Flo Rida - Whistle [ Yeni Şarkı ]

Read more

11. Sınıf Edebiyatı ile ilgili sorular ve cevapları, konu anlatımı

SAYFA 200 :

c. Anlatmaya Bağlı Edebi Metinler Hakkında Çıkarımlarda Bulunma

1)Milli edebiyat dönemi anlatmaya bağlı edebi metinler ve Servetifünun dönemi anlatmaya bağlı edebi metinler

benzerliklerlay örgüsü kişiler zaman ve mekandan oluşan bir yapı
farklılıklar:
YAPI
milli edebiyat dönemi:bir farklılık söz konusu değildir.
servetifünun dönemi:bir farklılık söz konusu değildir.
TEMA
milli edebiyat dönemi:milli milliyetçi ve toplumsal konular
servetifünun dönemi:bireysel temalar
DİL VE ANLATIM
milli edebiyat dönemi:sade bir dil
servetifünun dönemi:sanatlı ve ağır bir dil

3. Etkinlik:
1. grup = hikayelerin yapısı ; olay örgüsü ,kişiler, zaman ve mekandan oluşmuş, toplumsal ve milli temalar sade bir dille işlenmiştir.
2.grup =romandada yapı olay örgüsü , kişiler, zaman ve mekandan oluşmuş, toplumsal ve milli temalar sade bir dille işlenmiştir.

Sayfa 201

Ölçme Ve DEğerlendirme:
1)Y
D
D

2)D
3)E
4)Sinekli bakkal = halide edip adıvar
Sodom ve Gomore = yakup kadri karaosmanoğlu
Sürgün=refik halit karay


SAYFA 203

B. Göstermeye Bağlı Edebi Metinler

Hazırlık
Milli Edebiyat dönemi metinlerindede tiyatro dilinin ,halka hitap edildiği için sade olması gerekir.

İnceleme:
SAYFA 207
1)Köprülüler adlı metnin olay örgüsü şöyledir:
-yeniçeri mehmetin esir düşmesi
-yeni çeri mehmetin karısı marinin manastıra kapatılmak istenmesi
-türk gemilerinin kuşatma için gelmesi
-yeniçeri mehmet ile karısının kurtarılması
-yeniçeri mehmetin babasının ortaya çıkması
-köprülü ile morozinin konuşması
-köprülü ile morozinin anlaşma imzalaması

2)anlatılanların metinde geçtiği şekliyle yaşanması mümkün değildir.yazar tarihi gerçekliği kurmaca gerçeklik haline dönüştürmüştür.

3)metindeki olay örgüsü tarihsel gerçekliğe kurmaca gerçeklik kazandırmak amacıyla oluşturulmuştur.

4)a)Yeni çeri mehmet, mari, köprülü fazıl ahmet paşadır.
b)metindeki bu kişiler ana karakterler olarak olay örgüsünün merkezinde bulunurlar.
c)ana karakterler anlatılmak istenen tarihsel gerçekliğin verilmesinde kullanılan, her yönden idealize edilmiş kişilerdir.

5)metindeki kişiler ile metnin yazıldığı dönem arasında , dönemin milliyetçilik akımının etkisi bakımından bir ilişki vardır.

6)anlatılan olay 17. yyın ikinci yarısında yaşanmışıtır.

7)metinde anlatılmak istenenlerin yarıntılı, tasvir ve tahlillerle daha rahat anlatılması, yazara daha geniş bir hareket alanı sağlanması bakımından düz yazı halinde kaleme alınmıştır.

8)-

9)Metnin teması türk askerinin kahramanlığıdır.
a)tema tarihsel gerçeklik bakımından gerçeklikle ilişkilidir.
b)tema , dönemdeki türkçülük akımıyla ilişkilidir.

SAYFA 208

10 )metindeki kişiler yapının unsurlarındandır.kişileri birinci derece, ikinci derece kahramanlar..... olarak gruplandırmak mümkündür.

11)-

12)-

13)Musahipzade Celal Türk tiyatro ve oyun yazarı. Asıl adı Mahmud Celaleddin'dir. 1935'te çıkarılan Soyadı Kanunu gereğince Musahipoğlu soyadını aldıysa da Musahipzade Celal diye Ünlü oldu. Babası Gazhane Başkatibi Musahipzade Ali Bey, annesi Fıtnat Ecibe Hanımdır. 31 Ağustos 1868'de İstanbul'da doğdu. İlk tahsilini Firuzağa Sıbyan Mektebinde gördü. Sonra Tophane'deki Feyziye Rüşdiyesini ve Süleymaniye Nümune-i Terakki İdadisini bitirdi. 1889'da Babıali Tercüme Odasında katip olarak vazife aldı. Bu arada Hukuk Mektebine devam ettiyse de bitiremedi.

Tercüme Odasındaki memuriyeti sırasında tiyatroyla ilgilenmeye başladı. Çeşitli konaklarda çok defa kendi aralarında arkadaşlarıyla ortaoyunları tertip etti. Pekçoğunda bizzat oynadı. Ermeni Mınakyan Tiyatrosunun temsillerini devamlı olarak takip edince oyun yazmaya karşı merakı arttı. Ahmed Vefik Paşanın Moliére çevirilerini inceledi. Sahne tekniği meseleleriyle derinlemesine ilgilendi. İlk eseri olan Köprülüler'i İkinci Meşrutiyetten sonra 1912 yılında 44 yaşındayken yazdı ve aynı yıl Mınakyan Tiyatrosunda sahnelendi. Bu piyesini, 1913'te İstanbul Efendisi, 1917'de Macun Hokkası, 1919'da Yedekçi, 1920'de Kaşıkçılar ve başka oyunları takip etti.

Çeşitli vazifelerde bulunduktan sonra Üsküdar Defterdarlığındaki vazifesinden 1923'te emekli oldu. Evkaf Müzesine girdi.Cumhuriyetin ilanından sonra daha çok imkanlara kavuşan Musahipzade Celal tiyatro yazmaya devam etti. Arka arkaya tarihi hiciv özelliğinde eserler kaleme aldı.

Hemen hemen bütün tiyatroları Darülbedayi'de ve İstanbul Şehir Tiyatrolarında oynandı. Ayrıca çoğu bestelenip operet veya şarkılı komedi olarak sahneye konuldu. İstanbul Şehir Tiyatrolarında vazife alması ve oyunlarının basitliği, eserlerinin devamlı oynanmasına yol açtı. Böylece yaygın bir şöhret kazandı.

Musahipzade Celal, güldürme gücünün ötesinde bir sanat değeri taşımayan eserlerinde, umumi çizgisi itibariyle Şinasi'nin açtığı yerli komedi çığırını devam ettirdi. Osmanlı Sarayının, bürokrasisinin, aile hayatının, dini müesseselerin, örf ve adetlerin karikatürize edilmiş olan sahneleri, tiyatrolarının hemen hemen değişmez temasını teşkil etti. Osmanlı cemiyet hayatını, temel dini, tarihi değerleri ve şahsiyetleri, hemen hemen hepsini yanlış ve münferit hadiselere dayandırarak gülünç tavır, jest, kıyafet ve tiplerle sahneledi ve alay etti. Musahipzade Celal, 18. yüzyıldaki bazı idari bozuklukları ve din sömürücülüğünü malzeme olarak kullandı. Bunları temelden bozuk göstererek Avrupa'nın töre komedisi geleneğine bağlı taşlama, yergi ve komedi unsurlarını kullanarak seyirci üzerinde duygu sömürüsünde bulundu. Dini ve geleneksel değerlerle alay etmesi yüzünden, halkın tiyatroya karşı nefretini uyandırdı. Musahipzade Celal'in tuttuğu bu yol; Türk tiyatro-sinema sahasında ve toplum hayatımız üzerinde kapanması güç yaralar açtı. Kendi tarihine, kültürüne, dinine ve geleneklerine düşman ve yabancı bir neslin yetişmesine sebep oldu.

Dil ve üslup bakımından da edebi bir değeri olmayan Musahipzade Celal'in eserleri dikkatsiz, aceleyle ve itinasız olarak kaleme alınmıştır. Bu eserlerde dilbilgisi hataları ve cümle düşüklükleri pekçoktur.

Hayatının son döneminde İstanbul Şehir Tiyatrosunun Kütüphanesinde vazife yapan Musahipzade Celal'in (Son yıllarda yazdığı tiyatronun dışında) bir kitabı, önceki çalışmalarıyla kıyas edilirse, Osmanlı tarihine daha objektif, hatta daha bir sempatiyle yaklaştığını gösterir. Mesela, 1946 senesinde yazdığı Eski İstanbul Hayatı adlı hatıra mahiyetindeki kitabında Osmanlı örf ve adetlerini kinden ve istihzadan (alaydan) uzak bir kalemle dile getirmiştir. Üzerinde pek durulmamış ve unutulmaya bırakılmış bazı Osmanlı örf ve adetlerinin repertuvarı olan kitapta, Musahipzade Celal, bizzat yaşadığı veya büyüklerinden dinlediği son iki yüz yıllık Osmanlı aile, hayat, mektep, esnaf teşkilatı ve adetlerini günlük hayatın çeşitli tezahürleri biçiminde işlemiştir.

13 Şubat 1952'de 40. sanat yılı jübilesi yapılan Musahipzade Celal, 20 Ağustos 1959'da İstanbul'da öldü.

