Kuran’ın Arapça olmasından dolayı pek çok
toplumun kültür dili değişime uğradı. İranlılar
9. yüzyılda edebiyat ürünlerini, Yeni Farsça
diye adlandırılan bir dille vermeye başladılar.
İran edebiyatının bu ürünlerinden Türk
edebiyatı büyük ölçüde etkilenmiştir. Öte
yandan Anadolu’da kurulan Türk devletleri,
resmi yazışma dili olarak Arapça ve Farsçayı
kullandılar. Bu durum edebiyat dilinin
değişmesine de yol açtı. Özellikle saray
çevresindeki şairler ve yazarlar, yapıtlarını
Arapça ve Farsça yazmaya başladılar. Osmanlı
Devleti döneminde Arapça ve Farsçanın yoğun
etkisinde kalmış olan Osmanlıca dili divan
edebiyatında kullanılan ana dildir.
1. Nazım birimi genellikle beyittir ve cümle
beyitte tamamlanır. Beyit, cümleye
egemendir.
2. Nazım ölçüsü “aruz“dur.
3. Dili Arapça, Farsça, Türkçe karışımı olan
Osmanlıcadır.
4. Şiirlerde tam ve zengin uyak kullanılmıştır.
5. Şiirlerin konuyu içeren başlıkları olmadığı
için nazım biçimlerine göre
adlandırılmışlardır.
6. Klişe bir edebiyattır. Duygu ve düşünceler
değişmez sözlerle (Mazmun) anlatılır.
7. Anlatılan şey değil, anlatış biçimi ön
plandadır.
8. Soyut bir edebiyattır. İnsan ve doğa
gerçekte olduğundan farklı ele alınmıştır.
9. Aydın zümrenin edebiyatıdır. Medrese
kültürü hâkimdir. Genellikle saraya ve
çevresine seslenir.
10. Sanatlara bolca yer verilmiş, sanat
yapmak amaç durumuna gelmiştir.
11. Ulusal bir edebiyat olmayıp dinin etkisiyle
şekillenmiştir. Arap ve İran edebiyatının etkisi
çok fazladır.
12. Şiirde daha çok aşk, sevgili, içki, din ve
kadercilik gibi konular işlenmiştir.
13. Nazım ön planda tutulmuş, nesre pek az
yer verilmiştir.
14. Nesir alanında tezkireler (edebiyat tarihi
görevini gören biyografik eser), münşeatlar
(mektuplar), tarihler, dini metinler ve
nasihatnamelere de rastlanmaktadır. Bunlarda
da sanat yapma amacı ön plandadır.
15. 13.yüzyılda gelişmeye başlamış 16. ve 17.
yüzyıllarda en olgun dönemini yaşamış,
19.yüzyılın sonlarına kadar sürmüştür.
0 Yorumlarınız