2014 12. Sınıf Dil ve Anlatım Sayfa 10 - 23 etkinlikleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2014 12. Sınıf Dil ve Anlatım Sayfa 10 - 23 etkinlikleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2013 - 2014 12. Sınıf Dil ve Anlatım Sayfa 10 - 23 Soruları ve Cevapları ( EkoYay Yayınları )

1. ÜNİTE- SANMAT METİNLERİNİN AYIRICI ÖZELLİKLERİ

ÖN HAZIRLIK
1. sanatın insan yaşamındaki etkisini araştırınız.
Sanat için, insana özgü duyguların, düşüncelerin türlü araç ve gerçlerle anlatımı, dışa vurumudur diyebiliriz. Güzellikler sanatla yaratılır. Yaşamı yüceltmek, daha anlamlı kılmak sanatla olanaklıdır. Sanat insana yaşamının her kesiminde güç ve zevk verebilir.
Sanat, "insandaki estetik yanın irdelenmesi, algılanması, duyumsanması, sorgulanması ve insan nesne arasındaki güzele varma çabasıdır" biçiminde tanımlanabilir. Sanat toplumsal değişmeleri kolaylaştırır; bireylerin anlama, düşünme, algılama, yetilerini açık tutar, duygusal yanlarını harekete geçirir. Sanat aynı zamanda evrensel bir dildir.
2. Gezi yasızı, anı, makale, deneme, köşe yazısı, fabl, hikaye, roman, eleştiri türlerinde yazılmış metinler bularak bu metinleri okuyunuz. beğendiğiniz metinleri sınıfa getiriniz.
c...............
Gezi yazısı örneği:                               Beş Şehir’den…
“Erzurum, Türk tarihine, Türk coğrafyasına 1945 metreden bakar. Şehrin macerası düşünülürse, bu yükseklik daima göz önünde tutulması gereken bir şey olur. Malazgirt Zaferi’nin açtığı gedikten yeni vatana giren cetlerimizin ilk fethettikleri büyük merkezî şehirlerden biridir.



Tarihimizin ikinci dönüm yerinde, Millî Mücadele’nin ilk temeli gene Erzurum’da atılır. Her şeye rağmen hür ve müstakil yaşamak iradesi ilkin bu kartal yuvasında kanatlanır. Atatürk Erzurum’dan işe başlar.Tıpkı ilk fatihler gibi oradan Anadolu’nun içine doğru yürür; oradan başlayarak yurdumuzu ve milletimizin tarihi hakları adına yeni baştan fethederiz.

Bu iki hadise arasında iki imparatorluk tarihi, bu tarihin acı, tatlı bir yığın tecrübesi içinde meydana gelmiş bir cemiyet ruhu, bir millet terbiyesi, bir hayat görüşü, bir zevk, bir sanat anlayışı kısacası, dünkü, bugünkü çehrelerimizle biz varız. Onun içindir ki Erzurum Kalesi’ni gezerken gözümüm önünde olan şeylerden çok başkalarını görür gibiydim. Sanki vatana çatısından bakıyordum.

Bu çok güzel bir gündü, ilk önce camileri, başı boş dolaşmıştık. Yolda karşılaştığımız tanıdıklarla durup konuşuyor, her açık dükkâna bir kere uğruyorduk. Kendimi yirmi yıl önce, Erzurum’da lisede edebiyat muallimi olduğum zamana dönmüş sandım.