Eserleri:

Tiyatro türündeki eserleri şunlardır: Türk Kızı, Köprülüler, İstanbul Efendisi, Lale Devri, Macun Hokkası, Yedekçi, Kaşıkçılar, Atlı Ases, Demirbaş Şarl, İtaat İlamı, Moda Çılgınlıkları, Fermanlı **** Hazretleri, Aynaroz Kadısı, Kafes Arkasında, Bir Kavuk Devrildi, Mum Söndü, Pazartesi... Perşembe, Gül ve Gönül, Balaban Ağa, Selma, Genç Osman.

1936'da iki ciltte toplanan 18 oyunundan geniş bölümler, Orhan Hançerlioğlu'nun incelemesiyle birlikte 1970'te Musahipzade Celal-Bütün Oyunları adıyla yayınlandı. Aynaroz Kadısı ve Bir Kavuk Devrildi oyunları İpek Film Şirketi tarafından sinemaya aktarıldı. 1958'de çıkan bir yangında Bir Kavuk Devrildi'nin filmi yandı. Hatıra türündeki eseri ise “Eski İstanbul Hayatı” adıyla neşredildi.
Read more

Plan ve Ölçekle İlgili Örnekler, Sorular ve Cevapları, Plan Nedir? Ölçek Nedir?

Ölçek ve Ölçek Çeşitleri
Bir yerin, haritasını veya plânını yapabilmek için o yer küçültülerek bir düzlem üzerine çizilebilir. Çünkü haritası veya plânı çizilecek yerin büyüklüğünde bir kâğıt bulmak ve kullanmak olanaksızdır. Bunun için çizilecek yerleri eşit oranlarda küçülterek çizmemiz gerekir. Bu küçültme oranına ölçek denir. Ölçek, herhangi bir yerin plân veya haritası çizilirken, ne kadar küçültüldüğünü gösteren orandır. Plân ve haritaların hepsinde ölçek bulunur.

İki çeşit ölçek vardır. Bunlar:
Kesir ölçeği
Çizgi ölçeği


1. Kesir ölçeği
Harita üzerindeki uzunluk
Ölçek = ------------------------------
Arazi üzerindeki uzunluk

1/25 000, —1/300000 veya 1 : 250 000 şeklinde yazılan ölçeklere, kesir ölçeği denir. Bu ölçekte küçültme oranı, payı 1 olan kesir sayıları ile gösterilir. Kesir ölçeğinde, harita ya da plân üzerindeki 1 cm'lik uzaklığın, gerçekte ne kadar olduğu paydada görülür.
Örneğin, bir plânın köşesinde "Ölçek : 1/100" olarak yer almış olsun. Bu kesir ölçeği, gerçek uzunlukların her birinin 100 kez küçültülerek düzlem üzerine geçirildiğini gösterir. 100 cm'lik gerçek uzaklık, plânda, 1 cm'lik uzunlukla gösterilmiş demektir. Ölçekten yararlanılarak iki yer arasındaki gerçek uzaklıklar hesaplanmaktadır. Örneğin, 1/3 000 000 ölçekli bir haritada iki şehir arasındaki uzaklık 8 cm olsun. Bu iki şehrin birbirine olan gerçek uzaklığını şu şekilde bulabiliriz:
Gerçek uzaklık = Haritanın ölçeği x Haritadaki uzunluk
Örnek:
3 000 000 x 8 = 24 000 000 cm = 240 km'dir.
2. Çizgi (grafik) ölçeği
Çizgi ölçeği, haritanın bir köşesinde çizgi ile gösterilir. Çizgi ölçeği, haritadaki küçültme oranına göre, eşit bölümlere ayrılıp üzerine rakamlar yazılarak oluşturulmaktadır.
Ölçek rakamından, plân veya haritası yapılan yerlerin, gerçek ölçülerinin ne kadar küçültüldüğünü anlarız.

Plan ve Ölçek
Plan bir yerin kuş bakışı görünüşünün belli bir oranda küçültülerek kağıt üzerine çizilmesine denir. Ölçek plan yapılırken, gerçek uzunlukların küçültme oranına denir. Planın Yararları Bina, park, vb. yerler yapılırken, yapının bütün kısımları ve ölçüleri planda gösterilir. plandaki ölçülerden yararlanılarak, kullanılacak malzemelerin miktarı hesaplanır ve ona göre alınır. Bu hesaplamada deprem ve benzeri doğal olayları dikkate alınır.böylece yapı tam ve hatasız olur. Saydığımız işlemlerin plansız yapıldığı zaman hatalı işler olabilir. Bularda hem zaman kaybına hem maddi kayıplara neden olur. Planda Verilen İki Nokta Arasındaki uzaklık ile Ölçek Arasındaki İlişki Plandaki küçültme oranına ölçek denildiğini söylemiştik. Buna göre planda verilen iki nokta arasındaki uzaklığın, bu iki nokta arasındaki gerçek uzaklığına bölümü planın ölçeğini verir. Yani, Her planın ve haritanın ölçeği şeklin sağ alt köşesine yazılır. Ölçek, Payı 1 olan kesirdir. gibi ölçekli bir planda, gerçekte 100 cm olan bir uzunluk plan üzerinde 1 cm olarak gösterilir. başka bir değişle, planda 1cm olan uzaklık, gerçekte 100 cm dir. ölçekli bir haritada, gerçekte 2000000 cm = 20 km olan bir uzunluk haritada 1 cm olarak gösterilir. Örnek bir evin 6m uzunluğundaki salonu, evin planında 12 cm olarak gösterilmiştir. Bu planın ölçeğini bulalım. Çözüm gerçek uzunluk, 6m =600 cm dir. Bu uzunluk planda 12 cm olarak gösterilmiştir. olur Gerçek Uzunluğun Plandaki Karşılığını Hesaplama Örnek) 30 m genişliğindeki bir bahçenin ölçekli plandaki genişliği kaç santimetredir? Çözüm) Gerçek genişlik, 30m = 3000 cm plandaki genişlik, olur. Plandaki uzunluğu bulmak için, gerçek uzunluk ölçekle çarpılır olur. Planda Belirtilen bir Uzunluğun Gerçek Uzunluğunu Hesaplama Örnek ) iki nokta arasındaki uzaklık, ölçekli bir planda 4 cm olarak gösterilmiştir. Buna göre, bu iki nokta arasındaki gerçek uzunluk kaç metredir? Çözüm) Gerçek uzunluk, dir. Gerçek uzunluğu bulmak için, plandaki uzunluk ölçeğe bölünür. Gerçek Ölçüleri Verilen Bir Yerin Belirtilen Ölçülere Göre Planını Yapma Planı çizilecek yerin, gerçek uzunlukları, çizeceğimiz planın ölçeğine göre küçültülür. Plan bu küçültülmüş ölçülere göre kağıt üzerine çizilir. Örnek) gerçek ölçüleri verilen sınıfın, ölçekli planını çizelim. Sınıfın boy, 9 m dir. Sınıfın eni, 5,5 m dir. Bir pencerenin eni, 2 m dir. Kapının eni, 90 cm dir. Yazı tahtasının boyu, 2,5 m dir. Bir sıranın eni, 50 cm, boyu, 100cm dir. Öğretmen masasının eni, 50 cm, boyu, 100 cm Ölçeğe göre, gerçek uzunlukları planda kaçar cm olduğunu hesaplayalım. Sınıfın boyu : 900cm : 100 = 9 cm Sınıfın eni : 550cm : 100 = 5,5 cm Bir pencerenin eni : 200 cm : 100 = 2 cm Kapının eni : 90 cm : 100 = 0,9 cm Yazı tahtasının boyu : 250cm : 100 = 2,5 cm Bir sıranın boyu : 100 cm : 100 = 1 cm Bir sıranın eni : 500 cm : 100 = 0,5 cm Öğretmen masasının eni : 500 cm : 100 = 0,5 cm Öğretmen masasını boyu : 100 cm : 100 = 1 cm Buna göre, sınıfın planı Harita Üzerinde İki Nokta Arasına Karşılık Gelen Gerçek Uzunluğu Bulma Örnek) ölçekli Türkiye haritasında, İzmir ile Kayseri arası 12cm haritanın ölçeği 1/5000000 gerçek uzunluğu o zmn 600 km olur.
Read more

Denetimli serbestlik yasası nedir? Denetimli Serbestlik yasasından kimler yararlanabilir?

Denetimli serbestlik yasası'ndan yaklaşık 15 bin kişinin yararlanarak cezaevlerinden çıkması bekleniyor.
Cezaevlerinin kapıları açıldı!

Koşullu salıverilmesine bir yıl ve daha az kalan hükümlülerin cezalarının bir kısmını denetimli serbestlik kapsamında dışarıda geçirmesine olanak sağlayan kanun yürürlüğe girdi.


'Denetimli serbestlik yasası'ndan yaklaşık 15 bin kişinin yararlanarak cezaevlerinden çıkması bekleniyor. İlk tahliyeler Ankara Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda gerçekleşti. Cezaevinden ilk çıkan isim Mustafa Zinci oldu.

Resmi Gazete'de yayınlanan “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna” göre, açık cezaevinde cezasının son 6 ayını kesintisiz olarak geçiren, çocuk eğitimevinde toplam cezasının beşte birini tamamlayan, koşullu salıverilmesine 1 yıl ve daha az süre kalan iyi halli hükümlüler, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmını denetimli serbestlik tedbiri kapsamında cezaevi dışında geçirebilecek. Buna infaz hakimi karar verilebilecek.

