AÖF 2013 Küresel Pazarlama bahar dönemi ara sınav ders notları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AÖF 2013 Küresel Pazarlama bahar dönemi ara sınav ders notları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

AÖF 2013 Küresel Pazarlama 4. Ünite Ders Notları


ÜNİTE 4 
ULUSLARARASI PAZARLARA GİRİŞ STRATEJİLERİ
İŞLETMELERİ ULUSLARARASILAŞMAYA YÖNETLTEN SEBEPLER: İşletmelerin kendi kontrolleri dahilinde bazı yönetim faktörleri 
bulunduğu gibi kendi kontrollerinde olmayan bazı çevresel faktörler de mevcuttur. İşletmeler bu çevresel faktörlere uyum 
sağlamak durumundadır. Yerel pazarlarda artan rekabet, iç talepteki azalmalar, ülke ekonomisindeki sorunlar gibi etkenler 
sonucunda işletmeler dış pazarlara açılma ihtiyacını hissederler. Dış pazarlara yönelerek bu pazarlardaki fırsatları değerlen dirirler 
ve bu fırsatlardan faydalanmak için faaliyette geçerler. 
2.Dünya savaşı sonrasında uluslararası pazarlar hükümetler ve iş çevreleri tarafından fark edilmeye başlanmıştır. İş çevreleri dış 
pazarlardaki fırsatların farkına vardıktan sonra hem ürünlerin hem de hizmetlerin uluslararası ticareti sürekli bir gelişme 
göstermeye başlamıştır. 
Küreselleşme sürecinde ise teknolojik gelişmeler ile birlikte iletişimin kolaylaşması ve iletişim yöntemlerinin hızlı gelişimi, lojistik 
alanındaki gelişmeler , bilişim teknolojisindeki gelişmeler ile dünya pazarlarının entegrasyonu hızlanmıştır. Böylece, işletm elerin 
sadece yerel pazarlarda değil, başka ülkelerdeki pazarlarda da faaliyet göstermesi yaygınlaşmıştır. 
İşletmeler sadece yerel pazarı hedeflemek ile yetinmemekte dünya çapında kendilerine hedef ülkeler veya bölgeler seçerek 
buradaki uluslararası pazarları da hedef pazarlarına eklemektedir. Küreselleşmenin başlangıcı ve gelişimi ile birlikte uluslararası 
pazarlama faaliyetlerine katılım işletmeler için hayati bir önem taşımaya başlamıştır Küreselleşmenin boyutu ilerledikçe 
işletmelerin uluslararası pazarlamaya bakışı da farklılaşmıştır. 
Dünya ekonomisi, küresel köy gibi terimler, gezegenimizde yaşayan insanların birbirleriyle bağımlılığını anlatmaktadır. 
Uluslararası pazarlara giriş yaparak rakipleri ile rekabet ederler ve rakiplerinin rekabetine karşı koyarlar. Uluslararası pa zarlamaya 
katılmanın diğer önemli sebebi ise Pazar fırsatlarıdır. 
Pazar Doygunluğu, İşletmeleri uluslararası pazarlara katılmaya zorlayan diğer faktördür. Bazı ülkelerin pazarları hızla yoğun hale 
gelmektedir. Ülküler, ithalat miktarları ihracat miktarlarından fazla olduğunda ve cari açık meydana geldiğinde bunu kapatmanın 
bir yolu olarak ihracatı artırma ihtiyacı hissederler. Bu da işletmelere ihracat yapmaları halinde hükümetler tarafından dest ekler 
verilmesi sonucunu doğurabilir. Uluslararası pazarlara yönelmenin diğer bir sebebi ise küreselleşmedir. Sanayileşmiş 
toplumlardaki tüketici ihtiyaçları hızla birbirine benzer hale gelmiştir. Çoğu ürün ve çoğu şirket için tüm dünya tek bir Paz ar 
haline gelmiştir ve şirketler kendilerine rekabet tehdidi olduğu kadar büyüme potansiyeli sunan bu gelişmeden dünya pazarlarına 
açılarak faydalanmak istemektedir. Bu bağlamda, günümüzde birçok işletme uluslararası pazarlarda faaliyet göstermeyi tercih 
etmektedir. İşletmelerin yerel pazarlar dışında pazarlar aramasının yerel pazarlardan kaynaklanan itici sebepleri de olabilir. 
Anlaşıldığı gibi ‘’ uluslararası pazarlama’’ bir firmanın kaynak ve hedeflerini uluslararası Pazar fırsatlarına odaklama süre cidir. 
Firmaları bu sürece iten iki etken vardır. 1.si büyüme ve yayılma fırsatlarını yakalayabilmek, 2.si ise ayakta kalmayı 
başarabilmektir. 
Diğer yandan, uluslararası pazara girme veya girmeme kararı alınırken değerlendirilen bazı faktörler vardır. Firmalar, Yerel Pazar 
yeterli olduğunda uluslararası pazarlara girmeyi tercih edebilirler. Böylece yabancı bir pazara girmenin getireceği çeşitli 
risklerden kaçınmış olurlar. Bu riskler arasında yeni bir kültür ve dil, değişken kur yapıları, politik ve yasal belirsizlik, farklı tüketici 
ihtiyaçları ve istekleri, ürün tasarımında değişiklik yapma gerekliliğinin ortaya çıkması sayılabilir. Yerel pazarda kalma tercihinin 
yapılmasına teşvik eden bu sebeplere rağmen birçok faktör firmaları uluslararasılaşmaya zorlanmaktadır. 
*Küresel firmaların yerel pazarlara girerek kaliteli ve ucuz ürünleri tüketicilere sunması 
*Uluslararası pazarların firmalar için daha fazla fırsatlar barınması
*Daha fazla sayıda müşteri bulabilmek ve böylece üretimde ölçek ekonomisi yaratabilmek 
*Tek bir pazara bağlı kalmama isteği 
*Tüketicilerin yurt dışına gittiklerinde de gittikleri yerde firmanın ürünlerini bulabilme isteği 
Bu faktörler firmaların uluslararası pazarlara girişlerini teşvik etse de firmalar mecbur kalmadıkça uluslararası pazarlara g iriş için
adım atmayabilmektedir. İŞLETMELEİRN ULUSLARARASI PAZARLARA GİRİŞ STRATEJİLERİ: İşletmeler , uluslararası pazarlara çeşitli alternatif yöntemler 
kullanarak giriş yaparlar. İhracat seçeneğinde şirket, kendi ülkesinde üretip yabancı ülkelere satış yapar. Türkiye deki işle tmelerin 
tamamı düşünüldüğünde uluslararası pazarlara giriş yöntemlerinden en yaygın olarak kullanılanın ihracat yöntemi olduğunu 
söylemek mümkündür. Başka bir yöntem ise sözleşmeye dayalı stratejiler izlenerek uluslararası pazarlara giriştir. Bu stratejiler, 
yabancı şirketler ile yapılan lisans anlaşmaları, yurt dışında bir şirkete sözleşmeli olarak üretim yaptırma, yönetim sözleşmesi ile 
yurt dışında iş yapma yurt dışında anahtar teslim projeler gerçekleştirme ve yabancı ülkede montaj yapmadır. Bir diğer seçene k 
ise yurt dışında yatırımlar yaparak uluslararası pazara giriştir. 
İhracat: Birçok işletme uluslararası pazara girmek için en önce ihracat stratejisini benimsemektedir. Birçok küçük işletme için 
uluslararası pazarlarda mallarını satmanın tek yegane yolu İhracat olarak görülmektedir. İhracat en az düzeyde taahhüt ve 
kaynak tahsisinin yanında sağladığı avantajlar ve riskinin az olmasının sebebi ile birçok işletme için uygun olmaktadır. 
İhracat, firmanın kendi ürünlerinin veya başka firmalara ait mal ve hizmetlerin dış pazarlara sunulması ve bu pazarlarda
satılmasıdır. Firmaların büyük çoğunluğu uluslararası pazarlama faaliyetlerine ihracat yapmakla başlar. İhracat uluslararası 
pazarlara girmenin en kolay yöntemidir ve firmaların uluslararası pazarlarda tecrübe edinebildikleri önemli bir g iriş stratejisidir. 
Ülke ekonomisi ve firmalar için büyümeyi sağlayan önemli bir unsurdur. Dünya çapındaki uluslararası pazarlamaların firmanın 
bulunduğu yerel pazara göre büyüklüğü, yüksek satış hacmi ve kar potansiyeli birbirinden farklı pazarlara yönelm enin firma için 
riski azaltması, dünyada doymamış pazarların varlığı gibi faktörler ihracatı çekici hale getirmektedir. İhracat miktarlarının 
arttırılması için küresel rekabette başarılı olmak gereklidir. İhracatta dünya ülkeleri ile rekabet edebilmek için ihracat pazarlaması 
faaliyetlerine önem verilmelidir. 
İhracat şekillerini doğrudan veya dolaylı olarak iki temel başlık altında incelenmek mümkündür. Bu iki farklı ihracat şekli 
arasındaki fark ihracatçı firmanın kendisi ile ithalatçı firma veya yabancı pazardaki tüketici arasındaki iş akışını nasıl 
gerçekleştirdiği ile ilgilidir. 
Doğrudan ihracat yönetiminde ihracatçı firma müşterileri ile bizzat ya da kendisi adına hareket eden bir şahıs veya işletme
sayesinde doğrudan iş akışını gerçekleştirirken dolaylı ihracat yönetiminde ihracatçı firma veya tüketici arasında aracılar 
bulunmaktadır. Bu aracıların oynadıkları roller çeşitlidir. 
Dorudan ihracat ve dolaylı ihracatın bazı avantaj ve dezavantajları da söz konusudur. 
SÖZLEŞMEYTE DAYALI ULUSLARARASI PAZARLARA GİRİŞ STRATEJİLERİ: Uluslararası pazarlara giriş stratejilerinin ileriki 
safhalarında şirketler, yurt dışındaki şirketler ile sözleşmeye dayalı iş birlikleri yaparak veya onlarla ortaklıklar kurup b irlikte 
yatırımlar yaparak yurt dışında üretim gerçekleştirebilirler. Lisans anlaşmaları, yönetim sözleşmeleri , sözleşmeli üretim ve ortak yatırım stratejileri ‘’ Stratejik ortaklıklar’’ olarak 
değerlendirilebilir. Bunun yanı sıra bazı çalışmalarda ihracat dışındaki uluslararası pazarlara giriş stratejilerinden lisans 
anlaşmaları, franchising, anahtar teslim projeler, Yönetim sözleşmeleri, sözleşmeli üretim ve montaj operasyonları gibi 
yöntemler ‘’ sözleşmeye dayalı uluslararası pazarlara giriş stratejileri’’ ortak girişim, yurt dışında doğrudan yatırım, uluslararası 
pazarlarda birleşme ve satın almalar gibi yöntemler ise ‘’yatırıma dayalı uluslararası pazarlara giriş stratejileri’’ olarak 
gruplandırılabilmektedir. 
*Lisans Anlaşması: Lisans verme yöntemi ile uluslararası pazarlara girişte belirli bir ülkedeki bir şirket (Lisans veren- licensor) 
başka bir ülkedeki bir şirket veya şahıs ile (Lisans alan - licensee) bir sözleşme imzalayarak kendine ait bazı şeylerin kullanım 
hakkını sağlayan lisansı (License) verir. Bir lisans, patent gibi fikri hakların kullanımını veren bir sözleşmedir. Uluslararası 
pazarlarda lisans verme yöntemi çeşitlendirme ve büyümenin bir aracı olarak ilgili görmektedir. 
