İstiklal marşının on kıtası içerisinde geçen sanatlar ve anlamlarını bulabilirsiniz
İSTİKLÂL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
"Medeniyyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakkı'ın
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.
Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar - ki şahâdetleri dinin temeli -
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder - varsa - taşım,
Her cerîhamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!
I. KITA
Korkma, bu şafaklarda yüzen al sancak, yurdumun üstünde tüten en son ocak sönmeden, sönmez. O, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak(tır). O benimdir; o, ancak benim milletimindir.
Şair, ilk kıtada Türk ulusuna sesleniyor: “Ey milletim, endişe etme, kaygılanma (korkma); yurdumun üstünde tüten en son ocak sönmeden, son kişi kalıncaya değin, bu pembe şafaklarda yüzen al sancak sönmez!
İstiklâl Marşı, Kurtuluş Savaşı’nı anlatmaktadır. Savaş öncesi vatan toprakları işgal altındadır. Türk ulusu bağımsızlığını( dolayısıyla bayrağını) yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Şair Türk ulusuna seslenerek onun bu endişesinin yersiz olduğunu dile getirmektedir.
[“Tüten ocak” bulunduğu yerde hayat belirtisidir. “Ocağı sönmek” bir evde, bütün bireylerin ölerek hayatın tükenmesi anlamına gelen bir deyimdir. Şafak sözcüğü bu kıtada güneş batarken gittikçe sönen, kararan kızıllıktır. İlk kıtada şafak gecenin (kötü, zor günlerin) başlangıcı anlamındadır.]
Türk ulusu, içinde bulunduğu kötü koşullardan dolayı; akşam ufuklarını süsleyen güneş kızıllığı gibi, rengi ona benzeyen al bayrağının söneceğinden (bağımsızlığını yitireceğinden) korkmaktadır. Gurup kızıllığı doğal bir olay olarak söner; ancak Türk bağımsızlık ve varlığının sembolü olan al bayrağımız asla sönmez, gökyüzünden indirilemez. Bayrağımızı şerefle dalgalanmaktan alıkoymak için hayatta hiçbir Türk’ün kalmaması gerekir. Türk ulusu bağımsızlığına düşkündür, bu uğurda canını vermeye hazırdır. Bu nedenle en son aile, hatta birey kalıncaya değin bayrak uğruna savaşacak ve şafak renkli bayrak göklerde dalgalanacaktır. Bağımsızlığına düşkün büyük bir ulusun bayrağını indirmek, onun bağımsızlığını elinden almak imkânsız denecek kadar güç bir iştir.
3. dizede “Herkesin gökte bir yıldızı vardır , o kişi yaşadıkça yıldız da varlığını sürdürür; iyi günlerinde yıldız parlar, kötü günlerinde yıldızı söner, yıldız kaydığında ise o kişi ölür.” inancı hatırlatılmıştır.Bayrak, Türk ulusunun yıldızıdır. Millî kader ve talihimizin sembolüdür. Yaşanan kötü günler nedeniyle her ne kadar üstüne gölge düşmüşse de o yine parlayacak, eski güzel günlerine kavuşacaktır. Türk ulusunun talihi yine açılacaktır. (Şair buna onan inancını ve güvenini Türk tarihinden, Türk ulusunun bağımsızlık tutkusundan almaktadır.) Bayrak yalnız bize, bizim ulusumuza aittir. Başkasının olamaz, Türk ulusu başkasına boğun eğmez.
SÖZ SANATLARI
Ocağın tütmesi à yaşam belirtisi (MECAZ)
Ocağın sönmesi à yaşamın tükenmesi (MECAZ)
Sönmek à yok olmak (MECAZ)
Yüzmek à dalgalanmak (MECAZ)
Bayrak, yıldıza benzetilmiş ( BENZETME / TEŞBİH)
Sancak-ocak- yurt – millet //şafak, yıldız, parlamak sönmek à TENASÜP
Ocak à aile (MECAZ)
Yıldızà herkesin bir yıldızı vardır inancı (HATIRLATMA / TELMİH)
O benim… / O benimdir o benim … (TEKRİR)
II. KITA
Şair 2. dörtlükte bayrağa sesleniyor.
Ey nazlı hilâl! Kurban olayım, yüzünü asma. Kahraman ırkıma bir (kez) gül. Bu şiddet, bu öfke, kızgınlık ne(den)? Sonra, sana dökülen kanlarımız helâl olmaz. Bağımsızlık, Allah’a, adalet ve doğruluğa inana ulusumun hakkıdır.
Bu dörtlükte bayrak, öfke içinde kaşlarını çatmış, suratını asmış bir insana benzetilmiştir. Bayrağın bu tavrında Türk ulusuna küskünlük ve sitem anlamı vardır. Bunun nedeni bayrağın karşı karşıya bulunduğu yok olma tehlikesidir. (Dörtlükte bayrak bir sevgili olarak düşünülmüştür. Kendisini tehlikede bırakan Türk ulusuna kızgındır.) Şair, şimdiye kadar uğruna çok kan dökmüş olduğumuzu, hiçbir zaman şerefini çiğnetmediğimizi hatırlatarak şimdi de üzüntüsünün, öfkesinin yerinde olmadığınız söylüyor. Eğer (nazlı bir sevgili, uğruna canlar feda edilen) bayrak gülerek Türk ulusuna moral destek vermezse onun uğruna dökülen kanlar helâl olmayacaktır.
