Tiyatronun Ögeleri – Tiyatro Nedir - Tiyatro Eserinin Belirleyici Özellikleri


Tiyatro aslında bi yazı yazma sanatıdır.nasıl kompozisyon yazarken hangi duygular içinde yazıyorsak işte tiyatro da öyle birsey bence.o gün aşktan ihtizam ceken biri belki de onun hakkında yazar.Burada dikkat etmemiş gereken husustan biri de insanlara karsı verecegimiz derse dikkat etmeliyiz.Demek istedigim tiyatro yazarken dikkatlı ve insnların dikkatını cekmeye önem vermeliyiz.Şimdi tiyatro hakkında bilgilerle basbasa bırakıyorum.Basınızı agıtmışsam özür diliyorum.
TİYATRO
Tiyatro, sahne eseri (oyun), eserin oynanma sanatı ve oyunun oynandığı yer anlamlarına gelmektedir. Trajedi, komedi, dram gibi sahnelenme amacıyla kaleme alınan edebî türlerin hepsine birden tiyatro dendiği gibi, bu türlerde verilen eserlerin oyuncular tarafından sahnede canlandırılması sanatına ve sahnelenme mekânına da tiyatro denmektedir.Tiyatro, dış gerçeklikte yaşanılan bireysel ve sosyal hayatın küçük bir minyatürünün yeniden kurgulanarak, belirlenen yer ve zamanda, belli bir amaca uygun olarak yeniden yaşatılması sanatıdır. Bir diğer ifadeyle dramatik bir tür olarak, İnsanların bireysel ve sosyal hayatlarıyla ilgili olay ve olguları gerçeğe uygun olarak kurmaca canlı bir yaşantı halinde sahnelenmesi demektir.
Batılı anlamda tiyatro, Türkiye’ye ilk olarak Tanzimat döneminde girmiştir. Türkiye’de batılı anlamda ilk tiyatro eseri Şinasi ‘nin Şair Evlenmesi (1859)’dir.
Tiyatronun iki anlamı vardır: Birincisi, dram, komedi, vodvil gibi yazılı eserin oynandığı yer; ikincisi, bu eserleri sahnede oynama sanatı. Sahnede canlandırılmak üzere yazılmış eserlerin ortak adı olarak da kullanılmaktadır.Anı Mektup Biyografi Günlük Roman Tiyatro Fıkra Röportaj Makale Eleştiri Haber Yazısı Deneme Gezi Yazısı Söyleşi
Tiyatro eserlerinde hem yazarın hem de oyuncuların izleyenler üzerinde etkisi çoktur. Sanatlı yazı türleri içinde yazımı en zor olanı, izleyiciye ulaşmak için en çok emek isteyeni tiyatrodur. Öykü ya da roman yazarı gibi tiyatro yazarı da yaşanmış ya da yaşanabilecek olayları anlatır, fakat oynanmak için yazar. Tiyatro eserinin bir okuyucu kitlesi vardır, bir de izleyici kitlesi vardır. Güzel sanatlar içinde en canlı olanıdır, çünkü edebiyat, konuşma, haretet, müzik, dans, mimarlık, giyim ve makyaj gibi güzel sanatların birçoğu tiyatroda buluşur. Yönetmenin topladığı bu güçlü ekip ilk günden, son sahneye dek ortak ilkelerle çalışırlar.
Tiyatronun doğuş nedeninin yine dini amaçlı olduğu sanılmaktadır. En eski tapınma eylemlerinin, zaman içerisinde değişerek ve gelişerek, gerçek yaşama benzetilmesiyle ortaya çıkmıştır. Bir başka teze göre; konuşmanın çok ilkel, sınırlı olduğu dönemlerde, insanların birbirberiyle anlaşmak için olayları yinelemeye çalışarak aktarma yöntemlerinden doğmuştur.
Konuyu işleyişi bakımından üç türlü tiyatro eseri vardır. Birincisi kurallı bir anlatımı olan, izleyicide acıma ve korku uyandıran tragedi, ikincisi olayların gülünç yanlarını ortaya koyan komedi , üçüncüsü yaşamı hem acıklı hem de güldürücü olayları ile olduğu gibi aktaran dramdır.
Tiyatro yazarı, okuyucuya yaşamdan bir sanal kesit sunmakla kalmaz, olayları oyuna dönüştürerek sanallığını sahnede de sürdürür. Yapı olarak sanki iç içe birçok öyküden kurulmuştur. Eser, hem görme hem duyma duyularını etkileyerek iletisine anında tepki alır. Uzun plânlı yazılardır. Tiyatro eseri; yazar, oyuncu, sahne, izleyici dörtgenine göre yazılır. Bunun için tiyatro eserleri hem söz hem eylem sanatıdır. Tiyatro eserinin okuyucu kitlesinden çok izleyici kitlesi vardır.
Ana sınıfından üniversiteye kadar bütün öğretim kurumlarında öğrencilere duygu eğitimi verebilmek, toplum kurallarını ö ğretmek, toplu çalışma alışkanlıklarını geliştirmek için en iyi yol tiyatro çalışmalarıdır. Bu yüzden oyun, monolog, skeç, gibi uygulamalar sergilenir.
Tiyatronun ögeleri; kişiler, olay ya da durum, yer, zaman, oyuncular, izleyicilerdir.
• Kişiler: Tiyatro eserinde kişi sayısı konuya göre değişir. Tiyatronun konusu olan olay, bir kişinin ya da grubun başından geçer. Kişiler olayla ilgilerine göre; birinci derecede ve ikinci derecede önemli kişiler diye ikiye ayrılır. Tiyatro yazarı kişileri doğal ve toplumsal çevre içinde verir; onları çevresinden soyutlamaz. Tip ya da karekterler çizer. Yazar, kişilerin giyimkuşam bilgilerini eserinin başında betimlemeyle verir. Kimi tiyatro eserlerinde olay hayvanların başından geçmiş gibi gösterilir. Bu kez oyuncular hayvanların rolünü oynamaya çalışırlar. Bu eserlerdeki ikinci dereceden kişiler içinde yine hem insan hem de hayvan bulunabilir. Tiyatro eserinde kimi zaman bir de anlatıcı kişi bulunur. Bu kişi anlatıcı rolüyle ara ara sahneye çıkarak olayların gelişmesi üzerinde bilgiler verir.
