kitapları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitapları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Mehmet Fuat Köprülü'nün Hayatı, Ebedi Kişiliği


1890’da İstanbul’da doğdu. 28 Haziran 1966’da İstanbul’da yaşamını yitirdi. Köprülü Mehmet Paşa’nın ailesindendir. Ayasofya Rüştiyesi ve Mercan İdadisi’nden sonra İstanbul Hukuk Fakültesi’ne devam etti. 1909’da fakülteyi bırakarak edebiyat, felsefe ve tarih alanlarında özel olarak çalışmaya başladı. İstanbul’da çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı. 1924’te Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığı’na atandı. Aynı yıl İstanbul Darülfünun’daki görevine döndü. Türkiyat Enstitüsü’nü kurdu. Türk Tarih Encümeni başkanlığına seçildi.

1929’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı oldu. 1934’de politikaya girdi. Kars milletvekili seçildi. Çok partili döneme geçiş sırasında CHP’den ayrılıp Demokrat Parti’nin (DP) kurucuları arasında yer aldı. 14 Mayıs 1950’de birinci Adnan Menderes  hükümetinde Dışişleri Bakanı oldu. 1956’da Devlet Bakanlığı görevine atandı. Bir yıl sonra DP’den istifa etti. Milletvekilliği düştü. 27 Mayıs 1960’tan sonra Yeni Demokrat Partiyi kurdu. Ancak parti pek ilgi görmedi. Amblem olarak seçtiği "Kıratı" Adalet Partisi’ne bırakarak siyasi yaşamdan ayrıldı. Asıl yararlı çalışmalarını Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı araştırmaları oluşturur.


Eserleri

İnceleme - Araştırma
Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı (1916)
Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1919-1966)
Nasrettin Hoca (1918-1981)
Türk Edebiyatı Tarihi (1920)
Türkiye Tarihi (1923)
Bugünkü Edebiyat (1924)
Azeri Edebiyatına Ait Tetkikler (1926)
Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türk-i Basit (1928)
Türk Saz Şairleri Antolojisi (1930-1940, üç cilt)
Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar (1934)
Anadolu’da Türk Dili ve Edebiyatı’nın Tekamülüne Bir Bakış (1934)
Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu (1959)
Edebiyat Araştırmaları Külliyatı (1966)
İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi (1983, ölümünden sonra)
Read more

Dr. George Friedman Kimdir?