Koşullu salıverilmesine 2 yıl veya daha az süre kalan ve 0-6 yaş grubunda çocuğu bulunan kadın hükümlüler, maruz kaldıkları ağır bir hastalık, sakatlık veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine 3 yıl veya daha az süre kalan hükümlüler de aynı kapsama tabi olacak. Ağır hastalık, sakatlık veya kocama hali Adli Tıp Kurumu'ndan alınan veya Adalet Bakanlığı'nca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adli Tıp Kurumu'nca onaylanan bir raporla belgelendirilmesi gerekecek.

Adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle, cezası hapse çevrilen hükümlülerin erken tahliye süresi, hak ederek tahliye esas alınmak suretiyle hesaplanacak.

Açık cezaevine ayrılma şartları oluşmasına karşın ayrılamayan veya bu nedenle kapalı cezaevine geri gönderilen iyi halli hükümlüler, açık cezaevine ayrılma şartlarının oluşmasından itibaren en az 6 aylık süre geçerse, diğer şartları da taşımaları halinde bu uygulamadan yararlanabilecek.

Denetimli serbestlik tedbiri kapsamında cezasının infazına karar verilen hükümlü, koşullu salıverilme tarihine kadar, kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılabilecek, bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulabilecek, belirlenen yer veya bölgelere gitmeyebilecek, belirlenen programlara katılabilecek. Bu yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulmasına denetimli serbestlik müdürlüğü karar verecek.

Hükümlü, cezaevinden ayrıldıktan sonra, denetimli serbestlik müdürlüğüne 3 gün içinde müracaat etmemesi; yükümlülüklere, hazırlanan denetim ve iyileştirme programına, denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerileriyle, hakkında hazırlanan denetim planına uymamakta ısrar etmesi halinde koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının infazı için kapalı cezaevine gönderilecek.

Kapalı ceza infaz kurumuna gönderilme şartları

Hükümlünün başka bir suçtan dolayı tutuklanması, bu uygulamadan önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı 7 yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturmaya tabi tutulması, bu uygulamadan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı 1 yıl veya daha fazla olan suçtan dolayı soruşturmaya uğraması halinde, hükümlünün kapalı cezaevine gönderilmesine karar verilecek. Hükümlü hakkında soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı veya kovuşturma sonucunda beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi veya düşme kararı verilmesi halinde, hükümlünün cezasının infazına denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hakimi tarafından karar verilecek.

Bu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla koşullu salıverilmelerine bir yıldan az süre kalan; açık cezaevinde bulunan, kapalı cezaevinden açık cezaevine ayrılma şartlarını taşıyan iyi halli hükümlüler, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmını denetimli serbestlik tedbiri kapsamında çekebilecek.

8 bin 60 kadro

Şüpheli, sanık ve hükümlülerin toplum içinde izlenmesi, gözetimi ve denetimi elektronik cihazların kullanılması suretiyle de yerine getirilebilecek.

Denetimli serbestlik müdürlüklerine, en az dört yıllık eğitim veren fakülte ve yüksek okullardan veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş yurt dışındaki üniversitelerden mezun olanlar arasından yazılı ve mülakat sınav sonucuna göre denetimli serbestlik müdür yardımcısı atanacak.

Adalet Bakanlığı'nın boş memur kadrolarından 3 bin 490'ına 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'ndaki sınırlamalara tabi olmadan atama yapılabilecek. Yasayla 8 bin 60 kadro ihdas, 140 kadro iptal ediliyor.


İlk tahliyeler Ankara'dan

İlk tahliyeler Ankara Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda gerçekleşti. Cezaevinden ilk çıkan 7 yıldır cezaevinde olan Mustafa Zinci'ydi. Kahvehanede çalıştığını ve tahliyesinin ardından işine döneceğini söyleyen Zinci, kanunu çıkararak kendilerini özgür bırakan yöneticilere minnettar olduğunu dile getirdi.

İlk tahliye olanlardan biri olan Hasan Özdemir ise trafik kazası nedeniyle 6 yıldır cezaevinde olduğunu ve sevdiklerine kavuşmak için sabırsızlandığını anlattı. Diğer tahliye olan hükümlü ise Nevzat Üstünsoy oldu
Read more

Etil Alkol Nedir? Laktik Asit Fermantasyonu arasındaki fark Nedir? Özellikleri

Peynir, şarap, bira, sirke ve yoğurt gibi besinleri üretmek için farklı mayalar kullanılır.
2 tip oksijensiz solunum vardır.

1) Etil Alkol Fermantasyonu
2)Laktik Asit Fermantasyonu

EtilAlkol Fermantasyonu
Bakteriler ve bazı mayalar tarafından gerçekleştirilir.
Glikoz parçalandıktan sonra elde edilen pürivattan 1 CO2 çıkarak Asetaldehit oluşturular
Asetaldehit NADH2 ile reaksiyona girerek onun Hidrojenlerini alır.
Son ürün Etil Alkoldür.

Laktik Asit Fermantasyonu
Çizgili kaslardaki hücreler yeterli oksijen bulamadığında, oksijensiz solunum gerçekleştirirler.
Glikolizde oluşan pürivatlar mitokondriye geçemediğinden, glikolizde NAD’a verdiği hidrojenleri geri alarak laktik asite dönüşür.

Oksijenli Solunum
Canlı hücrelerde karbonhidrat, yağ ve proteinlerin oksijen kullanarak parçalanması ve ATP sentezlenmesi olayıdır.
Karbonhidratlar monosakkaritlere, yağlar yağ asitleri ve gliserole, proteinler aminoasitlere dönüştürüldükten sonra solunum tepkimelerine katılırlar.
Oksijenli solunumun genel denklemi:
Glikoz + 6 O2 6 CO2 + 6 H2O + 38 ATP şeklidedir

Oksijenli Solunum 3 Kademede Gerçekleşir
Glikoliz Evresi
Krebs Devri
Oksidatif Fosforilasyon Evresi (ETS)

A) Glikoliz Evresi
Tıpkı oksijensiz solunumda olduğu gibidir.
B) Krebs Devri
Ortamda O2 varsa pürivatlar mitokondriye geçer.
Herbir pürivat molekülünden 1 mol CO2 ve 2 mol H ayrılır.
2 C’lu bir molekül olan Aktif Asetik asit oluşur.
Aktif Asetik asit 4 C’lu bir molekülle birleşerek 6 C’lu Sitrik asiti oluşturur.
Sitrik asit 5 C’lu bir bileşiğe dönüşürken 1 CO2 oluşur.
5 C’lu bileşikten 1 CO2 daha ayrılır ve 4 C hale gelir.
En son 4 C’lu molekül bir kaç defa ortama H+ verdikten sonra tekrar 4 C’lu hale gelir.

C) Oksitatif Fosforilasyon (ETS)
Glikoliz ve krebs devrinde hazırlanan NADH2 ve FADH2 deki H atomlarına ait elektronlar ETSden geçtikten sonra O2 ile birleşir.
Bu sırada ATP üretilir ve sonuçta HO2 molekülleri oluşur. Bu devreye Hidrojen yolu reaksiyonları denir.
NADH2 üzerinden ETSye giren 2 elektronun O2 ye taşınması sırasında 3 ATP üretilir.
Eğer 2 elektron FADH2 üzerinden ETSye katılırsa üretilen enerji miktarı 2 ATPdir.
Burada ATP sentezi yükseltgenme ve indirgenme reaksiyonlarıyla sağlandığı için bu devreye ve ATP üretim şekline Oksitatif Fosforilasyon denir.

Oksijenli Solunumda Enerjinin Hesaplanması
Glikoliz reaksiyonlarında 4 ATP (enzim-substrat düzeyinde),
Krebs devrinde 2 ATP (enzim-substrat düzeyinde),
ETS de 34 ATP (oksitatif fosforilasyonla) olmak üzere
Toplam 40 ATP
Glikolizde harcanan 2 ATP (aktifleşme enerjisi olarak) ile
Net Kazanç: 38 ATP dir.

Oksijenli Solunumun Fermantasyondan Farkları
Glikoz + 6 O2 6 CO2 + 6 H2O + 38 ATP
O2 kullanılır.
İnorganik yapıda (CO2 ve H2O) son ürünler oluşur.
40 ATP üretilir. (toplam)
Mitokondri görev yapar.
Canlıların çoğunda gerçekleşir.
ETS enzimleri görev yapar.
Krebs devri vardır.

Fermantasyonun Oksijenli Solunumdan Farkları
Glikoz 2 CO2 + 2 Etil Alkol + 2 ATP veya Glikoz 2 Laktik Asit + 2 ATP
O2 kullanılmaz
Etil Alkol, Laktik Asit ve Asetik Asit gibi organik ürünler oluşur.
4 ATP üretilir. (Toplam)
Tamamı sitoplazmada gerçekleşir.
O2 siz solunum yapan az sayıda canlıda ve de O2 nin bulunmadığı veya yetersiz olduğu durumlarda kas hücrelerinde gerçekleşir.