Lisans anlaşmasıyla birlikte endüstriyel veya ticari uzmanlık bir bedel karşılığında satıldığı veya kiralandığı gibi bunun yanı sıra 
markaların, logoların da kullanıma yetki verilmektedir. Böylece lisans veren işletme, yurt dışında yerel bir üretici olan lis ans alan 
işletmeye üretim ve satış yetkisi vermektedir. 
Lisans alan şirket , lisans verene royalti olarak adlandırılan bedel ile birlikte başka bazı ücretler ödeyebilir. Bazı durumlarda lisans 
anlaşmaları karşılıklı lisans alış verişini içerir. Her iki taraf da birbirlerine bilgiler, ticari haklar ve patentler gibi d eğerleri karşılıklı 
olarak verir. Lisans verme ihracat ve yurt dışında doğrudan yatırım stratejileri arasında bir orta yoldur ve her ikisinden de ögeler 
içerir.. Lisans veren sözleşmeye konu olan unsurları ihraç ederken aslında bir yatırım yapmaktadır. Uluslararası pazarlara gi rişte 
lisans verme stratejisi günümüzde yaygın bir şekilde de kullanılmaktadır. 
*Frachising: ‘’Franchising’’ kelimesinin dünya literatüründe yerel karşılıkları yoktur ve bu nedenle tüm dillerde aynı şekilde
kullanılmaktadır. Kelime, İngilizcedeki serbest bırakmak anlamına gelen ‘’to free’’ kelimesinden türetilmiştir. 
Frachising, belirli bir bölgede bir firmanın ürününü veya hizmetini satmak için verilmiş olan yasal izindir. Franchising lisans 
anlaşmasının özel bir türüdür. Franchising sözleşmesi ile franchise veren fracnhise alana kendi adına yapma imkanını belirli bir 
ücret karşılığında verir. Bu beden lisans anlaşmalarında olduğu gibi royalti olarak adlandırılır ve satışların belirli bir yüzdesinden 
oluşur. 
Franchise veren Franchise alana şu destekleri sağlar, 
1-Merkezi Satın Alam: Franchising sözleşmesinde genellikle bununla ilgili bir madde yer alır, satın almalar belirli tedarikçilerden
ve üreticilerden yapılır. 
2-İletişim: Franchise veren , franchise sistemi içerisindeki tarafların yeterli ve doğru iletişim kurmasını sağlar. 
3-İş Yardımı: Franchise veren, franchise alanlara hedef Pazar analizi , satış tahminleri ve analizi, yeni ürün geli ştirme, ürün 
iyileştirme gibi hizmetler sunar. 
Görüldüğü üzere FRANCHİSİNG düşük sermaye yatırımı ile uluslararası pazarlara açılmak isteyen şirketler için dieal bir yöntemdir. *Sözleşmeli Üretim: Sözleşmeli üretim yönteminde, uluslararası işletme, ürünleri dış pazarda yerel bir üreticiye yaptırırken 
pazarlama faaliyetlerini kendisi üstlenir. Böylece uluslararası işletmenin yurt dışı pazarında bir üretim birimi kurmasına ge rek 
kalmaz. Üretimi gerçekleştirilecek olan yerel üreticinin ürünü hedeflenen kalite ve standartlarda üretebilme yeteneğine sahip 
olması gerekir. 
Sözleşmeli üretim lisans ile üretim ve doğrudan yatırım arasında bir orta yoldur. Uluslararası pazarlara girmek isteyen şirke t, 
yabancı pazardaki bir üreticiye ürünlerinin üretimi sözleşme ile yaptırır. Sözleşmeli üretim yöntemi, bir tür dış kaynak kullanımı 
yöntemidir. 
Sözleşmeli üretim, yurtdışı pazarlara girmek isteyen bir şirket için minimum risk ile bir başlangıç yapabilme fırsatı sunar. Zamanla 
şirket pazardaki potansiyeli tecrübe edip değerlendirdikten sonra, pazara kalıcı olarak girmek isterse buradan bir üretim tesisi 
kurması daha kolay olacaktır. Üretimi gerçekleştirecek olan yerel firma üründe kalite standartlarını yakalayabilmek için gere kli 
finansman ve insan kaynağı alt yapısına sahip olmalıdır. Uluslararası firma kendi ülkesinde üretim ve lojistik maliyetleri yüksek ise 
maliyetlerin daha düşük olduğu yabancı ülkelerde sözleşmeli üretim yaptırmak iyi bir seçenek olabilir. Uluslararası firma, 
araştırma geliştirme (AG-GE) tasarım, pazarlama, satış ve müşteri ilişkileri faaliyetlerini yürütür ve bu konularda tam kontrolü 
elinde tutar. Yurtdışında şirket sadece onun adına üretim faaliyetlerini gerçekleştirmektedir. Bunlarla birlikte bazen yerel pazarda 
yeterli niteliklere sahip üretici bulunması zor olabilir. Yerel bir üreticinin eğitilmesi yıllar alabilir. Yabancı pazarlara hizmet 
etmenin diğer tüm yöneticileri gibi sözleşmeli üretimin da bazı avantaj ve dezavantajları bulunabilmektedir. 
*Yönetim Sözleşmeleri: Yerel bir firmanın sermaye sağlayan yabancı yatırımcıya yönetim konusunda bilgi transferi sağlamasıdır. 
Yerel firma kendi ürününden çok idare hizmeti veya yönetim hizmeti ihraç eder. Hilton tüm dünyadaki otellerini bu şekilde 
yaptığını anlaşmalarla idare etmektedir. Bu strateji dış pazarlara girişte oldukça düşük bir riske sahiptir. 
Yönetim sözleşmeleri , geniş anlamda bilgi transferi sağlayan sözleşmeler grubuna sahip olmakla birlikte aynı grupta yer alan 
lisans sözleşmesi ve dar anlamda bilgi transferi sözleşmelerinden farklıdır. 
Tek başına düşünüldüğünde yönetim sözleşmeleri, hedef ülkeye düşük riskli bir giriş sağlayabilir.
*Anahtar Teslimi Projeler: Anahtar teslim projeler yönetim sözleşmesinin bir benzeri olarak görülebilir. Bu yöntemde 
uluslararası pazardaki ana firma yabancı pazardaki yerel bir üretici için bir üretim tesisinin inşaatı ve kurulması, personelin 
eğitimi ve fabrikanın ilk olarak çalıştırılması faaliyetlerini içeren bir hizmet verir. Müşteri böylece sistemin kurulması ve ilk işletim 
tecrübelerinden sonra, bütün bir operasyonel sistemi ve bu sistemin çalıştırılması için gerekli bilgileri ve becerileri edinmiş olur. 
Bu bakımdan anahtar teslim projelerin aslında bir tür lisans anlaşması olduğu da düşünülebilir. 
Anahtar teslim projelerde tüm bir sistem (İşletme, fabrika) gibi bir bütün olarak işletmeye hazır halde müşteriye sunulur. 
Anahtar teslim projeleri müşterinin tüm bir sistemi bir bütün halinde işletimine sunulacak şekilde teslim alması demektir. 
Sistem alımı ile sözleşme sona erdiği zaman kurulmuş olan sistem müşterinin mülkiyetine geçmektedir. 
Bu yöntem, sözleşmeye konu olan projenin büyüklüğü ve çok yönlü yapısından dolayı diğer katılım yoluyla gerçekleştirilen 
faaliyetlerden ayrılmaktadır. 
*Montaj Operasyonları: Bu stratejide firma kendi ürününe ait olan parçaların bir kısmını veya tamamını kendi ülkesinde 
üretmekte, daha sonra ise bu parçaları dış ülkeye göndermekte, bu parçalar dış ülkede bir araya getirilmekte ve nihai ürün 
ortaya çıkmaktadır. 
Montaj, ana firmadan gönderilen malların, parçaların ve girdilerin nihai ürünü oluşturmak amacıyla dış pazarlarda birleştirme
sürecidir. 
İhracat yerine bu stratejinin tercih edilmesi için parça veya girdilerin taşıma maliyetinin, nihai mamulün taşıma giderlerine göre 
daha düşük olması gerekir. Ayrıca yine bu stratejinin ihracat yerine seçilmesinin nedeni, nihai ürünlerden yüksek gümrük 
vergilerinin alınmasıdır. 
Montaj üretimi ile firmalar şu avantajları elde etmektedirler; Düşük taşıma maliyeti, düşük gümrük vergileri, firmanın hedef dışı 
pazarın gereksinimlerine daha hızlı ve kolay cevap verebilmesi, işçi ve malzemelere ilişkin maliyet avantajı ve doğrudan yatırım 
yapmadan önce pazardaki risklere karşı tecrübe sahibi olmak. 
Yatırıma Dayalı Uluslararası Pazarlara Giriş Stratejileri:
Yatırıma dayalı uluslararası pazara giriş stratejileri arasında ‘’ortak girişimler’’ ‘’uluslararası birleşme ve satın almalar’’ ve ‘’ yurt 
dışında yabancı doğrudan yatırım’’ yöntemleri sayılabilir. 
*Ortak Girişim: Ortak girişim, bir yabancı ülkenin pazarında o ülkedeki bir yerel şirket ile birlikte bir üretim tesisi kurulmasıdır.
Yurt dışında üretim, yerel bir işletme ile ortaklığa girişilerek yapılır. Bu durumda birlikte (Ortak) girişim söz konusu olur . Ortak 
girişimde uluslararası firma yerel firma ile birlikte yönetime katılma hakkına sahiptir. Bununla birlikte , ortak girişim yönteminin 
avantajları arasında riskin paylaştırılması, yerel firmanın ham madde, tecrübe, ulusal çevre, yer, dağıtım kanalları vb konul arda 
vermiş olduğu faydalı bilgilerde bulunmaktadır. 
Ortak girişimlerin dezavantajları ise aşağıdaki gibi sıralanabilir. 
-Firma bir otak ile çalıştığı için kontrol ve koordinasyon maliyetleri oldukça yüksek olmaktadır. 
-Ortaklar arasında çatışma çıkma ihtimali oldukça yüksektir.
-Dinamik bir ortak gelecekte ciddi bir rakip olabilir. 
*Uluslararası Birleşme ve Satın almalar: Birleşme ve satın alma stratejileri uluslararası pazarlara doğrudan yatırımın birer türü 
olarak dış pazarlara hızlı biçimde giriş yapmak isteyen işletmeler için önemli fırsatlar sunmaktadır. Satın alma ve birleştir me 
kavramları her ne kadar birlikte kullanılsalar bile çeşitli yönlerden birbirinden ayrılmaktadır. İletişim imkanlarının gelişm esi, 
küreselleşme, yerel pazarlarda faaliyet gösteren şirketlerin dünya çapındaki uluslararası pazarlarda faaliyet gösterebilmelerinin 
önünü açmıştır. Şirketler daha büyük pazarlara ve tüketici kitlelerine hitap edebilmek için birleşerek kaynaklarını ortak kul lanma 
ihtiyacı hissetmeye başlamışlardır. Böylece çeşitli alanlarda şirketler birleşmekte veya küçük şirketler büyükler tarafından satın 
alınmaktadır. Satın alma, bir şirketin başka bir şirkete ait hisselerin çoğunu satın almasıdır. Birleşme ise iki veya daha fazla şirketin b ir araya 
gelerek tek şirket olarak faaliyetlerine devam etmesidir. 
