1. Televizyonda yayınlanan bir söyleşi programı izleyiniz.
2. Söyleşi türünde
metinler bularak sınıfa getiriniz. Sözden Söze Mektuptan açılmış talihim bir
tane daha geldi. Öteki gibi değil bu. Bir kere yazan gizlemiyor kendini kim
olduğunu söylüyor: İsmet Zeki Eyüboğlu adında bir genç. İstanbul Bilim Yurdunda
yani Üniversitesinde okuyormuş. Sonra da benimle eğlenmiyor alaya almıyor beni
över gibi gözüküp alttan alta iğnelemeğe kalkmıyor. Çıkışıyor bana çıkışıyor ya
haklı olarak çıkışıyor. Eski yazılarımı şu Öz Türkçe yazılarımı beğenirmiş
yenilerine sinirleniyor şöyle diyor: “Geçen günkü Nokta dergisinde Ulus’tan
aktarılmış bir yazınızı okudum. Ne çok üzüldüm bilseniz! Yoksa sizi de mi elden
kaçırdık? Nerde o eski güzelim Öz Türkçe sözler nerde o yazınızdaki edebiyat
ahlâk hak sanatmerak şiir gibi tatsız tutsuz Osmanlıca sözler. Niçin şunun bunun
sözüne bakıp da düşüncelerimizi değiştiriyorsunuz? O yeni sözleri beğenmeyenler
var diye mi yazmak istemiyorsunuz? Günün birinde bir kişi çıkıp size:
“Beğenmedim bu sesinizi” dese ona bakıp da sesinizi değiştirecek misiniz? Ne
derse desin el gün. Biz yolumuza bakalım;
Daha böyle çok şeyler söylüyor.
O mektubu okurken tatlı bir duygu sardı içimi “mektup” değil de “beti” dediğim
günleri andım. Doğru söylüyor iyi söylüyor o genç. Utandım kendi kendimden
inandığım yoldan dönmenin yeri mi vardı? Bu çıkışmalarına karşılık ne diyeyim de
bağışlatayım suçu mu? Var benim de bir özrüm gelgelelim gençler anlamaz
anlamamaları daha da iyidir. Gene söyleyelim ben. A çocuğum ben yaşlandım
kocadım da onun için saptım yolumdan. Bilin ki sevinerek olmadı bu. Gene durup
durup o yola özlemle bakıyorum. Bir sevgilinin bir daha evine varamayacağınız
bir sevgilinin yoluna nasıl bakılırsa öyle bakıyorum. Biliyorum ki doğru
oradadır; güzel oradadır ancak ben yoruldum dizlerim kesildi. Bir de o işi
başaramayacağımı anladım. Yalnızdım pek yalnız kaldım. Beni tutanlar benim o
yolda gitmemi dileyenler vardı uzaktan seslenmekle yetiniyorlardı. Beni
özendirmek istemelerine ne denli sevinirsem sevineyim yanımda kimseyi görememek
üzüyordu beni. Doğrusu büsbütün de bırakmadım o yolu. Böyle Arapça Farsça
tilcikleri kullandığım yazılarımda gene o sevdiğim kimini de kendim uydurduğum
tilciklere yer veriyorum. Biliyorum yetmez bu en doğrusu gene eskisi gibi
özTürkçe yazmaktır. Onu yakında bir dergide gene deneyeceğim. Çok sevindim o
mektuba. Birkaç yıl benim yürüdüğüm bir yolu bırakmak istemeyenler olmasına çok
sevindim. Gençler unutsun benim emeklerimi onları hiçe saysınlar Arapça Farsça
tilciklerden kaçınmadığım bir suda sevgiliden geliverecek bir esenleme gibi
yüreğimi aydınlatır güneşler doğurur gönlümde. İtalyan yazarı Luigi
Pirandello’nun bir iki oyununu görmüşsünüzdür hikâyelerini okudunuz mu? Bay
Feridun Timur onlardan otuz altısını dilimize çevirmiş Millî Eğitim Bakanlığı da
bastırmış. Hepsini okumadımsa da okuduklarım çok hoşuma gitti diyebilirim ki o
yazarın oyunlarından daha çok beğendim hikayelerini. Oyunlarında yüksekten
atmayı andırır bir hal vardır. Hikâyeleri öyle değil Pirandello onlarda
kişilerini daha iyi gösteriyorcanlandırıyor. Oyunlarında hep bir görüşü savunmak
okuyanları yahut seyircilerini düşündürmek ister. Hem de çözümlenemeyeceğini
söylediği meseleler üzerinde düşündürmek ister. Bir gerginlik vardır
oyunlarındahikâyeleri ise öyle değil onlardaki kişiler daha canlı okuyana daha
yakın. Herhalde bana öyle geldi. Bay Feridun Timur da iyi çevirmiş dilimize.