Fermantasyon ve Oksijenli Solunumun Ortak Yönleri
CO2 oluşumu olabilir.
ATP oluşur ve ATP harcanır.
Glikoz kullanılır.
Enzimler görev yapar.
Glikoliz gerçekleşir


Organik moleküller parçalanarak metabolik faaliyetlerde kullanılmak üzere ATP elde edilir. Oksiyjenin olmadığı durumlarda ise alkol veya laktik asit elde edilir.Bu sürece ise fermantasyon denir.
Diğer bir tabirle; organik moleküllerin oksijensiz ortamlarda ATP üretini için parçalanması sürecine “fermantasyon” denir.




Fermantasyon son ürünlerine göre iki grupta incelenir.
Etil Alkol Fermantasyonu ve Laktik Asit Fermantasyonu…Şimdi bu iki fermantasyonun benzerliklerine ve farklarına bakalım;
Etil Alkol ve Laktik Asit Fermantasyonu Benzerlikleri
Oksijene gerek yoktur
Tepkime sonunda ısı açığa çıkar
Fermantasyon süreci glikolizle başlar
Glikoliz sürecinde 2 ATP harcanır
Glikoliz süreci sonunda 4 ATP üretilir ve sonuç olarak 2 net ATP üretilir
Glikoliz sonunda glikoz molekülü iki pirüvat molekülüne dönüşür
Fermantasyon tepkimeleri hücrenin stoplazmasında gerçekleşir
Etil Alkol ve Laktik Asit Fermantasyonu Farkları
Etil Alkol fermantasyonu sonunda CO2 açığa ve etil alkol açığa çıkar
Laktik Asit Fermantasyonu sonunda CO2 açığa çıkmaz ve laktik asit açığa çıkar
Etil alkol fermantasyonu bira, şarap, sirke yapımında kullanılır
Laktik asit fermantasyonu yoğurt ve peynir üretiminde kullanılır.
Read more

Kişinin temel hak ve özgürlükleri ve hürriyetler nelerdir?

emel Haklar ve Özgürlükler

a. Temel Haklar

Bu haklar insanın doğuştan sahip olduğu, insanın insanca yaşayabilmesi için gerekli olan haklardır. Bu hakların başlıcaları şunlardır:

Yaşama hakkı (En temel haktır. Hiçbir şekilde ortadan kaldırılamaz sınırlandırılamaz.)

Kişi dokunulmazlığı hakkı (Kişinin hem beden hem ruh bütünlüğünü korumaya yöneliktir.)

Sağlık hakkı (Herkes sağlıklı bir çevrede yaşama ve sağlığını koruyacak tedbirler alma hakkına sahiptir.)

Eğitim hakkı (Herkes eğitim - öğretim hakkına sahiptir.)

Dilekçe hakkı (Herkes şikayetlerini ve isteklerini yetkili makamlara ve TBMM'ye iletme hakkına sahiptir.)

Özel yaşamın gizliliği ( Herkes özel yaşamına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Kanunla belirlenen özel durumlar dışında hiç kimsenin üzeri ve özel eşyaları aranamaz, haberleşme araçları dinlenemez.)

Konut dokunulmazlığı (Hiç kimsenin konutuna izinsiz girilemez.)

Seçme ve seçilme hakkı (Herkes ülke yönetimine katılmak için seçme ve seçilme hakkına sahiptir. Bu amaçla siyasi parti kurabilir ve siyasi partiler üye olabilir.) Ülkemizde yukarıda belirtilen temel haklar anayasa ve yasalarla koruma altına alınmıştır. Devlet bazı özel durumlarda bu haklardan bazılarında kısıtlamaya gidebilir.

b. Temel Özgürlükler

İnsanların kişiliğini geliştirme ve insanca yaşayabilmesi için başkalarının haklarını ihlal etmeden özgürce yaşayabilmesini sağlayan haklardır. Bu hakların başlıcaları;

Düşünce, kanaat ve ifade özgürlüğü

Basın özgürlüğü

Din ve vicdan özgürlüğü

Haberleşme özgürlüğü

Yerleşme ve seyahat özgürlüğü

Toplantı hak ve özgürlüğü

Bilim ve sanat özgürlüğü,

Bu haklar da devlet tarafından anayasa ve yasalarla koruma altına alınmıştır. İnsanlar bu hak ve özgürlükleri kullanırken, başkalarının hak ve özgürlüklerine zarar vermemek için devletin belirlediği kanunlara uymak zorundadır.

3. İnsan Haklarının İşlevselleştirilmesinde Devlete Düşen Görevler

a. Eğitim Görevi

Devlet insanların haklarını bilmeleri ve korumaları konusunda bireylere gereken eğitimi vermek veya gerekli ortamı hazırlamak zorundadır.

b. Yasama Görevi

Devlet temel hak ve özgürlüklerin korunması ve sınırlarının belirlenmesi için gerekli kanunları yapmalıdır. Bu yetki TBMM'nindir.

c. Yürütme Görevi

Devletin vatandaşlara gereken hizmeti vermesi için gereken etkinlikleri yapmasıdır.

d. Yargı Görevi

Bireylerin birbirleri ile ve devlet ile olan sorunlarını çözmek yargının görevidir. Yargı görevi bağımsız mahkemelere aittir. Yargıçlar insan hakları konusunda uluslar arası hukuka uygun kararlar vermek zorundadır. Anayasamızda belirtilen başlıca yüksek mahkemeler; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ile Uyuşmazlık Mahkemeleridir.

e. Devletin Kişi Özgürlüğüne İlişkin Görevleri

Temel haklar, devletler tarafından korunsun ya da korunmasın insanlar bu haklara sahiptir. Devletler bu hakları korumak için gerekli düzenlemeleri yapmalı gereken kanunları çıkarmalıdır. Temel hak ve özgürlüklerin korunması bilim sanat ve edebiyatın gelişmesi, toplumun refah ve mutluluğunun gelişmesi, devletin siyasi, askeri ve ekonomik gücünün artması için mutlaka korunmalıdır.

Atatürk vatandaşların haklarının korunması ve geliştirilmesi için önemli çalışmalar yapmıştır. Ülkemize demokrasi yönetimini getirmesi, halk egemenliğine dayanan bir yönetim kurması bunun en açık delilidir.
Read more

Buharlasma,Kaynama ve Sublimlesme Nedir? Özellikleri Nelerdir?

Buharlaşma Sıvı bir maddenin ısı olarak gaz haline geçmesi olayına buharlaşma denir. Buharlaşma olayı sıvı yüzeyinde olur. Isı alan sıvı moleküllerinden bazıları sıvı yüzeyinde,moleküller arası çekim kuvvetini ve sıvının yüzey gerilimini yenerek gaz fazına geçer.
Buharlaşmaya basınç ve diğer fiziksel şartların etkisi çoktur.

· Buharlaşma her sıcaklıkta olabilir.
· Maddeler dışarıdan ısı alarak buharlaşırlar. Dolayısıyla buharlaşmanın olduğu yerde serinleme olur.
· Sıcaklığın artması buharlaşmayı hızlandırır.
· Açık hava basıncının azalması buharlaşmayı artırır.
· Sıvının açık yüzey alanı arttıkça buharlaşma daha fazla olur.
· Rüzgarlı havada buharlaşma fazla olduğundan çamaşırlar daha çabuk kurur.

Kaynama Bir kapta bulunan sıvı ısıtılırsa sıcaklığı yükselir ve buharlaşma artar. Sıvının sıcaklığının yükselmesiyle meydana gelen buhar basıncı, sıvının yüzeyine etki eden basınca eşit olduğu an, sıvı kaynamaya başlar. Kaynama sırasında sıvının sıcaklığı değişmez.

Kaynama Sıcaklığı
Sabit atmosfer basıncı altında bütün sıvı maddelerin, sıvı halden gaz hale geçtiği sabit bir sıcaklık değeri vardır. Bu sıcaklık değerine kaynama noktası denir. Kaynama sıcaklığı maddeler için ayırt edici bir özelliktir.

Buharlaşma Isısı
Kaynama noktasına gelmiş 1 gram sıvı maddenin tamamının aynı sıcaklıkta gaz haline gelmesi için verilmesi gereken ısıya buharlaşma ısısı denir. Buharlaşma ısısı Lb ile gösterilir. Kaynama sıcaklığındaki m gramlık maddeyi gaz haline getirmek için verilmesi gereken ısı miktarı
Q=m.Lb
bağıntısı ile bulunur. Suyun buharlaşma ısısı
Lb = 540 cal/g dır. Buharlaşma ısısı maddeler için ayırt edici bir özelliktir.
Gaz halindeki bir maddenin ısı vererek sıvı hale geçmesine yoğunlaşma denir. Erime ve donmada olduğu gibi, yoğunlaşma da, kaynamanın tersidir. Dolayısıyla bir maddenin kaynama sıcaklığı ile yoğunlaşma sıcaklığı eşittir. Buharlaşma ısısı ile yoğunlaşma ısısı da eşittir.

Kaynama ve yoğunlaşma anında maddenin sıcaklığı değişmez.
Bir maddenin kaynama sıcaklığı ile yoğunlaşma ısısı eşittir
Bir maddenin buharlaşma ısısı ile yoğunlaşma ısısı eşittir.
Kaynama sıcaklığı ile buharlaşma ısıs ayırt edici özelliklerdendir.

Süblimleşme Bazı katı maddeler ısıtılınca sıvı hâle geçmeden doğrudan gaz hâle geçerler. Bu olaya süblimleşme denir. Naftalin, ernet ve bazı koku yayan maddelerin zamanla azaldığı görülür. Fakat hiç sıvılaştığı görülmez. Bu tür maddelerde süblimleşme olur.