• Olay ya da Durum: Tiyatro hem söz hem eylem sanatıdır. Tiyatro eserini oluşturan diğer ögeler bu iki niteliğe göre biçimlenir. İnsan başına gelebilecek her türlü olay, insanın karşılaşabileceği her durum tiyatro eserinin konusu olabilir. Konu, kahramanının kendisiyle ya da çevresiyle çatışmasından doğar. Oyun yine kahramanın eyleme dönüşmüş beğenme, istek, özlem, tutku, öfke,
korku… gibi duygularından, destek alarak gelişir, sonuca ulaşır. Tiyatro eserinde olay plânı üç bölümdür: Serim, düğüm, çözüm. Bunlar genellikle iki perde olarak sunulur.
Serim: Oyundaki olaya giriştir. Oyunun en önemli bölümüdür. İzleyiciler bu bölümde olayın geçtiği yer ile kişiler hakkında bilgi sahibi olurlar. Kişinin kendisiyle ve çevresiyle yaşadığı çatışma sergilenir. İzleyici düğüm noktasına hazır duruma getirilir.
Düğüm : Oyunda duygu çatışmalarının yoğunlaştığı, dolaşık olayların üst üste geldiği, çıkmazların sergilendiği bölümdür. İzleyicinin merakı bu bölümde doruğa ulaşırken, olay kahramanları karar sürecini yaşarlar.
Çözüm : Oyunun bitiş bölümüdür. Son bir olay ile oyun bitirilir. Bu bölümde izleyicilerin kafasındaki bütün soru işaretleri cevabını bulmalıdır. İzleyici üzerindeki son etki çok önemli olduğu için çözüm bölümü ya bir sürprizle ya bir konuşmayla ya da etkili bir cümle ile bitirilir.
• Yer: Tiyatro eserinde olayın geçtiği yer sahnede dekor ile canlandırılır. Dekor, çevreyi sahnede canlandıran eşya ve nesnelerin bütünüdür. Konunun gerektirdiği biçimde, sahnede oyuncunun dekor gereği kullandığı eşyalara aksesuar denir.
• Zaman: Tiyatro eserinde zamanın veriliş biçimi yazarın isteğine bağlıdır.Yazar; kronolojik zaman, düğümden başlatılan zaman, sonuçtan başlatılan zaman,.düzensiz zaman anlatımlarından birini seçer.
• Oyuncular: Tiyatro eserinin en önemli özelliği dramatik yapısının olmasıdır. Olaylar sahnede canlandırılacak özellikte yazılır. Bu olayları sahnede canlandırmaya rol yapma denir. Rol yapan erkek ise aktör, bayan ise aktris denir. Günümüzde her ikisi için de oyuncu terimi daha çok kullanılmaktadır. Oyuncular canlandırdıkları kişiliğe uymak için makyaj yaparlar. Rollerine uygun kos
tüm giyerler.
• İzleyiciler: Tiyatroda izyeyici çok önemlidir. İzleyicisi olmayacak tiyatroyu yazmaya da oynamaya da gerek yoktur. Tiyatronun başarısı izleyicisiyle ölçülür. İzleyici olmanın getirdiği sorumluluklar vardır, her izleyici bunları bilmelidir. İzleyici olmak , bilet parasını vererek sahnenin karşısına oturmaktan öte bir şeydir.
Tiyatro izleyicisi, oyun başlamadan yerine oturmuş olmalıdır. Oyun bitmeden ayrılmamalıdır. Oyun sırasında yanındaki ile konuşarak, kabuklu yemiş yiyerek çevresini rahatsız etmemelidir. Alkışı gerekli yerlerde yapmalıdır. Çok sık alkış sahnedeki oyuncuları rahatsız eder. Oyun bitince alkışlamak en iyisidir. Önündekini, arkasındakini rahatsız edecek biçimde oturmamalıdır.
Tiyatro eserinde kullanılan anlatım yolları nelerdir?
Tiyatro eserinde, anlatım baştan sona karşılıklı konuşmadır. Betimleme daha çok yer, dekor, karakter tasvirlerinin yapıldığı perde başlarında ya da parantez içlerinde yapılır. Karşılıklı konuşmalar arasında parantez içinde kısaca betimleme yapılır. Açıklama ve tartışma kişilerin konuşmalarının içine yerleştirilir
Tiyatro eserinin yazımında diğer yazı türleri de kullanılmaktadır. Öykü ve romanlar tiyatro eseri gibi yeniden yazılarak sahnelenebilir. Sözgelimi günlük, anı, mektup gibi yazı türlerinden biriyle yazılabileceği gibi, birkaçının karması biçiminde de yazılabilir.
Tiyatro eserini yazmak için söz ustalığının yanısıra sahne tekniğini de bilmek gerekir; çünkü söz ile hareketin uyumlu olması önemlidir. Yazar yalnız toplumu ve olayları gözlemez, tiyatro dünyasını da gözler. Eserini döneminin sahne olanaklarını göz önünde bulundurarak yazar. Tiyatro eseri yazmanın bir iki teknik bilgi dı şında pek kuralı da yoktur, denilebilir. Artık yazarlar kendi kurallarının, kural koyucusudurlar. Yalnız, tiyatro yazarı tiplemelerini gerçeğe uygun yapmalıdır.
Tiyatro eserinin belirleyici özellikleri nelerdir?
• Olay plânlı yazılardır.
• Olay, konuşmaya dayalı olarak aktarılır.
• Yazar anlattığı olayları dekoru, kostümü, aksesuarı bir mantık çerçevesinde birleştirebilmelidir.
• Tiyatro eserleri konuşma diline en yakın eserlerdir. Bu nedenle uzun cümle kullanılmamalıdır.
Read more