Belli ki İtalyanca cümleye bağlı kalmak istememiş her yerde değilse bile çok
yerde: “Bizim dilimizde nasıl söylemeli?” diye düşünmüş. Örneğin bir yerde: “Don
Lollo hiddetten küplere biniyordu.” diyor. “Küplere binmek” deyimi sanmam ki
İtalyancada olsun. Daha böyle çok buluşlar var Bay Feridun Timur’un çevirisinde.
Ama belli ki daha genç bir yazar o cesareti daima gösteremiyor bazan
acemiliklere düşüyor. İşte bir örnek: “Don Lollo bu sözlere olmaz diyordu.
Nafile; olan olmuştu; fakat nihayet kabul etti ve ertesi sabah şafakla beraber
âlet ve edevat torbası s ırtında olduğu halde Zi Dima Locası Primosole’ye geldi.
Nihayet kabul etti.” den önce bir “fakat” koymanın ne yeri var? Hele:
“avandanlığı s ırtında” demek dururken “âlet ve edevat torbası s ırtında olduğu
halde” demenin cümleye bir ağırlık verdiğini nasıl anlamıyor? Daha böyle
kusurlar var Bay Feridun Timur’un çevirisinde “haykırmak” sözünü çok kullanıyor
hem de “bağırmak” yerine kullanıyor. Gene o hikâyenin bir yerinde: “Küpten
olmamak için ihtiyarı orada mevkuf mu tutacaktı?” diyor. Burada “mevkuf” sözü
hiç yakışıyor mu? “kendisi küpten olmasın diye ihtiyarı hürriyetinden mi
edecekti” diyemez miydi? Bir de şunu söyleyelim. “Ciddi Bir Şey Değil” adlı
hikâyede şöyle bir cümle var: “Her defasında bir daha aynı hataya düşmeyeceğine
dair yemin üstüne yemin ediyor ahdü peyman ediyor yeniden âşık olmamak için
kahraman bir deva araştıracağını söylüyordu.” Bay Feridun Timur böyle konuşmaz
elbette “düşmeyeceğine yemin etti .”der. Düşmeyeceğine dair yemin etti.” demez.
Belki İtalyanlar öyle der biz demeyiz. “Kahraman deva” da ne oluyor? belli
Fransızların “remède hèroique” dedikleri İtalyancada tıpkısı olabilir Türkçede
öyle denmez başka bir şey arasın. Luigi Pirandello’dan “Seçme Hikâyeler” de
böyle ufak tefek kusurlar var gene de o kitap tatlı tatlı okunuyorBay Feridun
Timur’u iyi çevirmenlerimizden yani mütercimlerimizden sayabiliriz. Hele bir
şeye çok sevindim: ikinci ciltte dil birinci cilttekinden çok daha iyi. Demek ki
Bay Feridun Timur’un çevirileri günden güne iyileşecek. Ben adını yeni duyduğuma
göre kendisinin bir genç olduğunu sanıyorum bundan sonraki çevirileri elbette
daha kusursuz olur. Siz de okuyun o hikâyeleri eğlenirsiniz hele ikinci cildin
başındaki Donna Mimma’dan başlarsanız bütün kitabı okumak hevesi uyanır
içinizde. (Nurullah ATAÇ. Söyleşiler TDK 231 Ankara 1964 ) 3.Şevket Rado
hakkında bir araştırma yapınız. Şevket Rado (21 Nisan 1913 Makedonya -9 Nisan
1988 İstanbul) Gazeteci, yazar. Balkan Harbinin patlaması üzerine 1913 de ailesi