Kaynama ve Yoğunlaşmaya Etki Eden Faktörler
Yine erime ve donmada olduğu gibi, kaynama ve yoğunlaşmaya etki eden faktörler vardır. Basınç ve maddenin saflığının değiştirilmesi, kaynama sıcaklığını etkiler.

· Kaynama olayının gerçekleşmesi için, buhar basıncının atmosfer basıncına eşit olması gerekir. Atmosfer basıncı artarsa, ağzı açık kaptaki sıvının kaynaması zorlaşır. Atmosfer basıncının azalması ise kaynamayı kolaylaştırır. Dolayısıyla sıvı daha düşük sıcaklıkta kaynar.

Deniz düzeyinde 100 °C de kaynayan saf su, Ankara’da 96 °C de, Erzurum’da ise 94 °C de kaynar.

Düdüklü tencerede basıncın artmasıyla sıvının kaynama sıcaklığı artırılır, dolayısıyla yemekler daha çabuk pişer.

· Saf sıvı içine karıştırılan farklı maddeler sıvının saflığını bozar. Saflığı bozulan sıvının kaynama noktası değişir. Örneğin suyun içine tuz karıştırılırsa, kaynama noktası yükselir.
Read more

Türkçe'de Ünsüz benzeşmesi nasıl olur? Sert sessiz benzeşmesi örnekleri nedir?

Sert Ünsüzlerin Benzeşmesi (Sertleşme):

Sert ünsüzlerle biten sözcüklere “c,d,g” ünsüzleriyle başlayan ek getirilirken ekin ilk harfi sertleşerek “ç,t,k” ye döner. Bu duruma ünsüz benzeşmesi (ünsüz sertleşmesi) adı verilir.

simit-çi (-ci) şaş-kın (-gin) ağaç-ta (-de) 1945′te(-de) sınıf-ça (-ce) as-kı (-gi) sabah-tı (-di) 1974′ten (-den)

Bu kural, hem yazıda hem konuşmada geçerlidir. Bileşik sözcüklerde bu kural olmayabilir:

♦ Akdeniz, beşgen…..

P, ç, t, k, f, h, s, ş harfleri ile biten bir kelimeye c, d, g harfleri ile başlayan bir ek gelirse, ekin başındaki yumuşak harfler sertleşir. Buna göre; c-ç, d-t, g-k olur.


Kebap-cı...kebapçı,
Yavaş-ca...yavaşça,
Ayak-cak...ayakçak,
ayak-da...ayakta,
yurt-dan...yurttan,
ses-deş...sesteş,
yap-dı...yaptı,
aç-dır...açtır,
at-gı...atkı,
seç-gin...seçkin,
çalış-gan...çalışkan,
kıs-gaç...kıskaç...
kitap-da kitapta...
NOT : Bu kural, sayıların rakamla yazılışlarında da geçerlidir. Buna göre rakamlar okunur ve okunuşu p, ç, t, k, f, h,s, ş harflerinden biriyle biterse, ekler de sertleşir. Buna uyulmazsa yazım yanlışı yapılmış olur. Örnek : Saat 3'de geldim. (Yanlış), Saat 3'te geldim (Doğru)
Özel durumlar [değiştir]

1. Bazı birleşik kelimelerin bu kurala uymadığı görülür : Dikdörtgen, Akciğer... 2. Bazı matematik terimlerinin bu kurala uymadığı görülür: Üçgen, beşgen.. 3. -De, da bağlacı, başlı başına bir kelime olduğu için p, ç,t,k,f,h,s,ş harfleriyle biten kelimelerden sonra gelse bile sertleşme kuralına uymaz. Zaten de, da bağlacını -d, -d ekinden ayıran en önemli özelliklerden biri de budur. Örnek: Gitsek de olur, gitmesek de..
Farklı örnekler [değiştir]

Sözcük: Ek: Yazılışı:
Kayık -cı Kayıkçı
Piş -gin Pişkin
Ağaç -dan Ağaçtan
Üç -de Üçte
Simit -ci Simitçi
Çorap -ci Çorapçı
Sabah -cı Sabahçı
Dolap -de Dolapta
Taş -gin Taşkın
Read more

Destanların özellikleri nelerdir? Destanlar niçin söylenmiştir?

Hepsinde yarı tanrısal nitelikler taşıyan bir ya da birçok kahramandan söz edilir. Destan bu kahramanın eylemleri üzerine kurulmuştur. Olaylar çok geniş bir kozmik coğrafya üzerinde geçer. Bir destanın dünyası ortaya çıktığı zaman içinde düşünebilecek her şeyi barındıran bütünsel, çok yönlü bir dünyadır. Hemen bütün destanlarda uzun yolculuklar anlatılır. Çoğu destanda olaylara doğaüstü yaratıklar da katılır. Kişiler, olaylar, doğal varlıklar hep gerçek yaşamdaki boyutlarından daha büyük, daha zengindir. Özellikle sözlü destanlarda uzun anlatı, betimleme (tanımlama) ve konuşma bölümleri bulunur. Öykü içinde öyküye yer verilir.
Read more

Aşagıdaki Metinde Kelimelerin Anlam Bakımından İncelenmesi Örneği

Annesiz Bir Güne Uyanmak

Gece çökünce, uzun beyaz florasanlar ile aydınlatılan koridorlarda, üzerlerine ilaç kokuları sinmiş hasta yakınları, korku, umut ve endişeyle beraber, geceyi sırtlayıp sabaha taşırlardı.

Hastanenin ikinci katında bulunan yoğun-bakım odasındaki sessizlik, karanlığı bile kıskandırmaya yeterdi. Azrail`in sık sık uğradığı bu yerde, umut zincirlerine sarılmış yaşamlar; insanca bir çaba ile sürdürülürdü. Belki anneme bir faydası olur düşüncesiyle, görevlilerin izin verdiği kadar bu odanın önünde beklerdim. Beni terk etmesine izin vermediğim umudumla...

Salı gününü çarşamba gününe bağlayan gece de, yoğun-bakım odasındaki hareketlilik gözüme çarptı. Ses avına çıkmış kulaklarımla, tüm olup biteni anlayabilmek için yaklaştığımda, görevlilerin her zaman yaptıkları gibi yaşam savaşını kaybeden birini, sarıp sarmalayıp, zemin katta bulunan morg odasına götürmek üzere çabaladıklarını gördüm. Ölen kişinin annem olabileceği korkusu, yüreğime oturdu. Üzerine bastığım mermer zemin sanki ayaklarımın altından çekildi, dengem bozuldu ve vücudumun her yeri titremeye başladı. Kendimi biraz olsun toparladıktan sonra görevlilere ; ''bu kez kim?'' diye soracakken, birgün önce hastanenin kantininde çay içip, sohbet ettiğimiz hemşirenin dost elini sırtımda hissettim. —Yaşlı amca!'' dedi. —Bir haftalık yaşam mücadelesi sona erdi. Dayanılmaz acılar çekiyordu. Ölüm belki de kurtuluşu oldu.''

Hemşirenin söyledikleri beni rahatlatmıştı ama her gün birilerinin ölmesi, sıranın anneme de gelebileceği korkusunu üzerimden atmama yetmemişti. Yine de tüm olumsuz düşünceleri beynimin duvarlarından kazımak üzere, hemşireye teşekkür edip yanından ayrıldım.

Hastanenin karşısında bulunan cami minaresinden yükselen ezan sesi; insanları sabah namazına davet ederken, İstanbul sisli bir sonbahar sabahına uyanıyordu.

Sigara içmek için kantine geldiğimde, kardeşlerimin ve babamın ayrı ayrı masalarda oturduklarını, sildikçe yenileri gelen gözyaşlarını, nafile çabalarla birbirlerinden sakladıklarını gördüm. Beni fark ettiklerinde, sorgulayan gözleri suratımdaydı.

İnandırıcılıktan uzak sözcükleri bile bulmamın günbegün zorlaştığı, kimin, kimi kandırdığının bilinmediği, insanca oynanan bir oyunun kim bilir kaçıncı sahnesindeydim. Benimle beraber umut biriktiren bu insanların, morallerini yüksek tutma zorundalığım, beni yalan üreten bir makineye çevirmişti.

Daha fazla beklemeden aklıma gelen yalanları sıralamaya başladım. ''Yoğun bakım odasında bulunan yaşlı amcayı hatırladınız mı? Hani annemin solunda bulunan. İşte o amca iyileşmiş. Ölüm riskini atlatmış olacak ki, yukarı katta bir odaya aldılar. İnşallah annem de iyileşecek! Hep beraber evimize gideceğiz!''

Söylediklerimi onaylarcasına başlarını sallayıp, hep bir ağızdan ''inşallah!'' dediler. Beraber, yoğun-bakım odasının sorumlu doktorunun, hasta yakınlarını bilgilendirmek amacıyla, saat 10.30`da yapacağı görüşmeyi beklemeye koyulduk.

