10. Sınıf Edebiyat Sayfa 118 - 120 Soruları ve Cevapları ( Biryay Yayınları )

Sayfa 118
3.      Metnin anlatımından da yararlanarak hangi geleneğin etkisiyle yazıldığını söyleyiniz.
Dönem itibariyle öğretici metinlerin çokça yazıldığı bir dönem birlikte insanlara bilgi vermek için yazılan metinleri görmekteyiz. Osmanlı yeni kurulmuş ve Yükselme dönemine girilerek yeni bir dünya kurulacağı gözlenmiştir. Bu da bize insanların bilgi ihtiyaçları olduğunu göstermektedir
4.      Metnin ana düşüncesi ve XIV. yüzyıl öğretici metinlerin yazılış amacıyla ilgili bilgi birikiminizden yararlanarak Nasrettin Hoca fıkrasının kaleme alınma nedenini belirtiniz.
Kalıcılığını sağlamak ve var olan Nasreddin Hoca gibi bir değeri bir sonraki kuşağa taşımak amacıyla yazılmıştır.
Anlama, Yorumlama.
1. Kitabınızdaki metinlerden hareketle XIII - XIV. yüzyıl öğretici metinlerinin oluşmasını sağlayan zihniyet hakkında bilgi veriniz.
Dönem itibariyle öğretici metinlerin çokça yazıldığı bir dönem birlikte insanlara bilgi vermek için yazılan metinleri görmekteyiz. Osmanlı yeni kurulmuş ve Yükselme dönemine girilerek yeni bir dünya kurulacağı gözlenmiştir. Bu da bize insanların bilgi ihtiyaçları olduğunu göstermektedir.
Sayfa 119
b. Okuduğunuz ve incelediğiniz metinlerden yararlanarak XIV. yüzyıl öğretici metinlerini anlatım biçimleri bakımından gruplandırınız. Tespitlerinizi aşağıdaki şema üzerine yazınız.
Anlatım Biçimleri Yönünden XIV. YüzyılÖğretici Metinler
MANZUM Eserler                                               MENSUR        Eserler
c. Okuduğunuz ve incelediğiniz metinlerden yararlanarak XIV yüzyıl öğretici metinlerini konularına göre gruplandırınız. Tespitlerinizi aşağıdaki şemaya yazınız.
Konularına Göre Öğretici Metinler
c. İncelediğiniz metinlerden yararlanarak İslam medeniyetinin etkisiyle yeni kavram ve söyleyişlerle zenginleşen XIV yüzyıl nesrinin özelliklerini defterinize sıralayınız
Sayfa 120
Değerlendirme
1.   Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere uygun sözcükleri yazınız.
•   XIII - XIV yüzyıl öğretici metinlerinde cümleler....kısa ve...... açıktır. Dil....sade......ve anlaşılır özelliktedir.
•   XIII -XIV yüzyıl öğretici metinleri.....nazım.......... ve..nesir....... şeklinde kaleme alınmıştır.
•   Malâkât.....HACI BEKTAŞ-I VELİ’NİN TASAVVUFİ ...... bir eseridir.
2.   Aşağıdakilerden hangisi XIV yüzyıl öğretici metinlerinden biri değildir?
A.Hamzanâme
B.  Makâlât
C.  Müntehab-ıŞifa.
D.Yüz Hadis
E.  Kâbusnâme

3.   Aşağıdakilerden hangisi XIII - XIV yüzyıl öğretici metinlerinin işlediği konulardan birideğildir?
A.Din
B.  Tasavvuf
C.  Tıp
D.  Sanat
E.  Tabiat
4.   Aşağıdaki cümlelerin başına yargılar doğru ise "D", yanlış ise "Y" yazınız..
(.Y..)  XIII-XIV yüzyıl öğretici metinleri nazım ve nesir karışık şekilde kaleme alınmıştır.
(.D..)  XIV yüzyılda İslam medeniyetinin etkisiyle nesir diline yeni kavramlar ve söyleyişler girmiştir. Böylece dil zenginleşmiştir.
(.D..)   Mantıku't Tayr, Gülşehri'nin tasavvuf konulu bir eseridir.


 kynk: testonline.blogcu.com 
Read more

11. Sınıf Edebiyat Sayfa 139 - 140 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

Sayfa 139

2.Etkinlik
Fecriati topluluğunun ortaya çıkmasında Batılı edebiyat akımlarının rolü olmuştur. Servetifünuncuların edebiyata yeterince yenilik getiremediğini savunan Fecriaticiler halka edebiyat sevgisini aşılamayı amaçlamışlardır.
3.Etkinlik
Fecriaticiler daha çok şiir, makale ve eleştiri alanında eserler yazmışlardır. Fecriati Beyannamesi’nde Batılı eserlerin tercüme edileceğinden, halka tanıtılacağından söz edilmiştir.
Anlama Yorumlama