Şirket sat ın a lma i şle m eleri ç e şitli o lmak ta d 
ır. Bu n lar, 
Yatay satın alma: Ürün hattı ve pazarı benzer bir şirketin kazanılmasıdır. 
Dikey satın alma: Alınan şirketin işletmenin tedarikçisi ya da müşterisi olmasıdır. 
Ortak merkezli satın alma: Alınan şirketin aynı pazarda fakat farklı teknolojiye ya da farklı Pazar fakat aynı teknolojiye sahip 
olmasıdır. 
Şirketler topluluğu: Alınan şirketin farklı bir sektörden olması durumudur. 
Şirket b irle ştirm e iş le mleri ç e ş itli o lmak ta d 
ır. Bu n lar, 
Yatay birleşme: Bu birleşmede iki şirketin ürettikleri ürünler benzerdir. 
Dikey birleşme: Ürünün üretilmesinde ve dağıtılmasında farklı stratejiler uygulayan iki şirketlerin birleşmesidir.
küme, şirketler topluluğu: Birbirinden farklı faaliyet alanı olan ve farklı ürün üreten şirketlerin birleşmesidir. 
*Doğrudan Yabancı Yatırımlar: Eğer bir firma ihracat yoluyla gerekli olan deneyimleri kazanmış ise ve hedef Pazar yeterince 
büyüklüğe sahip ise firmanın yurt dışı temelli montaj veya üretim tesisleri kurması birçok avantajı beraberinde getirir. Bu 
stratejiyi seçen işletmeler için önemli olan, o pazardaki bizim malımıza olan talep oranıdır ve bu talebin kesinlik kazanması dır. 
Çünkü işletme yabancı pazara büyük bir tesis kurmakta ve büyük bir sermayeyi bu azara bağlamaktadır. 
Doğru d an y ab an cı y at ırımların avan 
ta jla rı; 
*Ucuz iş gücü ve ham madde ile dış ülkenin yatırım teşvikleri ve taşıma avantajlarından kaynaklanan tasarruflar. 
*Girilen ülkede iş ve istihdam imkanı açmanın sağlayacağı olumlu imaj 
*İşletmenin, mamulün yerel pazara daha kolay adaptasyonunu sağlamaya yardımcı olacak şekilde hükümet, yerel üretim 
faktörleri sahipleri, müşteriler ve dağıtımcılar ile daha iyi ilişkiler geliştirmesi 
*Yatırımcılar üzerinde denetimi tamamen elinde tutma ve bu sayede üretim ve pazarlama politikalarını uzun vadeli amaçlarına 
hizmet edecek şekilde geliştirebilmesi 
Doğru d an Yab an cı y at ırımlar ikiy e a y rılmak ta d 
ır. Bu n lar, 
*Yatay doğrudan yabancı yatırımlar: Firma uluslararası pazarda kendi endüstri alanındaki gibi üretim yapmaktadır. 
*Dikey doğrudan yabancı yatırımlar: Dış ülkede açılmış olan işletme, firmanın ulusal operasyonları için girdi üretmektedir. Bu tür 
yatırımlarda firmanın uluslararası pazarda açtığı işletme, firmanın ulusal olarak ürettiği ürünleri satmaktadır. 
Diğer yandan, bu yöntemin bazı dezavantajları da bulunmaktadır. İşletmeler için en önemli dezavantajı işletmenin birçok risk ile
karşı karşıya olmasıdır. 
*Stratejik Birleşmeler: Stratejik birleşmeler ortak girişimin özel bir türüdür. Artan rekabet, yatırım yapma riskinin gittikçe
artması gibi nedenleri ortak amaca sahip iki ya da daha fazla şirketin stratejik olarak birleşmesine neden olmaktadır ve bu d a 
büyümenin bir yoludur. Küresel rekabetin çok şiddetli ve tek olarak ayakta kalmanın zor olduğu otomotiv, hava yolu ve bilgisayar 
gibi yüksek maliyetli sanayi dallarında bu strateji en önemli rekabet aracı haline gelmiştir. Burada önemli olan şirketlerin aynı 
mamul sınıfında, aynı Pazar payı için rekabet eden şirketler olmasıdır. 
Stratejik birleşme ile firmalar şu temel sonuçları elde edebilmektedirler, 
*Ortak bir amaca sahip olurlar. 
*Bir tarafın zayıf olduğu nokta ile diğer tarafın güçlü olduğu nokta birbirlerini dengeler. 
*Tek başına aynı amaca ulaşmak için harcanan zaman ve maliyet çok fazla olmakta ve risk de bu oranda fazla olmaktadır.
*İki şirket birlikte daha güçlü olmaktadır. 
*Teknoloji Tabanlı Birleşmeler: AT & T Bilgisayar şirketi ile İtalyan Olivetti Bilgisayar şirketi Stratejik birleşmesi buna örnek 
olmaktadır. 
*Üretim Tabanlı Birleşmeler: Bunun örneği ise dünyada rakip iki otomobil devi olan GM ve Toyota arasında olmuştur. Her iki 
şirket otomobil üretmek için yeni bir şirket kurmuşlardır. Bu ortaklık Japon arabalarının mühendislik kalitesi ile Gm firmasının 
pazarlama uzmanlığını ve pazara giriş imkanlarını birleştirmiştir. 
*Dağıtım Tabanlı Birleşmeler: Bu birleşme ise genellikle inşaat ve yapı malzemeleri üreten işletmeler arasında olmaktadır. 
Caterpillar ve Mitsubishi aralarında dağıtım şebekelerini paylaşmışlardır.
ULUSLARARASI PAZARLARA GİRİŞ YÖNTEMİNİN SEÇİMİ: Uluslararası pazarlara giriş için yukarıda da bahsedildiği gibi çeşitli 
seçenekler bulunmaktadır. Bu seçenekler arasında ihracat, lisans anlaşmaları, franchising, sözleşmeli üretim, anahtar teslimi 
projeler, yönetim sözleşmesi, montaj operasyonları, ortak girişimler, uluslararası birleşme ve satın almalar ve yurt dışında 
doğrudan yatırım seçenekleri yer almaktadır. Bu yöntemlerin her birinin içerdiği risk farklı olmaktadır. Firmanın kontrol derecesi 
ve kar potansiyeli de seçilen yönteme göre değişmektedir. 
Uluslararası pazarlara giriş yöntemlerinden en riskli olanı firmanın üretim tesisini yabancı bir ülkede kendisinin kurmasıdır , fakat
bu yöntem seçildiğinde tüm kontrol firmanın elinde olur ve kar potansiyeli çok yüksektir. 
İşletmeler, ulusal pazarlar için uygulandıkları pazarlama stratejileri üzerinde değişiklikler yaparak uluslararası pazarlara 
girmektedirler. Bunun için işletmeler uluslararası pazarlara açılırken giriş stratejileri üzerinde detaylı olarak çalışmışlar yaptıktan sonra seçim yapmak zorundadırlar. Kendi özelliklerine uygun olan strateji seçildikten sonra da uluslararası pazarlara açılabilirler. GİRİLECEK ULUSLARARASI PAZARLARIN BELİRLENMESİ: İşletmeler, uluslararası pazarlara giriş kararını verdikten sonra 
uluslararası Pazar çevrelerini analiz etmeli ve bu analiz sonucunda en uygun ülke veya ülkelerin pazarına girmelidir. Aday ül keler 
demografik, ekonomik, sosyo-kültürel, yasal, politik, teknolojik, finansal, ekolojik ve rekabet çevreleri bakımından incelenmeli, 
değerlendirmeler yapıldıktan sonra belirli pazarlar hedef alınmalıdır. Hedef pazarda hedeflenen kontrol derecesi belirlenmeli , 
giriş stratejisi bun göre seçilmelidir. Dolaylı ihracat hedef pazarda en düşük seviyede kontrol sağlayan giriş stratejisi iken yurt 
dışında doğrudan sermaye yatırımı en yüksek seviyede kontrol sağlayan giriş stratejisidir. Elbette, giriş yöntemi seçilirken alınan 
risklerin ve maliyetlerin büyüklüğü de değerlendirilmelidir. Uluslararası pazarlara giriş için mevcut yöntemler arasında firma 
kendi kaynaklarına, yapısına ve aynı zamanda pazarına gireceği ülkedeki çevresel şartlara en uygun yöntemi seçerek pazara gir iş 
yapmalıdır. 
Aday ülkeler arasında hedef pazarın seçimi belirli aşamaların izlenmesi ile yapılabilir. Bu süreçte 4 aşamadan söz edilebilir. 
1-Aday ülkelerin belirlenmesi
2-Ön eleme 
3-Detaylı eleme 
4-Seçim
İlk aşamada aday ülkelerin belirlenerek listelenmesinden oluşur. 
İkinci aşamada aday ülke politik istikrar, coğrafi uzaklık, ekonomik gelişme gibi faktörler göz önünde bulundurularak ön elemeyi 
tabi tutulur. 
Üçüncü aşamada listede kalan her bir ülke daha detaylı biçimde değerlendirilir.. Ülkenin büyüklüğü, pazarın büyüme hızı, rekabet
yoğunluğu ve pazara giriş engelleri incelenir. Yapılan incelemeler sonucunda firma amaçlarına en uygun ülke veya ülkeler seçi lir. 
Firma daha önce yabancı bir pazara giriş yapmış ise tecrübe edindiği ülkeye en çok benzeyen ülkeyi yeni pazarı olarak belirler ve 
riski azaltmaya çalışır. Hedef pazarın seçiminde Pazar büyüklüğü önemli bir ölçüttür. 
Hangi pazarlara girileceği kararının alınmasında etkili olan bazı faktörler vardır. Firmanın hedeflediği satış hacmi , uluslararası
pazarlamanın firmanın iş hacminin ne kadarını oluşturacağı, kaç ülkenin pazara girileceği, ne tür pazarlara girilmek istendiğ i gibi 
konular bu kararda etkili olmaktadır. 
Yöneticiler dış pazarlara yönelirken aday ülkeleri belirlendikten sonra onlar ile ilgili şu sorulara da cevap bulmalıdır.
1-Seçilen pazardaki potansiyel talep ne kadardır? 
2-İşletmenin ürettiği ürünler ve hizmetler hedef pazarda nasıl çekici hale getirilebilir?
Read more

AÖF 2013 Küresel Pazarlama 3. Ünite Ders Notları


ÜNİTE 3 
KÜLTÜREL , POLİTİK VE TEKNOLOJİK ÇEVRENİN KÜRESEL PAZARLAMAYA ETKİLERİ 
KÜLTÜR KAVRAMI, ÖZELLİKLERİ VE UNSURLARI: Kültür bir topluma ilişkin öğrenilmiş, paylaşılmış değerler topluluğunu ifade
eder ve o toplum insanlarının davranışlarını değerlerini , tutumlarını, algılamalarını şekillendirir. Kültür dinamik bir süreç arz eder 
ve zamanla değişime uğrar. Bununla birlikte toplumların günlük hayatına damgasını vurur. Konuşma tarzımız, doğrularımız, 
yanlışlarımız, giydiklerimiz, yediklerimiz, içtiklerimiz ve benzeri pek çok günlük faaliyetimiz kültürden etkilenir. 
İnsanla iç içe olan kültür kavramı hem çalışanları hem de hedefi müşteri insanlar olan firmaları da doğal olarak etkilemekted ir. 