1949 yılında Macaristan’da doğan Friedman, aynı yıl ailesiyle birlikte ABD’ye göç etti. City College of New York’ta siyaset bilimi üzerine eğitim alan Friedman, daha sonra Cornell Üniversitesi’nde “Devlet” üzerine doktora yaptı. Friedman, doktorasının ardından 1974-1994 arası Dickinson College’da siyaset bilimi dersleri verdi.
“Amerika’nın Gizli Savaşı” ve “Savaşın Geleceği” gibi kitaplarıyla tanınan, Stratfor adlı stratejik danışmanlık şirketinin kurucusu olan Friedman, yeni kitabında Türkiye’nin balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu gibi kaos coğrafyalarının ortasında bir istikrar platformu olduğunu ve Türkiye’nin ekonomik ve askeri gücü arttıkça bölgedeki etkisinin de artacağını yazıyor.
George Friedman’ın yazdığı ” Gelecek 100 Yıl ” adlı kitap 21. yüzyılda dünyada değişecek olan güç dengelerini anlatıyor. Kitabın içinde 2050 yılında Türkiye-Japonya ittifakıyla Amerika-Polonya ittifakı arasında olacak hayali bir 3. dünya savaşı senaryosuda var. Amerikada gölge cia olarak bilinen bir think-thank kuruluşuna başkanlık eden Friedman eski bir istihbarat görevlisi. Kitap 2009 yılında satışa sunuldu.
Türkiye ve Polonya afro-avrasya kıtasının yükselen güçleri olarak gösterilmiş, rusya’nın 2020 yılında doğru güçsüzleşeceğini, avrupanın özellikle 2030 lu yıllarda yaşlanan nüfusuna paralel olarak sönük kalacağını söylüyor kitabın yazarı. Türkiye nin osmanlıyı yeniden canlandıracağını, ortadoğu ve kuzey afrikayı hakimiyeti altına alacağını batı taraflarında ise kırıma kadar gideceğini anlatıyor. Senaryoya göre Türkiye ve ittifakları 2020 yılların başlamasıyla birlikte aşırı derecede güçlenir. Rusya’nın 2020 lerde geri çekilişinden yararlanan türkiye kafkaslarda ve doğu avrupada kendi yeni yerler edinir, aynı zamanda ortadoğuda hızla ilerlemeye devam eder. Avrupada ise polonya yeni bir güç odağı olarak ortaya çıkar, uzun süre yüksek büyüme hızına sahip olan çin’de ise karışıklıklar meydana gelir ve çin kendi içine kapanmak zorunda kalır. Yıl 2050′ye yaklaştığında Amerika ile Türkiye arasında sular iyice ısınır, Türkiye japonya ile bir ittifakın içine girip amerikaya savaş açar, japonlar uzaydan abd ye saldırır, türkler ise avrupaya asker sokar ve polonyanın sınırına kadar ilerler. Savaş yaklaşık 2 yıla yakın sürer, sonunda uzaya taşan savaşı abd kazanır, türkiye gücünden fazla bişey kaybetmez ama uzaydaki kontrolü abd ye bırakmak zounda kalır. 2080 li yıllara doğruda abd ile meksika arasında büyük bir savaş yaşanır.
Kitap genel olarak mantıklı gibi görünsede bazı konularda çok yüzeysel değerlendirmeler yapmış, örnek olarak çin ve rusya’nın adeta devre dışı kalacağını söylemiş. Geleceği bugünden tahmin etmenin ne kadar zor olduğunu düşünürsek kitabı okurken daha fazla keyif alabiliriz.






Türk basının yeni gözdesi o! 2008 sonundan başlayarak ve büyüyerek, sürekli kamuoyuna sunuluyor. Söylediklerini ve portrelerine yer vermeyen basın organı olmadığı gibi, herhangi bir basın grubunun, “bazı medya” ile “bir kesim medya”nın favorisi de değil!
Herkes onun söylediklerini söylüyor, yazıyor, resimlerini basıyor. Aslında söylediklerine bakarsanız, haber olmayacak gibi de değil. Türkiye’nin dünya liderliğinden, hatta dünyayı yönetmesinden, ABD, Rusya, Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar’ı dize getirmesinden, yeni Osmanlı’dan, AB’yi terslememiz gerektiğinden, kimsenin Türkleri durduramayacağından bahsediyor!
Doğal olarak bütün gözler ona çevriliyor. Rastgele seçilmiş, basına yansıyan bir kaç manşetini verelim...
“Türkiye ve Japorya ABD’ye karşı savaşacak”! (27 Ocak 2009-Radikal), “(Dünyaya) Çince’yi bırakın Türkçe öğrenin!” (4 Mart 2009-Milliyet), “Türkiye’nin gücünün artması kaçınılmaz!” (4 Şubat 2009-Sabah), “AB yıkıldı, çağırsa da gitmeyin!” (04 Mart 2009-Hürriyet), “Türkler tarih sahnesine imparatorluk olarak dönecek!” (04 Mart 2009-Sabah), “Neo-halifeliğin merkezi Türkiye olacak!” (22  Şubat 2009-Hürriyet Pazar)