1)Fecriati grubu Servetifünun topluluğuna tepki olarak doğmuşsa da onları taklit etmekten öteye geçememişlerdir.
2)Fecriaticilerin benimsediği yeni anlayışlar, yapmak istediği yenilikler Fecriati Beyannamesi’nde dile getirilmiştir.
3)Fecriaticiler arasında bir kültür, zevk ve anlayışı bütünlüğü oluşmamıştır.
4)Fecriati topluluğu Balkan Savaşları’nın yaşandığı, Avrupa ve Osmanlı içinde siyasi çalkantıların başladığı bir dönemde ortaya çıkarak “sanat şahsi ve muhteremdir.” Anlayışıyla eser yazmıştır. Ancak halk, bu çalkantılı yıllarda edebiyata, sanata pek ilgi göstermemiştir.
Sayfa 140
Değerlendirme
1)DYD
2)ilk ve tek, Milli Edebiyat
3)E
4)C
5)D
6)Servetifünun topluluğunun dağılmasından sonra edebi anlamda bir boşluğun oluşması
Fecriaticilerin Servetifünuncuları Batı edebiyatını anlamada ve halka anlatmada yetersiz bulmaları ve bu eksikliği kendilerinin gidereceğini iddia etmeleri
2.Meşrutiyet’in ilanıyla özgürlükçü bir ortamın oluşması



kynk:eokullise
Read more

11. Sınıf Edebiyat Sayfa 132 - 135 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

Sayfa 132
2.Etkinlik
Servetifünun sanatçılarının ortak özellikleri:
Aynı dergi etrafında bir araya gelmişlerdir.
Sanat için sanat anlayışına sahiptirler.
Edebiyatta faydayı değil güzelliği esas almışlardır.
Batı edebiyatının yeni tekniklerini uygulamışlardır.
İçe kapanık, yalnız ve karamsar bir karakter özelliğine sahiptirler.
Edebiyatımıza yeni bir bakış açısı kazandırmışlardır.
Dil, işleyiş ve üslup konusunda titiz davranmışlardır.

TEST SORULARI VE CEVAPLARI İÇİN
1) Ahmet Haşim’le ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A.      Şiirleri sözden çok musikiye yakındır
B.      Şiirlerini sembolist ve emprosyonist akımların etkisiyle yazmıştır.
C.      Nesirleri açık, sade ve nüktelidir
D.     Şiirlerinden sadece aruz ölçüsünü kullanmıştır.
E.      En çok sone nazım biçimiyle şiirler yazmıştır.



·         Devrin şartlarını öne sürerek bireysel temalara yöneldiler.
·         Ağır bir dille yazıp aruz ölçüsünü kullandılar.
·         Bu dönemde tiyatroda gerileme olmuştur.

2) Yukarıda tanıtılan sanatçılar aşağıdakilerin hangisi içinde yer alır.
A.      Edebiyat-ı Cedide
B.      Tanzimat 1. Dönem
C.      Fecr-i Ati Edebiyatı
D.     Milli edebiyat
E.      Yedi Meşaleciler

3) Servet-i Fünuncularla aynı dönemde yaşamasına rağmen bağımsız kalmayı tercih eden ve A.Mithat Efendinin “halk için roman” geleneğini sürdüren sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ahmet Rasim
B) Mehmet Akif Ersoy
C) Hüseyin Rahmi Gürpınar
D) Yakup Kadri
E) Halide Edip Adıvar

4) Aşağıdakilerden hangisi Mehmet Akif ve Tevfik Fikret’te ortak değildir?
A) Aynı edebi topluluğu temsil etmeleri
B) Yurt sevgisi dile getirmeleri
C) Şiirlerini manzum öykü şeklinde kaleme almaları
D) Sosyal konulara önem vermeleri
E) Aruzu Türkçeye ustalıkla uygulamaları

5.      Servet-i Fünûn dönemine ait aşağıdaki eserlerden hangisinin türü diğerlerinden farklıdır?
A)      Kırık Hayatlar
B)     Hepsinden Acı
C)     Kırk Yıl
D)     Ferda-yı Garam
E)     Son Yıldız