ve Anavatana dönen vatandaşlarla beraber İstanbul'a geldi. Vefa Lisesini ve
sonra da Hukuk Fakültesini bitirdi. Üniversite talebesi iken Son Posta
Gazetesine girerek gazeteciliğe başladı 1932. Sonra Akşam Gazetesine geçti ve
orada 25 yıl muhabirlik, fıkra yazarlığı, yayın müdürlüğü yaptı. Şevket Rado
gazetecilikten başka Zoğrafyon Lisesinde Sosyoloji, St.Joseph Lisesinde Edebiyat
öğretmenliği, İ.Ü.Gazetecilik Enstitüsünde de "Yazı nevileri" hocalığı ve 5 yıl
süre ile İstanbul Radyosunda her hafta aile sohbetleri yapmıştır. 1956 yılında
Hayat Dergisini çıkardı. Hayat ilk sayısında 193.000 adet satarak Türkiye'de
rekor kırdı. Hayat Dergisinin tirajı 1958 - 1968 yılları arasında 200.000 ler
civarında idi, ki bugün bu tiraja hiç bir dergi yaklaşamamaktadır. Şevket Rado
Hayat Dergisinde kapanana kadar devamlı olarak her hafta sohbet köşesinde
yazılarını yazmıştır. Hayat'tan başka sinema - tiyatro dergisi Ses, Resimli
Roman, Hayat Spor, Ayna ve Hayat Tarih dergileri Şevket Rado'nun çıkardığı ve
yönettiği dergilerdir. Hayat Dergisi ve diğer yayınlar 1978 yılında başlayan bir
grev neticesinde kapanmışlardır. 1961 yılında fasiküller halinde yayınlamaya
başladığı Hayat Ansiklopedisi büyük bir olay olmuş ve 150.000 adetten fazla
satmıştır. Hayat Ansiklopedisinden başka çeşitli eğitici yayınlar, ansiklopedi
ve sözlükler, çocuk kitapları, romanlar gibi yüzlerce kitap yayınlamıştır.
Gençliğinde Şevket Hıfzı adı ile şiir de yazmış olan Şevket Rado'nun kendi
yazdığı eserleri vardır. Son olarak Türk Dil Kurumu üyeliği yapmakta idi.
Türkiye'nin ilk kadın Hukuk Profesörü Prof. Dr. Türkan Rado ile 1943 yılında
evlenmiş olan Şevket Rado'nun Mehmet adında bir oğlu vardır. Şevket Rado
Eserleri Hayat Böyledir, Tatlı Dil, Aile Sohbetleri, Saadet Yolu, Eşref Saati,
Ümit Dünyası (Sohbet Kitapları) 50. yılında Sovyet Rusya, Amerikan Rüyası
(Seyahat), Türk Matbaacılık Tarihi (İbrahim Müteferrika Matbaasında basılmış
eserleri ve sonrasını anlatır), Türk Hattatları (Türk Hat Sanatı ile ilgili ilk
ansiklopedi tarzında bir eserdir) 4.Edebi metinlerde kullanılan dilin
günlükkonuşma dilinden farklılıklarını araştırınız. Edebi metinlerde dil,
sanatsal ve coşku ve heyecana bağlı işlevde kullanılır. Günlük konuşma dilinde
dilin sanatsal işlevine yer verilmez. Edebi metinlerde estetik ve söyleyiş
güzelliği ön plandadır. Günlük konuşma dilinde estetik kaygısı yoktur. Edebi
metinlerde sözcüklerin yan ve mecaz anlamlarına ağırlık verilir. Günlük konuşma
dilinde mecazlı anlatımlara zaman zaman yer verilebilir. Edebi metinlerde
öğreticilik ve bilgilendireme değil, çeşitli duyguları yaşatma amacı vardır.