Obezite Nedir? Obezlik Testi, Aşırı Kilo Almanın Sakıncaları


TanımıObezite ya da halk arasında bilinen adıyla şişmanlık, vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Obezite, besinlerle alınan enerji miktarının, metabolizma ve fizik aktivite ile tüketilen enerji miktarını aştığı durumda ortaya çıkar.
Obezite, insan vücudunda kalp ve damar sistemi, solunum sistemi, hormonal sistem, sindirim sistemi gibi sistemleri etkileyen ve birçok önemli rahatsızlığa zemin hazırlayan bir hastalıktır.
Kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol, solunum rahatsızlıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık, iktidarsızlık, safra kesesi hastalıkları, taş oluşumu, bazı kanser türleri, obezite ile doğrudan ilişkili hastalıklardan birkaçıdır.
Sonuç olarak obezite, insan yaş**ını kısaltan ve yaş** kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak tanımlanabilir. Yapılan araştırmalara göre, obezite özellikle son 20 yılda, bütün dünyada süratle artmakta ve bir salgın hastalık gibi yayılmaktadır. Bu salgından ülkemiz de etkilenmektedir. Kadın nüfusumuzun yaklaşık üçte biri, erkek nüfusumuzun da yaklaşık beşte biri obez, yani şişmandır. 
Obezite nasıl ölçülür?Obezite için en yaygın kullanılan ölçüm, Beden Kitle İndeksi ya da İngilizce adıyla "Body Mass Index" (BMI) ve bel çevresi ölçümüdür.
BMI değeri ve anlamıBMI, vücut ağırlığının (kg), boyun karesine (m²) bölünmesi ile hesaplanır. Bu değer yaş ve cinsiyetten bağımsızdır. Bununla beraber, BMI kullanımı, çocuklarda, hamile kadınlarda ve çok adaleli kişilerde doğru sonuç vermez, bu nedenle kullanılmamalıdır.
BMI hesaplanmasında iki örnek:
Ayşe Hanım'ın ağırlığı 70 kg, boyu ise 1.60 m'dir.
Buna göre Ayşe Hanım'ın BMI değeri:
70 / (1.60)²= 70 / 1.60 x 1.60 = 70 / 2.56 = 27.34 kg / m²'dir.
Hasan Bey'in ağırlığı da 90 kg, boyu ise 1.70 m'dir.
Buna göre Hasan Bey'in BMI değeri:
90 / (1.70)² = 90 / 1.70 x 1.70 = 90 / 2.89 = 31.1 kg / m²'dir.
Sağlık otoriteleri, BMI değerlerini, normal kilolu, fazla kilolu ve obez şeklinde gruplara ayırmışlardır.
BMI değeri
18.5 kg / m²'nin altında olanlar
Zayıf
18.5-24.9 kg / m² arasında olanlar
Normal kilolu
25-29.9 kg / m² arasında olanlar
Fazla kilolu
30-39.9 kg / m² arasında olanlar
Obez (şişman)
40 kg / m²'nin üzerinde olanlar
İleri derecede obez olarak tanımlanmaktadır.
Bu sınıflamaya göre, Ayşe Hanım fazla kilolu, Hasan Bey ise obezdir.
Siz de bu formül ve tabloya göre kendi kendinizi değerlendirebilirsiniz.
BMI değerinizi hesaplayın
BMI değerinizi hesaplamak için boy ve ağırlık bilgilerinizi giriniz.
Boy bilgisini cm olarak (örn: 175) ağırlık bilgisini kg olarak (örn: 70) giriniz.
Bel çevresi ölçümü ve anlamıVücuttaki toplam yağ miktarı önemli olmakla beraber, yağın nerede biriktiğini bilmek daha önemlidir. Karın çevresinde yağ birikimi, kalça ve vücudun diğer bölgelerinde yağ birikiminden daha fazla sağlık risklerine neden olur. Bu risk için basit fakat doğru bir yöntem bel çevresi ölçümüdür. Bununla birlikte, bel çevresi ile ilişkili hastalık riskinin, farklı toplumlarda değişkenlik gösterdiği unutulmamalıdır.

Bel çevresi ile ilişkili metabolik hastalıklar için sağlık riski
Artmış risk
Yüksek risk
Erkek
> 94 cm
> 102 cm
Kadın
> 80 cm
> 88 cm
Read more

Harita Nedir? Haritada Renkler ve Çizgilerin Anlamları


HARİTA
Yeryüzünün tamamının veya bir bölümünün kuşbakışı görünüşünün belli bir ölçeğe göre küçülterek kağıt üzerine çizimine harita denir.
HARİTALARDA DEĞİŞİK RENKLER HANGİ YÜZEY ŞEKİLLERİNİ GÖSTERİR?
YEŞİL: Çukur yerleri ve denizden az yüksek yerleri gösterir. Yeşilden sarıya, turuncuya ve açık kahverengiye gidildikçe yüksekliğin arttığı anlaşılır.
SARI: Yaylaları ve yüksek ovaları gösterir.
KAHVERENGİ: Dağları gösterir.
KOYU KAHVERENGİ: Yüksek dağları gösterir.
MAVİ: Denizleri ve gölleri gösterir.
AÇIK MAVİ: Denizlerin az derin yerlerini gösterir. Mavi koyulaştıkça derinliğin arttığı anlaşılır.
KIRMIZI: Sınırları gösterir.
yeryüzünün bir parçasının yukardan kuşbakışı görünümünün matematik yöntemlerle küçültülerek ve üzerine özel işaretler koyarak bir düzlem üzerine çizilmiş şekline HARİTA deriz. Haritaların kolay ve anlaşılır olabilmesi için en gerekli ayrıntılara yer verilir. Harita üzerindeki iki nokta arasındaki uzunluğun, arazide aynı iki noktanın arasındaki ölçülen yatay mesafesine olan oranını ÖLÇEK olarak adlandırırız. Haritaların alt köşelerinde hangi ölçekte yapıldıklarını gösteren işaretler vardır(1:500000 – 1:250000 – 1:50000 – 1:25000 gibi).Bir haritada bu ölçeğin paydasında yer alan rakam ne kadar büyük olursa haritanın ölçeği o kadar küçük olur.1:50000 ölçekli bir harita üzerindeki 1 cm gerçekte 50000cm karşılık gelir(500m).Bütün ölçekli haritalarda her bir kare 1 km2 dir.
 