Türk ulusu doğruluğu seven, doğruluktan adaletten, mertlikten sapmayan ve ismi de Hak olan, doğruluğun sahibi , doğruların en büyük yardımcısı Allah’a tapan bir millettir. Bundan dolayı da bağımsızlık, Türk ulusunun hakkıdır. Ancak kötülerin, haksızların, zalimlerin varlık ve bağımsızlığına son vermek uygun olur, Türk milletinin değil. Türk ulusu bağımsızlık mücadelesinde haklıdır. Allah da doğruların ve haklıların yanındadır, yardımcısıdır.
SÖZ SANATLARI
Hilâl à bayrak (ad aktarması / parça-bütün ilişkisi)
Bayrak à öfkeli bir insana benzetilmiş (kişileştirme)
Hak: 1) Adalet , doğruluk 2) Allah (tevriye)
Hilâl, ırk, istiklâl, millet à TENASÜP
Çehre, çatma, gül, şiddet, celâl à TENASÜP
Hakkıdır Hakk’a tapan à cinas
III. KITA
Ben var olduğumdan bu yana özgür yaşadım, özgür yaşarım. Hangi çılgınbana zincir vuracakmış( beni esir edecekmiş)? Şaşarım. Kükremiş sel gibiyim bendimi (engelleri) çiğner, aşarım. Dağları yırtarım, enginlere sığmam, taşarım.
Şair 3. kıtada Türk ulusunun dilinden haykırıyor.
Ben en eski devirlerden beri özgür yaşamış bir milletim . bundan sonra da özgür yaşayacağım. Bana zincir vurmak, benim gibi tarihi şan, şeref ve zafer dolu, özgürlük uğruna nice kanlar dökmüş bir ulusu esir etmek isteyenler akıllı kimseler olamazlar. Bu, olsa olsa çılgınlık olabilir. Bu, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir istektir. Kükremi,ş, coşkun bir sel gibiyim. Önüme çıkan, beni durdurmak isteyen tüm engelleri çiğner, aşarım. Bu engel dağlar bile olsa onları da parçalarım ve yıkarım. Sonsuz denizlere bile sığmayacak bir bağımsızlık tutkusuyla doluyum. [“Dağları yırtarım” sözleriyle Ergenekon Destanı hatırlatılmış be Türk ulusunun önüne çıkan engelleri hangi koşulda olursa olsun aştığı destandan yararlanılarak ortaya konulmuştur. Bu destana göre Türkler, Ergenekon’dan çıkmak için demir dağı eriterek kendilerine yol açmışlardır.]
SÖZ SANATLARI
Düşmanlarà çılgına benzetilmiş. (AÇIK İSTİARE)
Zincir vurmak à esir etmek (MECAZ)
Millet à kükremiş sele benzetilmiş (BENZETME)
Bend à engel (MECAZ)
Yırtarım dağları – enginlere sığmam (ABARTMA)
Yırtarım dağları (Ergenekon Destanı, HATIRLATMA)
Dağ, engin, bend, sel…. (TENASÜP)
IV. KITA
Batı’nın ufuklarını (Batı ülkelerinin sınırlarını) çelik zırhlı duvar (teknolojik güç) sarmışsa, (buna karşılık) benim iman dolu göğsüm gibi sınırlarım var. Korkma (sen) ulusun (yücesin). Uygarlık denilen tek dişi kalmış canavar, böyle bir imanı nasıl boğar? (boğamaz)
Şair, 4. kıtada milletin dilinden haykırmaya devam ediyor.
Batı’nın uygar olduğunu söyleyen ve bu maske ile bütün dünyayı ve bizi yutmak isteyen Batılı devletlerin ufuklarını çelik zırhlı duvarlar sarmışsa; yani onlar, sınırlarını en modern silahlar ve araçlarla koruyorlar, en korkunç, en öldürücü silahlarla savaşa giriyorlarsa benim de sınırlarımı özgürlüğe inana iman dolu göğüsler koruyor. Onların müthiş ve mükemmel silahlarına; milletinin hakkına ve özgürlüğüne inanmış, bu uğurda seve seve ölmeye hazır, iman dolu göğüslerle karşı koyuyorum. Onların uygarlığı, bütün düşleri dökülmüş, tek dişi kalmış bir canavardır. O canavar, bırak, istediği kadar bağırsın, uluyup dursun. Böylesine güçlü bir imanı asla boğamaz.
Bu kıtada, haksız bir teknolojik güçle haklı bir iman gücü karşılaştırılmıştır. “Karşı karşıya gelseler hangisi yener?” sorusuna şairin cevabı “iman”dır. Kurtuluş Savaşı bunun kanıtı olmuştur.