Edebi metinlerde gerçeğin kurgulanmış biçimi anlatılır. Günlük konuşma dilinde
kurguya pek yer verilmez. HAZIRLANALIM 1.Televizyonda izlediğiniz söyleşinin
konusunu ve size ilginç gelen yönlerini belirtiniz. Televizyonda Haldun
Dormen'in hayatını konu edinen bir söyleşiyi izlemiştim. Sanatçının hangi
zorluklar altında çalıştıklarını bilinmeyen yönlerini öğrenmiş şaşırmıştım. çoğu
zaman işe otobüsle gelip gitmeleri bende şaşkınlık uyandırmıştı. 2. Kimlerle
sohbet etmekten hoşlanırsınız? Bu kişilerin konuşmalarını niçin sevdiğinizi
söyleyiniz. Tanınmış kişilerle veya değer verdiğim ilmi ve bilgisi yüksek olan
insanlarla konuşmak hoşuma gidiyor. onalrın bilgi ve tecrübeelri dikkatimi
çekiyor. 3.Sinema, tiyatro ve roman gibi sanatlarda, mahallî söyleyişlere neden
yer verildiğiyle ilgili düşüncelerinizi açıklayınız. Sizce mahallî söyleyişler
anlatıma neler kazandırır? Mahalli söyleyişlerin olması anlatımın doğal olduğunu
gösterir. Toplum içindeki farkı insanların gerçekçi bir şekilde yansıtılmasını
sağlar. Metin HAKİKAT NEDEN ACIDIR? 1. ETKİNLİK “Hakikat Neden Acıdır?” adlı
metni ve sınıfa getirdiğiniz söyleşilerden birkaç tanesini okuyunuz. Bu
metinlerin dil-anlatım ve şekil özellikleri hakkında tartışarak söyleşilerin
ortak özelliklerini belirleyiniz. SOHBET (SÖYLEŞİ)Bir kişisel görüşlerini fazla
derinleştirmeden, karşısındakiyle konuşuyormuş hissini verecek bir üslupla
makale planında yazdığı fikir yazısına sohbet (söyleşi) denir. Sohbet (Söyleşi)
Türünün Özellikleri 1. Düşünceleri fazla derinleştirmeden, bir konuşma havası
içinde anlatan yazı türüdür. 2. Her konuda yazılabilir. (sorucenneti.net-
alıntılarda kaynak gösteriniz.) 3. Konu, tez ve savunma amacı güdülmeden;
karşılıklı konuşma havası içinde, sıcak bir dille yazılır. 4. Sohbet, makaleden
üslup yönüyle ayrılır. Çoğunlukla günlük konuların işlendiği sohbet yazılarında
senli benli bir anlatım yolu seçilir, hatıralardan halk fıkralarından,
nüktelerden, özlü sözlerden yararlanılır. 5. Söyleşi türünün Türk edebiyatındaki
önemli temsilcileri şunlardır: Ahmet Rasim "Ramazan Sohbetleri", Suut Kemal
Yetkin "Edebiyat Söyleşileri", Şevket Rado Eşref Saati Melih Cevdet Anday
"Dilimiz Üzeri¬ne Söyleşiler, Nurullah Ataç "Karalama Defteri"... Ayrıca Cenap
Sahabettin, Refik Halit Karay, Hasan Ali Yücel gibi yazarlarımız da bu türde
eserler vermişlerdir. NOT: Sohbet (söyleşi) türüyle deneme türü arasındaki temel
fark şudur: Sohbet türünde yazar karşısındakiyle konuşuyormuş gibi (senli benli
anlatım) yazar. Deneme türünde yazar kendisiyle konuşuyormuş, gibi benli
anlatım) yazar. 2.ETKİNLİK “Hakikat Neden Acıdır?” adlı metnin ve okuduğunuz,
dinlediğiniz söyleşilerin konusunu ve yazılma amaçlarını belirtiniz. Eserin
yazılma amacı, hakikat konusuna yazarın bakış açısına göre bir açıklama
getirmek, okuyucunun düşüncelerini etkilemektir. 3. ETKİNLİK SİZE KALMIŞ... 4.
ETKİNLİK “Siz uzaktan gördüğünüz bir kadını veya bir erkeği yıllardır hasretini
çektiğiniz, canınız kadar sevdiğiniz birine benzetir de kucaklamak için üzerine
doğru koşarsanız sonra da yanına geldiğiniz zaman onun sizin sevdiğiniz insan
olmadığını görürseniz uğradığınız hayal sükûtunda o insanın ne kabahati vardır?
Onu suçlayabilir misiniz? Onu çirkin, kaba, adi, kötü hatta ’acı’bulmaya
kalkarsanız haksızlık etmiş olmaz mısınız?” • “Hakikat Neden Acıdır?” adlı
metinden alınan yukarıdaki bölümde, çekimli eylemleri bulunuz. Eylemlerin hangi
şahsa göre çekimlendiğini belirtiniz. Sınıf tahtasına metinle ilgili bir
iletişim tablosu çizerek gönderici, alıcı, kanal, kod ve iletiyi belirleyiniz.