HARİTA YORUMLAMA
Haritaya baktığınızda bölgeyi üçboyutlu zihninizde oluşturabilmeniz en önemli noktadır. Bunu haritadaki yükselti çizgileri sayesinde yapabilirsiniz. Dağın bir yatay kesiti alınır. Çizgiler eşit yükseltileri gösterir. Yükselti çizgilerinin şekli dağın veya tepenin şeklini verir.
 Yükselti çizgilerinin şekli dağın şeklini verirken,yoğunlukları eğimi verir.Bir süre sonra haritaya baktığınızda arazinin resmini kafanızda oluşturabilirsiniz..    
HARİTA
Harita bir toprak parçasının kuş bakışı görünüşünün resmidir. Etrafında görebileceğin yolların, nehirlerin, tarlaların, köylerin, kasabaların ve benzerlerinin en önemlileri harita üzerinde sembollerle gösterilir. Bu haritaların bazılarına elbette daha önce okulda derslerini çalışırken gördün. Sürücülerin kullandığı yol haritalarını da biliyorsun. Ama bu haritaların hiçbiri Doğa yürüyüşünde kullanılamaz. Doğa yürüyüşünde kullanacağın haritanın topografik bir harita olması gerekir. Topografik haritalar çeşitli ölçülerde olabilir. Doğa yürüyüşü için en iyi harita 1:24000 ölçekli olanıdır. Böyle bir haritada 1 mm 24 m.yi gösterir. Topografik haritayı Doğa yürüyüşüne gideceğin alanla ilgili resmi kuruluştan bulabilirsin.
HARİTANIN ANLATTIKLARI
İyi bir harita sana aşağıdaki konularla ilgili bilgiler verir;
  1. Tamım:  Herhangi  bir  harita   yalnızca   bölgenin  adını  verir.  Topografik  bir  harita  ise  bu  yerin yeryüzündeki konumunu da gösterir.
  2. Ayrıntılar:  Arazi  biçimleri  haritada  kolayca  anlaşılabilecek işaretlerle gösterir. Bu işaretlere harita işaretleri denir.
  3. Yönler: Genellikle haritanın üst kısmı kuzey, altı güney, sol tarafı batı, sağ tarafı ise doğudur.
  4. Uzaklıklar: Haritanın alt kısmındaki ölçek sayesinde harita üzerindeki uzaklıkları hesaplayabilirsin.
  5. İsimler: Göller, nehirler, kasabalar ve benzerleri harita üzerinde isimleri ile gösterilir.
HARİTALARIN SINIFLANDIRILMASI
Ölçeklerine göre:
Küçük Ölçekli (1/500,000 ve daha küçük),
Orta Ölçekli (1/500,000 ve 1/100,000 arası)
Büyük Ölçekli (1/100,000 den daha küçük Haritalar)
Coğrafi Haritalar: 1/ 50.000’nin üzerindeki haritalara coğrafi haritalar  denir.
Pafta: 1/5.000 ile 1/50.000’e kadar ölçekli haritalara pafta denir.
Kroki: 1/5.000’den küçük, ufak ölçekli çizimlere denir.
Kroki Çıkarma:
Arazi ve yol krokileri; harita bilgilerinden istifade edilerek, kağıtta belirtilen başlangıç ve bitiş yeri belli
olan, başlangıç yerine göre belli  yerlere kadar mesafe tahmin edilerek, ölçeği belirlenen kağıt üzerinde nesnelerin
işaretleri konarak düzenlenen vesikalardır.
Kroki yapılırken:
1. Kuzeyi kağıda okla işaretleyin.
2. Ölçek belirlenir.
3. 3  nirengi noktası alınarak yerler işaretlenir.
4. Diğer nesneler harita işaretleri kullanılarak kroki dillendirilir.
Tiplerine göre:
Planı metrik Haritalar: Ankara Şehir planı gibi
Topografik Haritalar: Yükseltileri gösteren Türkiye Fiziksel Haritası gibi,
Kabartma Haritalar: Plastik malzeme üzerine kabartma olarak basılırlar.
Fotoğraf Harita: Havadan yapılan çekime grid çizgileri konarak yapılır.
Sayısal Haritalar: Bilgisayara verilen girdiler sonucunda elde edilen haritalardır.
HARİTA KENAR BİLGİLERİ VE SEMBOLLERİ:
Haritaların kenarlarında standartlaştırılmış bazı bilgiler ve semboller bulunur. Bu bilgiler haritanın ölçeği,  haritadaki demiryolu, köprü, bataklık gibi sembollerin anlamları, renklerin açıklamaları gibi bilgilerdir.
Ölçek;
1/100,000 ölçekli haritada; 1 cm. lik ölçülen yer gerçekte 100,000 cm veya 1000 metre veya 1 kilometredir.
1/25,000 ölçekli haritada; 1cm.lik ölçülen yer gerçekte 25,000 cm veya 250 metre dir.
1500 m.lik yürüyüş mesafesi 1/50,000 lik haritada 1500/50,000 = 3 cm olarak gösterilir.
Renkler;
Siyah: İnsan tarafından yapılan şeyleri gösterir. Demiryolu, köprü, baca, isimler
Mavi: Suyun göstergesidir. Derinliğe göre koyulaşır. Deniz, göl, nehir, çay
Yeşil: Orman , otlak ve verimli toprakları gösterir. Koyu renk yoğunluğu gösterir.
Kahverengi: Yükseltileri gösterir. Koyulaştıkça yükseklik artıyor demektir.
Coğrafi koordinatlar;
Coğrafi koordinatlar Enlem ve Boylam olarak haritalarda kenar bilgisi olarak verilir. Ayrıca GPS yardımıyla da koordinatlarımızı çok hassas bulabiliriz.
  Örnek: Enlem 38 45′ 30” (Kuzey) Boylam 35 37′ 45” (Doğu)
  Temel Kuzey istikametleri;
Coğrafi kuzey: Hakiki Kuzey yani kuzey kutbu istikameti olup haritalardaki meridyenlerin gösterdiği istikamettedir. Sabittir , değişmez.
Manyetik kuzey: Pusula ibresinin gösterdiği kuzey olup zamana bağlı olarak değişkendir.