Nihayet Kale’ye çıktık. Tepesi uçtuğu için Tepsi Minare denen eski Selçuk Kulesi’nden, 1916 Şubatı’nda ordusunun ricatini temin için çocuğu, kadını sipere koşan destanî şehri seyre başladık. Önümüzde henüz sararmaya yüz tutmuş ekinleriyle emsalsiz bir panorama dalgalanıyordu. Doğu, cenupdoğu tarafında çıplak dağlar biter bitmez, küçük köyleriyle, ağaçlık su başlarıyla, enginliğiyle ova başlıyordu. Daha uzakta, Anadolu’nun şiir, gurbet kaynağı olan, halkımızın duyuşundaki o keskin hüznün belki de sırrını veren dağlar vardı. Günün büyük kısmını orada geçirdik. Sonra şehrin ovaya karıştığı yerde, Belediye Bahçesi’nin biraz ötesindeki yeni bir ilk okul binasına girdik. Erzurum taşı dururken çimentonun kullanılmasını bir türlü aklım almaz. Betonun getirdiği bir yığın kolaylık meydanda. Fakat bu kolaylıklar bazen de mimarinin aleyhinde oluyor. Hele mahallî rengi bozuyor. Erzurum taşı, Ankara taşı gibi çok kullanışlı. Her girdiği yere abide asilliği veren bir mimarî malzemesidir.

İlk okul şirin, konforlu. Yirmi yıl önce gördüğüm yapıların hiçbirine benzemiyor. Bütün ovayı ayağımızın altına seren taraçasında, emsalsiz bir gurup karşısında çaylarımızı içtik. Güneş, bulutsuz, dümdüz bir gökte, olduğumuz yerden daha yassılaşmış, ovaya karışmış görünen Kop Dağı ile Balkaya’nın arasına inmeye hazırlanıyordu. Ne gökyüzü kızarmış, ne güneşin rengi değişmişti; hafif bir sarılıktan başka hiçbir batı alameti yoktu. Bütün değişiklik ovada idi.

ilkin dağların etekleri gümüş bir zırha benzeyen bir çizgiyle ovadan ayrıldı. Sonra düştüğü yerde sanki külçelenen bir aydınlık, bendi yıkılmış bir su gibi, bütün ovayı kapladı, toprağın, ekinin rengini sildi. Gözümün önünde sadece ışıktan bir göl meydana gelmişti. Bütün ova billur döşenmiş gibi parlıyordu. Dağlar, bu cilalı satıh üzerinde yüzer gibiydiler. Güneş, batacağı yere iyice yaklaşınca, ovanın şurasından burasından kalkan tozlar, bu gölün üstünde altın yelkenler gibi sallanmaya başladılar. Bu bir akşam saati değil, tek bir rengin türlü perdeleri üzerinde toplanan bir masal musikisiydi. Zaten güneş o kadar sakin, o kadar hareketsiz bir halde alçalıyordu ki dikkatimiz ister istemez gözlerimizden ziyade kulaklarımızda toplanmıştı. Hepimizde çok derin, çok esrarlı bir şeyi, eşyanın kendi diliyle yaptığı büyük bir duayı dinler gibi bir hâl vardı. Sonra bu billur aynanın üstünde, kendi parıltısından daha koyu ışık nehirleri taşmaya başladı. Nihayet güneş iki dağın arasında kaybolacağı zaman, son bir ışık, olduğumuz yere kadar uzandı. Toprak derin derin ürperdi. Ova yavaş yavaş saf gümüşten erimiş altın rengine, ondan da akşam saatlerinin esmerliğine geçti.
O gece Erzurum’dan ayrılıyorduk. Biz trene binmek için yola çıktığımız saatte 3 Temmuz 1919 şehri 30 Ağustos zaferini kutluyordu.
Ahmet Hamdi TANPINAR
 Anı yazısı örneği :                                                
                                    Çankkale Savaşı Anıları
... En büyük bela sineklerdi. Milyonlarca sinek vardı. Siperin bir yanı kara bir kütleyle kaplıydı. Açtığın her şey, örneğin bir teneke et, bir anda sineklerle örtülürdü. Bir kutu reçel bulacak kadar talihliysen açtığında önce sinekler dalardı içine. Sinekler ağzının çevresinde, yaralarının, çıbanlarının üzerindeydi. Vücudunun bir yerini açtığında hemen sineklerle kaplanırdı. Bu gerçek bir lanetti. (Er Harold Broughton) Çanakkale Savaşı Anıları ... Ateşe başladıklarında ödüm patladı. Şarapnel dolu gibi yağıyordu. Hemen cepheye gitmemiz gerekiyordu ve orada kurşunlar gerçekten uçuşmaya başladı. Korkmadığını söyleyen yalancıdır! George Washington başının üstünden uçuşan kurşun vızıltısından hoşlandığını söylemişti -ama o benim savaşımda değildi! (Deniz eri Joe Murray) ... Köy korkunç bir tuzaktı. Her ev ve her köşebaşı keskin nişancılarla doluydu ve sokakta bir görünmek kafana kurşun yemek için yeterliydi...O köyde çok asker ve subay kaybettik. Düşman hiç görünmüyordu, görünen tek şey sadece bizimkilerin orada burada yere devrilmeleriydi. Bir evde keskin nişancı ararken tabancamla bir Türk öldürdüm ama bu arada az daha, önce ben ölüyordum. (Teğmen Guy Nightingale)