Bu dizelerde medeniyetin canavara benzetilmesinin nedeni medeniyet düşmanlığı değildir. Kendilerine “uygar” diyen ancak uygarlığın gereği olan insanlığa değer verme, onu yüceltmeden nasibini almayan, tam tersine insana zarar veren hatta bir ulusu yok etmeye çalışan bir düşünceye karşı çıkma söz konusudur. Batılı devletler “Biz medeniyiz ve her şey bizim hakkımızdır, bütün dünya bize boyun eğmelidir, bütün dünyayı biz idare etmeliyiz.” diye düşünüyorlardı. Haksızlıklarını zorla hak haline getirmeye çalışıyorlardı. Asıl amaçları bütün dünyayı sömürmekti. Bunlara göre Türk milleti “barbar” bir milletti(!), öyle bir milletin varlığı medeniyete engeldi. (Halbuki Türkler insan hak ve özgürlüklerine çok değer veren bir ulustur.) O halde barbar bir milletin medeniyet namına ortadan kaldırılması uygun olacaktı. Bu düşüncede olan ve harekete geçen Batılılar yüzüne medeniyet maskesi takmış bir canavara benzetilmiştir.
SÖZ SANATLARI
Garbın âfâkıà Batı ülkelerinin sınırları (mecaz)
Çelik zırhlı duvar à teknolojik güç, silahlar à açık istiare
Ulusun : 1) yücesin 2) bağırsın (tevriye)
Medeniyetà canavar (benzetme)
Sınırlar à iman dolu göğüs (benzetme)
V. KITA
Arkadaş! Yurduma alçakları sakın uğratma. Gövdeni siper et, bu hayasızca (alçakça) akın dursun. Hakk’ın (Allah’ın) sana söz verdiği günler (yakında) –kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın (bir zamanda) – doğacaktır.
Şair 5. kıtada Türk milletine, özellikle gençlere sesleniyor.
Arkadaş, yurduma alçakları sakın uğratma ! Bu uğurda canını ver, gövdeni siper et, fakat vatanına yönelen bu utanmaz akını durdur. Allah, haklı ve imanlı kullarına yardım, zafer ve mutluluk vaat etmiştir. Türk ulusu için bu vaadin gerçekleşeceği günler çok, “yarından daha yakın” denilecek kadar çok yakındır.
Şair bu umut dolu dizeleri yazdığında henüz ciddi bir zafer kazanılmamıştı. Yunan ordusu Ankara yakınlarına kadar sokulmuştu. Hükümet merkezinin Ankara’dan Sıvas veya Kayseri’ye nakledilmesi konusunda görüşler ortaya atılmış hatta bazı hazırlıklara girişilmişti. Koşullar bu kadar uygunsuz olduğu halde bu kadar ümitli olabilmek için milleti çok iyi tanımak, ulusuna ve haklı davasına güvenmek gerekir. En kötü koşullarda bile karamsarlığa kapılmayan böyle kişiler zafer ve kurtuluşun en büyük etkeni olmuşlardır.
SÖZ SANATLARI
Hayasızca akın àdüşmanların saldırısı (açık istiare)
Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk’ın à Kur’an (atırlatma)
Akın, siper, yurt, gövde à tenasüp
VI. KITA
Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı; altındaki binlerce kefensiz yatanı düşün. Sen şehit oğlusun, yazıktır, atanı incitme. Dünyaları alsan da bu cennet vatanı verme.
Şair 6. kıtada yine Türk ulusuna, özellikle gençlere seslenmiştir.
Bastığı terleri sıradan bir toprak parçasıdır, diye çiğneyip geçme: Bu toprakların altındaki binlerce şehidi, vatanı uğruna canlarını vermiş atalarını düşün. Vatanını ve kendini tanı. Sen şehit oğlusun. Eğer atalarına lâyık olamaz, üzerinde yaşadığın bu vatanın kıymetini bilmezsen atalarının ruhlarını incitirsin. Yazıktır, onları incitme; sana dünyayı bağışlasalar ondan en küçük bir fedâkârlığa razı olma.
Şair bu kıtada Türk ulusundan tarihini öğrenmesini vatanını sevmesini ve ona sahip çıkmasını istiyor.
SÖZ SANATLARI
Vatan à cennet (benzetme)
Toprak, vatan, şehit, cennet -à tenasüp
VII. KITA
Bu cennet vatanın uğruna kim feda olmaz ki? Toprağı sıksan şehitler fışkıracak. Allah canımı, sevdiklerimi, bütün varlığımı alsın da tek (yeter ki) beni dünyada vatanımdan ayırmasın.
Şair 7. kıtada kendi duygu ve düşüncelerini dile getiriyor.
Bu cennet gibi vatanın uğruna kim feda olmaz ki? Vatanı uğruna canını vermeyecek bir tek Türk düşünülemez. Bütün tarih bunun kanıtıdır. O kadar çok insan bu topraklar için canını vermiştir ki bir avuç toprağı bile sıksan oradan adeta şehitler fışkıracaktır. Allah canımı , sevdiklerimi, bütün varımı yoğumu alsın; yalnız beni vatanımdan ayırmasın.