Eylemlerin çekimlendiği kip ile alıcı arasında nasıl bir ilgi olduğunu
açıklayınız. Koşarsanız- 2. Çoğul kişi (siz) Görürseniz – 2. Çoğul kişi (siz)
Suçlayabilir misiniz? – 2. Çoğul kişi (siz) Olmaz mısınız? 2. Çoğul kişi (siz)
İLETİŞİM TABLOSU Gönderici Yazar Alıcı Okuyucu Kanal
Yazı Kod Sözcükler İleti Hakikat ve hayal 5.
ETKİNLİK “Onu suçlayabilir misiniz? Onu çirkin, kaba, adi, kötü hatta ’acı’
bulmaya kalkarsanız haksızlık etmiş olmaz mısınız?”cümlelerini anlamları
bakımından inceleyerek ne tür cümleler olduğunu belirtiniz. Bu tür cümlelerin,
metnin dil ve anlatımını nasıl etkilediğini açıklayınız. “Onu suçlayabilir
misiniz? Onu çirkin, kaba, adi, kötü hatta ’acı’ bulmaya kalkarsanız haksızlık
etmiş olmaz mısınız?” cümlelerinde ikinci çoğul kişiye seslenilmiş, cevap
beklenmeyen, düşünceyi vurgulamayı amaçlayan soru cümleleri kurulmuş. Bu
cümleler yapı olarak soru cümlesidir. Fakat bu cümlelerle yazar okuyucuyla
konuşuyormuş tarzda bir anlatım kullanmış. Senli benli, içten bir anlatımla
okuyucuyla düşüncelerini paylaşmak istemiş. SAYFA 101 6. ETKİNLİK • “Atatürk’ün
Evrenselliği” adlı makaleyi ve “Hakikat Neden Acıdır?” adlı söyleşiyi dil ve
anlatım özellikleri bakımından karşılaştırınız. Hangi metinde daha samimi bir
dil kullanıldığını belirtiniz. “Hakikat Neden Acıdır?” adlı metnin dil ve
anlatım özellikleri: Samimi, içten, doğal bir anlatım var. Yazar okuyucuyla
konuşuyormuş tarzda yazmıştır. “Atatürk’ün Evrenselliği” adlı metnin dil ve
anlatım özellikleri: Ciddi, resmi bir anlatım vardır. 7. ETKİNLİK •
“Atatürk’ün Evrenselliği” ve “Hakikat Neden Acıdır” adlı metinlerin hangisinde
yazar konuşma tavrı ve edasıyla düşüncelerini derinleştirmeden aktarmıştır?
Metinden örnekler vererek düşüncelerinizi açıklayınız. “Hakikat Neden Acıdır?”
adlı metinde yazar konuşma tavrı ve edasıyla yazmış, dile getirdiği düşüncelerde
ısrarcı değil, ben böyle düşünüyorum, ama siz benim düşünceme katılır ya da
katılmazsınız zorlayıcı olmam, tavrındadır. “Atatürk’ün Evrenselliği” adlı metin
bir makale. Bu yazıda ciddi, resmi bir anlatım var. Yazıda düşünceyi geliştirme
yollarına başvurulmuş. 4. Paragraf Hakikatin acı olma nedeni insanın gerçek
olmayana, hayallere körü körüne bağlanmasıdır. 5. Paragraf Hedefe ulaşamama
durumunda gerçek, kendini acı bir şekilde gösterir. 6. Paragraf insandaki hayal
kırıklığı bir hayale kapılıp sonra gerçeğin üzerine düşmesidir. 7. Paragraf
Gerçek ne acı ne tatlıdır. İyi de olsa kötü de olsa gerçek gerçektir. 8.
Paragraf insanın kendini mutlu hissetmesinde gerçekler kadar hayallerin de
katkısı vardır. 9. Paragraf Ümit etmek ve geleceğe dönük hayal kurmak gerek.