Saati görebileceğim bir masa bulup oturdum. Ismarladığım demli çayımı içerken, bir de sigara yaktım. Zaman genişliyordu, genişledikçe yüreğimden gelen kabul edilmez öfke ve direniş giderek artıyordu. Henüz hayatının baharında olan annem, lanet olası bir odada ölüm-kalım savaşı veriyordu. Şuurunu kaybetmiş, kalbi de bir cihaz yardımıyla çalışıyordu. Sığındığım Allah`a dua etmekten başka elimden hiçbir şey gelmiyordu. ''Ya annem ölürse'' düşüncesi, beynimi kemiren kocaman bir kurt oluyor ve her geçen dakika daha fazla kemirgenleşiyordu. Gözlerimde tıkalı olan yaşlar, bir yol bulup akmaya başladı. Ağladım çokça...

Saatler 10.30`u gösterdiğinde, yoğun-bakım odasının sorumlu doktoru, bir sonraki günün getireceklerine kendimizi hazırlamamız gerektiğini söylüyordu. Annemin beyninde oluşan ödem, yaşama şansını neredeyse sıfıra indirmişti.

Günlerdir hastanede uykusuz, sağa-sola koşturan bedenim, doktorun söyledikleri karşısında direncini iyice yitirdi. Göz kapaklarım kendiliğinden kapandı. Eve kiminle geldiğimi, üzerimdekileri çıkartıp, yatağa nasıl uzandığımı hatırlamıyorum. Derin bir uykudan sıçrayarak uyandığımda, kardeşimin -''Hastaneye gitmemiz gerek!'' feryadının yankısı, hastaneye gitmek üzere bindiğimiz taksinin içerisinde bile sürüyordu.

Hastaneye geldiğimde, annemin parmak uçlarından kayan yaşam yıldızı, veda için bekliyordu. Henüz ısısını kaybetmemiş yanağına bir öpücük kondurduktan sonra, hıçkıra hıçkıra ağlayarak, morg odasından dışarıya çıktım. Adımlarım beni, günlerdir annemi bize bağışlaması için dua ettiğim c*****n avlusuna götürdü. Kulağıma fısıldanan, nereden ve kimden geldiğini bilmediğim ''Takdir İlahi'' sözcüğü, beni ne kadar teselli edebilirdi ki?

Aynı gün, ikindi namazına müteakip kılınan cenaze namazından sonra, annemi son yolculuğuna uğurladım.

Ertesi günü, İstanbul yine bir sonbahar sabahına uyanırken, annesiz geçireceğim ilk gün başlıyordu. Canımın yarısının olmadığı...






Çökmek : Yan Anlam
İlaç : Terim anlam
Sinmiş : Temel Anlam
Sırtlayıp : Yan Anlam
Sessizlik : Temel Anlam
Bağlayan : Yan Anlam
Gözüme çarptı : Deyim Anlam
Yüreğime oturdu : Deyim Anlam
Sabah Namazı : Terim Anlam
Kıskandırmaya : Soyut Anlam
Yalan üretmek : Mecaz Anlam
Zaman genişliyordu : Yan Anlam
Sağa - sola : Zıt Anlam
Dua etmek : Terim AnlamAzrail : Terim Anlam
Sigara yaktım : Yan Anlam
Yaşam yıldızı : Yan Anlam
Oturdum : Temel Anlam
İnandırıcılıktan Uzak : Yan Anlam
Ayrıldım : Temel Anlam
Read more

Pilot ve Astronot Arasındaki Fark Nedir? Pilot’un Görevleri Nelerdir? Astronot'un Görevleri Nelerdir?

Uçak pilotları aldıkları eğitime göre Hususi Pilot Lisansı (PPL), Ticari Pilot Lisansı (CPL) veya Havayolu Pilotu Lisansı (ATPL) sahibi olabilirler. ATPL lisansı en kapsamlısı olup diğer lisansları da kapsar. Havayolu pilotluğu standart kural ve eğitimlere tabidir. Bir pilot kolaylıkla kendi ülkesinde aldığı eğitim ve lisansı ile birçok ülkede çalışabilir.
Kısaca pilot, yolcu veya yük taşıyan hava taşıtını (helikopter ve uçağı) kullanan kişidir.
Pilot’un Görevleri
Uçuş programında belirtilen görevin özelliğine göre gerekli hazırlıkları yapar, harita ve raporları inceleyerek uçuş planı hazırlar,
Yakıt ve zaman hesaplamaları yapar, iniş meydanı ve yedek meydanların özelliklerini raporlardan inceler,
Uçuştan belli bir süre önce hava meydanında bulunarak hava durumunu inceler, kısıtlayıcı faktörlere göre uçuş planını gözden geçirir ve uçuş planını ilgili birime verir,
Kalkış saatinden önce uçağın yanına gelerek uçuş ekibini kontrol eder, teknik donanımların uçuşa hazır olup olmadığını inceler,
Uçağın yüklenmesini kontrol eder,
Kalkış zamanına uygun olarak uçuş kulesinden telsizle izin alıp motoru çalıştırır ve bütün teknik kontrolleri yapar,
Kalkış, rota, alçalış ve inişleri planladığı şekliyle ve zorunluluk halinde gerekli değişiklikleri yaparak uygular,
İniş sonu uçağı park edip, emniyete aldıktan sonra görevini tamamlamış olur.
KULLANILAN ALET VE MALZEMELER
-Uçak pilotu ise uçaklar (jet, yolcu vb.), – Helikopter pilotu ise helikopterler, -Uçak veya helikopterin içindeki donanımlar (uçuş cihazları, lövye, telsiz, iniş takımları vb.), – Teknik yayınlar, hava durumu ve havaalanına ilişkin raporlar.
MESLEĞİN GEREKTİRDİĞİ ÖZELLİKLER
Pilot olmak isteyenlerin; – Normalin üstünde genel akademik yeteneğe sahip, – Mekaniğe karşı ilgi duyan ve bu alanda başarılı, – Uyarıcıları çabuk algılayıp hemen tepki verebilen, -El ve gözü eşgüdümle kullanabilen, – Bedence çok sağlam ve dayanıklı, – Soğukkanlı ve dikkatli, – Sabırlı, sorumluluk sahibi ve kurallara aynen uyan, – Yükseklik korkusu olmayan kimseler olmaları gerekir.
ÇALIŞMA ORTAMI VE KOŞULLARI
Pilotlar uçuş öncesinde bilgi almak amacıyla uçuş ofislerinde, uçuş sırasında ise uçak idare kabininde görev yaparlar. Özellikle uçuşta gürültülü bir ortam söz konusudur. Pilot çalışırken uçuş mühendisleriyle, teknisyenlerle, hosteslerle, hava trafik kontrolörleri ve meteoroloji görevlileri ile iletişim halindedir.
ÇALIŞMA ALANLARI VE İŞ BULMA OLANAKLARI
- Anadolu Üniversitesi Pilotaj Eğitimi programını bitirenler Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne bağlı kuruluşlarda veya özel havacılık şirketlerinde görev alabilirler. Pilotlar, yük ve yolcu taşıyan uçaklar yanında ilaçlama veya keşif gibi amaçlarla kullanılan uçakları ve helikopterleri de idare ederler. -Özel havacılık şirketlerinde ve yabancı hava yolu şirketlerinde görev alabilirler. -Türk Kuşu pilotları ise pilot öğretmenliği yapar ve zirai ilaçlama işinde çalışırlar.
Astronot Nedir?
Bir uzay aracının pilotu ya da teknik ve bilimsel donanımının sorumlusu olarak uzay yolculuğuna çıkan kişilere astronot denir. “Yıldız gezgini” anlamındaki bu sözcüğün Rusça’daki karşılığı ise “evren gezgini” anlamındaki kozmonoftur.
Uzay insanı, uzay görevlerine katılmak üzere eğitilen kişidir. İnsanlı uzay uçuşlarının seyrekliği nedeniyle eğitim gören uzay insanlarının bir kısmı yedek kadroda kalarak uzay görevi alamamıştır. Buna karşılık, uzay turistleri, gerekli eğitimi aldıkları için uzay insanı olarak adlandırılabilir.

Astronotun Özellikleri ve Görevleri
Astronotlar bir hayli uzun süren tecrübe ve testler sonucu seçilmektedirler. Çeşitli tıbbi testlerden geçen tecrübeli pilotlar, havasız ve ağırlıksız ortamlara uyum gösterebilmekten, sessizlik odalarına, psikolojik testlerden özel uçuş denemelerine kadar sayısız imtihana tabi tutulmakta ve başarılı olanlar astronot olmaya hak kazanmaktadır. Apollo projesi gibi çok önemli uzay uçuşlarında görev alacak astronotlar ise daha önce dünya çevresine kadar uzanan uzay uçuş tecrübesinden de geçirilmektedir. Mesela Apollo 11′in astronotları Armstrong, Aldrin ve Collins, Ay yolculuğuna çıkmadan yıllarca önce Gemini roketleriyle uzaya fırlatılmışlardı.


