İnceleme Tekniği Nedir? İnceleme Nasıl Yapılır


ALAN araştırması yöntemi nedir?
Bir eserin, bir işin, bir şeyin ele alınıp özelliklerinin, ayrıntılarının sözle ve yazı ile anlatımıdır.
Öğrencilerin alan çalışmaları da inceleme kapsamına girer. Öğrenci, doğal çevreden ilk elden nesne ve örnekler inceler. İnceleme gezileri de bir alan çalışmasıdır.
2. Sözlü ve yazılı incelemeler nelerdir?
Bir yazının, bir eserin, bir varlığın vb. ele alınıp değerlendirilen özelliklerinin ayrıntılarının ortaya çıkarılmasıdır.
İnceleme, dil, sanat, ekonomi, tarım, politika vb. bütün alanlarda yapılabilir.
Yazın türleriyle ilgili incelemeler, şiir, öykü, roman, oyun, fıkra, makale, deneme gibi türleri kapsar.
Bir eser türlü yönlerden incelenebilir. Konusu, kişileri, dili, savunduğu düşünceler vb.
Bir eseri incelerken aşağıdaki iki nokta göz önünde tutulmalıdır:
a. Eser, dikkatle ve sindirilerek okunmalıdır.
b. Okuma sırasında yapılacak alıntılar belli edilmelidir.
2. Eser inceleme planı:
A)
1. Eserin adı:
2. Yazarı, çevireni:
3. Türü:
4. Basıldığı basım evi ve tarih:
5. Sayfa sayısı, fiyatı:
6. Boyutları:
B)
1. Yazarın yaşam öyküsü, sanat anlayışı
2. Özet
3. Kişiler
4. Ana fikri (düşünce)
5. Dili ve anlatım özelliği
6. Genel yargı
Bir makalenin, bir şairin, bir şiirin, bir biyografinin veya bir romanın incelenmesinde dikkat edilecek hususlar az çok ayrılık gösterir.
3. Makalenin incelenmesi
1. Makalenin ana fikri
2. Ana fikrin nasıl geliştiği
3. İncelemeyi yapan öğrencinin hangi fikre ve hükümlere katılıp hangilerine katılmadığı
4. Yazarın kişiliği, eğilimi hakkında makalenin bize neler verdiği hususlarında durulması gerekir.
4. Ünlü kişinin incelenmesi
Ünlü kişi bir savaş kahramanı, bir sporcu ya da bir matematikçi, fizikçi veya örneğin bir şair olabilir. Her dersle ilgili ünlü kişiler bulunabilir. Ünlü kişilerin durumuna göre incelemede az çok farklılıklar olursa da temelde değişmez. Örneğin bu kişi bir şair olsun. Şairin incelemesinde;
1. Bütün şiirleri kronolojik olarak tespit edilir.
2. Bütün şiirleri ayrı ayrı incelenir, ortak noktalar bulunup ana çizgiler meydana çıkarılır.
3. Diğer şairlerle (eski, yeni, yerli, yabancı) toplumla ilgisi araştırılır.
4. Yargıya varılır.
5. Biyografının incelenmesi
1. Biyografının adı
2. Yazarının ve yayımlayanın adı
3. Biyografi kahramanının en önemli başarısı
4. Kahramanın en önemli karakter özellikleri, kitapta hangi olayların bu nitelikleri en iyi biçimde belirttiği
5. Yazarın bu konuyu en uygun biçimde ele alıp almadığı
6. Yazarın üslubunun ilgi uyandıracak derecede olup olmadığı
7. İnceleyenin kitaptan ne gibi yararlar sağladığı
Benjamin Franklin, Madam Cruie, Edison gibi bilim adamları yanında, Atatürk, İsmet İnönü gibi komutanların, Ziya Gökalp, İsmail Hakkı Baltacıoğlu gibi düşünürlerin biyografileri mevcuttur. Bunlar incelenebilir.
6. Roman incelemesi
1. Romanın adı ve yayınlayanın adı
2. Hangi tarihte yazılmış, hangi tarihte yayımlanmıştır?
3. Yazarın kaçıncı romanıdır, diğerleri arasında yeri nedir?
4. Yerleştirme (lokalizasyon)
5. Romanın türü
6. Romancının o roman hakkındaki fikri ve genel olarak roman fikri nedir?
7. Romanın ana fikri
8. Özeti ve tip tasvirleri, karakteri belli eden kelimeler aynen alınmalı ve sahifeleri işaret edilmelidir
9. Romanın kahramanları
10. Romancının psikolojisi incelenerek kahramanların ruh halleri belirtilmelidir
11. Yazarın doğayı, dekoru nasıl işlediği
12. Romancının romanda ileri sürdüğü düşüncüler, hayat görüşü
13. Yazarın kitabı yazmaktaki amacı
14. Romanda üslup
15. Yargı (inceleyenin, kitabı sevip sevmediği, nedeni, kanısını destekleyen örnekler verilmelidir)
7. Bir bilimsel eserin incelenmesi
Bilimsel eserin incelenmesi de bir roman incelenmesine benzer
8. Sanat eserin incelenmesi
Sanat eserlerinin değerlendirilebilmesi, incelenebilmesi için sanat, sanatçı ve toplum ilişkilerini ve bunların başlangıçtan bu yana gösterdiği değişimleri bilmek ve yorumlayabilmek gereklidir.
Sanatın yapıldığı memleketin esas karakterleri, sanat eserinde görülür.
Örnek;
Hollanda’nın esas karakteri Avrupa’nın iki büyük nehrinin sularıyla deltalaştığı alüvyonlu topraklardır. Bu topraklar hayvancılığın geliştiği bereketli topraklardır. Bu topraklar memleketin mimarisini bile değiştirir. Böyle memleketlerde genellikle el sanatları gelişmiştir. Böylece insanların yiyeceklerini, mimarilerini, örf ve âdetlerini incelemekle sanatları hakkında yorum yapmak mümkün olacaktır. Bir bölgenin esas karakteri, insanların mizaçlarına kadar her şeyi değiştirmektedir.
9. Alan incelemeleri
İnceleme gezileri bir alan çalışmasıdır. İnceleme gezilerinden amaç; göz ve diğer duyu organlarına hitap ederek sınıfa getirelemeyen veya getirilmesinde sakınca olan eşya ve olaylardan bilgi sahibi olmaktır.
İnceleme gezileri, okul dışındaki bir yerlerde yapılan ya da işleri oluş ve yapılış durumunda iken görmektir.
•Bir taşocağının gezilip incelenmesi, dünyayı oluşturan maddelerden insanların nasıl yararlandığını görmesi yönünden önemlidir. Böyle bir gezide öğrenci, bir taş ocağından alınan güvenlik önlemlerini de yakından görmüş olur.
•Taş koleksiyonları hazırlamada olduğu gibi taş örnekleri toplamak için de geziler yapılabilir.
•Yanmış bir bölgenin incelenmesi ile yangının bitki ve hayvan hayatına etkilerini incelemek mümkündür.
•İnceleme gezisi ile bölge erazyonunu veya bir şeklin yaptığı yıkımı gözlemek mümkündür.
•Yapılmakta olan bir yeni binanın gözlenip incelenmesi ile binanın sıcak, soğuk veya nemden nasıl korunduğunu, yapıda kullanılan çeşitli malzemenin kullanılmasını gözlemek mümkündür.
Gezilecek yerler;
1. Müzeler, hayvanat bahçeleri, meralar ve kırlar
2. Kimsayal madde ve eczaları imal eden fabrikalar
3. Telefon santralları, hava meydanları, radyo istasyonları, hidrolik santrallar
4. Yol ve ev inşaatları
5. Mağaralar, ilginç vadi ve boğazlar, diğer boğaz manzaraların bulunduğu yerler
6. Sulama tesisleri, kazıları, meteoroloji istasyonları
7. Planetoryumlar ve rasathaneler
8. Çağlayan, nehir, göl ve bataklık vb. gibi yerler
9. Fabrikalar
10. Kanalizasyon, içme suyu, hastane ve dispanserler
ÖRNEK
Coğrafya dersi ile ilgili bir inceleme çerçevesi;
1. Şehir, kasaba ya da köyün bulunduğu yer, nüfus başlıca geçim kaynağı, başlıca tarım çeşidi, başlıca ticaret alanı.
2. Fiziki durumu: Çevrenin topografyası, toprak yapısı (eski ve yeni hali, kuruluk ya da nem tutma derecesi) yağış ve bu durumu.
3. Tarih: İlk iskan ve gelişim ile yerleşenler, önemli olaylar, önemli kişiler.
4. Halk: Yaş, cinsiyet, milliyet, nüfus sıklığı, doğum ve ölüm oranları, nüfus hareketleri (gelenler ve gidenler, halkın bölgelere göre dağılımı)
6. Alışveriş: Dükkânların sayıları ve çeşitleri, alışverişimizi yaptığımız öteki şehirler, kooperatifler, seyyar satıcılar, dinlenme yerleri.
7. Yapım evleri fabrikaları: Öteki yapımevleri, sayıları ve tipleri, kuruluşları, işçileri ve yaptıkları şeyler.
8. Ekonomik durum: Bankalar, tasarruf ve kredi kurumları, sigortalar.
9. Ulaştırma: Mevcut taşıtlar, bu taşıtlara isabet eden yolcu ve yük durumu, yollar.
10. Haberleşme: Mevcut telefonlar, radyolar, televizyonlar, gidip gelen mektup hacmi.
11. İş ve meslekler: Doktorlar, avukatlar, tüccarlar, berberler, tenekeciler, çiftçiler ve benzer meslek erbabının, işçilerin sayısı ve içinde bulundukları şartlar.
12. Servet dağılımı: Gelir gider durumları, işsizlik.
13. Hayat seviyesi: İskan durumu (şehirde ve köylerde evlerin durumu ve şartları, otel durumları, evlerin banyo, elektrik radyo, televizyon vb. gibi durumlar bakımından konfor durumu)
14. Sağlık durumu: Bölgede rastlanan bulaşıcı hastalıklar, çevrede doktor, sağlık memuru durumu. Çevrede sağlığı korumak için konulmuş hükümler, içme suyu ve kanalizasyon sistemi, hastaneler ve dispanlerler vb.
15. Eğitim ve öğretim: Şehirde ve köylerde okul, öğrenci, öğretmen durumu, mevcut öğretim araçları, çevrede çeşitli okulları bitirenlerin sayısı ve durumu, kitaplıktan kitap sağlanabilen yerler, yetişkinler eğitimi ile ilgili çalışmalar, konferanslar.
16. Camiler: Sayıları, durumları, din adamları.
17. Dinlenme parkları: Çocuk bahçeleri, eğlenme imkânları, öteki eğlence yerleri (sinemalar vb.)
18. Sosyal fikirler ve standartlar: Politik ve sosyal dernekler, çevrede halk liderleri cürüm, evlenme, boşanma durumları; içki, sigara gibi toplumu ilgilendiren sosyal problemler.
Read more