Ancak hayaller gerçeğe aykırı olmamalıdır. 10. Paragraf İnsan her şeyin en
güzeline layıktır. 11. Paragraf İnsan hayal ederken mümkün olanla olmayanı ayırt
etmelidir. 12. Paragraf İnsan hayal ederken mümkün olanla olmayanı ayırt
etmelidir. 13. Paragraf Hayal ile gerçeği karıştırmamak gerekir. Metnin iletisi:
Gerçek her zaman güçlüdür ve mutlaka ortaya çıkacaktır. Hayal ise mantıklı ve
gerçekçi olduğu sürece insana mutluluk verir. SAYFA 103 8. ETKİNLİK Aydın
Boysan’ın söyleşide mahallî söyleyişlere yer vermesi anlatımını nasıl
etkilemektedir? Mahalli söyleyişlere yer verilmesi metne akıcılık, doğallık ve
içtenlik katmıştır. Bu mahalli unsurlar aynı zamanda anlatıma mizahi bir özellik
de katmıştır. SAYFA 104 “Onun için ümit etmekten ve ümitlerimizi süsleyen
hayalleri kurmaktan sakın vazgeçmeyiniz! Yalnız, hayalinizi işletirken biraz
temkinli olunuz. Hayal kurarken ayaklarınızın yerden kesilmemesine dikkat
ediniz! Daha açık söylemek lazım gelirse nasıl bir dünyada yaşadığınızı büsbütün
unutup kendinizi tamamen hayallere kaptırmayınız. O zaman hakikatlerden çok
uzaklaşırsınız. Hakikatlerden fazla uzaklaşmanın ise birtakım tehlikeleri
vardır. Bu tehlikeler her şeyden ziyade sizin saadetinizi tehdit eder.” “Hakikat
Neden Acıdır?” adlı söyleşiden alınan yukarıdaki paragrafta hangi anlatım
türünün kullanıldığını belirtiniz. Metinde farklı anlatım türleriyle
oluşturulmuş paragraflar olup olmadığını açıklayınız. Bu parçada emredici
anlatım kullanılmıştır. Metinde söyleşmeye bağlı anlatım, açıklayıcı anlatım,
emredici anlatım bir arada kullanılmıştır. 10. ETKİNLİK.
............................ 11. ETKİNLİK “Hakikat Neden Acıdır?” adlı söyleşide
dilin hangi işlevde kullanıldığını belirtiniz. “Hakikat Neden Acıdır?” adlı
metinde dil hem göndergesel, hem de alıcıyı harekete geçirme işlevinde
kullanılmıştır. ANLAMA-YORUMLAMA 1. “Hakikat Neden Acıdır?”
adlı söyleşide “ama”, “işte”, “şüphesiz” gibi kelimelerle başlayan
paragraflardan bu kelimeleri çıkarınız. Metnin anlamında değişme olup olmadığını
belirtiniz. Paragrafların bu tür kelimelerle başlamasının doğru olup olmadığını
tartışınız. Ulaştığınız sonucu söyleyiniz. Metinden “ama”, “işte" ve “şüphesiz"
gibi kelimeleri çıkardığımızda anlamda daralma olduğu gibi anlatımın akıcılığı
da bozulur. Paragrafların bu tür kelimelerle başlaması pek uygun değildir. Bu
tür sözcüklerin önceki cümlelerle bağlayıcılığı vardır. Sohbet metinlerinde
yazar okuyucuyla iletişimi koparmamak adına sanki bilerek böyle bir kullanıma
gitmiş. 2. Yazarın “Hakikat Neden Acıdır?” adlı söyleşide ileri sürdüğü
görüşlere katılıp katılmadığınızı açıklayınız. .................................
3. Aşağıdaki cümlelerde hangi söz sanatlarına başvurulmuştur? Yazarın bu söz
sanatlarına niçin başvurmuş olabileceğini belirtiniz. • “İşte o zaman hakikat,
bizim üzerine giydirdiğimiz hayal mahsulü elbiseden sıyrılarak karşımıza çıkar,
onunla yüz yüze geliriz.” ( Teşhis sanatı, hakikat kişileştirilmiş.Kapalı
istiare var. Hakikat: benzeyen var; insan, benzetilen söylenmemiş.) • “Yani
hayalin kanatlarına binip yükselmiş, yükselmiş sonra çıktığımız en yüksek
tepeden hakikatin üzerine düşmüşüzdür.” (kapalı istiare: hayal, kanatları olan
bir varlığa, kuşa benzetilmiş. Hayal: benzeyen söylenmiş; kuş, benzetilen
söylenmemiş. Abartma(mübalağa) vardır. Yükselmek, düşmek sözcükleriyle tezat
sanatı yapılmış.) • “Uğradığımız hayal sükûtlarında, yukarıdan aşağıya
yuvarlanışlarımızda hakikatin hiçbir suçu, hiçbir günahı yoktur." (Teşhis:
Hakikat kişileştirilmiş.) ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME A.