Pazarlamada kültürün etkisi sadece üründe değil, tüm pazarlama sürecinde etkisini gösterir. Ürün tasarımından fiyatlama 
stratejilerine , satış elemanlarının müzakere tarzından reklam mesajlarına, dağıtım kanalı ilişkilerinden pazarlama 
araştırmalarında anket tasarımına kadar pek çok pazarlama faaliyeti kültürle iç içedir. Pek çok işletme sadece pazarlama 
stratejilerinde kültürü göz önüne almakla kalmayıp, aynı zamanda farklı ülkelere gidecek personeli için de kültür ağırlıklı eğitimler 
vermektedir. 
Küreselleşen dünyaya rağmen, günümüzde kültürün hala uluslararası pazarlama için bir engel teşkil etmesi paradoks 
oluşturmakla beraber doğrudur. Bunun temel nedeni, genellikle farklı ülkeler çerçevesinde değerlendirdiğimiz uluslararası 
pazarlama kavramına karşılık, kültürün ülkelerle ve siyasi sınırlarla kısıtlanamayacağı ve aynı ülke içinde bile kültü rün farklılıklar 
gösterebileceğidir. 
KÜLTÜRÜN ÖZELLİKLERİ: Kültürün temel özellikleri aşağıdaki gibidir.
*Kültür Paylaşılır: Kültür belirli bir toplumu oluşturan bireylerce paylaşılır. Toplumlar kendi kültürlerini birbirleriyle beraber 
yaşamaktan ve paylaşmaktan hoşlanır. Bu paylaşım kültürel değerlerin kişilerce beraber yaşanması ve birbirlerine aktarılmasıyla 
pekişir. 
*Kültür Öğrenilir: Kültür sosyalleşme ve yabancı kültürü benimseme ile öğrenilir. Sosyalleşme ile kişinin ailesinden, okuldan,
çevresindeki diğer sosyal kurumlardan öğrendiği değer ve normlar kastedilmektedir. Kültürel öğrenmenin ikinci yolu olan yabancı 
kültürü benimseme ise yabancı kültürden öğrenme ve benimseme anlamına gelir. 
*Kültür Kuşaktan Kuşağa Geçer: Kültür aile bireyleri, sosyal kurumlar ve benzeri araçlarla kuşaktan kuşağa formal veya informal 
olarak aktarılır. 
*Kültür Dinamiktir: Kültürde genel olarak zamana yayılı ve yavaş değişimler gözlenir. Bu değişimler genellikle kuşaklar 
karşılaştırıldığı zaman daha belirgin olur. Bununla birlikte, bazen dışsal baskılarla toplumlar önemli kültürel değişimler 
yaşayabilirler. 
*Kültür Adapte Edilebilir(Uyarlanabilir) : Farklı kültürlerle etkileşim sonucunda kültürel benimsenme aşamasında benimsenen 
kültürel değerlerin bazen aynen alınmak yerine, adapte edilerek alındığı görülebilir. Toplumlar farklı kültürlerden aldıklarını 
kendilerine uyarlayarak alma yoluna gitmektedirler.
KÜLTÜRÜN UNSURLARI: Kültür, çok geniş bir kavram olup değişik unsurların birbiriyle ilişkisi sonucu ortaya çıkar.
*DİL: Dil , kültürü, oluşturan onu ifade edebilen en önemli unsurlardan biridir. Bazı ülkeler dil açısından homojen bir yapı 
sergilerken, diğerlerinde daha heterojen bir yapı, bir başka deyişle çok fazla sayıda lehçe vs vardır. Ayrıca bir ülkenin res mi dili o 
ülkede o dilin konuşulduğunu anlamına gelmeyip, bir ülkede birden fazla dilin yaygın bir şekilde konuşulduğunu da görülebilir. Not: Dünya ülkeleri için sadece 100 kadar resmi dil bulunmasına rağmen , dünya çapında 3000 civarında dil konuşulmaktadır. 
Sözlü iletişimde iletilen mesaj kültüründen aşağıdaki noktalarda etkilenir. *Mesajı kimin kime gönderdiği *Hangi mesajın iletildiği *Mesajın nasıl iletildiği *Mesajın nerede iletildiği 
*Mesajın neden iletildiği *Mesajın ne zaman iletildiği 
Yazı dili kültürleri anlamada yeterli değildir. Belirli bir yabancı dili bilen bir kişinin o dilde çok rahat bir şekilde iletişim
kurabileceğini söylemek her zaman mümkün olmayabilir. Bunun temel nedeni iletişimin sadece sözlü değil sözsüz olarak da 
yapılıyor olmasıdır. 
Beden dili, göz kontağı, mimikler , el hareketleri gibi sözsüz iletişim araçları düşünüldüğünün aksine en az sözlü iletişim kadar 
önemli kavramlardır. 
*DİN: Başta Müslümanlık , Hristiyanlık , Hinduizm, Budizm gibi büyük dinler olmak üzere dünyada çok sayıda din vardır. Bazı 
ülkelerde var olan laik sistemin aksine bazılarında din hükümetler üzerinde etkili olabilir. Din özellikle bu tür ülkelerde tüketim 
davranışlarından kadının toplumdaki rolüne, insanların hayata bakışına kadar her alanda etkili olur. Belirli yiyecekler bir ç ok 
dinde yasaklanmıştır. Dini bayramlar, her din için farklı zamanlarda tatiller sunar. Dinler özellikle tabular, renkler, felsefi sistemler 
ve dini tatiller gibi kültürel nosyonları biçimlendirirler. 
*Teknoloji ve Materyal kültür: ve teknoloji insanların yarattığı alet, maline, bina ve araç gibi nesnelerle ilişkilidir. Materyal kültür 
bir toplumdaki teknoloji ve estetikten etkilenir. Örneğin, elektrikli diş fırçaları batı ülkelerinde kabul görünen, gelir düzeyin in 
düşük olduğu ve halkın giyim ve yiyeceğe para bulmakta zorlandığı ülkelerde israf sayılır. 
*Estetik: Estetik değerler kültürlere göre değiştiğinden ürünlerin tasarımında etkili olur. Renlerin algılanması, güzel kavramı gibi 
olgular her kültürünün estetik değerlerinden etkilenir. Ürünün renginden ambalajın şekline, reklamdaki fon müziğine kadar pek 
çok konu estetikle ilişkilidir. 
*Sosyal Organizasyon: Sosyal sınıflar, aile kadın ve erkeğin toplumdaki rolü vs. kültürden kültüre farklılık gösterir. Her kültürde 
belirli sosyal sınıflar mevcut olup bunların satın alma davranışları farklıdır. Ayrıca bir kültürlere göre farklılaşır. Belir li bir ürünün 
reklamında yer alan kişilerin, reklam filminde nasıl bir rol üstlendiği sosyal organizasyonla çok ilişkilidir. Ayrıca bazı toplumlarda 
akrabaları kayırmak anlamına gelen nepotizm son derece kabul edilemez bir davranışken, başka toplumlarda ak rabaları 
kayırmama ayıplanacak bir davranış olarak görülür. 
*Eğitim: Eğitim formal eğitim ve informal eğitim olmak üzere ikiye ayrılabilir. Formal eğitim okullarda verilirken informal eğitim 
aile gibi kurumlarda verilir. Bazı toplumlarda eğitimli insan sayısı çok fazla iken diğerlerinde düşük olabilir. Eğitime bakış 
kültürden kültüre cinsiyet bazında da farklılık gösterir. 
*Değerler ve Tutumlar: Belirli bir toplumun değer ve tutumları da kültürden etkilenir. Örneğin Türkiye’ de bir toplantıya 15 
dakika geç kalmak trafik bahanesiyle sorun çıkarmazken, batı ülkelerinde bu durum saygısızlık olarak algılanır. Zaman yaş ve 
eğitim ve statü gibi faktörlere ilişkin kültürden kaynaklanan tutumlar belirli bir kültürde faaliyet gösteren firmalar üzerin de etkili 
olabilir. 
KÜLTÜRLERİN SINIFLANDIRILMASI: Dünya yüzeyindeki farklı kültürleri sınıflamak için yapılan çeşitli çalışmalar vardır. Aşağıda 
farklı kültür sınıflamaları yer almaktadır. 
Yüksek ve Düşük Bağlamlı (Kontekst) Kültürler: Kültürler , yüksek ve düşük bağlamlı olarak ikiye ayrılabilir. Yüksek bağlamlı 
kültürler ima kültürleridir. Burada düşünceler, açık açık ifade edilmek yerine ima edilerek aktarılmaya çalışır. Sözlü mesajd a çok 
az bilgi iletilir ve kelimeler yerine beden dili daha önem kazanır. Düşük bağlamlı kültürlerde ise düşünceler doğrudan ifade edilir. 
Kendini Referans Alma Kriteri: Kendini referans alma kriteri, uluslararası pazarlamacıların pazarlama faaliyetlerinde kendi değer 
yargılarını ve kültürlerini referans alıp, diğer kültürlere ilişkin değerleri ve anlayış farklılıklarını göz ardı etmeleri durumundadır. 
Bundan kaçınma için öncelikle yöneticiler tamamen kendi kültürlerini yansıtan bir bakış açılarıyla bir karar ve ya problemi 
değerlendirdikten sonra, yabancı kültür çerçevesinde bu değerlendirmeleri gözden geçirmeleri ve arada uyumsuzluklar varsa 
verdikleri kararı bu uyumsuzlukları ortadan kaldıracak şekilde revize etmeleri gerekir. 
Hofstede’nin Kültür Çalışması: Hollandalı antropolog Hofstede, 116.000 IBM firması çalışanı üzerinde bir çalışma yaparak ulusal 
kültürün boyutlarını ortaya çıkarmıştır bu çalışmaya istinaden kültürün boyutları ve bu boyutlar bağlamında oluşan kültürleri 
aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir. 
*Bireysellik- Kollektivizm: Bu boyut kişinin tek başına ya da toplulukla beraber hareket etme davranışını açıklar. Bireyci 
toplumlarda kişisel başarılar, bağımsızlık vs. daha önemliyken kollektivist toplumlarda ekip ruhu, beraber hareket etme, başa rı 
veya başarısızlığı ekip olarak kabul etme daha önemlidir. ABD, KANADA gibi ülkeler bireysel toplumlarken ÇİN ve Güney Kore gibi 
ülkeler kollektivist toplumlardır. 
*Güç Uzaklığı: Güç uzaklığı güçlü ile zayıf arasındaki uzaklığı gösterir. Eşitsizlik üzerine kurulu bir boyuttur. Sosyal katmanlar güç 
uzaklığını etkiler. Güç uzaklığının yüksek olduğu ülkelerde karar verme gücü tepedeki birkaç kişide toplanmışken, güç uzaklığının 
düşük olduğu ülkelerde karar verme gücü daha fazla sayıda kişi tarafından paylaşılır. 
*Erillik – Dişilik: Erillik ve dişilik, belirli bir kültürde eril ve dişil değerlerin ne kadar baskın olduğuyla alakalıdır. Eril toplumlarda
rekabet ve başarı daha ön plandayken dişil toplumlarda korumacılık, uyumluluk, arkadaşlık, başkaları için endişe etme gibi 
değerler ön plana çıkar. 
*Belirsizlikten Kaçınma: Belirsizlikten kaçınma kişilerin risk alma derecesiyle ilgilidir. Belirsizlikten kaçınma oranı yüksek olan
kültürler risk almaktan hoşlanmazlar. Kararlarını verirken her türlü olasılığı düşünmek ve değerlendirmek isterler. Belirsizlikten 
kaçınma oranı düşük olan ülkelerde ise yöneticiler daha hızlı karar verme ve risk alma eğilimi taşırlar. 