3. Edebi gerçeklik kavramını araştırınız.
c... Yazar içinde yaşadığı gerçekten yola çıkarak eserini oluşturur. Ancak yaşanan doğal gerçeklik olduğu gibi değil, edebiyatın kuralları içinde esere yansır. Yani sanatçı doğal gerçekliği konu olarak ele alıp yeni bir gerçeklik içinde tekrar şekillendirir, kurgular; buna edebi gerçeklik denir.
Bir edebî eserin temel özelliklerinden biri de sanatçının, eserinde meydana getirdiği dünyadır. Edebî eserde dış dünya, insan ve insana özgü özellikler kurmaca yoluyla dile getirilir. Bununla birlikte edebî eserlerde oluşturulan bu dünya tamamen hayalî değildir. Yani dış dünya dediğimiz gerçek dünya ile bağlantılıdır. Fakat gerçeğin tıpatıp aynısı da değildir.
4. Namık Kemal'in  " Vatan yahut Silistre" adlı eserinin temasını ve konusunu araştırınız.
Konu
Olaylar 1853 yılında Osmanlı Devleti ve Rusya arasında başlayan Kırım Savaşı'nda gönüllü olarak orduya katılan İslam Bey ile onun peşinden Silistre’ye giden Zekiye adlı genç kızın aşkı etrafında gelişir. Silistre Kalesi, 15 Mayıs 1854’te Rus ordusu tarafından kuşatılmıştır. İmparatorluğun her yerinden gelen gönüllüler kaleyi savunmaktadır. Zekiye, erkek giysileri giyip Adem ismi ile gönüllülerin arasına karışır. İslam Bey yaralandığında ona bakar. İslam Bey, yaralı olmasına rağmen yanında Zekiye ile birlikte düşman cephanesini ateşlemeye gider. Kuşatma, haftalar boyu süren yoğun saldırılardan sonra Müslüman askerlerin kahramanca direnişi sayesinde kaldırılır. Döndüklerinde kuşatmanın kaldırıldığını gören Zekiye ile İslam Bey bu mutluluk içinde yapılan düğünle evlenir.
Tema: Vatan sevgisi

HAZIRLIK
1. Ramon ave tiyatro türünde yazılmış metinleri okumaktan hoşlanıyorum. Çünkü roman okuma insana birikim kazandırıyor. ufkunu açıyor, ifade yataneğini geliştiriyor.
2. ..................
3.Saantın amacı öğreticilik değildir, estetik zevk kazandırmadır. sanat metni öncelikli olarak estetik zevk uyandırma amaçlı olmalı, eğiticilik yönü ikinci planda olmalıdır.
4. Sanat için, insana özgü duyguların, düşüncelerin türlü araç ve gerçlerle anlatımı, dışa vurumudur diyebiliriz. Güzellikler sanatla yaratılır. Yaşamı yüceltmek, daha anlamlı kılmak sanatla olanaklıdır. Sanat insana yaşamının her kesiminde güç ve zevk verebilir.
Sanat, "insandaki estetik yanın irdelenmesi, algılanması, duyumsanması, sorgulanması ve insan nesne arasındaki güzele varma çabasıdır" biçiminde tanımlanabilir. Sanat toplumsal değişmeleri kolaylaştırır; bireylerin anlama, düşünme, algılama, yetilerini açık tutar, duygusal yanlarını harekete geçirir. Sanat aynı zamanda evrensel bir dildir.