Fiber Optik Nedir? Özellikleri


Fiber Optik – Optik Fiber
Fiberoptik ya da Optik fiber, kendi boyunca içinden ışığın yönlendirebildiği plastik veya cam fiberlerden oluşmuş bir optik fiberdir. Optik fiberler diğer iletişim malzemelerine oranla uzun mesafelerdeki veri iletişiminin daha hızlı ve yüksek değerlerde yapılabilmesine olanak verdikleri için fiberoptik haberleşme sistemlerinde çok sıklıkla kullanılmaktadırlar. Metal kablolar yerine fiber kabloların kullanılmasının nedeni, daha az kayba neden olmaları ve elektromanyetik etkileşimden etkilenmemeleridir. Optik fiberler aynı zamanda bir çok sensör (alıcı) ve benzeri uygulamaların yapımında oldukça sık olarak kullanılmaktadırlar.
Işık, iç yansımalar aracılığıyla Optik fiberin merkezinde tutulmaktadır. Bu sayade fiber bir dalga kılavuzu gibi hareket etmektedir. Çoklu yayınma hatlarını ya da çapraz modları destekleyen fiberlere çok modlu fiberler (İngilize, multimode fibers- MMF) denilir. Sadece tek bir modu destekleyen fiberlere ise tek modlu fiberler(İngilizce, singlemode fibers’ – SMF) denilmektedir. Çok modlu fiberler genellikle geniş çaplı bir merkeze sahiptir ve daha çok gücün iletilmesinin gerekli olduğu kısa mesafeli iletişim hatlarında kullanılırlar. Tek modlu fiberler ise 200 metrenin üzerindeki iletişim hatlarında kullanılmaktadırlar.
Fiberoptik kabloları birbirine eklemek elektrik tellerini ya da kablolarını eklemekten çok daha karmaşık bir işlemdir. Fiberlerin birleştirilecek uçları dikkatlice yarılmalı ve mekanik olarak ya da elektrik arkı ile eritilerek birleştirilmelidir. Ayrıca daha sonra ayrılabilcek şekilde tasarlanmış özel konnektörlerde mevcuttur.
Optik fiberler
Türleri
Malzemesine göre
Plastik çekirdekli ve plastik koruyucu zarflı 
Cam çekirdekli ve plastik koruyucu zarflı (İngilizce, Plastic Clad Silica – PCS) 
Cam çekirdekli, cam koruyucu zarflı (İngilizce, Silicon Carbide Fibers – SCS)
Cam çekirdekli fiberler, güç kaybı yönünden diğerlerine göre daha iyidirler. İkisi de cam çekirdekli olan PCS ve SCS fiberlerin arasında PCS fiberler diğerine oranla bu konuda daha iyidir.
Plastik ve cam fiberlerin karşılaştırılması. “+” daha üstün olduğu anlamına gelmektedir.
Fiber tipine göre
Çok modlu (İngilize, multimode fibers- MMF) 
Tek modlu (İngilizce, singlemode fibers’ – SMF)
İndis tipine göre
İndis, bir ışık ışınının madde içerisindeki ilerlemesine karşı gösterilen direnci belirten bir katsayıdır.
* Dereceli İndis Fiber 
* Kademeli İndis Fiber
Optik iletişimde ışık sinyallerini bir yerden başka bir yere yönelten araçlar optik fiberlerdir. Optik fiberler son derece saydam camdan veya plastikten yapılır. Genellikle çapları 0,125mm ve 0,5mm’dir.
Işığı optik fiberde yönlendirmek, ışığın farklı ortamlarda hareket etmesine benzer. Işık boşlukta 300000km/s hızla, daha yoğun bir maddeden geçerken daha yavaş hareket eder. Yavaşlama derecesi ışığın boşluktaki hızının bir madde içindeki hızına bölünmesiyle elde edilen kırılma oranı ile ölçülür. Bir cam fiberin kırılma indisi 1,5 tur. Bu da ışığı saniyede 200000km’lik bir hızla taşıyabileceği anlamına gelir. Fiber optikte ışık içten tam yansıma ile iletilir.
İlk cam fiberler 1887 yılında Charles Vernon Boys tarafından yapıldı. Ancak kaplamalı optik fiberler 1950’li yıllarda görüntü iletme amacıyla yapıldı.
Fiber optiklerin en geniş kullanım alanı telekomünikasyondur. Bir tek fiber görsel sinyali ileticiden alıcıya taşır. Sinyali, telefonlar, televizyonlar ve bilgisayar iletişimleri için tellerden daha uzağa ve daha hızlı bir biçimde yükseltmeye (amlifikasyona) gerek kalmaksızın iletir.
1970’li yılların sonlarında mühendisler ticari telefon ağları için fiber optik bileşenleri geliştirdiler. Günümüzde birçok şirket şebeke merkezleri arasındaki pek çok telefon sinyalini iletmek için fiber optik kullanmayı tercih ediyor.
Fiberin Kısımları
Her fiber üç kısma sahiptir: nüve, kaplama, kılıf.
Nüve: ışık sinyalini taşıyan kısımdır.
Kaplama: nüveden farklı bir kırılma indisine sahip olan ve nüveyi dıştan kaplayan cam tabakasıdır. Işığın nüve içinde içten tam yansıma yaparak ilerlemesini sağlar.
Kılıf: fiberi aşınma, baskı ve kimyasallardan koruyan poliüretan bir cekettir.
Fiberde İletim
Optik fiberlerin çoğu özel bir camdan son derece saf silikondiyoksitten yapılır. Kırılma oranını değiştirmek için çok az miktarda germanyum ya da bor gibi başka maddeler de katılır.
Fiber optik kabloların çapı ortalama 1,27cm’dir. Kabloda her biri 12 fiber içeren iki şerit vardır. Yani her kabloda 24 fiber vardır. Tek bir fiber 672 ses sinyali taşıyabilir. Tek bir kablo 24*672 ses sinyali taşıyabilir.
Optik haberleşmede kaynak olarak kullanılan ışık elektromanyetik radyasyonun görünmeyen kısımlarını kapsar. Bugün fiber optik haberleşme sistemlerinde kızılötesi ışınlar bölgesine düşen 0,85μm, 1,33μm, 1,55μm dalgaboylarında ışık kullanılır. Görünür ve morötesi ışıklar büyük kayıplar nedeniyle fiber optik sistemler için pratik değildir.
Optik iletişim sisteminde bir iletici, optik fiberin kanalize edeceği bir optik sinyali harekete geçirir. Fiber, sinyali gideceği yere iletir. Orada bir alıcı, optik girdiyi, sisteme bağlı olan aletin gerektirdiği elektrik formata çevirir. Optik sinyali harekete geçirmek için ileticinin elektrik sinyallerini ışığa çevirmesi gerekir. Elektriksel sinyal ileticinin içindeki devreleri denetler, iletici de yarı iletken lazer gibi, ışık yayan yarı iletken cihazlardan geçen akımı denetler. Bu araçtan geçen akımın miktarı, üretilecek ışığın miktarını denetler.
Işık iletişim sistemlerinde sinyali iletmek için çeşitli yollar kullanılabilir. En basiti analog sistemleridir. Burada gelen sinyalin genliği direk ışığın şiddeti olarak fiber optiğe iletilir. Fotodedektör (kaydedici) sayesinde değişken ışık şiddeti elektrik sinyallerine karşılık getirilir ve bu sinyaller orijinal dalga şeklini meydana getirecek şekilde yükseltilir. İletim esnasında sinyallerin dayanıklılığı mesafeyle orantılı olarak azalacaktır, sinyaller bozulacaktır. Bu nedenle dijital kod sistemi kullanılır. Giriş dalgasının frekansı veya genliği düzenli aralıklar kullanılarak elektronik olarak örneklenebilir. Hassas bir gösterim elde etmek için dalgalar kendi en yüksek frekans bileşenlerinin iki katı oranında örneklenmelidir. Örneğin frekansı 4000Hz olan bir ses sinyalinin frekansı 8000Hz olmalıdır. Tek bir örnek yüksekliği ikili sistemde 1 veya 0 olarak kodlanır. 1 puls olarak, 0 pulsun yokluğu olarak görülür. Tipik bir ses her örnek noktasındaki dalga şeklinin yüksekliği 0 ile 255 arasındaki değerle gösterilir. Bunun için 8 tane dijitale ihtiyaç vardır. (2^8=256’dır.) 1 sn süren ses dalgası için sistemde 64000 bite ihtiyaç vardır. Dijital modülasyonda kullanılan cihaz, analog modülasyonda kullanılandan çok daha karmaşıktır.
Çeşitli fiber optik kablolar:
Fiber Optiğin Özellikleri
Bilgi taşıyıcısı olarak ışığın kullanıldığı iletişim sistemleri son zamanlarda oldukça ilgi görmektedir. Örneğin evlerimize elektrik ileten kalın tellerin direnci düşük olmasına rağmen saniyede 50Hz’den daha hızlı bilgi taşıyamazlar. Optik fiberlerde ise bu rakam 200000Hz civarına kadar çıkabilir. Optik fiberler fazla güç harcamadan büyük miktarda bilgi taşıyabilir. Düşük kayıplı iletim ortamı sağlaması nedeniyle özellikle ses iletiminde önemli bir uygulama alanı bulmuştur.
Avantajları:
—Elektriksel iletkenlikleri yoktur.
—Elektromanyetik darbelerden ve nükleer silahlardan etkilenmezler.
—Radyoaktif ışınımlara karşı dayanıklıdır.
—Fiziksel boyutları küçük ve hafiftirler. 
—Bir tek lif içinden dört ayrı dalgaboyunda iletişim yapılarak kanal kapasitesi dört kat arttırılabilir. 
—Yerel ağ şebekelerinde tek bir fiber üzerinden aynı anda TV, telefon, internet… hizmetleri iletilebilir. 
—Kaçak olarak girilemez. 
—Dışarıdan dinlenmesi imkânsız olduğundan özellikle askeri amaçlı iletişimin vazgeçilmez aracıdır. 
—Tekrarlayıcılar arası mesafe yüksektir. 
—Topraklama problemi yoktur, yıldırımdan etkilenmez. 
—Dış şartlara karşı dayanıklıdır. (radyasyon, yağmur, aşırı sıcaklık..)
—Sağlam izolasyona sahiptir.
—Kanal başına maliyeti düşüktür.
—900 çift bakır tel yerine 6 çift fiber optik kablo yeterlidir. 
—Ham maddesi sınırsızdır. (toprak)
Dezavantajları:
—Uç uca eklemek kolay değildir. 
—Ek bakım titizliği ister. 
—Henüz yerel dağıtım şebekelerinde cazip değildir. 
—Henüz standartlaşma yoktur. 
—Ekonomik yönden düşününce fiber optik iletişimi daha pahalıdır.
Yrd. Doç. Dr. Hatice Güzel’in “Fizik Uygulamaları Dersi” ders notları
Read more