Türk tarihi baştan sona vatan edinme ve vatan koruma mücadeleleriyle doludur. Bu, hiç de kolay olmamıştır. Bu uğurda padişah ve komutanlardan adsız neferlere kadar milyonlarca şehit verilmiştir. Bu kıta Türk tarihinin bu ayırıcı özelliğini ve Türk vatanının değerini anlatmaktadır. Ayraca Türk ulusunun vatan sevgisini şair kendisiyle örneklemiştir.
SÖZ SANATLARI
Vatan à cennet (benzetme)
Cennet, şehitler , Hüda, vatan à (tenasüp)
Şüheda fışkıracak à abartma
Canı cananı bütün varımı alsın da Hüda à Aliterasyon (a sesleri tekrarlanmıştır)
VIII. KITA
Ey Allah’ım! Ruhumun senden emeli ancak şudur: İbadet yerlerimin göğsüne yabancı eli değmesin. Bu ezanlar –ki şahadetleri dinin temelidir- sonsuza dek benim yurdumun üstünde inlesin.
Şair, 8. kıtada şehitlerin dilinden Allah’a yakarıyor.
Ey Tanrım, ruhumun senden istediği, dileği ancak şudur: Dini ve millî bakımdan kutsal yerlerimize yabancı eli değmesin. Bu kutsal yerler düşman ayakları altında kalmasın. İçinde dinin temeli olan şahadet bulunan ezanlar sonsuza dek yurdumun üstünde inlemeye devam etsin. Türk yurdunda İslâm dini ölmesin.
SÖZ SANATLARI
İlahi, mabet, namahrem, ezan, şehadet, din à tenasüp
IX. KITA
O zaman (bağımsızlık kazanıldığında) –varsa- mezar taşım kendinden geçerek bin secde eder. Ey Allah’ım, her yaramdan kanlı gözyaşlarım boşanır. Cesedim bedenden soyutlanmış, ayrılmış bir ruh gibi yerden fışkırır. O zaman başım, belki yükselerek arşa (göğün en üst katına) değer.
Şair 9. kıtada şehitler dilinden Allah’a yakarmaya devam ediyor.
O zaman uğrunda hayatımı verdiğim ve dileklerim gerçek olduğu gün, eğer yeryüzünde bir mezar taşım varsa, o bile sana şükranımı , minnetimi ifade etmek üzere kendinden geçerek binlerce secde eder. Ey Allah’ım, her yaramdan kanlı sevinç yaşlarım boşanır. Yerdeki cesedim Türk –İslam yurdunun düşman ayakları altında kalmamış olmasından doğan sevinç ve mutlulukla , sanki maddeden sıyrılmış bir ruh gibi göğe doğru yükselir. V başım da o zaman belki göklerin en yüce katına değer.
SÖZ SANATLARI
Taşà mezar taşı / Kan à gözyaşı (açık istiare)
Taşın secde etmesi à abartma
X. KITA
Ey şanlı hilâl! Sen de şafaklar gibi dalgalan. Dökülen kanlarımın hepsi artık helâl olsun. Sonsuza dek sana ve ırkıma yok oluş yok. Özgürlük, özgür yaşamış bayrağımın ve bağımsızlık, Allah’a inanan ulusumun hakkıdır.
Şair son kıtada yine bayrağa sesleniyor.
Ey şanlı Hilâl, ardından aydınlık sabahı getiren sabah şafağı gibi sen de dalgalan! Uğruna döktüğümüz kanların hepsi de sana halâl olsun Herkes bilsin ki , sonsuza kadar sana da, milletime de yokluk yoktur. Türk milleti de , Türk bayrağı da sonsuz dek yaşayacaktır. Özgür yaşamış bayrağımın özgürlük, Hakk’a tapan milletimin bağımsızlık hakkıdır.
SÖZ SANATLARI
Hilâl à bayrak (ad aktarması)
Şafak-ilk dizedeki şafak à tezat
Hak:1) Adalet, doğruluk 21) Allah à Tevriye
Hilâl, izmihlâl, hürriyet, istiklâl, millet à tenasüp
TENASÜP: Anlamca ilgili sözlerin aynı dizede ya da aynı kıtada, beyitte kullanılmasıdır.
İÇERİK ÖZELLİKLERİ
TEMA (ANA DUYGU) : Vatan, millet, bayrak sevgisi ve bağımsızlık tutkusu
KONU: Kurtuluş Savaşı, Türk tarihi, Türk ulusunun bağımsızlık uğruna neler yapabileceği, bağımsızlığın kazanılmasından duyulan coşku ve heyecan
ANA DÜŞÜNCE: Vatanımızı, milletimizi ve bayrağımızı sevmeli; bağımsızlık uğruna canımızı seve seve feda etmeliyiz.