*Kısa ve Uzun vadeye dönüklük: Kısa veya uzun vadeye dönüklük, toplumların geleceğe dönük olanlarında bakış açısını yansıtır. 
Bazı kültürler uzun vadeli düşünerek hareket ederken bazı kültürlerde kısa vadede sonuç alma eğilimi hakim olabilir. 
POLİTİK (SİYASİ) ÇEVRE : Uluslararası pazarlarda çalışan bir işletme, her şeyden önce kendi ülkesinin politik çevresinden etkilenir. 
İşletmenin merkezinin bulunduğu ülkelerde çıkarılacak yasalar ve benzeri düzenlemelerle işletme faaliyetlerinde kısıtlamalarla 
karşılaşılabilir. Politik çevre ile ilgili en önemli özelliklerden biri, politik çevrenin dinamik olmasıdır. Politik çevre, z amana bağlı 
olarak farklılık gösterebilir ve bu nedenle periyodik olarak değerlendirilmesinde fayda vardır. Politik çevrenin 
değerlendirilmesinde en etkili faktörlerden biri ülkelerin politik sistemidir. Özellikleri itibariyle bazı noktalarda benzer özelliklere sahip olmakla birlikte politik sistemler aşağıdaki şekilde gruplandırılabilir. 
*Totaliter Rejimler: Totaliter rejimlerde hükümetler kamu ve özel sektöre ilişkin her alanı kontrol altında tutar. Çoğu zaman bir 
diktatör ve devleti temsil eden bir siyasi parti mevcuttur. Eleştiriye açık olmayan, kolluk kuvvetleri baskısının kendini her alanda 
hissettirdiği, demokrasiden uzak bir devlet yapısıdır. Eski Çin ve Sovyetler Birliği gibi ülkeler totaliter rejimlere örnek o larak 
gösterilebilir. 
*Sosyalizm: Özellikle liberalizm karşıtı bir söyleme sahip olan ve özel mülkiyetten çok ortak mülkiyeti öne alan rejimlerdir. 
*Demokrasi: Demokrasi, gelişmiş ülkelerin birçoğunda görülen siyasi rejimdir. Temel olarak demokratik rejimlerde özel mülkiyet
koruma altına alınır. Ayrıca demokratik toplumlarda hükümet müdahalesi son derece sınırlı olup devlet sadece milli güvenlik, alt 
yapı yatırımları gibi alanlarla ilgilenir. 
Hükümetlerin Dış Ticarete Bakışı: Hükümetlerin dış ticarete bakışı iki temel noktada özetlenebilir. 
*Ticareti Kısıtlayıcı Tutum: Ticareti kısıtlayıcı tutum alan hükümetler, serbest ticarete karşı genelde olumsuz bir tavır içindedirler.
Bu tutum bazen genel olarak yaygın olurken, bazen sektör veya ürün bazında kendini gösterebilir. Hatta bazen kültürler den de 
etkilenebilir. 
*Ticareti Teşvik Edici Tutum: Son dönemlerde hükümetlerin ticareti kısıtlayıcı tutumları , genel olarak ticareti destekleyici tutum
haline dönüşmüştür. Pek çok ülke 1970 lerde hakim olan ticarete karşı olumsuz tavırlarını, son dönemlerde yabancı yatırımların 
ülkeye sağlayacağı istihdam artışı, buna bağlı olarak artan gelir ve oy beklentisi nedeniyle olumlu yönde değiştirmişlerdir. Son 
dönemlerde Türkiye de dahil olmak üzere pek çok devlet başkanı , yurt dışı gezilerine iş adamlarını da götürerek dış ticareti teşvik 
etmeye çalışmaktadırlar. 
POLİTİK RİSK: Politik risk incelenirken işletme ve diğer taraflar arası ilişkiler önem kazanır. İşletmelerin ilişkiler sayesinde politik 
riski etkileyebileceği taraflar aşağıdaki gibidir. 
*Hükümet: İşletmeler kendilerini zor sokacak birtakım olumsuz tutumları engellemek amacıyla hükümetleri bu kararlarına ilişkin 
olarak etkilemek isterler. İşletmelerin hükümetleri etkilemede kullandıkları araçların başında lobi faaliyetleri gelir . Bazen 
kendileri bazen de lobi firmaları vasıtasıyla işletmeler yabancı hükümetleri kendi lehlerine karar vermek üzere etkilemeye 
çalışırlar. Bu tür faaliyetlerle işletmelerin o ülke ekonomilerine katkılarını ,istihdam yaratma potansiyellerini vs. anlatar ak 
avantajlı pozisyon elde etmeye çalışırlar. Rüşvet ve yolsuzluk da işletmelerin dış pazarlarda faaliyetlerini olumsuz etkilerler.
*Müşteriler: Yerel müşteriler kendileri için önemli ürün ve hizmetleri satan uluslararası firmaları destekler. Bir ülkede yerel 
halkın desteğini almış olan uluslararası firmaların politik riske maruz kalma olasılığı mukayeseli olarak daha az olur. 
*Çalışanlar: İşletmenin faaliyet gösterdiği yabancı ülke pazarlarında yerel çalışanlarına yönelik olarak önemli bir içsel pazarlama 
faaliyetinde bulunması o çalışanların işlerini kaybetmemek için ev sahibi hükümet üzerinde önemli baskılar oluşturmasına neden 
olacaktır. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için işletmenin çalışmalarına karşı adil ve anlayışlı davranması, çok düşük ücret 
politikaları ve çocuk işçi çalıştırma gibi etik dışı uygulamalarda bulunmaması gerekmektedir. 
*Yerel Halk: Uluslararası işletmelerin çalışma bölgelerine yakın yerlerde ikamet eden yerel halk söz konusu işletmenin
faaliyetlerinden olumsuz etkilendiğini düşünebilir. Bu olumsuz etkiler hava kirlenmesi, temiz su kaynaklarının tahribatı, orman 
alanlarının yok edilmesi gibi şekillerde kendini gösterebilir. 
POLİTİK RİSK UNSURLARI: Uluslararası Pazarlarda politik riskler 3 grupta toplanabilir. 
*Mülkiyet riski: Mülkiyet riski, işletmelerin dış pazarlardaki mülkiyet haklarını tehdit eden risklerdir.
*Faaliyet riski: Faaliyet riskleri işletmelerin faaliyetlerinde kısıtlama yaratabilecek önemli müdahalelerdir. 
*Transfer riski: Fonların ülkeler arasındaki akışını engelleyen risklerdir. 
Bu bağlamda politik risk oluşturan faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir. 
*İhtalat kısıtlamaları: Hükümetler , kendi ülkelerinde faaliyet gösteren firmaların ham madde, yarı mamul, makine gibi bazı
önemli ürünleri dışarıdan ithal etmelerine kotalar yoluyla kısıtlama getirebilirler. Böylece söz konusu ürünlerin o ülke içinde 
tedarik edilerek ev sahibi ülke ekonomisine ayrıca katkı sağlaması garanti edilir. Kotalar yüksek gümrük tarifelerinden daha yıkıcı 
etkiye sahiptirler. Çünkü tarifeler yüksek olsa da maliyet açısından bunları karşılayabilen firmalar hala pazara girebilirken, kotada 
belirli bir mal miktarının üzerinde pazara giriş kesinlikle yasaktır. 
*Yerel İçerik Kısıtlamaları: Bazen ev sahibi ülke hükümetleri, kendi ülkelerinde yabancı firmalarca üretilecek olan ürünlerin en az
belirli bir oranda yerel olmasını şart koşabilirler. Böylece özellikle iş gücü ve hammadde açısından yabancı firmaların yerel 
kaynakların kullanılması teşvik edilmeye çalışır. 
*Döviz Kontrolleri: Ev sahibi ülke hükümetleri, döviz rezervleri kapsamında birtakım döviz kontrolü uygulamaları getirebilirler. 
Böylece ithalatçı firmaların ithalat yapabilmek için gerekli döviz miktarı sınırlanmış olduğundan ithalat da sınırlanmış olur. 
*Pazar Kontrolü: Bazı hükümetler, işletmelerin belirli ülkelerle ticaret yapmalarını kısıtlayabilirler. 
*Fiyat Kontrolleri: Hükümetler, belirli ürünler için taban ve tavan fiyat belirleme yoluna gidebilirler. Özellikle ecza ürünleri petrol
gibi hassas ürünlerde bu tür fiyat kontrollerine rastlanabilir. 
*Vergi Kontrolleri: Zaman zaman ev sahibi ülke hükümetleri , ülkedeki yabancı yatırımcıları etkileyebilecek vergileri yükselterek 
zarar verici bir atmosfer yaratabilirler. Seçimlerde oy kaybetmemek ve gelir açığını kapatmak için yabancı yatırımcıları 
etkileyebilecek vergiler özellikle gelişmekte olan ülke hükümetlerince en pragmatik yollardan biri olarak düşünülmektedir. 
*İş gücü Kısıtlamaları: Özellikle bazı ülkelerde işçi sendikalarının giderek güçlenmesine paralele olarak, bazı ülkelerde işletmeleri 
zor sokacak lokavtı engelleme , fabrika kapatmayı engelleme, yönetim kurullarında işçi temsilcilerine yer verme gibi birtakım 
uygulamalarla karşılaşılabilir. 
*Hükümet Değişikliği: Seçimler sonucu veya askeri darbeler sonucu iktidar değişikliği ile yabancı işletmelere karşı ol umsuz bir 
tutuma sahip siyasi partiler, bu işletmeleri zorlayıcı bir atmosfer yaratabilirler. 
*El Koyma: Yabancılara ait işletmelere ev sahibi hükümet tarafından el konmasıdır. Özellikle milliyetçi akımların hakim olduğu 
ülkelerde görülür. Bununla birlikte geçmiş yıllara kıyasla daha az popüler hale gelmiştir. Madencilik ve enerji gibi sektörlerdeki 
yatırımlar el koyma tehlikesine daha fazla açık sektörlerdir. *Millileştirme: Yabancılara ait işletmelerin çalıştığı sektörler, millileştirme hareketiyle o ülke firmalarının hizmet verebileceği 
sektörlere dönüştürülebilirler. Burada önemli nokta, belirli bir sektörün tamamen yerel firmaların hizmet vereceği sektör hal ine 
dönüştürülmesidir. 
*Yerelleştirme: Bu durum, belirli bir yabancı işletmenin kontrolünü yavaş yavaş yerel otoritelere veya bireylere devredilmesi 
anlamını taşır. 
*Savaş: Politik çevre açısından en ciddi sorunlardan biri savaştır. Bir ülkenin savaş durumunda olması halinde o ülke pazarında 
yer almamak en sağlıklı kararlardan biri olur. 
*Terörizm: Savaş kadar olmasa bile çalışma ortamını rahatsız eden faktörlerden bir diğeri de terörizmdir. Pazara girilecek 
ülkelerde yaşanan terörist faaliyetler, doğrudan doğruya işletmeleri de hedefleyebilir. Bu durumda bu tür terörist hareketler e 
açık hedef olan bir işletmenin böyle bir ülkede güvenli bir şekilde iş yapabilme şansı azalacaktır. 
*Ambargo: Bir ülkeye ilişkin bir ya da daha fazla üründe ticaret yasağına ambargo adı verilir. Ambargo, ithalat kısıtlamasının en
ileri seviyesidir. Özellikle politik amaçlarla gündeme gelen bir stratejidir. Ambargolar bireysel olarak ülkeler tarafın dan 
uygulanabileceği gibi. Birleşmiş Milletler gibi ülkeler üstü kuruluşlar tarafından da uygulanabilirler. 