Soğuk Savaş Döneminde Bilim ve Sanatta Meydana Gelen Olaylar


UZAY YARIŞI
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) arasında 1957′den 1975′e kadar süren, resmî olmayan rekabet. Uzaya uydu ve sonda yollayarak keşfetmek, insan göndermek, Ay’a insan indirmek gibi çabalar içerir. Uzay Yarışı, Soğuk Savaş’ın bir parçasıdır.
Yarışın başlangıcı, 2.Dünya Savaşı’ndan kalma roket teknolojisine, savaştan sonra ortaya çıkan uluslararası gerginliğe ve Sovyetlerin 4 Ekim 1957′de Sputnik 1 adlı ilk yapay uyduyu fırlatmasına dayanır. Uzay Yarışı, Soğuk Savaş döneminde SSCB ve ABD arasındaki kültürel ve teknolojik rekabetin önemli bir parçası haline geldi. İki ülkenin birbirini olası bir sıcak savaştan önce moral olarak çökertme çabalarında, uzay teknolojisi araç olarak kullanıldı.
Bu Resim Boyutlandırıldı, Buraya Tıklayarak Resmi Tam Görebilirsiniz… Resmin Orjinal Boyutu 814×305 ve büyüklüğü 6 KB…
YAPAY UYDULAR
SPUTNIK
4 Ekim 1957′de SSCB Sputnik 1′i başarıyla fırlatıp yörüngesine yerleştirdi ve böylece Uzay Savaşı başladı. Askerî ve ekonomik suçlamalar yüzünden Sputnik Amerika’da korkuya ve politik tartışmalara sebep oldu. Diğer yandan Sputnik’in fırlatılışı Sovyetler tarafından bilim ve mühendislik alanlarındaki gelişimin bir simgesi olarak görülmüştür.
Sovyetler Birliği’nde, Sputnik’in fırlatılışı ve sonrasındaki uzay programları halkın büyük ilgisini çekti. Ülkenin teknoloji alanında kazandığı bu başarılar, savaştan sonra yavaş yavaş yaralarını sarmakta olan halk için büyük cesaret kaynağıydı. Sputnik’in başarıyla yörüngeye oturmasını sağlayan R-7 roketini tasarlayan başmühendis Sergey Korolyov (veya Korolyev) çalışmalarını gizlilik içinde sürdürmüştür.
Sputnik’in başarısından önce ABD kendi teknolojisinin her alanda üstün olduğunu varsayıyordu. ABD, Sputnik’in başarısının ardından, teknoloji alanında kaybetmiş olduğu üstünlüğü tekrar kazanmak için büyük çaba sarfetmiş, yeni von Braun’lar ve Korolyov’lar yetiştirmek umuduyla okul müfredatını yenilemiştir. Bu tepki günümüzde Sputnik krizi olarak bilinir.
Başkan John F. Kennedy’nin yardımcısı Lyndon B. Johnson, ABD’nin çabalarını ve konuyu şöyle anlatmıştır: Dünyanın gözünde, uzayda birinci gelen birincidir, nokta. Uzayda ikinci olan her şeyde ikincidir.
Sputnik yüzünden korkan ve cesareti kırılan ABD halkı sonraki projelerden âdeta büyülendi. Okul çocukları bile fırlatılışları takip etmeye başladı, roketlerin maketlerini yapmak hobi oldu. Başkan Kennedy halkı motive etmek ve kuşkuya düşen halkın uzay programlarını desteklemesini sağlamak amacıyla konuşmalar yapmaya başladı.
Explorer 1′in modeli, NASA’nın basın toplantısında
Explorer 1′in modeli, NASA’nın basın toplantısında
Sputnik’in fırlatılışından yaklaşık 4 ay sonra, ABD ilk uydusu olan Explorer 1′i fırlattı. Bu arada Cape Canaveral’da fırlatılış sırasında birçok başarısızlık yaşandı.
Fırlatılan ilk uyduların çoğu bilimsel amaçlıydı. Sputnik ve Explorer 1, ülkelerinin Uluslararası Jeofizik Yılı’na (International Geophysical Year) katkı amacıyla fırlatılmıştı. Sputnik atmosferin üst tabakasının yoğunluğunun belirlenmesinde, Explorer 1 ise uçuş dataları sayesinde James Van Allen’in Van Allen Radyasyon Kemerinin keşfinde kullanıldılar.
İLETİŞİM UYDULARI