1-E , 2-A , 3-C , 4-A , 5-C ,



Anlama Yorumlama
Sembolizm, parnasizm, realizm ve natüralizm
Sayfa 133

Değerlendirme Sorularının Cevapları
1)DYDY
2)parnasizm-sembolizm-realizm-natüralizm, sone- terza rima- serbest müstezat, Tanzimat- edebi
3)Cenap Şahabettin: Tiryaki Sözler
Halit Ziya Uşaklıgil: Ferdi ve Şürekası
Mehmet Rauf: Eylül
Hüseyin Cahit Yalçın: Kavgalarım
 Sayfa 134
4)D
5)E
6)Servetifünuncular toplumdan kopuk, karamsar kişiliklerdir. Tanzimatçılar ise toplum sorunlarına daha duyarlı yaklaşmışlardır. Servetifünun sanatçıları içe dönük, Tanzimatçılar ise dışa dönük kişiliklerdir. Servetifünuncular bireysel, Tanzimatçılar ise toplumsal sorunlara yönelmişlerdir.
Sayfa 135



Hazırlık
1)Edebiyatta grup ya da topluluk kavramı, aynı sanat anlayışına sahip şair ve yazarların bir araya gelerek bir dergi veya gazete çevresinde birlikte çalışmaları anlamına gelir. Edebiyatımızdaki ilk edebi topluluk Servetifünun, ikincisi ise Fecriati dergisi etrafında ortaya çıkmıştır.
2)Bir edebi topluluk kendinden önceki topluluğa tepki olarak ortaya çıkabilir. Fecriati topluluğu Servetifünun’a tepki olarak doğmuştur.

 

kynk: testonline.blogcu
Read more

11. Sınıf Edebiyat Sayfa 122 - 130 Soruları ve Cevapları ( Yıldırım Yayınları )

Sayfa 122
1.Hikâye ile Roman Arasındaki Farklar
•             Hikâye anlatım olarak romana benzer; ama aslında onun romandan çok farklı yanları vardır:
•             Hikâye türü, romandan daha kısadır.
•             Hikâyede temel öğe olaydır. Romanda ise temel öğe karakter, yani kişidir. Hikâyeler olay üzerine kurulur, romanlar ise kişi üzerine kurulur.
•             Hikâyede tek olay bulunmasına karşılık romanda birbirine bağlı olaylar zinciri vardır. Romandaki olaylardan her biri hikâyeye konu olabilir.
•             Hikâyede kahramanların tanıtımında ayrıntıya girilmez, kahramanlar her yönüyle tanıtılmaz. Romanlarda ise kahramanlar ayrıntılı bir biçimde, hemen her yönüyle tanıtılır. Romandan farklı olarak hikâyede kişiler sadece olayla ilgili yönleriyle anlatılır. Bu yüzden hikâyelerdeki kişiler bir karakter olarak karşımıza çıkmaz.
•             Öyküde, olayın geçtiği yer (çevre) sınırlıdır ve ayrıntılı olarak anlatılmaz. Romanlarda olaylar çok olduğu için olayların geçtiği çevre de geniştir. Bu çevreler çok ayrıntılı olarak anlatılır.
•             Hikâyeler kısa olduğu için anlatım yalın, anlaşılır ve özlüdür. Romanlarda ise anlatım daha ağır ve sanatlıdır


 2.Size kalmış. Macera, polisiye, aşk...


3.Bir roman kahramanı  ait olduğu dönemin sosyal, siyasi, kültürel özelliklerini yansıtır. Çünkü  yazar daha çok gördüğü şeyden yola çıkarak eserlerini ortaya koyar.  Bunda da yaşadığı dönem etkili olacaktır.

4.Romanda yapı:

Romanın Öğeleri
Roman dört temel öğeden oluşur. Romanın kurgusunu oluşturan dört temel unsur “yer, zaman, olaylar zinciri ve şahıs kadrosu”dur. Bazı romanlarda bunlara “fikir” unsuru da eklenir.
a- Kişi (Kahramanlar):
Romanların çoğunda geniş bir şahıs kadrosu vardır. Romanda başkarakter ve yardımcı karakterler bulunur. Romanda şahıslar ayrıntılı olarak tanıtılır. Roman kahramanının yaşamı, geniş bir zaman çerçevesi içinde baştan sona anlatılır. Roman kişileri “tip” ve “karakter” olarak karşımıza çıkar.
Tip: Belli bir sınıfı ya da belli bir insan eğilimini temsil eden kişidir. Tip evrenseldir, genel özelliklere sahiptir. Tipler “sevecen tip, alıngan tip, kıskanç tip, sosyal tip” gibi, bireysel olmaktan çok; başkalarında da bulunan ortak özellikler taşıyan ve bu özellikleri en belirgin şekilde temsil eden şahıs veya şahıs grubudur.
Karakter: Romanda olumlu, olumsuz yönleri ile verilen, belirli bir tip özelliği göstermeyen kişilerdir. Karakter, kendine özgüdür. Karakterler genel temsil özelliği göstermez. Karakterler, birden fazla özelliği belirlenmiş tipik olan birkaç özelliği ile insanın iç çatışmaları ve çıkmazlarını verme görevini yüklenmiş roman şahıslarıdır. Karakterler çok yönlü olup, değişkenliğe sahip kişiler oldukları için bunlara “yuvarlak roman kişisi” de denmektedir.
b- Olay:
Romanlar, temel bir olay etrafında gelişen ve iç içe geçmiş çok sayıda olaydan oluşur. Romanda anlatılan olaylar hayattan alınabileceği gibi, tarihten, anılardan, okunan kitaplardan ve masallardan da alınabilir. Önemli olan, konunun gerçeğe uygun olmasıdır. Romanda olaylar her yönüyle ayrıntılı olarak işlenir. Her olay bir nedene bağlanır. Böylece okuyucu, romanın içine çekilir.
c- Çevre (Yer):
Romanlardaki kişilerin yaşadığı, olayların geçtiği yerdir çevre. İnsanlar gibi, roman kişileri de belli bir çevrede yaşar. Bu çevre, okuyucuya betimleme yoluyla anlatılır. Romanda olayların geçtiği ve kişilerin yaşadığı yerler, çevre ve diğer mekânlar çok ayrıntılı şekilde verilir.
d- Zaman:
Romanlarda zaman kavramı belirgindir. Olay veya olaylar belirli bir zaman diliminde yaşanır. Romanlarda fiiller genellikle “-dili geçmiş zaman” kipinde kullanılır. Klasik romanda zaman “geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman” olmak üzere üç dilimde verilir. Çağdaş romanda bu anlayış etkin değildir. İnsanın hatırlama yeteneğinden yararlanılarak zamanlar arası geçiş yapılır. İç içe değişik zaman dilimlerinden söz edilebilir. Birkaç zaman bir arada kullanılabilir. Şuur akışı tekniğiyle geriye dönüşler veya ileriye gidişler olabilir.
e- Fikir:
Çoğu romanın fikirsel bir yönü de vardır. Romandaki olayların, durumların ve davranışların nedenleri araştırılır; kişilerin psikolojik tahlilleri yapılır ve olayların sonuçları üzerinde durulursa romanın ana düşüncesi ve yardımcı düşünceleri belirlenebilir.
Sayfa 126

1. Servet-i Fünun Döneminde Sosyal ve Siyasi ve Kültürel Ortam
Osmanlı Devleti’nin yıkılma sürecine girdiği yıllarda Avrupa’daki yenilikler göze çarpmaktadır. Avrupa’da yaşanan yenilikler zamanla dünyada hızla yayılmaya başlamıştır. Diğer devletleri etkileyen bu değişimler Osmanlı Devleti’ni de etkilemiştir. II. Abdülhamit döneminde yenilikleri kabullenmek istemeyen kesimin çoğunlukta olmasından dolayı istibdat dönemi yaşanmıştır. I. Meşrutiyet, II. Meşrutiyet ve Tanzimat Fermanı ile Osmanlı toplumunda yenileşme hareketleri hız kazanmıştır. II. Abdülhamit döneminde ortaya çıkan çatışma sosyal, siyasi ve sanat hayatını büyük ölçüde etkilemiştir.
 Servet-i Fünun edebiyatı, istibdat döneminin yoğun olarak yaşandığı dönemde gelişmiştir. Çağdaş yaşamdan yana olanlar ve Tanzimat döneminde hürriyetçi fikirleri benimseyenler bu baskı döneminden rahatsız olmuş. Bunun sonucu olarak da Servet-i Fünun edebiyatı meydana gelmiştir.
Servet-i Fünun’un ortaya çıkışını sağlayan nedenler ise, Abdülhamit döneminin sosyal ve siyasi etkileri, Tanzimat devri II. dönem şairlerinin oluşturduğu geniş doğa ve duygu betimlemeleri, Recaizade Mahmut Ekrem’in şiir ve edebiyat hakkındaki yeni fikirleri, 1876-1895 yılları arasında faaliyet gösteren sanatçıların geniş tercüme faaliyetleri, eski ve yeni edebiyat taraftarları arasındaki romantizm-realizm tartışmalarıdır.

