Sayfa 122
1.Hikâye ile Roman Arasındaki Farklar
• Hikâye anlatım
olarak romana benzer; ama aslında onun romandan çok farklı yanları
vardır:
• Hikâye türü,
romandan daha kısadır.
• Hikâyede temel
öğe olaydır. Romanda ise temel öğe karakter, yani kişidir. Hikâyeler olay
üzerine kurulur, romanlar ise kişi üzerine kurulur.
• Hikâyede tek
olay bulunmasına karşılık romanda birbirine bağlı olaylar zinciri vardır.
Romandaki olaylardan her biri hikâyeye konu
olabilir.
• Hikâyede
kahramanların tanıtımında ayrıntıya girilmez, kahramanlar her yönüyle
tanıtılmaz. Romanlarda ise kahramanlar ayrıntılı bir biçimde, hemen her yönüyle
tanıtılır. Romandan farklı olarak hikâyede kişiler sadece olayla ilgili
yönleriyle anlatılır. Bu yüzden hikâyelerdeki kişiler bir karakter olarak
karşımıza çıkmaz.
• Öyküde, olayın
geçtiği yer (çevre) sınırlıdır ve ayrıntılı olarak anlatılmaz. Romanlarda
olaylar çok olduğu için olayların geçtiği çevre de geniştir. Bu çevreler çok
ayrıntılı olarak anlatılır.
• Hikâyeler kısa
olduğu için anlatım yalın, anlaşılır ve özlüdür. Romanlarda ise anlatım daha
ağır ve sanatlıdır
2.Size kalmış.
Macera, polisiye, aşk...
3.Bir roman
kahramanı ait olduğu dönemin sosyal, siyasi, kültürel özelliklerini yansıtır.
Çünkü yazar daha çok gördüğü şeyden yola çıkarak eserlerini ortaya koyar.
Bunda da yaşadığı dönem etkili olacaktır.
4.Romanda yapı:
Romanın
Öğeleri
Roman dört temel öğeden
oluşur. Romanın kurgusunu oluşturan dört temel unsur “yer, zaman, olaylar
zinciri ve şahıs kadrosu”dur. Bazı romanlarda bunlara “fikir” unsuru da
eklenir.
a- Kişi
(Kahramanlar):
Romanların çoğunda geniş bir
şahıs kadrosu vardır. Romanda başkarakter ve yardımcı karakterler bulunur.
Romanda şahıslar ayrıntılı olarak tanıtılır. Roman kahramanının yaşamı, geniş
bir zaman çerçevesi içinde baştan sona anlatılır. Roman kişileri “tip” ve
“karakter” olarak karşımıza çıkar.
Tip: Belli bir sınıfı ya da
belli bir insan eğilimini temsil eden kişidir. Tip evrenseldir, genel
özelliklere sahiptir. Tipler “sevecen tip, alıngan tip, kıskanç tip, sosyal tip”
gibi, bireysel olmaktan çok; başkalarında da bulunan ortak özellikler taşıyan ve
bu özellikleri en belirgin şekilde temsil eden şahıs veya şahıs
grubudur.
Karakter: Romanda olumlu,
olumsuz yönleri ile verilen, belirli bir tip özelliği göstermeyen kişilerdir.
Karakter, kendine özgüdür. Karakterler genel temsil özelliği göstermez.
Karakterler, birden fazla özelliği belirlenmiş tipik olan birkaç özelliği ile
insanın iç çatışmaları ve çıkmazlarını verme görevini yüklenmiş roman
şahıslarıdır. Karakterler çok yönlü olup, değişkenliğe sahip kişiler oldukları
için bunlara “yuvarlak roman kişisi” de
denmektedir.
b-
Olay:
Romanlar, temel bir olay
etrafında gelişen ve iç içe geçmiş çok sayıda olaydan oluşur. Romanda anlatılan
olaylar hayattan alınabileceği gibi, tarihten, anılardan, okunan kitaplardan ve
masallardan da alınabilir. Önemli olan, konunun gerçeğe uygun olmasıdır. Romanda
olaylar her yönüyle ayrıntılı olarak işlenir. Her olay bir nedene bağlanır.