Grid kuzeyi: O bölgedeki meridyene çizilen teğetin gösterdiği istikametedir. Sabittir.
Doğal sapma açısı: Manyetik kuzeyle coğrafi kuzey arasındaki açıdır. Manyetik kuzey zamana bağlı değişken olduğundan Coğrafi kuzeyin doğusunda veya batısında olabilir. Harita kenar bilgilerinde yıllık değişim miktarı belirtilir. Yıllık değişim eksi ise manyetik kuzey hakiki kuzeye yaklaşır. Yıllık değişim artı ise manyetik kuzey hakiki kuzeyden uzaklaşır. Örnek 1990 yılında Sapma açısı 3 derece 14 dakika dır. Yıllık sapma eksi 0.9 dakikadır. 1999 için 9 yıl X 0.9 = 8.1 dakikalık daha sapma olur. 1999 Sapma açısı 3 derece 6 dakika dır. (3 derece 14 dakika – 8 dakika). Her geçen yıl manyetik kuzey hakiki kuzeye yaklaşmaktadır.
HARİTA NASIL KULLANILIR?
             Yola çıkmadan önce haritanı önüne koy, incele… Başlangıç noktası olarak bir yol kavşağı gibi bildiğin  bir noktayı seç. Daha sonra varacağın ilk noktayı belirle. Örneğin çir tepe. Son olarak da seni varış noktasına götürecek bir rota çiz. Doğa yürüyüşü ne kadar zaman alacak? Gideceğin ‘- yerin uzaklığını ölçmek için ince bir sicim al. Yürüyeceğin uzaklığı bu sicimle ölç. Sicimi haritandaki uzaklık cetveli üzerine koy ve harita ölçeğinden yararlanarak uzaklığı hesapla. Sonra bu uzaklığı yürümenin ne kadar zaman alacağını bul.
Açık çukur, maden işaret konturu
Orta kontur
Kesme
Güç hattı, enerji hattı
Telefon hattı vb.
Demiryolu
 Sert yüzeyli yollar
Düzgün yol
Köprü
Yaya köprüsü
Binalar
Okul, cami, mezarlık
Ahır vb.
 Fabrika
Dereler
Su kuyusu
Kaynak Göl
Bataklık
Bozuk yol
Patika
Harita sembollerini öğrenebilmek için önce bu sayfalardaki sembolleri iyice çalış. Daha sonra önüne  topografik bir harita koy ve haritadaki sembolleri bulup anlamaya gayret et.
Siyah ile basılmış her şey insan yapısı, insan eseridir, yollar, demiryolları, köprüler, binalar, sınırlar, isimler.
Siyah çizgiler yollardır. Sert yüzeyli yollar iki siyah çizgi arasında kırmızı ile gösterilir. Siyah dörtgenler binalardır.
Mavi renk suyun göstergesidir. Dere, göl, çay, nehir, hep mavi ile gösterilir.
Yeşil alanlar, ağaçlık alanlar yeşille gösterilir. Meyve bahçeleri çalılıklar da hep yeşildir.
Bataklıkları göstermek için kesik mavi çizgiler ve yeşil ot demetleri kullanılır. Bu işaretler bu alanların sulak alanlar olduğunu anlatır.
Tepeler ve vadiler kahverengi çizgilerle gösterilir. Bu çizgilere kontur çizgi adı verilir. Kontur çizgiler arazinin meylini ve yüksekliğini gösterir. Kontur çizgilerin sık olması, birbirine yaklaşması o noktada tepenin dik olduğu anlamına gelir. Haritadaki en koyu kahverengi çizgilerden birini izlersen bir rakamla karşılaşırsın. Örneğin 100. Bu bir işaret konturudur. Bu çizgi üzerindeki her şey deniz seviyesinden 100 metre yüksektedir. Denizin 100 metre yükseldiğini varsayalım. Bu çizgi yeni deniz seviyesi çizgisini oluşturacaktır. Eğer deniz 20 metre daha yükselirse hemen sonraki ince çizgi yeni deniz seviyesi çizgisi olacaktır. Bazı haritalarda kontur çizgileri arasındaki yükseklik farkı 10 metredir. Haritanın altındaki ölçekte kontur çizgileri arasındaki yükseklik farkını bulabilirsin.
Şimdi başlangıç noktasındasın ve ilerlemeye hazırsın. Ama hangi yönde? Bunu haritanı yönüne koyar koymaz anlayacaksın. Bir haritayı yönüne koymak haritadaki yönlerle arazideki yönleri çakıştırmak anlamına gelir.
HARİTAYI YÖNÜNE KOYMA
En kolay yöntem harita üzerindeki bir belirli bir noktayı (kavşak, baca, köprü) gerçek şekille aynı yöne  gelinceye kadar döndür. Aynı istikamete gelince harita doğru yöne yaklaşık olarak konmuş olur.
Haritaya o yıl için hesaplanmış olan geçerli manyetik kuzey çizgileri çizebilirsin. Bazı haritaların güney kenarında ”P” noktası kuzey kenarı üzerinde  çizilmiş ve  derecelere  bölünmüş  sapma  göstergesi  vardır. Sapma diyagramından ibre  sapma açısı  hesaplanır ve kuzey kenardaki sapma göstergesinde işaretlenir.  Bu değer ile ”P” noktası birleştirilirse  manyetik  kuzey  doğrultusu elde edilir.  Pusula, bu  manyetik  kuzey  doğrultusuna paralel olarak  harita  üzerine  yerleştirilir.  Harita  ve  pusula  beraberce  pusula  ibresi  pusula  kadranındaki  nişan hattı çizgisiyle çakışıncaya kadar döndürülür.
Sapma açısını hesaplanır. (1999 için 3 derece 6 dakika.). Pusula güney kuzey istikametindeki grid çizgilerden birine paralel yani nişan çizgisi grid kuzeyine paralel yerleştirilir. Pusula üzerindeki nişan hattı ile pusula kuzey ucu arasındaki açı, sapma açısı ile aynı duruma gelinceye kadar harita döndürülür.
Read more