BİÇİM ÖZELLİKLERİ
- Biçim: Manzume
- Tür: Şiir
- Şiir Türü: Lirik ve epik şiir
- Nazım Birimi: 9 dörtlük, 1 beşlik
- ÖLÇÜ: Aruz ölçüsü
Fa i la tün // fe i la tün // fe i la tün // fe i lün
UYAKLAR VE UYAK DÜZENİ
n Sancak
n Ocak - cak: tam uyak
n Parlayacak
n Ancak
A a a a : Düz uyak düzeni
n Hilâl
n Celâl -lâl : zengin uyak
n Helâl
n İstiklâl
B b b b : Düz uyak düzeni
n Yaşarım
n Şaşarım
n Aşarım
n Taşarım
n Duvar
n Var
n Boğar
n canavar
n sakın
n akın
n Hakkın
n Yakın
n Tanı
n Yatanı
n Atanı
n Vatanı
n Fedâ
n Şühedâ
n Hudâ
n Cüdâ
n Emeli
n namahrem eli
n temeli
n inlemeli
n taşım
n yaşım
n na’şım
n başım
n hilâl
n helâl
n izmihlâl. KITA
Korkma, bu şafaklarda yüzen al sancak, yurdumun üstünde tüten en son ocak sönmeden, sönmez. O, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak(tır). O benimdir; o, ancak benim milletimindir.
Şair, ilk kıtada Türk ulusuna sesleniyor: “Ey milletim, endişe etme, kaygılanma (korkma); yurdumun üstünde tüten en son ocak sönmeden, son kişi kalıncaya değin, bu pembe şafaklarda yüzen al sancak sönmez!
İstiklâl Marşı, Kurtuluş Savaşı’nı anlatmaktadır. Savaş öncesi vatan toprakları işgal altındadır. Türk ulusu bağımsızlığını( dolayısıyla bayrağını) yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Şair Türk ulusuna seslenerek onun bu endişesinin yersiz olduğunu dile getirmektedir.
[“Tüten ocak” bulunduğu yerde hayat belirtisidir. “Ocağı sönmek” bir evde, bütün bireylerin ölerek hayatın tükenmesi anlamına gelen bir deyimdir. Şafak sözcüğü bu kıtada güneş batarken gittikçe sönen, kararan kızıllıktır. İlk kıtada şafak gecenin (kötü, zor günlerin) başlangıcı anlamındadır.]
Türk ulusu, içinde bulunduğu kötü koşullardan dolayı; akşam ufuklarını süsleyen güneş kızıllığı gibi, rengi ona benzeyen al bayrağının söneceğinden (bağımsızlığını yitireceğinden) korkmaktadır. Gurup kızıllığı doğal bir olay olarak söner; ancak Türk bağımsızlık ve varlığının sembolü olan al bayrağımız asla sönmez, gökyüzünden indirilemez. Bayrağımızı şerefle dalgalanmaktan alıkoymak için hayatta hiçbir Türk’ün kalmaması gerekir. Türk ulusu bağımsızlığına düşkündür, bu uğurda canını vermeye hazırdır. Bu nedenle en son aile, hatta birey kalıncaya değin bayrak uğruna savaşacak ve şafak renkli bayrak göklerde dalgalanacaktır. Bağımsızlığına düşkün büyük bir ulusun bayrağını indirmek, onun bağımsızlığını elinden almak imkânsız denecek kadar güç bir iştir.
3. dizede “Herkesin gökte bir yıldızı vardır , o kişi yaşadıkça yıldız da varlığını sürdürür; iyi günlerinde yıldız parlar, kötü günlerinde yıldızı söner, yıldız kaydığında ise o kişi ölür.” inancı hatırlatılmıştır.Bayrak, Türk ulusunun yıldızıdır. Millî kader ve talihimizin sembolüdür. Yaşanan kötü günler nedeniyle her ne kadar üstüne gölge düşmüşse de o yine parlayacak, eski güzel günlerine kavuşacaktır. Türk ulusunun talihi yine açılacaktır. (Şair buna onan inancını ve güvenini Türk tarihinden, Türk ulusunun bağımsızlık tutkusundan almaktadır.) Bayrak yalnız bize, bizim ulusumuza aittir. Başkasının olamaz, Türk ulusu başkasına boğun eğmez.
SÖZ SANATLARI
Ocağın tütmesi à yaşam belirtisi (MECAZ)
Ocağın sönmesi à yaşamın tükenmesi (MECAZ)
Sönmek à yok olmak (MECAZ)
Yüzmek à dalgalanmak (MECAZ)
Bayrak, yıldıza benzetilmiş ( BENZETME / TEŞBİH)
Sancak-ocak- yurt – millet //şafak, yıldız, parlamak sönmek à TENASÜP
Ocak à aile (MECAZ)
Yıldızà herkesin bir yıldızı vardır inancı (HATIRLATMA / TELMİH)
O benim… / O benimdir o benim … (TEKRİR)
II. KITA
Şair 2. dörtlükte bayrağa sesleniyor.