 EK BİLGİ: AŞK-I MEMNU ROMANIN AYRINTILI İNCELEMESİ İÇİN 
Eserin Adı: Aşk-ı Memnu
Yazarın Adı ve Soyadı: Halit Ziya UŞAKLIGİL
Eserin ilk ve Diğer Baskısı: l. Baskı: 1900 ll. Baskı:1939 lll. Baskı: 1945lV. Baskı1983
Kullanılan Baskı: lV. Baskı: 1983
Eserin Konusu: Kırk beş yaşlarındaki Adnan Bey ile yirmi iki yaşındaki Bihter’in evlenmesi bu evlenmenin öncelikle Adnan Bey’in kızı Nihal’in ve diğer insanların üzerindeki etkisi ve evliliğinde aradığı mutluluğu bulamayan Bihter ile Adnan Bey’in yeğeni Behlül arasındaki yasak aşktır.
Eserin Ana Fikri: İnsanlar birbirleriyle evlenirken maddi unsurlardan ziyâde manevî değerleri göz önünde bulundurmalıdır.



1.Etkinlik
Aşk-ı Memnu romanının olay örgüsü:
- Adnan Bey’in eşinin bir süre önce ölmesiyle şimdiki hayatlarının anlatılması.
- Adnan Bey’in Göksu’da sandal gezintisi yapması ve Firdevs Hanım’la tanışması
- Adnan Bey’in Bihter ile evlenmesi
- Bihter’in konağa gelişiyle yeni bir düzenin konakta başlaması.
- Nihal’in Behlül ile Bihter’in konuşmalarını duyup aralarındaki ilişkiyi öğrenmesi.
- Beşir’in bütün olup biteni Adnan Bey’e anlatması.
- Bihter’in intihar etmesi.
- Adnan Bey ve Nihal’in yeniden baş başa kalması.
Olay örgüsünü oluşturan parçalar, romanın teması etrafında bir araya getirilmiş ve birbirini tetikleyen parçalar olarak kurgulanmıştır
*** Olay bile olay örgüsü arasındaki fark: olay bir bütündür. Ana yapıyı oluşturur. Olay örgüsü ise bu yapını parçalarını oluşturur. Kısacası olay örgüsü ana olayı ortaya koyan yapıdır.
***Olay örgüsü ile olay zinciri arasındaki fark.  Olay zinciri daha çok öğretici metinlerde olayın bir sıra halinde verilişidir. Olay örgüsü ise  anlatmaya bağlı edebi metinlerde olayın bölümlerini oluşturur.
Sayfa 127
2.a.  kitapta verilen bölümler sonuç bölümü ile bu bölüme yakın kısımlardır.
b. Olay örgüsü metnin temasının somutlaştırılmış halidir. Tema konu ve yapıyı oluşturan unsurlar ( kişi, zaman, mekan) vasıtasıyla somutlaştırılır.
3. Okunan metne bütünlük kazandıran olay:
- Nihal’in Behlül ile Bihter’in konuşmalarını duyup aralarındaki ilişkiyi öğrenmesi
- Bihter’in intihar etmesi.
Metne bütünlük kazandıran olayın, romanın olay örgüsündeki yeri: olayın sonuç bölümlerini oluşturmaktadır.

2.Etkinlik
*  Olay örgüsünde kişilerin işlevi olayın ortaya konmasında rol almış olmalarıdır.
Olay yasak aşktır. Burada  Behlül ile Bihter bu yasak aşkı somutlaştıran unsurlardır.
·         Madam Bovary romanındaki Emma karakteri ile Bihter benzerlik göstermektedir.  Madam Bovary aşkta heyecan aramaktadır. Kocası ise kendini işe vermiştir. Burada Charles Bovary’i karakteri ile Adnan Bey karakteri de benzerlik gösterir.
·          Her iki roman da hem kurgun hem de kişiler bakımından birbiri ile benzer özellikler taşımaktadır.

3.Etkinlik
***Romanda geçen tiplere romanın yazıldığı dönemde rastlamak mümkündür. Osmanlının son dönemlerinde Avrupai tarz yaşam anlayışı hakim olmuş, sosyete denilen bir topluluk oluşmuştur.
***Günümüzde de basın yayın yoluyla bu tür ilişkilerin varlığı sık sık dile getirilmektedir. Her ne kadar yakın çevremizde bu tipleri görmesek de toplumda bu tür ilişkilerin varlığı inkar edilemez.
Daha yakın bir zamanda televizyonda bir habere konu olan olay bunu açıkça gösteriyordu. Eşini amcasının oğlu ile ilişkisi var diye hapishane ziyaretinden dönerken silahla  öldürdü.