Kim bu George Friedman?
Ve tabii niye bunları söylüyor?.. Elbette temellendireceğiz ama sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim: George Friedman paçalarından akacak kadar bir Cumhuriyetçi ve tam bir Neo-Con!”
Buyrun beraber bakalım. George Friedman, Macaristan doğumlu bir Yahudi. Amerikalıların “Holocaust survivor” dedikleri, Yahudi soykırımından kurtulmuş biri. Ailesi de öyle. (Friedman, Meredith Friedman (LeBard) ile evli. 4 çocuğu var. İkisi Amerikan ordusunda görev yapıyor.)
Aile önce Macaristan’dan Avusturya’ya kaçıyor, ardından da ABD’ye göç ediyor. Bundan sonra da Amerikan rüyası başlıyor ve Friedman okumaya başlıyor.
Friedman bir çok konuda çalışıyor, ekonomi, siyaset, ordu, ama genel eğilimi öngörüler/tahminler kulvarında gidiyor.
Friedman’ın uzun bir akademik geçmişi var. Yaklaşık 20 yıl. Siyaset bilimcisi. Ek olarak, SHAPE, ABD Harp Okulu, Milli Savunma Üniversitesi, meşhur RAND organizasyonlarında, milli güvenlik ve savunma dersleri vermiş, veriyor.
Sovyetler çökene kadar, ABD-Rusya ilişkilerinin askeri boyutlarını inceliyor. Soğuk Savaş’tan sonra, Japonya’ya odaklanıyor ve ABD-Japonya arasında olası çatışma noktaları üzerine eğiliyor. Hatta 1991 yılında “The Coming War with Japan” (Japonya ile yaklaşan savaş) kitabını yazıyor. Bu çalışmalarını ve doktorasını New York ve Cornell Üniversiteleri’nde yapıyor.
Bir seri kitabı var. The Political Philosophy of the Frankfurt School (Frankfurt Okulu’nun Politik Felsefesi-1981), Coming War With Japan (1991-eşiyle birlikte),
The Future of War (Savaşın Geleceği-1996, yine eşiyle birlikte), onu ünlü yapan çok satar America's Secret War (Amerika’nın Gizli Savaşı-2004), ve Türkiye’de popüler yapan “The Next Hundred Years: A Forecast for the 21st Century”. (Gelecek 100 yıl: 21. Yüzyıl için bir tahmin-2009)
Peki Freidman’ın siyasi görüşü ne? George Friedman bir “muhafazakar Cumhuriyetçi”! Bu tanımlamanın kaynağı da bizzat kendisi.
Stratfor!..
Freidman, global istihbarat konusunda çalışan, 1996 yılında, Amerikan Cumhuriyetçiliğinin coğrafi kalbi sayılan Texas’ta (Austin) kurulmuş “Stratfor”un (Strategic Forecasting, Inc.) kurucusu. Stratejik tahminler yapan bir think tank.
Zaten onu Türkiye’nin gündemine getiren söylem ve çalışmalarının kaynağı da burası.
Stratfor ABD istihbarat dünyası ile yakından ilgilenen ve tanınmış bir yapı. 70’den fazla çalışanı var. Kendisi şirketin Başkanı. Başkan Yardımcısı ise Fred Burton.
urton, Kontr-Terörizm ve Güvenlik işbirliği alanlarında çalışıyor. Eski Diplomatik Güvenlik Servisi’nin eski ajanı. İzak Rabin’e yapılan suikastten 11 Eylül saldırısana kadar bir çok konuda çalışmış.
“Ghost: Confessions of a Counterterrorism Agent” (Hayalet: Bir Karşı-terörizm ajanının itirafları-2008-Random House) isimli bir kitabı da var.
Stratfor’un müşterileri gizli. Fakat şirketin müşterileri içinde meşhur “Fortune 500” listesine girmiş firmalar ile kimi uluslararası hükümet kuruluşları olduğu biliniyor.
İşte, Türkiye’de görüşleri ve söyledikleri sayfa sayfa yazılan George Freidman ve Stratfor’un kısa öyküsü bu.
Aslında söylediklerini biraz parlatması dışında yeni birşey pek açıklamıyor Fredman. Neye göre yeni denirse, kuşkusuz geçtiğimiz yıl açıklanan ABD istihbarat örgütlerinin bir araya gelerek yayınladıkları gelecek raporuna göre.
Madem öyle, Freidman ülkemizde neden bu kadar meşhur oldu ve ilgi çekti. Belki de bu sorunun yanıtını Teksas’ın muhafazakar mimarisinde aramak gerekiyor.