Böylece okuyucu, romanın içine çekilir.
c- Çevre
(Yer):
Romanlardaki kişilerin
yaşadığı, olayların geçtiği yerdir çevre. İnsanlar gibi, roman kişileri de belli
bir çevrede yaşar. Bu çevre, okuyucuya betimleme yoluyla anlatılır. Romanda
olayların geçtiği ve kişilerin yaşadığı yerler, çevre ve diğer mekânlar çok
ayrıntılı şekilde verilir.
d-
Zaman:
Romanlarda zaman kavramı
belirgindir. Olay veya olaylar belirli bir zaman diliminde yaşanır. Romanlarda
fiiller genellikle “-dili geçmiş zaman” kipinde kullanılır. Klasik romanda zaman
“geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman” olmak üzere üç dilimde verilir. Çağdaş
romanda bu anlayış etkin değildir. İnsanın hatırlama yeteneğinden yararlanılarak
zamanlar arası geçiş yapılır. İç içe değişik zaman dilimlerinden söz edilebilir.
Birkaç zaman bir arada kullanılabilir. Şuur akışı tekniğiyle geriye dönüşler
veya ileriye gidişler olabilir.
e-
Fikir:
Çoğu romanın fikirsel bir
yönü de vardır. Romandaki olayların, durumların ve davranışların nedenleri
araştırılır; kişilerin psikolojik tahlilleri yapılır ve olayların sonuçları
üzerinde durulursa romanın ana düşüncesi ve yardımcı düşünceleri
belirlenebilir.
Sayfa 126
1. Servet-i Fünun Döneminde
Sosyal ve Siyasi ve Kültürel Ortam
Osmanlı Devleti’nin yıkılma
sürecine girdiği yıllarda Avrupa’daki yenilikler göze çarpmaktadır. Avrupa’da
yaşanan yenilikler zamanla dünyada hızla yayılmaya başlamıştır. Diğer devletleri
etkileyen bu değişimler Osmanlı Devleti’ni de etkilemiştir. II. Abdülhamit
döneminde yenilikleri kabullenmek istemeyen kesimin çoğunlukta olmasından dolayı
istibdat dönemi yaşanmıştır. I. Meşrutiyet, II. Meşrutiyet ve Tanzimat Fermanı
ile Osmanlı toplumunda yenileşme hareketleri hız kazanmıştır. II. Abdülhamit
döneminde ortaya çıkan çatışma sosyal, siyasi ve sanat hayatını büyük ölçüde
etkilemiştir.
Servet-i Fünun edebiyatı,
istibdat döneminin yoğun olarak yaşandığı dönemde gelişmiştir. Çağdaş yaşamdan
yana olanlar ve Tanzimat döneminde hürriyetçi fikirleri benimseyenler bu baskı
döneminden rahatsız olmuş. Bunun sonucu olarak da Servet-i Fünun edebiyatı
meydana gelmiştir.
Servet-i Fünun’un ortaya
çıkışını sağlayan nedenler ise, Abdülhamit döneminin sosyal ve siyasi etkileri,
Tanzimat devri II. dönem şairlerinin oluşturduğu geniş doğa ve duygu
betimlemeleri, Recaizade Mahmut Ekrem’in şiir ve edebiyat hakkındaki yeni
fikirleri, 1876-1895 yılları arasında faaliyet gösteren sanatçıların geniş
tercüme faaliyetleri, eski ve yeni edebiyat taraftarları arasındaki
romantizm-realizm tartışmalarıdır.
EK
BİLGİ: AŞK-I MEMNU ROMANIN AYRINTILI İNCELEMESİ İÇİN
Eserin Adı: Aşk-ı Memnu
Yazarın Adı ve Soyadı: Halit Ziya UŞAKLIGİL
Eserin ilk ve Diğer Baskısı: l. Baskı: 1900 ll. Baskı:1939 lll. Baskı: 1945lV. Baskı1983
Kullanılan Baskı: lV. Baskı: 1983
Eserin Konusu: Kırk beş yaşlarındaki Adnan Bey ile yirmi iki yaşındaki Bihter’in evlenmesi bu evlenmenin öncelikle Adnan Bey’in kızı Nihal’in ve diğer insanların üzerindeki etkisi ve evliliğinde aradığı mutluluğu bulamayan Bihter ile Adnan Bey’in yeğeni Behlül arasındaki yasak aşktır.
Eserin Ana Fikri: İnsanlar birbirleriyle evlenirken maddi unsurlardan ziyâde manevî değerleri göz önünde bulundurmalıdır.
