ödev etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ödev etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Beyaz Zambaklar Ülkesinde Romanının Özeti



Finlandiya'nın tarihinin son aşaması Fin Kültürü'nün hayranlık uyandıran gelişimini ve düşünce gelişimini yakından incelemiş bir yazarın izlenimleridir. Bu izlenimlerin ağırlık merkezi, bir zamanlar bataklıklar diyarı olan Finlandiya'yı "Beyaz Zambaklar Ülkesi"ne dönüştüren kültürel ve sosyal çalışmaların anlatımıdır. Bu çalışmalar arasında Finli aydınlarla halk arasındaki sıcak ilişki ve yakınlaşmanın büyük yeri vardır.

a. Finlandiya'nın Tarihi;

Bugünkü Fin toprakları yüzlerce yıl Rusya ile İsveç arasında doğal bir kale hizmeti görmüştür. Bölgede geniş bataklıklar ve girilmesi zor ormanlar olduğundan ne Ruslar, ne de İsveçliler bu topraklardan ordularını ve ihtiyaç maddelerini geçirememişlerdir. 

1808 yılından itibaren Finlandiya bir Rus eyaleti oldu. Bu durum 1nci Dünya Savaşına kadar sürdü. Bu süreçte Finlandiya Çar 1nci Aleksandr tarafından verilen imtiyazlar nedeniyle kendi içinde bağımsız oldu, yasalarını ve yönetimini kendisi belirleme hakkına kavuştu.

Finler, asırlar boyu kimi zaman İsveçlilerin, kimi zaman da Rusların egemenliğinde kalmışlardır. Bu süre zarfında savunma ve diplomasi alanında çaba içinde olmayıp, bütün güçleriyle milli bir Fin kültürü meydana getirmeye çalışmışlardır.

b. Finlandiya'nın Coğrafyası ve Sosyal Durumu ;

Avrupa'nın en kuzeyinde bulunan Finlandiya'nın sert iklimi vardır. Havası genellikle sislidir. İlkbaharda bile don görülür. Çoğu yerler sarp granit kayalarla kaplıdır. Kalan yerler ise oldukça çukur ve bataklıktır. Ülkede maden namına hemen hemen hiçbir şey yoktur. Tarım güçlükle yapılabilmektedir. Halkı da hiçbir zaman tam bağımsızlıklarını elde edememiştir. Kimi zaman bir komşusunun, kimi zaman da diğer komşusunun yönetimi altında bulunmuştur.

Finler kendilerine "Suomi" derler ve çok sevdikleri ülkelerini "Suomi" diye tanımlarlar ki bu "Bataklık arazi" anlamına gelmektedir. Finlerin sahip oldukları büyük kültür ve medeniyet, halkın bizzat kendi çabasının ürünüdür. Finlandiya'da hiç kimse içki içmez. 1907 yılında çıkarılan bir yasayla insana sarhoşluk veren her türlü içkinin satılması yasaklanmıştır.

c. Lider Halk arasındaki bağlantının incelenmesi;

Bu kitapta, bir milletin kamu kuruluşlarının, okullarının ve askeri kurumlarının birbiriyle işbirliği yaparak ülkeyi kalkındırmak ve yükseltmek için neler yaptıklarını açıkça göstermiş, özellikle Finlandiya'nın yükselmesi için bazı kişilerin gösterdikleri fedakarlık ve başarılardan söz edilmektedir. Bazı kahraman ruhların, Fin milletini nasıl kahraman millet haline getirdikleri anlatılmıştır.

Carlyl'a göre millet cansız bir kil tabakasından ibarettir. Eğer ona bir sanatçının eli değmeyecekse, sonsuza dek şekilsiz ve hareketsiz kalacaktır. Ama Cesar (Sezar), Napoleon, Büyük Petro, Sokrates ve Muhammed gibi bir sanatkar, bir büyük adam, bir önder, bir kahraman çıkıp da bu kili eline alacak olursa, ona istediği şekli verebilir.

Evet, büyük adam bir kahramandır, bir yıldırımdır. Ama halk kitlesi ne kil tabakası, ne de saman yığını değildir. O, yıldırımı meydana getiren milletin kendisidir. Ne zaman bulut kümesi, elektrik oluşturursa yıldırım da kendiliğinden oluşur. Eğer bulutlar elektrikle yüklü değilse, hiçbir zaman şimşek veya yıldırım oluşmaz, yalnızca bulut nemli bir buhar halinde kalır.

Milletler de böyledir. Eğer bir millet büyüklük ve kahramanlık özelliklerini taşıyorsa ondan yıldırımlar doğar, kahramanlar çıkar. Eğer halk kitlesi nemli bir buhar yığınından ibaretse, hiçbir güç ondan yıldırım çıkartamaz.

