12.SINIFLAR TÜRK
EDEBİYATI DERSİ III. YAZILI SORULARIDIR
Adı,
Soyadı:
Sınıf,
no:
- Aşağıda sizler için yazdığım bir şiir var. Şiirdeki her dörtlük Türk edebiyatından bir şair ya da yazarla ilgili ipuçları veriyor. Bu ipuçlarını değerlendirerek dörtlüklerdeki boşluklara tanıtılan şair ya da yazarın ismini yazınız. (30 p)
YAZARLAR
VE ŞAİRLER RESMİ GEÇİDİ
Kendi
kendini yetiştirdi gazete ve dergilerde yazarak
Mahşer,
Sözde Kızlar, Yalnızız, Canan, Şimşek
Fıkra,
deneme, makale, roman yazdı birçok defa
Nam-ı
diğer ayaklı ansiklopedidir, o ………………
Hece
ölçüsüyle yazan hecenin beş atlısından biridir.
…………………… şiirin
yanında tiyatroda da iyidir.
Türkçeyi
sade, akıcı ve güzel bir biçimde kullanmış,
Akından
Akına, Aşıklar Yolu’nu bizlere yazmış.
…………………….
Denince akla gelir toplumcu şiir,
Şiirleri
sosyalist gerçekçi bir kavganın ürünüdür.
835
Satır, Portreler, Kurtuluş Savaşı Destanı,
Moskova’da
ölen şair bizim için güzel şiirler yazdı.
Üsküp’te
doğdu, Ahmet Agâh’tır şairin asıl adı.
Şiirde
milli tarih temaları işleyerek yaptı namı.
…………………….
yazdı saf şiirin cazibesiyle
Bazı
eserleri: Rubailer, Eski Şiirin Rüzgârıyla.
Güçlü
bir gözlemciliğe dayanan realizm,
Onun
güzel eserlerinde bulunur her daim.
Damga,
Dudaktan Kalbe, Leyla ile Mecnun
Maarif
müfettişi romancı ………………………..
Beş
hececilerin en kabiliyetli, en lirik şairi,
İlk
eserleri: Gönülden Gönüle, Şarkın Sultanları
Akıncı
Türküleri, Zindan Duvarları, Suda Halkalar.
………………….’in
şiirler insanı gönülden yakalar.
Kudret
ÇİÇEK
- Sürrealizmle Garip akımının ortak noktaları nelerdir? (10p)
- Garip akımının özelliklerini maddeler halinde yazınız. (20p)
- Yedi Meşale akımına mensup şairlerin adını yazınız. Bu şairlerden Ziya Osman Saba hakkında bilgi veriniz. (5+5: 10p)
- “Paul Valery’nin şiirde dili her şeyin Üstünde tutan görüşünden hareketle ortaya çıkan şiir anlayışıdır. Milli Edebiyat yıllarında gerek. Batı edebiyatından gerek divân şiirinin biçimci yapısından etkilenen Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Haşim ‘in temsil ettiği bu anlayış Cumhuriyet döneminde etkili olmuştur.”
Yukarıda
bahsedilen akımın adını yazınız.(10p)
……………………………………………………………………………………………………………..
- SANAT
Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek
Bizim diyarımız da bin bir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek,
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar.
Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da
Gezersin kırk asırlık bir mabedin içini.
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini...
Sen raksına dalarken için titrer derinden
Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin;
Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin.
Fırtınayı andıran orkestra sesleri
Bir ürperiş getirir senin sinirlerine;
Iztırab çekenlerin acıklı nefesleri
Bizde geçer en hazin bir musikî yerine!
Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun
Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini ;
Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini...
Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken,
Söylenmemiş bir masal gibi Anadolu`muz....
Arkadaş! Biz bu yolda türküler tuttururken,
Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz....
FARUK
NAFİZ ÇAMLIBEL
Yukarıda
verilen Sanat şiirinin ilk dört kıtasının kısa açıklamasını
yapınız. (5+5+5+5:20p)
CEVAPLAR
- Aşağıda sizler için yazdığım bir şiir var. Şiirdeki her dörtlük Türk edebiyatından bir şair ya da yazarla ilgili ipuçları veriyor. Bu ipuçlarını değerlendirerek dörtlüklerdeki boşluklara tanıtılan şair ya da yazarın ismini yazınız. (30 p)
YAZARLAR
VE ŞAİRLER RESMİ GEÇİDİ
Kendi
kendini yetiştirdi gazete ve dergilerde yazarak
Mahşer,
Sözde Kızlar, Yalnızız, Canan, Şimşek
Fıkra,
deneme, makale, roman yazdı birçok defa
Nam-ı
diğer ayaklı ansiklopedidir, o Peyami
Safa
Hece
ölçüsüyle yazan hecenin beş atlısından biridir.