Son yıllarda bilim adamları, öğretmenler ve hatta sade vatandaşlar arasından da astronot yetiştirilmektedir.
Astronotların her şeyden önce, beden ve özellikle ruhi bakımdan da son derece sağlıklı olmaları gerekir. Çünkü zaman zaman kendi ağırlığının 15 katına eşit basınçlara dayanabilecek, dünyadan binlerce kilometre uzaktayken içinde bulundukları araçta meydana gelebilecek tehlikeli bir arıza karşısında bile paniğe kapılmayıp, soğukkanlılığını korumasını bilecektir.
Uzaya giden bir astronot için giydiği özel elbise, onu uzaya taşıyan roket kadar büyük bir önem taşır. Çünkü bu özel elbise olmadan astronotların ne uzayda ne de ay üzerinde veya herhangi bir gezegende yürümeleri ve bir araçtan ötekine geçebilmeleri mümkün değildir. Çünkü uzayda atmosfer olmadığından, başka türlü nefes alamazlar ve basınçsızlıktan kanlarının dışarı fırlamasını engelleyemezler. Ayrıca bu elbiseler onları şiddetli sıcak ve soğuklardan muhafaza ettiği gibi, tehlikeli radyasyonlardan ve minik göktaşlarından da korur.
Bu çok özel uzay elbisesi iç içe tam 15 kattan meydana gelmiştir. Bu katlar içinde yer alan bazı cihazları sayacak olursak yeterli bir fikir vermiş oluruz:Oksijen tüpü, soğuk su dolu tüp ve su pompası, telsiz, sağlık araçları kontrol cihazı, uzay iç çamaşırı, çevresinde dolaşan incecik soğuksu boruları ve basınç ayar tertibatı.
İnsanoğlu Mars gibi uzak gezegenlere ulaştığında, uzay elbiseleri daha da gelişecek, yeni şartlara göre daha da mükemmelleşecektir. Milyonlarca kilometre uzaklıktaki bu gezegene yapılacak yolculuk aylarca sürebilecek ve bu yolculuğa çıkan astronotların ilk olarak çok sıkı psikolojik testlerden geçmesi gerekecektir.
Bir uzay bilimcinin deyimiyle, Mars yolcusuyla ölüm arasında uzay aracının duvar kalınlığı kadar mesafe vardır. En yakınındaki tam teşekküllü hastane, milyonlarca kilometre uzaklıktadır. Uzay gemisinin pencerelerinden dışarıya baktığında dünya simsiyah uzayda bir nokta gibi görünmektedir.
Fakat her şeye rağmen güneş sistemini keşfe çıkan astronotların karşılaştığı zorluklar, Arabistan sıcaklarına alışmış ilk Müslümanların Anadolu ve Kafkasları fethederken karşılaştıklarından fazla olmayacaktır.


Astronot ve Pilot’un Farklılıkları

Astronot uzay yolculuğuna çıkar, pilot ise dünya üzerinde hava yolculuğuna çıkar.
Astronot bilimsel araştırmalar yapar ancak pilot sadece yolcu taşır.
Astronotların kullandığı araç uzay aracıdır, pilotların kullandığı araç ise uçaktır.Uçaklar uzaya çıkamaz.
Astrontların giydiği elbiseler özel yapılmıştır ama pilotlar için böyle bir şey söz konusu değildir.
Astronotlar uzayda havasız ortamda uçuş yapar ve çalışırlar ancak pilotlar hava ortamında çalışır.
Astronotlar hava ihtiyacını tüplerden karşılarken, pilotlar için böyle bir durum söz konusu deği
Read more

Linkin Park – Burn It Down [ Türkçe Çeviri ]




The cycle repeated
Döngü tekrarlanır
As explosions broke in the sky
Gökyüzünü patlamalar yardıkça
All that I needed
Tüm ihtiyacım olanlar
Was the one thing I couldn’t find
Bulamadıklarım
And you were there at the turn
Ve sen de orada dönüşteydin
Waiting to let me know
benim anlamamı bekliyordun
We’re building it up
Biz bunu inşa ediyoruz
To break it back down
Aşağı yıkmak için
We’re building it up
Biz bunu inşa ediyoruz
To burn it down
Yakmak için
We can’t wait
Bekleyemiyoruz
To burn it to the ground
Yerle bir etmek için
The colors conflicted
Renkler karıştı
As the flames, climbed into the clouds
Alevler bulutlara tırmandıkça
I wanted to fix this
Bunu düzeltmek istedim
But couldn’t stop from tearing it down
Ancak mahvetmeyi engelleyemedim
And you were there at the turn
Ve sen de orada dönüşteydin
Caught in the burning glow
Yanan coşkuyu yakaladın
And I was there at the turn
Ve ben de orada dönüşteydim
Waiting to let you know
Senin anlamanı bekliyordum
We’re building it up
Biz bunu inşa ediyoruz
To break it back down
Aşağı yıkmak için
We’re building it up
Biz bunu inşa ediyoruz
To burn it down
Yakmak için
We can’t wait
Bekleyemiyoruz
To burn it to the ground
Yerle bir etmek için
You told me yes
Bana evet dedin
You held me high
Beni yükseğe çıkardın
And I believed when you told that lie
Ve bana o yalanı söylediğinde inanmıştım
I played soldier, you played king
Ben askeri oynadım sen kralı oynadın
And struck me down, when I kissed that ring
ve o yüzüğü öptüğümde, beni yere çaldın
You lost that right, to hold that crown
O tacı elinde tutmak hakkını kaybettin sen
I built you up, but you let me down
Ben seni destekledim ama sen beni düşürdün
So when you fall, i’ll take my turn
O yüzden sen düştüğünde, ben dönüşünü yapacağım
And fan the flames
Alevleri havala
As your blazes burn
Alev alev yanarken
And you were there at the turn
Ve sen dönüşteydin
Waiting to let me know
benim anlamamı bekliyordun
We’re building it up
Biz bunu inşa ediyoruz
To break it back down
Aşağı yıkmak için
We’re building it up
Biz bunu inşa ediyoruz
To burn it down
Yakmak için
We can’t wait
Bekleyemiyoruz
To burn it to the ground
Yerle bir etmek için
Read more

Rihanna Los Angeles Giorgio Baldi'den Çıkarken Görüntülendi.

Rihanna geçtigimiz gün Los Angeles 'da Giorgio Baldi'de arkadaşlarıyla birlikte yemek yedi. Yemek sonrası çıkıştı paparazilere yakalanan Rihanna elbisesi ve yeni saç tarzıyla dikkat çekiciydi.





Read more

Katy Perry Yeni Saçları

Katy Perry dün Coachella Valley Music & Arts Festival'e yeni saçlarıyla katıldı.Özellikle eşinden ayrıldıktan sonraki rahat ve ergen ruhlu tavırları oldukça ilgi gördü.İşte son görüntüsü


Read more

Pablo Picasso’nun Hayatı? Pablo Picasso Guernica’sı hakkında yorumu? Pablo Picasso kimdir?

20. yüzyıl sanatının en iyi bilinen isimlerinden ve bu yüzyıla damgasını vuran dâhiyane sanatçı, İspanyol ressam ve heykeltıraş Pablo Picasso (1881–1973)… Tanınmış en üretken sanatçı olan Picasso, sanatdünyasında bir ilktir yaşamı boyunca başarılarının meyvesini toplayan. Sanattaki başarılarıyla olduğu kadar sivri açıklamalarıyla da dikkati çeken Picasso, gerek ilginç mizah anlayışı olsun, gerek batıl inançları ve özellikle tartışmalı özel hayatıyla olsun, gündemde kalmayı başarmıştır. Özellikle kadınlara karşı yapmış olduğu eleştiriler ve kübizmle birlikle tuvaline yansıttığı kadın figürleri feministlerin tepkisine yol açmıştır. İlginçtir ki, Picasso’nun “Kadınlar ya Tanrıça gibidir ya da pas pas gibi.” görüşü bile ona olan ilgiyi azaltmamıştır. Sonuç böyle olsa bile Picasso çevresini sanatıyla büyülemeyi başarmıştır. Georges Braque ile “Kübizm”in temelini atan Picasso, resim sanatında çığır açmıştır, adeta yeni bir dönem başlatmıştır. Genel özelliği geometrinin ve geometrik şekillerin kullanılması olan kübizm, aslında üç boyutlu uzay cisimlerinin iki boyutlu bir yüzeye aktarılmaya çalışılmasıdır. Picasso’nun portrelerindeki figürlerin hem profilden hem de önden görünüşlü olması bu sebeptendir. Picasso’nun, bir genelevdeki beş hayat kadınını gösteren Avignonlu Kadınlar (Les Demoiselles d’Avignon – 1907) ve İspanya İç Savaşı’nı anlatan Guernica(1937) adlı şaheserleri kübizm akımının en önemli örnekleridir.



Picasso, her ne kadar sanatını siyasetten uzak tutmak istese de içinde bulunduğu dönem buna izin vermemiştir. İspanya’daki iç savaşın, militarizmin ve faşizmin sebep olduğu feci bir insanlık trajedisine dönüşmesi Picasso’nun bu trajediden etkilenmemesini imkânsız kılmıştır. Guernica trajedisi ise İspanyolGeneral Franco’nun ve onun faşist birliklerinin iç savaş çıkarması ve iç savaş sırasında desteklerini aldığı Alman ve İtalyan faşistleri mükâfatlandırmak için Bask bölgesindeki Guernica kasabasını Adolf Hitler’e (“bombardıman” yapması için) atfetmesi sonucu yaşanan trajedidir. Adeta İspanyol halkının iç savaşta faşizme karşı verdiği mücadelenin intikamını almak istercesine olayları cereyan ettiren Hitler ordusu, 26 Nisan 1937 yılında Guernica kasabasını cehenneme çevirmiştir. Hitler’e göre yeni “savaş oyuncakları”nın denenmesinden başka bir anlam ifade etmeyen bu saldırı yaklaşık dört saat sürmüş, kasaba üç gün feci bir şekilde yanmıştır. Sivil halkın hedef alındığı bu saldırıda çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 1600’den fazla kişi vahşice katledilmiştir ve yaklaşık 800 kişi de yaralanmıştır. Binlerce sivil halkın katledilmesine yol açan bu bombardıman, tarihte bir sivil halkı topluca yok eden ilk hava bombardımanıdır. Böylece Picasso bu zamana kadarki tarafsızlığını bozarak Guernica katliamı karşısında tavrını ortaya koymuştur ve ilham kaynağı olan bu katliamı tuvaline kazımıştır.