Ey nazlı hilâl! Kurban olayım, yüzünü asma. Kahraman ırkıma bir (kez) gül. Bu şiddet, bu öfke, kızgınlık ne(den)? Sonra, sana dökülen kanlarımız helâl olmaz. Bağımsızlık, Allah’a, adalet ve doğruluğa inana ulusumun hakkıdır.
Bu dörtlükte bayrak, öfke içinde kaşlarını çatmış, suratını asmış bir insana benzetilmiştir. Bayrağın bu tavrında Türk ulusuna küskünlük ve sitem anlamı vardır. Bunun nedeni bayrağın karşı karşıya bulunduğu yok olma tehlikesidir. (Dörtlükte bayrak bir sevgili olarak düşünülmüştür. Kendisini tehlikede bırakan Türk ulusuna kızgındır.) Şair, şimdiye kadar uğruna çok kan dökmüş olduğumuzu, hiçbir zaman şerefini çiğnetmediğimizi hatırlatarak şimdi de üzüntüsünün, öfkesinin yerinde olmadığınız söylüyor. Eğer (nazlı bir sevgili, uğruna canlar feda edilen) bayrak gülerek Türk ulusuna moral destek vermezse onun uğruna dökülen kanlar helâl olmayacaktır.
Türk ulusu doğruluğu seven, doğruluktan adaletten, mertlikten sapmayan ve ismi de Hak olan, doğruluğun sahibi , doğruların en büyük yardımcısı Allah’a tapan bir millettir. Bundan dolayı da bağımsızlık, Türk ulusunun hakkıdır. Ancak kötülerin, haksızların, zalimlerin varlık ve bağımsızlığına son vermek uygun olur, Türk milletinin değil. Türk ulusu bağımsızlık mücadelesinde haklıdır. Allah da doğruların ve haklıların yanındadır, yardımcısıdır.
SÖZ SANATLARI
Hilâl à bayrak (ad aktarması / parça-bütün ilişkisi)
Bayrak à öfkeli bir insana benzetilmiş (kişileştirme)
Hak: 1) Adalet , doğruluk 2) Allah (tevriye)
Hilâl, ırk, istiklâl, millet à TENASÜP
Çehre, çatma, gül, şiddet, celâl à TENASÜP
Hakkıdır Hakk’a tapan à cinas
III. KITA
Ben var olduğumdan bu yana özgür yaşadım, özgür yaşarım. Hangi çılgınbana zincir vuracakmış( beni esir edecekmiş)? Şaşarım. Kükremiş sel gibiyim bendimi (engelleri) çiğner, aşarım. Dağları yırtarım, enginlere sığmam, taşarım.
Şair 3. kıtada Türk ulusunun dilinden haykırıyor.
Ben en eski devirlerden beri özgür yaşamış bir milletim . bundan sonra da özgür yaşayacağım. Bana zincir vurmak, benim gibi tarihi şan, şeref ve zafer dolu, özgürlük uğruna nice kanlar dökmüş bir ulusu esir etmek isteyenler akıllı kimseler olamazlar. Bu, olsa olsa çılgınlık olabilir. Bu, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir istektir. Kükremi,ş, coşkun bir sel gibiyim. Önüme çıkan, beni durdurmak isteyen tüm engelleri çiğner, aşarım. Bu engel dağlar bile olsa onları da parçalarım ve yıkarım. Sonsuz denizlere bile sığmayacak bir bağımsızlık tutkusuyla doluyum. [“Dağları yırtarım” sözleriyle Ergenekon Destanı hatırlatılmış be Türk ulusunun önüne çıkan engelleri hangi koşulda olursa olsun aştığı destandan yararlanılarak ortaya konulmuştur. Bu destana göre Türkler, Ergenekon’dan çıkmak için demir dağı eriterek kendilerine yol açmışlardır.]
SÖZ SANATLARI
Düşmanlarà çılgına benzetilmiş. (AÇIK İSTİARE)
Zincir vurmak à esir etmek (MECAZ)
Millet à kükremiş sele benzetilmiş (BENZETME)
Bend à engel (MECAZ)
Yırtarım dağları – enginlere sığmam (ABARTMA)
Yırtarım dağları (Ergenekon Destanı, HATIRLATMA)
Dağ, engin, bend, sel…. (TENASÜP)
IV. KITA
Batı’nın ufuklarını (Batı ülkelerinin sınırlarını) çelik zırhlı duvar (teknolojik güç) sarmışsa, (buna karşılık) benim iman dolu göğsüm gibi sınırlarım var. Korkma (sen) ulusun (yücesin). Uygarlık denilen tek dişi kalmış canavar, böyle bir imanı nasıl boğar? (boğamaz)
Şair, 4. kıtada milletin dilinden haykırmaya devam ediyor.