POLİTİK RİSK ANALİZ YÖNTEMLERİ: Uluslararası pazarlarda politik riskler 5 farklı şekilde analiz edilebilir.
*Bölge Turu: Bölge türü, faaliyet gösterilecek olan ülkenin ziyaret edilerek o ülkede pazarlama faaliyetlerini olumlu ya da 
olumsuz olarak etkileyebilecek durumların yerinde incelenmesidir. 
*Danışmanlardan Yararlanma: Bu yöntemde işletme dış pazarlardaki politik riski o pazarlar hakkında uzman olan, daha önce o 
pazarlarda iş yapmış, oranlarda yaşamış danışmanların görüşleri temelinde değerlendirir. Elbette ki danışmanların kalitesi sö z 
konusu değerlendirmelerin kalitesini de etkileyecektir. 
*Delphi Tekniği: Bu teknikte öncelikle bir ülkenin politik riskini belirleyici faktörler belirlenir ve ardından bu faktörlerin etki 
dereceleri ortaya konur. Bu değerlendirmeler Delphi çalışmasında yer alan tüm uzmanlarca uzlaşmaya varana kadar sürer. 
*Kantitatif (Nicel) Yöntemler: Kantitatif yöntemler tekniğinde politik risk analizi, önceden belirlenmiş değişkenlerin çok
değişkenli analiz yöntemleri kullanarak yapılır. Bu teknik geçmiş verilere bakarak gelecekteki olası risk unsurlarını belirle me 
esasına dayanır. 
*Entegre (Bütünleşmiş) Analiz: Entegre analiz yöntemi, yukarıda sayılan tüm yöntemlerin bir arada kullanılmasını içerir. Her bir
yönetim avantaj ve dezavantajları dikkate alındığında, bütünleşmiş analizin bireysel yöntemlere göre daha güvenilir sonuçlar 
üretmesi beklenir. Bununla birlikte, bütünleşmiş analiz uzun zaman alır ve yüksek maliyetlidir. 
TEKNOLOJİK ÇEVRE: Teknoloji insanların makine , madde ve süreç yaratmalarına müsaade etmekte ve toplum daha yüksek bir 
yaşam standardı elde etmesine olanak sağlamaktadır. Teknoloji ayrıca işçilerin daha verimli ve daha az fiziksel güç kullanarak 
çalışmasına sağlamakta, onların daha fazla para kazanmalarına imkan sağlamakta ve bu sayede daha ileri teknoloji içeren ürünl er 
satın alabilmelerine izin vermektedir. Diğer taraftan teknoloji içeren ürünler satın alabilmelerine izin vermektedir. 
Diğer taraftan teknolojinin getirdiği bazı olumsuzluklar da mevcuttur, İşsizliğe çevresel sorunlara sebep olabilmektedir.
Teknolojik çevre en dinamik değişen çevresel faktörleri barındırır. Günümüzde teknolojik çevrenin pazarlama üzerindeki en 
büyük etkisi, elektronik ticaretin ortaya çıkması olmuştur. Ayrıca Elektronik veri değişimi gibi teknolojik atılımlarla işlet meler 
arasında veri paylaşımı sağlanmış ve stok maliyetlerinde önemli tasarruf yapılmıştır. İphone, İpad, Blackberry gibi cihazlarla 
teknoloji insanların günlük hayatına girmiştir. İnternet önemli bir teknoloji altyapısı hazırlanmış eğlence sektöründe sinema 
müzik vs alanlarda internet en önemli hizmet sağlayıcı platform haline gelmiştir. 
Sosyal paylaşım siteleri internet kullanıcıları arasında çok önemli bir ağ oluşturmaktadır. 
ARAŞTIRMA GELİŞTİRME YATIRIMLARI: Teknoloji sadece fiziksel ürünlerin üretimiyle ilgili değil ayrıca yönetim, pazarlama ve 
benzeri hizmet ve bilgi üretimi ile ilgili de olabilir. Teknolojik gelişmeyi olanaklı kılan unsur ise araştırma ve bilgi birikimidir. Bu 
sebepte dolayı araştırma geliştirme faaliyetleri ve üniversitelerde yürütülen araştırmalar teknolojinin yaratılmasında önemli bir 
yere sahiptir. Teknoloji geliştirebilmek bir ülkenin rekabet gücünü artırmaktadır. 
Teknolojinin hızlı gelişimi, işletmeleri AR-GE çalışmalarına daha fazla yatırım yapmaya yöneltmektedir. Nano teknoloji gibi önemli
alanlarda işletmeler tüketicilere daha iyi ürünler sunmaya çaba göstermektedirler. 
İnternetin ve beraberinde elektronik ticaretin ortaya çıkışıyla yaratıcı bireylerin büyük şirketlere rakip olabilme şansı da artmıştır. 
Google, facebook gibi pek çok başarılı işin arkasında yaratıcı zekasının internetin sunduğu olanaklarla birleştiren girişimcileri 
görmekteyiz. 
İnternetin tüketicinin hayatına girmesi, internet ve kültür konusunu daha da önemli hale getirmiştir. İnternet ve kültür ilişkisi 
aşağıdaki şekilde özetlenebilir. 
*İnternetin küresel kapsama alını, uluslararası pazarlamacıların çok farklı tüketim kültürüyle aynı anda iş yapması anlamına 
gelmektedir.
*Özellikle zaman ve paranın eşleştirildiği kültürlerde internetin sağladığı hızlı alışveriş uluslararası pazarlamacılara önemli 
faydalar sağlar. 
*İnternet halen pek çok kişi tarafından materyalizm kavramıyla algılanıp hayata değer katan bir araç olarak görülmektedir.
*İnternetin teknolojik altyapı ile ilgili olması, yeni teknolojilerin yaratılmasında geri kalmış ülkeler açısından internetin 
yaygınlaşmasında önemli bir engel oluşturur. 
*İnternet ortamında İngilizcenin yaygın olması başka dilin konuşulduğu ülkelerde dil açısından olumsuz bir bakış yaratabilir. 
*Yüz yüze alışveriş ve müzakere süresince gözlemlenebilecek iş adetleri ve kültürel uygulamalar alıcı ve satıcı sanal ortamda bir
araya geldiği için internet ortamında engel oluşturmak vasıflarını kaybederler. 
İnovasyonların (Yeniliklerin ) Uluslararası Pazarlara Yayılması: Teknolojik çevre analizinde en önemli konulardan biri de 
inovasyonların dış pazarlarda kabul görmesi çok hızlı gerçekleşirken diğerlerinin çok yavaş olur. Bunun temel gerekçeleri arasında 
kültürel direnme, yeniliklerin hedefledikleri dış pazarlar için ne kadar karmaşık olduğu ürünün cinsi, ekonomik çevre faktörl eri vs 
sayılabilir. Belirli teknolojik ürünlerin belirli ülkelerde benimsenmesi zaman alabilir. Belirli teknolojiler belirli kültürler için önem taşır. 
Türkiye de video kayıt cihazları ilk çıktığında, sadece üst gelir düzeyine mensup ailelerin satın aldığı evlerde en g österişli köşeye 
konan statü sembolleri haline gelmiş ve ardından zamanla daha alt gelir gruplarına yayılmaya başlamıştır. 
Yeni ürünlerin dış pazarlarda benimsenme süreci aşağıdaki aşamalardan oluşur 
*Haberdar Olma 
*İlgi duyma 
*Değerlendirme
*Deneme 
*Benimseme 
Yeni ürünleri benimseme eğiliminde olan tüketicilerin sayısı uluslararası pazarlarda farklılık gösterir. Bir ürünün dış pazar larda 
kabul görebilmesi için aşağıdaki koşulları sağlamak gerekir.
*Pazarda mevcut alternatiflere kıyasla karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olması 
*Yerel adet ve alışkanlıklara uygun olması 
*Küçük miktarlara bölünebilir ve denenebilir olması
*Herkes tarafından gözlemlenebilir olması 
*Mümkün olduğunca basit olması 
İşletmelerin teknolojik çevreyi yakından takip ederek dış pazarlara hızlıca yayılmasını sağlamaları, günümüzün en önemli rekabet 
konularından biri haline gelmiştir. 
Read more

AÖF 2013 Küresel Pazarlama 2. Ünite Ders Notları


ÜNİTE 2 
 KÜRESEL PAZARLAMAYI ETKİLEYEN EKONOMİK VE DEMOGRAFİK KOŞULLAR 
DÜNYA TİCARETİNE GENEL BİR BAKIŞ: Günlük alış verişimizde kişisel gelirimizin satın alacağımız ürünler üzerinde etkisinin 
olması gibi uluslararası ticarette de ülkelerin satın alma güçleri uluslararası mal ve hizmet akışını doğrudan etkiler. Özell ikle 
küreselleşmenin de etkisiyle işletmeler artık neredeyse tüm dünyayı Pazar olarak görebilme avantajını kullanma yoluna 
gitmektedirler. Bununla birlikte hangi ülke pazarlarında hizmet verileceğini seçerken o ülkenin ekonomik koşulları Pazar 
seçiminde kritik öneme sahip olmaktadır. 
İşletmeler dış pazarlara açılırken ülke seviyesinde her bir Pazar için ekonomik çevre analizi yapmak durumundadırlar. 
Dünya ticaretinde en önemli gelişmelerin başında, küresel pazarların ortaya çıkması gelmektedir. Özellikle ticaret blokları 
sayesinde dünya pazarlarında bütünleşme çabaları giderek artmış, belirli coğrafyalarda yer alan ülkeler birbirler iyle 
bölgeselleşmenin verdiği fırsatlarla daha fazla ticaret yapar hala gelmiştir. 
Dünya ticaretinde artan entegrasyon neticesinde ticaret engellerinin yavaş yavaş ortadan kalkması ile yaşanan gelişmeler, 
uluslararası pazarlama faaliyetleriyle uğraşan işletmeler için hem tehdit hem de fırsatlar yaratmaktadır. 
Küresel ticaretin artışını teşvik eden faktörler aşağıdaki gibi sıralanabilir, 
*Fazla üretim kapasitesi yüzünden işletmelerin ellerindeki stokları dış pazarlarda eritme gayretleri 
*Gümrük tarifelerinde düşüşler ve azalan hükümet müdahaleleri ve düzenlemeler sayesinde ticaret ve yatırımlarda liberalleşme 
hareketi 
*SSCB gibi büyük planlı ekonomilerden Pazar ekonomilerine geçiş sayesinde artan liberalleşme hareketleri 
*Tedarik faaliyetlerinin küresel ölçekte sürdürülme isteği 
Dünya ticaretinde yaşanan gelişmeler sadece işletmelere değil hükümetlere de önemli sorumluluklar yüklemektedir. 
Dünya ticaretinde Hong Kong, Singapur, Güney Kore gibi yeni sanayileşmiş ülkeler başrollerde yer almaya başlamıştır. Pek çok 
endüstri dalında bu ülkelerden firmalar dünya pazarlarında rekabet etmeye başlamıştır. Yeni sanayileşmiş ülkelere ilave olara k 
ÇİN, HİNDİSTAN, ENDONEZYA , TAYLAND, MALEZYA, BREZİLYA, MEKSİKA, RUSYA,POLONYA,MACERİSTAN, ÇEK CUMHURİYETİ VE 
TÜRKİYE YÜKSELEN PAZARLAR olarak anılmayan başlamışlardır. 