SAYFA  12    İNCELEME
ETKİNLİK1
C.1 Her üç metinde sanat yapmak amacı ile yazılmış metinlerdir.
ETKİNLİK2......................
ETKİNLİK 3. Nikbinlik adlı şiirin teması: umut;   Mesut Ninni adlı şiirin teması: Çocukluk günlerine duyulan özlem;   Serenad adlı şiirin teması: Aşk
ETKİNLİK4.  Nikbinlik adlı şiir modern şiir geleneğine göre, Mesut Ninni, biçim olarak divan edebiyatı beyit geleneği muhteva olarak modern şiir geleneiğine göre, Serenad adlı şiir Halk edebiyatı şiir geleneğine göre yazılmış.
etkinlik5. her şiir okuyan kişiye göre değişik anlamlar kazanabilir. bunda okuyanın ruh hali , bilgi birikimi, sanat anlayışı, yaşam biçimi etkili olur.
ETKİNLİK 6. Nikbinlik adlı şiirin teması: umut;   Mesut Ninni adlı şiirin teması: Çocukluk günlerine duyulan özlem;   Serenad adlı şiirin teması: Aşk. üç metnin iletisi de açık değildir. sanat metinleri sezdirme yoluyla mesaj iletir.
ETKİNLİK 7. Nikbinlik adlı şiir yazıldığı dmnemin zihniyetini yansıtmaktadır. bu şiirde toplumsal gerçekçi şiir anlayışının yansımalarıonı görüyoruz. şiir hem biçim hem muhteva olarak toplumsal gerçekçi şiir anlayışını yansıtmaktadır.
ETKİNLİK 8. üç şiirde de dil sanatsal(şiirsel) işlevde kullanılmıştır.
ETKİNLİK 9.   Her şiir insanı konu edinir. var olan yaşamdan izler taşır fakat bu günlük hayatta yaşanan gerçeklikle birebir aynı değildir. şiirsel gerçeklik kurgudur.
ETKİNLİK 10. Coşku ve Heyecana Bağlı AnlatımIN Özellikleri
A.Lirik anlatımda dil "heyecana bağlı işlev" de kullanılır.
B.Coşku ve heyecana bağlı anlatım daha çok şiir roman hikâye tiyatro türlerinde kullanılır.
C.Öyküleyici anlatımda bir olay ve durumun anlatılması; betimleyici anlatımda kişi durum ve varlıkların betimlenmesi; lirik anlatımda ise duyguların ifade edilmesi esastır.
D. Coşku ve heyecana bağlı anlatımlarda kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.
E.Öyküleyici anlatımlarda olay ve durumlar anlatılırken duygusal düşünceler katılmaz. Coşku ve heyecana bağlı anlatımda duygular ve içinde bulunulan ruh hali yansıtılır.
 ETKİNLİK 11.  Zaman adlı metnin göndergesi zaman kavramı konusunda insanı düşündürmek. Felsefi metinlerin yazılış amacı ise düşündürmektir. metnin yazılış amacı ile göndergesi arasında bir ilişki vardır. düşünce yazılarında ileti daha açık bir şekilde ortaya konur. Şiirlerde ise ileti açıkça verilmemiştir.
ETKİNLİK12. Birinci paragraf giriş bölümü, ikinci paragraftan son paragrafa kadar olan kısım gelişme,   son paragraf da sonuç paragrafıdır.
ETKİNLİK 13. Zaman adlı metinde dil göndergesel işlevde kullanılmıştır. bu metinde sözcükler daha çok gerçek ve yan anlamıyla kullanılmıştır. dilin şiirsel işlevinde ise sözcükler daha çok mecaz anlamlarıyla kullanılır.
sayfa16-17-18,
14. etkinlik:   HARİKA ÇOCUK
Giriş: Yazarın birhanda çalışan arkadaşını ziyarete  gitmesi ve orada bir çocukla karşılaşması.