Nikola Tesla’nın Sözleri Nelerdir?


  • Kutsal kitapları okuyup anlamayan dindar, okuyup anlayan ateist olur.
  • Erdemlerimiz ve kusurlarımız birbirinden ayrılamaz,güç ve madde gibi.Onlar ayrıldığında insan bir hiçtir.
  • Eğer güç elde etmek için yakıt kullanırsak sermayemizden yeriz ve onu hızlıca tüketiriz.Bu yöntem barbarca ve müsrifçedir.Ve sonraki nesillerin çıkarı için durmamız gerekir.
Wardenclyffe projesi için;
  • “Dünya buna hazır değildi,zamanının çok ötesindeydi ama aynı kanunlar sonunda galip gelecek ve bunu muhteşem bir başarı yapacaktı.”
  • Para insanların kendine biçtiği kıymete haiz değildir.Benim bütün param deneylere yatırılmıştır.Bunlarla yeni keşiflerde bulunup insanoğlunun yaşamını biraz daha kolaylaştırmasını sağlıyorum.
Tesla Deprem Makinesi için;
  • “Birkaç saniyede binanın titremeye başladığını hissettim..10 dakika daha devam etseydim binayı ve sokağı yıkabilirdi.Aynı cihazla Brooklyn Köprüsünü 1 saatten kısa bir süre içinde East Rivera indirebilirdim.”
  • Kendi alternatif akım ve yüksek frekans ile ilgili “Frekans yüksek olduğu müddetçe yüksek voltajlardaki alternatif akımlar derinin yüzeyinde, herhangi bir yaralanmaya neden olmadan salınırlar. ama bu amatörlerin becerebileceği bir şey değildir. sinir dokularına nüfuz edebilecek miliamperler öldürücü bir etki yaratabilir ama derinin üzerindeki amperler kısa süreler için zarar vermez. Derinin altına sızabilecek düşük akımlarsa, ister alternatif ister doğru akım olsunlar, ölüme yol açabilir…
Nicola Tesla, alternatif akım ve yüksek frekansla ilgili olarak yukarıdaki sözleri söylemiştir.
  • Kendi deyimiyle zihninde çakan şimşekler çoğu zaman rehberi olmuştur. Bunlardan ışık patlamaları olarak bahseder;
“Bu ışık patlamalarını hala zaman zaman yaşıyorum. Yeni bir fikrin zihnimde parıldayıvermesi gibi durumlarda ortaya çıkıyor. Ama artık eskisi kadar heyecan verici değil bu, eskiye nazaran daha etkisiz. Gözlerimi kapattığımda, ilk önce mutlaka çok koyu ve tek tonlu bir mavi fon görüyorum. Tıpkı açık ama yıldızsız bir gecede olduğu gibi. Birkaç saniye içinde bu alan parıltılar saçan ve bana doğru ilerleyen yeşil ışıltılarla doluyor. Neden sonra sağ tarafımda birbirine paralel ve yakın ışınların oluşturduğu iki ayrı sistem görüyorum. bu iki sistem birbirleri ile dik açı oluşturacak şekilde duruyorlar; sarı, yeşil ve altın renklerinin hakim olmasına karşın, her türlü rengi içeriyorlar. Sonra bu çizgiler daha da parlaklaşmaya başlıyor ve her yere parıltılar saçan belirgin noktalar serpiliyor. Bu resim yavaş yavaş görüntü alanımdan çıkıyor ve sola doğru kayarak yok olup gidiyor, yerini pek de hoş olmayan ölü bir griliğe bırakıyor. burayı çabucak kabaran ve kendilerine canlı formlar vermeye çalışıyormuş gibi duran bulutlar doldurmaya başlıyor. İşin ilginç yanı şu ki, ikinci aşamaya geçilinceye değin bu griliği belirgin bir şekle benzetemiyorum. Her seferinde, uyuyakalmadan az önce, gözlerimde kimi şeylerin ya da insanların görüntüleri canlanıyor. onları gördüğüm anda anlıyorum ki bilincimi yitirmek üzereyim. Eğer ortaya çıkmıyorlarsa ya da bunu reddediyorlarsa biliyorum ki bu uykusuz bir gece geçireceğim anlamına geliyor…”
Read more