Yıl 2020 Dünyada 2 büyük güç var

Dünyanın en çok sözü dinlenen stratejik araştırma şirketlerinden Stratfor’un kurucusu siyaset bilimci Dr. George Friedman Ocak ayının sonunda yeni bir kitap çıkardı: Gelecek 100 Yıl- 21. Yüzyıl için Öngörüler (The Next 100- A Forecast for the 21st Century). Kitapta inanılmaz senaryolar var. Mesela Rusya ve Çin gerileyip çöküyor, Üçüncü Dünya Savaşı çıkıyor ama uzayda gerçekleşiyor. Üstelik Türkiye de olayların merkezinde. Çünkü Ortadoğu, Balkanlar, Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika’ya hakim bir imparatorluğa dönüşüyoruz yeniden, hilafeti de canlandırmışız, ABD’nin sinirini bozuyoruz. İşte Friedman’ın kehanetleri.

Bir yanda Türkiye-Japonya bir yanda ABD-Polonya

RUSYA’NIN SONU GELİR

2010-2020 arasında Rusya güney sınırını genişletir, Gürcistan’ı içine alarak yeni komşusu Ermenistan’la ilişkileri sıkılaştırır. Bu durum Türkiye’ye Soğuk Savaş döneminde yaşadığı tatsızlıkları anımsatır. Bu kez karşılık verecektir, ulusal güvenliğini sağlamak için Kafkasya’daki sınırlarını gerektiği kadar ilerletecektir.

Rusya’nın Kafkasya’da ilerlemesi elbette Türkiye kadar ABD’yi de rahatsız eder. Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Romanya, Rusya’nın Avrasya hakimiyetine karşı ABD’yle her türlü anlaşmayı yapar. Böylece Soğuk Savaş gibi, yeniden Amerika-Rusya arasında bir sınır çizilir, ama bu kez Berlin’de değil, Karpat Dağları’nda. Ama endişelenmeye gerek yoktur çünkü Rus ordusu ve ekonomisi giderek zayıflar. 1917 ve 1991’de olduğu gibi bu kez 2020’de çöker.

ÇİN KAĞITTAN KAPLAN

Şu anda herkesi korkutan Çin’in ekonomik büyümesi, uzun vadede kárlı değildir. Dev ülke, ekonomik krize girer ve dünya lideri olma ihtimali ortadan kalkar. Ekonomik kriz, 2010’un sonlarında ülkede merkezi devletin gücünü de zayıflatır, bölgeler arasında rekabet başlar, geleneksel yabancı düşmanlığı hortlar. Çin 1920-30’larda yaşadığı kaosun içine yuvarlanır yeniden. Bundan yine o dönemde olduğu gibi en çok Japonya yararlanır.

NATO BİTER

2020’de Rusya ve Çin’in zayıflaması iki ülkenin sınırlarını savunmasız hale getirir. Türkiye’nin de dahil olduğu komşu ülkeler tarafından bir avlanma cennetine dönüşür Avrasya.

Japonya, Rusya’nın doğu kıyılarına ve Çin’in doğusuna gözünü diker. Çünkü nüfusu 107 milyona düşmüştür, bunun 40 milyonu 65 yaşın üstündedir. Enerji kaynakları tükenmiştir. Geleceğini garanti altına almak için bölgesel bir lider olmaya çalışmalı, Rusya’nın yeraltı kaynaklarından yararlanmalıdır.

Türkiye ise, Kafkasya’dan kuzeye doğru ilerleme niyetindedir. O sırada Polonya şahlanır. Rusya’ya doğru ilerlemeyi planlar; hem eski sınırlarına dönmek hem de Rus tehdidini tamamiyle bertaraf etmek istemektedir. Peşine de Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerini takar.