EKONOMİK ÇEVRE KAVRAMI: Uluslararası pazarlarda faaliyet gösteren işletmeler, hem küresel ekonomiden hem de kendi 
ülkelerinin ekonomilerinin ekonomik koşullarından etkilenirler. Bunlara ilave olarak girecekleri ülkelerin kendilerine özgü 
ekonomik koşullarından da etkilenirler. Bu yüzden dış pazarlara girerken pazarın büyüklüğü ve yapısına ilişkin ekonomik 
göstergelerin analizi önem kazanır. 
Dünya ekonomisi günümüze değin önemli çalkantılar yaşamıştır. İkinci dünya savaşı sonrası dönem, 1950 - 1975 yılları arasında 
mukayeseli olarak istikrarlı ve sakin bir büyüme ortamı sağlamıştır. Dünya bankası 20. Yüzyılın son çeyreğini şoklar ve ayarlamalar 
dönemi olarak tanımlamaktadır. 
Ekonomik çevre, uluslararası pazarlarda faaliyet göstermeyi hedefleyen işletmeler için belki veri bulmakta nispeten diğer çev re 
koşullarına göre daha kolay ancak dış pazarlara girerken bu toplanan veriyi yorumlamakta en az onlar kadar zor bir 
değerlendirme gerektirir. Dış pazarlara giriş öncesinde ekonomik çevreyi değerlendirirken her bir ülke temelinde değerlendirm e 
yapmak, ülke ülke profil çıkarmak gerekir. Küresel düzeyde, bölgesel düzeyde veya ülke bazında değişik veril eri temin eden 
değişik kaynaklar mevcuttur. 
Birleşmiş Milletlerce hazırlanan Yıllık istatistikler ve Aylık istatistiksel Raporları GSMH, GSYH, tüketim, yatırım, hükûmet 
harcamaları, üretim rakamları, ithalat, ihracat ve demografik verilerle, tarım, madencilik, üretim enerji üretimi ve tüketimi, iç ve 
dış ticaret, ulaştırma, ücretler ve fiyatlar, sağlık, iskan, eğitim ve iletişim konularında önemli bir kaynak oluşturur. Ayrıca, 
Birleşmiş Milletlerce yıllık olarak yayınlanan insani Gelişme Raporu ülkeleri yaşam beklentisi, eğitim standartları gibi alanlarda 
gelişme derecelerine göre sıraya sokmaktadır. Bununla birlikte dijital çağı yaşadığımız günümüzde, hala bazı az gelişmiş ülkelere 
ilişkin verilerde eksiklikler ya da yanlışlıklar mevcuttur. Bu durum özellikle bu gibi niş ülke pazarlarına açılmak isteyen işletmelerin 
işini güçleştirmektedir. 
EKONOMİK SİSTEMLER: Ekonomik sistemler, kaynakların tahsisi açısından 3 e ayrılır. 
*Pazar Ekonomileri (Kapitalist ekonomiler) : Kapitalist ekonomilerde ekonominin temel gücü tüketicilerdir. Pazarda neyin ne
kadar üretileceği tüketicinin talebiyle şekillenir . Hükümetlerin görevi rekabeti teşvik ederken tüketiciyi korumadır. 
*Yönetilen Ekonomiler (Sosyalist Ekonomiler): Bu tür ekonomilerde merkezden planlama sayesinde devletin rolü büyüktür. 
Hangi ürünlerin nasıl yapılacağına nasıl dağıtılacağına devlet karar verir. Ürün farklılaştırma , reklam, tutundurma gibi kav ramlar 
yoktur. 
*Karma Ekonomiler: Karma ekonomilerde ekonomik sistemde hem devlet hem de özel sektör aktör olarak görev yapar. Özellikle
savunma sanayi gibi alanlarda devlet ekonomik sistem içinde yer alır. 
GELİR DÜZEYLERİNE GÖRE ÜLKELERİN EKONOMİK AÇIDAN SINIFLANDIRILMASI: Dünya ülkeleri çok çeşitli biçimlerde
sınıflandırılabilirler. Ülkeler gelir düzeyleri dikkate alınarak 3 gruba ayrılır. 
*Az Gelişmiş Ülkeler: Bu ülkeler genellikle eğitim, ulaştırma , iletişim ve sağlık hizmetleri gibi alanlarda altyapısal olarak zayıf 
olup sınırlı bir üretim yeteneğine sahip ülkelerdir. Kamu sektörü yavaş ve bürokratiktir. Çoğu zaman tamamıyla coğrafi 
lokasyondan kaynaklanan bir veya birkaç ürüne bağlı bir ekonomileri vardır. Bu ürünlerse genellikle ya madem ya da tarımsal 
ürünlerdir. Kolombiya da kahve, küba da şeker örnek olarak verilebilir. *Yeni Sanayileşen ülkeler: Bu ülkeler sanayileşme çabalarını başlatmış ihracatçı ülkelerdir. Güneydoğu Asya Kaplanları Hong 
Kong, Singapur, Güney Kore ve Tayvan bu tür ülkeler için iyi bir örnek oluşturur. Genel olarak altyapısal imkanlar gelişmiştir. Bu 
ülkelerden dünya çağında rekabet edebilen Hyundai gibi bazı büyük dünya çapında firmalar çıkabilmektedir. 
*Sanayileşmiş Ülkeler: Bu ülkeler, gelişmiş endüstriyel altyapıları ile üretim ve hizmet sektörlerinde lider ülkelerdir. Bununla 
birlikte bazı sanayileşmiş ülkeler tarımda da önemli potansiyele sahiptir. ABD, ALMANYA ve İNGİLTERE, gibi ülkeler bu grup iç in 
örnek olarak gösterilebilir. 
PAZAR DEMOGRAFİKLERİ: Uluslararası pazarlamacıların özellikle yeni dış pazarlara girerken girmek istedikleri pazarları çok iyi
analiz etmeleri gerekmektedir. Bu başlık altında işletmelerin dış pazarlara açılırken dikkate almaları gereken Pazar demografikleri 
incelenecektir. 
Nüfus: Ülkelerin Pazar olma yolunda en önemli kriterlerden biridir. Ancak tek başına yeterli değildir. Satın alma gücüyle de 
desteklenmesi gerekir.
Son 20 yıl içerisindeki veriler, gelişmiş ülkelerin nüfus büyüme oranlarının çok düşük düzeylerde seyrettiğini göstermektedir. Yeni 
iş gücünün gelecekte emekli olanların yerlerini dolduramaması nedeniyle, gelişmiş ülkelerin sosyal güvenlik sistemlerinin de 
sorunlar yaşayacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle gelecekte aktif iş gücü açığı oluşabileceğini tahmin eden gelişmiş pek çok 
Avrupa ülkesi, şimdiden kaliteli iş gücünü ülkelerine çekebilecek özendirici tedbirler almaktadır. 
Nüfus kadar nüfusun büyüme oranı da önem kazanmaktadır. Genel olarak nüfusun büyüme oranıyla kişi başına gelir arasınd a 
negatif korelasyon vardır. 
Uluslararası pazarlamacılar için önemli olan bir diğer konu da aile büyüklüğüdür. Aile kavramıyla ifade edilen aynı evi payla şan
bireylerin sayısıdır. Tek kişilik aileye en çok İSVEÇ, NORVEÇ, DANİMARKA ve FİRLANDİYA da rastlanmaktadır. 
Bir diğer önemli konuda şehirleşme oranıdır. Şehirleşme oranı arttıkça , kişilerarası işletişim de artacağından pazarlama 
çabalarına olan tepki de hızlanır ve artar. Düşük gelire sahip gelişmekte olan ülkelerde şehirleşme oranı genellikle düşüktür . 
Şehirleşme oranı pazarlamacılar açısından 2 açıdan önemlidir. 
*Şehirleşmiş bölgeler pek çok sektöre için potansiyle müşteri kaynağı yaratır. 
*Şehirleşmiş ve kırsal alanlar arasında tüketim modelleri açısından önemli farklılıklar bulunmaktadır.
Şehirleşmenin refah getirerek yoksulluğu ortadan kaldıracağına ilişkin popüler bir görüş olmasına rağmen, Birleşmiş Milletler
Şehirleşmenin yoksulluğu azaltmayacağını ve eşitsizlikleri arttıracağını ileri sürmektedir. Bu bağlamda şehirleşme ile beraber 
içme suyu havzalarının daralması, istihdam yaratılması sorunu, altyapısal sorunlar ve trafik sorunu gibi pek çok konunun 
gündeme gelmesi beklenmektedir. 
Gelir: Bir pazardan bahsedebilmek için tek başına nüfus yeterli değildir. Söz konusu nüfusun belirli bir gelirle desteklenmesi
gerekir. Bu bağlamda gelir kavramı önem kazanmaya başlar. Kişi başına düşen GSMH kadar kişi başına düşen milli gelir de öneml i 
göstergelerden biridir. Çoğu zaman pek çok ülkede gelirin eşit dağıldığını söylemek mümkün değildir. Hatta bazı ülkel erde gelir 
dağılımı eşitsizliği son derece büyüktür. Bu bağlamda uluslararası pazarlamacılar için önemli bir kavram da satın alma gücü 
paritesidir. Satın alma gücü paritesi, belirli bir ülkede belirli bir birim mal veya hizmetin fiyatını bir başka ülkedeki fiyata eşitleyen 
döviz kurudur. 
Tüketim Modelleri: Belirli bir ülkeye özgü tüketim modellerini açıklayan en önemli teorilerden biri, engel kanunu’dur. Engel aile 
geliri arttıkça yiyeceğe harcanan par miktarının azalacağını, ev ve evi idame ettirecek harcamaların kabaca sabit kaldığını, buna 
karşılık, diğer mal ve hizmetlere yapılan harcamaların arttığını belirtmektedir. Ülkedeki enflasyon oranı da bireylerin satın alma 
gücünü doğrudan etkileyen etmenlerden biridir. Enflasyon arttıkça özellikle belirli ürün grupları için talep azalabilir. Tüketiciler 
duygusal kararlardan çok rasyonel ve ekonomik kararlar vermeye zorlanabilirler. 
Ödemeler Dengesi: Ülkelerin birbirleriyle ticaretlerinde nakit ödemeden, hibeye, ihraç edilen ürünlerden ithal edilen ürünlere
kadar pek çok işlem kalemi ortaya çıkar. Söz konusu tüm bu durumlar ülkeye para akışına ve ülkeden para çıkışına yol açar. Bir 
ülkenin uluslararası finansal işlemlerinin kaydını tutan hesaplar sistemine ödemeler dengesi denir. 
Döviz Kurları: Uluslararası pazarlama faaliyetleri değişik ülke paralarıyla gerçekleşir. Hedeflenen dış pazardaki para biriminin
ulusal para biriminden daha değerli olması veya daha az değerli olması bu pazarlarda faaliyet gösteren uluslararası işletmeci ler 
açısından farklı uygulamaları gündeme getirebilmektedir. İstikrarsız ekonomik yapıların bir sonucu olan istikrarsız ulusal paralar 
neticesinde, uluslararası işletmeciler Amerikan doları veya Euro gibi daha istikrarlı olan güçlü para birimleriyle çalışmayı tercih 
etmektedir. 
Döviz kurları bir ülkenin ürünlerinin dış pazarda alıcı bulmasını oldukça etkiler. Parasının değeri düşük olan ülkelerde ihracat 
ucuzlarken ithalat pahalılaşır. İhracat fiyatlarının ucuz olması dış ülkelerde talebi arttırır. 
