile (1955), İnanç (1965), Pazar
Konuşmaları (1966), Kurtuluş (1966), Bayrak (1970) gibi kitaplarını saymak
mümkündür.