Yusuf
Ziya Ortaç şiirin
yanında tiyatroda da iyidir.
Türkçeyi
sade, akıcı ve güzel bir biçimde kullanmış,
Akından
Akına, Aşıklar Yolu, Yanardağ’ı bizlere yazmış.
Nazım
Hikmet Ran Denince
akla gelir toplumcu şiir,
Şiirleri
sosyalist gerçekçi bir kavganın ürünüdür.
835
Satır, Portreler, Kurtuluş Savaşı Destanı,
Moskova’da
ölen şair bizim için güzel şiirler yazdı.
Üsküp’te
doğdu, Ahmet Agâh’tır asıl adı.
Milli
tarih temaları işleyerek yaptı namı.
Yahya
Kemal Beyatlı
yazdı saf şiirin cazibesiyle
Bazı
eserleri: Rubailer, eski şiirin rüzgârıyla.
Güçlü
bir gözlemciliğe dayanan realizm,
Onun
güzel eserlerinde bulunur her daim.
Damga,
Dudaktan Kalbe, Leyla ile Mecnun
Maarif
müfettişi romancı Reşat
Nuri Güntekin
Beş
hececilerin en kabiliyetli, en lirik şairi,
İlk
eserleri: Gönülden Gönüle, Şarkın Sultanları
Akıncı
Türküleri, Zindan Duvarları, Suda Halkalar.
Faruk
Nafiz Çamlıbel’in
şiirler insanı gönülden yakalar.
Kudret
ÇİÇEK
- Sürrealizmle Garip akımının ortak noktaları nelerdir?
- Sürrealistiler de Garipçiler de mizah ve alaya önem verirler.
- Sürrealistler de Garipçiler de kendilerinden önceki edebî akımların karşısındadır.
- Yüzyıllar boyunca geliştirip işlenen, gelenekleşmiş bütün sanat/edebiyat kurallarına karşıdırlar ve onlarla da alay ederler.
- İki akımın sanatçılarında da ferdî bir üslûp endişesi yoktur. Bu konuda büyük sanatkârlara özenmekten ısrarla kaçınırlar.
- Sürrealistlerde ve Garipçilerde dikkati çeken bir başka husus, çocukluğa dönüş, çocukluk dönemine özlemdir. Zira çocukluk, insan hayatının en hür, en serbest, en gerçekçi dönemidir.
- 1-Vezin ve kafiyeye karşı çıkmışlardır.
2-Günlük konuşma dilini şiire uygulamaya çalışmışlardır.
3-Mecaza,süse ve suniliğe karşı çıkıp;yalnızlığa önem verdiler.
4-Halk şiirinin anlatım ve deneyimlerinden faydalandılar.
5-O güne kadar şiirimizde kullanılmayan bir takım sözcükleri kullandılar.
6-Sıradan insanlar şiire konu olmuştur.
7-Yaşama sevinçlerini fazlasıyla şiire yansıtmışlardır.
8-Kaynağını batı şiirinden alan Garip akımı eskiye ait olan her şeyin karşısında
olup özellikle şairane söyleyişin karşısında olmuşlardır.
9-Şiirde söz ve anlam oyunları bırakılmıştır.
- Bu topluluğu oluşturan sanatçılar şunlardır:
Kenan Hulusi Koray, Cevdet Kudret Solok, Muammer Lütfı, Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir Kocatürk, Ziya Osman Saba
Sanatçı,
şiirlerinde
çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, ev - aile sevgisi, yoksul
yaşamlara karşı utanç duyma ve acıma, Allah'a kulluk, kadere
boyun eğiş, küçük mutluluklarla yetinme, ölümün yakınlığı,
öte dünya özlemi gibi bireysel konuları işler.
Dili
gayet sade ve açıktır. 1940'a kadar hece ölçüsünü kullanmış,
bu dönemden sonra serbest şiirler de yazmıştır.
Şiirlerini
Sebil ve
Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak
adlarıyla kitaplaştırmıştır.
Bunun
yanında hikaye kitapları yazmış ve Goncourt Kardeşlerden roman
çevirileri de yapmıştır.
- Öz (Saf) şiir
- 1. Dörtlük: Sanat üretiminin batıya özgü olmadığı düşüncesi: “Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek, / Bizim diyârımız da binbir baharı saklar!” Burada “senin gezdiğin bahçe”, Batı dünyasıdır. “çiçeğin açması” ise değişik türde sanat üretimidir. “Bizim diyarınız” Anadolu, “binbir bahar” ise Anadolu Türkünün uzun tarihi boyunca üretmiş olduğu masal, hikâye, türkü, mani, atasözü gibi çok zengin sanat ve kültür birikimidir.