İlk iletişim uydusu olan Project SCORE, 18 Kasım 1958 tarihinde Başkan Eisenhower’ın yılbaşı mesajı olarak fırlatıldı. Uzay Yarışı sırasında, iletişim uydularıyla ilgili gerçekleştirilen diğer önemli projeler ise şöyleydi:
* 1962: Telstar: İlk “aktif” iletişim uydusu
* 1972: Anik 1 : İlk yerel iletişim uydusu (Kanada)
* 1974: WESTAR : ABD’nin ilk yerel iletişim uydusu
* 1976: MARISAT: İlk mobil iletişim uydusu
CANLILARLA UÇUŞLAR
Hayvanlı Uçuşlar
Birleşik Devletlerin ele geçirdiği Alman V-2 roketleriyle fırlatılan meyve sinekleri ile 1946′da uzaya hayvan gönderen ilk bilimsel çalışma yapıldı. 1957′de SSCB’nin Sputnik 2 uçuşu ile yörüngeye gönderilen ilk canlıysa Laika adındaki köpek oldu. O tarihte geri getirecek yeterli teknolojinin henüz bulunmaması nedeniyle, uzaya ulaştıktan bir süre sonra Laika aşırı sıcaklık ve stresten hayatını kaybetti. 1960′ta ise Belka ve Strelka başarıyla Dünya yörüngesine ulaşıp geri dönebildiler. Amerika Afrika’dan ithal ettiği şempanzelerle uzaya insan göndermeden önce çalışmalar yaptı. Yine Sovyetler 1968 yılında Zond 5′le uzaya kaplumbağalar göndermiş, ayın etrafını dolaşan ilk canlı uçuşu gerçekleştirmiştir.
İnsanlı Uçuşlar
Sovyetler Birliği, Vostok serisi uzayaraçları ile uzaya ilk insanı göndermeyi başardı. Yuri Gagarin 12 Nisan 1961′de Vostok 1 aracıyla yaptığı uçuşla Dünya yörüngesine başarıyla ulaşan ilk insan olmuştur. Bu olayın yıldönümü Rusya’da ve birçok ülkede hâlâ kutlanmaktadır.
Vostok serisi uzayaraçlarını, Sovyet uzay programının başındaki Sergey Korolyov ve ekibi tasarlamıştır. Vostok’lar önce sınama uçuşlarında uzaya gönderilen köpek ve mankenleri sağ salim dünyaya geri getirmeyi başardı. Beri yandan, ilk Sovyet uzayadamlarının eğitim programı sürdürülüyordu. Tüm hazırlıkların tamamlanması üzerine, 12 Nisan 1961′de içinde Yuri Gagarin’in bulunduğu Vostok 1 uzaya gönderildi. Vostok 1, dünya yörüngesinde 108 dakikada tam bir tur attıktan sonra Gagarin’i Sovyet topraklarına indirdi.
Şüphesiz ki insanlı Sovyet uzay programı insanlık tarihinin en önemli ve cesur girişimlerinden biriydi. Vostok projesi, uzay yarışında Sovyetler’in öncülüğünü perçinlemekle birlikte, ABD için tam bir sürpriz değildi. Yakın zamanda yayımlanan tarihî CIA raporları, ABD yönetiminin insanlı Sovyet projesinden uzun süredir haberdar olduğunu iddia etmektedir. [1]
ABD, Sovyetlerin bu atağı karşısında kendi projesini hızlandırdı ve 25 Nisan 1961′de ilk uzayadamını Mercury-Redstone 3 aracıyla uzaya gönderdi. Ancak Vostok 1′in aksine Mercury 3 aracı yörüngeye giremedi, atmosferin dışına çıktıktan hemen sonra geri döndü. Ayrıca Mercury 3, Sputnik 1′e göre daha dar ve küçük bir araçtı. ABD’nin yörüngeye girebilen ilk insanlı uçuşu, ancak bir yıl sonra, John Glenn yönetimindeki Mercury 4 aracı ile gerçekleşti (20 Şubat 1962).
Sovyetler, kazandıkları bu ivme ile uzay yarışında başka ilklere de imza attı. Valentina Tereşkova 16 Haziran 1963′te Vostok 6′yla uzaya gönderilen ilk kadın oldu. SSCB’nin Voskhod 2 programında Aleksei Leonov, 18 Mart 1965′te ilk uzay yürüyüşünü gerçekleştirdi. Ancak bu görev neredeyse bir felaketle sonuçlandı. Yetersiz retroroket ateşinden dolayı Leonov’un bulunduğu kapsül hedeften 1.600 km ötede yere inebildi.
Bu başlangıcın ardından gerek Sovyetler, gerekse ABD’liler uzaya insanlı uçuşlar yapmayı sürdürdüler. Uzay yarışının bu ilk döneminde Sovyetler üstünlüklerini sürdürdü. Bu dönemdeki bazı “ilk”ler şunlardır:
* Vostok 1 – 12 Nisan 1961. Uzayda ilk insan.
* Vostok 2 – 8 Ağustos 1961. Uzayda ilk tam gün.
* Vostok 3 – 11 Ağustos 1962 ve Vostok 4 – 12 Ağustos 1962. Uzayda ilk iki araçlı uçuş. İki uzay aracı arasında ilk telsizli iletişim.
* Vostok 5 – 14 Haziran 1963. 20. yy’ın en uzun tek kişilik uçuşu (5 gün).
* Vostok 6 – 16 Haziran 1963. Uzayda ilk kadın. (Valentina Tereşkova)
Vostok serisinin ardından, Sovyetler üç insanı aynı anda uzaya gönderebilen Voskhod programına başladı. Ancak Voskhod, üç kişi için genişletilmiş bir Vostok kapsülünden başka bir şey değildi ve ciddi bir teknolojik gelişme göstermiyordu. Ayrıca son derece sıkışık şekilde kabine yerleşen üç uzayadamının güvenlikte olmadığı anlaşıldığından, Voshkod programı iki uçuştan sonra iptal edildi.
Sovyetler bu başarıları gerçekleştirirken ABD de boş durmadı ve uzay teknolojisini geliştirdi. Ay’a insan gönderme projesine hazırlık olarak, uzayda yörünge değiştirerek manevra yapabilen Gemini serisi araçları hazırladı ve uzaya gönderdi. Gemini araçları, Sovyet araçlarına göre daha az “ilk” gerçekleştirmiş olmakla birlikte, daha üstün teknolojiye sahipti. Zira Vostok ve Voskhod araçları uzayda manevra yapma ve kenetlenme yeteneğine sahip değillerdi. Sovyet uzayadamları, otomatik işleyen kendi araçlarının yolcusu durumunda iken, ABD’li uzayadamları, araçlarını idare eden pilotlardı. Bu tecrübe ve teknoloji farkı, Ay’a iniş projesinde ABD’ye üstünlük sağlayacaktır.
Ay’a İniş