Ülkenin refah ve mutluluğunun ve toplumun onur ve şerefinin halkın iradesine bağlı olduğunu kanıtlayan çarpıcı bir örnek olması açısından küçük ve yoksul bir ülkeyi gösterebiliriz. Burası iki milyonluk bir nüfusa sahip olan Finlandiya'dır.

d. Kitapta incelenen sosyal olaylardan örnekler;

Bataklık ve ölüm vadisi, yoksulluk ve sefalet yuvası olan Finlandiya diye bilinen, yeryüzünün kuzeyinde, kışı uzun, toprakları verimsiz ve çorak bir ülkede; köy kooperatiflerinin, köy öğretmenlerinin, gönüllü doktorların gayret ve aydınlatmalarıyla, bugün nasıl mutluluklar ve güzellikler ülkesi olduğunu; halk gücünün en küçük ortaklık ve belirtisinin aynı yıl içinde ne şekilde biri, yüze, bine, on bine, milyona çıkarttığını servetler ve mutluluklar fışkırttığını, demokrat bir millet ne demektir, topyekün bir millet nasıl yükselir, aydınların halka karşı rolü nedir, gerçek yurtseverlik nasıl olur? Halka gerçek hizmet nasıl yapılır? Bir avuç aydının kendilerini halka adayan fedakarlıklarıyla, bütün bir çalışma ve üstün gayretler sayesinde Fin ailesi gaflet uykusundan uyanmış ve büyük bir hızla ilerleme ve yükselmeye başlamıştır.

Bu kitapta; harap olmuş bir ülkeyi imar eden, yurdun gelişmesi ve yükselmesi için hiçbir sınıf farkı gözetmeden hep birlikte ve aynı amaçla çalışan; bataklıkları kurutan, sarı tenli, uçuk dudaklı, zayıf bilekli insanlarla çalışarak, bataklıklarını gül bahçelerine ve zümrüt ovalar haline; sarı tenli insanlarını tunç rengine, uçuk dudaklı çocuklarını yakut kızıllığına, zayıf bilekli çocuklarını demir bileklere dönüştüren bu çalışkan Finlerin milli şuurunun bu kadar olağanüstü ve benzersiz olduğu anlatılmakta.

Eserin en güzel bölümlerinden biri de, askeri kışlaların nasıl bir halk okulu olduğunu anlatan kısımlardır. Eski Finli Subayların eğitimi eksikti. Okuldan çıktıktan sonra hiç okumaya, araştırıp düşünmeye yönelmezler, hiçbir toplumsal ve ulusal idealleri yoktu. Yalnızca mağrurca kılıçlarını şakırdatmasını bilirler, şık üniformaları içinde sürekli para harcamaktan başka şey bilmezler, dans salonlarında  dans etmekte üstlerine yoktu. Çoğu içki ve kumardan başını kaldırmazdı, Askerlere karşı sürekli kırıcı, kaba ve hatta zalimce davranırlardı, Askerler terhis olduktan sonra Vatan Ana, subaylara, generallere "Evlatlarımı nasıl yetiştirdiniz, sizin ellerinize teslim ettiğimiz yüzbinlerce civanıma ne öğrettiniz?" diye soracaktır.

Kışlayı bir halk okuluna dönüştürme, hatta üniversite haline getirme ideali, Öyle ki, her bir asker, kışlada yaşadığı günleri yaşamı boyunca sevgi ve övgüyle ansın; kışladan öğrendiklerini hayatında başarıyla uygulayarak gurur duyması düşüncesinden hareketle; halk; bereket versin, onu kışla ıslah etti, o eğitimini kışladan aldı, askerliği sırasında dürüst, atik, çalışkan ve kibar olmayı öğrendi..., desin ve bu sözler birer atasözü olsun.

Finlandiya, doğal zenginliklerinden yoksun, kıraç göllerle dolu bir ülke, bir zamanlar işgal altında, yabancı kamçısı altında inlemekteymiş. Bu ülke 60-70 yıl içinde akıllara durgunluk veren bir devrim yapmış, ileri ülkelerle yaptığı yarışta rekor kırmış. Bu ilerlemeyi de öyle büyük bilim adamları, güçlü liderleri olmadan yapmış, ama güçlü nesiller, büyük yurtseverler, çalışmayı seven yurttaşlar, inançları granit gibi sağlam bir toplum yaratmıştır. Ülkenin yetiştirdiği bu insanlar, isimsiz kahramanlar, yer altında çalışan işçiler, halkın aydınlanması için çalışan kültür savaşçılarıdır. Yalnızca yurtlarını ve halklarını düşünmüşler ve bu uğurda her şeylerini feda etmekten çekinmemişlerdir.

Finler uzun yıllar milli kültürlerinin gelişmesi ve ilerlemesi için çalışmışlar ve bugün birçok Avrupa ülkesinden daha yüksek bir uygarlık derecesine ulaşmışlardır. Artık büyük ve küçük komşularının saldırısıyla, özgürlük ve bağımsızlıklarını kaybetme tehlikesinden kurtulmuşlardır.
Read more

1920-1922 Yılları Arasında Meydana Gelen Önemli Olaylar Nelerdir?