Gelişme: Yazarla çocuk arasında geçen konuşmalar.Çocuğun torna tesviye işimnde çaılşması.
Sonuç: Ustanın gelmesi yle çocuğun  işine dönmesi, yazarın camın arkasından onu seyretmesi
Kişiler:  Ayhan(çocuk), Yazar, yazarın arkadaşı. Ateş Ali.
Yer: Sefer tasına benzeyen bir handa küçük bir matbaa atölyesi.
Zaman: Bir gündüz vakti, tam belli değil.
Anlatıcı: Yazarın kendisi.
Yazarın bakış açısı: Kahraman anlatıcı bakış açısı kullanılmış. I. tekil şahıs anlatım var.
Olay örgüsü:
 * Yazarın arkadaşını ziyarete gitmesi.
*  Büyükçe bir tahta sandığın içinde domates ekmek yiyen çocuğu görmesi.
*Çocuğun ona kimi aradığını sorması.
* Yazarla çocuk arasında geçen konuşmalar.
* Çocuğun annesini ve babsını kaybedişini anlatması.
* çocuğun kaptan olmak istediğini anlatması.
* Çocuğun Ateş Ali arkadaşlıklarını anlatması.
* Çocukla yazarın değişik konulardan konuşmaları
* Ustanın gelmesi
* Çocuğun işinin başına gitmesi.
Çatışma. Oyun oynaması gereken çocukların çalışmaları.
Tema: Küçük yaşta ailesini geçindirmek zorunda olan çocukların dramı
Etkinlik 15:Harika Çocuk sanat yapmak amacıyla yazılmış bir metindir. zaman adlı metin ise düşündürmek amacıyla yazılmıştır.
Etkinlik 16. Küçük yaşta ailesini geçindirmek zorunda olan çocukların dramı. bu ileti doğrudan değil sezdirme yoluyla verilmiştir. sanat metinlerinde ileti doğrudan değil sezdirme yoluyla okuyucuya ulaştırılır.
Etkinlik17: Sanat metinlerinde amaç okuyucuda estetik zevk ve heyecan uyandırmadır. diğer metinlerde ise bilgilendirmek, öğretmek amaçlanır.
Etkinlik 18:Harika Çocuk adlı metinde insana özgü gerçeklik edebiyatın kurmacası içinde ele alınarak yeniden kurgulanmış ve okuyucuya sunulmuştur.
Etkinlik 19:Harika Çocuk adlı metin yaşanılan dönemin zihniyetini yansıtmaktadır. eserin yazıldıuğı dönemde küçük yaşta çok zor işlerde çalışmak zorunda kalan çocukların varlığından bahsedilir. bu Cumhuriyet Devri Türk edebiyatı geleneğinin özelliklerini yansıtır.
Etkinlik 20:Metninn yazıldığı dönemde ekenomik sıkıntıların olduğu, küçük yaşta çocukların ağır işlerde çalıştığı, matbaa gibi, modern makinaların kullanıldığını öğreniyoruz.
Etkinlik 21.Harika çocuk adlı metinde anlatıcı yazarın kendisidir. buna kahraman anlatıcı denir. Yzar olayın içindedir. Zaman adlı metinde ise  anlatıcı oalyın içinde değildir. daha çok düşünceler üzerinde yoğunlaşılmıştır. şahıs ön planda değildir. Harika Çocuk adlı metinde dil sanatsal işlevde kullanılmıştır.
Etkinlik 22.
1) öğretici metin
- bilgi vermek amacıyla yazılır.
- kesinlik vardır.
- uslüp kaygısı yoktur.
- açıklayıcı, tamamlayıcı gibi anlatım türleri kullanılır.
- söz sanatları kullanılmaz.
- dil göndergesel işlevindedir.
2) sanatsal metin
- estetik zevk ve duygu vermek amacıyla yazılır.
- kesinlik yoktur.
- öznel bir bilgidir.
- uslüp kaygısı vardır.
- betimleyici ve öyküleyici gibi anlatım türleri vardır.
- söz sanatları kullanılır.
- dil sanatsal işlevindedir.