4.Etkinlik
A,b,c.: *** roman kahramanları birer tiptir.  Belirli yönleri ön palan çıkmıştır.
Adnan Bey: Hali vakti yerinde, kırk beş yaşlarında bir İstanbul beyefendisidir. Eşinin ölümü üzerine Bihter ile evlenmiş ve konağındaki yaşamına devam etmiştir.
Bihter: Hafif meşrepliği ile tanınan Melih Bey Takımı’nın bir üyesi ve Firdevs Hanım’ın kızıdır. Sadık kalacağı zengin bir koca bulmak ve mutlu bir yaşam kurmak arzusuyla Adnan Bey ile evlenir. Fakat ona sadık kalamayarak Behlül ile bir aşk-ı memnu(yasak aşk) yaşar.
 Nihal: Adnan Bey’in masum ve meleksi bir portre olarak sunulan, genç kızlık dönemine girişinden Behlül ile nişanlanmasına kadar hayatı hep başkalarının kararı ile yönlendirilen bir kızdır.
Behlül: Adnan Bey’in yeğeni olan ve konağa rahatlıkla girip, çıkabilen, Nihal ile nişanlanıp Bihter ile yasak bir aşk yaşayan, Beyoğlu’nun sorumluluk gerektirmeyen günübirlik ilişkilerinden geri kalmayan pragmatik birisidir.
 Beşir: Adnan Bey’in konağında çalışan ve yaşanan yasak ilişkiye ve Nihal’in acıklı durumuna dayanamayıp her şeyi Adnan Bey’e anlatan zenci köledir.
Matmazel  De Courton: Evlenmek için geç kalan, yaşı ilerlemiş yabancı uyruklu bir kadındır. İffet ve namusunu korumak için İstanbul’a gelen namuslu bir kadındır. Nihal’in annesiz kalışı onun annelik özlemini ortaya çıkarır. Onun da gönlünde bir annelik hevesi vardır. Nihal bu boşluğu doldurur. Beyoğlu’nun seçkin ailelerinden bir Rum ailesine mürebbiye olarak gelmiştir. Adnan Bey’in yalısı ise  mürebbiyelik hayatının ikinci dönemidir.
Peyker: Kısa, kılsız kaşlı, kumral, geniş omuzlu, dolgun vücutlu bir kadındır. Yirmi beş yaşındadır. Babasına benzemektedir. Kocasına sadık iffetli bir kadındır. Behlül ona sarkıntılık eder; fakat namuslu Peyker, Behlül’ün asılmalarına aldırış etmez. Firdevs Hanım’ın büyük kızıdır. Evli bir çocuk annesidir.
Bülend: Tombul, al yanaklı, ince kumral saçlı sevimli bir oğlandır. Hiçbir şeyden haberi yoktur. Oyuncağına meraklıdır. Dağınık bir çocuktur. Adnan Bey’in küçük oğludur. Yatılı okula verilmiştir. Annesi ölmüştür. Üvey annesi Bihter ile arası iyidir. Ablasını çok sevmektedir.
Nihat Bey:  Peyker'in eşi. İstanbul'un üst tabaka yaşamına dahil olmak için Peyker'le evlenmiştir. Evliliklerinden Feridun adlı bir oğulları olmuştur, iki yıl sonra da ikinci çocukları dünyaya gelmiştir.
Şakire Hanım: Adnan Bey'in yalısının aşçısı.
Şayeste: Adnan Bey'in yalısında başkalfa.Uşak Süleyman Efendi ile evlenmiştir. Bu evlilikten Cemile adlı bir kızları olmuştur.
Nesrin: Adnan Bey'in yalısında hizmetçi.
Katiya: Firdevs Hanım'ın hizmetçisi.

Ç. Günümüzde sosyal hayatta bu kişilere rastlanabilir.