1.İnönü Savaşı (9-11 Ocak 1921)
İsmet İnönü komutasındaki birliklerin Bilecik-Eskişehir istikametinde Yunan kuvvetleriyle girdikleri çatışmaların adı. Yunanlılar geri çekilmek zorunda kaldılar.
Çerkez Ethem Vakası (24 Ocak 1921)
Kurtuluş Savaşı esnasında yöresel dağınık birliklerin başında çeşitli kişiler vardı. Bunların en ünlüsü ve etkilisi de Çerkes Ethem'di. Kendisi "Umum Kuvayı Seyyare ve Kütahya Havalisi Komutanı" sıfatı kullanıyordu. Ancak zamanla direnişi merkezileştirmek ve kızışan savaşta düzenli orduya geçmek zarureti doğduğunda Çerkez Ethem buna direndi. Elindeki kuvvetlerle TBMM emrindeki düzenli orduyla çatışmaya girdi. Ancak Çerkez Ethem kuvvetleri daha fazla dayanamayarak, Simav yönü Demirci kasabasına doğru çekildiler. Teslim olunması istendiğinde Çerkez Ethem elindeki birliklerle birlikte Yunanlılara teslim oldular. 
Mustafa Suphi'nin katli (28-29 Ocak 1921)
TKP önde gelenleri başta Mustafa Suphi olmak üzere Türkiye'ye Kurtuluş Savaşına destek için geldiler. Ne var ki, 28-29 Ocak gecesi Karadeniz'de bindikleri motor Teşkilat-ı Mahsusacı ***** Kaptan tarafından basılacak, Suphi ve arkadaşları Karadeniz'de boğularak öldürüleceklerdir. Emri kimin verdiği bugün dahi tartışma konusudur.
İstiklal Marşı (1 Mart 1921)
Kurtuluş Savaşı esnasında başlayan milli marş arayışı önce bir güfte yarışmasıyla neticelendi. Mehmed Akif Ersoy'un güftesi büyük bir heyecanla kabul edildi. Daha sonra açılan beste yarışmasını Ali Rıfat Bey'in (Çağatay) bestesi kazandı ve 1930'a kadar gündemde kaldı. 1930'dan bugüne kadar kullandığımız beste ise Osman Zeki Bey'e (Üngör) aittir.
Koçgiri Ayaklanması (6 Mart 1921-17 Haziran 1921)
Sivas, Erzincan ve Tunceli yöresinde, adını ayaklanan Koçgiri aşiretinden alan, 3,5 ay süren ayrılıkçı ayaklanma. Türk ordusu tarafından bastırılmıştır.
Talat Paşa Öldürüldü (15 Mart 1921)
İttihat Terakki'nin önde gelen liderlerinden Talat Paşa bir Ermeni komitacı tarafından öldürüldü.
2.İnönü Savaşı (23 Mart 1921)
İkinci dalga Yunan saldırısına karşı yapılan direnme savaşı. Göğüs göğüse, süngü süngüye çarpışılmıştır. Atatürk bu savaşla ilgili İsmet İnönü'ye çektiği telgrafta; "Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz." demiştir.
Ankara Anlaşması (20 Ekim 1921)
İlk defa Misak-ı Milli itilaf devletlerinden biri olan Fransa'ya kabul ettirilmiş oldu.
Sevr Anlaşması (10 Ağustos 1921)
Osmanlı Devleti'ninFransa'nın Sevres kentinde imzaladığı ve işgal koşullarını kalıcı kılan ve topraklarının paylaşımına izin veren teslimiyet anlaşması. Bu anlaşma ile işgal devletleri Osmanlı topraklarını paylaşıyor, Doğu Anadolu'da bağımsız bir Kürdistan ile bağımsız bir Ermenistan kurulması öngörülüyordu. Ancak anlaşma hukuken ve fiilen uygulanamadı ve Ankara Hükümeti bu anlaşmayı imzalayanları "Vatan Haini" ilan etti.
Kemal Film (1922)
İlk özel Türk film şirketi olan Kemal Film kuruldu.
İstiklal Mahkemeleri (31 Ocak 1922)
Cumhuriyetin kuruluş aşamasında adından en çok söz ettiren kurumlar arasında gelmektedir. Aslında kuruluşu cumhuriyetin ilanından önceye denk gelse de, cumhuriyetin "olağanüstü" kurumları arasında sayılmaktadır.Ülkenin muhtelif yerlerinde olağanüstü yetkilerle donatılan bu mahkemelerde birçok asker kaçağı, casus, suikastçi, isyancı ve rejim muhalifi yargılanmış ve aralarında idamlar da olmak üzere muhtelif ağır cezalara çarptırılmışlardır. Bu mahkemelerdeki savcı ve üyelerinin çoğunun adının "Ali" olmasından dolayı "Dört Aliler Mahkemesi" olarak da anılmıştır. (Ali Çetinkaya, Kılıç Ali, Necip Ali Küçüka, Rize Milletvekili Ali) İstiklal mahkemeleri bugün dahi tartışılan ve en bilinen devrimci Cumhuriyet kurumları arasındadır.
Cemal Paşa öldürüldü (22 Temmuz 1922)
İttihat Terakki önderlerinden Cemal Paşa bir Ermeni komitacı tarafından öldürüldü.
Başkomutanlık Meydan Savaşı (26-30 Ağustos 1922)
Bizzat Mustafa Kemal'in komutanlığında yapılan, "Dumlupınar Meydan Savaşı" olarak da bilinen savaş. Türk kuvvetleri general Trikopis'in emrindeki Yunan kuvvetlerini perişan etmişti.
İzmir'in kurtuluşu (9 Eylül 1922)
Dumlupınar'dan sonra Ege'ye doğru hızla ilerleyen Türk Kuvvetleri İzmir'e girdiler. Böylelikle İzmir Yunan işgalinden kurtarılmış oluyordu.
Mudanya Müterakesi (11 Ekim 1922)
Türk-Yunan savaşını sona erdiren ve Mudanya'da imzalanan anlaşma. Bu anlaşma aynı zamanda fiilen Kurtuluş Savaşı'nın sonu anlamına da geliyordu.
Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922 )
Milli irade tümüyle TBMM'nin eline geçmiş, padişah Vahidettin İngilizler'in elinde kukla bir padişaha dönüşmüştü. Bunun sonucunda artık son bağın da kesilip atılması gerekiyordu. Bu nedenle TBMM aldığı bir kararla Saltanatın kaldırıldığını bildirdi.
Vahidettin İstanbul'dan ayrıldı (17 Kasım 1922)
Son Osmanlı padişahı Vahidettin, Malaya isimli İngiliz zırhlısına binerek İstanbul'dan ayrılıp, Malta'ya gitti.
Read more