1.Etkinlik
Aşk-ı Memnu romanının olay örgüsü:
- Adnan Bey’in eşinin bir
süre önce ölmesiyle şimdiki hayatlarının
anlatılması.
- Adnan Bey’in Göksu’da
sandal gezintisi yapması ve Firdevs Hanım’la
tanışması
- Adnan Bey’in Bihter ile
evlenmesi
- Bihter’in konağa gelişiyle
yeni bir düzenin konakta başlaması.
- Nihal’in Behlül ile
Bihter’in konuşmalarını duyup aralarındaki ilişkiyi
öğrenmesi.
- Beşir’in bütün olup biteni
Adnan Bey’e anlatması.
- Bihter’in intihar
etmesi.
- Adnan Bey ve Nihal’in
yeniden baş başa kalması.
Olay örgüsünü oluşturan
parçalar, romanın teması etrafında bir araya getirilmiş ve birbirini tetikleyen
parçalar olarak kurgulanmıştır
*** Olay bile olay örgüsü
arasındaki fark: olay bir bütündür. Ana yapıyı oluşturur. Olay örgüsü ise bu
yapını parçalarını oluşturur. Kısacası olay örgüsü ana olayı ortaya koyan
yapıdır.
***Olay örgüsü ile olay
zinciri arasındaki fark. Olay zinciri daha çok öğretici metinlerde olayın bir
sıra halinde verilişidir. Olay örgüsü ise anlatmaya bağlı edebi metinlerde
olayın bölümlerini oluşturur.
Sayfa 127
2.a. kitapta verilen
bölümler sonuç bölümü ile bu bölüme yakın
kısımlardır.
b. Olay örgüsü metnin
temasının somutlaştırılmış halidir. Tema konu ve yapıyı oluşturan unsurlar (
kişi, zaman, mekan) vasıtasıyla somutlaştırılır.
3. Okunan metne bütünlük
kazandıran olay:
- Nihal’in Behlül ile
Bihter’in konuşmalarını duyup aralarındaki ilişkiyi
öğrenmesi
- Bihter’in intihar
etmesi.
Metne bütünlük kazandıran
olayın, romanın olay örgüsündeki yeri: olayın sonuç bölümlerini
oluşturmaktadır.
2.Etkinlik
* Olay örgüsünde kişilerin
işlevi olayın ortaya konmasında rol almış
olmalarıdır.
Olay yasak aşktır. Burada
Behlül ile Bihter bu yasak aşkı somutlaştıran
unsurlardır.
· Madam Bovary
romanındaki Emma karakteri ile Bihter benzerlik göstermektedir. Madam Bovary
aşkta heyecan aramaktadır. Kocası ise kendini işe vermiştir. Burada Charles
Bovary’i karakteri ile Adnan Bey karakteri de benzerlik
gösterir.
· Her iki roman da
hem kurgun hem de kişiler bakımından birbiri ile benzer özellikler
taşımaktadır.
3.Etkinlik
***Romanda geçen tiplere
romanın yazıldığı dönemde rastlamak mümkündür. Osmanlının son dönemlerinde
Avrupai tarz yaşam anlayışı hakim olmuş, sosyete denilen bir topluluk
oluşmuştur.
***Günümüzde de basın yayın
yoluyla bu tür ilişkilerin varlığı sık sık dile getirilmektedir. Her ne kadar
yakın çevremizde bu tipleri görmesek de toplumda bu tür ilişkilerin varlığı
inkar edilemez.
Daha yakın bir zamanda
televizyonda bir habere konu olan olay bunu açıkça gösteriyordu. Eşini amcasının
oğlu ile ilişkisi var diye hapishane ziyaretinden dönerken silahla
öldürdü.
4.Etkinlik
A,b,c.: *** roman
kahramanları birer tiptir. Belirli yönleri ön palan
çıkmıştır.
Adnan Bey: Hali vakti
yerinde, kırk beş yaşlarında bir İstanbul beyefendisidir. Eşinin ölümü üzerine
Bihter ile evlenmiş ve konağındaki yaşamına devam
etmiştir.