5. Etkinlik
Destan , masal ve mesnevi yapıyım oluşturan unsurlar bakımından  bu romanla ortak özellikler gösterir.   Destandaki mekan ile romandaki mekan arasında gerçeklik bakımından benzerlik vardır.  Masaldaki mekan ile romandaki mekân farklıdır. Masaldaki mekan var olan bir mekandan ziyade  olağanüstülüklerin olduğu bir mekandır. Yine zaman bakımından da masal diğerlerinden ayrılır.
Anlatım açısından ise  masalda miş’li geçmiş zaman kullanılır. Romanda ise hikaye bileşik zamanı ağırlıklıdır. Mesnevi de ise manzum anlatım esastır. Bu yönüyle diğerlerinden ayrılır.
Sayfa 128


4.Okunanbölümde Nihal Behlül ile Bihter arasındaki ilişkiyi öğrenir. Bihter yasak aşkının öğrenilmesi sebebiyle ölmekten başka çare bulamaz.  Burada kişiler olayın somutlaştırılmasında bir unsur olarak karşımıza çıkar.
5.Yukarıdaki bölümler kendi içinde bir bütünlük oluşturmaktadır. Roman  kendi  içinde bütünlük arz eden birçok bölümün birleşmesinden oluşur.  

6. Etkinlik

Metnin teması: yasak aşktır. Bu tema romanda yaşanan yasak aşkın insan hayatları üzerindeki etkisi üzerinden anlatılmıştır. Romandaki bu tema, romanın yazıldığı Servet-i Fünun Dönemi edebiyatçılarının benimsediği “sanat, sanat içindir” anlayışıyla örtüşmektedir. Çünkü bu anlayış bireyselliği beraberinde getirir. Kendisinden önceki Tanzimat Döneminin aksine toplum sorunlarına eğilmek yerine bireysel duyuş, düşünüş ve zevk baz alındığı için böyle bir tema seçilmiştir. Servet-i Fünun romanlarında sosyal çevre, aile ile sınırlandırılarak toplum yerine aile fertleri arasındaki olaylar anlatılmıştır. Servet-i Fünun’un bütün romanlarında “aşk, kötümserlik ve kaçış” üç ana unsur olarak karşımıza çıkar. Aşk-ı Memnu romanının teması da bu bakımdan romanın yazıldığı dönemin özelliklerine uyar.

6.a.Eser temayı yansıtıyor.
  b. Eserin adı ile teması aynıdır. Zaten başlık temanın bir veya birkaç sözcükle anlatımıdır.
  c. Eserde işlene tema insan özgü bir  gerçekliği dile getirmektedir. Aşk insan unsuru ile ilgili bir kavramdır. Burada yaşanan yasak aşk toplum yaşamının kabul etmediği bir anlayıştır.

7. Tanzimat’la başlayan Batılı yaşam   anlayışı toplumuzdaki ahlaki değerlerde değişimi de beraberinde getirmiştir. Ahlaki yaşamda meydana gelen bu değişim Osmanlı toplumunu derinden etkilemiş, aile yapısında yıkımlara sebep olmuştur. Osmanlı toplumunda sokağa ve eğlence mekanlarına pek çıkmayan kadın tipi gitmiş yerine eğlencelerin baş konuğu olan, çeşitli etkinliklerde karşılaştığı erkeklere kur yapan bir kadın modeli gelmiştir.
Bugünkü toplum Batılı yaşam tarzını devam ettiren bir toplum görüntüsü vermektedir.  
7. Etkinlik
Yasak aşk teması toplumda o dönemde nasıl kötü karşılanıyorsa bu dönemde de öyle karşılanmakta ihanete hoşgörü ile bakılmamaktadır. Günümüzde de birçok roman bu temayı işlemiştir. Romanlar toplumun aynası durumundadır. İnsanı hedef alır ve yansıtır.

8. İlahi bakış açısı anlatıcı kullanılmıştır. Anlatıcı olayı dışarıdan izleyen biridir. Olaya müdahale etmez. 3. Şahıs anlatım kullanılmıştır.

9. Halit Ziya Uşaklıgil, diğer romanlarında olduğu gibi Aşk-ı Memnu'da da ağır bir Osmanlıca kullanır. Ağır bir dil ve üslup kullanımı, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başındaki ana edebiyat akımı olan Servet-i Fünûn dönemi Türk edebiyatının genel özelliklerindendir. Halit Ziya Uşaklıgil, bu dönemin diğer yazarları gibi, günlük hayatta kullanılmayan ya da nadiren kullanılan Arapça ve Farsça kelimelere Aşk-ı Memnu'da sıkça yer verir, bu bakımdan romanın kelime haznesini şiirlerin kelime haznesine yaklaştırır. Çok belirgin olmasa da, Fransızca sözdiziminin kimi özellikleri de romanda kullanılmıştır.

9. romandaki olayla metnin yazıldığı dönem aynıdır. Gerçek yaşamdan alınan bir olay işlenmiştir.  Gerçeklik yönünden bakıldığı zaman olayın gerçeğe uygun olduğu görülür.