Öss Hazırlık, Coğrafya Sınavı İçin Ders Notları

12. Sınıf Coğrafya Etkinliklerinin Cevapları | Sayfa 45 ile 50 Arası

SAYFA 45 ETKİNLİK ÇALIŞMASI
 
 Kitabınızdaki konuda geçen haberleri,okuma parçaları ve anlatımları analiz ederek şehirleşme ,göç ve sanayileşme ile ilgili çıkarımları tablodaki uygun yerlere doldurunuz.
 
 Sanayileşme ;
 
   Sanayileşme göç ve nüfusu arttırır.
 
  Ülkemizdeki sanayi faaliyetleri 50 yıl gibi kısa bir süreye sıkışmış buda gecekondulaşma ve hızlı nüfus artışı sorununu doğurmuştur.
 
  Plansız sanayileşme mevcut verimli arazilerin sanayi tesisi ve kentleşmeye açılmasına sebeb olmuştur.
 
 
 Göç ;
 
  Sanayi faaliyetleri iş imkanlarını doğurarak köyden kente göç de belirleyici bir etken oluşturur.
 
   Göçün en büyük etkisi şehirlerde gözükmektedir.
 
  Önemli tarım arazilerimiz yoğun göç  faaliyetleri  bu şekilde devam ettiği sürece 50 yıl içerisinde konut alanlarına dönüşecektir.
 
 
 Şehirleşme ;
 
  Nüfus artışı ve sanayileşmenin gerisinde kalan bir şehirleşme beraberinde sorunlar getirir.
 
  Ülkemizde sanayi bölgelerine  yoğun göç dalgaları modern şehirleşme yapısını olumsuz etkileyerek gecekondulaşmayı tetiklemiştir.
 
   Her çağın şehirleşme özelliği farklılıklar gösterir.
 
 
 
 SAYFA 49 ETKİNLİK ÇALIŞMASI
 
   SORU-1-1950-1990 yılları arasında hangi kıtalarda nüfus daha fazladır.
 
  
 
 Asya ve Avrupa kıtalarında fazladır…
 
  
 
 SORU-2-2015-2050 yılları arasında en fazla nüfus artışı hangi kıtalarda olacaktır.Nedenlerini söyleyiniz.
 
  
 
 Asya ve Afrika kıtalarında olacaktır.Bu kıtalarda önlenemez bir doğum artışı söz konusudur.Sağlık hizmetlerinin iyileşmesi de bebek ölümlerini azaltacak insan ömrünü uzatacaktır.
 
  
 
 SORU-3-Tabloda 1950-2050 yılları arasında nüfus artış hızının azaldığı kıtalar hangisidir.Nedenlerini tartışınız.
 
  
 
 Avrupa ve Kuzey Amerika kıtalarında azalma görülecektir.Bu ülkeler gelişmişlikle bağlantılı olarak doğum oranları düşüktür.Nüfusuna dinamizm kazandıramamıştır.Yaşam standartlarının yüksek olması eğitim seviyesinin iyi olması kadının iş hayatında rolünün fazla olması doğum oranlarını azaltıcı rol oynar…
 
 
 SAYFA 50 ETKİNLİK ÇALIŞMASI
 
   SORU-1-Tablodaki şehirlerin gelecekteki tahmini nüfus miktarlarını, artış oranlarını da dikkate alarak yazınız.
 
 Artış oranları ve nüfus bilgileri tahmini olarak verilmiştir.Verilen bilgiler matematik öğretmeni arkadaş tarafından hesaplanmıştır.Rakamlarda çeşitli farklılıklar çıkabilir.
 
   SORU-2-Tabloda nüfusları artan, azalan ve değişmeyen şehirleri söyleyiniz.
 
 Tablodaki ülkelerin nüfusları artmaya devam ediyor ancak artış oranlarında azalma vardır.Bu azalma Tokyo ve New York fazla  en az değişen Şangay artış en fazla Karaşi olarak belirtilebilir... 
 
 
 SORU-3-Tabloda nüfusu en fazla ve en az artan ülkeleri belirleyerek bunun nedenlerini tartışınız.
 