Bihter: Hafif meşrepliği ile
tanınan Melih Bey Takımı’nın bir üyesi ve Firdevs Hanım’ın kızıdır. Sadık
kalacağı zengin bir koca bulmak ve mutlu bir yaşam kurmak arzusuyla Adnan Bey
ile evlenir. Fakat ona sadık kalamayarak Behlül ile bir aşk-ı memnu(yasak aşk)
yaşar.
Nihal: Adnan Bey’in masum ve
meleksi bir portre olarak sunulan, genç kızlık dönemine girişinden Behlül ile
nişanlanmasına kadar hayatı hep başkalarının kararı ile yönlendirilen bir
kızdır.
Behlül: Adnan Bey’in yeğeni
olan ve konağa rahatlıkla girip, çıkabilen, Nihal ile nişanlanıp Bihter ile
yasak bir aşk yaşayan, Beyoğlu’nun sorumluluk gerektirmeyen günübirlik
ilişkilerinden geri kalmayan pragmatik birisidir.
Beşir: Adnan Bey’in
konağında çalışan ve yaşanan yasak ilişkiye ve Nihal’in acıklı durumuna
dayanamayıp her şeyi Adnan Bey’e anlatan zenci
köledir.
Matmazel De Courton:
Evlenmek için geç kalan, yaşı ilerlemiş yabancı uyruklu bir kadındır. İffet ve
namusunu korumak için İstanbul’a gelen namuslu bir kadındır. Nihal’in annesiz
kalışı onun annelik özlemini ortaya çıkarır. Onun da gönlünde bir annelik hevesi
vardır. Nihal bu boşluğu doldurur. Beyoğlu’nun seçkin ailelerinden bir Rum
ailesine mürebbiye olarak gelmiştir. Adnan Bey’in yalısı ise mürebbiyelik
hayatının ikinci dönemidir.
Peyker: Kısa, kılsız kaşlı,
kumral, geniş omuzlu, dolgun vücutlu bir kadındır. Yirmi beş yaşındadır.
Babasına benzemektedir. Kocasına sadık iffetli bir kadındır. Behlül ona
sarkıntılık eder; fakat namuslu Peyker, Behlül’ün asılmalarına aldırış etmez.
Firdevs Hanım’ın büyük kızıdır. Evli bir çocuk
annesidir.
Bülend: Tombul, al yanaklı,
ince kumral saçlı sevimli bir oğlandır. Hiçbir şeyden haberi yoktur. Oyuncağına
meraklıdır. Dağınık bir çocuktur. Adnan Bey’in küçük oğludur. Yatılı okula
verilmiştir. Annesi ölmüştür. Üvey annesi Bihter ile arası iyidir. Ablasını çok
sevmektedir.
Nihat Bey: Peyker'in eşi.
İstanbul'un üst tabaka yaşamına dahil olmak için Peyker'le evlenmiştir.
Evliliklerinden Feridun adlı bir oğulları olmuştur, iki yıl sonra da ikinci
çocukları dünyaya gelmiştir.
Şakire Hanım: Adnan Bey'in
yalısının aşçısı.
Şayeste: Adnan Bey'in
yalısında başkalfa.Uşak Süleyman Efendi ile evlenmiştir. Bu evlilikten Cemile
adlı bir kızları olmuştur.
Nesrin: Adnan Bey'in
yalısında hizmetçi.
Katiya: Firdevs Hanım'ın
hizmetçisi.
Ç. Günümüzde sosyal hayatta
bu kişilere rastlanabilir.
5.
Etkinlik
Destan , masal ve mesnevi
yapıyım oluşturan unsurlar bakımından bu romanla ortak özellikler gösterir.
Destandaki mekan ile romandaki mekan arasında gerçeklik bakımından benzerlik
vardır. Masaldaki mekan ile romandaki mekân farklıdır. Masaldaki mekan var olan
bir mekandan ziyade olağanüstülüklerin olduğu bir mekandır. Yine zaman
bakımından da masal diğerlerinden ayrılır.
Anlatım açısından ise
masalda miş’li geçmiş zaman kullanılır. Romanda ise hikaye bileşik zamanı
ağırlıklıdır. Mesnevi de ise manzum anlatım esastır. Bu yönüyle diğerlerinden
ayrılır.
Sayfa 128
4.Okunanbölümde Nihal Behlül
ile Bihter arasındaki ilişkiyi öğrenir. Bihter yasak aşkının öğrenilmesi
sebebiyle ölmekten başka çare bulamaz. Burada kişiler olayın
somutlaştırılmasında bir unsur olarak karşımıza
çıkar.