Aşağıdaki cümlelerde yargı doğru ise yay ayraç içerisine “D”, yanlış ise “Y”
yazınız. • Her konuda söyleşi yapılabilir. ( D ) • Söyleşilerde samimi bir dil
kullanılır. ( D ) • Söyleşilerde konunun derinliğine inilir. ( Y ) •
Söyleşilerin dil ve anlatım özellikleri karşılıklı konuşmaya benzer. ( D ) •
Söyleşilerde dil, dil ötesi işleviyle kullanılır. ( Y ) B. Aşağıdaki çoktan
seçmeli soruları yanıtlayınız. 1. Aşağıda söyleşi türüyle ilgili verilen
yargılardan hangisi yanlıştır? A) Söyleşi konusu toplumun genelini
ilgilendirmelidir. B) Söyleşi yazılarına genellikle dergi ve gazetelerde
rastlanır. C) Söyleşilerde günlük konuşma diline yakın bir dil kullanılır. D)
Söyleşilerde nükte, fıkra, atasözü ve deyimlere sıkça yer verilir. E) Yazar,
düşüncelerini kanıtlayarak okuyucuyu inanmaya çalışır. CEVAP: E 2. Limandan
aynı zamanda muhtelif istikametlere üç vapur kalkıyorsa elinde çantasıyla limana
gelmiş olan yolcu, gideceği yolu bildiği takdirde bu vapurlardan herhangi birine
girmez. Kendisini gideceği yere götürecek olana binmeye çalışır. Çünkü ancak
öyle yaparsa varmak istediği hedefe ulaşacaktır. Ama öyle yapmaz da vapurların
nereye gittiğini sormadan herhangi birine kapağı atarsa veya vapurların hepsini
kaçırdığını görünce ayağım yerde kalmasın düşüncesiyle o sırada kalkan bir trene
veya uçağa binmeye kalkarsa bu yolcunun ancak şaşkın bir kimse olduğuna
hükmedilir ve gittiği yerde kaybolduğu zaman da kimse hayret etmez. Bu parçayla
ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Metinde açıklayıcı anlatımın
kullanıldığı B) Soyut bir kavramın somutlaştırılarak anlatıldığı C) Günlük
konuşma diline yakın bir anlatımın kullanıldığı D) Metinde karşılaştırmadan
yararlanıldığı E) Anlatımda deyimlerin kullanıldığı CEVAP: B 3. (I) İkide
bir tahammülü kalmadığından şikâyet eden insanlara rastlarsınız. (II) Geçenlerde
ben de böyle birine rastladım. (III) “Efendim, ben hiçbir şeye tahammül
edemiyorum; derhâl çileden çıkıyor, isyan ediyorum. (IV) Makul insan bu
yeryüzünde o kadar azaldı. ( V) Laf anlamıyorlar, söz dinlemiyorlar.” diyordu.
Yukarıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır? A) I B) II C) III D)
IV E) V CEVAP A 4. Aşağıdaki cümlelerden hangisi bir paragrafın giriş cümlesi
olabilir? A) Biz eskiden kendi şarkılarımızı dinler, kendi oyunlarımızı
oynardık. B) Buna daha çok milletler arasındaki münasebetlerin artması yol
açıyor. C) Çünkü her başlayış bir şey yapmak hevesinin ilk adımını teşkil eder.
D) Hâlbuki okullar insana hayatı öğretmez, insana faydalı olabilecek bilgileri
öğretir. E) Zaten bütün samimiliklerde emniyetin büyük hissesi olduğunu
unutmayalım. CEVAP: A C. Aşağıdaki soruları sözlü olarak yanıtlayınız. 1.
Konuşurken dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir? • Ana dili iyi
kullanamamak, • Yerel ağızla konuşmak, • Ses tonunu ayarlayamamak, kontrol
edememek, • Sözcükleri doğru telaffuz edememek, • Konuşmayı gereksiz yere
uzatmak, • Kendini övmek, yapmacık davranışlarda bulunmak, • Eleştiriye
kapalı olmak, • Beden dilini, mimikleri doğru kullanamamak, • Argo ve kaba
sözler kullanmak, • Heyecanını yenememek, • Sözcükleri tekrarlamak, •
Eee…, ııı…, aaa… gibi sesler çıkarmak. KONUŞMADA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR 1.