Uzay Yarışı’nın başlangıcında Sovyetlerin sağlamış olduğu açık üstünlüğe karşı, ABD bir karşılık verme arayışına girdi. 1961′de başkanlık koltuğuna oturan Kennedy, seçim kampanyası boyunca uzay çalışmalarına önem vereceğini açıkça belirtmişti. Seçimi kazandıktan kısa süre sonra Kongre’de yaptığı konuşmada Sovyetlere karşı seçtiği hedefi açıkladı:
Bence milletimiz, bu onyıl bitmeden Ay’a bir insan indirme ve onu sağ salim Dünya’ya geri getirme hedefine kendini adamalıdır.
Ay’a insan indirme ve geri getirme hedefine ulaşmak için başlatılan projeye Apollo adı verildi. Apollo Programı, Kennedy yönetiminin hem sol hem de sağ kanattaki politikacıların eleştirilerine karşı kendini savunmasına olanak sağlıyordu. Apollo’nun avantajları şunlardı:
* Seçimde, anahtar eyaletlere ekonomik yararları vardı.
* Kennedy tarafından 1960 seçimlerinde belirtilen “füze boşluğunu” kapatıyordu.
* Teknik ve bilimsel açılardan yararları vardı.
Nasa müdürü James E. Webb ile yapılan bir sohbette, Kennedy şöyle dedi:
Yaptığımız her şey Ay yolunda Rusları geçmek için.. Yoksa bu kadar parayı harcamamamız gerekir, çünkü ben uzayla ilgilenmiyorum. Bu bedeli karşılayacak tek şey Sovyetleri yenip, geride kaldığımız birkaç yılı sonlandırmak. Tanrı’nın da yardımıyla, onları geçtik…
Kennedy ve Johnson halkın görüşünü yönlendirerek Apollo programına 1963′te % 33 olan güveni 1965′te % 58′e çıkardılar. Johnson’ın 1963′te başkan olmasından sonra devam eden desteği, programın başarılı olmasını sağladı.
Kennedy, Sovyet ve ABD astronotlarının aya inişleri ve hava durumu analizi yapan uyduların geliştirilmesi konularındaki programları birleştirmek amacıyla Sovyetlere teklif götürdü. Ancak Kruşçev, o zaman için Amerika’ya göre üstün olan Rus uzay teknolojisinin çalınması konusunda gösterdiği hassasiyet sebebiyle bu teklifi geri çevirdi ve Sovyetler kendi insanlı Ay projelerini yürüttüler.
Bunun üzerine ABD, Ay’a iniş projelerini tek başına geliştirmeye başladı. Bunun için öncelikle uzayda manevra yapabilen araçların geliştirilmesi gerekiyordu. ABD, Gemini serisi araçları uzaya gönderdi ve bu araçların manevra ve kenetlenme konusunda başarı göstermesinin ardından, Apollo Projesi’ne başlandı.
Sovyetlerin insansız uzay roketlerinin Ay’a daha önce ulaşmış olmasına rağmen, 21 Temmuz 1969′da Ay’a adım atan ilk insan ABD’li Neil Armstrong oldu. Apollo 11 görevinin komutanı olan Armstrong bu tarihî anda yaklaşık 500 milyon kişi tarafından izlendi. 20. yüzyılın en önemli olaylarından biri kabul edilen insanoğlunun Ay’a ayak basışını Armstrong şu kelimlerle dile getirmiştir:
Bir insan için küçük, fakat insanlık için büyük bir adım.
Sovyetler, insanın Ay’a ayak basması hakkında çelişkili duygular yaşadılar. Sovyet Lideri Kruşçev ne başka bir güç tarafından saf dışı bırakılmak ne de böyle büyük maliyetli bir projeyi başlatmak istemişti. 1963 Ekim’inde Sovyetler, kozmonotlarının Ay’a uçuş hakkında herhangi bir hazırlık yapmadığını ancak yarıştan çekilmediğini belirtti. Sovyet yönetimi ancak 1964′te (ABD yönetiminden üç yıl sonra) Ay’a iniş konusunda kesin karar alabildi.
ABD’nin aksine, SSCB’de uzay çalışmalarını yöneten merkezî bir organizasyon yoktu. Sovyetler’de çeşitli tasarım büroları, çoğu kez birbiriyle rekabet içinde çalışıyordu. Sovyetlerin en büyük tasarım bürosu OKB-1′in baştasarımcısı olan Korolyov aya iniş görevlerinde kullanılmak üzere insan taşıyabilecek kapasite sağlamak için Soyuz uzayaracını ve onu Ay’a taşıyacak dev N1 roketlerini geliştirmeye başladı. Beri yandan, başka bir tasarım bürosu, Çelomey yönetimindeki OKB-52, yeni bir roket (Proton) ve uzay aracı (Zond) tasarlamaya başlamıştı.
Sovyetler’in en tecrübeli tasarımcısı Korolyov’un 1965′teki erken ölümü ve 1967′de Soyuz’un ilk fırlatılışında yaşanan başarısızlıkla Sovyetlerin Ay’a iniş programı çözülmeye başladı. Sonunda Ay’a iniş yapacak aracı tasarlayıp görev alacak uzayadamlarını seçtiler. Ancak N1 roketinin denemesinde art arda yaşanan başarısızlıklar, insanlı inişin önce ertelenmesine, sonra da iptaline sebep oldu.
Sovyetler, bu başarısızlıktan sonra Ay programlarının varlığını uzun süre inkâr ettiler. Hatta Ay’a insan indirmenin çok riskli ve pahalı olduğunu, uzayadamlarının hayatını böyle gereksiz bir macera için riske atamayacaklarını ve kaynaklarını halklarının refahı için harcamayı tercih ettiklerini açıklayarak bir karşı-propaganda yaptılar. Buna göre, Sovyetler, robotlar kullanarak Apollo Programı’nın sonuçlarına daha ucuza ve uzayadamlarını riske atmadan ulaşabileceklerdi. Bu iddialar doğrultusunda, Ay’a gerçekten robotlar göndererek toprak örnekleri almayı da başardılar. Luna 16 robotu 24 Eylül 1971′de Ay’dan aldığı örneklerle dünyaya döndü. SSCB’nin Ay’a insan indirmek konusunda ABD ile gerçek bir rekabete girdiği ancak 1990′lı yıllarda ortaya çıktı.
Ay’a iniş, uzay yarışının en çok rekabet yaşanan önemli kilometre taşıydı. Bu aşamada ABD, Kennedy’nin “1960′lı yıllar bitmeden Ay’a insan indirme” hedefini gerçekleştirerek Sovyetler’e karşı kesin bir zafer kazanmış oldu.
Sovyetler’in uzay yarışının bu en kritik safhasında kaybetmesinin başlıca nedenleri şunlardır:
* Sovyet yönetiminin maddi destek ve kararlılığının ABD’ye göre 3 yıl daha geç ortaya çıkması.
* ABD Ay projesinin merkezî bir örgütçe (NASA) yönetilmesi, buna karşılık Sovyetlerde böyle bir örgütün bulunmaması, kaynakların rakip tasarım bürolarına dağılması.
* Dâhi Sovyet tasarımcı Korolyov’un erken ölümü.
* ABD’nin projeye aktardığı kaynağın görece daha yüksek olması.
* Amerikan proje yönetiminin ve kalite kontrol sistemlerinin üstünlüğü.
Uzay İstasyonları
Ay yarışını kaybeden Sovyetler’in önünde uzay yarışını sürdürmek için başlıca iki seçenek bulunuyordu:
* Mars’a insan göndermek: Prestij açısından en uygun seçenek olmakla birlikte, 1970′lerin başlarında maddi ve teknolojik açıdan Ay’a insan göndermekten çok daha zor bir hedefti.
* İnsanlı uzay istasyonları: Maddi ve teknolojik açıdan büyük zorluk getirmese de, prestij açısından sonucu çok güçlü olmayacaktı.
Sovyetler daha ucuz ve mütevazı seçenek olan uzay istasyonlarını seçtiler. Bu konudaki çalışmalar 1960′ların ortasında başlamıştı. 19 Nisan 1971′de ilk insanlı uzay istasyonu olan Salyut 1′i uzaya gönderdiler. 6 Haziran 1971′de ilk mürettebat bir Soyuz kapsülü içinde istasyona ulaştı.
Sovyetler 1980′lere kadar 7 Salyut istasyonunu yörüngeye gönderiler. Bu istasyonlar görece basit, ucuz, ancak etkili ve güvenli uzay platformları olarak hizmet verdi. Salyut 7, 1991 yılına kadar yörüngede kalmayı başardı. Salyut’lara 30′dan fazla uzay uçuşu ile 70′ten fazla mürettebat gitti. Bu uçuşlarda uzayın insan organizmasına etkileri üzerine değerli bilgiler ve tecrübeler edinildi, uzayda kalma rekorları kırıldı. Bu bilgilerden daha sonraki MIR ve Uluslararası Uzay İstasyonu projelerinde yararlanıldı. Ayrıca, uzayda neredeyse sürekli olarak Sovyet vatandaşlarının bulunması da sağlanmış oldu.
Ay’a insanlı inişin ardından ABD de uzay istasyonu projesiyle ilgilenmeye başladı. Böylece Sovyetler’in uzay istasyonu projesine cevap verilmiş olacaktı. Ayrıca, son uçuşları iptal edilen Apollo Projesi’nden elde kalan Satürn roketlerinden yararlanmak, böylece maliyetleri düşürmek mümkün olacaktı.
ABD’nin ilk (ve halen tek) uzay istasyonu olan Skylab, 14 Mayıs 1973′te uzaya gönderildi. İstasyona ilki 25 Mayıs 1973′te olmak üzere üç seferde toplam dokuz uzayadamı gönderildi. Skylab, “uzay laboratuvarı” anlamına gelen bir İngilizce tamlamadır. Skylab’ın çalışmaları, ismine uygun olarak bilimsel konularda yoğunlaşmıştır. İstasyonda 2.000 saatten fazla bilimsel deney çalışması yapılmıştır.
UZAYDA İLKLER TABLOSU
Bu Resim Boyutlandırıldı, Buraya Tıklayarak Resmi Tam Görebilirsiniz… Resmin Orjinal Boyutu 754×551 ve büyüklüğü 98 KB…
Read more