sayfa21.   ÖLÇME DEĞERLENDİRME
A:  Aşağıdak,i cümlelerin sonuna yargılar doğru ise D yanlış ise Y yazınız.
Y
D
Y
D
D
D
B.: Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri doldurunuz.
* Sanat metinleri temel ifede şekilleri bakımından anlatmaya bağlı, göstermeye bağlıve coşku ve heyecana bağlı metinler olmak üzere üçe ayrılır.
* Sanat metinlerinde dil sanatsal işleviyle kullanılır.
* Güzel sanatlar kullandıkları malzemeye göre görsel , işitsel ve dramatik sanatlar şeklinde gruplandırılır.
* Anlatmaya bağlı metinlerin yapısını oluşturan ögeler.   olayörgüsü , zaman, mekan ve kişilerdir.
* Şiirin yapısını anlam ve biçim kaynaşmasından oluşan birimler oluşturur.

C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız:
1.  D şiir cümlesi
2. E bilgi verme amacı gütmesi
3. E okur, okuduğu metne eleştirel gözle bakmalıdır.
4.  A. betimleme ( fakat aynı zamanda öyküleyici analtımda vardır)

. Ç. Aşağıdaki soruları sözlü olarak cevaplayınız.
1. Altı çizili cümlede var olan gerçeklik ile kurmaca gerçekliğin aynı olmadığını, okurun eseri okurken gerçek dünyadan kendini soyutladığı vurgulanmıştır.
2. sanatın toplum hayatı açısından  önemi
Sanat için, insana özgü duyguların, düşüncelerin türlü araç ve gerçlerle anlatımı, dışa vurumudur diyebiliriz. Güzellikler sanatla yaratılır. Yaşamı yüceltmek, daha anlamlı kılmak sanatla olanaklıdır. Sanat insana yaşamının her kesiminde güç ve zevk verebilir.

Sanat, "insandaki estetik yanın irdelenmesi, algılanması, duyumsanması, sorgulanması ve insan nesne arasındaki güzele varma çabasıdır" biçiminde tanımlanabilir. Sanat toplumsal değişmeleri kolaylaştırır; bireylerin anlama, düşünme, algılama, yetilerini açık tutar, duygusal yanlarını harekete geçirir. Sanat aynı zamanda evrensel bir dildir.

Çağımızın sınırsız ve hızlı değişkenliğine, sonsuz istek ve beklentilerine, gerek ayak uydurabilmek, gerek onda olumsuz bulduğumuz yönelme ve olgulara karşı gereken savaşımı verebilmek için, çok yönlü, çok boyutlu vé demokratik düşünmeyi öğrenmek gerekir. Doğru toplumsallaşmayı gerçekleştirebilmek, yetişen kuşaklara bu değerleri kazandırabilmek, öğretebilmek ve her yeni kuşağın bir öncekini aşması gerektiğini kavratabilmek için her türlü eğitim ve öğretim yönteminin yeniden ele alınması gereklidir. Bu yeni yöntemler çok yönlü, çok boyutlu, sürekli yenilikler içeren ve yaratıcılığı destekleyen yöntemler olmalıdır. Böyle olunca sanat eğitiminin de eh geniş, en zengin kapsamıyla bu yeni anlayış içerisinde yer alması gerekir

SAYFA 23.
                                       ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI
 A:  Aşağıdak,i cümlelerin sonuna yargılar doğru ise D yanlış ise Y yazınız.
Y
D
D
Y

B.: Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri doldurunuz.
*  Sanat metinlerinin amacı insanda estetik zevk ve heyecan uyandırmadır.
* Sanat metinlerinde sözcükler çoğunlukla mecazanlamda kullanılır.
* Masal, hikaye, roman anlatmaya bağlı sanat  metinleri  içinde yer alır.

C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız:
1. C. Sanat metinleri öğretmeyi amaçlar.
2.E . Nesnel anlatım kullandığı.
3. C . Betimleme
4. B. öyküleme

5. A. Açıklık
Read more