Bütün bunların uluslararası sonuçları müthiştir. Bir kere Avrupa’daki Fransız-Alman üstünlüğü yerini Polonya liderliğinde Doğu Avrupa ülkelerinin üstünlüğüne bırakır. Fransa ve Almanya’nın Polonya’nın istilacı ruhuna karşı küçük Baltık ülkelerini savunmakta çekimser davranması, NATO’yu pratik olarak bitirir.

BU ADAMI NİYE CİDDİYE ALALIM 
Friedman’ın 1996’da kurduğu, yaklaşık 70 analistin çalıştığı Teksas merkezli Stratfor (Strategic Forecasting Inc.), dış politika ve ekonomi konularında Pentagon dahil pek çok kuruluşa danışmanlık yapıyor. Analistlerinin çoğu eski CIA ajanı, o yüzden de Stratfor için ABD’de "gölge CIA" diyorlar. Friedman, kehanetlerini jeo-politikaya ve tarihe dayandırıyor. Tahminleri ABD halkı tarafından da çok ilgi görüyor. Örneğin 2004’te yayınladığı "America’s Secret War" (Amerika’nın Gizli Savaşı) çok satmış, hakkında çok konuşulmuştu.

NEO-HALİFELİĞİN MERKEZİ TÜRKİYE

Bugün dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi olan Türkiye 2020’de 10’uncu sıraya yükselir. Rusya’nın çöküşüyle birlikte hem Avrasya’nın hem de Arap dünyasının en güçlü aktörü haline gelir... Türkiye’nin tarihi düşmanlarından Yunanistan, Balkanlar’daki kaos nedeniyle giderek güçsüzleşmiştir. Arap Yarımadası da, sadece petrole dayalı ekonomisiyle bir krizin eşiğindedir.

2020’ye yaklaşırken ABD’ye karşı son kozlarını kullanan Rusya’nın karıştırdığı Ortadoğu ve Balkanlar savunmasız ve güçsüz durumdadır. Türkiye için büyük fırsat! Bu fırsatı değerlendirecektir:

Etkisini Kafkasya’nın kuzeyine, Rusya ve Ukrayna’ya kadar ilerletir, Don ve Volga ırmaklarının arasındaki vadiye oturur, Rusya’nın tarım cennetine kurulur.

Kazakistan’ı din kartını kullanarak hakimiyeti altına alır, Orta Asya’ya iyice yerleşir. Artık Karadeniz bir Türk gölü haline gelmiştir. Kırım ve Ukrayna’nın Odessa şehri bütün alışverişini Türkiye’den yapmaya başlar.

Asıl amaç hem Karadeniz hem Akdeniz’i kontrol etmektir: Bölgesel güç olmak istiyorsan bu şarttır. Bunun için de Türkiye Avrupa ülkelerini Boğaz’dan uzak tutmaya çalışır. Giderek büyüyen sınırlarını korumak için Balkanlar’ı da kontrol altına almak ister. Tabii orada çıkarları, o sırada sıkı bir ABD müttefiki haline gelen Macaristan ve Romanya ile çatışacak, taraflar Ukrayna’da kafa kafaya gelecektir.

Irak ve Suriye’de karmaşa vardır, Kürtler tam "Kendi ülkemizi kurmanın sırası" diye düşünürken Türkiye bu iki ülkeyi de kontrol altına alır. Bununla da yetinmez Arap Yarımadası’na kadar iner.

Türkiye’nin Akdeniz rüyasını gerçekleştirecek gelişme, Mısır’daki bir iç savaş sayesinde yaşanır. İslam dünyasının en önemli gücü haline gelen Türkiye, Mısır’daki huzursuzluğu bastırmak için bölgeye barış gücü gönderir. Böylece oraya da yerleşir ve Süveyş Kanalı’nı kontrol altına alır. Artık Kuzey Afrika’ya doğru ilerlemek çok daha kolaydır.