Çift Cinsiyetli Olmak, Cinsiyet Değiştirme Ameliyatı


EN ZOR AMELİYATLARDAN BİRİ
İstanbul Tıp Fakültesi Plastik ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Topalan: “Kadından erkeğe dönüş ameliyatları için de erkekten kadına ameliyatlarındaki gibi hastane, komisyon raporları, mahkeme kararı gerekiyor. Penis yapmak için iki yöntem kullanılabilir. Ben ön kol derisiyle protezi tercih ediyorum. 10 ameliyat yaptım böyle. Bazı cerrahlar bacaktaki ince kemikle üzerindeki deriyi kullanıyor. 10 saati bulan ve en zor ameliyatlarımızdan biri bu. Damar, sinir sistemini dikmek, duyunun kazandırılması gerekiyor. Penis yaparken dört foknsiyon kazandırmaya çalışıyoruz: Penise benzemesi, idrar yolu sisteminin ucundan işeyebilmesini sağlaması, duyu gelmesi ve ereksiyon fonksiyonu bulunması. Ameliyatlarımda ilk üç aşamayı geçen hastaya protez takıyorum. İyileşmeden sonra ereksiyonu protezle sağlıyor. Diğer yöntemde kemik zaten sert. Hastanın bu ereksiyonu günlük yaşamında saklaması gerekiyor. Duyu geldikten sonra kullanılabiliyor.”
Transseksüelliği bir hastalık, beni de acıların çocuğu gibi göstereceksen, bu röportajı hiç yapmayalım” dedi Derya telefonda. 31 yaşında, Ankara’da yaşıyor. Bir erkek transseksüel. Dişiden erkeğe dönüşmeden iki çocuk sahibi olmuş. Eşcinsel, lezbiyen, transseksüellerin haklarını korumayı amaçlayan Pembe Hayatlar Derneği’nin kurucularından. Aynı zamanda sosyolog Selin Berghan’ın yeni yayımlanan “Lubunya: Transseksüel Kimlik ve Beden” adlı kitabının 11 kahramanından biri. Derya’yla önce çekinceleri konusunda anlaştık. Sonra geçen mayısta kurdukları dernekte buluştuk. Karşımda bütün önyargılara ilaç gibi gelecek neşeli, sağlam ve zehir gibi akıllı bir insan duruyordu. Bazen esprilerle, bazen bir sosyolog gibi saptamalar yaparak nasıl bir hayat yaşadığını anlattı.
İlk ne zaman “Ben bir erkeğim” dediniz?
- Çocukluğumdan beri kendimi hep erkek olarak adlandırdım. Annemin kızım demesi bile beni çileden çıkartırdı, kavga ederdim. “Kızın mıyım. Bak sokaklarda gece yarılarına kadar misket oynuyorum, kir pas içindeyim” derdim. Etek alırlardı, giymezdim. Bir bayram günü abimden şeker karşılığı pantolon ve gömleğini almıştım. Sabah annemin karşısına ben pantolon, abim etekle çıkmıştı. Oğlum ne diye pantolonu kaptırıyorsun diye abimi dövmüştü. Buradan abisi de garipmiş gibi bir sonuç çıkmasın. O zaman çok küçüktük, ilkokula bile gitmiyorduk.
Model olarak kimi almıştınız, babanızı mı, abinizi mi?
- Babam pek model alabileceğim biri değildi. Elektrik idaresinde çalışıyordu, akşamı sabahı belli olmazdı. Çok az görürdüm. Sanıyorum dayımı örnek aldım.
Ameliyat olmaya ne zaman karar verdiniz?
- Böyle bir ameliyatın yapılabileceğini bilmiyordum ilk başlarda. Mesela kadın transseksüellerin önünde Bülent Ersoy örneği var, böyle bir ameliyatın varlığından haberdarlar. Bir penisim olmasını hep çok istedim ama bunun mümkün olduğunu öğrendiğimde 18 yaşlarındaydım. Ve hemen olmak istedim bu ameliyatı.
Peki oldunuz mu?
- Hayır çünkü 40 bin YTL gerekiyor. Benim bu kadar param yok. Üniversite hastanesinde yaptırmak isterseniz yasal formalitelerle uğraşmak zorunda kalıyorsunuz. Bu nedenle özellikle kadın transseksüeller özel doktorlara başvuruyor. Bir meme ameliyatını 2 bin YTL’ye de, 4 bin YTL’ye de yaptırabilirsiniz. Cinsiyet değiştirmenin piyasası da böyle belirsiz.
Memelerinizi aldırdınız mı?
- Evet, geçen yıl. O nispeten daha ucuz bir ameliyattı. Benimle aynı anda kadın transseksüel bir arkadaşım da göğüs yaptırdı. İki ameliyat birden olunca grup indirimi aldık galiba!
Hormon ilacı alıyor musunuz?
- Evet, düzenli hormon iğnesi yaptırmaya çalışıyorum. Ama o iğneler de bulunması kolay olmayan pahalı ilaçlar. O yüzden bir süredir yaptıramıyordum. En son 10 gün önce yaptırabildim.
Artık bedeninizle barıştınız mı?
- Ameliyatın, son dönemde edindiğim arkadaşlarımın etkisi oldu. Artık bedenimden utanmıyorum, barıştım. Eskiden göğüslerimi kesmeyi bile ciddi ciddi düşünüyordum. Çok nefret ediyordum çünkü.
Cinselliği nasıl yaşıyorsunuz?
- Bir şekilde. Buna cevap vermesem…
SEVDİĞİM KADIN BANA İYİ VE ŞEKER ADAM DESİN
Sevgiliniz var mı?
- Şu anda yok ama aşk acısı çekiyorum uzun zamandır. Aşık olduğum kadın bana karşılık vermedi. Arkadaş kalsak daha iyi dedi. Ama ben çok beter aşık olmuştum yani, anlatamam.
Kitapta çok maço bir erkek portresi çiziyorsunuz. İlişkilerinizde hálá öyle misiniz?
- Kitaptaki Derya son derece maço ve baskıcı. İtaatkar kadın severim, gece tek başına dışarı çıkamaz, demişim. Şimdi hiç öyle düşünmüyorum, çok değiştim. Kadınlarla yakın ilişkiye girince onların da kendini koruyabileceğini, yalnız başına sokağa çıkabileceğini, aslında akıllı yaratıklar olduğunu anladım. İtaatkar değil akıllı kadın seviyormuşum.
En çok hoşunuza gidecek iltifat nedir: Yakışıklı, akıllı, iyi kalpli?
- Yakışıklı olmadığımı biliyorum. Sevdiğim kadının, iyi ve şeker adam demesi beni mutlu eder.
Hayattan üç şey isteseniz, bunlar ne olurdu?
- Penisimin olması. Transseksüeller için daha yaşanılır bir Türkiye. Üçüncü dileğim yok. Zaten bu ikisi gerçekleşirse mutlu bir insan olurum. Benim mutlu olmam, Türkiye’nin daha hoşgörülü olması sonuçta çocuklarıma da yarayacaktır.

Çocuklarınızla ne sıklıkta görüşüyorsunuz?

- Kızım ve oğlum annemin yanında yaşıyordu. Üvey babamın hiç çocuğu olmayan varlıklı bir akrabası kızımı okutmak istedi. Onu Hollanda’ya bu akrabaların yanına gönderdim. Oğlum ilkokul 4’üncü sınıfa gidiyor ve hálá annemle yaşıyor. Bir süre öncesine kadar iki transseksüel arkadaşımla yaşıyordum ama şimdi ayrı ev tuttum ve oğlumu yanıma alacağım. Ben işten eve gelene kadar yine anneannesiyle kalacak, akşam birlikte olacağız.
ÇOCUKLARIM SORARSA UZMANA GİDECEĞİM
Transseksüel arkadaşlarınızla aranızda tatsızlık mı çıktı?
- Hayır ama transseksüellerin komün yaşamından çıkıp çocuğumla yaşamak istedim. Yoksa kimseyle tatsızlık yaşamadım. Ankara’daki neredeyse bütün transseksüelleri tanırım, hepsi de arkadaşımdır. Herkesin kapısı bana açıktır. Ben kadın transseksüellerin içinde yetiştim. Dolayısıyla beni bir anlamda çocukları gibi görüyorlar. Hayatımda her şey tepe taklak gitse, her şey tükense onlar beni asla yüzüstü bırakmaz.
Erkekliğinizi babanıza, abinize, kardeşinize kabul ettirdiniz ama bir tek annenizi ikna edemediniz. Nedeni neydi sizce?
- Annemle hayatım boyunca bağlarımı koparmayı düşünmüyorum ama onu hiçbir zaman tam anlayamayacağım da. Beni en çok o zorladı. Geçenlerde onunla konuştum. Bir anne olarak bu ülkede bir transseksüel kimliğiyle hayatımın çok zorlaşacağını düşünüyor. Endişesini anlıyorum ama yapacak bir şey yok. Bu bir hastalık değil ki antibiyotik alıp da kurtulayım. Doğdum ve böyleydim. Anneme, bu durumu psikiyatristler de anlatmaya çalıştı ama o bir türlü kabullenmedi. Yine de benden vazgeçemez, en çok beni sever çocukları arasında. Bana hiç küsmedi mesela. Uzun süre görüşmedik. Barıştığımızda beni ne kadar özlediğini gördüm. Yıllarca süren baskılarının altında beni koruma içgüdüsü yatıyordu. Şimdi aramız daha iyi.
Çocuklarınızdan biri eşcinsel, lezbiyen ya da transseksüel olursa anneniz gibi davranma ihtimaliniz var mı?
- Yok tabii ki. Farklı olmayı benden iyi kimse anlayamaz. Elimden geldiğince çocuğumun yanında olmak isterim. İnanın üzüntü de duymam. Hayatını kolaylaştırmak için her şeyi yaparım. Zaten bu dernekte çalışarak bunun mücadelesini veriyorum.
Çocuklarınız size hiç “Niye böylesin?” benzeri bir soru sordu mu?
- Henüz sormadılar. Sorduklarında profesyonel yardım alarak cevaplamaya çalışacağım. Bir transseksüelin çocuğu eğer onunla yakın ilişkideyse hayatı sorusuz kavramayı öğreniyor. Sanırım o yüzden “Niye kısa saçlısın”, “Niye hep pantolon giyiyorsun” sorusuyla karşılaşmadım.
Size anne mi diyorlar?
- Bir dönem anneme anne, bana arkadaşım diyorlardı. Şimdi hem anneme hem bana anne diyorlar. Fakat eşim sağken durum çok farklıydı. Eşime yani babasına anne, bana baba diyorlardı. Aslında öyle gitse çok iyi olacaktı ama eşim vefat etti… Bütün sorumluluğu ben alınca şimdi annesi olduğumu da düşünmeye başladı tabii çocuklar. Ama çocuklarıma karşı asla müdahaleci bir tavır içinde olmadım, bana şöyle de, böyle de diyemem. Kendileri karar veriyor.