5.Yukarıdaki bölümler kendi
içinde bir bütünlük oluşturmaktadır. Roman kendi içinde bütünlük arz eden
birçok bölümün birleşmesinden oluşur.
6.
Etkinlik
Metnin teması: yasak aşktır.
Bu tema romanda yaşanan yasak aşkın insan hayatları üzerindeki etkisi üzerinden
anlatılmıştır. Romandaki bu tema, romanın yazıldığı Servet-i Fünun Dönemi
edebiyatçılarının benimsediği “sanat, sanat içindir” anlayışıyla örtüşmektedir.
Çünkü bu anlayış bireyselliği beraberinde getirir. Kendisinden önceki Tanzimat
Döneminin aksine toplum sorunlarına eğilmek yerine bireysel duyuş, düşünüş ve
zevk baz alındığı için böyle bir tema seçilmiştir. Servet-i Fünun romanlarında
sosyal çevre, aile ile sınırlandırılarak toplum yerine aile fertleri arasındaki
olaylar anlatılmıştır. Servet-i Fünun’un bütün romanlarında “aşk, kötümserlik ve
kaçış” üç ana unsur olarak karşımıza çıkar. Aşk-ı Memnu romanının teması da bu
bakımdan romanın yazıldığı dönemin özelliklerine
uyar.
6.a.Eser temayı
yansıtıyor.
b. Eserin adı ile teması
aynıdır. Zaten başlık temanın bir veya birkaç sözcükle
anlatımıdır.
c. Eserde işlene tema insan
özgü bir gerçekliği dile getirmektedir. Aşk insan unsuru ile ilgili bir
kavramdır. Burada yaşanan yasak aşk toplum yaşamının kabul etmediği bir
anlayıştır.
7. Tanzimat’la başlayan
Batılı yaşam anlayışı toplumuzdaki ahlaki değerlerde değişimi de beraberinde
getirmiştir. Ahlaki yaşamda meydana gelen bu değişim Osmanlı toplumunu derinden
etkilemiş, aile yapısında yıkımlara sebep olmuştur. Osmanlı toplumunda sokağa ve
eğlence mekanlarına pek çıkmayan kadın tipi gitmiş yerine eğlencelerin baş
konuğu olan, çeşitli etkinliklerde karşılaştığı erkeklere kur yapan bir kadın
modeli gelmiştir.
Bugünkü toplum Batılı yaşam
tarzını devam ettiren bir toplum görüntüsü vermektedir.
7.
Etkinlik
Yasak aşk teması toplumda o
dönemde nasıl kötü karşılanıyorsa bu dönemde de öyle karşılanmakta ihanete
hoşgörü ile bakılmamaktadır. Günümüzde de birçok roman bu temayı işlemiştir.
Romanlar toplumun aynası durumundadır. İnsanı hedef alır ve
yansıtır.
8. İlahi bakış açısı anlatıcı
kullanılmıştır. Anlatıcı olayı dışarıdan izleyen biridir. Olaya müdahale etmez.
3. Şahıs anlatım kullanılmıştır.
9. Halit Ziya Uşaklıgil,
diğer romanlarında olduğu gibi Aşk-ı Memnu'da da ağır bir Osmanlıca kullanır.
Ağır bir dil ve üslup kullanımı, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başındaki ana
edebiyat akımı olan Servet-i Fünûn dönemi Türk edebiyatının genel
özelliklerindendir. Halit Ziya Uşaklıgil, bu dönemin diğer yazarları gibi,
günlük hayatta kullanılmayan ya da nadiren kullanılan Arapça ve Farsça
kelimelere Aşk-ı Memnu'da sıkça yer verir, bu bakımdan romanın kelime haznesini
şiirlerin kelime haznesine yaklaştırır. Çok belirgin olmasa da, Fransızca
sözdiziminin kimi özellikleri de romanda
kullanılmıştır.
9. romandaki olayla metnin
yazıldığı dönem aynıdır. Gerçek yaşamdan alınan bir olay işlenmiştir. Gerçeklik
yönünden bakıldığı zaman olayın gerçeğe uygun olduğu
görülür.
8.