Altyapı: Bir ülkenin altyapı olanakları o ülkede faaliyet göstermek isteyen pazarlamacılar için de oldukça önemlidir. Altyapı 
olanaklarının başında iletişim olanakları gelir. Ülkedeki telefon sayısı, medya olanakları, internet altyapısı ,işletişim ola nakları 
değerlendirilirken bakılan bazı göstergelerdendir. İletişim olanakları kadar önemli olan bir diğer konu da ulaştırma olanaklarıdır . 
Ülkedeki , karayolları, demiryolları, otobüs sayısı, lojistik altyapısı, boru hatlarının varlığı vb.. 
İklim ve Topografya: Girilecek dış pazarların coğrafi koşulları uluslararası pazarlamacıları etkiler .Bazen ÇİN, ABD gibi geniş yüz
ölçümüne sahip ülkeler içindeki farklı bölgelerde bile iklim koşulları çok farklılık gösterebilir. Ülkenin ekonomik gelişmesinde 
önemli etkilere sahipken aynı zamanda Pazar potansiyeli yaratıp yaratmamasında da etkili olabilir. 
*Latin Amerika ve Uzak doğu ülkelerinde tropikal iklimlerin varlığı bu ülkelerin diğer dünya pazarlarına tropikal meyve ve seb ze 
yetiştirip ihraç edebilmeleri için avantaj teşkil eder.
*İklim tüketim modelleri ve ihraç duyulan ürünler üzerinde belirleyici olabilir. 
*İklim koşulları ürünlerinin ambalaj ve dağıtımını da etkiler. 
Bir ülkenin nehirler, dağlar, ormanlar gibi topografik koşulları da sadece doğal kaynak oluşturmakla kalmaz aynı zamanda turizm 
için potansiyel yaratır. DÜNYA EKONOMİSİNE YÖN VEREN KURULUŞLAR: Dünya ekonomisine yön veren kuruluşların başında 1944 yılında kurulmuş 
olan Dünya Bankası gelir. Bankanın temel görevi yoksullukla mücadele etmektir. Dünya Bankası çevre koruma , özel sektörde iş 
geliştirmeyi teşvik etme, yatırımları teşvik edecek makro ekonomik çevre yaratmak için yapısal reformları teşvik etmek gibi 
amaçlarla faaliyet gösterir. 
Uluslararası ticaret için önemli olan bir diğer kurum Dünya Ticaret Örgütüdür. Dünya Ticaret Örgütü 1995’te GATT’ın devamı 
olarak gündeme gelmiş olup İşviçre’nin Cenevre kentinde yerleşik olarak faaliyet göstermektedir. 
Türkiye de Dünya Ticaret Örgütü Üyesidir. Dünya Ekonomisindeki belirleyici gücüne rağmen, Çin Dünya Ticaret Örgütüne ancak
11 aralık 2001 de ye olmuştur. Özellikle küreselleşme karşıtlarınca Dünya Ticaret Örgütü toplantıları zaman zaman farklı ülkelerin 
ve farklı çıkar gruplarının çatışan amaçları doğrultusunda protestolara sahne olmaktadır. 1945 yılında Bretton Woods Konferansı 
sonucunda kurulan Uluslararası para Fonu (IMF) Uluslararası parasal iş birliğini geliştirmek, uluslararası ticaretin dengeli bir 
şekilde gelişimin sağlamak, döviz kuru istikrarını sağlamak, çok taraflı ödemeler sisteminin tesis edilmesine yardımcı olmak, 
ödemeler dengesi zorlukları yaşayan üyelerine genel kaynaklarının geçici olarak kullanımını sağlamak, üye ülkelerinin 
ödemelerine ilişkin dengesizlikleri ve ödeme sürelerini takvime bağlayarak kısaltman gibi hedefler taşır. 
TİCARET BLOKLARI: Ticaret bloklarının temel amacı içerdiği ülkeler arasında gümrük tarife engellerini indirerek ve iş gücü ,
sermaye, teknoloji dolaşımını sağlayarak uluslararası ticareti ve bütünleşmeyi arttırmaktır. Soldan sağa doğru artan bütünleş me 
seviyelerine göre ticaret blokları 5 ana grupta incelenebilir. 
*Serbest Ticaret Anlaşması: Serbest ticaret anlaşması ticaret blokları içinde en basit olanıdır. Temel olarak, anlaşmaya imza atan
ülkeler arasında ticaretin serbestleşmesi ilkesine dayanır. Anlaşmaya imza atan ülkeler arasında mal ve hizmetler serbestçe 
dolaşırken her bir ülke anlaşma dışında kalan üçüncü ülkelere karşı kendi gümrük tarifelerini bağımsız bir şekilde belirler. 
*Gümrük Birliği : Gümrük Birliği serbest ticaret anlaşmasını da kapsayan yani üye ülkeler arasında ticaretin serbestleşmesine
olanak veren ancak bununla birlikte üçüncü ülkelere karşı ortak bir gümrük tarife sistemi getiren bir ticaret blokudur. Gümrü k 
birliğinde üçüncü ülkelere ortak gümrük tarifesi ile serbest ticaret anlaşması bir adım öteye taşınmış olur. Türkiye nin Avrupa 
Birliği ile imzalamış olduğu anlaşma Gümrük Birliği anlaşmasıdır. 
*Ortak Pazar: Ortak Pazar anlaşmaya dahil ülkeler arasında tarife engellerinin kalktığı , anlaşma dışında kalan üçüncü ülkelere 
karşı ortak bir gümrük tarifesinin uygulandığı ve büyün bunlara ilave olarak anlaşmaya taraf olan ülkeler arasında iş gücü ve 
sermaye dolaşımının serbest olduğu ticaret bloku türüdür. 
*Ekonomik Birlik: Ekonomik birlik serbest ticaret anlaşması, gümrük birliği ve ortak pazarın tüm özelliklerini , bir başka deyişle
üye ülkeler arasında gümrük tarifelerinin kaldırılması, üçüncü ülkelere karşı ortak bir gümrük tarifeler seti ve üye ülkeler arasında 
iş gücü ve sermaye hareketliliğini içerir. Büyün bunlara ilave olarak ülkelerin ekonomik kararlarında mali politikalarda 
vergilendirmede uyumlaştırma sağlanır. Avrupa Birliği ekonomik birlik için en güzel örnektir. 
*Politik Birlik: Politik birlik, ticaret bloklarının son aşaması olup yukarıda sayılan tüm koşullara ek olarak anlaşmaya imza atan
ülkelerin siyasi kararlar da ortak tutum belirlemesi anlamına gelir. Bu bağlamda en uç durumlarda ortak ordu, ortak bayrak, o rtak 
dile kadar uzanabilen bir süreçtir. 
Ticaret blokları, blok içinde ve blok dışında kalan ülke firmalarına oldukça etkiler. Her şeyden önce, ticaret blokları blok içinde
kalan ülke firmaları için geniş Pazar fırsatları sunar. Bu sayede blok içi ülke firmalarında önemli ölçek ekonomileri avantaj ı 
sağlanabilir. 
Ticaret blokları, gümrük tarifelerinin olmaması nedeniyle sağlanan maliyet tasarrufları temelinde blok içi ülkeler firmalarının blok 
dışı ülkeler yerine blok üyesi ülkelerle ticaret yaptığı, blok dışı ülke firmalarının da maliyet dezavantajı nedeniyle blok i çine 
girmemeleri nedeniyle ticaretlerinin blok dışı ülkelere kaydığı bir ortam yaratır. 
Ticaret blokları çok daha geniş bir bölgeden girdi temini sağladığı için blok içi üreticilerin maliyetlerini önemli ölçüde dü şürürken 
aynı bölgede tarifeleri kaldırdığı için önemli bir Pazar fırsatı sunmuş olur. Tüketiciler de blok içinde tarifelerin ortadan kalkmasıyla 
ürünleri daha ucuza satın alma şansına sahip olurlar. 
Korumacılık ve Yeni Korumacılık: Çağlar boyunca, ülkeler uluslararası ticaret söz konusu olduğunda, yerel işletmelerini yabancı 
firmaların rekabetinden koruma eğişimi içinde olmuşlardır. GATT ve Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumların yoğun çabalarına 
rağmen, korumacılık hareketleri yıllardan beri süregelen bir faaliyet olmuştur. Korumacılık gerekçeleri şunlardır; 
*Bebek diğer bir ifade ile yeni kurulan sanayi korunması 
*İç pazarın korunması 
*Paranın yurt içinde kalması 
*Sermaye birikiminin teşvik edilmesi
*Yaşam standartları ve reel ücretlerin sürdürülmesi
*Doğal kaynakların korunması *Düşük ücret düzeyine sahip bir ülkenin sanayileşmesinin sağlanması 
*İstihdam düzeyinin sürdürülmesi ve işsizliğin azaltılması 
*Milli savunma
*İşletme büyüklüklerinin arttırılması 
*Misilleme ve pazarlık gücünün arttırılması 
Korumacılık için en temel araç tarifelerdir. Tarifeler , ithalat üzerine konan doğrudan vergilerdir. Gü mrü k t ar if el eri 3 e a 
y rılır. 
*Spesifik Tarifeler: Belirli ürünleri ağırlığına veya miktarına bağlı olarak hesaplanır.
*Ad Valoren Tarifeler: Malın değerinin belirli bir yüzdesi olarak hesaplanır 
*Ayrımcı Tarifeler: Malın çıkış ülkesi temel alınarak hesaplanır. Daha çok siyasi ve ticari problemlerin olduğu ülkeler için 
kullanılır. 
Gümrük tarifeleri sadece yerel endüstrilere koruma sağlamaz. Aynı zamanda ülkeler için önemli bir gelir yaratır. Çoğu zaman
ülkeler arasında belirli ürünlerde tarifeler savaşı yaşanır ve ülkeler belirli ürünlerdeki tarife oranlarını arttırarak diğer ülkelere 
misilleme de bulunurlar. 
Bazen üretici firmalar ürünleri tamamlanmadan, demonte halde pazarlayarak ithalatçı ülkedeki montaj fabrikalarında bir araya
getirmek suretiyle yüksek tarifelerden kaçınmış olurlar. 
Özellikle ticaret bloklarının yaygınlaşması ile tarifelerle korumacılık önemini kaybetmeye başlamıştır. Tarife dışı engeller, tarifeler 
dışında dış ticareti engelleyen her türlü engeldir. Kotalar , sağlık ve güvenlik yönetmelikleri, standartlar başlıca tarife dışı engeller 
arasında sayılabilir. Bunların en önemlilerinden biri olan kotalar belirli bir ülkeye girecek mal miktarının sınırlanmasıdır. Bu 
sayede ülkeye yerel üreticileri rahatsız etmeyecek ölçüde ürün girişi sağlanır. Bir diğer ticaret engelleyici araç gönüllü ihracat 
kısıtlamalarıdır. 
Kotalar gibi açık ve belli tarife dışı engellere ilave olarak pek çok görünmez tarife dışı engelden de bahsetmek mümkündür. 
Ülkelerin gümrük tarifeleri dışında yapmış oldukları her türlü tarife dışı korumacılık faaliyetine yeni korumacılık adı verilmektedir. 
Bazen bu tür tarife dışı engeller çok ileri noktalara kadar gidebilmektedir. Örneğin gümrük kapılarında kasıtlı olarak yetersiz 
sayıda eleman veya eli ağır elemanları çalıştırarak işleri yavaşlatmak, ürünlerin ülkeye girişlerini sınırlı sayıda gümrük kapısından 
kabul etmek gibi uygulamalar zaman zaman uygulanan tarife dışı engeller arasında yer almaktadır. 
Read more