2.Dörtlük:
Her milletin ürettiği sanatın kendisi için anlamlı olduğu
düşüncesi. “Sen kubbesinde ince bir mozaik arar da / Gezersin
kırk asırlık bir mabedin içini. / Bizi sarsar bir sülüs yazı
görsek duvarda, / Bize heyecan verir bir parça yeşil çini…”
Batılı ya da batı taklitçisi, Anadolu’da Türk-İslâm
varlığından önceki dönemlerden kalma Hıristiyan mabetlerinin ve
değişik sanat eserlerinin estetik ve sanatsal incelikleri ve
değerleriyle ilgilenir.
3.Dörtlük:
Gösteri
sanatlarındaki fark: “Sen raksına dalarken için titrer derinden
/ Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin; / Bizim de kalbimizi
kımıldatır yerinden / Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir
zeybeğin.”. Burada şair, batı ve Türk toplumları arasında var
olan gösteri sanatlarındaki farka yer veriyor. “çiçekli bir
sahnedeki beyaz kelebek”, düzenlenmiş, kapalı bir sahne
mekânında raks eden balerin ve balettir. Batı ürünü olan bale
sanatı, belli hafif figürlere, adım atışlara, çoğunlukla sahne
düzenine ve müziğe dayalı gösteri türüdür. Yine bu da
aristokrat bir sanattır. Teknolojik medeniyette ilerlemiş kentli
burjuva toplumunun izlediği ve zevk aldığı bir sanat türüdür.
“Biz” ise bundan değil, dağ gibi bir zeybeğin toprağa diz
vuruşundan heyecan duyarız. Zeybek, Ege yöresine özgü bir müzik
veya oyun türüdür. Aynı zamanda Batı Anadolu efesine verilen bir
isimdir. Burada ayrıca bir başka temel farka yer veriliyor. O da
şudur: Zeybek, aynı zamanda Millî Mücadelemizi temsil eden
figürlerden biridir. Ülkemizi işgal eden ve bizi esir etmek
isteyen emperyalist batılı işgal güçlerine karşı şanlı
direnişi gerçekleştiren kuvvetlerimizin bir kısmı zeybektir.
Zeybek oyunu bu bağlamda yiğitliği, cesareti, kararlılığı,
direnişi çağrıştırır. Biz ülkemizi düşman işgalinden
kurtaran yani o dönem için güncel temel bir ihtiyacımıza cevap
veren bir faaliyetten ve bu faaliyetin çağrışımlarından heyecan
duyarken millî davaya, millî meselelere karşı duyarsız kimseler,
emperyalistlerle aynı safta yer almayı, onların zevkini paylaşmayı
marifet bilirler.
4.
Dörtlük: Temel
ihtiyaçlarla boğuşan millete karşı duyarsızlık: “Fırtınayı
andıran orkestra sesleri / Bir ürperiş getirir senin sinirlerine,
/ Istırap çekenlerin acıklı nefesleri / Bizde geçer en hazin bir
musikî yerine!” Anadolu Türkü Balkan Savaşları, Birinci Dünya
Savaşı, Millî Mücadele gibi uzun süren ve her şeyi tüketen,
bitiren savaşlardan bitkin bir hâlde çıkmış. Elinde avucunda
bir şey kalmamış. Ülkesi yerle bir olmuş. Hayatını sürdürecek
en temel ihtiyaçlarını giderme konusunda sıkıntılarla mücadele
hâlindedir. Günlük olarak karnını doyurma derdine düşmüştür.
Bu ortamda Batının burjuva sanatlarından biri olan orkestra yani
yaylı, üflemeli ve vurmalı çalgılar topluluğundan zevk almak,
aç insanlar karşısında vur patlasın çal oynasın kayıtsızlığı
içinde eğlenmektir. Millî sanat, sömürgeci zalimleri eğlendirmek
için değil, milletin temel ve öncelikli ihtiyaçlarına karşılık
olabilecek şekilde üretilmelidir. Burada ayrıca Batı sanatıyla
Türk sanatı arasındaki bir farka yer veriliyor. Batı kaynaklı
orkestra, topluca Türk-İslâm dünyasına kılıçlı, zırhlı,
gürzlü, şakırtılı, velveleli büyük gürültülerle saldıran
haçlı sürülerini çağrıştıran bir simge gibi alınmış.
Istırap çekenlerin acıklı nefesleri ise tarih boyunca bu
saldırılara karşı koyan milletimizin maruz kaldığı açlık,
kıtlık, sakatlık, ölüm, perişanlık gibi durumları ifade eden
yanık türkülerimizin, ağıtlarımızın bir karşılığıdır.
Batı saldırganlığın uğultusunu, biz ise savunmanın iniltisini
sanata dönüştürmüşüz.