8. Etkinlik
Eser servet-i Fünun dönemi anlatmaya bağlı metinlerden roman geleneğine göre yazılmıştır. Eser  hem tema, hem dil ve anlatım hem de gerçeklik bakımından dönemin özelliklerini yansıtmakladır.
Sayfa 129

9. Etkinlik
Tanzimat romanında toplumsal temalara ağırlık verilmişken Servet- Fünun romanında ise bireysel temalara ağırlık verilmiştir. Tanzimat romanında dil servet-i Fünun romanına göre daha sadedir.
Servet-i Fünun romanı teknik bakımdan Tanzimat romanına göre daha gelişmiştir. Batılı roman anlayışını daha iyi yansıtmaktadır.

10. Aşk-ı Memnu romanı servet-i Fünun edebiyatını en iyi yansıtan romanlardandır. Batı tarzı roman anlayışını teşkil etmesi bakımından edebiyatımızda önemli bir yeri vardır.

11. Halit Ziya Uşaklıgil Edebi kişiliği
  • Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk romanları yazan sanatçı olarak kabul edilir.
  • Servet-i Fünun döneminde roman ve hikâye türünün en önemli ismidir.
  •  Eserlerinde realizm akımının etkisi görülür. En ünlü öykülerinden biri olan Kar Yağarken öyküsünde anlattığı 'realizm' bunun bir örneğidir.
  •  Dili süslü, sanatlı ve ağırdır. Ancak yine de dili başarıyla kullanır. Alışılmıştan farklı bir cümle düzeni vardır. 
  • Romanlarında aydın kişileri anlatır. Romanları, cumhuriyet dönemimde sadeleştirilebilmiştir
  •  "Mai ve Siyah" romanındaki Ahmet Cemil karakteri Servet-i Fünun sanatçısını temsil eder. 
  • Ruh tahlillerine önem verir. Kahramanları yaşadıkları çevreye uygun olarak anlatır. 
  • Romanlarında yalnız İstanbul'u anlatan sanatçı, hikâyelerinde Anadolu ve köy hayatına, kasabalardaki yaşayışa yer vererek İstanbul dışına çıkmıştır.
  • Atatürk'ün eşi Latife Uşşaki'nin amcasıdır...
ROMAN
Nemide (1889) 
Bir Ölünün Defteri (1890) 
Ferdi ve Şürekası (1894-1985) 
MAİ VE SİYAH (AYRINTILI TAHLİLİ) (1895-1988) 
Aşk-ı Memnu (1925-1987) 
Kırık Hayatlar(1924-1989) 
Sefile (1886)
ÖYKÜ
Bir İzdivacın Tarih-i Muâşakası (1889) 
Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1889) 
Küçük Fıkralar (3 Cilt) (1896) 
Bir Yazın Tarihi (1898-1988) 
Solgun Demet (1901) 
Sepette Bulunmuş (1920) 
Bir Hikâye-i Sevda (1922-1987) 
Hepsinden Acı (1934-1984) 
Onu Beklerken (1935-1940) 
Aşka Dair (1935-1986) 
İhtiyar Dost (1939) 
Kadın Pençesi (1039-1987) 
İzmir Hikâyeleri (1950)
ANILAR
Kırk Yıl (1936-1969) 
Bir Acı Hikaye (1942) 
Saray ve Ötesi (1942-1981)
DENEME
Fransız Edebiyatının Numune ve Tarihi (1885) 
Hikaye ve Temaşa (1889) 
Yunan Edebiyatı (1912) 
Latin Edebiyatı (1912) 
Alman Tarihi Edebiyatı (1912) 
Fransız Tarihi Edebiyatı (1912) 
Sanata Dair (1938-1955)
OYUN
Kabus (1959
                                                                
                              Değerlendirme
1.Aşağıdaki cümlelerin başına yargılar doğru ise “D”, yanlış ise “Y” yazınız.
D
D
Y
D
 Sayfa 130
2.
* Tanzimatta… öğretici metinler  Servet-i Fünun da …roman türü ….etkili olmuştur.
* …..Mai ve siyah……
* ….. Mai ve Siyah……Aşk-ı Memnu……..
* ………Mehmet  Rauf  ……….Eylül…….

3. d. Romanlar çoğunlukla Anadolu’da geçer


4.Dönemin baskıcı anlayışından kaynaklana bir özelliktir. Dönemin siyasi baskıları sanatçıları içe kapanık,  hayalci, karamsar bir kişilik çizmelerine neden olmuştur.

 kaynak: testonline.blogcu 
Read more