Etkinlik
Eser servet-i Fünun dönemi
anlatmaya bağlı metinlerden roman geleneğine göre yazılmıştır. Eser hem tema,
hem dil ve anlatım hem de gerçeklik bakımından dönemin özelliklerini
yansıtmakladır.
Sayfa 129
9.
Etkinlik
Tanzimat romanında toplumsal
temalara ağırlık verilmişken Servet- Fünun romanında ise bireysel temalara
ağırlık verilmiştir. Tanzimat romanında dil servet-i Fünun romanına göre daha
sadedir.
Servet-i Fünun romanı teknik
bakımdan Tanzimat romanına göre daha gelişmiştir. Batılı roman anlayışını daha
iyi yansıtmaktadır.
10. Aşk-ı Memnu romanı
servet-i Fünun edebiyatını en iyi yansıtan romanlardandır. Batı tarzı roman
anlayışını teşkil etmesi bakımından edebiyatımızda önemli bir yeri
vardır.
11. Halit Ziya Uşaklıgil
Edebi kişiliği
- Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk romanları yazan sanatçı olarak kabul edilir.
- Servet-i Fünun döneminde roman ve hikâye türünün en önemli ismidir.
- Eserlerinde realizm akımının etkisi görülür. En ünlü öykülerinden biri olan Kar Yağarken öyküsünde anlattığı 'realizm' bunun bir örneğidir.
- Dili süslü, sanatlı ve ağırdır. Ancak yine de dili başarıyla kullanır. Alışılmıştan farklı bir cümle düzeni vardır.
- Romanlarında aydın kişileri anlatır. Romanları, cumhuriyet dönemimde sadeleştirilebilmiştir
- "Mai ve Siyah" romanındaki Ahmet Cemil karakteri Servet-i Fünun sanatçısını temsil eder.
- Ruh tahlillerine önem verir. Kahramanları yaşadıkları çevreye uygun olarak anlatır.
- Romanlarında yalnız İstanbul'u anlatan sanatçı, hikâyelerinde Anadolu ve köy hayatına, kasabalardaki yaşayışa yer vererek İstanbul dışına çıkmıştır.
- Atatürk'ün eşi Latife Uşşaki'nin amcasıdır...
ROMAN:
Nemide (1889)
Bir Ölünün Defteri (1890)
Ferdi ve Şürekası (1894-1985)
MAİ VE SİYAH (AYRINTILI TAHLİLİ) (1895-1988)
Aşk-ı Memnu (1925-1987)
Kırık Hayatlar(1924-1989)
Sefile (1886)
ÖYKÜ:
Bir İzdivacın Tarih-i Muâşakası (1889)
Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1889)
Küçük Fıkralar (3 Cilt) (1896)
Bir Yazın Tarihi (1898-1988)
Solgun Demet (1901)
Sepette Bulunmuş (1920)
Bir Hikâye-i Sevda (1922-1987)
Hepsinden Acı (1934-1984)
Onu Beklerken (1935-1940)
Aşka Dair (1935-1986)
İhtiyar Dost (1939)
Kadın Pençesi (1039-1987)
İzmir Hikâyeleri (1950)
ANILAR:
Kırk Yıl (1936-1969)
Bir Acı Hikaye (1942)
Saray ve Ötesi (1942-1981)
DENEME:
Fransız Edebiyatının Numune ve Tarihi (1885)
Hikaye ve Temaşa (1889)
Yunan Edebiyatı (1912)
Latin Edebiyatı (1912)
Alman Tarihi Edebiyatı (1912)
Fransız Tarihi Edebiyatı (1912)
Sanata Dair (1938-1955)
Değerlendirme
1.Aşağıdaki cümlelerin başına
yargılar doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
D
D
Y
D
Sayfa 130
2.
* Tanzimatta… öğretici
metinler Servet-i Fünun da …roman türü ….etkili
olmuştur.
* …..Mai ve
siyah……
* ….. Mai ve Siyah……Aşk-ı
Memnu……..
* ………Mehmet Rauf
……….Eylül…….
3. d. Romanlar çoğunlukla
Anadolu’da geçer
4.Dönemin baskıcı
anlayışından kaynaklana bir özelliktir. Dönemin siyasi baskıları sanatçıları içe
kapanık, hayalci, karamsar bir kişilik çizmelerine neden
olmuştur.
kaynak:
testonline.blogcu