Romeo – Juliet Oyunu Replikleri – William Shakespeare


ROMEO:
Yarayla alay eder, yaralanmamış olan.
Dur, şu pencereden süzülen ışık da ne?
Evet, orası doğu, Juliet de güneşi!
Yüksel ey güzel güneş, öldür şu kıskanç ayı,
Bak nasıl da sararıp soluvermiş Tanrıça kederden
Sen ondan çok daha güzelsin diye.
Kıskandığı için vazgeç ona bağlılıktan,
Sayrılı ve toydur bakirelik giysisi.
Soytarılar giyer bunları ancak
Sen çıkar bu giysileri, at üzerinden.
Kadınım benim, ah benim sevgilim bu!
Ne olur ah, bilseydi sevgilim olduğunu!
Konuşuyor, ama bir şey de demiyor;
Ne çıkar anlatıyor ya gözleriyle
Karşılık vereceğim ben de!
Amma da yüzsüzüm, konuştuğu ben değilim ki.
Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan:
Biz dönünceye dek siz parıldayın, diye.
Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde;
Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı,
Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı.
Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte,
Gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı.
Bak, nasıl da dayamış yanağını eline!
Ah, eline giydiği eldiven olaydım da
Dokunaydım yanağına.
JULIET:
Aaah!
ROMEO:
Konuşuyor.
Ey parlak melek, konuş yine!
Sen göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye;
Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde,
Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine göründüğün gibi.
Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında,
Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla,
Öylece bakıyorum ben sana.

JULIET:
Ah, Romeo, Romeo!
Neden Romeo'sun sen?
İnkar et babanı, adını yadsı!
Yapamazsan, yemin et sevdiğine,
Vazgeçeyim Capulet olmaktan ben.
ROMEO:
(Kendi kendine) Daha dinleyeyim mi, yoksa açılayım mı ona?
JULIET:
Benim düşmanım olan adındır yalnızca
Sen sensin, Montague olmasan da.
Hem Montague nedir ki?
Ne eli bir erkeğin,
Ne ayağı ne kolu, ne yüzü ne de başka bir parçası.
N'olur başka bir ad bul kendine.
Adın ne değeri var? Şu gülün adı değişse bile
Kokmaz mı aynı güzellikte?
Romeo'nun da adı Romeo olmasaydı,
Kusursuzluğundan hiç bir şey kaybolmazdı.
Romeo, bırak, at bu adı! Senin parçan olmayan
Bu ada karşılık al bütün varlığımı.

ROMEO:
Alıyorum öyleyse sözünü dinleyerek.
"Sevgilim" de ki, vaftiz olayım yeniden;
Romeo değilim bundan böyle ben.

JULIET:
Kimsin sen? Böyle geceye gizlenerek
Sırrımı öğrenmeye gelen kim?

ROMEO:
Bilmem nasıl söylemeli kim olduğumu
Bir ad kullanarak! Ey güzel ermiş,
Nefret ediyorum adımdan ben de
Sana düşmandır diye.
Ben yazmış olsaydım, şimdi yırtar atardım onu.

JULIET:
Daha yüz söz bile içmedi ağzından kulaklarım,
Ama bu sesi tanıyorum:
Sen Romeo değil misin, Montague'lerden hem de.

ROMEO:
Ne oyum, ne de öbürü güzel ermiş,
Hoşlanmıyorsan eğer.

JULIET:
Nasıl geldin buraya söyle, hem niye?
Bahçenin duvarları yüksek, zor aşılması,
Kim olduğunu düşün bir de,
Mezar olur sana bu yer, bizden görürlerse.

ROMEO:
Aşkın hafif kanatlarıyla aştım bu duvarları,
Durduramaz sevgiyi çünkü taştan sınırlar;
Hem aşkın isteyip de başaramadığı ne var!
Engel olamaz bana bu yüzden akrabalar.

JULIET:
Bir görürlerse, sana kıyarlar.

ROMEO:
Hayır, daha çok tehlike saklıdır senin gözlerinde
Onların yirmi kılıcından! Tatlı bak yeter;
Korur beni onların düşmanlığına karşı.

JULIET:
Dünyada istemem senin burada görülmeni.

ROMEO:
Saklar beni onlardan gecenin pelerini;
Beni bulsunlar ne çıkar, yeter ki sen sev beni:
Geç ölmektense senin sevginden yoksun
Yaşamıma son versin kinleri daha iyi.

JULIET:
Kim yardım etti sana, burayı bulman için?

ROMEO:
Aşk yardım etti, aramamı fısıldayarak;
O bana akıl verdi, ona göz oldum ben de.
Denizci değilim, ama uzak denizlerde yıkanan
Uçsuz bucaksız kıyılar kadar uzak olsan da sen
Sana ulaşmak için açılırdım denizlere.

JULIET:
Biliyorum, gecenin maskesi var yüzümde,
Olmasaydı eğer, duyduğun için demin söylediklerimi
Nasıl kızardığını görürdün yanaklarımın.
Çok isterdim ah bir güzel uyup göreneklere
Demin söylediklerimin tümünü inkar etmeyi!
Ama uğurlar olsun görgü kurallarına.
Seviyor musun beni? "Evet" diyeceksin, biliyorum,
Sözüne güveneceğim ben de; ama yemin edeyim deme,
Belki de tutamazsın; Zeus alay edermiş, derler
Sözünü tutamayan aşıklarla.
Romeo, beni seviyorsan, söyle bana açıkça.
Kolayca elde edilmiş sanıyorsan beni eğer,
Çatayım kaşlarımı, naz yapıp "hayır" diyeyim sana,
Ta ki sen kapanasın ayaklarıma.
Yoksa dünyada yapmam öyle bir şey.
Doğrusunu istersen güzel Montgue,
Çılgınca seviyorum seni; belki de bu yüzden
Hoppaca buluyorsundur benim hareketlerimi;
Ama inan sevgilim, daha bağlı olacağım sana
Daha kurnaz olup da çekingen duranlardan.
İtiraf edeyim ki, daha çekingen davranmalıydım,
Ama farkına varmadan ben, seni sevdiğimi,
Ağzımdan işitmişsin. N'olur bağışla beni,
Hafifliğe yorma sakın
Karanlık gecenin açığa vurduğu çaresizliğimi.