 
 Alt taraftaki pano değerlendirildiğinde çünkü ülke olarak sorulmuş Norveç ve Çin nüfusu en az artan ülkelerdir. Norveç’in gelişmiş ve sanayileşmiş bir ülke olmasıeğitim seviyesinin yüksek olması yaşam tarzı  ve bu nedenle doğum oranlarının az olması; Çin’de uygulanan
 
 katı nüfus politikaları ve Çin’de ki hızlı sanayileşme ve kentleşme süreci bu durumun
 
 nedenidir. Brezilya ve Moğolistan nüfusu en fazla artan ülkelerdir. Bu ülkelerin
 
 gelişmemiş ülkeler olması nedeniyle doğum oranlarının yüksek olması ve bu
 
 ülkelerde ortalama yaşam süresinin giderek uzamasıdır.
Read more

11. Sınıf Dil ve Anlatım Ders Kitabı | Sayfa 11-37-45

sayfa 11
3. etkinlik
metinlerin sınıflandırılması sözlü anlatım: söylev
açık oturum
sempozyum
forum münazara
yazılı anlatım
öğretici metin: mektup
günlük
anı
biyografi
gezi yazısı
sohbet
deneme
makale
eleştiri
sanatsal metin
göstermeye bağlı metin: tiyatro
anlatmaya bağlı metin: hikaye
masal
fabl


Alp Arslan dönemini çevirdim ama pek iyi olmadı, yine de yazayım dedim…



EBUL FETH

Tuğrul Bey’in son zamanları gelmiş ama tahtını bırakacak bir çocuğu yoktu. Uzun düşünceler sonunda Çağrı Bey’in oğlu Süleyman’ın geçmesinin iyi olacağı sonucuna vardı. İyi yetişmiş biriydi, hükümdarlığı becerebilirdi.
Ölüm günü yaklaşmıştı, vasiyetini hazırladı. Düşündüğü gibi Süleyman’ın yerine geçmesini istedi vasiyetinde. Bir süre sonra da hayata gözlerini yumdu.
Süleyman sultan olacaktı ama buna engel olan biri vardı. Kardeşi Alp Arslan karşı geldi ve kendisini sultan ilan etti. Ama o tahtı isteyen yalnızca Alp Arslan değildi.
Kutalmış, taht için hak iddaa ediyordu. O geçmeliydi tahta! En sonunda ayarlanıp Alp Arslan’a karşı ayaklandı. Ancak bu ayaklanma hayatını kaybetmesine mâl oldu.
Taht mücadeleri çok uzun süre devam etti. Ölümler, kavgalar… Aslında hiç biri bu kavgaların zararlı olduğunu düşünemiyor gibiydi.
Her sultanın olduğu gibi Alp Arslan’ın da vezire ihtiyacı vardı. Düşündü düşündü ve en iyisi Nizamülmülk’ü getirmekti. Nizamülmülk devleti çok faydalı bir vezirdi.
Alp Arslan bir çok sefer yapmıştı. Bizans’ın önemli kalelerinden birini alması sonucu ebul feth ünvanını almıştı. Bu ünvanı Abbasi halifesine borçluydu.
Bir sürü isyanla uğraşan Alp Arslan, ağabeyinin isyanıyla da uğraşmak zorunda kalmıştı. Bu isyan üzerine Kavurd’un yönettiği Kirman üzerine sefer düzenledi. Ama Kavurd’un aklı başına gelmişti ve Alp Arslan’dan özür diledi. Alp Arslan da sonuçta büyük bir sultandı ve kişilik sahibiydi..
Yine sefer düzenledi. Ve yine ebul feth Alp Arslan orayı da itaat altına aldı. Buradan atalarının yaşadığı Cent’e giderek dedesi Selçuk’un mezarını ziyaret etti. O güçlü, ebul feth Alp Arslan burada yine normal bir insan haline dönüşmüştü ve dedesine özlemle üzüldü. Ama o güçlüydü ve çevresindekilere belli etmemeliydi. Üzüntüsünü içine gömdü ve seferlerine devam etti.
Bu da İki Buçuk’a yazdığım devam, bu da pek iyi değil ama…
“Bu şoförlerle de bir kere atışmasam olmaz!” diye iç çekti ve şoföre seslendi. Ama bu şoför sanki çok haklıymış gibi yine tersliyordu. Sinirleri tepesine çıktı ve ısrarla para üstünü istedi. Kavga gürültü alabildiği para üstünü cebine koyup yerine iyice yerleşti.
Yerinde, kendine kızgın bir şekilde düşünürken dolmuş ineceği durağa gelmişti. Dolmuştan indi ve işe giderken binmesi gereken diğer dolmuşa bindi.
Bu sefer kendine engel olabilmiş, parayı vermemişti. İnerken verecekti.. Şoför sinirle bağırdı ve yine tartışma çıktı. Bu sefer ki sebep parayı vermeyişiydi. Şimdi de bedavacı damgası yemişti.
Sinirle şoföre bir beşlik fırlatı dolmuştan indi. Sözünü tutabilceğine emin olamasa da, bir daha dolmuşa binmemek için kendine söz verdi…