Batı’nın uygar olduğunu söyleyen ve bu maske ile bütün dünyayı ve bizi yutmak isteyen Batılı devletlerin ufuklarını çelik zırhlı duvarlar sarmışsa; yani onlar, sınırlarını en modern silahlar ve araçlarla koruyorlar, en korkunç, en öldürücü silahlarla savaşa giriyorlarsa benim de sınırlarımı özgürlüğe inana iman dolu göğüsler koruyor. Onların müthiş ve mükemmel silahlarına; milletinin hakkına ve özgürlüğüne inanmış, bu uğurda seve seve ölmeye hazır, iman dolu göğüslerle karşı koyuyorum. Onların uygarlığı, bütün düşleri dökülmüş, tek dişi kalmış bir canavardır. O canavar, bırak, istediği kadar bağırsın, uluyup dursun. Böylesine güçlü bir imanı asla boğamaz.
Bu kıtada, haksız bir teknolojik güçle haklı bir iman gücü karşılaştırılmıştır. “Karşı karşıya gelseler hangisi yener?” sorusuna şairin cevabı “iman”dır. Kurtuluş Savaşı bunun kanıtı olmuştur.
Bu dizelerde medeniyetin canavara benzetilmesinin nedeni medeniyet düşmanlığı değildir. Kendilerine “uygar” diyen ancak uygarlığın gereği olan insanlığa değer verme, onu yüceltmeden nasibini almayan, tam tersine insana zarar veren hatta bir ulusu yok etmeye çalışan bir düşünceye karşı çıkma söz konusudur. Batılı devletler “Biz medeniyiz ve her şey bizim hakkımızdır, bütün dünya bize boyun eğmelidir, bütün dünyayı biz idare etmeliyiz.” diye düşünüyorlardı. Haksızlıklarını zorla hak haline getirmeye çalışıyorlardı. Asıl amaçları bütün dünyayı sömürmekti. Bunlara göre Türk milleti “barbar” bir milletti(!), öyle bir milletin varlığı medeniyete engeldi. (Halbuki Türkler insan hak ve özgürlüklerine çok değer veren bir ulustur.) O halde barbar bir milletin medeniyet namına ortadan kaldırılması uygun olacaktı. Bu düşüncede olan ve harekete geçen Batılılar yüzüne medeniyet maskesi takmış bir canavara benzetilmiştir.
SÖZ SANATLARI
Garbın âfâkıà Batı ülkelerinin sınırları (mecaz)
Çelik zırhlı duvar à teknolojik güç, silahlar à açık istiare
Ulusun : 1) yücesin 2) bağırsın (tevriye)
Medeniyetà canavar (benzetme)
Sınırlar à iman dolu göğüs (benzetme)
V. KITA
Arkadaş! Yurduma alçakları sakın uğratma. Gövdeni siper et, bu hayasızca (alçakça) akın dursun. Hakk’ın (Allah’ın) sana söz verdiği günler (yakında) –kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın (bir zamanda) – doğacaktır.
Şair 5. kıtada Türk milletine, özellikle gençlere sesleniyor.
Arkadaş, yurduma alçakları sakın uğratma ! Bu uğurda canını ver, gövdeni siper et, fakat vatanına yönelen bu utanmaz akını durdur. Allah, haklı ve imanlı kullarına yardım, zafer ve mutluluk vaat etmiştir. Türk ulusu için bu vaadin gerçekleşeceği günler çok, “yarından daha yakın” denilecek kadar çok yakındır.
Şair bu umut dolu dizeleri yazdığında henüz ciddi bir zafer kazanılmamıştı. Yunan ordusu Ankara yakınlarına kadar sokulmuştu. Hükümet merkezinin Ankara’dan Sıvas veya Kayseri’ye nakledilmesi konusunda görüşler ortaya atılmış hatta bazı hazırlıklara girişilmişti. Koşullar bu kadar uygunsuz olduğu halde bu kadar ümitli olabilmek için milleti çok iyi tanımak, ulusuna ve haklı davasına güvenmek gerekir. En kötü koşullarda bile karamsarlığa kapılmayan böyle kişiler zafer ve kurtuluşun en büyük etkeni olmuşlardır.
SÖZ SANATLARI
Hayasızca akın àdüşmanların saldırısı (açık istiare)
Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk’ın à Kur’an (atırlatma)
Akın, siper, yurt, gövde à tenasüp
VI. KITA
Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı; altındaki binlerce kefensiz yatanı düşün. Sen şehit oğlusun, yazıktır, atanı incitme. Dünyaları alsan da bu cennet vatanı verme.
Şair 6. kıtada yine Türk ulusuna, özellikle gençlere seslenmiştir.
Bastığı terleri sıradan bir toprak parçasıdır, diye çiğneyip geçme: Bu toprakların altındaki binlerce şehidi, vatanı uğruna canlarını vermiş atalarını düşün. Vatanını ve kendini tanı. Sen şehit oğlusun. Eğer atalarına lâyık olamaz, üzerinde yaşadığın bu vatanın kıymetini bilmezsen atalarının ruhlarını incitirsin. Yazıktır, onları incitme; sana dünyayı bağışlasalar ondan en küçük bir fedâkârlığa razı olma.
Şair bu kıtada Türk ulusundan tarihini öğrenmesini vatanını sevmesini ve ona sahip çıkmasını istiyor.