PATRON DERYA HANIM DEDİ, İŞİMDEN AYRILDIM

Hayatınızı nasıl kazanıyorsunuz?
- Şu anda sadece dernekle uğraşıyorum. AB ve Dünya Bankası fonlarından çeşitli projeler için destek alıyoruz. Sahada aktif biçimde çalışıyor ve maaş alıyorum. Birçok farklı işte çalışmayı denedim, garsonluk yaptım, masörlük yaptım ama olmadı. En son bir kuaföre girdim, sinirlerime çok dokundu ayrıldım.
Neden?
- İşe girerken hiçbir şey demedim, direkt başladım. Bir süre sonra kuaförün patronu durumu anladı. Sonra da sürekli yanımda transseksüellerle ilgili çirkin hikáyeler anlatmaya başladı. Herkese ismiyle hitap ederken, beni üstüne basa basa Derya Hanım diye çağırıyordu. Dayanamadım ayrıldım. Son dönemde girdiğim bütün işlerden kendim çıktım. Çünkü hiç kimseyi rahatsız edecek bir şey yapmamana rağmen sana kendini çok kötü hissettiriyorlar. Bizlerin işsiz kalması kadar doğal bir şey yok. Ki bence erkekten kadına dönüşen transseksüeller benim kadar bile iş bulamıyor.
Bir kadının erkek olmak istemesi toplum tarafından daha mı kabul edilebilir bir şey?
- Tabii ki… Erkek Fatma derler ya, sempatik bulunuyor çoğu kez erkek gibi davranan kadın. Çünkü üstün bir varlığa, erkeğe dönüşmek istediği düşünülüyor. Erkeğin kadına dönüşmek istemesi ise kabul edilir bir şey değil toplum açısından. Ama aile açısından fark etmez. Her ikisinde de aynı tepkiyi veriyorlar.
Mahallede sevilir misiniz?
- Hayatımı zorlaştıran olumsuz tepki görmüyorum. Bakkal, esnaf sever. Alışverişimi kendim yaparım.
Hiç yanınızdaki birinin sizden utandığını hissettiniz mi?
- Evet, bir kız arkadaşım vardı. Onu bütün çevremle, hatta ailemle bile tanıştırdım. Fakat o girdiğimiz ortamlarda bir garip davranıyordu. Beni kimseyle tanıştırmadı kendi çevresinden. Çok kötü hissettirdi. Artık görüşmüyorum.
DAMSIZ GİRİLMEZ DİYE BENİ BARA ALMADILAR
Gitmek istediğiniz ama tepkilerden korktuğunuz için gitmekten vazgeçtiğiniz bir yer var mı?
- Evet. İsmini vermeyeyim ama Ankara’da bir bar burası. Bir kere denedim ve kapıdan geri çevirdiler. Tek sebebi benim ben olmamdı. Hayatımda kendimi en kötü hissettiğim anlardan bir tanesidir. Artık istesem de gitmiyorum.
Bir keresinde bir bara da “Damsız girilmez” diye alınmadığınız doğru mu?
- Evet ama bu hoşuma gitmişti açıkçası. Bazen de “Hanımlar dans ediyor abi, lütfen sen otur” diyorlar.
Kadınlar tuvaletine mi giriyorsunuz?
- Hayır, erkekler tuvaletine giriyorum. Eskiden tuvaletin kapısındakiler farklı farklı tepkiler veriyordu. Erkekler tuvaletine girerken bazen “Pardon bayan siz o tarafa” diyorlardı. Kadınlar tuvaletine girerken de “Beyefendi erkekler tuvaleti yanda” diyorlardı. Artık kapıdaki kişilerin vizyonu mu değişti ne oldu bilmiyorum, şimdi karışan yok.
Bir ara CHP’nin kadın koruma koluna katılmıştınız değil mi?
- Evet, ama o serüven çok kısa sürdü. Çünkü siyasetin kirli bir oyun olduğunu düşünüyorum. Siyasete ancak STK’lar aracılığıyla dahil olabilirim.
Bütün transseksüellerin sol eğilimli olduğunu söylüyorsunuz. Neden?
- Çünkü en azından sol partilerin bizlerin yaşamını kolaylaştırma ihtimalini daha fazla görüyoruz. Henüz somut bir şey olmasa da ihtimal var.
Dindar biri misiniz?
- İnançlıyım. Namaz kılmıyorum ama orucumu tutarım. Transseksüellerin Allah tarafından özel olarak yaratıldığını düşünüyorum. Çünkü mesela bazı erkek arkadaşlarımın tavırlarına bakıyorum; hayır ben asla böyle davranmam, bu hataya düşmem diyorum. Biraz daha üstün olduğumu düşünüyorum, açıkçası. O yüzden de yukarıyla özel bir ilişkim var.
Bu bedende bu ruhun ne işi var diye isyan etmediniz mi hiç?
- Evet, ben bu cümleyi hep kuruyorum ama Allah’a isyan gibi değil bu. Yukarıya soru soruyorum elbette ama tartışmıyorum.
AMELİYAT OLMASA DA…
Transseksüel biri parasızlık nedeniyle hayatı boyunca cinsiyet değiştirme ameliyatı olamayabilir. Bu onu daha az transseksüel ya da travesti yapmaz. Travesti, psikiyatri literatüründe genellikle erkekler için kadın eşyalarına fetişi olan, kadın kıyafetleri giymekten cinsel haz alan kişi olarak tanımlanıyor. Aslında önemli olan, ne denirse densin, tartışmanın cinsiyet değişimi ameliyatı değil, toplumsal cinsiyet kimliği üzerinden yapılması.
PEMBE HAYATLAR
Pembe Hayatlar Derneği’nin halen 47 üyesi var. Şu anda heteroseksüel seks işçisi kadınlara AIDS ve cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklarla ilgili eğitim veriyorlar. Türkiye çapında LGBT iletişim ağı kurdular. İstanbul’da Beyoğlu’ndaki Bayram Sokak’ta transseksüellerin evlerinin polis tarafından kapatılmasıyla ilgili bir eylem hazırlığı içindeler.
ZORLA EVLENDİRİLDİ BİR KIZ İÇİN HAPİS YATTI
Ankara’da doğdu ve büyüdü. İlk birlikteliğini 14 yaşındayken babasının patronu, 38 yaşındaki bir kadınla yaşadı. Derya’nın erkek ruhunu abisi, kardeşi ve babasının kabullenmesi zor olmadı. Hatta bu durum babasının hoşuna giderdi. İkna edilemeyen tek kişi annesiydi. Derya, sekiz ay psikoterapi gördü. Asıl amacı durumu ailesine nasıl kabul ettirebileceğini anlamaktı. 19 yaşına geldiğinde annesi çocuk doğurursa belki düzelir diye düşünerek onu evlendirdi. Kocası, Derya’dan yaşça büyük, iyi bir adamdı. Ondan cinsel bir beklentisi yoktu ama iki ailenin de baskısı nedeniyle çocuk yapmak zorundaydılar. Çocukları olmadığı için Derya iki yıl tedavi gördü. 1997’de oğlunu, 1999’da kızını doğurdu. Hamilelik bir cehennemdi. “Kadınlaşıyor muyum? Bana ne oluyor? ” diye düşünüp, ölümüne rahatsız oluyordu. Derya ikinci çocuğunu doğurmadan 15 gün önce, kocası 53 yaşında kalp krizinden öldü. Derya çocukları annesine emanet edip evden ayrıldı. Önceleri transseksüel arkadaşlarından çocukları olduğunu sakladı. Nasıl bir erkeksin ya da transseksüelsin, demelerinden korkuyordu. 1999’da bir gün annesinin guatr ameliyatı için gittikleri hastanede genç bir kızla tanıştı. Bir yıl mektuplaştılar. Zorla nişanlandırıldığını öğrendiğinde kızı kaçırdı. Peşinden Ankara’ya gelen kızın abisini ise annesine küfür ettiği için bıçakladı. Kızın ailesi şikayetçi olmadığı için cezaevinde kısa süre kaldı. Bir hafta sonra sevdiği kızın tarım ilacı içerek intihar ettiğini öğrendi. Bunu hayatının en mutsuz ve kötü anlarından biri olarak hatırlıyor. Babası öldü, annesi ikinci kez evlendi. En sevdiği film İspanyol yönetmen Pedro Almodovar’ın Annem Hakkında Her Şey’i. Çünkü filmde ameliyat olmamış bir transseksüelle bir kadının aşkı anlatılıyordu. Kendini o transseksüelin yerine koymuş, çok mutlu olmuştu.
Selin Berghan (Sosyolog/ Lubunya kitabının yazarı)
FUHUŞ TRANSSEKSÜELLER İÇİN NEDEN DEĞİL SONUÇTUR
Bu kitabı, Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’ndeki yüksek lisans tezimden yola çıkarak hazırladım. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği yalnızca kadın sorunu değil. Erkekleri, eşcinselleri ve transseksüelleri de kapsıyor. Çalışmaya başladığımda, birçok kişinin transseksüellerin yaşamlarını merak ettiğini, doğruyu bilenin çok az olduğunu fark ettim. Tez ayrıntılı bir günlük yaşam betimlemesi içeriyor. Kaos GL’nin 2003’te düzenlediği bir sempozyumda Pembe Hayat’ın şu anki başkanı Buse ile tanıştım. Yardım sözü verdi, kitapta adı Güneş olarak geçen transseksüelle tanıştırdı. Derya’yı onun sayesinde tanıdım. Diğer kişilere de Derya aracılığıyla ulaştım.
Görüşmeler sırasında zorlandığım oldu, çünkü dinlediklerim çok acı deneyimler içeriyordu. Telefonla randevu aldığım kişinin o akşam intihar haberi geldi. Çoğu transseksüelliği hastalık gibi görüyor ya da fuhuş için “kadın kılığına” girdiklerine inanıyor. Fuhuş, transseksüeller için bir neden değil, sonuç. Aile, arkadaş ve okul çevrelerinden dışlanıyorlar. İş bulamıyorlar. Bu kadar “istenmeyen” kişiler olmalarına karşın her sosyo-ekonomik seviyeden, her meslekten müşterileri var. Müşterilerin çeşitliliği, sayıca fazlalığı, beklentileri bu toplumun cinsellik ve toplumsal cinsiyet anlayışı konusunda önemli ipuçları veriyor.
Ezgi BAŞARAN – Hürriyet
Read more