——————————————————

sayfa 12 de 6. etkinliği öğretici metin olarak

(ülkemizin her şekrinde her yerinde rastladığımız ,yıkık dökük tarihi eserlerimizden araştırılıp geçmişten daha fazla bilgi edinilmeye çalışılıyor.bu defaki araştırmA ÜÇAĞAÇ TÜRBESİ İÇİNDE MEZAR OLMADIĞI HALDE TÜRBE KABUL EDİLEN bu harabe geçmişten günümüze kadar birçok hikayalere konu olmuş ve adklık olarak bilinmektediinsanlar üç ağacın ordasında bulunan bu harabeyi üç ağaç olarak adlandırmıştır.araştırmada tam 7 kişi çalışıp bu harabenin bir an önce geçmişinde ne olduğunu bulmak için ülkemizdeki önemli kazıcılar,tarihi kalıntı uzmanları birçok araştırma yapmıştır.sonucunda ise bu kalıntının 100 yıl önce bir kümes olduğu sonucuna varılmıştır.aslında insanların türbe diyerek dua ettikleri yerden tavuklara ait parçalar bulunmuştur.

————————————————————–

SYF:16-17-18
3)C
4)A
5)C
6)B
7)D
8)D
9)E
10)B
11)D
12)B
13)C
14)E
15)A
DİL VE ANLATIM HOCASI TARAFINDAN CEVAPLANMIŞTIR.

———————————————————

Sayfa 21
1. Geçmişte mektubun önemi büyüktü. Çünkü mektup tek iletişim aracıydı. İnsanlar sadece mektupla birbirlerine haber verebiliyor sadece mektupla birbirlerinden haber alabiliyorlardı. Bu nedenle geçmişte mektubun önemi büyüktü. Ancak günümüzde mektubun önemi ve yeri kalmamıştır. Mektubun yerini kısa msj e-posta gibi teknolojik iletişim araçları almıştır.
2. bir iş başvurusu yapmak ya da resmi makamlardan bir talepte bulunmak için dilekçe yazarız
3. kısa msj e-posta yoluyla gönderilen iletiler mektubun işlevini yerine geirmektedir.
4. Mektup kişiliğimizin bir aynasıdır..
Basit bir yazı türü gibi görülmesine rağmen mektubun da kendine özgü bir düzeni,bir disiplini,bir planı vardır.
3. etkinlik
Mektup, yazının bulunduğu tarihe kadar ortaya çıkmış eski edebiyat türlerinden biridir. Eldeki en eski örnekler; Mısır firavunlarının diplomatik mektupları (MÖ 15. - 14. yüz yılları) ile Hitit krallarının Hattuşa (Boğazköy) arşivinde bulunan mektuplarıdır. Batı edebiyatında mektup türünün ilk örneklerini, Yunan edebiyatında görürüz. Mektup, bir edebiyat türü olarak, özellikle Latin edebiyatında gelişip yaygınlaşmıştır.. Rönesans’tan bu yana Avrupa’da çeşitli ülkelerde bu türün yaygınlaştığı görülür.. Mektup türünün Türk edebiyatında epey uzun bir geçmişi vardır. Münşeatlarda (Nesir halindeki yazıları bir araya toplanmasından meydana gelen eserlere denir.) resmi ve özel mektuplara geniş yer verilirdi. Şinasi’ nin öncülüğünde başlayan düz anlatım akımı, mektuplarda da etkisini göstermiş; Tanzimat’tan bu yana yazılan özel mektuplarda yapmacıksız, doğal bir anlatım kullanılmıştır.

———————————————————–

Sayfa 23
1. Özel mektupların giriş bölümünde mektubun yazılış amacı,
Gelişme bölümünde hakkında bilgi ve ya istekleri
Sonuç bölümünde ise saygı sevgi içeren sözler bulunmaktadır.
2. Oğuz Atay’ın kızına yazdığı mektupta yazı ve imla kuralları günümüzde geçerliliğini korumaktadır.
4. etkinlik
‘Seninle birlikte yaptığımız seyahatler ne hoştu ne güzeldi’
Cümlesinde seninle ve birlikte kelimeleri aynı anlamdadır birlikte kelimesi gereksizdir o yüzden anlatım bozukluğu vardır
————————————————————–

sayfa 24
1.özel mektuplarda gönderici ile alıcının birbirlerine karşı özel durumlarının yanında ele alınan konunun da metnin dil ve cümle yapısına yani üslübuna etkisi vardır.
2.incelediğim mektuplarda oğuz atay ve hamdi tanpınar ın mektupları aldıkları mektuplara cevap vermek için yazılmıştır. ahmet kutsi tecer ise kendi durumunu bildirmek için yazmıştır. mektupların yazılış amaçları da giriş bölümlerinde belirtilmiştir.
3.oğuz atay ve ahmet hamdi nin mektuparı özel mektuplar olduğu için gönderici alıcı ilişkisi yönünden bir içtenlik söz konusudur. oğuz atay kızına, ahmet hamdi de arkadaşına aralarında konuşabilecekleri herhangi bir konud mektup yazmışlardır. mektuptaki bu gönderici alıcı ilişkisi ve konular mektuparın dil ve cümle yapısını belirlemiş, bir içtenlik oluşturmuştur. ayrıca ahmet hamdi nin mektubu biraz daha edebidir.