ROMEO:
Sevgilim, şu meyve ağaçlarının tepelerini gümüşleyen
Kutsal ay üzerine yemin ederim ki…

JULIET:
Yemin etme kararsız ay üstüne sakın;
Yörüngesinde her gece yön değiştiren ay gibi,
Değişken olur sonra senin de aşkın.

ROMEO:
Ne üstüne yemin edeyim?

JULIET:
Hiç yemin etme; ama ille de edeceksen,
O tanrı bilip tapındığım
Sevimli varlığın üstüne et yeminini.

ROMEO:
Eğer yüreğimdeki sevgi…

JULIET:
Dur, yemin etme yine.
Senin varlığın bana sevinç veriyorsa da,
Sevinç duyamıyorum bu geceki anlaşmadan;
Pek acele, birden oldu, düşünüp taşınmadan;
Daha "çaktı" diyemeden çakıp ta kaybolan
Yıldırıma benziyor. Tatlım, iyi geceler!
Bu sevgi tomurcuğu, öbür görüşmemizde,
Yazın olgunlaştıran soluğuyla dönüşebilir güzel bir çiçeğe.
İyi geceler! İyi geceler! Yüreğimdeki dinginlik ve huzur
Dolsun senin gönlüne de!

ROMEO:
Ah, sana doymadan mı bırakacaksın beni böyle?

JULIET:
Nasıl bir doygunluk bekliyorsun ki bu gece?

ROMEO:
Aşkının katışıksız yeminini benimkine karşılık.

JULIET:
Onu sana verdim bile, sen daha istemeden,
Olsa da keşke bir kez daha versem.

ROMEO:
Geri mi alacaksın yine? Peki, neden sevgilim?

JULIET:
İçtenlikle geri vermek için sana.
Elimde olan bir şeyi istiyorum hem,
Cömertliğim uçsuz bucaksız denizler gibi,
Denizler gibi derin sana olan sevgim.
Sana ne kadar verirsem, o kadar çoğalıyor bende kalan,
Sonsuz çünkü ikisi de.

Seslendiler içerden, hoşçakal, canım sevgilim!
Geliyorum dadıcığım! Unutma beni, tatlı Montague!
Biraz bekle, şimdi gelirim.

ROMEO:
Ey kutsanmış mutlu gece! Korkuyorum gecedir diye,
Bütün bu inanılmayacak tatlı şeylerin bir düş olmasından

JULIET:
İki kelimecik daha, sevgili Romeo,
Sonra da gerçekten iyi geceler sana!
Saygıdeğerse aşkının eğilimi,
Amacın evlenmekse, bildir göndereceğim adamla,
Nerede, saat kaçta yapmak istiyorsan töreni;
O zaman tüm varlığımı sana adar,
Ardın sıra gelirim ta ölünceye kadar.

Ama kötüyse niyetin sana yalvarırım…

Vazgeç bundan, başbaşa bırak beni kederimle.
Yarın birini yollarım.

ROMEO:
Ancak seninle yaşar ruhum.

JULIET:
Binlerce kez iyi geceler sana!

ROMEO:
Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa.
Öğrenciler nasıl ayrılırlarsa ders kitaplarından
Öyle koşar seven sevdiğine giderken;
Okula nasıl canı sıkkın giderse öğrenciler,
Öyle ayrılır seven sevdiğinden

JULIET:
Hişt, Romeo, hişt. Doğancı sesi gerek
Ayartmak için bu erkek şahini!
Kırık olur tutsaklığın sesi, gür sesle konuşamaz;
İnletirdim yoksa Yankı'nın uyuduğu mağarayı.
Sesi benimkinden de çok kısılıncaya dek
Durmadan söyletirdim onun rüzgar sesine Romeo'nun adını.
Romeo!



ROMEO:
Ruhum çağırıyor beni adımla!
Geceleri ne de gümüşsü bir ses verir sevenlerin dilleri,
En yumuşak müziktir dinleyen kulaklara.

JULIET:
Romeo!

ROMEO:
Söyle sevgilim.

JULIET:
Yarın kaçta göndereyim?

ROMEO:
Dokuzda.

JULIET:
Mutlaka gönderirim; daha yirmi yıl var sanki
Unuttum neden çağırdığımı seni.

ROMEO:
Anımsayıncaya dek beklerim burada.

JULIET:
Büsbütün unuturum sen beklersen orada,
Anımsadığım için seninle olmanın hazzını.

ROMEO:
Ben de beklerim sen unutasın diye,
Unuttuğumdan bu evden başkasını.

JULIET:
Nerdeyse sabah olacak: Artık gitsen;
Yine de şımarık bir çocuğun kuşu gibi uzağa gitme;
Yaramazın, elinden bir parça salıverip de
Sonra da verdiği özgürlüğü kıskanıp
İpek bir iplikle geri çektiği
Bukağıya vurulmuş tutsak gibi.

ROMEO:
Keşke kuşun olsaydım!

JULIET:
Ne iyi olurdu, tatlım!
Ama çok seveyim derken öldürürdüm seni.
İyi geceler! Romeo'm elveda!
Sabaha dek iyi geceler sana!

ROMEO:
Uyku barınsın gözlerinde, barış da gönlünde,
Uyku da ben olsam, barış da, ne tatlı bir dinlenme olur!
Şu bizim kutsal pederin varayım hücresine
Anlatıp bu mutlu olayı, yardımını dileyeyim.
Read more