Deneysel Nevroz Nedir? Nasıl Saptanmış ve Tanımlanmıştır?


Deneysel nevroz ilk olarak I. P. Pavlov ve yardımcıları tarafından hayvanlarda gerçekleştirlen koşullanma hallerindekine benzeyen ve insan nevrozunu andıran durum.

41. Pavlov’un asistanlarından olan S. Krestovniko-va’nın ayırt etme ile ilgili deneyinde, köpeklere daire ve elips şekillerini ayırt etmesi öğretilmeye çalışılmış ancak bunda başarılı olunamamış ve bu durumun köpeğin dişine takılı olan aparatı ısırmasına, köpeklerin huzursuz olmasına yol açtığı gözlenmiştir. Bu duruma “Deneysel Nevroz” adı verilmektedir.
Bu durumu eğitim – öğretim süreci açısından ele alırsak aşağıdaki durumlardan hangisinde deneysel nevroz yaşanmaktadır?
A) Bir çocuğun öğretmeninden dayak yediği için okuldan, kitaptan, okul arkadaşların-dan nefret etmesi
B) Türkçe testinde yer alan bir okuduğunu anlama sorusunda, öğrencin A ve B seçenekleri arasında kalması ve gerginleşmesi
C) Bir öğrencinin sürekli olarak kendi hayatından bahseden ve derste hiçbir şey anlatmayan öğretmenini görünce sinirlenmesi
D) Bir öğrencinin öğretmeninden dayak yemediği için öğretmenini görünce korkma davranışının giderek azalması
E) Su ısıtıcına su koyarken elini elektrik çarpan birinin bir daha su ısıtıcısına dokunamaması
Read more

İşten Ayrılan Biri SSK'dan Ne Kadar Süre Faydalanır?

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kararına göre, bundan böyle işsiz ailelerin sağlık ve doktor harcamaları 100 gün değil, sadece 10 gün karşılanacak. 

1 Ekim 2009'den bu yana 90 günden fazla prim ödeyenler devletten 100 gün sağlık hizmeti alabiliyordu.
90 günden daha az prim ödeyenlere sunulan sağlık hizmeti ise sadece 10 gündü.
Geçen hafta sessiz sedasız bir genelge yayınlayan Sosyal Güvenlik Kurumu, "17 aydır yasayı yanlış uygulamışız" dedi.
Sağlık güvencesi tüm işsizler için 10 güne çekildi.
Durum dün sağlık hizmeti almak üzere sağlık kurumlarına giden işsizlere "ücretsiz yararlanamazsınız" denmesiyle ortaya çıktı. 


Detay için www.ssk.gov.tr
Read more

Olivia Dominguez Kimdir?

Terim ailesinin Tarabya'daki evinde hizmetçi olarak çalışan Olivia Dominguez, nüfus cüzdanı ve 200 lira parasına el koyulduğu iddiasıyla Merve ve Fulya Terim'den şikayetçi oldu

Terimler'in evinde çalışan Olivia Dominguez savcılığa sunduğu suç duyurusu dilekçesinde Fatih Terim'in eşi Fulya Terim ile kızı Merve Terim'in evlerinde 15 Mart 2012 tarihinden beri hizmetçi olarak çalıştığını ifade etti. Dominguez dilekçesinde Terim ailesinin, kendisine kullanmadıkları kıyafetleri verdiklerini belirtti. Merve Terim'in de bundan haberi olduğunu ifade eden Dominguez, bir gün iş çıkışında Fulya Terim'in elinde poşet içerisinde bulunan eşyaları torbadan çıkararak "Bunlar ne hırsız" diye bağırdığını ve kendisini suçladığını anlattı. Dominguez dilekçesinde Fulya Terim'in çantasını elinden alarak, 200 TL para ve nüfus cüzdanına el koyduğunu ardından da hakaret ederek "Ben kimim biliyor musun, seni mahvederim" diyerek kendisini işten kovduğunu belirtti.

ŞOFÖRDEN TEHDİT
Dilekçede, Fulya Terim'in şoförü olan Onur'un kendisine "Aldıklarını geri vereceksin. Ben hem şoför hem de korumayım. Gerekirse bu kişilerin tetikçiliğini dahi yaparım" şeklinde sözler ile kendisini tehdit ettiğini ardından da oturduğu eve gelerek hiçbir yetkisi olmadan polis gibi evini aradığını anlattı.

SORUŞTURMA BAŞLATILDI
Dominiguez dilekçesinde Terim ailesinden çalışmalarına karşılık bin 500 dolar ve 300 lira para alacağı olduğunu ancak vermedikleri gibi çantasındaki yol parasına ve nüfus cüzdanına el koyduklarını ifade etti. Dominiguez olaylara şahit olan Merve Terim'in eşyaları çalmadığını bildiği halde hiç sesini çıkarmamasından dolayı ondan da şikayetçi olduğunu ifade etti. Savcılık Fulya Terim, Merve Terim ve şoför Onur hakkında "iftira, hakaret, tehdit ve gasp" suçlarından soruşturma başlattı.

KOVULAN HİZMETÇİ DAVA AÇTI
Buse Terim'in kreasyonu olan yeşil gömleği ve şortu ile evlerinin bahçesinde kızına poz veren Fatih Terim de hizmetçi davası nedeniyle rahatsız oldu.


Kaynak: Takvim / Orhan Yurtsever
Read more

Kanye West sevgilisi Kim Kardashian'ın Yarı Çıplak Fotoğrafını Paylaştı


'Yanlışlıkla' Kim'in çıplak fotoğrafını paylaştı

ABD'li televizyon yıldızı Kim Kardashian'ın sevgilisi Kanye West, yanlışlıkla Kardashian'ın çıplak fotoğrafını Twitter'da paylaştı

'Yanlışlıkla' Kim'in çıplak fotoğrafını paylaştı

Kanye West'in paylaştığı fotoğrafta, tabure üzerine oturmuş ve dondurma yiyen çıplak bir kadın görülüyor. Fotoğrafta kadının yüzü tam olarak gözükmüyor. İddialara göre bu duruma çok sinirlenen Kim Kardashian fotoğrafın kaldırılmasını istedi. Bunun üzerine West'in fotoğrafı hemen kaldırdığı belirtildi. Bir iddiaya göre de fotoğraftaki kadın porno yıldızı Amia Miley'e ait.

(Milliyet)
Read more

Pink - Blow Me (One Last Kiss)

Bayanlar baylar ve Pink geri döndü.
Annelik sonrasında yeni şarkısı 9 Temmuzda yayınlıyor. Blow Me ismini verdiği şarkısını merakla bekliyoruz. 
Bu arada Pink yeni şarkısıyla iligi bir video da yayınladı.



P!nk announces new single!
Read more