5. etkinlik
“sninle birlikte yaptığımız seyahatler ne hoştu ne güzeldi” cümlesinde seninle ve birlikte kelimeleri aynı anlamı ifade ettikleri için biri gereksizdir.

——————————————————————————–

sayfa 25 6. etkilik
_sana mekyup yazdım ancak bi cevap alamadım.
_kardeşim kaplan, bir yığın can sıkıntısı, üzüntü ve yorucu iş arasında mektubuna cevap veremedim.
_makelem hakkında da bişey sölemedin
_haklısın , o güzel makalene de vaktinde teşekkür etmem lazımdı.
_beğendiğine sevindim.
_artık birinci sınıf bir muharrir olduğuna hiç şüphe etmiyorum.
_senin gbi ir edebiyatçıdan bu sözleri duymak çok güzel, gururlandırıyorsun beni.
_sana bağlı olduğum için bundn mesudum.
_ben de öyle çok çok mesudum. orhan seyfi de makaleme cevap verdi daha doğrusu eleştiride bulundu diyelim karşılık vermemek için kendimi zor tuttum
_orhan seyfi biraderimiz, daha doğrusu yusuf ziya beyin biraderi, raks manzumesi için yaptığı latif tenkitten sonra, bu sefer de senin yazdığına cevap vermiş. ben okumadım, yine kafiyelere çatıyormuş. tabi görüşlerimiz ayrı. münakaşaya değmez . hakikat şu ki kafiyeye bağlıyım.

arkadaşlar bu kadar gerisini siz getirin

_sana mekyup yazdım ancak bi cevap alamadım.
_kardeşim kaplan, bir yığın can sıkıntısı, üzüntü ve yorucu iş arasında mektubuna cevap veremedim.
_makelem hakkında da bişey sölemedin
_haklısın , o güzel makalene de vaktinde teşekkür etmem lazımdı.
_beğendiğine sevindim.
_artık birinci sınıf bir muharrir olduğuna hiç şüphe etmiyorum.
_senin gbi ir edebiyatçıdan bu sözleri duymak çok güzel, gururlandırıyorsun beni.
_sana bağlı olduğum için bundn mesudum.
_ben de öyle çok çok mesudum. orhan seyfi de makaleme cevap verdi daha doğrusu eleştiride bulundu diyelim karşılık vermemek için kendimi zor tuttum
_orhan seyfi biraderimiz, daha doğrusu yusuf ziya beyin biraderi, raks manzumesi için yaptığı latif tenkitten sonra, bu sefer de senin yazdığına cevap vermiş. ben okumadım, yine kafiyelere çatıyormuş. tabi görüşlerimiz ayrı. münakaşaya değmez . hakikat şu ki kafiyeye bağlıyım.

arkadaşlar bu kadar gerisini siz getirin

7. etkinlik
tarih kağıdın sol üst köşesine yazılır. ad soyad ve imza kağıdın sağ alt köşesine yazılır. hitap sol üst köşeye yazılır. adres kağıdın sol alt köşesine yazılır
*mektuplarda kağıt düzeni önemlidir. çünkü mektuplar kişiliğimizin aynasıdır.

——————————————————————————–

sayfa 26
1. verilen mektup örneği türk dil kurumuna bzı eserler istemek için yazılmıştır.
2.özel mektuplar arkadaşlar ve akrabalar arasında haberleşmek için yazılır. iş mektupları ise kişi ve kurumlar arasında veya kurumlar arasında sipariş satış gibi konularda yazılır.
3.açıklayıcı anlatım
4.özel mektuplarda içten ve samimi bir üslup varken iş mektuplarında ciddi bir üslup vardır bu yüzden iş mektuplarında kısa açık ve somut bir anlatım vardır

8. etkinlik
anlatım bozukluğu yoktur.

——————————————————————————–

sayfa 27
1.dilekçelerde resmi bir üslup kullanılır gereksiz sözcükten ve süsten kaçınılır.
2. incelenen iş mektubu ve dilekçe şekil özellikleri ve konu bakımından birbirlerine benzemektedir.konu olarak da istek söz konusudur. ancak iş mektubu kurumlar arasında dilekçe kişi ile kurumlar arasında yazılmıştır.
9. etkinlik
erzurum büyükşehir belediyesine burs başvurusunda bulunmak üzere öğrenci belgesi düzenlenerek tarafıma verilmesini istiyorum cümlesinde “bulunmak” yerine “kullanmak” olmalıdır.
10. etkinlik
öyküleyici ve açıklayıcı anlatım kullanılmıştır.
11.etkinlik
göndergesel işlevde kullanlmıştır

————————————————————–

Ağabeyini affetti ve göreve devam etmesine izin verdi Ama dolmuş şoförlerinin sanki bunla bir derdi vardı Saygımız,sevgimiz,karakterimiz,inancımız,görüş ve düşüncelerimiz hatta kültürümüz mektubumuza yansır Bu alanda yazanların başında Cicero (MÖ 106 - 43) gelir Özellikle Fransa’da mektup türü büyük gelişme göstermiştir sayfa 28
12, etkinlik kutuların hepsi işaretlencek!
13.etkinlik
özel mektup
özellikleri
akraba dost arkadas arasında yazılır . içtenlik hakimdir belli kurallara göre yazılır

iş mektupları
özellikleri
özel kurulusların birbirie veya vatandaslara gönderdikleri mektuplardor ciddi bir anlatımı vardır belli kuralları vardır
dilekçe
özellikleri
bir istekte bulunmak bilgi vermek amacıyla kişilerin resmi mekanlara yazdığı mektuplardırkısa ve özanlatın ypılır belli bir plana göre yazılır