Ortadoğu’da Türkiye hakimiyetine girmeyen iki ülke kalmıştır: İran ve İsrail. İsrail direnir ama dört bir taraftan Türkiye’yle çevrilmiş durumdadır. Körfez’e hakim olan Türkiye, pratik olarak İran’ı da köşeye sıkıştırmıştır.

Ortadoğu’daki bu hakimiyetin sadece ekonomik ve askeri boyutta kalmasını yeterli görmeyen Türkiye işin içine dini de katar. Tam bir "halifelik" gibi davranır. Bu arada Osmanlı döneminin gücünü tüm dünyaya hatırlatmak istercesine başkenti de Ankara’dan İstanbul’a taşır. Böylelikle bölgedeki varlığını Müslüman ülkeler nezdinde meşrulaştırır.

Bu gelişmelerden hoşlanmayan ABD, boş durmaz ve bölgede Arap milliyetçiliğini körükler. Balkanlar’da da anti-Türk hissiyatı baş gösterir. Ne var ki büyük bir Avrasya ve Ortadoğu imparatorluğu haline gelmiş Türkiye için bunlar küçük sorunlardır.



2050-2052 ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI

* 2050’ye gelindiğinde dünya güçleri büyük bir gerilim içindedir. ABD, Türkiye’nin ve Japonya’nın Orta Asya ve Avrasya’daki hakimiyetinden son derece rahatsızdır. ABD’nin doğal müttefiki haline gelen Polonya, Ukrayna’yı ele geçirmesine ve Akdeniz’e inmesine engel olan Türkiye’yle çatışır. Türkiye ve Japonya da ABD’ye karşı ittifak kurar.

* ABD, Türkiye ve Japonya’yı büyük bir tehdit olarak görmesine rağmen ilk etapta sıcak savaşa girmek istemez. Türkiye ve Japonya’nın başka ülkelerin sınırlarına saygı göstermediğini, insan haklarını çiğnediğini iddia eder, ekonomik ambargolar uygular.

* Bu arada ABD uzayda müthiş bir insansız ordu kurmuştur. Yıldız Savaşı Sistemi adını verdiği teknoloji sayesinde uzayda oluşturduğu platformlardan dünyanın her yerine birkaç dakika içinde hipersonik insansız uçaklar gönderebilecek durumdadır. Bu platformlardan birini Türkiye’nin güneyine doğrultur. Ve ültimatom verir: Ukrayna ve Balkanlar’ın kontrolünü Polonya’ya ver, Kafkasya’dan çekil, Boğaz’dan istediğimiz gibi geçelim!

* Türkiye, ABD’nin ülkeyi parçalamak istediğine inanmıştır. Japonya’yı da yanına alarak savaşa girmekten başka çaresi yoktur. ABD’nin uzay sistemini hedef alan saldırı Kasım 2050’de Japonlar’dan gelir. Bundan sonra savaş hem uzayda, hem de karada devam eder. Türkiye, Polonya’dan kurtulmak için Almanya’dan yardım ister. Almanya, ABD’yi böyle bir savaşta yenmenin imkansız olduğunu bilmesine rağmen Türkiye’yi karşısına almamak için müttefik olmayı kabul eder.

* Üçüncü Dünya Savaşı 2052’de sona erer. Japonya, Türkiye ve Almanya harabeye dönmüştür. Neyse ki sivilleri hedef almayan ileri teknoloji uçaklar sayesinde sadece 50 bin kişi ölür. Sonuçta ABD’ye uzayda istediğini yapmasına imkan verecek bir anlaşma imzalanır.

* 2060’da hálá İslam dünyasının liderliğini elinde tutan Türkiye, Washington’la arayı düzeltir ve yeniden sevilen müttefikler listesine adını yazdırır...

Her şey eski hamam eski tas haline döner.  
Read more