Canlı, inandırıcı, ilgi çekici, olma: Konuşmamızı baştan sona canlı bir havada
dinlenebilmesi için ifadelerimize, ses tonumuza ve özellikle hareketlerimize
ayrı bir özen göstermeliyiz. 2. Konuşma süresinin kontrolü: Verilen süreye bağlı
kalmamız dinleyicilere saygı gereğidir. Konuşmamızı bu süreye uygun bir şekilde
planlayıp sunmalıyız. 3. Vurgu, tonlama, telaffuz: Konuşmacı ile dinleyiciler
arasındaki iletişimi sağlayan sesimizdir. Bu nedenle telaffuz tonlama ve
vurgumuza dikkat etmeliyiz. 4. Üslubu, sözcükleri amaca göre belirleme:
Konuşmacılar ile dinleyiciler arasındaki dinleyiciye ve konuşamaya yapılan
ortama göre belirlemeliyiz. 2. Hazırlıklı konuşma yapmadan önce yapılması
gerekenler nelerdir? Hazırlıklı konuşmalarda dikkat edilmesi gereken hususlar
Bir dinleyici grubuna hitaben yapılacak sunuş konuşmasında başarılı olabilmek
için güzel konuşma kurallarına uyulmalı ve aşağıda sıralananlar da göz önünde
bulundurulmalıdır: 1. Konuşmayı kimler dinleyecek?: Belli bir gruba hitap edecek
konuşmacı için (radyo dinleyicileri ve televizyon seyircileri dikkate alınmazsa)
konuyu tespit etmeden önce yapılması gereken ilk iş dinleyicilerin kim olacağını
bilmektir. Çünkü konu buna göre seçilecek ve konuşma hazırlığı dinleyicilerin
özelliğine göre yapılacaktır. Dinleyicilerin azlığı veya çokluğu, cinsiyetleri,
eğitim durumları, yaşları, ilgi alanları, sosyal çevreleri gibi etkenler konunun
seçilmesinde ve hitap tarzının tespitinde önemlidir. Bir meslek grubuna ait
insanların meydana getirdiği dinleyici topluluğuna yapılacak konuşmayla kapalı
spor salonunda halka hitaben yapılacak bir konuşma aynı tarzda sunulamaz. 2.
Konunun tespiti: Dinleyicilerin kim olacağı tespit edildikten sonra sıra konunun
seçilmesine gelir. Konuyu, programı hazırlayanlar tespit edebileceği gibi konu
seçimi konuşmacıya da bırakılabilir. Seçilecek konu, her şeyden önce
konuşmacının ilgi alanı içinde olmalıdır. 3. Konuşma plânının çıkarılması ve
konunun hazırlanması: Hazırlıklı konuşmanın tarihi, saati, yeri ve dinleyici
grubunun kimlerden oluşacağı önceden bilindiği için konuşma metninin hazırlığı
aşağıda verilen plân örneğine uygun olarak yapılır. Hazırlık aşamasında konunun
ilgi çekici bir tarzda, dinleyenleri sıkmayacak şekilde, amaca uygun,
kaynaklardan geniş ölçüde yararlanılarak konuşmanın türüne göre etraflıca
hazırlanmasına özen gösterilir. 3. “İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa
koklaşa anlaşır.” atasözünü açıklayınız İnsanlar konuşarak duygu ve
düşüncelerini söyleyerek birbiriyle anlaşır, insanı hayvandan ayıran en önemli
özelliklerinden biri de budur. Hayvanlar konuşamadıklarından birbirlerini
koklayarak tanır. Konuşma, tartışma insanlar arasındaki sorunları çözer. Tatlı
dille, uygun sözcüklerle söylenen sözlerin gücü büyük olur. Konuşma, tartışma
dururken katı, sert yollara başvurmak, zora koşmak, problemleri çözeceği yerde
daha da çıkmaza götürür.Bu özelliğimizden yararlanarak birbirimizle konuşarak
anlaşma yoluna gitmeli, bunu yaparken de “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.”
sözünü aklımızdan çıkarmayarak kırıcı olmamalıyız.
Read more