—————————————————————

30 31 ölçme değerlendirme

1-*mektup
*yazılış amacı -konudan
*arz -rica -arz ve rica
*özel-iş-edebi mektup
2-*D
*D
*D
*Y
*Y
*D
*D
3-D
4-C
5-E
6-B
7-E
8-B
9-B

———————————————————–

SAYFA 33

1-) Batı devletleri gelişmiş devletler olduğu için batılılaşırken çağdaşlaşmışlardır.Çağdaşlaşıp gelişmiş bir devlet de uygarlaşır.

2-) —-,

3-) —-,
ANLAMA YORUMLAMA

1-) Kanun,adalet,demokrasi,insan hakları,eşitlik,
yeni kavramların kaynağı : avrupa ülkeleri

2-) Öğretici metin türleri : Makale , deneme, eleştiri,köşe yazıları,haber yazıları,anı,biyografi,mektup günlük

3-) a) tabloya yazılacak metin.

Toplumu bilgilendirmek ve eğitmek amacıyla öncelikle düzyazı türleri gelişmiştir.Öğretici metinler adını verdiğiniz bu metinler gazete aracılığıyla yazımızda yer almaya başlamıştır.Bunlar
eleştiri,makale,köşe yazıları,deneme,anı,biyografi,mektup,günlük vb gibi yazı türleridir.

c) Tanzimat edebiyatı batı kültüründe etkilenilmiştir.Fakat eski edebiyatın yani klasik edebiyatının özelliklerine alışıldığı için onlardan da yararlanılmış ve kullanılmıştır.

ç) O zaman batıyı örnek almışız.Bugünde örnek almaya devam ediyoruz.Ama özel yerlere yabancı kelimeler kullanılması, öz dilimizi bozduğu için olumsuz bir örnektir.

4-) Temel ilkelerini M.Kemal Atatürk’ün belirlediği Atatürkçülük bir düşünce olarak akıl ve bilimi temel almış Türk kimliğini koruyarak çağdaşlaşayı hedeflemiştir.Bu açıdan dolayı gelişen ve hareketli bir kavram diyebiliriz..

ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME

1-) d,d,y
2-) a
3-) doğu-batı
4-) c
5-) —-,

—————————————————–

sayfa 36 9 soru

1- Kısa, samimi ve sevecen bir anlatım vardır. Sanat kaygısı yoktur.
2- Günlüklerde anlatılanlar önce yaşanılmış, daha sonra yazılmıştır.
3- Kendisi için yazmıştır.
4- İnandırıcı buluyorum. Çünkü anlatılanlar mübalağasız ve günlük hayatta insanın yaşayabileceği şeylerdir.
5- Günlüklerde gözlem ve kişisel dikkat önemlidir. Çünkü yazar çevresinde olup bitenleri ince ayrıntılarıyla anlatmıştır.
6- Öyküleyici ve betimleyici bir anlatım, akıcı bir dil ve kısa cümleler kullanılmıştır.
7- Bence tema yazarın o an ki ruh hali ve kişisel duyguları.
8- Betimleyici anlatım türü kullanılmıştır: “Yeats öksürükler aksırıklar içinde iki üç şiirini okudu. Sevgili ihtiyar ses! Gökyüzü hala kapalı ve puslu.”
9- Ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılmıştır.



sayfa 36

4.etkinlik

kısa yazılardır
olay yaşayan kişi tarafından yazılır
içten bir analtım vardır

yaZarın hayatından izler taşır
olaylar tarih atılarak yazılır
5. etkinlik anlatım bozukluğu

çorba yarım dilim ekemek biftek, barbunya, salata yedim,
..ANLATIM BOZUKLUĞUNUN SEBEBİ .. yüklem eksikliği
akıcılık:akıcı bir metin anlaşılır bir dil
duruluk:duru ve açık bir metin
yalın:yalın bir metin

sayfa 37
8.eTKİNLİK

gerçek anlamlı:ekmek,süt,köfte
metne kazandırdıklarI: Olayın gerçekten yaşandığı

mecaz anlamlı:bayılmak,atmak,ısmarlamak, hava yapmak
metne kazandırdıkları:farklı kavramları ve durumları karşılayabilmek için kullanılmıştır

————————————————–

sayfa 37

9.eTKİNLİK

ses düşmesi:kayboldu, resmi, kahvaltı

sebebi:ünlüyle başalyan ek alması

ses türemesi:evde-y-im
hava-y-ı

masa-y-ı
radyo-s-u

sebebi:yardımcı sese ihtiyaç olması

sayfa 37

anlama ve yorumlama

1>yazma alışkanlığı gelişir kendini dah iyi tanır.
2>
3>eksik yönlerini görür rahatlar
Read more