Guernica ile ilgili çalışmasına katliamdan hemen sonra başlayan Picasso, eserini hemen hemen iki ay içerisinde bitirmiştir. İlk olarak 11 Temmuz 1937 Paris Fuarı’ında İspanya’nın temsil edildiği binanın girişinde, Picasso’nun bu şaheseri yaşanan vahşeti tüm çıplaklığıyla sergilerken, sanat dünyasında politik bir yankı uyandırmayı da başarmıştır. Bununla birlikte birçok tartışmayı da beraberinde getiren bu tablo, resim mi poster mi gibi anlaşılmak istenmeyen muhakemeleri başlatmıştır. Daha sonraları Picasso, katliamı tüm çıplaklığıyla ve iğrençliğiyle yansıttığı için burjuva sanatçıları tarafından eleştiri oklarına maruz kalmış, İspanyol burjuvazisinin antipatisini kazanmıştır. Çünkü burjuva yaşamının ihtişamını, güzelliğini abartarak anlatmadığı bir eserdir bu! Burjuvazi için de yüzleşmesi zor bir gerçektir doğal olarak. Öyle bir eserdir ki Guernica, salt sanat dünyasını etkilemekle kalmamış, uluslararası konjonktürde önemli bir ağırlığa sahip karar mekanizmalarını bile etkilemiştir. Guernica sergilendiği her ülkede yankı uyandırmıştır. Her gittiği ülkede adeta faşizme meydan okumuştur. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında, Avrupa’ da Nazizm rüzgârının hâkim olduğu bir dönemde, daha da önem arz etmeye başlamıştır. Bu dönemde artık Guernica resmi faşizme karşı mücadelenin sembolü haline gelmiştir. Hitler, Paris’i işgal ettiği zaman Picasso, Guernica resminin fotoğraflarını çoğaltarak halka dağıtmış, faşizmin anti-propagandasını yapmıştır. (Rivayete göre fotoğrafları dağıtırken ya da sergi salonundaki Nazi generali ile) şu meşhur diyalog gerçekleşir: Picasso, bir Nazi askerinin kendisine yönelttiği “Bunu sen mi yaptın?” sorusuna karşılık, “Hayır! Siz yaptınız!” yanıtını vermiştir.
“Yaptığım her şeyi bugün çerçevesinde kalması dileğiyle yapıyorum… Söylenmesi gereken bir şey olduğunu düşündüğümde ne geçmişi ne de geleceği düşünürüm, sadece o ânı göz önünde bulundururum.” — Pablo Picasso —
Resmin kompozisyonunu incelersek özetle, resimdeki insan ve hayvan figürleri acı, hüzün ve savaşa karşı duyulan nefreti simgeler. Merkezde ölmekte olan bir at, elinde lambayla pencereden sarkan bir insan figürü, boğanın önünde elinde bebeği olan bir kadın ve ön planda yer alan bir ceset göze çarpmaktadır. At figürünün –insanın dostluğunu simgeleyen bir figür olarak söylersek– ölüyor olması da insanın dostundan yükselen feryadı göstermektedir; yani İspanya İç Savaşı’nda yaşanan katliamın, aslında bir milletin iki tarafından birinin diğerine yaptığı zulmü simgelemektedir. Aynı toplumun nasıl birbirini katlettiğini… Bilindiği üzere boğa İspanyol kültürünün bir simgesidir ve buradan yola çıkarak da ressam, vahşeti hissettirmek adına faşizmi simgelemiştir boğa ile. Boğanın önünde kucağında çocuğu ile tasvir edilen kadın ise genç ve taze yaşamı simgelemektedir. Bu kadın çığlık atarak faşizmi simgeleyen boğaya yakarmakta, yalvarmaktadır. Asıl ilginç bir nokta da ölen atın gazete kâğıtlarına dönüşmesidir. Bu ise bu kitle katliamından insanların ikinci el kaynaklar aracılığı ile haberdar olacağını, vahşetin gizli kalmayacağını anlatmaktadır. Çentik çizgilerin, yoğun bir şekilde siyah-beyaz renklerin hâkim olduğu bu tablo 3.5 metre genişliğindedir ve 7.82 metre uzunluğunda üç levhadan oluşmaktadır.

Guernica, Paris Fuarı’ndan sonra 30 Eylül 1938 yılında, –ilginç bir tesadüf olsa gerek– İngiliz emperyalist güçlerinin Alman Nazi birlikleri (Hitler) ile imzaladıkları ve İkinci Dünya Savaşı’na yol açacak sebeplerden biri olan Münih Antlaşması’ndan bir gün sonra, Londra Whitechapel Sanat Galerisi’nde sergilenmiştir. Sergilendiği ilk günden beri beklenmedik bir ilgi gören Guernica’yı ilk hafta on beş bin kişi ziyaret etmiştir. Guernica, İngiltere’den sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne de gönderilmiş, buradaki galerilerde sergilendikten sonra Brezilya ve Avrupa ülkelerinde sergilenmiştir. İlginç bir manevra yapan Picasso, Guernica’nın New York’ta kalmasını istemiştir: İspanya’da faşizm sona erip cumhuriyet ilan edilmediği sürece Guernica’nın o topraklara girmesini istememiştir ve uzun yıllar tabloyu New York’ta tutmuştur. Ancak 10 Eylül 1980 yılında Picasso vefat ettikten ve İspanyada cumhuriyet ilan edildikten sonra Guernica İspanya’da sergilenmeye başlanmıştır. Guernica’ya karşı o kadar net yargılar hâkimdir ki bu eser, bomba geçirmez bir camın ardında müthiş bir güvenlikle Madrid Reina Sofía Müzesi’nde sergilenmektedir.
BM Güvenlik Konseyi’nde ABD’nin 2003 yılında Irak’a girmek istediğini dile getiren ABD yetkilileri bu kararı açıklarken Guernica resminin üzeri örtülmüştür. Buradan da anlaşılıyor ki burjuva emperyalist politikacılar yapacakları katliamın bir başka versiyonunu görmekten çekinmişlerdir. Acı bir gerçek ki bu “tablo” insanlık tarihinin utanç sembolü olarak, faşizmin ve emperyalistlerin halka, işçi sınıflarına ve özgürlüklerine karşı adeta bir kalkan şeklini almıştır. Görünen o ki, faşizmin başka kılıflar altında varlığını sürdürdüğü günümüz dünyasında Guernica’nın etkisi daha uzun yıllar sürecektir.
Yazan: Melike Karagül
Read more

Tarihte insanlar tam sayıları neden kullandı ? insanlar tam sayıları ne zaman kullandı ?

Tam sayılar kümesini pozitif tam sayılar, sıfır ve negatif tam sayılar diye üçe ayırmak gerek. Çünkü bunların her biri farklı tarihe sahipler. Pozitif tam sayıların ortaya çıkışı tam olarak bilinmiyor. 70 bin yıl önce pozitif tam sayıların, sayma sayıları olarak kullanıldığını gösteren belgeler var. İlk kullanımın saymak amacıyla olduğu anlaşılıyor. Güney Afrika'da bulunmuş olan bazı taşların üzerinde, yılın altı ayını, 28'er günlük ay takvimine göre sayan, çentikler atıldığı bulunmuştur. Bu çetelelerin sayma amacıyla kullanılmasını matematik olarak nitelemek zor. Sayıları ifade etmek için, her sayıya karışlık bir işaretin, bugünkü tabirimizle rakamların icadı matematiğin başlangıcı sayılabilir. Bu amaçla ilk yazılı kayıtlara M. Ö. 2000 yıllarında Babil'de rastlanıyor. 60 tabanına göre kurulmuş bu sayı sistemi negatif sayıları içinde taşımamakla beraber, kavram olarak sıfırı bulmak mümkün. Demek ki, sayı sistemi yazılı hale getirilinceye kadar, gelişmesi için de bir sürenin geçtiğini var sayarsak, ilk matematik ile ilgili yaklaşık başlangıç zamanı kestirimi bulmuş oluruz. Negatif sayıların ilk kayıtlarda görüldüğü zaman M.Ö. 100–50 dönemi Çin'dir. Hindistan'da Brahmagupta 628'de yayınladığı Brahmasphuta Siddhanta adlı eserinde borç anlamına gelmek üzere negatif sayılardan bahsettiği görülür. Orta Doğu'da muhasebe kayıtlarında borç veya zarar yerine negatif sayıların kullanılması da aynı zamanlara rastlamaktadır.. Avrupa'da negatif sayıları ilk Fibonecci'nin Liber Abaci'sinde görüyoruz. 1202 yılında yayınlanmış bu eser, Arap matematiğini Avrupa'ya taşımakta öncülük etmiştir. . Negatif tam sayıların Avrupa matematiğinde tam olarak yerleşmesi 18 yy.'ı bulur.
Read more