SÖZ SANATLARI
Vatan à cennet (benzetme)
Toprak, vatan, şehit, cennet -à tenasüp
VII. KITA
Bu cennet vatanın uğruna kim feda olmaz ki? Toprağı sıksan şehitler fışkıracak. Allah canımı, sevdiklerimi, bütün varlığımı alsın da tek (yeter ki) beni dünyada vatanımdan ayırmasın.
Şair 7. kıtada kendi duygu ve düşüncelerini dile getiriyor.
Bu cennet gibi vatanın uğruna kim feda olmaz ki? Vatanı uğruna canını vermeyecek bir tek Türk düşünülemez. Bütün tarih bunun kanıtıdır. O kadar çok insan bu topraklar için canını vermiştir ki bir avuç toprağı bile sıksan oradan adeta şehitler fışkıracaktır. Allah canımı , sevdiklerimi, bütün varımı yoğumu alsın; yalnız beni vatanımdan ayırmasın.
Türk tarihi baştan sona vatan edinme ve vatan koruma mücadeleleriyle doludur. Bu, hiç de kolay olmamıştır. Bu uğurda padişah ve komutanlardan adsız neferlere kadar milyonlarca şehit verilmiştir. Bu kıta Türk tarihinin bu ayırıcı özelliğini ve Türk vatanının değerini anlatmaktadır. Ayraca Türk ulusunun vatan sevgisini şair kendisiyle örneklemiştir.
SÖZ SANATLARI
Vatan à cennet (benzetme)
Cennet, şehitler , Hüda, vatan à (tenasüp)
Şüheda fışkıracak à abartma
Canı cananı bütün varımı alsın da Hüda à Aliterasyon (a sesleri tekrarlanmıştır)
VIII. KITA
Ey Allah’ım! Ruhumun senden emeli ancak şudur: İbadet yerlerimin göğsüne yabancı eli değmesin. Bu ezanlar –ki şahadetleri dinin temelidir- sonsuza dek benim yurdumun üstünde inlesin.
Şair, 8. kıtada şehitlerin dilinden Allah’a yakarıyor.
Ey Tanrım, ruhumun senden istediği, dileği ancak şudur: Dini ve millî bakımdan kutsal yerlerimize yabancı eli değmesin. Bu kutsal yerler düşman ayakları altında kalmasın. İçinde dinin temeli olan şahadet bulunan ezanlar sonsuza dek yurdumun üstünde inlemeye devam etsin. Türk yurdunda İslâm dini ölmesin.
SÖZ SANATLARI
İlahi, mabet, namahrem, ezan, şehadet, din à tenasüp
IX. KITA
O zaman (bağımsızlık kazanıldığında) –varsa- mezar taşım kendinden geçerek bin secde eder. Ey Allah’ım, her yaramdan kanlı gözyaşlarım boşanır. Cesedim bedenden soyutlanmış, ayrılmış bir ruh gibi yerden fışkırır. O zaman başım, belki yükselerek arşa (göğün en üst katına) değer.
Şair 9. kıtada şehitler dilinden Allah’a yakarmaya devam ediyor.
O zaman uğrunda hayatımı verdiğim ve dileklerim gerçek olduğu gün, eğer yeryüzünde bir mezar taşım varsa, o bile sana şükranımı , minnetimi ifade etmek üzere kendinden geçerek binlerce secde eder. Ey Allah’ım, her yaramdan kanlı sevinç yaşlarım boşanır. Yerdeki cesedim Türk –İslam yurdunun düşman ayakları altında kalmamış olmasından doğan sevinç ve mutlulukla , sanki maddeden sıyrılmış bir ruh gibi göğe doğru yükselir. V başım da o zaman belki göklerin en yüce katına değer.
SÖZ SANATLARI
Taşà mezar taşı / Kan à gözyaşı (açık istiare)
Taşın secde etmesi à abartma
X. KITA
Ey şanlı hilâl! Sen de şafaklar gibi dalgalan. Dökülen kanlarımın hepsi artık helâl olsun. Sonsuza dek sana ve ırkıma yok oluş yok. Özgürlük, özgür yaşamış bayrağımın ve bağımsızlık, Allah’a inanan ulusumun hakkıdır.
Şair son kıtada yine bayrağa sesleniyor.
Ey şanlı Hilâl, ardından aydınlık sabahı getiren sabah şafağı gibi sen de dalgalan! Uğruna döktüğümüz kanların hepsi de sana halâl olsun Herkes bilsin ki , sonsuza kadar sana da, milletime de yokluk yoktur. Türk milleti de , Türk bayrağı da sonsuz dek yaşayacaktır. Özgür yaşamış bayrağımın özgürlük, Hakk’a tapan milletimin bağımsızlık hakkıdır.
SÖZ SANATLARI
Hilâl à bayrak (ad aktarması)
Şafak-ilk dizedeki şafak à tezat
Hak:1) Adalet, doğruluk 21) Allah à Tevriye
Hilâl, izmihlâl, hürriyet, istiklâl, millet à tenasüp
TENASÜP: Anlamca ilgili sözlerin aynı dizede ya da aynı kıtada, beyitte kullanılmasıdır